En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Tevfik Akgül
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
T

Tevfik Akgül

Ziyaretçi
Arkadaşlar bu bölümde Sevdiğimiz Na'at ve İlahileri paylaşalım...


KAMİL-İ MÜRŞİDE VARMADAN OLMAZ...



Gel ey kardeş, Hakkı bulayım dersen,

Bir kamil mürşide varmasan olmaz,

Resulün cemalin göreyim dersen,

Bir kamil mürşide varmasan olmaz.

Niceler gittiler mürşid arayı,

Arayanlar buldu derde devayı,

Bin kez okur isen aktan karayı,

Bir kamil mürşide varmasan olmaz.

Gel şimdi kardeşler gidelim bile,

Nice aşıkların bağrını dele,

Cebrail delildir, Ahmet'e bile,

Bir kamil mürşide varmazsan olmaz.

Kadılar mollalar cümle geldiler,

Kitapların hep bir yere koydular.

Sen bu ilmi kimden aldın dediler.

Bir kamil mürşide varmasan olmaz.

YUNUS EMRE bunda mana var dedi,

Bir kamil mürşide sen de var şimdi,

Allah Musa'ya, Hızır'a var dedi,

Bir kamil mürşide varmasan olmaz.
 
Ynt: En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler

Mehmet Karakuş ? Tevhid Tabibi

Düşmüşüm dermansız derde
Yalan hile nefsim sende
Nasıl bakacağım bende
Can Ahmed?in Nur Yüzüne

Hastayım tevhid tabibi
İnsu cinin tek sahibi
Ahmed?i Muhtar habibi
Nasıl bakarım yüzüne

Aşkıyla doğan sabaha
Banmışım ben çok günaha
Ne yüzle diyem merhaba
Can Ahmed?in Nur Yüzüne

Viran olmuş kalp ocağım
Dertlidir gönül kucağım
Nasıl böyle varacağım
Can Ahmed?in Nur Yüzüne

Can kurban kudRet şahına
O Enbiya sultanına
Nasıl giderim yanına
Can Ahmed?in Nur Yüzüne

Sefil halinle özüne
Girmişsin nefsin közüne
Nasıl bakarsın mahşerde
Can Ahmed?in Nur Yüzüne
 
Ynt: En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler

Gelseydin...

Gelseydin

Sevgili!
Ümmü Mektum gibi
Seni görmeden sana sesleniyoruz
Alıp verdiğin nefesi duyar gibi
Sanki açınca gözlerimizi
Seni görecekmişiz gibi
Sana sesleniyoruz.
Senin huzurunda ses yükselmez.
Edeple konuşulur; edeple susulur.
Hele biz ki bu kapının dilencileri,
El açıp beklemekten başka
Bize bir şey düşmezdi ama
Şu araya giren yıllar olmasa
Medine?ne uzak yollar olmasa
İsmin anılınca yürek yanmasa
Kapında beklemekten başka
Bize bir şey düşmezdi.
Bekliyoruz Sultânım!
Rüyada olsa bile
Belki teşrif edersin diye
Hem de hiç kimseyi beklemediğimiz gibi.
Seni bekliyoruz.
Gelseydin,
Bizim için cennet olurdu gelişin.
Gelseydin,
Saadetli asrından gönderdiğin selâmını,
'Kardeşlerim' deyişini
Birbirimize nasıl anlattığımızı görürdün.
Gelseydin,
Dolaşsaydın sofralarımızı,
Bir tabak fazla görecektin,
Bir bardak, bir kaşık fazla...
Ve sofrada bir yer boş,
Baş köşe! ..
Ola ki Sen(A.S.M.) lutfeder gelirsin diye.
Gelseydin,
Dolaşsaydın gecelerimizi,
O 'Kutlu Doğum' gecelerini,
Anneler görecektin.
Yeni doğmuşsun gibi,
Yeryüzünü yeni teşrif etmişsin gibi,
Mışıl mışıl uyuyasın diye
Seni sabahlara kadar
Hayalen ayaklarında sallayan anneler görecektin.
Sevgili!
Gelseydin,
Medine-i Münevvere'den dünyaya yayılan Ashabın gibi,
Eyyüb Sultan gibi,
Kab bin Malik gibi,
Bir fecir vaktinde,
Henüz yirmisinde yirmi beşinde,
Bırakarak yurtlarını ocaklarını,
Hedeflerine ilahi rızayı koyan,
Arkalarına bakmayı ar sayan,
Yiğitler görecektin.
Onlar senin yiğidin,
Elleri, o öpülesi elleri,
Kimbilir hangi memleketin zemheri soğuklarında üşürken,
Senin köyünün hayaliyle ısındılar.

