fonradar

100 Kasa Hesabının Ters Bakiye Vermesi Hk.

huseyinsisman

Katkı Sunan Üye
Üyelik
31 May 2005
Mesajlar
282
Konum
İst.
Değerli arkadaşlar ve üstadlar bilanço hesabına göre defter tutan birinci
sınıf bir işletmenin kasa hesabının nasıl kontrol edildiği konusunda görüşerinizi paylaşırsanız sevinirim.
Ltd ve A.Ş nin kasa hesabında fazla nakit paranın (iş hacmine nazaran)
olmasını neye bağlarsınız, bu parayı makul seviyeye nasıl indirebiliriz,
bu şirket hakkında ne düşünürsünüz.
Kasa hesabının ters bakiye vermesi resen takdir nedeni midir?
Saygılarımla...
 
Sn.Şişman

Merhaba

Kasa olayı malesef sanıyorum her yerde sorun.
Kişisel kaantimce uygulamada bizlerde bu olayın içinde olmamız sebebiyle özellikle YTL kasasındaki fazlalıklar faturasız satışlar, ortakların kişisel alış verişleri vesair durumlarla ortaya çıkmatadır. Onun için bizler de bunları kontrol altında almak durumundayız. Ve özellikle ortakların kişisel harcama ve gerlileri ve faturasız hareketlerine izin vermemeli yapılanların doğracağı sonuçları açıklamalıyız.

Bu gibi kasa fazlalıklarının bana göre direk sebebi budur. Ve örtülü kazanç ın en belirgin tarafıdır.


Saygılarımla
 
Kasa hesabının alacak vermemesine dikkat edin (Kırmızı bakiye kabul edilemez)
Kasa hesabının fazla olması o şirketin kayıt dışı işlemlerinin olduğunun belirtisidir.131 ve 331 hesaplarda bu bakımdan çok önemlidir.
Zaten maliye bu 3 hesapla şirketin kayıtdışı çalışıp çalışmadığını anlar
 
Sevgili arkadaşım,

VUK'nun Re'sen takdirle ilgili,

Madde 30, "...


Aşağıdaki hallerden herhangi birinin bulunması durumunda, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitinin mümkün olmadığı kabul edilir:

...

4. maddesine göre; "Defter kayıtları ve bunlarla ilgili vesikalar, vergi matrahının doğru ve kesin olarak tespitine imkan vermeyecek derecede noksan, usulsüz ve karışık olması dolayısıyla ihticaca salih bulunmazsa."

...

6. (2365 sayılı Kanunun 4. maddesiyle eklenen bent) Tutulması zorunlu olan defterlerin veya verilen beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığına dair delil bulunursa."

Yukarıdaki madde hükümlerini incelediğimizde, Re'sen takdir nedenlerini şu şekilde yorumlayabiliriz:

Re'sen takdirin nedenlerinden birisi de "Defter kayıtları ve bunlarla ilgili vesikalar, vergi matrahının doğru ve kesin olarak tespitine imkan vermeyecek derecede, noksan, usulsüz ve karışık olması dolayısıyla ihticaca salih bulunmazsa" hükmüdür.

Yani, defter kayıtları ve bunlarla ilgili evraklar, vergi matrahının doğru ve kesin olarak tespitine imkan veremeyecek derecede, NOKSAN, USULSÜZ VE KARIŞIK olması dolayısıyla, bu defter ve belgelerin salih olmadığına dair evraklar veya deliller bulunursa, resen takdire gidilerek, matrah takdir edilir.


Ancak Vergi yasalarımızda hangi hallerin NOKSAN, hangi hallerin USULSÜZ ve KARIŞIK olacağı belirtilmemiştir.

Ancak, aşağıdaki durumları NOKSAN, USULSÜZ VE KARIŞIK olma hali olarak yorumlayabiliriz.

VUK 359. Maddesindeki Kaçakçılık Hükümlerinden faydalanarak;

Bu madde hükmüne göre, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanma (USULSÜZ VE KARIŞIKLIK),

Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapma (USULSÜZ VE KARIŞIK),

Gerçek olmayan kişi veya kurumlar adına hesap açma, belge düzenleme (USULSÜZ VE KARIŞIK),

Defterlere kaydı gereken işlemleri başka ortamlara kaydedenler (Örneğin, resmi defterlerin yanı sıra, mükellefin kendisinin işlerini takip edebilmek amacıyla, tuttuğu borç-alacak defteri, mal sevkiyatı defteri, işçilere ödenen ücretlerle ilgili defterler, tahsilatlarla ilgili defterler veya kayıtlar da aynı şekilde hem NOKSAN Kayda, Hem de USULSÜZ ve KARIŞIK olma durumuna birer örnektir),

Muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya alanlar (USULSÜZ VE KARIŞIK OLMA),

