Kamu kurumu niteliğindeki meslekler yeniden değerlendirilecek
ANKARA -AA- Devlet Denetleme Kurulu`nun (DDK) kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ilişkin raporunda, konuyla ilgili Anayasa`nın 135. maddesinin, tüm kurumları kapsayacak şekilde çağın ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenmesi, "kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu" statüsünün de yeniden değerlendirilmesi gerektiği belirtildi.
DDK`nın, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül`ün talimatıyla çalışmalarına başladığı "Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşlarının Teşkilat ve Mali Yapıları, Denetimleri, Organlarının Seçimlerine Dair Esasların Değerlendirilmesi ile Bunların Etkin ve Verimli Şekilde Hizmet Yürütmelerinin ve Geliştirilmesinin Sağlanması Amacıyla Alınması Gereken Tedbirler" başlıklı raporu tamamlandı ve özeti Cumhurbaşkanlığının internet sitesinde yayımlandı.
Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu veya üst kuruluşu olarak kurulan 18 farklı meslek grubu ve 5 bine yakın meslek kuruluşunun incelendiği raporda, mesleki örgütlenmenin tanımı, tarihsel süreci ve Türkiye`deki durumuna ilişkin değerlendirmelere yer verildi.
Raporda, meslek kuruluşları üzerinde 1961 Anayasası ile azalan devlet vesayetinin 1982 Anayasası ile tekrar genişletildiği anlatıldı.
Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını homojen bir yapıda ve tek tip halinde sınıflandırmanın mümkün olmadığı ifade edilen raporda, bunlara ilişkin genel çerçeve ve ilkelerin Anayasa ve ilgili yasalarla düzenlendiği kaydedildi.
Raporda, meslek kuruluşlarının hukuki niteliklerinin, idare içindeki yerlerinin, kamu kurumu niteliği ve kamu tüzel kişiliğine sahip olma sebeplerinin, meslek kuruluşlarıyla sivil toplum ve demokrasi ilişkisi konusundaki tartışmalar ve farklı yaklaşımların, örgütsel yapılarına ili şkin değerlendirmelerin, yüksek yargı organları ve Rekabet Kurulu kararlarının mevcut mesleki örgütlenme yapısında önemli hukuksal, yapısal ve işlevsel sorunlar bulunduğunu gösterdiği belirtildi.
Kamusal tipteki örgütlenme modelinin, meslek kuruluşlarının meslek ve meslek mensuplarına yönelik işlev ve görevlerini gereği gibi yerine getirmesini engellediği ifade edilen raporda, bu kuruluşların ne kamu kurumu veya kuruluşu olarak tam anlamıyla kamu hukuku kurallarına tabi bir idare teşkilatı ne de sivil toplum kuruluşu olarak yapılandırılmasının en önemli sorun olduğu vurgulandı.
Raporda, bu örgütlerin "kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu" olarak adlandırılmasının, mahiyeti belirsiz ve muğlak tanım olduğuna yer verildi.
Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının kendilerini devletten tamamen bağımsız, özel hukuk hükümlerine tabi birer sivil toplum kuruluşu olarak nitelemeleri ve toplumu ve kamu otoritelerini buna ikna etmeye çalışmalarının bilinçli bir yaklaşım olduğuna değinilen raporda, şöyle denildi:
"Nitekim, kamusal otorite ve yetki kullanımına ihtiyaç duyulduğunda `sivil toplum kuruluşu` hüviyeti yerine `kamu tüzel kişiliği` ve `kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu` niteliğinin öne çıkarılması da bu yaklaşımdaki çelişkiyi ortaya koymaktadır. Böylece, meslek kuruluşlarına iki farklı boyut kazandırılmakta; kamusal güç ve yetki kullanılan durumlarda, üyeler veya diğer kuruluşlarla olan ilişkilerde `kamu kurumu niteliği` öne çıkarılmakta, devlet ve merkezi idare kuruluşlarıyla ilişkiler gündeme geldiğindeyse `sivil toplum kuruluşu` yönüne dikkat çekilmektedir."
