Not : Bu yazı değerli meslekdaşlarımın dikkatine sunulmuştur.Teşekkürler.
Şikayet çözümün parçası mı?
Meltem Kazaz (Vakko Eğitim Direktörü)
İçinde bulunduğumuz sosyo-ekonomik durumun bir sonucu mu, yoksa kolay olan mı bu bilmiyorum ama, farkında mısınız; ne kadar çok şikayet eden bir toplumuz!
İlgili, ilgisiz, bilgili, bilgisiz her konuda sonu olumsuz biten cümleler kuruyoruz. Sürekli etrafımızda olan bitenleri yargılıyor, kendi doğrularımız üzerinden yapılanlara notlar veriyoruz. Bu notlarla da sınıfı geçmek pek mümkün olmuyor. Şöyle bir düşünün; yaptığınız iş, etrafınızdaki insanlar, o an içinde bulunduğunuz ortam... Yani yaşadığınız gün boyunca kaç kez böyle cümleler kuruyorsunuz? Bunlardan kaçı sırf şikayet ettiğiniz için çözüme ulaşıyor?
Hiçbiri.
Aslında şikayetle, eleştiriyi de birbirine karıştırıyoruz. Eleştirebilmek önemli bir meziyet. Bir konu, durum ya da kişiyi eleştirebilmek için, o noktalarda en az var olanlar kadar bilgili ve donanımlı olmalıyız, hatta fazlası lazım. Eleştiri, ancak adil bir bakış açısıyla yapıldığında ve o konu ya da duruma bir katkı sağladığında eleştiri olur. Ne büyük bir alt yapı... Her şeye tarafsız kalmaktansa, eleştirel yaklaşımlarla farklı bakış açıları ortaya koymak çok daha iyidir. Çünkü yeni bir çözümdür ortaya konan. Ama eğer çözümümüz yoksa bu eleştiriler kuru birer şikayetten öteye gidemez.
Vakko’da 6 yıldır çalışıyorum. Burada öğrendiğim en önemli meziyet, bir konu hakkında eleştirin ya da şikayetin varsa, en az iki çözümle bunları ortaya koyacaksın. Çözümler eksik ya da yanlış olabilir, olsun! Önemli olan sürekli memnuniyetsizlikle sızlanıp sepetteki diğer elmaları da çürütmemek. Bu tecrübemle özellikle iş yaşamına yeni atılanlara seslenmek istiyorum. Büyük hayallerle atıldığınız iş yaşamında çalışmaya başladığınız kurumların doğruları sizin doğrularınızla, çalışma arkadaşlarınızın tutumları, sizin tutumlarınızla çoğu zaman zaman bire bir örtüşmeyecektir. - Burada konuya etik ya da ahlaki açıdan yaklaşmadığımı önemle belirtmek isterim-
Siz durumu gayet iyi idare ediyor olsanız dahi, dikkat edin, etrafınızda böyle insanlar mutlaka vardır: Çalışma saatlerinden, şirket prosedürlerine, yemeklerden, kılık kıyafet uygulamalarına kadar her türlü konudaki uygulamalar eğer alışkanlık, istek ya da beklentileriyle örtüşmüyorsa bir süre sonra sorumluluklarından daha fazla fikir ve yorumu şikayet ettikleri konularda yapmaya başlarlar. Sürekli söylenir ama yine de çalışmaya devam ederler. Bunu nasıl adlandırırsınız; kifayetsizlik mi, riyakarlık mı, yoksa kötü bir alışkanlık mı? Ama düşünün sürekli beyninize enjekte edilen bir zehir gibi bir süre sonra bunlar size de batmaya başlar. Buna izin vermeyin!
Önce şunu kabul etmek gerekir, şirketler uygulamaları, prosedürleri ve aldıkları önlemleriyle ayakta kalma, gelişme ve başarılı olma savaşını verirlerken her türlü olasılığı düşünürler. Diyelim ki düşünemediler ve siz daha iyi bir çözüm buldunuz bunu söylemek, savunmak ve ispat etmek yerine sadece şikayet ediyorsanız hata yönetiminde değil, sizde. Bu sıkıntıları çekmenizin nedeni onlar değil, sizsiniz. Çünkü doğruluğuna inandığınız, size, şirkete ve çalışanlara katkısını ispatlayabileceğiniz konuları sadece şikayetle geçiştiriyorsanız bilin ki o hatanın parçasısınız.
Bunun için önce tespitlerinizi şikayet seviyesinden çıkarın. Çünkü şikayet etmek demek aynı zamanda ben yetersizim demek. Bunun yerine durumu izah eden cümleler kurun. Eleştiri dozunuzu ayarlayın ve her sorunu önerdiğiniz çözümle birlikte anlatın. Her durumda eleştirinizi yıkıcı değil, yapıcı yönden ortaya koymayı öğrenin. Tekrar etmekte fayda görüyorum, şikâyet eden değil, durumu izah eden ve çözüm getiren kişi olun.
Bu yaklaşımın kazancı ne mi olur? Daima açık görüşlü ve çözümcül olarak anılırsınız. Üstlerinizin bakış açınızı dikkate almalarını sağlarsınız. Çalışma hayatındaki başarılarda bakış açısının önemine inanırım ben. Olumlu ve çözümcül bakanlar hayata daha geniş bir pencereden bakarlar. “Şirket benim için ne yapabilir?” bakışıyla çalışanlar yerlerinde sayarlar, “Ben şirketim için ne yapabilirim?” bakışı ise, içinde tüm bu çözümleri kapsar ve emeklerinizin karşılığını görürsünüz.
Hadi, şikayet etmeden önce bir kez daha düşünelim; hangi açıdan ele alırsak şikayetler aslında çözümün bir parçası olur...
