Haciz Bildirisi ve Hükmü

Üyelik
27 Haz 2005
Mesajlar
48
Taşeronumuzun X'in Vergi Dairesine 100.000YTL borcundan dolayı işveren sıfatı ile şirketimize 15.06.2005 de haciz bildirisi geldi. Haciz bildirisine istinaden o tarih itibari ile X'e olan mevcut borcumuz 5000YTL yi Vergi Dairesine ödedik. Haciz bildirisinin hükmünü kaybettiği ve X firmasının bundan sonraki alacaklarının tebliğ edilmiş haciz bildirisi kapsamına girmeyeceğini düşünerek daha sonraki tarihlerde sözleşme gereği X taşeronumuzla çalışmaya ve yeni oluşan hakedişlerini kendisine ödemeye devam ettik.

Ancak Vergi dairesi 15.06.2005 tarihinden sonra da taşeronumuz X'e oluşan borcumuzu da bize ödememiz gerektiğini söyleyerek ileriki tarihlerde taşeronumuza yaptığımız ödemelerden dolayı haczi bize yönlendirdi .

-Bu uygulama yasal olarak ne kadar doğru ve bu durum karşısında nasıl bir yol izlenebilir.
-Bu ve benzeri bir durumla karşılaşan arkadaşlar var mıdır?

Yardımlarınız için şimdiden teşekkürler.
 
Sn. sinerji,

İlgili haciz tebliğinde durum "....' nın şirketiniz nezdindeki doğmuş ve doğacak alacaklarına ...tarihinden itibaren haciz ihdas olunmuştur" şeklinde bir ibare ile durum size bildirilmiştir. Sizde bu tebliğe karşılık ilgili icra makamına cevaben cari hesap durumunuzu bildirmişsinizdir. Bu aşamadan sonra size bildirilen tutara ulaşıncaya kadar siz ilgili icra hesabına ödemeyi yapmalısınız. Siz hizmet aldığınız taşerona haciz tutarına ulaşıncaya kadar ödeme yapmamalısınız.Taki ilgili icradan haczin kaldırıldığına dair resmi yazı gelinceye kadar.
 
haciz

Günaydın,
Haciz bildirimi 2 türlüdür.
1, haciz ihbarnamesi ; alacağının olmadığını sorar 7 gün içinde cevaplamakl zorunluğu vardır. Eğer ... kadar alacağı vardır diye bildirmişseniz o miktarla sorumlusunuz tabi doğru olmak kaydıyla. Cevaplamazsanız bildirilen tutar kadar sorumlu olursunuz
2, haciz bildirimi kesin hacizdir belirttiğiniz miktarı icra veznesine yatırmanızı söyler.


Firmaya tekrar ödeme yapabilmniz için icra dairesinden temiz kağıdı almalıdır.
 
Merhaba

AATUHK'nun 21. maddesinde "amme alacaklarında rüçhan hakkı"; 22. maddesinde "amme alacaklarını ödemek zorunda olanlar" belirtilmiştir.

Buna göre baştan borcun bir kısmını ödemekle, asıl borçlunun size intikal eden tüm vergi borcunu da tekeffül etmiş oldunuz. Bundan sonra borçluya ödeyeceğiniz istihkakı vergi dairesine ödemeniz gerekir.
.............................
 
Sayın Sinerji,

6183 sayılı kanunun 79.maddesine göre borçlunun 3.şahıslar nezdindeki alacakları haczedilebilir.Ancak bu haciz istikbale yönelik olamaz.O nedenle haciz bildirisi tebliğ edildiği anda taşeronun işletmenizde mevcut alacaklarını ödemekle mesulsünüz.

Konu 6138 saylı kanunla ilgili 284 seri numaralı Tahsilat genel Tebliğinde açık olarak düzenlenmiştir.

http://www.gelirler.gov.tr/gelir2.n...9d80b6e36ec2551586256aa9003c80b2?OpenDocument
 
Merhabalar

Sayın Ekici burada özel bir durum var. Taşeronla yapılan akit istisna akdidir ve ihale bedeli bellidir. Asıl müteahhit akdi bozması halinde taşerona ihale bedelini ödemek zorundadır.(Borçlar Kanunu Madde:369) Dolayısıyla burada Tebliğde açıklandığı gibi istikbalde elde edilecek belirsiz bir alacaktan söz etmek mümkün değildir. Nitekim ücretler için yapılan ihtiyati hacizler de böyledir. (Kısmen de olsa) istikbalde hak edilecek ücretler üzerine ihtiyati haciz konabilmekte ve işveren tahakkuk edecek ücretlerden borç bitinceye kadar kesinti yaparak icra dairesine ödemekle yükümlü tutulmaktadır.
--------------------
Saygılarımla
Osman Erol
 
Sayın Erol,

Konumuz 6183 sayılı kanun.6183 sayılı kanun amme alacaklarının cebri takip ve tahsilini özel olarak düzenler.Kaldıki konunun Akdin feshi ile bir ilgisi yoktur.

