En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Tevfik Akgül
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Ynt: En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler

Dursun Ali Erzincanlı/Seyda'nın Günlüğü

Ey Gül!
Ey Resullulah bahçesinin Gavs Gülü!..
Seni kim bir sabah ezanında
Yıllar yılı yatağında bulabildi ki?
Bir tas su dökülmüş gibi
O cehennemleri söndürecek,
Nurlu gözyaşlarının döküldüğü
Sırdaş yastıktan başka?
Uzun secdelerin
boyun büküşün,
el açışın?
Bu kadar gülenin haline ağlamakla,
Af isteyişin?
Tarumar dünyanın
Gülistana çevrilişi gizliydi.
Senin gece yarılarında
Hani Hane-i Saadetten çıkıp
Ağır ağır yürürsün ya
Hasretle yol gözleyen aşıklar meydanına?
Saadet sokağından
Tövbe mescidine doğru yürürsün ya,
Bir elinde asa Bir elinde gül
Denizlerin çalkalandığı nur ummana doğru
Sanki önünde yürüyenin ayak izlerini
Takib edercesine
Binlerce sevdalının beklediği mescide,
Hani o girişin varya?
Uzatırsın ya asayı nasiplisine
Yarılırya saflar birden bire,
Meleşirya kuzuların
O mübarek selamı bir verdiğinde
Sallanır dağlar bir bir.
Birden bire gül kokusu sarar,
Tövbe mescidini
Çöle yağan yağmur misali?
Yürürsün mihraba doğru
Sağa sola sadakalar dağıtırsın
O nurlu nazarından.
Ey gönül sultanım
Dönersin sevdiğin cihetine
Ay parçam
Gel ay parçam
Yandı yüreğim gel
Gözyaşlarımla ıslatsam
Güller sersem yollarına
Nazlı sultanım
Gel özledim seni
Gel ki gözlerim murad alsın
Gel ki bağrımın derdine bir çare ol
Gel
Susuz çöllere döndüm
Yandım aşkın ile
Gel!..
Benim ümidim ,
Ömrümde kapısında dilendiğim
Bir tek nazar kıl!
Ey ceddinin övündüğü Yüce Sultan
Gel..
Cumadır bugün, bayramdır.
Bugün sevindir evlatlarını gel
Aman Allah!
Güneş yüzünde mi doğar cihana
Beyaz sarık başında
Yoksa gelen sen misin
Ey Gül
Bu hutbede sevda var,
Bu namazda bir hâl var
Kulluk böyle olsa gerek ya Rab!
Sanki kalabalığın arasında
Yapa yalnız gibisin
Omuzların ne geniş
Dağlar mı var üzerinde?
Derdin bitmez mi senin hiç,
Sen sana gelen için
Hep gözyaşımı dökersin?
Ey ağlayanları güldüren,
Karakışları yok eden bahar yüzlüm!
Açları doyuran cömert ağam!
Ey biçarelerin elinden tutan klavuz
Ey yol bilmezlere rehberlik eden
Ey Sadatların gözbebeği
Işığa koşuşan pervaneler misali yine
Ziyarete koşuşuştururlar birden,
Sen dinleye dinleye yürürsün
Kısa da olsa ikindi vaktine kadar
Hasretin başlar.
O mescid çıkışında ay parçam.
Yönelirsin Merkada doğru
Yol bilmezlerin tutup elini; Dosta doğru.
Senin ardından üç adımda olsa
Allah için atanlara ne mutlu
Bahçedeki kuşlar cıvıldaşıp haber verdi.
Merkada senin geldiğini
Pembeleşipte girdin
Sultanlar huzuruna Can Sultanım?
O girişteki kurumaya yüz tutmuş ağaca
Nasıl da durup bir baktın!
Ne dedin gül kokulum ne istedin Gül yüzlüm
Seninle onlar övünüyor şahidim
Ustası büyük olanın çırağı küçük mü olurmuş?
Sen ustalarınla övündün
Alem seninle övünüyor.
Ey Hak Dostu!...
O mübarek Kur?an-ı okuyup hediye ettinya?
Arkanda saf tutanlar senin ettiğin duaya
Amin dedi sadece
Şöyle bir baktım yürüyüşüne ,
Elindeki asayı yere değdirişine?
Bembeyaz nurlu sarık nasılda yakışmış
Ey aşk deryası!...
Nazar pınarlarından damla kapanlara
Ne mutlu
Sevdiklerinin hatırına
Mahşerdede peşin sıra yürüt bizi
Sevdiklerine doğru ?
Bırakma bizi n?olur!..
Ne mutlu yolunda gelene
Candan sevene, pişmanım diyene !
Ne mutlu çorbandan yiyene seni görene!
Sana gönül verene ne mutlu!...
 
