Mülakatta İnsanı Tanımanın Haritası
Psikolog / Eğitmen Adalet Güler
13. Ulusal İnsan Yönetimi Kongresi
İnsan Kaynakları Yönetimi’nin her yönüyle tartışıldığı Peryön İnsan Kaynakları Kongresi’nin ilk gün seminerlerinden birinin konuşmacısı Pozitif Performans Enstitüsü’nden Psikolog Adalet Güler idi. Güler, Türkiye’de bireysel ve toplumsal gelişimin sağlanabilmesi için iki temel alanda kalkınmanın sağlanması gerektiğini savunarak konuşmasına başladı: Eğitim kurumları ve eğitmen kadrosunun gelişimi ve kurumsal insan kaynakları yönetiminin gelişimi.
Güler’e göre insanı anlamak ve insan ilişkilerinin dinamiklerini çözmek, hem kurumsal hem de bireysel gelişimin kilit unsurları olarak belirlenmektedir. Kurumlarda insan kaynağının doğru değerlendirilmesi ve doğru işe doğru insanın seçilmesi ise, kişilerin birey olarak istekleri ve ihtiyaçlarının belirlenmesi ile sağlanabilmektedir. İşe alımda kullanılan klasik ölçme ve değerlendirme yöntemlerine (testler, mülakatlar, değerlendirme merkezleri) eşdeğer bir metodolojiyi insan kaynakları profesyonelleri ile paylaşan Güler, kişilerin, şirketlerin ve ulusların bilinçaltı şifrelerinin belirlenmesi ile kişisel ve kurumsal başarıya ulaşılabileceğini belirtti.
Bu metodolojinin özünde her bireyin, her kurumun ve her ulusun birer bilinçaltı şifresi olması yatmaktadır. İnsan kaynakları çalışanlarının da dolayısıyla, önce ulusun sonra çalıştıkları kurumun son olarak da mülakat yaptıkları kişinin bilinçaltı şifresini anlaması gerekmektedir. Peki bilinçaltı şifresi nedir?
Güler’e göre, ilk karşılaşmada karşımızdaki insanı 5 duyumuzla inceliyoruz. Bu duyular 3 temel algı sisteminde toplanıyor ve karşımızdaki kişi ile ilgili bir fikir edinmemizi sağlıyor. Bu sistemlerden ilki olan görsel sistemde kişinin nasıl göründüğü, ne giydiği gibi unsurlar, yargılarımızı yönlendiriyor. Bir diğer sistem olan işitsel sistemde, kişinin ne söylediği, nasıl söylediği, ses tonu gibi unsurlar önem kazanıyor. Son olarak karşımızdaki kişi ile ilgili hislerimiz ve duygularımız, bizi kişi hakkında bir karar vermeye yönlendiriyor. Bu uygulamayı işe alım mülakatları kapsamında açıklayan Güler, kişilerin birbirleri ile ilgili ilk bilinçaltı şifrelerini oluşturmalarını tülden bir perdeye benzetiyor. Her kişinin birbirini algılayışında kullandığı sistemler ve bunların ağırlıkları kişiden kişiye değiştiği için, mülakatta adaylar ile ilgili ilk yanılgı da burada başlamaktadır.
Mülakatlarda doğru işe doğru adayı yerleştirebilmek için ihtiyacımız olan şeyi adayla ilgili ilk bilinçaltı şifresini doğru belirlemek olarak açıklayan Güler’e göre, öncelikle karşımızdaki kişinin görsel mi, işitsel mi yoksa dokunsal mı olduğunu algılamamız gerekiyor. Peki, görselleri, işitselleri ve dokunsalları belirlemek nasıl mümkün olabilir? Adalet Güler, kişileri birbirinden ayıran bu algı sistemlerini şu şekilde tanımlıyor:
Görseller bir ortama girdiklerinde dikkat çekmeleri ile ayrılıyorlar. Görselleri, şık, bakımlı ve parlak kişiler olarak tanımlayan Güler, bu kişilerin hareketli, durağan olmayan işlerde başarılı olabileceklerini belirtiyor. Görseller konuşkan kişiler oldukları, hızlı hareket etmeyi ve dinamik ortamları sevdikleri için satış, pazarlama gibi alanlarda başarılı olma potansiyeli taşıyorlar. Güler’e göre bu tip çalışanların motive edilmeleri ve göze hitap eden, şık ortamlarda çalışmaları gerekiyor.