Zaten verdiğim tebliğ konuyu gayet güzel özetlemiş;

Kod:
Esasen henüz mevcut olmayan bir alacağın ne kat'i olarak ve ne de ihtiyati olarak haczi mümkün değildir.

Diyerek Vergi Dairesine nasıl haciz yapabileceğini açıklamıştır ve vergi dairesi bu tebliğe uygun hareket etmek zorundadır.Ancak aksi yönde ben yaptım oldu uygulamalar vardır.

Müteahhit ile taşeron arasında sözleşme vardır, bedeli bellidir ancak haciz bildirisinin tebliğ tarihi itibariyle haczedilebilecek (doğmuş) bir alacak yoktur.

Taşeron işini yapar alacağı doğar-yapamaz doğmaz-sözleşme feshedilir-edilmez işte bunlar gelecekte olabilecek ya da olamayacak şeylerdir ve önemli husus Müteahhite vergi idaresi ileriye yönelik yük yükleyemez.

Diğer yandan taşeronun tüm ileride doğacak alacaklarına haciz konulması mümkün olsa bile fiilen işlemez.Hiçbir taşeron tek kuruş alamadan taahhüdünü yerine getiremez ve bu durum taşeronun işine gelmeyeceği gibi müteahhidinde işini aksatır bu defada oturur karşılıklı olarak (çoğu zamanda usulen) sözleşmeyi feshederler.Szöleşmenin iki tarafın rızası ile feshine ise engel bir durum yoktur.
 
Sayın Ekici

Verilen cevapların soru sahibinin ve okuyucuların kafasını karıştırmasını önlemek babında konu üzerinde Biraz daha durulması lüzumunu görüyorum.

Bahse konu tebliği değerlendirirken (kanunlarda olduğu gibi) gerekçesini dikkate almak gerekir. Tebliğ konusu, bir amme borçlusunun halen mevcut olmayan, ileride elde edebileceği ve bankalara yatırabileceği paralara bankaların haczen el koyması gibi (ki o zamanlar bilgi işlem teknolojisi yoktu) imkansız derecede zor bir sorumluluk yüklenmesini önlemeye matuf bir irade açıklamasıdır. Tebliğ bu yönüyle gerekli ve isabetlidir. Nitekim 45 yıldır yürürlükte kalması da bunu gösteriyor.

Tebliğde geçen "Esasen henüz mevcut olmayan bir alacağın ne kat'i olarak ve ne de ihtiyati olarak haczi mümkün değildir." şeklindeki genel kural açıklayan ifadesini ise yine bu mantıkla değerlendirmek gerekir.

Konumuzda ise (esasen mevcut olmayan) bir alacak söz konusu değildir. Akitten doğan ve miktarı belli olan bir alacak mevcuttur. Ancak bu alacak muaccel değil müeccel bir alacaktır. Dolayısıyla bu alacak (ücretlerin haczinde olduğu gibi) hacze değil, ihtiyati hacze konu olabilir. İcra ve İflas Kanununun 89. maddesi bu kabil alacakların haczini düzenlemektedir.

"Taşeron işini yapar alacağı doğar-yapamaz doğmaz-sözleşme feshedilir-edilmez işte bunlar gelecekte olabilecek ya da olamayacak şeylerdir ve önemli husus Müteahhide vergi idaresi ileriye yönelik yük yükleyemez."

Demişsiniz. Ancak, konu bu kadar layüsel değil.

