Evlilikte Başarı

eren

Katkı Sunan Üye
Üyelik
30 May 2005
Mesajlar
223
EVLİLİKTE BAŞARI NASIL SAĞLANIR?
Ömer Baldık


Sağlıklı bir evliliğin anahtarı, olumluluk ve olumsuzluklar arasında

sağlanan dengedir. Ailede çatışmaların yaşanmaması değil,

nasıl çözüme kavuşturulduğu önemlidir.


AİLE kurumunun yapısı gereği, insanlar evlilikte çatışmalardan sakınabilir de, çıldıracak kadar dengesizleşebilir de. İkincisinin olmaması için, evliliğe pozitif yaklaşım şarttır.

Günümüzde evlilikten endişe etmek gayet normal sayılabilir. Çünkü evliliklerin bir kısmı boşanmayla sonuçlanıyor. Ama asıl rahatsız edici olan nokta, kimsenin evliliklerin neden bu kadar kırılgan olduğunu tam olarak anlayamamasıdır.

Bazı uzmanlar, hatta aile terapistleri bile, kavga ve atışmanın ailede bir problem işareti olduğunu belirtiyorlar. Ancak bu her zaman böyle olmayabilir. Bazı durumlarda çatışma ve çatışmayı bitirme becerisi, aileyi bir arada tutan bir özellik de arz edebilir.

Araştırma verilerine göre, evliliği bitiren en önemli neden, çiftlerin çatışmaları çözme yeteneğine sahip olmamalarıdır. Çatışma yaşanmayan bir ilişki yoktur; fakat birçok aile, mutluluğun ancak çatışma olmazsa yakalanabilecek bir duygu olduğunu düşünmektedir.

Bazı çiftlere sorulduğunda olumlu olduğunu düşünerek, “Biz hiç kavga etmeyiz” cevabı alınır. Bu, gerçekleri pek yansıtmamaktadır. İnsanlar bir ilişkiye girdiklerinde farklılıklarını uyumlaştırarak olgunlaşırlar. Bu uyumlaşma, ister istemez çatışmalar ve hatta bazen kavgalarla beraber gider. Önemli olan, bunların olmaması değil, çatışmaları çözme yeteneğine kavuşulmasıdır. Zaten, insanları daha sevgi dolu ve olgun yapan unsur, evlilikteki bu inişli çıkışlı süreçlerden edindikleri tecrübedir.

Ancak, her aile çatışmalarını aynı şekilde çözmez. Sağlıklı ailelerin problem çözme tarzlarını üç başlıkta toplayabiliriz:

1. Uzlaşma: Bir problem çıktığında çiftler, çok kere birbirleriyle uzlaşırlar ve müşterek memnuniyeti sağlamak için problem üzerinde çalışırlar.

2. Tartışma: Sıklıkla çatışmalar yaşanır ve bu çatışmalar üzerinde ateşli tartışmalar yapılır.

3. Çatışmadan sakınma: Çiftler farklılıklarıyla yüzleşmekten kaçınırlar ve farklı olduklarına karar verirler.

Eskiden sadece birinci tarz sağlıklı, diğerleri sağlıksız görülürdü. Ama yeni yaklaşımlar, her üç tarzın da eşit oranda sağlıklı olabileceğini öngörmektedir. Çünkü her bir tarz da, kendi dışımızdaki bir insanla samimi bir ilişki kurmak için uygulanabilecek sağlıklı bir yoldur ve olumludur. Bununla birlikte, çokça tartışan çiftlerin bazı çatışmaları görmezden gelmeyi öğrenmeleri, çatışmadan sakınan çiftlerin de aralarında uyum aramayı öğrenmeleri gerekir.

Her evliliğin duygusal ekolojisinde anahtar dinamik, olumluluk ve olumsuzluk arasındaki dengedir. Sağlıklı evliliklerde bu dengeyi bulan bir tür ayarlayıcı olduğundan söz edilebilir. Meselâ, eşler birbirlerine karşı saygısızlaştıkları zaman, birçok olumlu jest, mimik ve davranışı devreye sokarak ortaya çıkan olumsuzluğu gidermeyi başarırlar.

