T
T U R K O
Ziyaretçi
METİN ERCAN
Türkiye?de yüzde 10 seviyesi gibi zaten yüksek olan işsizlik oranının daha da artıyor olması, istihdama odaklanan programları gündeme getirdi. Türkiye İş Kurumu?nun (İş-Kur) çalışmalarını yürüttüğü programla işsizlere bir yıla kadar olan süreler için yeni çalışma sahaları kazandırılması planlanıyor. Program kapsamında sofistikasyon seviyesi düşük ve sürekliliği olmayan bakım onarım, boyama, temizlik, ağaç dikme, pet şişe toplama gibi işler olacak. Kriz dönemine yönelik planlandığı için de altı ay, sekiz ay veya bir yıllık dönemleri kapsayacak. İş-Kur?un yaptıkları işleri öğrenenlerin kalıcı işlere yerleştirilebileceğini belirtmesiyle birlikte, işlerin tanımları itibarıyla, kalıcı pozisyonların oluşturulmasının zor olduğu görülüyor. İlk etapta belediyeler, kamu kuruluşları ve bunların taşeron firmalarında istihdam sahaları açılacak. Bu şekilde 500 bin kişiye iş sahası açılması planlanıyor. Ancak Devlet Bakanı sayın Nazım Ekren?in bu hafta ilan ettiği haliyle, programın daha kapsamlı ve detaylı bir şekilde ele alındığının da sinyalleri veriliyor. Bu noktada, istihdamın kalıcı hale gelmesi için sektörlere verilecek teşvikler, mesleki donanımın geliştirilmesi için gerekli eğitimler ve işsiz olmadığı halde krizden etkilenen gruplara yapılacak sosyal yardımlar da programın içinde olacak.
Böyle bir istihdam pakedinin ilk örneği, 1930?lardaki Büyük Buhran sonrasındaki çıkışı sağlayan ve dönemin ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt?in öncülük ettiği ?Yeni Düzen? (New Deal) programı olarak uygulandı. Büyük Buhran başta tarım ve madencilik gibi o yılların ekonomisinde daha fazla yer tutan faaliyet alanlarında işsizliğin artmasına neden oldu ve ülke genelinde işsizlik oranı yüzde 25 seviyelerine ulaştı. 1933?de göreve gelen Roosevelt, çözüm olarak hızlı bir şekilde ?New Deal? programını uygulamaya koydu. Program, asıl olarak, ekonomist John Maynard Keynes?in devlet harcamaları ile istihdam ve üretimi artırılması fikirlerinden etkilendi. Ancak bütçenin açık vermemesi için de çaba gösterildi ve belli alanlarda harcamalar artırılırken devlet memuru maaşları ve sosyal güvenlik ödemelerinde indirimlere gidildi. Büyük Buhran?ın şiddeti ve kapsamı nedeniyle programın etkilerini tam anlamıyla göstermesi 1940?ları buldu. ?New Deal? kapsamında sendikalar kuruldu, kamu sektöründe iş alanları geliştirildi, tarım ürünü fiyatı destekleri ile çiftçilere teşvikler sunuldu, rekabet koşullarını eşit hale getirecek şekilde ekonomik faaliyetlerde müdahalede bulunuldu, tekellerin önüne geçilmeye çalışıldı ve altyapı yatırımları hızlandırıldı. İstihdam yaratılması için ?Kamu Yatırımları İdaresi? (Public Works Administration) adı altında ayrı bir kurum örgütlendi. Uygulamanın olduğu dönemdeki toplam ABD GSYİH?sinin yaklaşık yüzde 2?sine karşılık gelen 3.3 milyar dolar kaynak ayrılan kuruma, istihdam alanları açmak için yeni kamu yatırımlarını gerçekleştirilmesi görevi verildi ve bu şekilde bir taraftan istihdam artarken diğer taraftan altyapının da yenilenmesi ve geliştirilmesi sağlandı.
Buradan yola çıkarak, Türkiye?de hayata geçirilmesi planlanan istihdam paketinin önemli bir eksiğinin, ?cari hizmetlere? odaklanması ve altyapıya yönelmemesi olduğu görülebilir. Kapsamlı istihdam programları bütçeye belli bir süre için de olsa önemli yük getirebiliyor. Bu durumda, yapılan bu harcamaların ekonomik getirilerinin azami hale gelmesi için, cari harcamalar olarak değil, ulaşım, enerji, iletişim gibi ekonomik faaliyetlere katkı sağlayan veya çevre gibi sosyal fayda sağlayan yatırımlar olarak gerçekleştirilmesi gerekiyor. Yatırım projelerinin daha uzun süreye yayılması, program kapsamında artacak istihdamın daha kalıcı olmasına da yol açacak. İstihdam programının en kısa zamanda hayata geçmesi, ekonomik etkilerinden önce, krizle birlikte artan umutsuzluğun önüne geçecek. Doğru planlanması halinde ise geniş bir sosyal kesimin krizden aldığı hasarın telafi edilip, üretimin artmasına ön ayak olabilecek. Ancak, unutulmamalı ki bu tür programlar gereken kaynağın bulunmasıyla mümkün olabilecek. Ve gündemdeki IMF anlaşmasının kamu finansmanına getireceği kısıtlarla beraber, ne yazık ki, böyle bir programın gerçekleşmesi zor gözüküyor.
