Olaganüstü Yaşamlar
Hiçbir alanda derinleşmemiş kimse, hayatının tamamını ortalama kalarak geçirir.
Çevrenizde yapılan işlerin ne kadarı tek düze, ne kadarı sıradanlar? Çevrenizde yapılan işlerin hangileri ve ne kadarı, dost sohbetlerinde anlatmaya değecek, yüksek kalite, estetik niteliklere sahip? Bununla birlikte, bu ortalama işleri yapan insanlar, kişisel hayatlarında ne kadar stresli, hatta bunalımlı bir çizgi sergiliyorlar?
Değerli edebiyat öğretmenim Ahmet Aksoy’un lise yıllarımda söylediği bir söz hiç aklımdan çıkmaz. “Ne meslek yaptığınız önemli değil, ama yaptığınız mesleğin en iyisi olun; isterseniz çöpçü olun, ama en iyi çöpçü olun.” Bir çöpçü düşünün: Bu çöpçü işini öylesine estetik, öylesine işin kendine has inceliklerine dikkat ederek yapıyor; yerleri süpürürken en az toz kaldıracak yolu bulmuş; elindeki çöp faraşını kendini en az yoracak, faraşı da en az yıpratacak şekilde kullanmayı öğrenmiş; temizlik yaptığı bölgede sadece temizlik yapmakla kalmayıp işini kolaylaştırmak için azar azar, çevre sakinleriyle çöp atımı ve kirlenme konusunda önleyici niteliği olan diyaloglara girmeye başlamış, işine olan saygısından her gün sabah tertemiz tulumlarıyla işinin başına geçen böyle bir çöpçüyü düşünebiliyor musunuz? Bu çöpçü her gün evine büyük bir huzurla döner, yaptığı işle gurur duyarak döner. İşini sıra dışı, mükemmele yakın yapmanın kıvancını yaşar. Kendi işinde ayrıntılara varacak ölçüde derinleştiği için, ev yaşantısı da farklı olur bu insanın. Evinde eşi onu huzursuzca karşılasa, belki parasızlıktan, belki de evin koşullarından şikayet ederek karşılasa, inanın böyle bir çöpçü gerek eşini anlamakta gerekse eşinin moralini düzeltmekte uzman bir psikologdan daha başarılı olabilir.
Verdiğim bu benzetme size fantastik ve olmayacak bir şey gibi görünebilir. İlkokul mezunu, işi boyacılık olan Rahim isminde değerli bir dostum var. Çocukluğundan beri hayatının tamamı mücadeleyle geçmiş, şimdi iki çocuk babası olan ve hala hayatla mücadelesi devam eden bir insan. Fakat bu insanı her görüşümde gözlerinin içinin güldüğünü, yüz ifadesinden kendinden gayet emin olduğunu ve iç huzuru bulunduğunu seziyorum. Rahim Usta, hizmet verdiği bütün işlerde karşılaşılan sorunlara akıl katılmış çözüm getirmeye çalışır. İşi boyacılıktır, ama kendini sürekli geliştirmeye çalışır. Yeni bir boya mı çıkmış, bu boyanın üreticisi fabrikayı arar, bu boyayı en iyi şekilde uygulayabilmek için eğitim ister. Fabrikanın şaşkınlaşan teknik müdürü de, bir süre sonra bu sıra dışı isteği yerine getirir. Rahim Usta’yla ilgili anlatılabileceğim daha pek çok üstün meziyet var, ama önemli olan işini sıra dışı bir şekilde, yüksek kalitede yapma arayışında olması ve bununla kendi kendine gurur duymasıdır. Binasını boyatan müşteri çoğu zaman Rahim Usta’nın işindeki özeni ve özellikleri anlamayabilir, zaten Rahim Usta’da bütün bu özeni iş gerektirdiği için, hem de kendi içi rahat ettiği için öyle yapmaktadır. Tabii, önünde sonunda bu iş anlayışı müşterilere de yansımaktadır.
“Show” yapın
İşimizde öncelikleri tayin etmek, ayrıntılar içinde kaybolmamak kritik öneme sahiptir. Ancak bir iş önceliklerine uygun yapılsa da, hala pek çok ayrıntıya sahiptir. İşte sanatçı tavrıyla ve işin özünü kaçırmamak kaydıyla ayrıntılarla ilgilenmek, işin bütün görüntüsünü değiştirir. Birden bire iş, sıradan ve ortalama bir iş olmaktan çıkar, bir zanaat ya da sanat eserine dönüşür. Başkası fark etse de, etmese de işinizle gurur duymaya başlarsınız. Bu yaklaşım bir süre sonra hayatınızın her yerine yayılmaya başlayabilir. Belirli bir alanda derinleşebilen bir kimse, her alanda derinleşebilir. Aynı şekilde hiçbir alanda derinleşmemiş kimse, hayatının tamamını ortalama kalarak geçirir.
