uyumsoft

Niye Şiir Olmasın!!!

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan heerdeem
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

GEOMETRİ

Şiirlerimden 45 derece uzağım şu anda
Görevli memura hakaretten yargılanmam zor
Adam, kabuğuma birkaç düzaçı çiz
Bütün boş şişeler üstüme geliyor

Hafta sonu geceleri bana "yamuk" atıyor

Kenarları ateşle çevrelenmiş bir üçgen midir
Beni boğan herşey ve devletlü yalnızlığım
Hiyerarşik tören sıralarında durup kendime baktım
Anladım, her pazarın bir pazartesisi vardır

Defterde bir "pi sayısı" kadar yer bulamadım

Simetrik kadınlara daldım bir ara, üzüldüm
Sevişmenin karakökünü aldım, işlem sonuç vermedi
İkigen hayatlarıma sığınıp büzüldüm
Üşüdüm de... meyhaneciler kocaman rakamlar yazdı

En son problemdim, kendimi çözdüm...

AHMET ERHAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

GECE

Ay bu gece ne büyük, ne büyük anne
Deniz gümüş gümüş, ağaçlar sereserpe
Uyudum uyandım, sağıma soluma döndüm
Bir balık sıçradı sularda, duydum
İki uçurum gibi derinleşti gözlerim
Ben onları yıldızlarla, yakamozla doldurdum.

Ay bu gece ne büyük, ne büyük anne
Denizi bir halı gibi işledi yalım yalım
Sabaha hepsini sökecek, tezgahı güne
Bırakıp gidecek -ay yorgun işçisi doğanın
Güneş sürdürecek o yorgunluğu kendince.

AHMET ERHAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

FİLE BEKÇİSİ

Cunda'da bir yaz masalında
Kendimi rakıyla aldattım
Geceden rüzgarı çekip aldım
Yenildiğim bütün masallarda
Üşüdüm çevreme gülücükler saçtım

Bir yalnızlık karyolasına
Ölümden söz eden gazetelere
sarındım

Ben niye böyleyim, ey Dilara
kendimden çok uzak köprüleri yaktım
Oysa karım ve oğlum yanı başımda
Evime bir file bile dolduramadım
Özür diliyorum şimdi önüme kim çıksa
Bir yalnızlık sayfasında
Kendi ellerimi tutup ağladım...

AHMET ERHAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ERTELEME

Ben yenildim, öyleyken de saçlarım uzarmış
..anladım
Hayatım ve tırnaklarım
Bir cenin umuduna aldandım
Yalnızım sapına kadar...ya erenler
Hüznümün alnımda münhal bir arsası var
Ölüm iki parsel...hayata kandım

Ben yenildim, böyleyim,tüyübitmedik ölüm
Ardımdan konuşur ve bankadaki hesabıma
..göz diker
Ben yenildim, 60 x 1,72 olarak yere serildim
İpim yok, ilacım eski...intiharı erteledim.

AHMET ERHAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ELMA ARMUT OYUNU

Oturuyorum günlerdir bir gökçekiminde
Sokaklara çıksam uçarı ruhum radarlara
yakalanacak
Öbürü gidip okul-aile birliklerine yazılacak
Yüzümün sağ yanını katlayıp sol yanına vursam
Sanki aynalar mı gücenecek
Katladım gidiyorum işte.

Elma da desen armut da desen ben çıkmam
Ben çıkmam saklanırım böyle.

AHMET ERHAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

DOĞAN

Kuytu, karanlık
bir yolda
yürürken ben,
cırcır böceği
tekdüze bir şarkı tutturuyor.
Salyangoz
kırların serserisi
evi sırtında
bir yerlere gidiyor.
Sarhoş bir kırlangıç
Toprağın üzerinde
yalpalayarak
uçuyor...
Kuytu, karanlık
bir yolda
yürürken
ben.