Dokunsallar ise mülakatın henüz başında koltuğa nasıl oturduğu ile bile ayırt edilebiliyor. Dokunsalları oturduğu yere yerleşmeyi seven, ağır nefes alıp veren ve uzun cümleler ile konuşmayı tercih eden kişiler olarak betimleyen Güler’e göre, dokunsallar masabaşı işlerde başarılı olma potansiyeli taşıyor. Kuralların ve iş tanımının net ve belirli olduğu işlerde ve takım çalışması gerektiren görevlerde severek çalışan dokunsallardan iyi yönetici adayları çıkıyor.
Güler son kategori olan işitsellerin Türkiye’de pek bulunmadığını savunurken, Türkiye toplumunun ilk bilinçaltı şifresini %70 oranında dokunsal olarak tanımladı. Bunun sonucu olarak da bir İnsan Kaynakları çalışanının bir mülakatta karşısına gelecek adayların dokunsal olma ihtimali yüksek olarak karşımıza çıkıyor.
Kişilerin bilinçaltı şifrelerinin çıkarılmasında ikinci modülü Güler beyin loblarının fonksiyonları ile açıkladı. Buna göre, kişilerin beynin hangi loblarını daha çok kullandıkları, onların özelliklerini algılamamızda etkili oluyor. Bu gruptaki kategorileri Güler renkleri kullanarak tanımlıyor. İlk grupta, beynin sol üst lobunu kullanan “mavi”ler yer alıyor. Adalet Güler’in tanımıyla “Maviler az konuşan bilgisayar tipli kişilerdir. Özellikle bayanların feminenlikten uzak, daha erkeksi giyinen, teknik kişiler olduğunu görüyoruz. Bu kişiler, mühendislik, muhasebe gibi alanlara uygun olan kişilerdir”. Dolayısıyla bu tanımdan, “mavi” olarak belirtilen adayları değerlendirirken, rakamlarla uğraşılması gereken, teknik ve analitik işlere daha uygun olacaklarını çıkarıyoruz.
Beynin sol alt lobunu ağırlıklı olan kişileri Güler, “yeşil”ler olarak tanımlıyor. Güler’e göre şirkete yönetici seçilmesi söz konusu ise, yeşillerin tercih edilmesi gerekiyor. Çünkü bu kişiler, problem odaklı ve garantili düşünme becerisine sahip oluyor. Doktorlar, hukukçular, siyasetle uğraşan kişilerin yeşillerden oluştuğunu savunan Güler, insan kaynakları profesyonellerinin de yeşil baskını olan kişilerden oluştuğunu belirtiyor.
Bir diğer grupta, beynin sağ üst köşesini kullanan “sarı” lar yer alıyor. Güler’e göre bu kişileri, marjinal, sıradanlıktan uzak tarzları ve “uçuk kaçık” giyimleri ile belirleyebiliyoruz. Bu kişiler genelde toplum normlarından uzak, aykırı ve sanatçı ruhlu kişiler olarak tanımlanıyor. Reklamcılık, sanatın dalları bu kişilerin mutlu olarak çalışacakları ve başarılı olacakları alanlar olarak belirtiliyor. Güler bu kategoriye Cem Yılmaz’ı örnek olarak gösteriyor. Ayrıca sarılar, diğer kategorilerde yer alan özelliklerle birleştiğinde bazı meslek gruplarında da başarılı olabiliyor. Örneğin, halkla ilişkilerde başarılı olan kişiler baskını sarı ve kırmızı olan kişiler olarak belirtilirken, bir şirkette vizyon ve markalaşmayı geliştirmek için kırmızı, sarı ve yeşilin birleşimi ekiplerle çalışılması gerektiği savunuluyor.