Gelseydin,
Gecenin zifiri karanlığında,
Uykunun en tatlı aralığında,
Rabiatül Adeviyye gibi Rabbiyle başbaşa
Gençler görecektin.
Gözyaşı dökerken günahlarına,
Veysel Karani'den istediğin gibi,
İnsanlığa dua eden gençler görecektin.
Gelseydin,
Asr-ı saadet gibi olmasa da,
Koklanmaya değer güllerimiz vardı.
Yine senin ikliminde yetişen.
Ama sen gelseydin,
Dikenler bile gül kokardı EFENDİM(A.S.M.) ! ! !
Seninle göz göze gelmeden gizli gizli seni seyretmek...
Hz.Vahşi gibi...
Hani sen Hane-i Saadet'ten Mescid-i Nebevi'ye giderken
Aişe annemiz ardından hayran hayran bakardı.
Seni mescidin önünde bekleyen Ashabı'nınsa
Bakışları yerdeydi.
Edepten göz göze gelmezlerdi.
Sende(A.S.M.) tebessüle nazar ederdin.
Mütebessim çehreni bir Ebu Bekir(R.A.) görürdü,
Bir de Ömer(R.A.) ...
Şimdi okununca Ezan-ı Muhammedi
Pencerelerde, kapı önlerinde,
Seni(A.S.M.) bekleyen nemli gözler var.
Gelseydin,
Ve yürüyüp geçseydin önümüzden,
Gülleri bayıltan o enfes kokunu çekerdik içimize.
Sevgili!
Hakiki aşıkların sana doğru uçarken
Bizim bu yaptığımız yolda emeklemekti.
Dünya güzelliğiyle kollarını açarken
Bize düşen el açıp kapında beklemekti.
Sevgili!
Bekliyoruz! ...

:: Dursun Ali ERZİNCANLI::..
 
Ynt: En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler

NAAT

Naat
Seccaden kumlardı?
Devirlerden, diyarlardan
Gelip göklerde buluşan
Ezanların vardı!

Mescit mü?min, minber mü?min?
Taşardı kubbelerden Tekbîr,
Dolardı kubbelere ?âmin!?

Ve mübarek geceler, dualarımız,
Geri gelmeyen dualardı?
Geceler, ki pırıl pırıl,
Kandillerin yanardı.

Kapına gelenler, yâ Muhammed,
-Uzaktan, yakından-
Mü?min döndüler kapından!

Besmele, ekmeğimizin bereketiydi,
İki dünyada aziz ümmet;
Muhammed ümmetiydi.

Konsun ?yine- pervazlara güvercinler,
?Hû hû?lara karışsın âminler?
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

Şimdi seni ananlar,
Anıyor ağlar gibi?
Ey yetimler yetimi,
Ey garipler garibi;
Düşkünlerin kanadıydın,
Yoksulların sahibi?
Nerde kaldın ey Resûl,
Nerde kaldın ey Nebi?

Günler, ne günlerdi, yâ Muhammed,
Çağlar ne çağlardı:
Daha dünyaya gelmeden
Mü?minlerin vardı?
Ve bir gün, ki gaflet
Çöller kadardı,
Halîme?nin kucağında
Abdullah?ın yetimi
Âmine?nin emaneti ağlardı.
Hatice?nin goncası,
Aişe?nin gülüydün.
Ümmetinin gözbebeği
Göklerin resûlüydün?

Elçi geldin, elçiler gönderdin?
Ruhunu Allah?a,
Elini ümmetine verdin.
Beşiğin, yurdun, yuvan
Mekke?de bunalırsan
Medine?ye göçerdin.
Biz bu dünyadan nereye
Göçelim, yâ Muhammed?

Yeryüzünde riyâ, inkâr, hıyanet
Altın devrini yaşıyor?
Diller, sayfalar, satırlar
?Ebu Leheb öldü? diyorlar.
Ebû Leheb ölmedi, yâ Muhammed
Ebû Cehil kıt?alar dolaşıyor!

Neler duydu şu dünyada
Mevlidine hayran kulaklarımız;
Ne adlar ezberledi, ey Nebî,
Adına alışkın dudaklarımız!
Artık, yolunu bilmiyor;
Artık, yolunu unuttu
Ayaklarımız!
Kâbe?ne siyahlar
Yakışmamıştır, yâ Muhammed
Bugünkü kadar!