Raporda, meslek kuruluşlarının birçoğunda eşitlik, katılı mcılık, çoğulculuk, hizmet odaklı yönetim, hesap verebilirlik, şeffaflık gibi gelişmiş demokrasi uygulamalarının temel değerlerinin uygulanabildiğini söylemenin mümkün olmadığı belirtilerek, devlet karşısında özerk ve her yönüyle çoğulcu bir yapının tesisi ve faaliyetlerin yürütülmesinde etkinliğin sağlanması amacıyla "kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu" statüsünün mevcut ihtiyaçlar ve yaşanan sorunlar çerçevesinde yeniden değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı.
Türkiye`de meslek kuruluşlarının kanunen kendilerine çizilen çerçeveyi genişleterek bir meslek örgütü olmanın ötesinde çok farklı işlevler üstlendiklerinin kendilerine biçtikleri misyon ve açıklamalarından görüleceğine işaret edilen raporda, meslek kuruluşlarının siyasi iktidarı yalnızca ekonomik ve mesleki çıkarları doğrultusunda etkilemeyi yeterli bulmadığı; siyasi, iktisadi, sosyal, kültürel hatta dış politika dahil her alanda söz sahibi olma arayışında oldukları belirtildi.
Raporda, "Kuruluş amaçlarına uygun olmayan faaliyetlerin yaygınlaşması, meslek kuruluşları açısından önemli bir sorun olarak yabancılaşmayı ortaya çıkarmaktadır" denildi.
Meslek Kuruluşlarında hakim olan örgütsel etkinlik algılamalarının, meslek kuruluşlarının örgütsel sağlığını bozduğu görüşüne de yer verilen raporda, yıllardır giderilemeyen sorunların mesleki örgütlenmenin mecburi, tekelci ve hiyerarşik yapısını pekiştirdiği kaydedildi.
Raporda, özellikle seçim dönemlerindeki ideolojik kamplaşmalar ve çekişmelerin ortak değerleri zayıflattığı, meslek mensupları arasındaki işbirliği ve dayanışma ruhunu zedelediği ifade edildi. Büyük çoğunluğun aktif katılımdan ziyade örgütsel faaliyetlerin tamamen dışında kalmayı tercih ettiği anlatılan raporda, bu durumun örgütlerin belli grupların ya da görüşlerin tekelinde kalmasına ve mesleki çıkarların korunması yönünde faaliyet yürütmekten uzaklaşmasına yol açtığı belirtildi.
Raporda, meslek kuruluşları organlarının seçimlerindeki demokratik olmayan uygulamalar şöyle sıralandı:
- Amaç dışı faaliyetler,
- Kaynakların yönetim ve kullanımındaki sorunlar ve etkinsizlikler,
- Hizmet ve faaliyetlerin etkin ve verimli yürütülememesi,
- Meslek mensuplarının beklentilerinin yeterince karşılanamaması,
- İç kontrol sistemlerinin ve iç denetim uygulamalarının yetersiz kalışı,
- Bütçe, muhasebe, satın alma ve personel işlemlerindeki düzenleme eksiklikleri,
- Tanınan yetki ve ayrıcalıklar, vergisel yükümlülükler ve diğer bazı konulardaki
sorunlar,
- Üyeler ve meslek kuruluşları arasında güven ilişkisinin tesis edilememesi,
- Devletle olan ilişkiler,
- Dış denetim yetkisi bulunan bakanlık ve diğer kuruluşların bu denetimleri
yapmaması,yapamaması.
