uyumsoft

Niye Şiir Olmasın!!!

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan heerdeem
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

USULDAN TÜRKÜ

Yürüdüm usuldan bir sonbahar hüznüyle
Çocukların her akşamüstü ayrıldığı yere
Sararan yaprakların savrulduğu yere
Bir türlü buluşamadığımız o lacivert yere

Şuramda bir çiçek ordusuydu sevdan
Yürüdüm ağaçlı yoldan bir başıma
Bütün kuşlarını gökyüzüne uçuran
Ağaçlar düş kurmayı unutmuştu çoktan

Bir öndeyiş gibi okudum uçurumları
Denizi dağları bozkırı sevgilim
Ne de olsa ben buldum son kuşları
Kuş sürülerinden örülmüş bir kıyıda

Ey akşamsefasının tazelenen vakti
Bırakıp bir kitap gibi pencere önünde seni
Yürüdüm usuldan uyanmış yollarda
İçimde serseri ilişkilerin son izi

Suçlu bir eylül bozup gitti
Kimsesizliğimi acemiliğimi
Saçlarımı kestiler asi sesimi
Sesim bir suçsuzun sesinde şimdi

AHMET ADA
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ÜLKE

Akdeniz mavisi saklı koynunda
Ey gül yanığı güller ülkesi
Yoldaşlık etsem kanlı gömleğinin acılarına
Küllerle savrulan ay ışığında

Kanadı gümüş bir kuş olup da
Yaz kış demeden dolaşsam dereboylarını
Kırmızı bulutları, sulara dökülen
Gazel yaprağına yazsam çığlığını

Umut hilesiz karanfilse sorguda
Tutuklanmayı bekler kimimiz geceleri
Ey türküleri çiçek döken ülke
Yurtseverlerin, yiğit şairlerin nerde

Ey seher karanlığında açan çiçek
İnce ince yağışı yağmurun köklerine
Başını dik tut rüzgara karşı
Dayan diyedir düşmanın zincirine

O nazlı nilüferler yoksa da sularında
Ceylanlar iner göllerinin aynasına
Ne güne durursun seyirt haydi
Patlayan bahardır dal uçlarında

AHMET ADA
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

VEDA

içimdeki kırık dökük camdan kule
yıkıldı, sokak aralarında kar tozuttu,
geçtim bir daha bu yollardan
yüreğim kederle dolu

ah! elimde olsa toplardım yine
içimdeki cam kulenin parçalarını
yeniden kurardım özleyerek
incelik taşıyan sözcükleri

geçti, ah geçti aşk duraklardan
suya kar taneleri düşüyordu
ben bir otobüsteydim
camlar buğulanıp üşüyordu

AHMET ADA
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YAZIT

sen ey yeniden çiçek açan ağaç...
gökyüzünün mavisini dağıtan rüzgâr..
bunlar senin gözlerin ey yıkıcı sevgili

sen ey yırtıcı sevgili, ey yetinmezlik
gökyüzüne alıştık, suyu işledik
sevinmelik gönderdiler dünyayı geçtik

sen ey buğday denizi gözlü sevgili
güz öğlelerinden geçtik
elimizdeki file bağ-bahçe sevinci

sen ey dirim sabahları, yoksul kuşluk
sarımsak kokulu sokaklardan geçtik
kalktı korulardan yüzlerce üveyik

sen ey serzenişleri derin eski sevgili
eski ırmakları geçtik
kucağımızda bir güzel geyik

sen ey yüzyıldan arta kalan üzgün güzellik
sulara düşen nergis, gül ilahisi
kırık dökük ömrümüzü taşa işledik

AHMET ADA
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YAZ BAŞLANGICI İÇİN BİR AŞK EZGİSİ

Her şey bir başlangıçtı başaklar bile
Kırlar dağlar deniz kenarları
Denize inen sokakların kuşları.
Durup baktım yapraklar başlangıçtı
Sonra evler pencerelerinden fesleğen sarkıtan
Akşamüstünün buğusu, bugünün sonu
Kırgın bir kuşun denize doğru uçuşu
Başlangıçtı sevgimize biliyor musun

Vakit yoktu aşka nasıl bulmuştuk
Ertelenmiş bir başlangıçtı efsane kıldık
Leylak kokusu sızdıran evleri, sokakları
Geçip gitmiştik bir gülümseme bırakarak

Vakit yoktu açık denizleri özlemeye
Fesleğen sulamaya pencere önünde
Bir tenhalığı yaşamaktan bakışmaya bile
Şaşırdım doğrusu nasıl bulmuştuk aşkı
Her şey her zaman bir çığlıktı
Tenha bir istasyonda okuduğun
Bir suç işler gibi okuduğun öğlesonu