Önceki yazımda açıkladığım gibi, müteahhit ile taşeron arasında istisna akdi vardır. Akitler taraflara karşılıklı borç yükleyen edimlerdir. Akit gereği taşeron üstlendiği işi yapmak, müteahhit de taahhüt ettiği bedeli ödemekle yükümlüdür. Diğer taraftan müteahhidin akitten cayması halinde taşeronun bundan uğradığı ve uğrayacağı zararı ( baliğan mabelağ) tamamı tamamına ödemesi söz konusudur ki bu, taşeronun müteahhit nezdinde fiilen mevcut, giderek inzimam eden ve kanunla güvence altına alınmış bir alacağıdır. (B.K. md.369)

Diğer taraftan bu akit hizmet akdi gibi dinamik bir yapıya sahiptir. Taşeron işi yaparken zaman zaman (stüasyon) hak edişlerle ihale bedelini kısmen tahsil etmektedir. Ancak, müteahhidin borcu ödediği hak edişlerle sınırlı olmayıp, işin devam etmesi nedeniyle her saniye giderek inzimam eden ve sonuçta ihale bedeline eşitlenecek (bazen de eskalasyon ile ihale bedelini aşacak) bir miktara ulaşacaktır. Bu nedenle müteahhit "Şu anda benim borcum ödediğim hak ediş kadardır" diyerek müteakip hak edişler üzerine konacak ihtiyati hacze itiraz edemez. Bunun aksini düşünmek henüz elde edilmemiş ücretler üzerine konan ihtiyati hacizlerin de kanunsuz olduğunu iddia etmek demektir.

Netice itibariyle vergi dairesinin yaptığı işlem doğrudur.
----------------------------
Saygılarımla
Osman Erol
 
Sayın Erol,

6183 sayılı kanunun 79.maddesi İcra iflas Kanunu'nun 89.maddesine benzer bir düzenleme içermektedir. 6183 sayılı yasadan alınan yetkilerle amme alacağının cebri tahsilatı yapılabileceğinden borçlar kanunu ve icra iflas kanununa atıflarla ancak konu biraz daha dağılacaktır.

Müteahhit ile taşeron arasında belli parayı ihtiva eden sözleşme (bu sözleşmenin istisna akdi olup olmaması konumuzla ilgili değildir) tek başına bir alacaktan sözedilmesine yetmez.Ancak belli şartlar yerine getirildikten sonra alacağın doğduğundan (istihkak) bahsedilebilir.

Henüz alacak doğmadan taşeron edimlerini yerine getirip alacağı haketmeden mevcut bir alacaktan söz edilemez.

Alacağın doğmadan haczinin 79.maddeye göre mümkün olmadığını ancak aksine uygulamalarda bulunduğunu bu konunun tartışılabilrliğini kabul ediyorum.Diğer yandan ücret ve kira gibi hakların haczinin zaten anılan maddede ayrıca belirtildiğini ifade etmek isterim.

Kaldıki doğmuş bir alacağın (istihkakın) haczinde de bazı sınırlamalar vardır, örneğin iş kanunundan doğan sınırlamalar.

Bu konuda 18/01/2005 tarih ve 2005/2 sayılı Tahsilat İç genelgesi ile gerekli açıklamalar yapılmıştır.

İhtiyati Haciz meselesine gelince,

Kod:
Dolayısıyla bu alacak (ücretlerin haczinde olduğu gibi) hacze değil, ihtiyati hacze konu olabilir.

Diyorsunuz.Üçüncü şahıslar elindeki alacak ve hakların haciz edilip edilemeyeceği ile haczin "kesin haciz" veya "İhityati haciz" olmasının bir ilgisi yoktur.Kaldıki ihtiyati haciz belli şartlar altında henüz "kesinleşmemiş" alacaklar için adı üstünde ihtiyaten yapılan hacizdir.Halbuki konumuzda kesinleşmiş ve icra takibine geçilmiş bir alacak sözkonusudur ve artik ihtiyati haciz söz konusu değildir.

Sonuç itibariyle; (tekrar olacak ama) 6183 sayılı kanunun 79.maddesine göre "mevcut" bir alacak haczedilebilir.Taşeronşuk sözleşmesi "mevcut" bir alacağın (istihkakın) varlığını göstermez.Alacak taşeron edimlerini yerine getirdiğinde doğacak olup taşeron edimlerini yerine getirmeden onun müteahhitten bir alacağı olduğu iddia edilemez.

