Kıssadan Hisseler

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan NİSAN123
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
N

NİSAN123

Ziyaretçi
Kavak ağacı ile kabaktan hayata dair dersler


Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak ağacı boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış.

Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacıyla aynı boya gelmiş.

Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:

"Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?"

"On yılda", demiş kavak.

"On yılda mı? diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.

"Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!"

"Doğru,"demiş ağaç."Doğru."

Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak önce üşümeye, sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağı doğru inmeye başlamış.

Sormuş endişeyle kavağa:

"Neler oluyor bana ağaç?"

"Ölüyorsun,"demiş kavak.

"Niçin?"

"Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.?
 
Ynt: Kıssadan Hisseler

Yolda karşılastığımızda ezan okunuyordu.
-?Gel seni camiye götureyim? dedim. ?Bugün cuma biliyorsun.?
-?Sende benim camiye gitmedigimi biliyorsun.?dedi.
-?Biliyorum ama sebebini gerçekten merak ediyorum.?
-?Ne bileyim,olmuyor işte. Hem pantolonumun ütüsü bozulup,dizleri cıkar diye endişe ediyorum.?dedi.

Gayri ihtiyari gülmeye başladım.
-?Herhalde şaka yapıyorsun. Bunun icin cami terk edilir mi?
-?Ciddi söylüyorum. Giyimime ve özellikle yeşile düşkün olduğumu bilirsin.?dedi.
Gerçekten de öyleydi. Giydiği birbirinden güzel elbiseleri; mutlaka yeşilin bir başka tonundan seçer ve her zaman ütülü tutardı.
-?Peki? dedim. ?Hayatında hiç camiye gitmedin mi??
-?Çocukken dedemle birkaç kere gitmiştim. Hem o yaşlarda dizlerimin aşınacak diye herhalde endişe etmiyordum. Fakat artık camiye gidebileceğimi zannetmiyorum.?
Söyledikleri beni son derece şaşırtmış ve bu konuyu açtığıma pişman etmisti. Daha sonra tokalaşıp ayrıldık. Onunla konuşmamızdan iki ay sonra; kendisinin camide olduğunu söylediler.Hemen gittim. Bahcedeki namaz saflarının en önünde duruyordu ve yine yeşiller vardı üzerinde . Yavasca yanına yaklaştım ve Kısık bir sesle:
?Hani camiye gelmiyecektin ?? dedim
Hiç sesini çıkartmadı. Çünkü musalla taşının üzerinde, yeşil örtülü bir tabut içinde yatıyordu...
(ALINTIDIR)
 
Ynt: Kıssadan Hisseler

BİR DELİYE,BİR VELİ ROLÜ

Ebu Müslim Havlani bir toplulukta konuşulanları dinler.Hemen hepsi de hanımından şikayette bulunmaktadırlar. Ancak Ebu Müslim?de şikayet filan yoktur. Derler ki:
? Veli gibi bir hanıma düştün de sesin sedan çıkmıyor değil mi?
Omuzlarını silkerek cevap verir:
? Bizimki veli filan değil kelimenin tam manasıyla delidir deli!?
? Öyle ise derler nasıl geçiniyorsun böyle deli biriyle?
Cevap verir:

? Ben usulünü biliyorum da öyle geçiniyorum, kavga gürültümüz o yüzden olmuyor!? Büsbütün meraka düşerler.
? Deli gibi biriyle kavgasız gürültüsüz geçinmenin usulü nedir ki? diye sormaktan kendilerini alamazlar.
Şöyle izah eder Ebu Müslim, geçinmenin sırrını.
Der ki:
? Allahü Azimüşşan, Âdem Aleyhisselam?ı topraktan yarattığında bedenine önce aklı koydu. Akıllı bir adam oldu.

Sonra öfkeyi yarattı. Ona da Âdem?in bedenine girmesini emretti.
Öfke:
? Ben dedi. Âdem?in bedenine giremem. Çünkü orada akıl vardır! Akılla ikimiz bir yerde asla duramayız!?

Rabbimiz buyurdu:
? Ey öfke! Sen Âdem?in bedenine girmeye çalış, oraya yönel. Akıl senin geldiğini görünce hemen çıkıp gider, kendi yerini sana bırakır. Böylece sen de Âdem?in bedeninde hükmünü icra eder, onu deli yaparsın.