Her şey bir başlangıçtı sevgimize
Çılgın yaz çiçeklerine, yediveren güllere,
Kalbinin hızla akışı bile sevgilim.
Ah bir sevdaydı şurada çınlayan sesin
Geceyarıları beni umarsız bekleyişin,

Sanki bir çiçek sergisiydi karanlıkta gözlerin

AHMET ADA
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YAKSANA BİR SİGARA

Malta kahvesinde akşam oldu
İstanbul koktu çay, simit, mor menekşe
Yaksana bir sigara, aşksızlık öldürür adamı
Yaz nedir ki yoksa, yaralı bir aşk belki
Salınarak yürüyen öfkeli bir karanfil
Sevda belki yeşeren saksıdaki
Sokaklar gül yası, çocuklar ağlamaklı
Bir yağmur yağsa dağılır elbet bu sıkıntı
İşçi kahvesinde rüzgârsız akşam oldu

Yaksana bir sigara, işsizlik öldürür adamı
Çocuklar çiçekler vapur saatleri
Ayın kandili güzelim kardeşim
Ekmeğin buğusu suyun öyküsü
Aşka benziyordu aşka benziyordu

İşsiz umarsız birine akşam oldu
Aşklar bitti atlar denize indi
Deniz ki açıldık ay saatleriydi
Paylaşmak için balıkçıların mutsuzluğunu
Yaksana bir sigara, düzelirse aşkla düzelir dünya

Yalnız aşkla, paylaşılınca güzel olan

AHMET ADA
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

AV

ormanın kuytusunda vurulan geyik
hayvanlar acınla suskun
dallar yasınla eğik
boynuzlarında çizgilerinde gözlerinde
avcının söndüremediği iyilik

Bülent Ecevit
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BACH SONATI

ne ben sorayım seni
ne sen beni sor
soyunmuş seslerimiz tenden
boşlukta bir aşk örüyor

ses olmuş duygular
yaklaşır dalga dalga zamansız
kavuşsa da seslerimiz birbirine
biz kavuşamayız

ne kollarımız var saracak
ne öpecek dudaklar
ne görülecek yüzümüz var
ne görecek göz

biz aşk örüyoruz boşlukta
çizgiden soyut
zerreden öz

Bülent Ecevit
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

GÖÇMEN

Sevdiklerimin başında bir bilmediğim
Görmediğim özlemediğim özlediklerimin başında

Yurdum olmadan sıladayım
Kimsem ölmeden yasta
Yollarda gözlediğim ne
Mektuplarda beklediğim ne

Nereden sürmüşler beni buralar nere
buralar nere, buralar nere

Bir bildiğim olmalı, bilmez olmuşum
Bir derdim olmalı, gülmez olmuşum
Buralara konmuş göçmen olmuşum
Bir derdim olmalı, gülmez olmuşum

Bülent Ecevit
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

KÖYLÜ KADINLAR

köylü kadınlar
fistanları güllü kadınlar

topraktan doğup da toprağı yoğurandır onlar
veresiye canlarını doğurandır onlar

köylü kadınlar
fistanları güllü kadınlar

yüzleri güneştir onların yanık
ayakları topraktır onların yarık

doyulmadan güzelliğine
tarlalarda solandırlar

köylü kadınlar
fistanları güllü kadınlar

Bülent Ecevit
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

MAĞARA

mağaranın duvarına
hayvanları taştan oydum
kükrediler karanlıkta
türkülerle karşı koydum

karanlıktı mağara
ışığı taştan oydum
üşüyordum
bir de güneş koydum

aşk oydum mağaranın duvarına
aşk oydum
ağrıdı taşlar
yarıldı mağara

Bülent Ecevit
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

PROMETE KENTTE

promete şimdi kentte
kayalara bağlı değil
beton duvarlarla çevrilidir
kartalların giremiyeceği bir semtte
kendi kendini kemirir

Bülent Ecevit
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

PÜLÜMÜRÜN YAŞSIZ KADINI

Pülümürün bir dağ köyünde gördüm onu
yaşını sordum bir giz gibi güldü
kimi seksen dedi köylülerden kimi yüz
yüzüne baktım bir giz gibi güldü

bir asa vardı elinde
bir solmuş kırallığın
kadifeden harmanisi üzerinde
bir hititliydi o bir selçukluydu
bir ermeniydi bir kürttü
bir türk

yaşını sordum bir giz gibi güldü
koluma girdi bir soylu kadınca
tozlu köy yolunda sürüyerek eteğini
beni tek gözlü sarayına götürdü
köy yapısı kulübesinin

zamanı onda yitirdim ben
yitik zamanlara onda eriştim
en soylu yoksulluğun toprak döşeli sarayında
bir taç gibi kondu başıma Türkiyeliliğim

