uyumsoft

Niye Şiir Olmasın!!!

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan heerdeem
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

FIRTINA

Düşük yoğunluğa dayanamayan sıvı
Gibi,bulaşıyordu güvertedeki herkese:
İsrailli karı-koca bedava iş tatilinde,
İranlı ana-kız, esmer güzeli, tesettürsüz
Mutluydular, bebekli Fransız çift gibi,
Ağızlarında sürekli sarı diş ve sigara
Çiğneyen, çiğneyen ve çiğnenen iki kaptan.
Ben Raşit, memnun oldum, ya siz?
Yahudi olan sarışın 'güzel' başbakandan
Haberli: Ben Raşit, türküm ve müslümanım
Basına ulaşmak istiyorum, Türk gençliği
Kaptan, ve deliyim, ve tedavi görüyorum ve
Doğruyum, çalışkanım. Yirmi yaşında
Düşük yoğunluğa dayanamayan her sıvı
Gibi, örtüyordu İranlı ana-kızın üstünü
Besmeleyi gösterirken dümende asılı.
Garip bir gündü, güneş bir gösteriyor gül
Yüzünü mavi denize, kızartıyordu donmuş
Yanaklarımızı, Ben Raşit, memnun oldum
Bir asıyordu suratını bizler gibi
Falezlerin üstünde tepinen kentin
Suratsızlığına öykünerek: Ben Raşit,
Gezintide bile ayakları çekmiyordu işte
Bunca ağırlığı, gülümsemek ve temizlemek
Dünyayı, fobisiydi: Dünya bir tekne, yoktu
Gidecek "başka bir dünya, başka bir ülke
Başka bir kent": Ben Raşit, kız kardeşimi
Korurum ama en büyük hırsızdır bacılar,
Ben müslümanım sen yahudi, oku bakalım
Kulhüvallahiyi, kül uçmasın denize, kül
Yutmam, kül uçmasın aklımdan. Garip
Bir gündü işte, öylesine, dedim ya
G. Aslan II teknesinde fırtınada sallanan
Ülkesini arıyordu o gün biraz herkes.
Onu uzun yıllar önce bulan kaptan
Ucuz turistik andaçla asmıştı aynaya:
"Yorgunum, beni bekleme kaptan,
Seyir defterini başkası yazsın.
Çınarlı kubbeli mavi bir liman
Beni o limana çıkaramazsın."
N.Hikmet R., diye okudu Raşit, ben Raşit.

Ali Cengizkan
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

HAYAT BAHÇESİ

Bahçe tarumar. Ama gözler önüne serilen
Görüntünün sesi mi olmalı sözler? Serçe
Cıvıltıları, çan sesleri, at pislikleri,
Rüzgârın kuru yapraklarda bıraktığı
Hışırtı yapışıyor sanki yirmi yıldır
Kullanılmayan bahçeye, babanın ölümüyle.
Toplumsal arkeoloji mi ırgalayan beni
Tahrik eden, edilen bir leş kargası gibi?
Meraklıyım. Budanmamış güller çılgın
Palmiyelerin kuru dallarının altında,
Kendiliğinden ölen çiçekleri toplanmamış
Zakkumun. Gübre ve çürüyüş. Tohumdaki ev
Kale gibi gözlüyor şimdiki ve geçmişteki
Yaşantıyı: Kız ve erkek çocuklar burada
Denge buldular nilüfer yapraklarında, çember
Çevirmişti büyükler havuzda, sonra fırladı
Resimden haylaz damat ve gelinler. Ama
Onlar bir kez kapıdan girdiler mi
İçeri, gözleri parlardı babanın, ayrıldılar mı
Bir kaptan bakışını giyer, şapkasını geçirir
Sözüne, kimse evde durmak istemezdi
Tanışmamak için gözü dönmüş yalnızlıkla.
Oysa ölümün görevi ne, gelir padişah
Tekillik. Tek, sonra birden aynı
Merdiven basamakları, aynı işçilik, aynı
Anlamı bulunca evin biçeminde, dünya
Ne kadar acı dolu, herkesin kendi
Kefesine uygun dağılan. Acı aynı,
Zevk de, ama kefen ne kadar geniş
İse, ağırlığın ne kadar fazla ise
O kadar götürüyorsun işte öteye.