Şikayet çözümün parçası mı?
Meltem Kazaz (Vakko Eğitim Direktörü)
İçinde bulunduğumuz sosyo-ekonomik durumun bir sonucu mu, yoksa kolay olan mı bu bilmiyorum ama, farkında mısınız; ne kadar çok şikayet eden bir toplumuz!
İlgili, ilgisiz, bilgili, bilgisiz her konuda sonu olumsuz biten cümleler kuruyoruz. Sürekli etrafımızda olan bitenleri yargılıyor, kendi doğrularımız üzerinden yapılanlara notlar veriyoruz. Bu notlarla da sınıfı geçmek pek mümkün olmuyor. Şöyle bir düşünün; yaptığınız iş, etrafınızdaki insanlar, o an içinde bulunduğunuz ortam... Yani yaşadığınız gün boyunca kaç kez böyle cümleler kuruyorsunuz? Bunlardan kaçı sırf şikayet ettiğiniz için çözüme ulaşıyor?
Hiçbiri.
Aslında şikayetle, eleştiriyi de birbirine karıştırıyoruz. Eleştirebilmek önemli bir meziyet. Bir konu, durum ya da kişiyi eleştirebilmek için, o noktalarda en az var olanlar kadar bilgili ve donanımlı olmalıyız, hatta fazlası lazım. Eleştiri, ancak adil bir bakış açısıyla yapıldığında ve o konu ya da duruma bir katkı sağladığında eleştiri olur. Ne büyük bir alt yapı... Her şeye tarafsız kalmaktansa, eleştirel yaklaşımlarla farklı bakış açıları ortaya koymak çok daha iyidir. Çünkü yeni bir çözümdür ortaya konan. Ama eğer çözümümüz yoksa bu eleştiriler kuru birer şikayetten öteye gidemez.
Vakko’da 6 yıldır çalışıyorum. Burada öğrendiğim en önemli meziyet, bir konu hakkında eleştirin ya da şikayetin varsa, en az iki çözümle bunları ortaya koyacaksın. Çözümler eksik ya da yanlış olabilir, olsun! Önemli olan sürekli memnuniyetsizlikle sızlanıp sepetteki diğer elmaları da çürütmemek. Bu tecrübemle özellikle iş yaşamına yeni atılanlara seslenmek istiyorum. Büyük hayallerle atıldığınız iş yaşamında çalışmaya başladığınız kurumların doğruları sizin doğrularınızla, çalışma arkadaşlarınızın tutumları, sizin tutumlarınızla çoğu zaman zaman bire bir örtüşmeyecektir. - Burada konuya etik ya da ahlaki açıdan yaklaşmadığımı önemle belirtmek isterim-
Siz durumu gayet iyi idare ediyor olsanız dahi, dikkat edin, etrafınızda böyle insanlar mutlaka vardır: Çalışma saatlerinden, şirket prosedürlerine, yemeklerden, kılık kıyafet uygulamalarına kadar her türlü konudaki uygulamalar eğer alışkanlık, istek ya da beklentileriyle örtüşmüyorsa bir süre sonra sorumluluklarından daha fazla fikir ve yorumu şikayet ettikleri konularda yapmaya başlarlar. Sürekli söylenir ama yine de çalışmaya devam ederler. Bunu nasıl adlandırırsınız; kifayetsizlik mi, riyakarlık mı, yoksa kötü bir alışkanlık mı? Ama düşünün sürekli beyninize enjekte edilen bir zehir gibi bir süre sonra bunlar size de batmaya başlar. Buna izin vermeyin!
Önce şunu kabul etmek gerekir, şirketler uygulamaları, prosedürleri ve aldıkları önlemleriyle ayakta kalma, gelişme ve başarılı olma savaşını verirlerken her türlü olasılığı düşünürler. Diyelim ki düşünemediler ve siz daha iyi bir çözüm buldunuz bunu söylemek, savunmak ve ispat etmek yerine sadece şikayet ediyorsanız hata yönetiminde değil, sizde. Bu sıkıntıları çekmenizin nedeni onlar değil, sizsiniz. Çünkü doğruluğuna inandığınız, size, şirkete ve çalışanlara katkısını ispatlayabileceğiniz konuları sadece şikayetle geçiştiriyorsanız bilin ki o hatanın parçasısınız.
Bunun için önce tespitlerinizi şikayet seviyesinden çıkarın. Çünkü şikayet etmek demek aynı zamanda ben yetersizim demek. Bunun yerine durumu izah eden cümleler kurun. Eleştiri dozunuzu ayarlayın ve her sorunu önerdiğiniz çözümle birlikte anlatın. Her durumda eleştirinizi yıkıcı değil, yapıcı yönden ortaya koymayı öğrenin. Tekrar etmekte fayda görüyorum, şikâyet eden değil, durumu izah eden ve çözüm getiren kişi olun.
Bu yaklaşımın kazancı ne mi olur? Daima açık görüşlü ve çözümcül olarak anılırsınız. Üstlerinizin bakış açınızı dikkate almalarını sağlarsınız. Çalışma hayatındaki başarılarda bakış açısının önemine inanırım ben. Olumlu ve çözümcül bakanlar hayata daha geniş bir pencereden bakarlar. “Şirket benim için ne yapabilir?” bakışıyla çalışanlar yerlerinde sayarlar, “Ben şirketim için ne yapabilirim?” bakışı ise, içinde tüm bu çözümleri kapsar ve emeklerinizin karşılığını görürsünüz.
Hadi, şikayet etmeden önce bir kez daha düşünelim; hangi açıdan ele alırsak şikayetler aslında çözümün bir parçası olur...