Hased gururla savaşta;
Gurur, Kafdağı?nda derebeyi?
Onu da yaralarlar kanadından,
Gelse bir şefkat meleği?
İyiliğin türbesine
Türbedâr oldu iyi.

Vicdanlar sakat
Çıkmadan yarına,
İyilikler getir, güzellikler getir
Âdem oğullarına!

Şu gördüğün duvarlar ki
Kimi Tâif?tir, kimi Hayber?dir?
Fethedemedik, yâ Muhammed,
Senelerdir.

Ne doğruluk, ne doğru;
Ne iyilik, ne iyi?
Bahçende en güzel dal,
Unuttu yemiş vermeyi?
Günahın kursağında
Haramların peteği!

Bayram yaptı yapanlar;
Semâve?yi boşaltıp
Sâve?yi dolduranlar?
Atını hendeklerden -bir atlayışta-
Aşırdı aşıranlar?
Ağlasın Yesrib,
Ağlasın Selman?lar!

Gözleri perdeleyen toprak,
Yüzlere serptiğin topraktı?
Yere dökülmeyecekti, ey Nebî,
Yabanların gözünde kalacaktı!

Konsun -yine- pervazlara güvercinler,
?Hû hû?lara karışsın âminler?
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

Ne oldu, ey bulut,
Gölgelediğin başlar?
Hatırında mı, ey yol,
Bir aziz yolcuyla
Aşarak dağlar, taşlar,
Kafile kafile, kervan kervan
Şimale giden yoldaşlar!

Uçsuz bucaksız çöllerde,
Yine, izler gelenlerin,
Yollar gideceklerindir.

Şu tekbir getiren mağara,
Örümceklerin değil;
Peygamberlerindir, meleklerindir?
Örümcek ne havada,
Ne suda, ne yerdeydi;
Hakkı göremeyen
Gözlerdeydi!

Şu kuytu cinlerin mi;
Perilerin yurdu mu?
Şu yuva -ki, bilinmez-
Kuşları Hüdhüd müdür, güvercin mi, kumru mu?
Kuşlarını, bir sabah,
Medine?ye uçurdu mu?

Ey Abvâ?da yatan ölü,
Bahçende açtı dünyanın
En güzel gülü;
Hâtıran, uyusun çöllerin
Ilık kumlarıyla örtülü!

Dinleyene, hâlâ,
Çöller ses verir;
?Yaleyl!? susar,
Uğultular gelir.
Mersiye okur Uhud,
Kaside söyler Bedir.
Sen de bir hac günü,
Başta Muhammed, yanında Ebû Bekir;
Gidenlerin yüz bin olup dönüşünü
Destan yap, ey şehir!

Ebû Bekir?de nûr, Osman?da nûrlar?
Kureyş uluları, karşılarında
Meydan okuyan bir Ömer bulurlar;
Ali?nin önünde kapılar açılır,
Ali?nin önünde eğilir surlar,
Bedir?de, Uhud?da, Hayber?de
Hakk?ın yiğitleri, şehîd olurlar?
Bir mutlu günde, ki ölüm tatlıydı,
Yerde kalmazdı ruh? kanatlıydı.

Konsun ?yine- pervazlara güvercinler
?Hû hû?lara karışsın âminler.
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

Vicdanlar, sakat çıkmadan,
Yâ Muhammed, yarına;
İyiliklerle gel, güzelliklerle gel
Âdem oğullarına!

Yüreklerden taşsın
Yine, imanlar!
Itrî, bestelesin Tekbîr?ini;
Evliyâ, okusun Kur?ân?lar!
Ve Kur?ân-ı göz nûruyla çoğaltsın
Kayışzâde Osman?lar
Na?tını Galip yazsın,
Mevlid?ini Süleyman?lar!
Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle
Geri gelsin Sinan?lar!
Çarpılsın, hakikat niyetine
Cenaze namazı kıldıranlar!

Gel, ey Muhammed, bahardır?
Dudaklar ardında saklı
Âminlerimiz vardır?
Hacdan döner gibi gel;
Mi?râc?dan iner gibi gel;
Bekliyoruz yıllardır!