Ali Cengizkan
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

HAYDARPAŞA BURASI

Kaç kere yanaştın bu minyatür iskeleye
Kaç kere bağlandın ve çözüldün, saçlarınla
Kaç kere lastiklerin ezildi, palamarın koptu
Kaç kere düdük çaldın, bir çocuk istedi diye
Kaç kere öptün o kızı, dudağının üstünden
Kaç kere sarıydı içerisi, sıcak ve rahat
Kaç kere çarptı yüzüne o tuzlu yağmur
Kaç kere yanaştın, eli yanağında sandın
Kaç kere sarsıldın, bir karanfil elinde.

Kaç kere yaşadın, duydun ve eskidin
Kaç kere merdivenlerden indin, Glasgow 1859.

İskeledeyim; atlarken gördüm yeşil denizi
Her yan yeşil, yine de kimlik denetimi.

Ali Cengizkan
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK

Taş düştüğü yerde kaya
Taş düştüğü yerde gömülür bir boşluğa
Hey nöbetçi, bu kör karanlığa
Dokun, yansın ellerin, yansın ellerin.

Ellerinden dudağına ve ağzına taşan o meyve
Kırların ürperişi gibi gözlerinden her an geçen istek
Gidiyorsan gidersin, odalar geride kalır
Bırak şu ellerini, menekşeleri, ölümü; bırakırsın.

Ölüm babamdı ceplerinden hergün birşey çıkan
Küçük bir gönye, gül kapçıkları
Paçalarında biriken çamur kalıpları
İki ayakkabıydı kapımızın önüne konan.

Aç avcunu, kayalıklara çarpan dalgalardan
Ne kaldı işte buruşuk yanaklardan
Hırsın, kösnünün, acının kestiği acılardan
Suyla kesildi gitti dudağın kenarındaki tuz.

Tuzun ve tozun kesiştiği yerdesin, sözün kırıldığı duvar
Yansıtır kimlerin kaldığını iki ateş arasında
Bir otelin pervazları kanar ve isiyle
Gökmedrese kapısında güzelim bir nakış daha.

Bakış ve dokunuş, o tılsımlı kuş, nereye gitti
Nerde bitti kalemin yazdığı düş, dumanın
Boğduğu gülüş, iki gözüm
İki gözüm, sözüm bitti.

Vatikan'da Roma'ya bakarak çırpınan ve bağıran körü
Sıvas'ta minareden seyreden sağır duyar,
Yine de dünya aynasına bakıyorum, iki gözüm
İki gözüm, çıkartamadım yüzümü...

Yanakları eğitim yanığı askerin avcundasın, Metin abi
Yönün neresi, sağ yanındaysan söz ve kösnü
Sol yanındaysan yine söz ve kösnü
Eksik olmayacak, eksik olma, belleğimizden.

Ali Cengizkan
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

IAN ANDERSON İÇİN PRELÜD

Bir aşkı şiddetlendirmek olabilir mi
Bir sesi, bir bakışı, bir sarılışı
Ayaklarımız yerdeyken ama, suda
Ya da salda gidiyoruz ırmak ağzına
Ağız dediysek o da bir çağrışım, içinde
Hurma kokusu bir dil taşıyan, gökdil
Gözlerinin renginde bulutlar gibi
Durmadan yer değiştiren, ama yürek
Bulur ya diğer yüreğin atışını, hızla
Kırk yıl, kırk yıl sonra döndüğünde
Çocukluğunun kentine, ayak nasıl
Bulursa kendi yolunu, kuru dere yatakları
Yasemin kokusuyla bulayıp alnını, aynı
Rengin peşine takılırsa, keşfedememişti
O an'a kadar onun o olduğunu, güzelleme
Varlığını kaldırsın yataktan, sabah
Serinliğinde ıslak verandada, çıplak
Bedenden taşan ısıyı emdirsin taşlara,
Tiz ve ince bir anı gibi akıyorsa da yaşam
Neden peşinden gideriz adımlarımızın
İzlerimizin, bizi önümüzde takip eden?


