mecellede şöyle der; Sıfat-ı arızada aslolan ademdir(asıl olan bir şeyin (onun) niteliğidir, arıza niteliğin ise yokluğudur.)
Sıfat onun veya insanın niteliğidir. O herneyse (bilgisayar, televizyon, ücret, sağlık, araba gibi)
Onun niteliği aslidir. Bilgisayarın niteliği (teknik özellikleri gözardı ederek) çalışıyor olmasıdır. İnsanın niteliği sağlıklı olmasıdır.
Bilgisayarın çalışmıyor olması onun asli niteliği değildir çünkü çalışmayan bir bilgisayarın bize bir faydası yoktur ve ona bilgisayar demeninde bir anlamı yoktur...
Arıza(arızi) sonradan olan, bozulan bozan, gelip geçici olarak birşeyin aslına ilişkin olmayandır.
Bilgisayarın çalışır halde olması onun asli niteliğidir
çalışmaması ise arazi niteliğidir.
Onun asli niteliği kaideyi, arıza hali ise istisnayı oluşturur. Asli niteliği ispata gerek yoktur zira bilgisayarın asli niteliği çalışıyor olmasıdır, çalışmaması ise arıza yani istisnadır ve çalışmadığının ispatlanması gerekir.
İstisna ispat edilemez ise yok kabul edilir ve kaide kabul görür.
yine mecellede şöyle yazar; Beyyine, hilafı zahiri ispat için
ispat yükümlülüğü asılın aksini söyleyene aittir.
Kişi bilgisayarının çalışmadığını ispat edemez ise o bilgisayarın çalışıyor olduğu kabul edilir.
Burada arıza nitelik gelip geçici olacak, çünkü arıza onun asıl niteliğini bozan bir durumdur. Çalışmayan bir buzdolabı, içerisindeki gıdaları muhafaza edemez ya tamir edilmeli yada yeni bir buzdolabı alınmalı,
yanı buzdolabının arıza hali mümkün olan en kısa sürede giderilmeli ve asli niteliğine kavuşmalıdır.
Yukarıda yazdıklarımın Gelir Vergisi kanunu ile bir ilgisi yok tabiki sadece arıza (arizî) ifadesini açıklamak istedim. Bende böyle bir yorumla katkı yapayım dedim.
KOlay gelsin...