konu üzerinden çok zaman geçmiş fakat arama motorundan bu konuyla ilgili bir şey araştırırken denk geldim, okuduğum ve öğrendiğim bilgileri paylaşmak istedim.
193 sayılı GVK 37.maddesinde, her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu belirtildikten sonra, ticari kazancın, VUK hükümlerine ve GVK azılı gerçek(bilanço veya işleme hesabı) veya BASİT USUL'lere göre tespit edileceği hükme bağlanmıştır.
diğer taraftan aynı kanunun 46. maddesinde,47 ve 48. maddelerde yazılı şartları topluca haiz olanların ticari kazançlarının basit usulde tespit olunacağı belirtilmiş, anılan maddelerde ise basit usule tabi olmanın genel ve özel şartları açıklanmıştır.
aynı kanunun 47,maddesinde "Basit usule tabi olmanın genel şartlardan birisi de; ticari , zirai veya mesleki faaliyetler dolayısıyla gerçek usulde Gelir Vergisi'ne tabi olmamaktır.
Diğer taraftan, aynı kanunun menkul sermaye iradını düzenleyen 75, maddesinde ; " sahibinin ticari, zirai ve mesleki faaliyeti dışında nakdi sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden müteşekkil sermaye dolayısıyla elde ettiği kar payı, faiz, kira ve benzeri iratlar menkul sermaye iradı olduğu iştirak hisselerinden doğan kazançların (ltd şirket ortaklarının, iş ortaklıklarının ortakları ve komanditerlerin kar payları ile kooperatiflerin dağıttıkları kazançlar bu zümreye dahildir.kooperatiflerin ortakları ile yaptıkları muamelerden doğan karların ortaklara, kooperatifle yaptıkları muameleler nispetinde tevzii,kazanç dağıtımı sayılmaz.) damenkul sermaye iradı olduğu hükmolunmuştur.
yukarıda belirttiğim hüküm ve açıklamalara göre; limited şirketler sermaye şirketi olup, buradan rtak sıfatıyla elde edilen kazancın ticari kazanç olarak değil, menkul sermaye iradı olarak değerlendirilmesi gerekir. dolayısıyla genel ve özel şartların topluca taşınması kaydıyla limited şirket ortaklığı basit usulde mükellefiyetin devamına engel teşkil etmemektedir.