Ynt: En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler

Sedat Uçan - Burası Benim

Kiminin taşına mani yazılmış, kimininse yazıları silinmiş.
Bülbül gibi dili, sesi kesilmiş
Akıbet yerimdir, burası benim...
 
Ynt: En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler


[size=10pt]Ömer Karaoğlu ? Bilemezler

Hazır bana kahkalar,
Doğrulmuş durur mızraklar,
Yüreğimi sökecekler,
Dinsin diye, dinsin diye,
Tüm öfkeler,


Sehpaları orta yerde,
Bir inkar isterler benden,
İsyan beklerler dilimden,
Rabbime ve Rasulune.


Bin canım olsun feda,
Rasulun canı sağ olsun,
Ayağına bir tek diken batmasın,
Canım vereyim,
Bin canım olsun feda,
Acılar ondan uzak olsun.


Bilemezler, bilemezler,
Gözleri yok göremezler,
Yürekleri yok bunların,
Sevgiden söz edemezler.
[/size]
 
Ynt: En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler

Tum herkesin cumasını kutluyorum Hayırlı Cumalar arkadaşlar
 
Ynt: En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler

tuğçe09 ' Alıntı:
Tum herkesin cumasını kutluyorum Hayırlı Cumalar arkadaşlar

Sağol Tuğçe, ALLAH cümlemizin CUMA'sını Hayırlara Vesile Kılar İnşaallah...
 
Ynt: En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler


KASÎDE-İ BÜRDE VE İMÂM-I BÛSİRÎ HAZRETLERİ

Kasîde-i Bürde?nin yazarı, Muhammed bin Saîd bin Hammad bin Abdullah el-Bûsirî?dir. Babasının Mısır?ın Bûsir karyesinden olması münasebetiyle bu ismi almıştır. Hicri 608 (1212 M) de doğmuş ve Hicri 696 da (1296 M) Mısır?ın İskenderiye şehrinde vefat etmiştir. Halen türbesi de oradadır.
Kısa boylu ve zayıf bir bünyeye sahip olan Bûsîrî?nin başlıca huzursuzluk kaynağı, hanımının hırçınlığı ile çocuklarının çokluğu, geçim sıkıntısı olmuştur. Şâzelî tarikatının kurucusu Ebü?l-Hasan eş-Şâzelî?ye intisap eden şair, O?nun irtihali üzerine yerine geçen Ebü?l-Abbas el-Mürsî?ye hitaben yazdığı 142 beyitlik ?dal? redifli mersiyede şeyhinin fazilet ve meziyetlerinden sitayişle söz eder. Öyle anlaşılıyor ki ünlü mutasavvıf İbn Atâullah el-İskenderî ile Bûsîrî, şeyh Şâzelî?nin en önde gelen iki mürididir. Ancak İbn Atâullah ilâhî aşk temasını işlerken, Bûsîrî daha çok peygamber sevgisini terennüm etmiştir. Büyük bir şairdir. Fasâhât (güzel ve açık konuşma) ve belâğatta (güçlü ve etkin ifade) eşsizdir. Bir rivayete göre Mısır?da vezirlik de yapmıştır. İlk önceleri şiir ve başka uğraşılarla ilgilenip Mısır sultanlarının yakınları arasına girdikten sonra güzel şiirleriyle onları öven, düşmanlarını da hiciv eden (karalayan) pek çok şiir yazmıştır. Kasîde-i Bürde?nin 140. beytinde şöyle ifade eder:

O?na övgü ile hizmetim; Olsun vesile affına
Şiirle ve boş işlerle, geçmiş ömrün günahına