Önümüzde takip eder adımlarımız bizi
Flütünün ezgisi gibi ve çaldığında kavallı
Ne zor, ne zor büyüsünden kurtulmak
Bir aşkın, bir aşkın, bir aşkı anar gibi
Peşpeşe taşlar, dokunuşlar, oynak bir kızın
Topuğu kaldırıma basan, tozlu, sevgili
Geceleri göğsümüzde seken, göğüsleri
Basma entari altında iki tomur, baharat
Küpesi gibi zümrüt gözleri, çıplak
Bedenimize dikilir, kuru otlar arasında kendi
Aranışını gerçekleştirir, inşaat tahtası oyun
Dansederken, kendi parçalarını tutacak çiviyle
Anılarını pekiştiren, anıların ve acıların çivisi
Şimdi senin ezgin nasıl da iyileştirir
Yarayı, bazen takılıp ardına imamla rahibin
Kendi çarmıhını taşıyan bir mesen: Ey
Halk, siz dilencilerim Koparıp parçalarımı
Ruhumdan, sadakamı sunuyorum size, işte
Sizi öldürecek küçük ezgi, minik nota, arsız
Motifi tüm bir yaşam bestesinin: Aşk

Ali Cengizkan
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

PÜSKÜRTME

Herşey yerli yerindeydi, masalar, sandalyeler
tabldot tepsileri, tabaklarda yemekler
Tütüyordu hâlâ. Kabukları soyulmuş bir portakal
Duruyordu orda, üstünde bir kızın parmaklarının sıcaklığı
yanında yarım bardak su
havada gülüşmeler, çatal bıçak sesleri...

Herşey yerli yerindeydi, ve kuşkusuz onlar da
Toplamışlardı işlerine gelenleri ve gelmeyenleri,
afişleri, pankartları, duvar gastelerini
kırık camları, kurşun kovanlarını, sopaları
kanlı bir ayakkabı tekini
gözleri yuvalarından fırlayan gasteciyi.

Herşey yerli yerindeydi, öğrenciler yemekhaneye döndüklerinde.

Ali Cengizkan
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

RESİM VE BEHÇET

Bir resmin düşündürdükleri çoğunlukla daha büyüktür re-
simden çünkü pembe yanaklı oğlan var mıdır yok mudur, güçlü
ve pazulu tanrının yanında gıcırdayan bir kapı gibi duran baba
belki kızıyordur karısının sırıtmasına ve kızgınlık, gönüllü bir
esnaf gibi kendini durmadan ucuzlatıyordur.

Bir resmin düşündürdükleri taşar çerçeveden, altındaki sehpaya
akar yapışarak gönlün çekmecelerine, mineli tutmaçlara, sabun
kokan kağıtların altına, sarartarak o kağıtları ne sandınız, naf-
talin kokularını sindirerek içine, ben o zamanlar resimlerin için-
deydim ne sandınız, benim de akardı gönlüm başkalarının res-
mine, benim de dökülürdü saçlarım başkalarının göğüslerine ne
sandınız ve çekmeceler açılırdı gönüllerle birlikte.

Bir resmin düşündürdükleri farklıdır bir fotoğrafın dü-
şündürdüklerinden, çünkü fotoğraf gerçeği vererek (sahi gerçek
neydi, ne sandık) düşündürdükten sonra başladığından düş-
lendirmeye, daha verimlidir zihnin toprağında, suyla yürüyen
Erzincan'dır, suyla konuşan Amasya; höyükle apse yapan Gor-
dion'dur, çağıl koşan Kalkedonya, boncuk boncuk mozaik ter-
leyen Antiokya, uzak duran Ancyra.