Defterleri ibraz edememe (NOKSAN),

Sahte belge düzenleyenler veya alanlar (USULSÜZ ve KARIŞIK),

Defter veya belgelerin tahrif edilmesi, yaprakların koparılması veya değiştirilmesi vb. haller (NOKSAN, KARIŞIK VE USULSÜZ OLMA),


Satışlarını gizleme veya faturasız satışlar/alışlar (NOKSAN, USULSÜZ ve KARIŞIK OLMA) gibi hallerin olması durumunda ve bu hallerin inceleme raporu ve ispat edici ekleri ile tespit edilmesi halinde, yukarıdaki madde hükmünden de anlaşılabileceği gibi mükellefin, "vergi matrahının doğru ve kesin olarak tespitine imkan vermeyecek derecede, noksan, usulsüz ve karışık olması dolayısıyla ihticaca salih bulunmazsa" durumu ortaya çıkacaktır.

Yine aynı şekilde, bu örneklere Kasa hesabının ters bakiye vermesini de ekleyebiliriz.

Çünkü kasa hesabının tek düzen hesap planındaki açıklamasına bakıldığında, borç bakiyesi vermesi gerekmektedir. Zaten, paranın harcanabilmesi için, kasada mevcut olması gerekir. Yani mevcut olmayan bir para harcanamaz.

Kasa hesabının ters bakiye vermesi durumunda, ilgili mükellef hakkında şunlar düşünülebilir:

- Bazı tahsilatların deftere işlenmemesi,
- Bazı mal/hizmetlerin belgesiz olarak satılması,
- Kasa hesabının alacak bölümüne işlenen işlemlerin, gerçekte olup olmadığı izlenimi yaratması, yani kasa hesabından çıkışların gerçek olmadığı,
- Hem tahsilat hem de ödeme gerektirsen, birden fazla evrak/işlemin mükellefin tuttuğu tasdiksiz defter, kayıt, bilgisayar ortamına kaydedilmesi fakat, resmi defter veya kayıtlara geçirilmemesi,
- Ortakların işletme ile ilgili tahsilatları, işletmenin kişiliğinden bağımsız hareket ederek kendisinin tahsil etmesi ve bu paraları resmi kayıtlara geçirmeden kendisinin kullanması,
- Defterlere kayıt yapılırken, kasden veya ihmalen başka hesaplara kayıt yapılması,

...

bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Yukarıdaki örnekleri incelediğimizde hepsinin de, VUK'nun 30/4 maddesinde Re'sen takdirle ilgili olarak belirtilen, NOKSAN, KARIŞIK VE USULSÜZ olma hali ile tamamen örtüştüğü görülmektedir.

Dolayısıyla, Kasa hesabının (-) bakiye vermesi, Re'sen takdir nedenidir.

Konu ile ilgili aşağıdaki Mahkeme kararlarından da faydalanabilirsiniz.





Danıştay Üçüncü Daire
Tarih : 28.05.2003
Esas No : 2000/2778
Karar No : 2003/3288


İstemin Özeti: 1997 yılı işlemlerinin incelenmesi sırasında kurum yetkilisinin enflasyondan dolayı tüm nakit paraların genellikle Alman Markına çevrildiği, tamamı Holdinge ait olmayan kayıtlı genel yönetim giderlerinden bağlı ortaklık ve iştiraklerine pay verilmediği yolundaki ifadesine dayanılarak kasa hesabında işlem gören tüm nakit giriş ve çıkışların işlem tarihindeki TC Merkez Bankası döviz kurundan Alman Markına çevrilmesi suretiyle yıl sonunda olması gereken döviz miktarının değerlenmeye tabi tutulması, genel yönetim giderlerinin sermaye payları oranında iştiraklere dağıtılması sonucu bulunan matrah üzerinden davacı adına re’sen salınan ağır kusur cezalı kurumlar vergisi, fon payı ve geçici vergi ile kesilen özel usulsüzlük cezasını; Vergi Usul Kanunu’nun 280. maddesine göre iktisadi işletmeye dahi olan yabancı paralar ve bu paralarla ifade edilen senetli ve senetsiz alacak ve borçların dönem sonunda değerlenmeye tabi tutulması gerektiği, kuruluş sermayesi de dahil olmak üzere bankalar ve finans kuruluşları vasıtasıyla kasaya giren Türk Lirası cinsinden tüm nakitlerin Alman Markına çevrildiği yolunda somut deliller bulunmadan, sadece kurum yetkilisinin ifadesine dayanılarak kur farkı hesaplanmasında ve giderlerin bir kısmının kabul edilmemesinde yasaya uygunluk görülmediği, kayıtlardaki eksiklerin giderilmesi için süre verilmediğinden özel usulsüzlük cezası da kesilemeyeceği gerekçesiyle kaldırılan (...) Vergi Mahkemesinin kararının; vergi inceleme raporuna dayanılarak yapılan cezalı tarhiyatta yasaya aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istemidir.