AHMET ERHAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

DENİZ KIZI İÇİN ŞİİRLER

Seni, gülüşü gül olup da açan kız
Uzandığım her kapıdan yüzümü saran esinti
Seni, yürüyüşü yağmur, kokusu nergis
Seni turuncu düş, seni deniz mavisi...
Eksik kalmış tek sözcüğü uzun bir şiirin
Bir dalın açmamış o son tomurcuğu
Yüreğime selamsız sabahsız girdiğin
Belli, geçerek o dikensiz yolu

Seni, yaz günleri topraktan tüten buğu
O bir anlık, bir solukluk yağmurlardan sonra
Seni, sevincin yangını, acının külü
Gittin artık, bu şiirler kaldı bana

Gittin artık, ardında mavi bir tütsü
Saçarak, geniş ufuklarından sonsuzluğun
Ey kara sevdalarımın göçmen kuşu
Diyemem istesem de, seni unuttum...

AHMET ERHAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ÇÖZEMEDİĞİM BİR ŞEYLER VAR HAYATIMDA

Çözemediğim bir şeyler var hayatımda
Sualtı gibi derinlerde sessizce bekleyen
Dirensem, daha ne kadar direnebilirim artık
Nereye kadar gidebilirim, gitsem?

Aradığım nedir, o kentten bu kente?
Adressiz yaşamak da sıkar insanı gün gelir
Gider heyecanlar, istekler, gülümseyişler
Yüreğimdeki denizin suları birden çekilir.

Özleyip de vardığım her yerden, hemen kaçsam diyorum
Ne aradığımı biliyorum, ne bulduğumu
Bilmem neresinde yanıldım ben bu hayatın?
Yüreğimi kabartan o sevinç, şimdi sonsuz bir acı oldu.

Taşlar yığılmış önüne en güzel, en anlamlı duyguların
Uçsuz bucaksız bir tüneldeyim ve her yanım karanlık
Koluma giriyor bazı adamlar, bir şeyler söylüyorlar
Kalıplaşmış, sıkıntı verici, güdük.

Oysa acı diye bir şey var bu dünyada
Ölüm var -ki yüreğimde bu boşluğu yaratan birazda odur.

Yanıbaşımda ölüp gitti dostlarım, ben bakakaldım
Gözyaşlarının da bir yerlere gömüldüğü görülmüş müdür?

Çözemediğim bir şeyler var hayatımda
Sanki ilk benim duyduğum garip, anlatılmaz duygular
Sürse daha ne kadar sürer bu, bilmiyorum
Ölümü ve hayatı yanyana düşünmesini ne zaman öğrenir çocuklar?

AHMET ERHAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ÇERÇİ

İncik boncuk satarım köylülere-işim bu
Atım yorulmassa yorulmam- ekmek parası
Yağmuru sırtıma döker giderim-ıslak
Güneşi tepemde yakar yürürüm-sıcak
El değmemiş ipliklerim, patiskalarım var
Köy kızları! Köy kızları! Köy kızları!

Kahveye oturur bir çay içerim-yaşlılık
Kağıt oynayasım gelir, hal hatır sorasım
Niyedir içimdeki bu soğuk taş, bu yanlızlık?
Açılmamış sandıklarım, yaşanmamış günlerim var
Silme acı, silme keder, silme yorgunluk!

İncik boncuk satarım köylülere-işim bu
Tarlaların kıyısından geçerim salına salına
Çalışan insanlar görürüm, arılar gibi
Çoluk çocuk güneş altında çiçek çiçek
Açmış gibi olurum, kıpır kıpır rüzgarda
Bağırasım gelir, sesimi onlara duyurasım:
Leblebi çekirdek! horoz şekeri! susamlı helva!