Bir resmin düşündürdükleri farklıdır bir resimden, şu söy-
lediğim sözden, o resmin fotoğrafından,yaşayan tenden...

Örneğin Behçet'ten...

Ali Cengizkan
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

SEKİZ HAZİRAN

Ertuğrul için

Bugün yine bir arkadaşı vurdular,
Gözlerimle gördüm,---------------- ------------.
--------------- --------- --------- ------------
Kulaklarımla duydum, onlar emir verdi,
Bugün yine bir fidana kıydılar.

Yapılan aramada ele geçen silahlar,
Otuziki adet normal menzilli kitap.
Çiçeklerimi sulayın, begonyalarım diri.
Şiirler, sayfalar dolusu şarkılar,
------------- ---------- yetecek miktarda.


--------------- -------- --------- -----------,
Çiçeklerimi yemeyin, sapıtmış biri.

Ali Cengizkan
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

SENLERE

Yitik adalardan uçurdum son uçurtmamı.
Güllerin kırmızısı, tek olsun, bir de beyaz,
Niye papatya getirmezler anlamam.
Son bir kokladım memleketin dağlarını,
Kalmak istesem de artık kalamam.
Son kez seviştiğim kırlarda o yaz
İstesen de yapamam, isteme unutmamı.

İstesen de yapamam, isteme unutmamı.
Kırkbeş mi, bir gül daha, elli olsun,
Bu yıl güller biraz daha pahalı.
Kalmak istesem de artık kalamam,
Düşün, bir yıl olmuştu onu tanıyalı
Şimdi olurolmaz gözlerim dolsun,
Kırlarda papatyalar ondan son bir anı.

Gözlerini hatırladım, bal rengi, elâ,
Yok sana demedim, eğreltiden koyma.
Düşündükçe yüreğim ateş parçası
Şimdi olurolmaz gözlerim dolsun.
Saygı duruşu, sonra makinalı tarakası.
Süsleme, şöyle basit bir paket olsun.
Kolumda ağırlığın barut kokuyor hâlâ.

Kızıl bayrakla rengârenk bir mayıs alanı.
Bu yollar tıklım tıklım, gür sesimiz havada
"Günlerin getirdiği baskı, zulüm ve kan"
Saygı duruşu, sonra makinalı tarakası
Anımsadığım kollarımda çırpınan can
Dörtbiryanımız canlar, biz bayrakla ortada
Kızıl çiçeklerle kıpkızıl bir mayıs alanı.

"Teyzeciğim, geride kalanlar sağ olsun."
Yüreğimiz senin yanında, toprakta.
Son dem bakış, gözlerin kıvılcımlı,
Kalmak istesem de artık kalamam,
İstesem de yapamam, isteme unutmamı,
Yüreğimiz filizlendi,yumruğumuz havada,
Canların hesabını soracağız, and olsun.

Ali Cengizkan
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

SOLFASOL OTOBÜSÜ

Haydi gel, bir kere daha deniyelim,
Mutluluk hakkını kaptırma başkasına.
Solfasol otobüsüne binelim sıkışıktır,
Yakın olmanı istiyorum bana.
Asu gel, bir kere daha deniyelim.

Bu otobüs en kalabalık, en coşkunu,
Yollarda hemen her gün kaza,
Ama olsun, biz yine ona binelim.
Şöyle geç, hem biraz daha sokul,
Duymak isterim o kızoğlan kokunu.

Senin ellerin ne küçükmüş ki,
Tuttuğun bir ölü gövde olmasın.
Derin nefes al, geleceği düşün.
Bilincini sık, yaşlar dolmasın,
Senin gözlerin ne büyükmüş ki.