Karar: 1997 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu genellikle Alman Markı olarak tuttuğu nakit parasını değerlemeye tabi tutmadığı, genel yönetim giderlerinden bağlı ortaklık iştiraklerine pay vermediği görüşüyle davacı adına yapılan cezalı tarhiyatı kaldıran vergi mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.

213 sayılı Vergi Usulü Kanunu’nun 134. maddesinde vergi incelemelerinin amacının; ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunun araştırılması tespit edilmesi ve sağlanması olduğu hüküm altına alınmıştır. Bu amaç vergilemede vergiyi doğuran olayın ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin ortaya çıkarılması ile sağlanır. Kanun’un 3. maddesine göre vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemelerin mahiyeti yemin hariç her tür dille ispatlanabilir.

Vergi Usul Kanunu’nun 140 ve 141. maddesiyle; inceleme sırasında gerçek görülen maddi olaylar ve hesap durumlarının, belgelendiği, ilgililerin varsa itiraz ve açıklamalarının geçirildiği, birer nüshalarının nezrinde inceleme yapılan kimseye bırakılmasının mecburi olduğu kurala bağlanan tutanaklar, vergi incelemesinde delil olarak kullanılabilen ölçütler arasında yer almıştır.

Davacı nezdinde yapılan inceleme ile 1997 yılında çeşitli banka ve finans kurumlarına yatırılan ve çekilen paraların kanuni defterlere kaydedilmediği 10.09.1997-31.12.1997 tarihleri arasında kasa hesabının önemli miktarlara varacak kadar alacaklı bakiye vermesi sonucunu doğuracak kayıtlar yapıldığı, holdingle ilgisi bulunmayan giderlerin kurum kazancından indirildiği saptanmış, defter ve kayıtlarına göre 31.12.1997 tarihinde yapılmış görülen sermaye taahhüdünün gerçekte 09.09.1997 tarihinde yerine getirildiği, banka hesabı, kasa hesabı gibi kullanılarak, bankadaki hesap hareketlerinin kasa hesabı içinde yer aldığı enflasyon nedeniyle nakit paralarını hiçbir zaman Türk parası olarak tutmayıp genellikle Alman Markına çevirdikleri, bağlı ortaklıklara ait giderlerin yanlışlıklı Holdingi adına fatura edildiği, sonraki yıllarda Holdinglere ve bağlı ortaklıklara ait giderlerin ayrıştırıldığı, bu giderlerin sermaye payları oranında bütün iştiraklerine dağıtılması gerektiğinde bu itirazları bulunmadığı yolundaki kurum yetkilisinin ifadesi tutanağa alınarak söz konusu tutanak ihtirazi kayıt konulmadan imzalanmış olup defter kayıtları ihticaca salih bulunmayan kurum adına temsilcisinin anlatımını içeren tutanak delil kabul edilerek ve tamamen tutanaktaki ifadeler doğrultusunda matrah farkı hesaplanmasında yasaya aykırılık bulunmadığından yazılı gerekçeyle verilen Vergi Mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına, oybirliği ile karar verildi.



Danıştay Dördüncü Daire
Tarih 18.06.1979
Esas No 1978/4002
Karar No 1979/1869

1. Kasa hesabı aktif karakterli bir hesap olup, kasaya giren paradan daha fazlasının çıkacağı düşünülemiyeceğinden, bu hesabın alacak bakiyesi vermesi re'sen takdir nedenidir.

2. Dönem matrahının takdirinde, mükelleflerin deneyimsizliğinin ve finansman yokluğunun da gözönünde bulundurulması gerekir.

Kollektif şirketin 1970 takvim yılı işlemlerinin incelenmesi sonucunda; kasa hesabinin alacak bakiyesi verdiği saptanarak re'sen takdir olunan matrah farkı üzerinden davalı (mükellef) adına payı oranında salınan gelir vergisini; kasa hesabı aktif karekterli bir hesap olup, kasaya giren paradan datia fazlasının çıkacağı düşünülemiyeceğinden, bu hesabın alacak bakiyesi vermesi defter kayıtlarının sağlıklı bir vergi incelemesine yeterli olmadığının kanıtı sayılacağından re'sen takdire gidilmesinde yasaya aykırılık görülmediğine, ancak, inceleme elemanınca, işyerinin ortalama metrekare satış bedeli bulunmak ve buna göre her bir dairenin satış bedeli hesaplanmak suretiyle matrah farkı bulunduğu, oysa ortaklığın deneyimsizliği ve finansman yokluğunun da gözönüne alınması gerektiğinden, dönem matrahının bu durum gözönüne alınarak 150.000 lira olması gerektiğine oybirliğiyle karar verildi


Danıştay Dördüncü Daire
Tarih : 18.04.1979
Esas No : 1978/1808
Karar No : 1979/1040

İşletme esasında defter tutan mükellefin emtia envanterin! liste halinde tanzim etmiş olması defter ve belgelerinin ihticaca salih olmadığım gösterir.