Bir gün evine giderken yolda rastladığı güzel yüzlü yaşlı bir zat ona:
-Yâ Bûsirî, Bu gece rüyanda Resûlüllah?ı gördün mü? Diye sorar. İmam-ı Bûsirî:
-Hâyır görmedim! Diye cevap verir. Bu konuşmadan sonra O yaşlı zat başka bir şey söylemeden ayrılır. Ne var ki İmam-ı Bûsirî?nin gönlüne, o anda Hazret-i Peygamberin aşk ve muhabbeti düşer. O gece, rüyasında Hazret-i Peygamberi görür ve içinin neşe ve huzurla dolduğunu fark ederek uyanır. Bunun üzerine Peygamber Efendimizi öven ve nice Peygamber âşıklarını sevgi deryasında yıkayan Mudariyye, Hemziyye gibi birçok övgüler yazar. Kasîde-i Bürde?nin 149. Beytinde bunu şöylece dile getirir:

Düşüncemi övgüsüne, yönlendirdiğimden beri,
Başı darda her insana, O Resulü buldum hâmi.

Daha sonraki yıllarda vücudunun yarısı felç olur. Yürüyemez ve hareket edemez duruma düşer. İşte o zaman bu Kasîde-i Bürde?yi yazıp bununla Cenâb-ı Hakk?tan şifâ dilemeye yönelir. Kasîdeyi tamamladığı gece rüyasında Hazret-i Peygamber?i görür. Hz. Peygamber Bûsîrî?den kendisi için yazdığı kasideyi okumasını ister; O
?Yâ Resûlallah! Ben sizin için çok kasideler yazdım, hangisini emredersiniz?? deyince, Hz. Peygamber kasidenin matla? beytini okuyarak bu kasideyi işaret eder. Bûsîrî kasidesini okurken Hz. Peygamber iki yana doğru sallanarak zevkle dinler. Tamamı 161 beyitten ibaret bulunan Kasîdenin 51. Beytinin birinci mısraını
Hakkında ilmin son hükmü; ?O da bir insandır ancak,
olarak okuduktan sonra ikinci mısrasını hatırlayamayarak takılır kalır. Bunun üzerine Resûl-ü Ekrem Hazretleri: Oku yâ İmam! Diye buyurur. İmâm-ı Bûsirî: -İkinci mısrayı hatırlayamadım yâ Resûlüllah! der. Bunun üzerine mucize içinde mucize üzere Peygamber Efendimiz:
?Yaratmıştır O?nu Allah, en hayırlı kul olarak?
şeklinde ikinci mısrasını ikmal buyurarak beyti tamamlar. Kasîdenin tamamının okunmasından sonra Resûlüllah mübârek avuçları ile İmâm-ı Bûsirî?nin felçli uzuvlarını ovuşturur. Ne derin muhabbetin eseridir ki, İmâm-ı Bûsirî uyandığı zaman hastalığının zâil olduğunu görüp Allah?a şükreder. O gecenin sabahında sıhhatine kavuşmuş ve sürûr içinde camiye giderken yolda Şeyh Ebu?r- Recâ Hazretlerine rastlar. Ebu?r- Recâ ona:
- Yâ Bûsirî!. Fahr-i Âlem?i övdüğün kasîdeyi getir! der.
İmâm-ı Bûsirî; Resûlüllah Efendimizi övdüğüm kasîdelerim pek çok. Hangisini istiyorsunuz? Diye sorunca, Şeyh Ebu?r- Recâ:
Gönül yakan o hasret mi? Selemdeki komşuları,
Gözünden akan yaşlara, karıştırıyor kanları.
Diye başlayan kasîdeyi istiyorum. Çünkü sen onu Peygamber efendimizin huzurunda okurken işittim ve O?nun çok memnun olduğunu gördüm der. Bu kasideyi daha hiç kimsenin duymadığını zanneden İmâm-ı Bûsirî hayretler içinde kalır.
161 kıt?a dan meydana gelen Kasîde-i Bürde on bölüm üzere dizelenmiştir:
1 ? 12 Hz. Peygamber?e duyulan aşk ve özlem.
13 ? 28 Nefsin kötülüğü ve terbiye edilmesinin gereği.
29 ? 58 Hz. Peygamber?e övgü.
59 ? 71 Hz. Peygamber?in doğumu.
72 ? 87 Hz. Peygamber?in mucizeleri.
88 ? 104 Kur?ân-ı Kerîm?in yücelik ve erdemleri.
105 ? 117 Hz. Peygamber?in Mi?racı.
118 ?139 Hz. Peygamber?in Cihadları.
140 ?151 Hz. Peygamber?den şefâat dileme.
152 ?161 Allah?a yakarış ve dua
Coşkun bir peygamber aşığı olan Bûsîrî?yi şöhretin zirvesine taşıyan bu kasideye kendisi ?el-Kevâkibü?d-dürriyye fî medhi hayri?l-beriyye? adını verdiği halde, ?Kaside-i Bürde? ismiyle tanınması gördüğü rüyâdan kaynaklanmaktadır. Dünyada en meşhur ve en çok okunan kasideler arasında yer alan bu eser, belli başlı bütün kültür dillerine tercüme edildiği gibi, Afrika, Güneydoğu Asya ve Balkanlardaki mahalli dillere de çevrilmiştir. Çeşitli bölge ve ülkelerde genellikle sünnet, nişan ve düğün merasimlerinde, mübarek gün ve gecelerde, ayrıca haftalık evrad olarak okunmakta, son münacât kısmı ise felçli hastalar üzerine yedi gün süreyle okunup Cenâb-ı Hakk?tan şifa niyaz edilmektedir.