Son olarak “kırmızı”ları oluşturan grup, Güler’e göre beynin sağ alt lobunu baskın olarak kullanan kişilerden oluşuyor. Bunlar, duygusal düşünüp, duygusal davranarak dikkat çeken kişiler olarak tanımlanıyor. Türkiye toplumunun da ağırlıklı renginin kırmızı olduğunu belirten Güler, iyi eğitmenlerin, psikologların bu gruptan ve bu grubun yeşillerle birleştiği ekiplerden oluştuğunu açıklıyor. Güler’e göre “Türk toplumu hızla sevip, hızla vazgeçiyor”. Eğer insan kaynakları uzmanları, şirketlerinde ekip ruhu istiyorlarsa, kırmızıların ağırlıklı olduğu ekipler kurmaları gerekiyor.
Özetle Adalet Güler, bir şirketin başarılı olmasını her departmana doğru beyin lobunu kullanan kişilerin yerleştirilmesine bağlıyor. Güler “Şirketlerde hem mutlu hem de başarılı çalışanlar istiyorsak, adayların beyinlerinde en baskın kullandıkları lobunu bulmalı, ve kişileri buna uygun olan işlere yönlendirmeliyiz” diyor.
İşe alımda doğru insanı, mutlu olacağı işe yerleştirmek için belirlenmesi gereken bilinçaltı şifrelerinin 3. modülünde kalıplar, Adalet Güler’in deyimiyle “metaprogramlar” yer alıyor. Güler, metaprogramları kişilerin inançları, gelenekleri, örfleri, adetleri, kişilikleri gibi paradigmalarla açıklıyor. Güler’in metodolojisinde bilinçaltı şifrelerini açıklayan 19 tane kalıp bulunuyor.
Psikolog / Eğitmen Adalet Güler
13. Ulusal İnsan Yönetimi Kongresi
İnsan Kaynakları Yönetimi’nin her yönüyle tartışıldığı Peryön İnsan Kaynakları Kongresi’nin ilk gün seminerlerinden birinin konuşmacısı Pozitif Performans Enstitüsü’nden Psikolog Adalet Güler idi. Güler, Türkiye’de bireysel ve toplumsal gelişimin sağlanabilmesi için iki temel alanda kalkınmanın sağlanması gerektiğini savunarak konuşmasına başladı: Eğitim kurumları ve eğitmen kadrosunun gelişimi ve kurumsal insan kaynakları yönetiminin gelişimi.
Güler’e göre insanı anlamak ve insan ilişkilerinin dinamiklerini çözmek, hem kurumsal hem de bireysel gelişimin kilit unsurları olarak belirlenmektedir. Kurumlarda insan kaynağının doğru değerlendirilmesi ve doğru işe doğru insanın seçilmesi ise, kişilerin birey olarak istekleri ve ihtiyaçlarının belirlenmesi ile sağlanabilmektedir. İşe alımda kullanılan klasik ölçme ve değerlendirme yöntemlerine (testler, mülakatlar, değerlendirme merkezleri) eşdeğer bir metodolojiyi insan kaynakları profesyonelleri ile paylaşan Güler, kişilerin, şirketlerin ve ulusların bilinçaltı şifrelerinin belirlenmesi ile kişisel ve kurumsal başarıya ulaşılabileceğini belirtti.
Bu metodolojinin özünde her bireyin, her kurumun ve her ulusun birer bilinçaltı şifresi olması yatmaktadır. İnsan kaynakları çalışanlarının da dolayısıyla, önce ulusun sonra çalıştıkları kurumun son olarak da mülakat yaptıkları kişinin bilinçaltı şifresini anlaması gerekmektedir. Peki bilinçaltı şifresi nedir?