AHMET ERHAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

CİHANGİR MİYAVLAMASI

Zaman: durmuş gibi
Cihangir'de pazar günü şaşkınım
Olmayan uykumu bölüyor bir akordeon sesi
Bir çocuk ufacık sarı saçlı
Eminim kara gözlüdür görünmüyor uzaktan gözleri
Görünmüyor ki
Sokak derin uykularda duyulmuş şey değil
Cihangir'de geldiğim günden beri
Gurbetliğimden beri
Son travesti son bira şişesini yere çaldığından bu yana
Kaç saat duymadım
Birşeyler okuyordum kırıntısız, yankısız
Unuttum
Güzel marmara ve yeşil elma sabah sabah
Olmaz ki
Olmaz ki böyle bir ülkede böyle
Camlı bir bomba gibi bir martı pencereme çarptı
Korktum
Ve artık herşeyden korkuyorum
Gurbette ve kanlı bıçaklı tutkun
Bu nasıl iş bu Cihangir her damarı bir sokak
Bir sokak
Baktıkça gözlerim kanıyor
Kana kana bakıyorum

Zaman: geçmek bilmiyor
Yalnızlığa alışkınım sessizliğe değil
Pazar günlerinden nefret ederim bu yüzden
Bakkal açılmaz çöpçüler bağırmaz bu nasıl cihangir
Güzel Marmara ve yeşil elma
Bulunmaz ki sabah sabah

Ellerin sarsak

Gözlerimdeki çapak sanki bütün sokağı örttü görünmüyor
Hiçbir şey görünmüyor
Yalnız ve soğuk yatağım
Boşlukta süzülüp alçalıyor
Gidip uyumaya kalksam ne olacak

Ne olacak

Zaman: her yerde kedi kuyrukları vardı
Yürümeye korkardım buz üstünde gibi
Basmaya korkardım şimdi nerdeler
Elinin körü ne biçim sabah bu ne biçim pazar
De ki uyudum
Çalmayacak mı telefon kapımın zili
Ağzımda şarabın kekremsi tadı
Karnımda yüzlerce akreple uyusam onlar uyanacak
De ki bir arkadaşım geldi gidelim
Belgrad ormanında kros yapalım dedi- ben mi
Arnavutköyde balık tutalım dedi- ben mi
Önce içelim sonra içelim
Kaçmıyor ya şu istanbul dedikleri

Ah benim evcil kalbim
Artık "hayır" demeyi de öğrendi

Şimdi ne olacak

Bana hergün sokağa çıkma yasağı bana hergün o üç darbeden biri ne bilsin olağan üstü hallerin ta kendisiyim dokuz canlı bir kediyim sekizini yitirdim ne bilsin ayrıca burası cihangir
Kedi diktatörlüğü

Şimdi ne olacak

Kimseler bile gelmiyor bugün pazar
Yalnızlığın eşcinseli mi oluyor yani
Yani cinaslı kafiyeli pazar günleri ey
Sıkıldım şarabım bitti elmadan vaz geçtim uykum yok
Yok üstüne üstlük sigaram da azalıyor
Şimdi sahiden ne olacak
Ben bu kadar geveze değildim eskiden
Bir sıkımlık canım kaldı

Zaman: otobanındayım senin
Yürü ki bir şeyler dönmeye başlasın
Dünya mı olur artık ne olursa olur hayat
Hani İstanbul git git bitmez koca bir şehirdi
Ayağının turabı olayım yürü
Ayaklarımı bitiştirirek uzun uzun ölçtüm
Ve düşündüm ki meselem mi meselim mi tükendi

Neredeyse akşam olacak

Zaman: oydum da gözlerimi sana bıraktım
Yoksa tarihm iydi kanla biçilmişti kaftanım
Ben kaf dağında bir kaptan değilim
Ama bu çırpıntılı şarapsızlık ne olacak

Şimdi ne olacak

Yağmur yağıyor yağmasın
Volta atıyor martılar göğün dört duvarında
" Ne balık, ne de kuş" olabildiğim şu dünyada
Gurbetim bile yok beceremedim