Bulutlar kanat, rüzgâr kanat;
Hızır kanad, Cibril kanad;
Nisan kanad, bahar kanad;
Âyetlerini ezber bilen
Yapraklar kanad?
Açılsın göklerin kapıları,
Açılsın perdeler, kat kat!
Çöllere dökülsün yıldızlar;
Dizilsin yollarına
Yetimler, günahsızlar!
Çöl gecelerinden, yanık
Türküler yapan kızlar
Sancağını saçlarıyla dokusun;
Bilâl-i Habeşî sustuysa
Ezânlarını Dâvûd okusun!

Konsun ?yine- pervazlara güvercinler,
?Hû hû?lara karışsın âminler?
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

Arif Nihat Asya
 
Ynt: En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler

Dahilek Ya Rasulallah

Gönül hun oldu şevkinden boyandım Ya Rasûlallah(sav)
Nasıl bilmem bu nîrana dayandım Ya Rasûlallah
Ezel bezminde bir dinmez figandım Ya Rasûlallah
Cemalinle ferahnak et ki yandım Ya Rasûlallah

Yanan kalbe devasın sen, bulunmaz bir şifasın sen
Muazzam bir sehasın sen, dilersen rehnümasın sen
Habîb-i Kibriyasın sen, Muhammed Mustafa?sın sen
Cemalinle ferahnak et ki yandım Ya Rasûlallah

Gül açmaz çağlayan akmaz, İlâhi nurun olmazsa
Söner âlem, nefes kalmaz, felek manzûrun olmazsa
Firak ağlar,visal ağlar, ezel mestûrun olmazsa
Cemalinle ferahnak et ki yandım Ya Rasûlallah

Erir canlar o gül bûy?i revan bahşın hevasından
Güneş titrer, yanar didarının bak ihtirasından
Perişan bir niyaz inler hayatın müntehasından
Cemalinle ferahnak et ki yandım Ya Rasûlallah

Susuz kalsam, yanan çöllerde can versem elem duymam
Yanardağlar yanar bağrımda, ummanlardan nem duymam
Alevler yağsa göklerden ve ben messeylesem duymam
Cemalinle ferahnak et ki yandım Ya Rasûlallah

Ne devlettir yumup aşkınla göz, rahında can vermek
Nasip olmaz mı sultanım haremgahında can vermek
Sönerken gözlerim asan olur âhında can vermek
Cemalinle ferahnak et ki yandım Ya Rasûlallah

Boyun büktüm, perişanım, bu derdin sende tedbîri
Lebim kavruldu ateşten döner pâyinde tezkîri
Ne dem gönlün murad eylerse taltif eyle kıtmîri
Cemalinle ferahnak et ki yandım Ya Rasûlallah(sav)

Yaman Dede


Seyfullah Kartal dan dinletisini de tavsiye ederim
 
Ynt: En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler

Gittim menzil köyüne Köylerin en güzeli
Bakamadım Allah'ım Nurlanmış dört köşesi
Bu durumda beni de kendine yaktı mevlam
Dünyada almadıgım Aşkında aldım murad

Bu ne güzel köy böyle Kim bu köyün eseri
Allahın dostu yari Abdulbaki serveri
Ne mutlu çorbasından İçiyor sofileri
Gel ey müslüman kardeş Elinden al tevbeyi

Aklım başımdan gitti Görünce seydam seni
Aşkım gömlekten ateş yaktı bütün bedeni
Ey resulün torunu Seni örnek alacam
Senin nasihatinle Mevlaya kavuşacam

Bu durumda benide kendine yaktı mevlam
Dünyada almadıgım Aşkında aldım murad
 
Ynt: En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler

Yusuf?un öyküsü yakar ciğeri
Yusuf?u kuyuya attı kaderi
Hak indinde çoktur onun değeri
Yakup?u Ağlatan Yusuf mudur ki?

Hak indinde çoktur onun değeri
Yakup?u Ağlatan Yusuf mudur ki?

Mısır ili oldu Yusuf?a vatan
Yusuf?u yaptılar Mısır'a Sultan
Oğlunu görünce gözünü açan
Yakup?u ağlatan Yusuf mudur ki?

Oğlunu görünce gözünü açan
Yakup?u ağlatan Yusuf mudur ki?

Kardeşleri Yusuf?u kandırdılar
Alıp derin bir kuyu?ya attılar
Yakup?un yüreğini yandırdılar
Yakup?u ağlatan Yusuf mudur ki?

Yakup?un yüreğini yandırdılar
Yakup?u ağlatan Yusuf mudur ki?