Güler’e göre, ilk karşılaşmada karşımızdaki insanı 5 duyumuzla inceliyoruz. Bu duyular 3 temel algı sisteminde toplanıyor ve karşımızdaki kişi ile ilgili bir fikir edinmemizi sağlıyor. Bu sistemlerden ilki olan görsel sistemde kişinin nasıl göründüğü, ne giydiği gibi unsurlar, yargılarımızı yönlendiriyor. Bir diğer sistem olan işitsel sistemde, kişinin ne söylediği, nasıl söylediği, ses tonu gibi unsurlar önem kazanıyor. Son olarak karşımızdaki kişi ile ilgili hislerimiz ve duygularımız, bizi kişi hakkında bir karar vermeye yönlendiriyor. Bu uygulamayı işe alım mülakatları kapsamında açıklayan Güler, kişilerin birbirleri ile ilgili ilk bilinçaltı şifrelerini oluşturmalarını tülden bir perdeye benzetiyor. Her kişinin birbirini algılayışında kullandığı sistemler ve bunların ağırlıkları kişiden kişiye değiştiği için, mülakatta adaylar ile ilgili ilk yanılgı da burada başlamaktadır.
Mülakatlarda doğru işe doğru adayı yerleştirebilmek için ihtiyacımız olan şeyi adayla ilgili ilk bilinçaltı şifresini doğru belirlemek olarak açıklayan Güler’e göre, öncelikle karşımızdaki kişinin görsel mi, işitsel mi yoksa dokunsal mı olduğunu algılamamız gerekiyor. Peki, görselleri, işitselleri ve dokunsalları belirlemek nasıl mümkün olabilir? Adalet Güler, kişileri birbirinden ayıran bu algı sistemlerini şu şekilde tanımlıyor:
Görseller bir ortama girdiklerinde dikkat çekmeleri ile ayrılıyorlar. Görselleri, şık, bakımlı ve parlak kişiler olarak tanımlayan Güler, bu kişilerin hareketli, durağan olmayan işlerde başarılı olabileceklerini belirtiyor. Görseller konuşkan kişiler oldukları, hızlı hareket etmeyi ve dinamik ortamları sevdikleri için satış, pazarlama gibi alanlarda başarılı olma potansiyeli taşıyorlar. Güler’e göre bu tip çalışanların motive edilmeleri ve göze hitap eden, şık ortamlarda çalışmaları gerekiyor.
Dokunsallar ise mülakatın henüz başında koltuğa nasıl oturduğu ile bile ayırt edilebiliyor. Dokunsalları oturduğu yere yerleşmeyi seven, ağır nefes alıp veren ve uzun cümleler ile konuşmayı tercih eden kişiler olarak betimleyen Güler’e göre, dokunsallar masabaşı işlerde başarılı olma potansiyeli taşıyor. Kuralların ve iş tanımının net ve belirli olduğu işlerde ve takım çalışması gerektiren görevlerde severek çalışan dokunsallardan iyi yönetici adayları çıkıyor.
Güler son kategori olan işitsellerin Türkiye’de pek bulunmadığını savunurken, Türkiye toplumunun ilk bilinçaltı şifresini %70 oranında dokunsal olarak tanımladı. Bunun sonucu olarak da bir İnsan Kaynakları çalışanının bir mülakatta karşısına gelecek adayların dokunsal olma ihtimali yüksek olarak karşımıza çıkıyor.