Türkiye’de karşılaştığım insanların çok önemli bir bölümü stresli, tedirgin ve iş ortamından şikayetçidir. Şikayet edenlerden bir tanesini de görmedim ki, “Ben şu alanlarda şunları yapabilirim, şunları iyileştirebilirim; şu öncelikli işleri yapmalı ve şu yeteneklerimi geliştirmeliyim.” desin. Düşünmek ve sonra ürettiğimiz bilgiye göre değişmek, yaşamın dışında kalmış bir faaliyet. Düşünüyoruz, ama düşündüklerimiz bir işe yaramıyor, çünkü uygulamaya girmiyor. (Bunun anlamı şu: Düşünmüyoruz!)
İşini bir gösteri gibi yapmaya odaklı insanlarda ise inanılmaz bir motivasyon, bir enerji görüyorum. Çevre koşulları bu insanları yıldırmıyor. Dünyanın hiçbir yerinde gül bahçesi yok, gül bahçesi olan yerlerde de dikenler var. Bu insanlar yaptıkları işle, bu işi yapış şekilleriyle iç huzuru ve rahatlıkla çalışıyorlar, yaptıkları çalışmayı birileri beğensin ya da beğenmesin; o kalitede bir işin karşılığı ödensin ya da ödenmesin önemli değil, çünkü bu insanlar kendileri için çalışıyorlar. İç huzuru, kendine güven ve yaşamın diğer alanlarında elde edilen derinlik; bu sıra dışı, etkili, estetik, yapıcı, iyileştirmeci yaklaşımların paha biçilmez ödülü.
“İyilik yap denize at, balık bilmezse Halik” bilir misali, işini kendileri için bir gösteri gibi yapan insanlara, maddi ödüllerde hemen değilse de belirli bir sürecin sonunda geliyor.
MELİH ARAT
Hiçbir alanda derinleşmemiş kimse, hayatının tamamını ortalama kalarak geçirir.
Çevrenizde yapılan işlerin ne kadarı tek düze, ne kadarı sıradanlar? Çevrenizde yapılan işlerin hangileri ve ne kadarı, dost sohbetlerinde anlatmaya değecek, yüksek kalite, estetik niteliklere sahip? Bununla birlikte, bu ortalama işleri yapan insanlar, kişisel hayatlarında ne kadar stresli, hatta bunalımlı bir çizgi sergiliyorlar?
Değerli edebiyat öğretmenim Ahmet Aksoy’un lise yıllarımda söylediği bir söz hiç aklımdan çıkmaz. “Ne meslek yaptığınız önemli değil, ama yaptığınız mesleğin en iyisi olun; isterseniz çöpçü olun, ama en iyi çöpçü olun.” Bir çöpçü düşünün: Bu çöpçü işini öylesine estetik, öylesine işin kendine has inceliklerine dikkat ederek yapıyor; yerleri süpürürken en az toz kaldıracak yolu bulmuş; elindeki çöp faraşını kendini en az yoracak, faraşı da en az yıpratacak şekilde kullanmayı öğrenmiş; temizlik yaptığı bölgede sadece temizlik yapmakla kalmayıp işini kolaylaştırmak için azar azar, çevre sakinleriyle çöp atımı ve kirlenme konusunda önleyici niteliği olan diyaloglara girmeye başlamış, işine olan saygısından her gün sabah tertemiz tulumlarıyla işinin başına geçen böyle bir çöpçüyü düşünebiliyor musunuz? Bu çöpçü her gün evine büyük bir huzurla döner, yaptığı işle gurur duyarak döner. İşini sıra dışı, mükemmele yakın yapmanın kıvancını yaşar. Kendi işinde ayrıntılara varacak ölçüde derinleştiği için, ev yaşantısı da farklı olur bu insanın. Evinde eşi onu huzursuzca karşılasa, belki parasızlıktan, belki de evin koşullarından şikayet ederek karşılasa, inanın böyle bir çöpçü gerek eşini anlamakta gerekse eşinin moralini düzeltmekte uzman bir psikologdan daha başarılı olabilir.