Ebu Müslim burada der ki :
? İşte biz hanımla bu konuda anlaştık. Dedik ki; mademki insana öfke gelince akıl gidiyor, insan delinin teki haline geliyor. Öyle ise evde kim öfkelenirse o an sanki o delidir. Deliye karşı ise bir veli lazımdır. Ben öfkelenirsem hemen farkına varacaksın, sabır gösterip ters cevap vermeyeceksin. Çünkü ben o an deli sayıldığımdan deli adamdan her şey beklenir diyerek veli rolüne gireceksin, aklım gelinceye kadar bir deliye bir veli rolü oynayacaksın.

Ebu Müslim burada şunu da ilave eder:
? Tabii der, bu sabır benim için de geçerli bir görevdir. Bazen hanım öfkelenir, bu defa o deli durumuna girer bana veli rolü düşer, ben bir veli gibi sabır gösterir, karşılık vermemeye çalışırım. Aklı gelip de akıllı insana muhatap olduğumu anlayıncaya kadar, bu sabır devam eder.

Ebu Müslim bundan sonrasını şöyle tamamlar:
? İşte der ey dostlar, benim hanımdan şikayetçi olmayışımın sebebi budur. Gül gibi geçinip gitmemizin sırrı da buradadır. Tavsiye ederim, siz de bir deliye bir veli rolü oynayın, öfkelenince karşı taraf veli rolüne girsin, sabır ve tahammülü esas alsın, göreceksiniz ki tartışma kısa zamanda son bulacak, taraflar birbirlerine karşı sevgiyle dolacak. Çünkü öfkeli taraf kendisine karşılık verilmeyişinin takdirini, minnettarlığını duyacak. Bu da mutluluk vesilesi olacak.

Sakın ?bir deliye bir veli rolü basit bir şey? deyip de geçmeyin. Sadece bir deneyin yeter. İşte size güzel geçinmenin sırrı.

alıntıdır.
 
Ynt: Kıssadan Hisseler

Loş bir hastane odasında üç kışi yatmaktaydı.Üçü de yerlerinden kalkamayacak kadar hastaydılar.
Pencere kenarındaki hasta ; hiç konuşmaz ve gülmezdi.Çok tuhaftır , hatta başını çevirip hiç dısarıyı seyretmezdi.

Ortadakı hasta, gayet neşeli ve hayat doluydu.Hastalıgını kabullenmiş , onunla beraber yaşamayı ögrenmişti. Sürekli yanındakilere birşeyler anlatır, onları neşelendırmeye çalışırdı.

Kapıya yakın olanı ise bıraz sinirliceydi. Ara sıra söze katılırdı ama gönülden değil.İçini birşeylerin kemırdiği belliydi ama belli etmemeye çalışırdı. Biraz içten pazarlıklı olduğu seziliyordu.
Bir sabah pencere kenarındaki hastayı yatağında ölü buldular. Ortadaki hastayı pencere kenarına , kapı kenarındakını ortaya, yeni gelen hastayıda kapıya yakın olan yatağa yatırdılar.
Ortadaki hastanın pencere kenarına gecmesıyle beraber , odanın içinin havası bır anda değişiverdi. O , diğer hasta gibi değildi. yatağının başını hastabakıcılara biraz kaldırtıyor ve pencereden dışarıyı seyrediyordu.
Dışarıda ne görüyorsa , olduğu gibi içeriye aktarıyordu.Baharın gelısıyle beraber ; etrafın çiçeklerle bezenişini , çayırdakı kuzuların koşuşturmalarını , aşağıda çarşaf gibi uzanan denizin berrak maviliğini , kuşların gökyüzünde süzülüşünü , cıvıltılarıyla ve neşesiyle beraber içeriye taşıyordu. Hatta dışarıdan geçen insanların neşesini ve mutluluklarını bile içeriye taşıyordu. Sabahleyin aynı saattte işine giden insanları bütün ayrıntılarıya tarif ediyor , onlara isimler takıyordu. Ahmet bey çantasıyla geliyor.Ayşe hanım bugün yıne telaşlı , dediği zaman , onların nasıl insanlar olduğunu içerdekiler hemen anlıyorlardı. Onun pencere kenarına geçmesiyle beraber bahar, bütün cıvıltıları ve renkleri ile beraber odanın içerisinde yaşanılır olmuştu.
Bir gece , pencere kenarındaki hastanın krizi tuttu. Hayatta kalbilmesi için , kriz anında başucunda duran ilacı alması gerekiyordu. Ortada yatan hasta içten içe onu kıskanmaya başlamıştı. O , bütün baharın güzelliklerini pencereden seyrediyordu ama kendisi sadece dinliyordu. Aklına gelen hain planı uygulamaya koydu.Krizi gelen hasta titreyerek başucundaki ilacına uzanıyorken , kendısı yardım etmek görüntusüyle , serum askısını ilaca uzatarak ilaç şisesini yere düşürüp kırdı. Kriz anındakı hastanın gözleri , onun üzerine acı bır tebessümle bakarak donuklaştı.
Sabah olduğunda pencere kenarındakı hastayı yatağında buldular. Bu sefer ; ortadakı hastayı pencere kenarına , kapı yakınındakı hastayı ortaya, yenı gelen hastayıda kapı yanına aldılar.