Kişilerin bilinçaltı şifrelerinin çıkarılmasında ikinci modülü Güler beyin loblarının fonksiyonları ile açıkladı. Buna göre, kişilerin beynin hangi loblarını daha çok kullandıkları, onların özelliklerini algılamamızda etkili oluyor. Bu gruptaki kategorileri Güler renkleri kullanarak tanımlıyor. İlk grupta, beynin sol üst lobunu kullanan “mavi”ler yer alıyor. Adalet Güler’in tanımıyla “Maviler az konuşan bilgisayar tipli kişilerdir. Özellikle bayanların feminenlikten uzak, daha erkeksi giyinen, teknik kişiler olduğunu görüyoruz. Bu kişiler, mühendislik, muhasebe gibi alanlara uygun olan kişilerdir”. Dolayısıyla bu tanımdan, “mavi” olarak belirtilen adayları değerlendirirken, rakamlarla uğraşılması gereken, teknik ve analitik işlere daha uygun olacaklarını çıkarıyoruz.
Beynin sol alt lobunu ağırlıklı olan kişileri Güler, “yeşil”ler olarak tanımlıyor. Güler’e göre şirkete yönetici seçilmesi söz konusu ise, yeşillerin tercih edilmesi gerekiyor. Çünkü bu kişiler, problem odaklı ve garantili düşünme becerisine sahip oluyor. Doktorlar, hukukçular, siyasetle uğraşan kişilerin yeşillerden oluştuğunu savunan Güler, insan kaynakları profesyonellerinin de yeşil baskını olan kişilerden oluştuğunu belirtiyor.
Bir diğer grupta, beynin sağ üst köşesini kullanan “sarı” lar yer alıyor. Güler’e göre bu kişileri, marjinal, sıradanlıktan uzak tarzları ve “uçuk kaçık” giyimleri ile belirleyebiliyoruz. Bu kişiler genelde toplum normlarından uzak, aykırı ve sanatçı ruhlu kişiler olarak tanımlanıyor. Reklamcılık, sanatın dalları bu kişilerin mutlu olarak çalışacakları ve başarılı olacakları alanlar olarak belirtiliyor. Güler bu kategoriye Cem Yılmaz’ı örnek olarak gösteriyor. Ayrıca sarılar, diğer kategorilerde yer alan özelliklerle birleştiğinde bazı meslek gruplarında da başarılı olabiliyor. Örneğin, halkla ilişkilerde başarılı olan kişiler baskını sarı ve kırmızı olan kişiler olarak belirtilirken, bir şirkette vizyon ve markalaşmayı geliştirmek için kırmızı, sarı ve yeşilin birleşimi ekiplerle çalışılması gerektiği savunuluyor.
Son olarak “kırmızı”ları oluşturan grup, Güler’e göre beynin sağ alt lobunu baskın olarak kullanan kişilerden oluşuyor. Bunlar, duygusal düşünüp, duygusal davranarak dikkat çeken kişiler olarak tanımlanıyor. Türkiye toplumunun da ağırlıklı renginin kırmızı olduğunu belirten Güler, iyi eğitmenlerin, psikologların bu gruptan ve bu grubun yeşillerle birleştiği ekiplerden oluştuğunu açıklıyor. Güler’e göre “Türk toplumu hızla sevip, hızla vazgeçiyor”. Eğer insan kaynakları uzmanları, şirketlerinde ekip ruhu istiyorlarsa, kırmızıların ağırlıklı olduğu ekipler kurmaları gerekiyor.
Özetle Adalet Güler, bir şirketin başarılı olmasını her departmana doğru beyin lobunu kullanan kişilerin yerleştirilmesine bağlıyor. Güler “Şirketlerde hem mutlu hem de başarılı çalışanlar istiyorsak, adayların beyinlerinde en baskın kullandıkları lobunu bulmalı, ve kişileri buna uygun olan işlere yönlendirmeliyiz” diyor.
İşe alımda doğru insanı, mutlu olacağı işe yerleştirmek için belirlenmesi gereken bilinçaltı şifrelerinin 3. modülünde kalıplar, Adalet Güler’in deyimiyle “metaprogramlar” yer alıyor. Güler, metaprogramları kişilerin inançları, gelenekleri, örfleri, adetleri, kişilikleri gibi paradigmalarla açıklıyor. Güler’in metodolojisinde bilinçaltı şifrelerini açıklayan 19 tane kalıp bulunuyor.