Türkçe metnini bulursam eklicem...
 
Ynt: En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler

Bilal-i Habeşi

Candan bağlı idi o hak Resule
Bilal-i Habeşi garip bir köle
Öyküsü dolaşır dillerden dile
Bilal-i Habeşi o büyük insan

Yatırdılar onu kızgın kumlara
Vücudunu boyadılar kanlara
Canım kurban Bilal gibi canlara
Bilal-i Habeşi o büyük insan

Vura vura vücudunu soydular
Üzerine büyük taşlar koydular
Bilal'in el hak deyişin duydular
Bilal-i Habeşi o büyük insan?

Ebubekir satın aldı o canı
Azad etti o yiğit kahramanı
Çok sevindi alemlerin suıltanı
Bilal-i habeşi o büyük insan
 
Ynt: En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler

Uçun kuşlar Medine?ye,
Ya Muhammed diye, diye
Selam götürün hediye,
Ya Muhammed diye, diye

Yürü gönlüm güle, güle,
Dön orda şeyda bülbüle
Getir aşkını sen dile,
Ya Muhammed diye, diye.

Bulut geçer katar, katar,
İçlerinde gözyaşım var,
Gidip Medine?ye yağar.
Ya Muhammed diye, diye.

Yürü gönlüm güle, güle,
Dön orda şeyda bülbüle
Getir aşkımı sen dile,
Ya Muhammed diye, diye.

Kanadını açmış rüzgar,
İçinde hasret ahım var,
Varıp Medine?ye yağar,
Ya Muhammed diye, diye.

Yürü gönlüm güle, güle,
Dön orda şeyda bülbüle
Getir aşkını sen dile,
Ya Muhammed diye, diye.

Gönlüm Medine?ye gider,
Gözüm buradan seyreder,
Kandil mumu erir biter,
Ya Muhammed diye, diye.

Yürü gönlüm güle, güle,
Dön orda şeyda bülbüle
Getir aşkını sen dile,
Ya Muhammed diye, diye.
 
Ynt: En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler

Mustafa Cıhad-Emrı Olur

Geceye katran çal,
Acıya hüzzam,
Ah edersem tutmasın elim,
Tutulsun dilim.

***

Ey kemankeş durma vur !
Nasılsa bu sine vurgun
Nuru düşsün düşlerin kor olsun !
Seni görmesin kör olsun.

***

Taş bassın yerime dedi, gönlüne,
Emri olur başım gözüm üstüne,

***

Bakmasın demiş bir daha yüzüme,
Emri olur inansın bu sözüme.

***

Almasın demiş adımı diline,
Vay ben ölem, atın toprak üstüme.


NOT:Bu ezginin duygu yüklü bir hikayesi sizlerle paylaşmak istedim.


Uzaktan sevmek nedir? Gidin Hz. Vahşi (r.a)'ye sorun.

Görmeden sevmekten başka bir şey bu?

Görmek fakat yaklaşamamak,

Bakmak ama konuşamamak?

Sadece uzaktan seyretmek ve ağlamak,

Zor olan budur.