Son söz olarak unutmamak gerekirki 79.madde ile amaçlanan amme alacağının tahsilidir, borçlunun mevcut varlığını haczederek tahsilat yapmaktır amaç borçlunun çalışamaz duruma getirilmesi iş yaptığı kişilerin borçlu ile yapacakları işlerin engellenmesi değildir.Üçüncü şahıslara ileride ödeyeceğiniz istihkakları haczettim denilmesinin açık bir dayanağı yoktur.
 
Sayın Ekici

Madem konu bu kadar uzadı biraz daha uzatalım. Yazınızda hep “mevcut alacak” kavramını ileri sürüyorsunuz. Bu durumda konuyu doktrinler (öğretisel) yaklaşımla irdelemek lüzumu doğuyor. Bu nedenle önce biraz kavramlar üzerinde duralım. Burada açıklanması gereken kavramlar alacak üzerindeki tasarruf hakkıdır. Bu hakkı oluşturanlar sırayla: hukuki, ekonomik ve fiili tasarruflardır.

Hukuki tasarruf: Gelirin sahibi tarafından talep edilebilir hale gelmesidir. Gelirin mahiyet ve tutar itibariyle kesinlik kazanıp tahakkuk etmesi, sahibinin talep hakkını mutlaka beraberinde getirmez. Talepte bulunabilmek için tespit edilmişse, ödeme devresi veya süresinin dolması gerekir. Örneğin, gündelik esasında çalışan hizmet erbabının ücreti, günlük devreler itibariyle hesaplanır. Yani mahiyet ve tutar itibariyle kesinleşerek tahakkuk eder. Ancak, ödemenin haftalık veya aylık dönemler itibariyle yapılacağı kararlaştırılmışsa bu devreler dolmadan ücret üzerinde hizmet erbabının talep hakkı doğmaz. İşte hukuki tasarruf, sahibinin gelir üzerinde talepte bulunma hakkının doğuşunu ifade eder.

Örneğimizde, taşeronun hukuki tasarrufunun doğuşu hak ediş dönemlerinde olmaktadır. Ancak bu döneme kadar yapılan tüm faaliyetleri, her çakılan çivi, her yerine konan tuğla v.s. bu hukuki tasarrufa konu alacağın oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Bu nedenle hak ediş tarihine kadar geçen sürede yapılan işlerden doğan alacağın yok sayılması mümkün değildir. Bir ihtilaf halinde işyerinde ölçümleme yapılarak taşeronun yaptığı harcamalar ve buna mümasil alacağı tespit edilir.

Ekonomik tasarruf: Gelir üzerinde ekonomik tasarruf ödemeyi yapacak olan tarafından, gelirin sahibinin emrine amade kılınmasıdır. Emre amade kılınmadan kasıt, istihkakının istendiği anda, sahibine ödenecek hale gelmiş olmasıdır. (örneğin bankadaki hesabına yatırılması gibi..) Alacağın kesinleşmesine rağmen borçlu borcunu ödemeden imtina ederse ekonomik tasarruf gerçekleşmez. Ancak, ticari ve zirai kazançta vergileme yapılabilmek için ekonomik değil hukuki tasarruf esas alınır. (tahakkuk esası) Sizin “mevcut alacak” olarak ifade ettiğiniz alacak budur.

Sizin anlayışınıza göre bir tacirin tahakkuk ettirdiği anacak tahsil edemediği alacaklarından mütevellit vergi borcunun da hacze konu olamayacağını kabul etmek gerekir. Çünkü ortada haczedilecek mevcut bir değer yoktur.

Fiili tasarruf: gelirin nakit veya ayın şeklinde maddi bir kıymet veya gayri maddi bir servet unsuru olarak, sahibinin mal varlığına dahil bulunmasını ifade eder. Gelir, geliri doğuran muamelenin karşı tarafının tasarrufundan, bütün unsurları ile çıkmış, ilgilinin mal varlığına girmiştir. Fiili tasarruf, normal olarak hukuki ve ekonomik tasarrufu izleyen sonuncu aşamadır. Ancak bazı hallerde gelir, hukuken talep edilebilme imkanı bulunmamakla beraber, ticari ve zirai kazançta olduğu gibi fiilen elde edilmiş sayılır. (tahakkuk esası)

Burada taşeronun gerçekleşen alacağı üzerinde, fiili tasarrufu müteakip hak ediş tarihine kadar ertelenmiş, tecil edilmiş (müeccel) bir hukuki tasarrufu söz konusudur. İşte vergi dairesinin üzerine haciz koyduğu alacak budur.