Verdiğim bu benzetme size fantastik ve olmayacak bir şey gibi görünebilir. İlkokul mezunu, işi boyacılık olan Rahim isminde değerli bir dostum var. Çocukluğundan beri hayatının tamamı mücadeleyle geçmiş, şimdi iki çocuk babası olan ve hala hayatla mücadelesi devam eden bir insan. Fakat bu insanı her görüşümde gözlerinin içinin güldüğünü, yüz ifadesinden kendinden gayet emin olduğunu ve iç huzuru bulunduğunu seziyorum. Rahim Usta, hizmet verdiği bütün işlerde karşılaşılan sorunlara akıl katılmış çözüm getirmeye çalışır. İşi boyacılıktır, ama kendini sürekli geliştirmeye çalışır. Yeni bir boya mı çıkmış, bu boyanın üreticisi fabrikayı arar, bu boyayı en iyi şekilde uygulayabilmek için eğitim ister. Fabrikanın şaşkınlaşan teknik müdürü de, bir süre sonra bu sıra dışı isteği yerine getirir. Rahim Usta’yla ilgili anlatılabileceğim daha pek çok üstün meziyet var, ama önemli olan işini sıra dışı bir şekilde, yüksek kalitede yapma arayışında olması ve bununla kendi kendine gurur duymasıdır. Binasını boyatan müşteri çoğu zaman Rahim Usta’nın işindeki özeni ve özellikleri anlamayabilir, zaten Rahim Usta’da bütün bu özeni iş gerektirdiği için, hem de kendi içi rahat ettiği için öyle yapmaktadır. Tabii, önünde sonunda bu iş anlayışı müşterilere de yansımaktadır.
“Show” yapın
İşimizde öncelikleri tayin etmek, ayrıntılar içinde kaybolmamak kritik öneme sahiptir. Ancak bir iş önceliklerine uygun yapılsa da, hala pek çok ayrıntıya sahiptir. İşte sanatçı tavrıyla ve işin özünü kaçırmamak kaydıyla ayrıntılarla ilgilenmek, işin bütün görüntüsünü değiştirir. Birden bire iş, sıradan ve ortalama bir iş olmaktan çıkar, bir zanaat ya da sanat eserine dönüşür. Başkası fark etse de, etmese de işinizle gurur duymaya başlarsınız. Bu yaklaşım bir süre sonra hayatınızın her yerine yayılmaya başlayabilir. Belirli bir alanda derinleşebilen bir kimse, her alanda derinleşebilir. Aynı şekilde hiçbir alanda derinleşmemiş kimse, hayatının tamamını ortalama kalarak geçirir.
Türkiye’de karşılaştığım insanların çok önemli bir bölümü stresli, tedirgin ve iş ortamından şikayetçidir. Şikayet edenlerden bir tanesini de görmedim ki, “Ben şu alanlarda şunları yapabilirim, şunları iyileştirebilirim; şu öncelikli işleri yapmalı ve şu yeteneklerimi geliştirmeliyim.” desin. Düşünmek ve sonra ürettiğimiz bilgiye göre değişmek, yaşamın dışında kalmış bir faaliyet. Düşünüyoruz, ama düşündüklerimiz bir işe yaramıyor, çünkü uygulamaya girmiyor. (Bunun anlamı şu: Düşünmüyoruz!)
İşini bir gösteri gibi yapmaya odaklı insanlarda ise inanılmaz bir motivasyon, bir enerji görüyorum. Çevre koşulları bu insanları yıldırmıyor. Dünyanın hiçbir yerinde gül bahçesi yok, gül bahçesi olan yerlerde de dikenler var. Bu insanlar yaptıkları işle, bu işi yapış şekilleriyle iç huzuru ve rahatlıkla çalışıyorlar, yaptıkları çalışmayı birileri beğensin ya da beğenmesin; o kalitede bir işin karşılığı ödensin ya da ödenmesin önemli değil, çünkü bu insanlar kendileri için çalışıyorlar. İç huzuru, kendine güven ve yaşamın diğer alanlarında elde edilen derinlik; bu sıra dışı, etkili, estetik, yapıcı, iyileştirmeci yaklaşımların paha biçilmez ödülü.
“İyilik yap denize at, balık bilmezse Halik” bilir misali, işini kendileri için bir gösteri gibi yapan insanlara, maddi ödüllerde hemen değilse de belirli bir sürecin sonunda geliyor.
MELİH ARAT