Davacı adına re'sen salınan cezalı vergiyi tasdik eden Temyiz Komisyonu kararının;

dilekçede yazılı nedenlerle bozulması isteminden ibarettir.

inceleme raporuna ekli ve mükellefin ihtirazi kayıt koymaksızın imzaladığı tutanakta; günlük perakende satışlara ait bir belge veya perakende satış el defteri mevcut olmadığı mükellefçe kabul edilmiş olup, sonradan ibraz edilen kasa fişlerinin inceleme sırasında mevcut olduğu kanıtlanamadığı gibi, işletme esasına göre defter tutan mükellefin; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 195. maddesi uyarınca, envanter defteri tutması veya emtia envanterini işletme defterine kayıt etmesi gerekirken, emtia envanterini liste halinde tanzim etmiş olması da, defter ve belgelerinin vergi matrahının doğru ve kesin olarak tesbitine elverişli olmadığım gösterdiğinden davacı vekilinin re'sen takdir nedeni bulunmadığı yolundaki iddiaları yerinde görülmemiştir.

Ancak matrah takdirine dayanak olarak alınan inceleme raporunda, mükellefin uğraşısı olan Amerikan eşyası ve hediyelik eşya satışlarında kar yüzdesinin %50-%100 olduğundan hareketle, 160.000,- lira matrah takdir edildiği anlaşılmış olup, İstanbul Ticaret Odasının yazısında, kar oranının inceleme raporunda belirtilen ve takdire done olarak alınan nisbetin yansı olan %30-50 arasında olduğu belirtildiğinde, takdir olunan matrahın yüksek bulunduğu sonucuna varılmıştır.

Bu nedenlerle davanın kısmen kabulü ile dava konusu kararın matrah yönünden bozulmasına, yukarıda sözü geçen İstanbul Ticaret Odası yazışı gözönünde tutularak matrahın takdiren ve nihai olarak 80.000,- liraya tenziline, çoğunlukla karar verildi.
 
Sayın hüseyinsisman

Burada yanılmıyorsam kağıt üzerindeki durumdan bahsediyorsunuz. Fiiliyatta kasada fazla para olacağını zannetmiyorum. Zaten muhasebeciyi de ilgilendiren budur. Bu bakımdan arkadaşların tespiti yanlış olmaktadır.

Kağıt üzerinde yani defter kayıtlarındaki paranın işin hacmine göre fazla olmasının sebeplerinden biri kredili satışların yanlışlıkla peşin satış olarak kayda geçmiş olmasıdır. Bu nedenle kredili satışlar tespit edilerek eğer böyle bir durum varsa kayıtlar düzeltilerek bu fazlalık telafi edilebilir.

Diğer bir sebep de dönem sonunda karın dağıtılmayıp işletmede bırakılmasıdır. Bunu tespit etmek için bilançoda dağıtılmayan karın olup olmadığına bakmak gerekir.(692 numaralı hesap)

Kasanın ters bakiyesinden kastınız alacak bakiyesi ise, bu re’sen taktir nedenidir.
--------------------------------
Selamlar
Osman Erol
 
Haklısınız Osman Bey,

"Kasanın ters bakiyesinden kastımız alacak bakiyesi, bu da re’sen taktir nedenidir. ", ama bunun bir nedeni vardır. Kasanın ters bakiye vermesi adı üzerinde bir "TERS'liktir zaten.
 
Teşekkürler

Vermiş olduğunuz ayrıntılı ve doyucu cevaplardan dolayı herkese
teşekkür ederim...
 
kasa hk.

herkese iyi haftalar...
kasanın alacak vermemesi için 331 nolu hesabı alacaklandırıp
100 nolu hesabı borçlandırıyoruz ve ödemeleri veya giderleri kasadan yapıyoruz.o zaman kasa alacak vermiyor da
KİMİ KANDIRIYORUZ ACEBA??????
 
Sayın Erol, 692 nolu hesabı bir türlü bilançolarda göremiyorum. Tam olarak nereye bakmam gerekiyor :?:


Diğer bir sebep de dönem sonunda karın dağıtılmayıp işletmede bırakılmasıdır. Bunu tespit etmek için bilançoda dağıtılmayan karın olup olmadığına bakmak gerekir.(692 numaralı hesap)

Kasanın ters bakiyesinden kastınız alacak bakiyesi ise, bu re’sen taktir nedenidir.
--------------------------------
Selamlar
Osman Erol[/quote]
 
Üst