Mutlu aileleri, sorunlu ailelerden ayıran özellik; işte bu dengedir. Bu ailelerde eşler birbirlerine karşı olumsuz duygu ve davranışlar kadar, olumlu duygu ve davranışlarda da bulunurlar. Sözgelimi, tartışan aileler, tartışmalarını daha fazla sevgi duygusuyla dengelerler. Kuşkusuz bu denge hâli, %50-50 şeklinde anlaşılmamalıdır. İdeal bir ailede, olumlu duygu ve davranışlar ile olumsuzlar arasındaki oran, 1/5’tir. İdeal çiftlerde dokunma, gülümseme, iltifat etme gibi olumlu davranışlar, çatışmalara göre 5 kat fazladır. Bu tarz evliliklerin uzun süreli olma ihtimali çok yüksektir. Buna karşılık, bu oranın altında kalan dengeler, evlilikte olması gerekenden fazla olumsuzluk yaşandığını gösterir. Eğer gerekli düzeltmeler yapılamazsa, zaman bu tür aileler için evliliği daha iyi bir noktaya taşımaz. Boşanmayla biten evliliklerde, olumlu davranışlar ile olumsuz davranışlar arasında ortaya çıkan dengesizlik, zaman içinde artmış ve olumsuz davranışlar katlanılamaz hâle gelmiştir.



TEHLİKE SİNYALLERİ

Eğer sorunlu bir evliliğin ortasındaysanız, sorunları çözmek için bir çıkış yolu bulmanız oldukça zordur. Ama aslında mutsuz evlilikler aşağı yukarı birbirlerine benzerler. Mutsuz evliliklerin, bir girdabın daireleri gibi üzücü sona doğru ilerleyen bir biçimi vardır.

Bir evliliğin şansını artıran etken, çiftlerin hangi duyguların ve reaksiyonların tartışmaya yol açtığının farkında olmalarıdır. Evliliği sarsan noktaların farkında olan çiftler, mutluluğa giden yolu çok daha kolay bulabilirler.

Evliliklerin dengesini bozan etkenleri, genel olarak dört madde altında toplayabiliriz. Bu etkenler eşler arasındaki iletişimi sabote eder, ev içindeki gerilim ve olumsuz havayı artırır. Sonuçta, eşler birbirlerinin ilişkiyi düzeltme çabalarına sağır olurlar.


1. Eleştiri: Genelde kötüye giden evliliklerde, eşler önce birbirlerinin davranışlarından şikâyet eder, sonra da eleştirmeye başlarlar. Ancak şikâyet ile eleştiri birbirinden farklıdır. Eleştiri, belirli bir davranıştan ziyade, belli bir suçlamayla karşımızdaki insanın kişiliğine yapılan bir saldırıdır. Meselâ “Sürekli kendini düşünüyorsun” cümlesi, belli bir davranışı değil, bütün bir kişiliği yargılamak ve suçlamak anlamına gelir.


2. Hakaret: Hakareti eleştiriden ayıran nokta, eşlerin birbirlerini aşağılama niyeti ve psikolojik olarak karşısındakinin kötü hissetmesini sağlama arzusudur. Sözler ve vücut dili aracılığıyla, eşler birbirlerinin kalplerini kıracak hakaretler yağdırırlar. Sonuçta, her iki taraf da birbirine yönelik çok olumsuz düşünceler içine girer.

Böylesi şeyler yaşandığında, eşler en başta birbirlerini nasıl sevdiklerini hatırlamaz hâle gelirler. Sonuç olarak, birbirlerine iltifat etmez, memnuniyet ifadelerinde bulunmazlar.


3. Sürekli savunma yapma: Saygısızlık bir kere eve girdiği zaman, ilişki kötüden daha kötü olur. Suçlamalar arttıkça, savunmalar da artar. Bu, sorunları daha da ağırlaştırır. Eşlerin her ikisi de, kendisini “masum kurban” gibi görür. Tam da bu yüzden, sorunları çözmek üzere ikisi de sorumluluk almazlar. Sürekli kendilerinin masum olduğunu anlatmaya çalışıp dururlar. Savunmacı yaklaşımı kırmanın birinci yolu eşin her sözünü bir saldırı olarak görmekten vazgeçmek, bu sözlerin güçlü bir şekilde ifade edilmiş bir bilgi olduğunu görmektir.