Türkiye?de yüzde 10 seviyesi gibi zaten yüksek olan işsizlik oranının daha da artıyor olması, istihdama odaklanan programları gündeme getirdi. Türkiye İş Kurumu?nun (İş-Kur) çalışmalarını yürüttüğü programla işsizlere bir yıla kadar olan süreler için yeni çalışma sahaları kazandırılması planlanıyor. Program kapsamında sofistikasyon seviyesi düşük ve sürekliliği olmayan bakım onarım, boyama, temizlik, ağaç dikme, pet şişe toplama gibi işler olacak. Kriz dönemine yönelik planlandığı için de altı ay, sekiz ay veya bir yıllık dönemleri kapsayacak. İş-Kur?un yaptıkları işleri öğrenenlerin kalıcı işlere yerleştirilebileceğini belirtmesiyle birlikte, işlerin tanımları itibarıyla, kalıcı pozisyonların oluşturulmasının zor olduğu görülüyor. İlk etapta belediyeler, kamu kuruluşları ve bunların taşeron firmalarında istihdam sahaları açılacak. Bu şekilde 500 bin kişiye iş sahası açılması planlanıyor. Ancak Devlet Bakanı sayın Nazım Ekren?in bu hafta ilan ettiği haliyle, programın daha kapsamlı ve detaylı bir şekilde ele alındığının da sinyalleri veriliyor. Bu noktada, istihdamın kalıcı hale gelmesi için sektörlere verilecek teşvikler, mesleki donanımın geliştirilmesi için gerekli eğitimler ve işsiz olmadığı halde krizden etkilenen gruplara yapılacak sosyal yardımlar da programın içinde olacak.
Böyle bir istihdam pakedinin ilk örneği, 1930?lardaki Büyük Buhran sonrasındaki çıkışı sağlayan ve dönemin ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt?in öncülük ettiği ?Yeni Düzen? (New Deal) programı olarak uygulandı. Büyük Buhran başta tarım ve madencilik gibi o yılların ekonomisinde daha fazla yer tutan faaliyet alanlarında işsizliğin artmasına neden oldu ve ülke genelinde işsizlik oranı yüzde 25 seviyelerine ulaştı. 1933?de göreve gelen Roosevelt, çözüm olarak hızlı bir şekilde ?New Deal? programını uygulamaya koydu. Program, asıl olarak, ekonomist John Maynard Keynes?in devlet harcamaları ile istihdam ve üretimi artırılması fikirlerinden etkilendi. Ancak bütçenin açık vermemesi için de çaba gösterildi ve belli alanlarda harcamalar artırılırken devlet memuru maaşları ve sosyal güvenlik ödemelerinde indirimlere gidildi. Büyük Buhran?ın şiddeti ve kapsamı nedeniyle programın etkilerini tam anlamıyla göstermesi 1940?ları buldu. ?New Deal? kapsamında sendikalar kuruldu, kamu sektöründe iş alanları geliştirildi, tarım ürünü fiyatı destekleri ile çiftçilere teşvikler sunuldu, rekabet koşullarını eşit hale getirecek şekilde ekonomik faaliyetlerde müdahalede bulunuldu, tekellerin önüne geçilmeye çalışıldı ve altyapı yatırımları hızlandırıldı. İstihdam yaratılması için ?Kamu Yatırımları İdaresi? (Public Works Administration) adı altında ayrı bir kurum örgütlendi. Uygulamanın olduğu dönemdeki toplam ABD GSYİH?sinin yaklaşık yüzde 2?sine karşılık gelen 3.3 milyar dolar kaynak ayrılan kuruma, istihdam alanları açmak için yeni kamu yatırımlarını gerçekleştirilmesi görevi verildi ve bu şekilde bir taraftan istihdam artarken diğer taraftan altyapının da yenilenmesi ve geliştirilmesi sağlandı.
Buradan yola çıkarak, Türkiye?de hayata geçirilmesi planlanan istihdam paketinin önemli bir eksiğinin, ?cari hizmetlere? odaklanması ve altyapıya yönelmemesi olduğu görülebilir. Kapsamlı istihdam programları bütçeye belli bir süre için de olsa önemli yük getirebiliyor. Bu durumda, yapılan bu harcamaların ekonomik getirilerinin azami hale gelmesi için, cari harcamalar olarak değil, ulaşım, enerji, iletişim gibi ekonomik faaliyetlere katkı sağlayan veya çevre gibi sosyal fayda sağlayan yatırımlar olarak gerçekleştirilmesi gerekiyor. Yatırım projelerinin daha uzun süreye yayılması, program kapsamında artacak istihdamın daha kalıcı olmasına da yol açacak. İstihdam programının en kısa zamanda hayata geçmesi, ekonomik etkilerinden önce, krizle birlikte artan umutsuzluğun önüne geçecek. Doğru planlanması halinde ise geniş bir sosyal kesimin krizden aldığı hasarın telafi edilip, üretimin artmasına ön ayak olabilecek. Ancak, unutulmamalı ki bu tür programlar gereken kaynağın bulunmasıyla mümkün olabilecek. Ve gündemdeki IMF anlaşmasının kamu finansmanına getireceği kısıtlarla beraber, ne yazık ki, böyle bir programın gerçekleşmesi zor gözüküyor.