Toprak

Uçaklardan korktum da ne oldu sanki
Onlardan önce çakılıp kaldım yere odama
Meyhanelere geniş mağazalara sayısız
yalnızlıklara ve pazar günlerine

Gömüleceğim bir gün sana toprak
Başımı yukarda tutmaya çalışarak
Ama olmayacak
Kefen param bile

Hep ağır ve aksak

Olmadı bile kanıma alkol düştü payıma küfür
Birer ziynet eşyası gibi şişelerim yığılı evde
Her şişenin dibinde ay parçası bir melek
Dans ediyordu iyi kıvırıyordu kaltak
Cihangir'de Cihangir'de özellikle
Ama neden cinlerim hep tepemde

Alçak

Gidip Neşet Ertaş dinlesene aklını kucağında saklıyarak
Balık görsen aklına rakı gelir önce
Ve bütün yollar bir gün hergün meyhanelere çıkacak

Cihangirde sabah hiç olmayacak

Alkolikler ve eşcinseller giremez yazar
Ev sahiplerinin kapılarında anlarlar kimsin
Nesin adamım buralar sana göre hiç olmayacak
Kalk gidelim çöpçüler süpürsün ıslak
Ve yorgun bedenimizi şarap ve elma kokan
Bedenimizi doktorlar serumla yıkasınlar
Akla sığmayacak halusinasyonlar ellerinde şişelerle
Hastanelerin ziyaretçi saatlerini beklesinler

Ölsem kimsenin umrunda olmayacak
Öyleyse beni alnımdan öpsene toprak

Hayat hiçbir şey değil şiir hiçbir şey değil
İki dirhem bir çekirdek ölüm bile
Hiçbir şey değil
Sokaklara atılmış ölüm
Nereye gitsem ardımdan seğirtir
Mendil satar cam siler ille de bıçak taşır
Ve tiner
Unutmaki sevgilim hayat
Karamsar bir şiirin ilk dizesidir

Peki şimdi ne olacak

Elma yok yok ki şarap
Birazdan tütünüm de tükenir
Ve türkiye'de şair olmak bu değildir
Neydi ki Türkiye'de şair olmak

Dünyaya dürbünle bakmak
Kız tavlamak sanatını masalara höykürmek mi
Salya sümük ağlamak

Ölüm oruçları

Ey bu ülkede
Artık ne sabah ne de akşam olacak

Üç çocuk daha öldü
Yatağında üç kere daha sırtını döndü halk

Elbette elma ve şarap
Elbette elma ve şarap

Üşüdüm üstümü örtsene toprak

AHMET ERHAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

CELLAT

Sanırım bitiyor artık
Bu serüven, bu yaşam
Eski bir dost kılığında
Ve dönüp bakmadan

Dört yönden, aynı anda
Vuruyor rüzgarlar
Böyle ayakta durabiliyorum ancak
Poyraz, lodos, karayel

Şiirler okuyorum
Yatağında uyuyan oğluma
O bir su damlası gibi
Gülüyor katılırcasına

Artık çok geç
Yağmurun izini sürmek için
Gençliğimin solduğu sokaklarda
Ağır ağır ip sıkıyor cellat
Uyanıyorum
Kendi elim boynumda...

AHMET ERHAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BÜTÜN GÜN AYNALARI

Yüzü gitgide suya dönüşen kadınım
Bir iğne, bir iplik kaldık şu dünyada
Ancak birbirleriyle bütünlenebilen..
Düşün ki, senin bütün adlarını söylesem
Doğa ayaklanır, koşarak gelir yanıma
yüzü gitgide suya dönüşen kadınım
Benzedik birbirine bakan iki aynaya

Yaşamak güzel, yaşamak güzel, yaşamak
Artıları, eksileri yitirsek de boyuna
Kör bir noktada durup ardımıza baksak
Sularda pul pul, toprakta tel tel
Çözülüp dağılsak ve ömür desek buna
Al yarısını, öbür yarısı bende kalsın
Öleceğin günü bana önceden haber ver
İçimdeki, dışımdaki saatleri kurdum
Yelkovanı kovalayan akrep gibi kaldım burada

Yüzü gitgide suya dönüşen kadınım
Bir gün bütün aynaları kırarsam şaşırma
Ben aklımı yitirdim yüreğimi buldum.