Mısır ili oldu Yusuf?a vatan
Yusuf?u yaptılar Mısır'a Sultan
Oğlunu görünce gözünü açan
Yakup?u ağlatan Yusuf mudur ki?

Oğlunu görünce gözünü açan
Yakup?u ağlatan Yusuf mudur ki?

Kanlı gömleğiyle eve döndüler
Yusuf?unu kurtlar yedi dediler
Kenan'ın kurtları yemin ettiler
Yakup?u ağlatan Yusuf mudur ki?

Kenan'ın kurtları yemin ettiler
Yakup?u ağlatan Yusuf mudur ki?

Mısır ili oldu Yusuf?a vatan
Yusuf?u yaptılar Mısır'a Sultan
Oğlunu görünce gözünü açan
Yakup?u ağlatan Yusuf mudur ki?

Oğlunu görünce gözünü açan
Yakup?u ağlatan Yusuf mudur ki?

Yakup ağlar gözleri görmez oldu
Yusuf?un hasretiyle yanıp doldu
Bir yaprak misali sararıp soldu
Yakup?u ağlatan Yusuf mudur ki?

Bir yaprak misali sararıp soldu
Yakup?u ağlatan Yusuf mudur ki?

Mısır ili oldu Yusuf?a vatan
Yusuf?u yaptılar Mısır'a Sultan
Oğlunu görünce gözünü açan
Yakup?u ağlatan Yusuf mudur ki?

Oğlunu görünce gözünü açan
Yakup?u ağlatan Yusuf mudur ki?
 
Ynt: En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler

tuğçe09 ' Alıntı:
Dahilek Ya Rasulallah

Gönül hun oldu şevkinden boyandım Ya Rasûlallah(sav)
Nasıl bilmem bu nîrana dayandım Ya Rasûlallah
Ezel bezminde bir dinmez figandım Ya Rasûlallah
Cemalinle ferahnak et ki yandım Ya Rasûlallah

Yanan kalbe devasın sen, bulunmaz bir şifasın sen
Muazzam bir sehasın sen, dilersen rehnümasın sen
Habîb-i Kibriyasın sen, Muhammed Mustafa?sın sen
Cemalinle ferahnak et ki yandım Ya Rasûlallah

Gül açmaz çağlayan akmaz, İlâhi nurun olmazsa
Söner âlem, nefes kalmaz, felek manzûrun olmazsa
Firak ağlar,visal ağlar, ezel mestûrun olmazsa
Cemalinle ferahnak et ki yandım Ya Rasûlallah

Erir canlar o gül bûy?i revan bahşın hevasından
Güneş titrer, yanar didarının bak ihtirasından
Perişan bir niyaz inler hayatın müntehasından
Cemalinle ferahnak et ki yandım Ya Rasûlallah

Susuz kalsam, yanan çöllerde can versem elem duymam
Yanardağlar yanar bağrımda, ummanlardan nem duymam
Alevler yağsa göklerden ve ben messeylesem duymam
Cemalinle ferahnak et ki yandım Ya Rasûlallah

Ne devlettir yumup aşkınla göz, rahında can vermek
Nasip olmaz mı sultanım haremgahında can vermek
Sönerken gözlerim asan olur âhında can vermek
Cemalinle ferahnak et ki yandım Ya Rasûlallah

Boyun büktüm, perişanım, bu derdin sende tedbîri
Lebim kavruldu ateşten döner pâyinde tezkîri
Ne dem gönlün murad eylerse taltif eyle kıtmîri
Cemalinle ferahnak et ki yandım Ya Rasûlallah(sav)

Yaman Dede


Seyfullah Kartal dan dinletisini de tavsiye ederim

Bilal Demiryürek yorumu enfestir...
 
Ynt: En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler

[size=10pt]Beyaz Dilekçe'den...


Rahman Ve Rahim Olan Adına Sığınarak,
Açtım İki Elimi, Kor Gibi İki Yaprak.

Bir Edep Ölçeğinde Umutlu Ve Utangaç,
İşte Dünya Önünde, Benim Ruhum Sana Aç.

Bu Seyriyen Ellerle, Senden Seni İsterim,
Senden Seni İsterken, Canımdan Çıkar Tenim.

Sana Âşık Ruhumdur, Merceği Yakan Işık
Gözlerim, Cemalini Görmeden De Kamaşık

Bir Mirasyediyim Ben, İflasın Eşiğinde,
Hep Sabırla Çürüyor, İhlas Bileşiğinde.