Asu gel, bir kere daha deniyelim.
Asu gel, solfasol otobüsüne binelim.

Ali Cengizkan
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

SÖYLE GÖKYÜZÜ

Acıyı kim neyler
Neyler kasabayı şehirli düşünceler,
Acı, yığından bir tel çeker gibi
Kayıp gider götürerek kendi nedenlerini.

Aşktır, acıyı kim neyler
Peçe altında gezer sevişerekten,
Ben çok gördüm çok gezdim çok sevdim
Gönlümde sen olan kuyuyu bildim.

Gönlünde kuyuyla acıyı kim neyler
Süzersin acıyı gövdende bırakarak,
Tortu atılmaz, yanık onmaz, toz yunmaz
Çıkrık çalışır bir eğlentiyle.

Kuyu kalır çölde bir olanak olarak
Yer altı sularını birleştirir gibi
Acı, katmandan katmana kuyudan kuyuya
Gelenek olur ve alışkanlık yaratır.

Çıkrığın gıcırtısı müzik gibi inler
Kova deliktir lafolsun diye işte,
Eskil bakışların tirşesi yeter
Aşktır, söyle, acıyı kim neyler?

Ali Cengizkan
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

TAŞ DA ÇÜRÜR

Böyle dedi kaya mezarını temizleyen Rüstem Usta.

Taş da çürür.

İncir kokuşlu dar sokakları aştınsa, görmüşsündür
Kıyıda, küçük bir çocuk taş atıyor suya

Taş da çürür.

Eğil biraz, paslanmış kıyı babasına tutunarak sark
Suyla rıhtımın birleştiği yerlere bak

Taş da çürür.

Kumsalda, çam tahtasını astarlıyor sandalcı baba
Çocuk büyümüş; yüzmeyi biliyor, denizle oynamasını da
Yüreğim çürümez; gözyaşları işlemez, kurşunlarınız da

Taş çürüsün.

Ali Cengizkan
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YAŞAMAK GİBİ

-C.A. Kansu'nun anısına-

Küçük şeyleri sevmeliyim,
Dedem Ceyhun öğütledi.

Çolak amcamın demlediği
Bergamut tütsülü çayları,
Zından demirlerinde akşam
Karanlığı gözaltında tutanı,

Ay çevrende dinlenirken
Sürmeli kızımın bakışını,
Dışarda elleri bahar,
İçerde deli eden âşıkları,

Simit yemeyi yürürken,
Sevdiğimi sokakta öpmeyi,
Bir çiçek duruşunda dimdik
Kavgada ön safta gitmeyi,

Tıkız bebeleri kucaklarken
Doksanlık ninemce ağlamayı,
Gülü, reyhanı, nergisi,
Bir de maddeci diyalektiği,

Küçük şeyleri seviyorum,
Dedem Ceyhun yol gösterdi.
Son ıpıl bakışında gördüm,
Dedem ölümü de sevdi.

Ali Cengizkan
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YÜRÜMEK

Aşk da gelir peşimize, biz yürüyüp gideriz
Kumsalın en ince yerlerine basarak

Çünkü hep eklemlerdedir işimiz: sevgi ve nefret,
dostluk ve düşmanlık dayanmak ve
çözülmek.
Dayanırız denizdeki konserve kutusuna,
karpuz kabuklarına, fabrika artıklarına.
Dayanırız falakaya, elektriğe, su işkencesine.
Çünkü ilerde okyanus vardır, bir büyük, bir
geniş, bir ferah.
Ondandır ki goncayı sevişimiz tazeliğine değil
açışına).

Aşk da gelir peşimize, biz yürüyüp gideriz
Kumsalın en ince yerlerine basarak
Kanatarak ayak izlerimizi

(Çünkü kanla kazanılmıştır herşey:
bir çocuğun gülüşü,
akşamları kaşıkladığımız bir tas çorba.
sevgili dudaklara kondurulan bir küçük,
bir küçücük öpücük,
başını güneşe tuttuğumuz oğullarımız,
sevgililerimiz,
Çünkü kanla kazanılmıştır herşey
ve kanla, yitirilir).