4. Duvar örme: Eşlerden biri, diğeri tarafından suçlama ve eleştirilerle bitirildiği ve ezildiği zaman, savunma için bile olsa cevap vermemeyi tercih edebilir. Bu evlilikler, iletişimin son derece azalması sonucu çökme sürecine girer.

Duvar örme, çiftin birbirini anlamaya çalışmak yerine, suçladıkları iletişim türlerinde oluşur. Duvar ören eş, kendisini bir taş gibi hareketsiz hâle getirerek sanki orada değilmiş gibi davranır. Normal şartlarda dinleyen biri konuşmacıya bakar ve konuşmalara cevap verir. Ama duvar ören eş, bunları yapmaz ve bir taş sessizliğine bürünür. Duvar ören eş, yaptığı eylemin ne kadar güçlü bir eylem olduğunun farkında değilmiş gibi görünür. Ama aslında, bu eylem çok güçlüdür. Bu durumda, evliliğin boşanmayla sonuçlanmaması için eşlerin evliliklerini yeniden tanımlamaları şarttır.

Evliliği iyi bir noktaya taşımak için:


• Eğer boğulduğunuzu hissediyorsanız, sakinleşmek için ciddi bir çaba gösterin. Bu çaba, sizi savunmacı ya da duvar ören bir eş olmaktan uzaklaştırır ve stres oluşturan düşünceleri yok eder.

• Araştırmalar kalp atış hızının artmasıyla tartışmaların şiddetlenmesi arasında bir ilişki olduğunu göstermektedir. Tartışmalarınızın şiddetlenmemesi için sakinleşmenin yollarını öğrenin. Nefes egzersizlerinden faydalanın. Böylece verimsiz ve önemsiz tartışmaları daha başından önlemiş olur, önemli tartışmalara da fırsat tanımış olursunuz.

• Ayrıca savunma yapmadan dinleme ve konuşma, birtakım yıkıcı alışkanlıkların önünü alır. Eğer savunmacı bir dinleyici olmamayı başarırsanız, olumsuz düşüncelerin eşinizin ve kendinizin zihninde birikmesine engel olursunuz. Dolayısıyla, eşinize karşı duvar örmenize de gerek kalmaz. Unutmayın ki, siz savunmacı olmadığınızda, eşiniz de savunmacı bir dille konuşma ihtiyacı hissetmeyecektir.

• Eşinizin sizi anlamasına izin verin. Bunun bir ilişkiyi olumlu tutmanın en iyi yolu olduğunu unutmayın. Ayrıca eleştirinin, hakaretin ve savunmacı dilin panzehiri de budur. Eşinizin bakış açısına saldırmak veya onu görmezden gelmek yerine, problemi onun bakış açısından görmeyi deneyin ve onun bakış açısının da haklı tarafları olduğunu söyleyin.
 
Günümüzün ekonomik şartları altında aile geçindirmek büyük bir külfet haline gelmiştir. Özellikle tek kişinin geliri ile. Dargelirli tanımına giren bir insansanız ve ailenin eli size bakıyorsa Allah kolaylık versin derim.Devletin sosyal devlet olmaktan vazgeçtiği ve aileyi sübvanse etmekten vazgeçtiği günümüz ekonomik koşullarında gerçekten zor ailenizi geçindirmek.Allah tüm aile babaları ve annelerine kolaylıklar versin.
 
Kod:
ASKERLİK HİZMETİNDEN MUAF TUTULMA TALEBİ 

(Aşağıda anlatılan bu olay resmi kayıtlardan alınmıştır.) 

Saygı değer Hakim  Bey.. 

Saygılarımla size açıklama özgürlüğümü kullanarak  bazı şeyleri bildirmek istiyorum. Umarım bu durumu en kısa zamanda açıklığa kavuşturursunuz. 

Şu günlerde askerliğe  çağrılacağım. 

Adım Cafer Keskinbıçak . 

24 yaşındayım ve şu anda 44 yaşında olan Mahmure adındaki dul bir bayanla üç yıl önce evlendim. 

Evlendiğim kadının şu anda 25 yaşında Düriye bir kızı var ve babam Ferit Keskinbıçak ise bu bahsetmiş olduğum üvey kızım Düriye ile geçen yılın ocak ayında evlendi. Böylelikle babam, karımın kızı ile evlendiği için damadım olmuş oldu. 

Aynı zamanda, üvey kızım da babamla evlendiği için üvey annem olmuş oldu. 