Raporda, sorunların çözümü için önerilen iyi yönetim ilkeleri "Kurumsallaşma, açıklık,saydamlık, katılımcılık, hesap verebilirlik, bilgi yönetim sistemi, risk yönetimi, performans yönetimi veya ölçümü, yeterli ve etkin işleyen bir iç kontrol sistemi, fonksiyonel bağımsızlığı bulunan iç denetim, bağımsız dış denetim, yönetimde, faaliyetlerde ve kaynak kullanımlarında ekonomiklik, verimlilik ve etkinliğin sağlanması, yeniliğe açık olma, hukuka uygunluğun sağlanması, etik kurallara uyum, hizmet sunumlarında kalite ve standart sağlanması, liyakat ve performansa dayalı insan kaynakları yönetimi" olarak sıralandı.
Devletin meslek kuruluşlarına yetki devrinin amacına ve usulüne uygun kullanılması gerektiği ifade edilen raporda, "Meslek kuruluşlarının Anayasal ve yasal çerçevede meslek ve meslek mensuplarına ilişkin hizmet ve görevlerini yürütmeleri, bu alana yönelmeleri ve kurumsal olarak salt ideolojik,politik veya güç-iktidar elde etme yaklaşımlarından uzaklaşmalarının sağlanması gerekmektedir" görüşüne yer verildi.
Raporda, söz konusu değerlendirmeler ışığında kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ilişkin Anayasa`nın 135. maddesinin yeniden düzenlenmesi ve düzenlemenin tüm kuruluşları kapsayacak şekilde çağın ihtiyaçlarına göre yapılması önerildi. Bu önerinin gerekçeleri arasında mesleki amaçların elde edilmesine yönelik uygulamalarla meslek kuruluşları organlarının sadece unvan ve yetki kullanan, üyelerden toplanan ve diğer şekillerde elde edilen kaynakları yöneten, belli durumlarda rutin hale gelmiş toplantıları yapan ve gerek görüldüğünde açıklama yapmak ve bildiri yayımlamakla yetinen birimlere dönüşmesinin engellenmesi gösterildi.
Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşlarında; örgüt faaliyetlerine aktif katılımın sağlanması, mesleki dayanışmanın artırılması ve demokratik bir yapının oluşturulması amacıyla organlarının teşkili ve üyelikle ilgili kurallar konusunda da yenilikler istendi. Bu yenilikler arasında, birlik veya konfederasyonların genel kurullarında odaların delege sayısı açısından tavan sınır konulması, aynı kişilerin uzun yıllar boyunca seçilmeleri sonucunda ortaya çıkan hiyerarşik ve tekelci yapıların giderilebilmesi amacıyla yönetimlerde başkanlık ve üyeliklerin iki dönemle sınırlanması, merkezi idarenin meslek kuruluşları üzerindeki vesayet yetkisinin kapsam ve sınırının gözden geçirilmesi sayıldı.
Meslek kuruluşlarının ekonomik durumlarıyla ilgili değerlendirmelere de yer verilen raporda, 2008 yılı itibarıyla meslek kuruluşlarının yıllık toplam gelirinin 2 milyar liranın üzerinde olduğu kaydedildi. Bu rakamın sadece yıllık geliri gösterdiğine dikkat çekilen raporda, meslek kuruluşlarının tüm mal varlıklarının bu rakamın dışında olduğu belirtildi.
Yıllık gelirleri ve aktif kıymetlerinin ulaştığı düzeylerin meslek kuruluşlarını ciddi bir ekonomik organizasyon haline getirdiğine işaret edilen raporda, mali yönetim ve hesap verebilirliğin önem kazandığı vurgulandı ve gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiği kaydedildi.
Bununla ilgili düzenlemeler arasında, meslek kuruluşlarının mevzuata uygun olmayan harcamalarıyla ilgili olarak şahsi mali sorumluluk uygulaması getirilerek özel yaptırımlar öngörülmesi, birlik ve odalarca verilen hizmetler karşılığı tahsil edilen ücretlerle kimlik ve ruhsat gibi düzenlenen bazı evrak karşılığında tahsil edilen bedellerin aşırı fiyatlandırılmasının önlenmesi amacıyla, fiyatların kamu otoritesince onaylanması önerisi de yer aldı.