Kimin Kimlik Ararken, Hem Güler Hem Ağlarım
Yükseklerden Dökülen, Sular Gibi Çağlarım.

Çok Tuzlu Bir Denizim, Her Anım Med ve cezir,
Sana Âşık Olalı, Yüreğim Kutla Esrir.

Döşeğim Kara Toprak, Yorganım Kara Bulut,
Ben Seninle Doluyken, Vurgun Yapamaz Umut.

Her İnsan Günah İşler, Sen?den Saklanır Mı Sır?
Tövbe Dilekçesiyle Sırttan Kalkar Bu Nasır.

Kainatı Yarattın, Donattın, Rızk Verdin,
Kimine Sonsuz Körlük, Kimine Işık Verdin.

?Yanlış Adım Atmayın! ?, Diye İndi Her Kitap,
Sana Açılan Eli, Geri Çevirmezsin Rab.

Ulu Birsin, Sineden Peygamberler Gönderdin,
Gök Yüzüne Yıldızlar, Yere Çiçekler Serdin.

Senden Önce Bir Sen Yok, Kâinatta İlk Sen?sin!
Bu Kâinat Bir Meta, Hepsine Malik Sen?sin!

Rabb?im Seni Tanıyan, Bilir Doluyu ? Boşu.
Kapına Geldi İşte, Yorgun Bir Aşk Sarhoşu.

Garibim, muzdaribim Ama Umutsuz Değil,
Seninle Dost Olanlar, Cihanda Mutsuz Değil,

Kulunun Kurbanıyım, Rabb?im Senin Mülkünde,
Garip Kulun, lütfeyle Gülümse Dilekçeme.

Senin İçin Verince, Verenin Feyzi Artar,
Gönülden Bir Sadaka, Dağca Bir Ömrü Tartar.

Kainatta Ne Varsa, Hepsinin Zikrinde Sen!
Hamd Ve Şükür Sanadır, Her Şey Sen?inle Esen!

Sen Ki Sana Geleni, Çevirmezsin Eli Boş,
Âşık Boşa Dememiş: Lütfûn da Kahrın da Hoş!

Bir Beyaz Dilekçedir, Sana Her Yalvarışım,
İmanımla Amelim, Hem Perdem, Hem Nakışım.

Çalı Bile, Kendine Sığınan Kuşu İtmez,
Sen Gafursun, Azizsin, Senin Keremin Bitmez!

Geldim İşte Kapına, Kul Senden Irak Olmaz
Sana Adanmamışsa, Yürekte Yürek Olmaz!

Her Müslüman Bir Kartal, Vurulur Da Pesetmez,
Oruçtan Tad Alanlar, Kemik Peşinde Gitmez.

Bezm-İ Elest'te Sana, Secde Eden Ruh İçin;
Verdiğin Söze Sadık, Doğru Giden Ruh İçin:

Hiç Kimseyi Vatansız, Milletini Devletsiz,
Gönülleri Sevdasız, Şehirleri Mabetsiz;

Bayrakları Rüzgârsız, Ocakları Ateşsiz
Bırakma Ulu Rabbim, Asi Kul Değiliz Biz.

Benden Önce Esirge, Muhammet Ümmetini,
Esen Gitsin Her Kervan, En Sona Ula Beni!

Kâinat Bir Mozaik, Her Şeye Sahip Allah!
Ey Gizli Ve Aşikâr, Her Derde Tabip Allah! ...


Bahattin Karakoç

[/size]

Mehmet Emin Ay yorumu çok güzel tavsiye ederim
 
Ynt: En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler

Dursun Ali Erzincanlı - Kırk Yaşındasın

Ya Resulallah,
Mekke çocukları annelerine seslenirler miydi senin yanında
Onlar anne deyince sen yere mi bakardın
Mekke rüzgarları kaç gece gözyaşlarını taşıdı Ebva'ya
Kaç gece anne diye hıçkırdın

Efendim!
Senin yerine de anne dedik annemize
Senin yerine de baba dedik
 
Ynt: En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler

Arafat Dağı

Arafat dagi da bir yüce dagdir
Inanin peygamber ölmedi sagdir
Ravzasina vardim gülistan bagdir
Seni ziyarete geldim efendim
Bir medet almaya geldim efendim

Sana gelir iken beni görmüsler
Yolumun üstüne pusu kurmuslar
Hain nefsim can evinden vurmuslar
Seni ziyarete geldim efendim
Bir medet almaya geldim efendim