Karımın geçen sene benden hamile kaldı ve bir Kamil adını koyduğumuz bir oğlumuz oldu. 

Oğlum Kamil, üvey kızım Düriye'nin erkek kardeşi ve aynı zamanda babamın da hem kayınbiraderi ve hem de torunu, üvey annemin  de erkek kardeşi olduğu için benim de dayım oldu. 

Babamın  eşi yani üvey kızım Düriye  geçen sene kasım ayında babamdan bir erkek çocuğu dünyaya getirdi ve adını Arif koydular. 

Arif'te ta babamın oğlu olduğu için benimde erkek kardeşim ve de kızımın oğlu olduğu için de benim torunum oldu. 

Yani ben de aynı zamanda torunum olan Arif'in erkek kardeşi oldum. 

Ayrıca bir annenin evladının babası eşi olduğuna  göre bende eşimin kızının babası olmuş oldum. 

Aynı zamanda kızımın erkek çocuğunun da erkek kardeşi oldum. 

Kısacası ben şimdi aynı zamanda üvey kızım Düriye'nin oğlu Arif'inde büyük babasıyım. 

Sayın hakim bey sizden ricam, benim askerlik görevimden muaf olmam yönünde karar vermenizdir. 

Zira şu anda ben..... 

Babam Ferit Keskinbıçak'ın oğluyum. 

Babamın üvey kızım ile olan evliliğinden doğan Arif Keskinbıçak'ın büyükbabasıyım. 

Aynı zamanda babamın torunu olan oğlum Kamil Keskinbıçak'ın babasıyım. 

Bu durumda, sizde iyi biliyorsunuz ki mevcut kanunlarımız uyarınca büyükbaba, baba ve oğul aynı  zamanda askerlik yapamazlar.. 

Saygılarımla... 

Cafer Keskinbıçak. 

Not: 

Adıyaman ili ........ ilçesi ..... Asliye Hukuk Mahkemesince...... 

Adli Tabiplik raporunda belirtilmiş olan psikolojik rahatsızlıklarından ve (!) aile içindeki dengesizliklerden dolayı Cafer Keskinbıçak'ın askerlik hizmetinden muaf tutulmasına ve askerlik şubesindeki dosyasına bu şekilde işlenmesine karar verilmiştir.

Bir de bu yönü var;

Kod:
Bekir Türkmenoğlu`nun köşe yazısı 

Mevcut zihniyeti her bakımdan anlamak zor. Hem aileye önem verir gözüküyorlar, hem de yüzlerce öğretmen ailesinin dağıtılmasına göz yumuyorlar. Eş durumu belgeleri olmasına ve bunu da kanıtlamalarına rağmen, Milli Eğitim Bakanlığı, inadım inat diyerek, eşleri ve çocukları birbirlerinden uzakta tutmaya devam ediyorlar. 

Ve bu konuda da sürekli yönetmelikler değiştiriliyor. Ayrı ayrı olan evli öğretmenlerin işleri kolaylaştırılacağına, yönetmelik ve yönerge değişiklikleri ile daha da zorlaştırılıyor. Bu ne biçim mantıktır anlamak gerçekten zor. 

Şimdi yeni bir yönetmelik daha çıkarılmış, eş durumundan yararlarmak isteyen öğretmenlerin 1 buçuk yıl beklemeleri gerekiyormuş. Buyurun burdan yakın. Sonra da bu öğretmenlerden verim beklenecek, başarı beklenecek, görevlerini iyi ve eksiksiz yapmaları istenecek. 

Bu durumda olan öğretmenler, bunca sıkıntılarına rağmen elbette işlerini eksiksiz ve tam yapmaya gayret edecekler. Ama nereye kadar? Kafası habire kendinden uzakta olan eşi ve çocuklarında olan öğretmenden elbette tam verim alınamayacaktır. 

Ayrıca bu durum yasalara da aykırı. Ama bunların yasa dinlediği yok. Onların tek bildiği kendi kafa yapılarına göre yönetmelikler çıkarmak. Ben böylesi haksızlıklara uğrayan, ailesinden, eşinden, çoluğundan-çocuğundan ayrı bırakılmak zorunda kalınan öğretmen olsam, soluğu idare mahkemelerinde alırım.
 

Benzer konular

Üst