Netgazete
ANKARA -AA- Devlet Denetleme Kurulu`nun (DDK) kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ilişkin raporunda, konuyla ilgili Anayasa`nın 135. maddesinin, tüm kurumları kapsayacak şekilde çağın ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenmesi, "kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu" statüsünün de yeniden değerlendirilmesi gerektiği belirtildi.
DDK`nın, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül`ün talimatıyla çalışmalarına başladığı "Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşlarının Teşkilat ve Mali Yapıları, Denetimleri, Organlarının Seçimlerine Dair Esasların Değerlendirilmesi ile Bunların Etkin ve Verimli Şekilde Hizmet Yürütmelerinin ve Geliştirilmesinin Sağlanması Amacıyla Alınması Gereken Tedbirler" başlıklı raporu tamamlandı ve özeti Cumhurbaşkanlığının internet sitesinde yayımlandı.
Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu veya üst kuruluşu olarak kurulan 18 farklı meslek grubu ve 5 bine yakın meslek kuruluşunun incelendiği raporda, mesleki örgütlenmenin tanımı, tarihsel süreci ve Türkiye`deki durumuna ilişkin değerlendirmelere yer verildi.
Raporda, meslek kuruluşları üzerinde 1961 Anayasası ile azalan devlet vesayetinin 1982 Anayasası ile tekrar genişletildiği anlatıldı.
Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını homojen bir yapıda ve tek tip halinde sınıflandırmanın mümkün olmadığı ifade edilen raporda, bunlara ilişkin genel çerçeve ve ilkelerin Anayasa ve ilgili yasalarla düzenlendiği kaydedildi.
Raporda, meslek kuruluşlarının hukuki niteliklerinin, idare içindeki yerlerinin, kamu kurumu niteliği ve kamu tüzel kişiliğine sahip olma sebeplerinin, meslek kuruluşlarıyla sivil toplum ve demokrasi ilişkisi konusundaki tartışmalar ve farklı yaklaşımların, örgütsel yapılarına ili şkin değerlendirmelerin, yüksek yargı organları ve Rekabet Kurulu kararlarının mevcut mesleki örgütlenme yapısında önemli hukuksal, yapısal ve işlevsel sorunlar bulunduğunu gösterdiği belirtildi.
Kamusal tipteki örgütlenme modelinin, meslek kuruluşlarının meslek ve meslek mensuplarına yönelik işlev ve görevlerini gereği gibi yerine getirmesini engellediği ifade edilen raporda, bu kuruluşların ne kamu kurumu veya kuruluşu olarak tam anlamıyla kamu hukuku kurallarına tabi bir idare teşkilatı ne de sivil toplum kuruluşu olarak yapılandırılmasının en önemli sorun olduğu vurgulandı.
Raporda, bu örgütlerin "kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu" olarak adlandırılmasının, mahiyeti belirsiz ve muğlak tanım olduğuna yer verildi.
Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının kendilerini devletten tamamen bağımsız, özel hukuk hükümlerine tabi birer sivil toplum kuruluşu olarak nitelemeleri ve toplumu ve kamu otoritelerini buna ikna etmeye çalışmalarının bilinçli bir yaklaşım olduğuna değinilen raporda, şöyle denildi:
"Nitekim, kamusal otorite ve yetki kullanımına ihtiyaç duyulduğunda `sivil toplum kuruluşu` hüviyeti yerine `kamu tüzel kişiliği` ve `kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu` niteliğinin öne çıkarılması da bu yaklaşımdaki çelişkiyi ortaya koymaktadır. Böylece, meslek kuruluşlarına iki farklı boyut kazandırılmakta; kamusal güç ve yetki kullanılan durumlarda, üyeler veya diğer kuruluşlarla olan ilişkilerde `kamu kurumu niteliği` öne çıkarılmakta, devlet ve merkezi idare kuruluşlarıyla ilişkiler gündeme geldiğindeyse `sivil toplum kuruluşu` yönüne dikkat çekilmektedir."