Bülent Ecevit
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

SINIR

dur yolcu bura sınır
yabandır yasaktır ötesi
çiçeklerden seçemezsin
kokuları renkleri bir bir

kuşdan pasaport sorulmaz
gümrüksüz geçer yüküyle karınca
dur yolcu bura sınır
sen geçemezsin

dereye bakma durmaz akar
öteden de içer ceylan bu suyu
dur yolcu bura sınır
sen geçemezsin

dur yolcu bura sınır
ne çizili ne yazılı
geçemezsin yine de silemezsin
içinde kazılı

Bülent Ecevit
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

TAKA

takalar geçiyor allı yeşilli
takalar geçiyor dümenleri lâzlı
takalar geçiyor en nazlı
yelkenlilerden de güzel

güvenli sularda işsiz dönenen
gezi yelkenlerinden çok duyarak denizi
takalar geçiyor enginlere
yamalı göğsünü gere gere

takalar geçiyor yükle yürekle
takalar geçiyor emekle dolu
günlük güneşlik kıyılarından kopmuş
denizlerde Anadolu

kıyılar kadın olmuş
açılır gider erkeği
takalar takalar toprağın
denizde çarpan yüreği

Bülent Ecevit
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

TÜRK-YUNAN ŞİİRİ

sıla derdine düşünce anlarsın
yunanlıyla kardeş olduğunu
bir rum şarkısı duyunca gör
gurbet elde istanbul çocuğunu

türkçenin ferah gönlünce küfretmişiz
olmuşuz kanlı bıçaklı
yine de bir sevgidir içimizde
böyle barış günlerinde saklı

bir soyun kanı olmasın varsın
damarlarımızda akan kan
içimizde şu deli rüzgâr
bir havadan

Bu yağmurla cömert
bu güneşle sıcak
gönlümüzden bahar dolusu kopan
iyilikler kucak kucak

bu sudan bu tattandır ikimizde de günah
bütün içkiler gibi zararı kadar leziz
bir iklimin meyvasından sızdırılmış
bir içkidir kötülüklerimiz

aramızda bir mavi büyü
bir sıcak deniz
kıyılarında birbirinden güzel
iki milletiz

bizimle dirilecek bir gün
Ege'nin altın çağı
yanıp yarının ateşinden
eskinin ocağı

önce bir kahkaha çalınır kulağına
sonra rum şiveli türkçeler
o Boğaz'dan söz eder
sen rakıyı hatırlarsın

Yunanlıyla kardeş olduğunu
sıla derdine düşünce anlarsın

Bülent Ecevit
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

UYUM

-halk ozanı Levnî'ye özen-

boşluğa bulut buluta yağmur
yağmura toprak ne güzel uymuş

gündüze güneş güneşe tarla
tarlaya başak ne güzel uymuş

başağa buğday buğdaya insan
insana emek ne güzel uymuş

emeğe eylem eyleme yürek
yüreğe sevgi ne güzel uymuş

Bülent Ecevit
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YAPAMADIĞIMIZ

-Rahşan'a-

akşam kapı eşiğinde bir terli giysi gibi
soyunmak vardı derdinden evrenin
bir entari serinliğini giyinmek
kendi derdini tespih gibi çekmek elinde

yün örmen vardı akşamları koltuğa gömülü
karşında polisiye roman okumak vardı
sorgusuz bakışmak yoruldukça gözlerimiz
sevinçsiz gülmek üzüntüsüz ağlamak

oturmağa konuklar gelmesi bazen
çevresinde bir masanın kaygısız
sıcacık konularda bir demli çay gibi
bilmedik komşularla konuşmak

dünyamızla uyuşmak vardı
oyunda sonunu görmeden oynamak
sevinebilmek kazandığına
yitirdiğine yerinebilmek

düşünmiyebilmek yoruldukça düşünmekten
kamaştıkça örtebilmek gözlerini
düşlerde bile ışıktan sakınarak kendini
uyayabilmek vardı vaktinde rahat

Bülent Ecevit
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YARGI

öldürenle katiliz çalanla hırsız
tümümüz sanığız tümümüz savcı
tümümüz suçlu tümümüz yargıç

kimi aklar kimi suçlarız
kimi bağışlar kimi asarız
kendimizi başkasında

hergün bıçak saplı
birinin arkasında
vurulan da biziz vuran da

Bülent Ecevit
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YARIN

birşeyler olacak yarın
duruşundan belli
kırdaki atların
bulutların koşuşundan belli
kazışından köstebeklerin toprağı

karıncaların telâşından belli
birşeyler olacak yarın
belki bir tomurcuk
belki bir ağacın düşen yaprağı
belki de bir çocuk

pek o kadar göremesek de uzağı
kuşların uçuşundan belli
birşeyler olacak yarın
öbürgünden önemsiz
yarından önemli

Bülent Ecevit
 
Üst