Sn. kaya,
Bilindiği gibi 96 nolu tebliğle aşağıdaki düzenleme yapılmış, yorum ve uygulamada yeterli açıklık olmadığından karışıklıklar oluşmuş ve 97 nolu tebliğ yayyınlanmıştır. Maalesef bu tebliğde yeterince açık olmamış ve konu netlik kazanmamıştı.
Katma değer vergisi mükellefi bazı işletmeler mal veya hizmet üretimlerine ilişkin olarak ihtiyaç duydukları işgücünü kendilerine hizmet akdi ile bağlı ücretli statüsünde hizmet erbabı çalıştırarak temin etmek yerine, alt işverenlerden veya bu alanda faaliyette bulunan diğer kurum, kuruluş veya organizasyonlardan satın almaktadırlar.
Katma Değer Vergisi Kanununun 9 uncu maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, bu Tebliğin yayımını izleyen ay başından itibaren geçerli olmak üzere katma değer vergisi mükelleflerinin alt işverenlerden veya bu konuda faaliyette bulunan diğer işletmelerden temin ettikleri işgücü hizmetine ait katma değer vergisinin % 90’ının tevkifata tabi tutulması ve bunlar tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edilmesi uygun görülmüştür.
Yayımlanan tebliğlerden yola çıkarak ben şunu düşünüyorum;
Uygulamada kuruluşlar, işletmelerinde istihdam etmeleri gereken elemanları hizmet akdi ile istihdam etmek yerine başka bir firma bünyesinde çalışması koşuluyla işgücü hizmetini ilgili firmadan satın almayı tercih etmekte, bunun sonucunda da hizmet akdinin getirmiş olduğu sorumluluk ve yüklerden kurtulmaktadırlar.
Bu tür istihdam giderek yaygınlaştığından, katma değer vergisi açısından muhtemel kayıpları önleyebilmek için tevkifat uygulaması gerekli görülmektedir.
Bu yüzden örnek işlemde güvenlik hizmetinin tevkıfata tabi olduğunu, en azından idarenin bunu böyle kabul edeceğini düşünüyorum. Ayrıca güvenliği sağlayan bekçinin sevk ve iaderesinde kiralayanın da söz sahibi olacağını düşünüyorum. Şöyleki, 2. firma korunma (hırsızlık, yangın vb)hizmeti alırken muhakkak ki bekçiyi yönlendiriyordur. İşletmesinin kritik sahalarını, önem derecelerini bildirerek bunlara dikkat etmesini mutlaka talep ediyordur. Ayrıca bekçinin girişli bulunduğu işletmenin de bu konuda ayrı bir sevk ve idaresinin olduğunu düşünmüyorum.
Kanun koyucunun amacı, KDV alacağını güvence altına alınması olduğuna göre konuya bu şekilde yaklaşılmalı diye düşündüm. Tabi bu tercih meselesidir ve farklı telakki edilibilir. Ayrıca karşı şirkete ödeyeceğiniz KDV' nin bu şekilde iadereye ödenmesi arasında bir fark görmüyorum ve asla eleştiriye maruz kalınacağını düşünmüyorum.
Konuya değişik yaklaşmak istendiğinde güvenlik hizmetinin mal ve hizmet üretimiyle alakalı olmadığı savı da tabiki ileri sürülebilir. Ama benim düşüncem bu konuda hazine lehinedir. Düşünce ve fikirleriniz için teşekkür ederim.