Görmek ama dokunamamak...


MUSTAFA CİHAT?IN MAHCUBUZ ALBÜMÜNDEKİ
EMRİ OLUR PARÇASI HZ. VAHŞİ ?DEN EFENDİMİZ'E HİTABEN DİLE GETİRİLMİŞ?
HZ. HAMZA?YI ŞEHİT EDEN HZ.VAHŞİ EFENDİMİZ (S.A.V) İN YANINA GELİR VE TABİ MÜSLÜMAN OLMAYA KARAR VERİR
EFENDİMİZ(S.A.V) ONU AFFEDER FAKAT ONU GÖRMEK İSTEMEDİĞİNİ SÖYLER; ÇÜNKÜ ONU GÖRÜNCE AMCASINI HATIRLAR?
VAHŞİ YILLARCA EFENDİMİZ(S.A.V) İN SOHBETLERİNE KATILAMAZ VE ONUN HASRETİNDEN YANIP TUTUŞUR..
İŞTE BU EZGİ; VAHŞİ?NİN DİLİNDEN YAZILMIŞTIR?





Vahşi'nin Hz.Vahşi Oluşu...

Vahşî, Hz. Hamza?nın Bedir savaşında öldürdüğü Tuayme?nin kardeşinin oğlu olan Cübeyr bin Mutim?in kölesi idi. Habeşli olduğu için, el ile ok ve mızrak atmakta usta idi. Uhud savaşında, Cübeyr buna demişti ki:

Hamza?yı öldürürsen seni azat ederim!
Daha o zamanlar müslüman olmakla şereflenmemiş olan Ebu Süfyan?ın hanımı Hind de, babasının ve amcasının intikamı için, Vahşî?ye mükâfat vâd etmişti.

niçin lanet etmiyorsunuz

Vahşî, Uhud?da taş arkasına pusuya girip, yalnız Hz. Hamza?yı gözetirdi. Hz. Hamza sekiz kâfiri öldürüp, saldırırken, Vahşî mızrağını atarak, onu şehit etti. Sonra, gidip durumu Hind?e haber verdi. Hind sevinip üzerindeki zinetlerin hepsini Vahşî?ye verdi. Daha da vereceğini söyledi.

Uhud savaşında Peygamberimiz birkaç kâfire bedduâ etmişti. ?Vahşî?ye niçin lanet etmiyorsun? dediklerinde, buyurdu ki:

Mirac?da, Hamza ile Vahşî?yi kolkola, birlikte cennete girerlerken görmüştüm.

Hicretin sekizinci yılında, Mekke fethedildiği gün, Vahşî, Mekke?den kaçtı. Bir zaman uzak yerlerde kaldı. Sonra pişman olup, Medine?de mescide gelip, selam verdi. Resulullah efendimiz selamını aldı. Vahşî dedi ki:

- Ya Resulallah! Bir kimse Allaha ve Resulüne düşmanlık yapsa, en kötü, en çirkin günah işlese, sonra pişman olup temiz iman etse, Resulullahı canından çok seven biri olarak, huzuruna gelse, bunun cezası nedir?

Resulullah efendimiz buyurdu ki:

- İman eden, pişman olan affolur. Bizim kardeşimiz olur.

- Ya Resulallah! Ben iman ettim. Pişman oldum. Allahü teâlâyı ve Onun Resulünü herşeyden çok seviyorum. Ben Vahşî?yim.

Resulullah efendimiz, Vahşî adını işitince, Hz. Hamza?nın şehit edilmiş hâli gözünün önüne geldi. Ağlamaya başladı.

Vahşî, öldürüleceğini anlayarak kapıya yürüdü. Eshab-ı kiram kılıçlarına sarılmış, işaret bekliyordu. Vahşî,

?Son nefesimi alıyorum? derken,

Herkes, "Öldürün!" emrini beklerken, Resulullah efendimiz buyurdu ki:

- Kardeşinizi çağırınız!

Kardeş sözünü işitince, saygı ile çağırdılar. Peygamber efendimiz Vahşî?ye, ?affolunduğunu? müjdeleyerek buyurdu ki:

- Fakat, seni görünce dayanamıyorum, elimde olmadan üzülüyorum.