AHMET ERHAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BUZ ÜSTÜNDE YAZILAN ŞİİR

Buz üstüne yazmak isterdim
Bütün bu şiirleri
Üç beş gün öyle kalır
Sonra eriyip giderdi

Kaybolursa da ne çıkar
Yazılmış o kadar şiir ?
Onca acı, tedirginlik
Bir avuç su oluverir

Buz üstüne yazmak isterdim
Bütün bu şiirleri
Ya da denizin yaladığı
Bir kıyıya bırakmak...

Boğulup gitsin sesim
Uçsuz bucaksız bir koroda
Duyulmayacaksa silah sesleri
Girdiğimiz her sokakta

Çektiğimiz bunca acıyı
Varsın hiç bilmesin çocuklar
Barışa, kardeşliğe dair
Yarın nice şiir yazarlar

Buz üstüne yazmak isterdim
Bütün bu şiirleri
Ve sonra çekip gitmek
Dalgın bir cırcır böceği gibi.

AHMET ERHAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BULUŞMA

Hiçlik'te bulaşalım sevgilim, oturup konuşalım
Dört yanımız dizboyu insan
Yağmurdan bile usanalım
Yağmurla sevişirken

Bende inanmaların çağı geçti
Sende sanki ilkbahar
Bizimkisi karşıtların birliği
Böyle sevgili olunur herhal

Nihilist bir otobiyografi
Buldum iç cebime astım
Ben de bir kelimeyim ölümün dağarcığında
Türkiye benim yurdum

Hiçlik'te buluşalım, öpüşürken göz kırpalım
Başağrısı çekelim üç gün üç gece
Yalnızlığın sularını bulandıralım
Görünmesin bir şey geride

Ben ki boynumda süpürgeler taşırım
Ardımdan gelenler ırgalamaz
Hiçlik'te buluşalım ve konuşmayalım
Dünyaya çarpan yürek onmaz

Hızla yaşadım genç ölmedim
Bir koşuymuş yaşam geç anladım
Otuzu geçiyorken saate baktım
Ben yanlız bir adamım tırnaklarım uzamaz

Beni kimseler sevmez...

AHMET ERHAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BUGÜN DE ÖLMEDİM ANNE

Yüreğimi bir kalkan bilip sokaklara çıktım
Kahvelerde oturdum çocuklarla konuştum
Sıkıldım, dertlendim ,sevgilimle buluştum
Bu gün de ölmedim anne.

Kapalıydı kapılar,perdeler örtük
Silah sesleri uzakta boğuk boğuk
Bir yüzüm ayrılığa, bir yüzüm hayata dönük
Bu gün de ölmedim anne.

Üstüme bir silah doğruldu sandım
Rüzgar, beline dolandığında bir dalın
Korktum, güldüm, kendime kızdım
Bu gün de ölmedim anne.

Bana böylesi garip duygular
Bilmem niye gelir ,nereye gider?
Döndüm işte; acı, yüreğimden beynime sızar
Bu gün de ölmedim anne.

AHMET ERHAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BOKS

Havlu atıyor ardımdan dünya
Oysa şampiyonuyum yalnızlıkların
Bilahare aşkın, acının
Ve aklına gelen ne varsa

Ringte yapayalnız bir kaldım
Bomboş bir salonun uğultusu
Bütün hücrelerimden rüzgar sızıyor
Ve işte yenildiğimin anonsu.
-Mavi köşeyi kan tutuyor!