Daha önce ki yazımda da açıkladığım gibi gerçekleşmeyen ücretler, kiralar vs. üzerine konan hacizler de hep var olan bir akit nedeniyle ileride gerçekleşecek hukuki tasarruflar üzerine konan hacizlerdir.

Konu ile ilgili bir Danıştay Kararı Özeti:

Kod:
DANIŞTAY 9. DAİRE 
  E. 1998/3291 
  K. 1999/353 
  T. 03.02.1998 

  ÖZET : Hamiline yazılı olmayan veya cirosu kabil senede dayanmayan alacaklar ile maaş, ücret, kira ve saire gibi her türlü hakların ve fiilen zabıt tanzimi suretiyle haczi kabil olmayan üçüncü şahıslardaki menkul malların haczi, borçlu veya zilyet olan veyahut alacak ve hakları ödemesi gereken hakiki, 
hükmi şahıslara, kurumlara haciz keyfiyetinin tebliği suretiyle yapılır. Borçlunun alacağı veya üçüncü şahıstaki bir malı haczedilip de üçüncü şahıs, borcu olmadığını veya malın yedinde bulunmadığı veya haczin tebliğinden evvel borç ödenmiş veya mal istihkak edilmiş yahut kusur olmaksızın telef olmuş veya alacak borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğu gibi bir iddiada ise keyfiyeti, haczin kendisine tebliğinden 7 gün içinde tahsil dairesine yazılı beyanla bildirmeye mecburdur, bildirmediği takdirde mal elinde ve borç zimmetinde sayılır.
----------------------------------------
Saygılarımla
Osman Erol
 
Sayın Erol,

Konunun uzaması yararlıdır.Ancak dağılmaması gerekir.Buna müsait bir konudur ve yıllardır 6183 sayılı kanun dışına çıkılarak cebri tahsilatlar yapılmaktadır.

İlk dört paragrafınız benim size anlatmaya çalıştığım şeydir yani sözleşme ile değil iş yapıldıktan sonra "alacağın" doğmuş olacağı (tahakkuk etmiş olacağı) dır.İdare zaten haciz bildirisini tebliğ etmeden önce alacağı tesbit etmelidir ama malesef uygulamada bu yapılmaz. Aynen bu paragraflara katılıyorum.

Ancak;

Kod:
Sizin anlayışınıza göre bir tacirin tahakkuk ettirdiği anacak tahsil edemediği alacaklarından mütevellit vergi borcunun da hacze konu olamayacağını kabul etmek gerekir. Çünkü ortada haczedilecek mevcut bir değer yoktur.

Cümlenizi anlamak mümkün değildir.Ne demek "tacirin tahsil edemeği alacaklarından mütevellit vergi borcunun hacze konu edilemeyeceği"?Ben anlamadım yazılarımdan böyle bir yorum çıkarmanın imkanı yoktur.Her türlü vergi alacağı için cebren tahsilat yapılabilir tabiki 6183 sayılı kanundaki prosedür izlenmek şartıyla.

Diğer yandan ücret ve kira hacizlerine 79.maddede yer verildiğini zaten belirttim.Verdiğiniz Danıştay kararının bölümüde 79.maddenin tekrarıdır.

Sorudan bir bölümle noktalamak isterim.

Kod:
Haciz bildirisinin hükmünü kaybettiği ve X firmasının bundan sonraki alacaklarının tebliğ edilmiş haciz bildirisi kapsamına girmeyeceğini düşünerek daha sonraki tarihlerde sözleşme gereği X taşeronumuzla çalışmaya ve yeni oluşan hakedişlerini kendisine ödemeye devam ettik.

Gördüğünüz gibi haciz bildirisi yapıldığında taşeronun tahahkkuk etmiş alacakları vergi dairesine ödenmiş bu tarihten sonra yapılan işler (sizin deyiminizle her çakılan çivi, her yerine konan tuğla v.s.) nedeniyle doğan alacakların durumu sorulmaktadır.

Muhtemelen Haciz bildirisinde "İş bu haciz bildirisinin tebliğ tarihi itibariyle doğmuş ve DOĞACAK alacaklarının ...haczine" şeklinde bir deyim kullanılmıştır.İşte burada hukuki olmayan haciz bildirisinin tebliğ tarihinden sonra yapılan işlere bağlı olarak gelecekte "Doğacak Alacakların" haczidir.
 

Benzer konular

Üst