Raporda, meslek kuruluşlarının birçoğunda eşitlik, katılı mcılık, çoğulculuk, hizmet odaklı yönetim, hesap verebilirlik, şeffaflık gibi gelişmiş demokrasi uygulamalarının temel değerlerinin uygulanabildiğini söylemenin mümkün olmadığı belirtilerek, devlet karşısında özerk ve her yönüyle çoğulcu bir yapının tesisi ve faaliyetlerin yürütülmesinde etkinliğin sağlanması amacıyla "kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu" statüsünün mevcut ihtiyaçlar ve yaşanan sorunlar çerçevesinde yeniden değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı.
Türkiye`de meslek kuruluşlarının kanunen kendilerine çizilen çerçeveyi genişleterek bir meslek örgütü olmanın ötesinde çok farklı işlevler üstlendiklerinin kendilerine biçtikleri misyon ve açıklamalarından görüleceğine işaret edilen raporda, meslek kuruluşlarının siyasi iktidarı yalnızca ekonomik ve mesleki çıkarları doğrultusunda etkilemeyi yeterli bulmadığı; siyasi, iktisadi, sosyal, kültürel hatta dış politika dahil her alanda söz sahibi olma arayışında oldukları belirtildi.
Raporda, "Kuruluş amaçlarına uygun olmayan faaliyetlerin yaygınlaşması, meslek kuruluşları açısından önemli bir sorun olarak yabancılaşmayı ortaya çıkarmaktadır" denildi.
Meslek Kuruluşlarında hakim olan örgütsel etkinlik algılamalarının, meslek kuruluşlarının örgütsel sağlığını bozduğu görüşüne de yer verilen raporda, yıllardır giderilemeyen sorunların mesleki örgütlenmenin mecburi, tekelci ve hiyerarşik yapısını pekiştirdiği kaydedildi.
Raporda, özellikle seçim dönemlerindeki ideolojik kamplaşmalar ve çekişmelerin ortak değerleri zayıflattığı, meslek mensupları arasındaki işbirliği ve dayanışma ruhunu zedelediği ifade edildi. Büyük çoğunluğun aktif katılımdan ziyade örgütsel faaliyetlerin tamamen dışında kalmayı tercih ettiği anlatılan raporda, bu durumun örgütlerin belli grupların ya da görüşlerin tekelinde kalmasına ve mesleki çıkarların korunması yönünde faaliyet yürütmekten uzaklaşmasına yol açtığı belirtildi.
Raporda, meslek kuruluşları organlarının seçimlerindeki demokratik olmayan uygulamalar şöyle sıralandı:
- Amaç dışı faaliyetler,
- Kaynakların yönetim ve kullanımındaki sorunlar ve etkinsizlikler,
- Hizmet ve faaliyetlerin etkin ve verimli yürütülememesi,
- Meslek mensuplarının beklentilerinin yeterince karşılanamaması,
- İç kontrol sistemlerinin ve iç denetim uygulamalarının yetersiz kalışı,
- Bütçe, muhasebe, satın alma ve personel işlemlerindeki düzenleme eksiklikleri,
- Tanınan yetki ve ayrıcalıklar, vergisel yükümlülükler ve diğer bazı konulardaki
sorunlar,
- Üyeler ve meslek kuruluşları arasında güven ilişkisinin tesis edilememesi,
- Devletle olan ilişkiler,
- Dış denetim yetkisi bulunan bakanlık ve diğer kuruluşların bu denetimleri
yapmaması,yapamaması.