Sana gelir iken kolum kirildi
Cok aglayip yasim sel oldu benim
Hain nefsim seytan ile bir oldu
Seni ziyarete geldim efendim
Bir medet almaya geldim efendim
 
Ynt: En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler

ÖZÜM SANA DÖNÜKTÜR YA MUHAMMET MUSTAFA

SONSUZLUĞA ÖZLEM


Bir heyecan sardı beni yokluğun ateşinde
Öyle bir gönül bu gönül korku yoktur içinde
Yalnız bir ordu gibiyiz dağlar taşlar emrinde
Çıksa da soluklarımız düşlerinden özleminde

Hep içimde var oluşun güç verir yüreğime
Davulların haber verir uçuşur gökyüzünde
Bir yürek koşar uzağa sözlere soluklara
Yiğitlerin sesi olmuş yürür yalnızlara

Gecem kadar yalnızlığa tutuşur ince ince
Sevdamız ulaşır sana kuşların ötüşünde
Çığlık olmuş yarınlara Yusufların sesinde
Yorgunluğum hayatımdır coşkunluğum sonsuza

Ne dualar etmişizdir gelsin diye yarimiz
O?na selat-ü selamla haberler göndermişiz
Ruhumuzun aynasında görmeyi özlemişiz
Dikenli yollar içinde özlemini çekmişiz

Özüm sana dönüktür Ya Muhammed Mustafa(sav)
Dudaklarım mühürlenmiş sevgilinin yolunda
Bir fırtına gibi kalbim eser büyük ummana
Senin kutlu sevdanı yazdırırım çağlara


Taner YÜNCÜOĞLU
 
Ynt: En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler

Dursun Ali Erzincanlı'nın her şiiri muhteşemdir, fakat bu şiiri bambaşka.....