Ortadaki hasta bütün ihtişamıyla pencere kenarından dışarıyı seyredebılırdı artık.Yatağına yatırılınca , hasta bakıcılardan yatağının baş kısımını kaldırmalarını ıstedi. Hasta bakıcılar başından gider gitmez heyecanla başını pencereye çevirir çevirmez , beyninden vurulmuşa döndü. !
pencerenın önünde , simsiyah bir duvardan başka bir şey görünmüyordu...
Görmek hayatın ışığının ruhumuza bır yansıması değil midir? Onun ışığı ruhundadır ve o ışığı hiçbir durum karşısında söndürmez..
 
Ynt: Kıssadan Hisseler

Kadının biri bir gün golf oynarken topu ormana kaçmış.
Topunu aramaya koyulmuş ve tuzağa yakalanmış bir kurbağa görmüş. Kurbağa ona
"Beni bu tuzaktan kurtarırsan, sana üç dilek hakkı tanıyacağım," demiş.
Kadın onu kurtarmış,
kurbağa da "Teşekkür ederim ama sana dileklerinle ilgili bir koşulu
söylemeyi unuttum.
Ne dilersen dile kocan 10 kat iyisine ya da fazlasına sahip olacak," demiş.
Kadın "Tamam," demiş. İlk dilek olarak dünyanın en güzel kadını olmak istemiş.
Kurbağa onu uyarmış:
"Bu dilek, senin kocanı da dünyanın en yakışıklı adamı yapacak ve
kadınlar onun başına üşüşecek."
Kadın: "Bu önemli değil çünkü ben en güzel kadın olacağım, onun gözü
benden başkasını görmeyecek."
.............Ve dünyadaki en güzel kadın olmuş.

İkinci dilek olarak dünyadaki en zengin kadın olmak istemiş.
Kurbağa onu uyarmış:
"Bu kocanı dünyadaki en zengin adam yapacak, senden de on kat
daha zengin olacak."
Kadın: "Bu da önemli değil çünkü benim olan onun, onun olan da
benimdir."
............Ve dünyadaki en zengin kadın oluvermiş.
Kurbağa üçüncü dileğini sorduğunda kadın ;
"Hafif bir kalp krizi geçirmek istiyorum," demiş.

Bu öyküden çıkarılacak ders : Kadınlar akıllıdır.
Onlarla uğraşmayın!... ;D ;D ;D

alıntı.
 
Ynt: Kıssadan Hisseler

Bir Dost'tan ...

Çay'ı çok sevdiğimi söyleyince,yaşlı bir teyze anlattı geçenlerde,
bak hocam diye başladı söze ...

Çayın alt demliği evdeki kaynanadır;devamlı kaynar durur..

Üst demlik evdeki gelindir;alt demlik kaynadıkça o olgunlaşır,demlenir...

Gelinin kocası ise bardaktır;biraz kaynana doldurur onu biraz da gelin...

Çocuklar çayın şekeridir; tat verir...

Görümce ise çay kaşığıdır; arada bir gelir ve karıştırır gider...

Kaynataya gelince; o da bardak altıdır; dökülenleri bir araya toplar...

Çay deyip te geçmemek lazım demek ki...durmak lazım .. ;D
 
Ynt: Kıssadan Hisseler

kalisper_a ' Alıntı:
Bir Dost'tan ...

Çay'ı çok sevdiğimi söyleyince,yaşlı bir teyze anlattı geçenlerde,
bak hocam diye başladı söze ...

Çayın alt demliği evdeki kaynanadır;devamlı kaynar durur..

Üst demlik evdeki gelindir;alt demlik kaynadıkça o olgunlaşır,demlenir...

Gelinin kocası ise bardaktır;biraz kaynana doldurur onu biraz da gelin...

Çocuklar çayın şekeridir; tat verir...

Görümce ise çay kaşığıdır; arada bir gelir ve karıştırır gider...

Kaynataya gelince; o da bardak altıdır; dökülenleri bir araya toplar...

Çay deyip te geçmemek lazım demek ki...durmak lazım .. ;D

Süperrr :) :)
 
Üst