Raporda, sorunların çözümü için önerilen iyi yönetim ilkeleri "Kurumsallaşma, açıklık,saydamlık, katılımcılık, hesap verebilirlik, bilgi yönetim sistemi, risk yönetimi, performans yönetimi veya ölçümü, yeterli ve etkin işleyen bir iç kontrol sistemi, fonksiyonel bağımsızlığı bulunan iç denetim, bağımsız dış denetim, yönetimde, faaliyetlerde ve kaynak kullanımlarında ekonomiklik, verimlilik ve etkinliğin sağlanması, yeniliğe açık olma, hukuka uygunluğun sağlanması, etik kurallara uyum, hizmet sunumlarında kalite ve standart sağlanması, liyakat ve performansa dayalı insan kaynakları yönetimi" olarak sıralandı.
Devletin meslek kuruluşlarına yetki devrinin amacına ve usulüne uygun kullanılması gerektiği ifade edilen raporda, "Meslek kuruluşlarının Anayasal ve yasal çerçevede meslek ve meslek mensuplarına ilişkin hizmet ve görevlerini yürütmeleri, bu alana yönelmeleri ve kurumsal olarak salt ideolojik,politik veya güç-iktidar elde etme yaklaşımlarından uzaklaşmalarının sağlanması gerekmektedir" görüşüne yer verildi.
Raporda, söz konusu değerlendirmeler ışığında kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ilişkin Anayasa`nın 135. maddesinin yeniden düzenlenmesi ve düzenlemenin tüm kuruluşları kapsayacak şekilde çağın ihtiyaçlarına göre yapılması önerildi. Bu önerinin gerekçeleri arasında mesleki amaçların elde edilmesine yönelik uygulamalarla meslek kuruluşları organlarının sadece unvan ve yetki kullanan, üyelerden toplanan ve diğer şekillerde elde edilen kaynakları yöneten, belli durumlarda rutin hale gelmiş toplantıları yapan ve gerek görüldüğünde açıklama yapmak ve bildiri yayımlamakla yetinen birimlere dönüşmesinin engellenmesi gösterildi.
Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşlarında; örgüt faaliyetlerine aktif katılımın sağlanması, mesleki dayanışmanın artırılması ve demokratik bir yapının oluşturulması amacıyla organlarının teşkili ve üyelikle ilgili kurallar konusunda da yenilikler istendi. Bu yenilikler arasında, birlik veya konfederasyonların genel kurullarında odaların delege sayısı açısından tavan sınır konulması, aynı kişilerin uzun yıllar boyunca seçilmeleri sonucunda ortaya çıkan hiyerarşik ve tekelci yapıların giderilebilmesi amacıyla yönetimlerde başkanlık ve üyeliklerin iki dönemle sınırlanması, merkezi idarenin meslek kuruluşları üzerindeki vesayet yetkisinin kapsam ve sınırının gözden geçirilmesi sayıldı.
Meslek kuruluşlarının ekonomik durumlarıyla ilgili değerlendirmelere de yer verilen raporda, 2008 yılı itibarıyla meslek kuruluşlarının yıllık toplam gelirinin 2 milyar liranın üzerinde olduğu kaydedildi. Bu rakamın sadece yıllık geliri gösterdiğine dikkat çekilen raporda, meslek kuruluşlarının tüm mal varlıklarının bu rakamın dışında olduğu belirtildi.
Yıllık gelirleri ve aktif kıymetlerinin ulaştığı düzeylerin meslek kuruluşlarını ciddi bir ekonomik organizasyon haline getirdiğine işaret edilen raporda, mali yönetim ve hesap verebilirliğin önem kazandığı vurgulandı ve gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiği kaydedildi.
Bununla ilgili düzenlemeler arasında, meslek kuruluşlarının mevzuata uygun olmayan harcamalarıyla ilgili olarak şahsi mali sorumluluk uygulaması getirilerek özel yaptırımlar öngörülmesi, birlik ve odalarca verilen hizmetler karşılığı tahsil edilen ücretlerle kimlik ve ruhsat gibi düzenlenen bazı evrak karşılığında tahsil edilen bedellerin aşırı fiyatlandırılmasının önlenmesi amacıyla, fiyatların kamu otoritesince onaylanması önerisi de yer aldı.
Netgazete