Sen yoktun...
Hz Adem'deydi nurun
Önce cenneti,
Sonra yeryüzünü şereflendirdin.
Adem nuruna affedildi
Arafat bu affa şahitti.
Sen yoktun
Nuh'un gemisindeydi Nurun...
Dalgalar yeryüzünü boğarken
Toprağın bağrındaki su
Gökyüzüyle buluşurken
Ve bu bir ilahi azap derken,
Allah nurunu taşıdı binbir sebeble
Tufan,nurunu selamladı edeple...
Sen yoktun...
Hz.İsmail'in alnındaydı Nurun
İbrahimi bir dua yükseldi kimsesiz çöllerden
"Rabbimiz" dedi,
" Onlara kendi içlerinden
Senin ayetlerini okuyacak
Kitap ve hikmeti öğretecek onlara,
Onları temizleyecek bir elçi gönder ";
Amin dedi on sekiz bin alem
Nurunla aydınlanan minicik ellerini
Semaya kaldırarak
Amin dedi İsmail.
Hira Nur dağı amin diyerek ayağa kalktı
Medine'den adı Uhud olan bir amin yankılandı
Sevr dağında.
Sen yoktun Sultanım...
Hz.İsa Ahmed diye muştuladı seni
Alemlerin efendisi diye sana seslendi
" Artık ben sizinle çok söyleşmem "dedi havarilerine
Çünkü bu alemin reisi geliyor...
Bekleyin Ahmed geliyor
Kainata Rahmet geliyor...
Havarilerin yüzünü okşayan, ölüleri dirilten bir nefes oldun.
Ama sen yoktun.
Sen yoktun....
Hz.Abdullahın alnındaydı Nurun
Başı eğik gezerdi mazlum
Put eyle göklerden seni sorardı
Varaka seni arardı sema'da
Anneler kız çocuklarını hep ağlayarak sevdiler.
Ağlayarak süslediler ölüme!...
Ağlayarak ?hadi dayına gidiyorsun? dediler.
Sen yoktun Sultanım...
Canlı canlı toprağa gömülmenin adı idi dayıya gitmek,
Anne yüreğinin çıldırtan çaresizliği idi,
Ve yavrusunun ölüme gidişini seyretmesiydi.
En son çocuk atılırken çukura,
Annesinin suretinde bir melek tuttu onu
Ve tebessüm ederek Hira Nur dağını gösterdi
Melekler süslüyordu Hira'yı,
Efendisine hazırlanıyordu Cebel-i Nur
Efendisine hazırlanıyordu Mekke
Alem, efendisine hazırlanıyordu.
Kainatın gözü Hz.Amine'deydi
Toprak yalvarıyordu Rabbine...
Gel diye ağlıyordu mazlumlar
Gözleri Sema'da
Ve bir gelişin vardı Ya Resülallah
Bir inişin vardı yeryüzüne
Ve cebrail ardında yalın kılıç melekler
Bir inişin vardı yeryüzüne
Yetimler en huzurlu geceyi geçirdiler belki de...doya doya.
Sonra bir sessizlik kapladı seher vaktini
Herşey sus pus olmuştu.
Hadi diyordu yıldızlar, hadi diyordu Ay,
Kainat bir isim duymak istiyordu
Ve bir ses yükseldi Amine?nin evinden
Muhammed...
Karanlıklar aydınlığa bıraktı yerini
Muhammed...
Seni yaratan Allah'a kurbanız Ey Dürr-i Yekta...
Sana O adı veren Rahman?a kurbanız.
Artık sen vardın...
Susuz topraklara rahmet indi seninle
Annenden sonra, anne Halime sevindi seninle
Yağmura mı ihtiyaç var?...
Kaldır şehadet parmağını...
Yağmuru salsın Allah
Sonra tut ağacın yaprağını
Köklerini çıkarttırıp yanında yürütsün Allah.
Yeter ki sen iste
Sen iste Ya Resülallah
Deki; ben kimim?...
Dağlar, taşlar dile gelsin...
Dilsiz çocuklar ellerinden tutup "ente resülallah" desin.
Sen vardın...
Bedir kârdı,
Uhud dardı,
Hendek yardı,
Yiğitlerin vardı.
Ölmek için yarışan yiğitlerin
Hele bir Enes'in vardı Ya Resülallah
Uhud'da öldüğünü duyunca arkadaşlarına;
" Niye burada oturuyorsunuz ? " diye sordu...
Onlarda ;" Allah'ın resül-ü öldürülmüş ! " deyince...
" Peki O öldükten sonra yaşayıp da ne yapacaksınız,
Kalkın ve O'nun gibi ölün." demişti.
Ve savaşın en yoğun olduğu yerde şehit düşmüştü.
Hem de ne şehit Ey Nebi...
Vücudu yaralardan tanınmaz halde idi
Kız kardeşi ancak parmaklarından tanıdı onu...
Musab bin Umeyer'in vardı senin...
Uhud'da sancağını taşıyan, öyle bir aşkla sana bağlıydı ki!...
Allah o gün meleklerini Musab'ın suretinde indirdi.
Ebu Hureyre'n vardı...
Acıkınca mescidin önünde durur
Sana bakardı, sen anlardın.
" Ya Ebahir!..gel " derdin.
Ve sen gittin...
Bir gidişle gittin.
Ardında hüznün kaldı,
Hasretin kaldı göklerde,
Bilal ezan okuyamaz oldu
Ne zaman teşebbüs etse
" Muhammed resülallah " demeye...
Dizinin üstine çöker kendinden geçerdi.
Sonra günler ay, aylar yıl oldu.
Asırlar oldu...
Sensizliğe açtık gözlerimizi
Ama sen bırakmazsın bizi!...
Sen varsın...
Ey şehitlerin Sultanı sen varsın
Bir şehit bile ölmezken
Sana nasıl yok deriz.
Ebu Talip Şam'a giderken,
devesinin önüne geçip;
" Beni burada kime bırakıp da gidiyorsun " demiştin
" Ne anam var ne babam..."
Ebu Talip bırakmamıştı bu yüzden
Sensizliğin ızdırabı ile inleyen
Ümmetini kime bırakıp gidiyorsun Ya Resülallah
Bırakma bizi ki ; Allah " Sen onların içindeyken onlara azap edecek değiliz." buyuruyor.
Bırakma bizi !...
Hayatı seninle öğretti Rahman
Kulluğu seninle tanıdık
Duayı senden öğrendik sevgili,
Hz.Ömer umre için senden izin isteyince,
Kardeşcik dedin ona;
" Duanda bana da yer ayırır mısın ? "
Bizler Ömer değiliz ama bütün dualarımız senin için.
Ey Rabbimiz!...
Resülünü anışımızdan haberdar et...
O'na binler salat,binler selam...
Habibine Makam-ı Mahmud-u ver...
O'na Vesile-i lütfet...
O'nu Refik-i Ala'ya yükselt....
Bizi de affet...
O'nun hatırına affet...
Zatının hatırına affet...
Ne olur affet bizi...
Bizi affet....
 
Üst