Hz.Vahşi müslüman olmuştu ama peygamber efendimizle yüz yüze gelemiyordu? Amcasını şehit etmişti. Nasıl bakardı yüzüne! Mahcup, başı önünde yaşadı.
Öyle bir amel işlemem lazım ki beni affetsin, yüzüne bakabilsem derdi...

Ve bir gün peygamber olduğunu iddia eden Müseyleme adında birine karşı savaşa çıkılıyordu... Vahşi(r.a.) ''onu ben öldürmeliyim böylece Resulullah? a karşı mahçupluğum kalmaz ''diye düşünüyordu... Bu savaş çıktığında Peygamberimiz(s.a.v.)vefat etmişti...

Nihayet sefere çıkılmıştı. Hiç kimsenin yaklaşamadığı Müseyleme?ye Vahşi çok yaklaşmıştı...

Sahabeler 'Vahşi biraz geri gel' diyorlardı... Ama Vahşi Onu öldürmeye kararlıydı...
Müseyleme?ye bir hayli yaklaştı ve mızrağını fırlattı... Müseyleme bir anda yere düştü...
Hz.Vahşi sevinmeye başladı;
Vurdum Onu...Vurdum onu...artık peygamberimi görebilecem...o gül yüzü görebilecem diye seviniyordu...
Bir anda ; ?gördüm onu ? diye haykırıp yere düştü...

Sahabeler başına toplandılar ?kimi gördün, Vahşi? diyorlardı?
Vahşi de ses yok...
Bir zaman sonra vahşi kendine geldi ve koşmaya başladı... Bir yandan da 'gördüm onu o gül yüzü gördüm' diye haykırıyordu... Sahabelerde arkasından koşuyor ?nereye ya Vahşi? diyorlardı...

Bir an durdu...

'Peygamberimizi gördüm ...O gül yüzü gördüm...yanında da...yanında da amcası Hamza vardı...bana tebessüm ettiler..beni affetmiş 'dedi...

Koşup Medine'ye gitmek istiyordu... bir an önce kabrine gitmek istiyordu...hıçkıra hıçkıra ağlıyor ve Medine?ye koşuyordu...

Evet gelmişti artık kabrin önüne... içeri girdi ve ?artık o gül yüze bakabileceğimdedi..
Ağlıyordu... hemde ne ağlama...arkadaşları onu yalnız bırakmışlardı...

Vahşi kabrine bile giremezdi... ?O gül yüze layık olmadan giremem? derdi...
artık layıktı... bakabilecekti yüzüne...
 
Ynt: En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler

bu duygu yüklü hikayeyi bizlerle paylaştığınız için çok teşekkürler tuğçe hn.
 
Ynt: En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler

FeaR Of DaRKNeSS ' Alıntı:
bu duygu yüklü hikayeyi bizlerle paylaştığınız için çok teşekkürler tuğçe hn.

Rica ederim ne demek asıl ben teşekkür ederim okuyup beğendiğiniz için.
 
Ynt: En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler

[size=10pt]KABE YOLLARINA


Başım açık yalın ayak
Düştüm Kabe yollarına.
Günahıma ağlayarak
Düştüm Kabe yollarına.

Dost ahbapla vedalaşıp
Nice sarp dağları aşıp
Halilullaha ulaşıp
Düştüm Kabe yollarına.

Musul, Bağdat ve Kerbela
Nurlar yağar her gün hâlâ
Hoştur deyip kaza bela
Düştüm Kabe yollarına.

Bazen açım bazen susuz
Bazen yorgun, hem susuz
Sabır isteyerek sonsuz
Düştüm Kabe yollarına.

Beytullahı görem diye
Taşına yüz sürem diye
Yoluna can verem diye
Düştüm Kabe yollarına.
 
Ynt: En Sevdiğiniz Na'at ve İlahiler

Mustafa Cihat-Amenna

Adaletine amenna,
Azametine amenna,
Ama biz aciz kullarını,
Merhametle yargıla.

Sana layık kul olamadık, olamadık, olamadık,
Doğruyu bir türlü bulamadık, bulamadık, bulamadık,
Sözümüze sadık kalamadık, kalamadık, kalamadık,
Şimdi affetsen bizi merhametine muhtacız.
Şimdi affetsen bizi mağfiretine muhtacız.
 
Üst