AHMET ERHAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BOĞULMAK

Boğulmak benim hünerimdir
Yağmurlara uzak o topraklarda
De ki öldü bu adam
Halk diktatörlüğünün birinci yılında

Boğulmak benim hünerimdir
Su geçirmez şemsiyeler gibi kollarımı açıp da
Yeni geldim, kurundum, şöyle ne oldum
O mel'un yalnızlığın çorak sayfasında

Kendimi koşuya saldığım bir mevsimdir
Yağmur beni kovalar, ben yüzümü yıkarım
Kirliyim, arınmam, üç beş kadeh atarım
Üstüne de bir cigara yakardım, ben adam olsam

Derin uçurumlara tutkun bir ağaç gibi

Boğulmak hüner midir ah, bir elimi tutsan.

AHMET ERHAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BLUES

Yağmurdan kaçarken taşa tutuldum
Dönüp bakamadım bile
Şimdi kendi içine yağan bir bulutum
Kağıtlar yeşeriyor toprak yerine

Saçlarımı uzattım, aynayı kırdım
Deri ceketimi çıkardım sandıktan
Cebimde 20 yıl önceki sevgilimin resmi
O mu büyüdü, ben mi yaşlandım?

Gümüş tabakamı, köstekli saatimi
Bir blues ritmiyle kullanıyorum
Her sabah yeniden uyansam da
Naftalinli bir gençlik bu yaşadığım

İpsiz ruhum, sarsak, serseri
Otobanlarda sırtında heybesiyle
Cafelerde tuborg bira ve patates cipsiyle
Durdun bir yerde, çağını bekliyorsun

AHMET ERHAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BİR SORU

Bir kekik kokusu tüter sabahın seherinde
Denizde bir balık kayar, bir yıldız solar gökte
Ve sabah türkü gibi yayılır
Salyangozların izleri uzar toprakta
Otların arasında gider kaybolur
Bir salyangoz kadar olamadım, der şair
Ayak izlerimi tutmayan topraklarda yürüdüm
Unutmasını bilen kadınları sevdim
Trenle geceyarısı geçilen kentleri..
Şimdi bir soru işareti gibi kaldım şu dünyada.
Dokunup yaprakların üstüne düşmüş çiylere
Uzanıp gölgesine bir portakal ağacının
Kulak vererek cırcırböceklerinin sesine
Bu şiiri uyku haliyle yazdım
Akdeniz bir çaydanlık gibi fokurduyordu az ötede
Biraz sonra kalkıp yüzümü yıkarım artık
Sonra bir kitap okurum, ya da çicekleri sularım.

AHMET ERHAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BİR RESİM OLARAK

Önceden bir tutam hüzündüm-işte nasıl bilirsen
Ayaklarımı savurur da sonra toplardım sokaklardan evlere
Akşam olurdu;eşiklerde durur boyası dökük kapıları aralardım
Aklımda binlerce kitap adı ve binlerce şiirle.

Eski püskü bir resim olarak kimliğimde taşıyorum
şimdi çocukluğu
Ceplerimde papatyaları unutmaktan sanık ellerim
Bir ırmağın kaynağında dinelip,denize kavuşmayı
düşlüyorum gün boyu
Kulaklarımda uğultusu motor seslerinin.

Göğün saçlarımla dalaştığını bilmesem ,buna bir ad verirdim
Sofrada beni bekleyenlere ağaçları gösterirdim ya da
Çiçekli masa örtüsüne aldanarak dönüverirdim
o kırlara
Vitrinlere cepleriyle bakan insanları görmesem,buna
bir ad verirdim
Aklım her gün sorularla sorularla uğunmasa
Belki de dünyayı bir anahtar deliğinden gözlemekle
yetinecektim

Önceden bir tutam hüzündüm-işte nasıl bilirsen
Ayaklarımı savurur da sonra toplardım sokaklardan evlere
Akşam olurdu;eşiklerde durur boyası dökük kapıları aralardım
Aklımda binlerce kitap adı ve binlerce şiirle...

AHMET ERHAN
 
Üst