Aşk da gelir peşimize, biz yürüyüp gideriz
Kumsalın en ince yerlerine basarak
Kanatarak ayak izlerimizi
Aşk da girer içimize, biz yürüyüp gideriz

Ali Cengizkan
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

68 KIŞIYDI ANKARA'DA

seni öptüğüm sokakta mı
kaldı o yağmur, o rüzgar

duvarların ardı karanlıktı üşütürdü
soluğumuzla ısıtırdık ıssızlığı

ve biz aşıktık o yüzden aşkla
katılırdık işçilerin direnişine

ahmed arif'i arardık ulus'ta
hasan hüseyin içerdeydi

bulvarda şiir okur, sokaklara sığınırdık
parklara usulca kar yağardı

aklımızdan geçmezdi
kırılan bir dal, susuz kalan bir ağaç olmak

bir gün ölecektik iki güzel
kırmızı gül açacaktı toprağımızda

seni öptüğüm sokakta
ne o yağmur kaldı, ne o rüzgar

AHMET UYSAL
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

DÖRTLÜKLER..

Geceyi aldattım suç ortağı
arıyorum kendime
Geçen ömrümü aldattım aşklar
kapatmadı yaramı
Bir çocuk ağlıyordu içimde
yaz yağmuru sandım
Ah, yaşlanarak mı silsem onun
ıslak yanağını

Uzun koşu bitti yarısını bile
geçemedim çölümün
Deli dikenli kaktüsün tutamadım
yasak yemişini
Yenildim bu kuşatmada da uzun
mızrağım kırıldı
Yere düşürdüm aşk burcundan
simgesini üçgenimin

AHMET UYSAL
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

EVVEL ZAMAN ŞAİRLERİ

NECATİGİL
Sokaktan eve taşırdı
İncecik kırgın bir aşkı

EDİP CANSEVER
Mendilinde kan sesleri
De bıraktı Edip Abi

TURGUT UYAR
En güzel ona uyardı
Büyük Saat, erken durdu
Kayayı Delen İncir'in
Yurduydu onun da yurdu

CEMAL SÜREYYA
Çiçek dolu şapkasıyla
Hep güvertede oturdu
Ölümünden sonra bile
Cıgarası yandı durdu

CAHİT KÜLEBİ
Mavi bir türkü söyledi
Bergüzâr oldu Külebi

NÂZIM
Yeryüzüne bir kez gelir
Adı Nâzım olan şiir

AHMET UYSAL
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

GECE SÖZLERİ

Geceyle dinlemeli genişleyen
Bir ağacın gövdesini

Üzerine yıldız sererken
Su vermeli gülün toprağına

Şiir geceyi sever çünkü
Aşk geceyle açıklar kimliğini

Eski bir ırmak yatağında
Yeni bir serüvendir gece

Ve bir kadın sevilmeyi bekler
Gecenin en ince yerinde

AHMET UYSAL
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

GECE TANIMLARI/ 2

bir kadın tenidir gece
ay ışığında soyunan
benim için mi gizlice
gelir denizin koynundan

suyla rüzgârla öpüşür
onun ıslak ürpertisi
açık kalsa üstü üşür
kayınca şiir örtüsü

AHMET UYSAL
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

GÜZ GÖMLEĞİ

Güz gömleği giydi şiir
Hüzün sanıyor görenler
Açık kalmış bir düğmesi
Ki rüzgâr girsin diyedir

Cebinde yağmur kokusu
Bir tutam kurutulmuş ot
Yeni bir imge arıyor
Onunla, ince akan su

Bir kadın eli değmiştir
Belki de yıllar öncesi
Saklar durur unutamaz
O gömleği giydi şiir

AHMET UYSAL
 
Üst