uyumsoft

Niye Şiir Olmasın!!!

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan heerdeem
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

USANIŞ

Benim toz kaldıran gerginliğim
Bir tavsamış karşılıktır
Toz konduran rahatlığına senin

METİN ALTIOK
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YALNIZLIĞIN BUZDAN AYI

Islanmış taşlığında suskun bir bekleyişin
Yutar yalnızlığın buzdan ayını,
Akşamsefaları içinde karanlık gözlerin.
Döker çiçeğini sararan rengiyle,
Yaralı bir aşkla seğiren derin.
Ve aklın seni sürgüne gönderir
Yüzüne iğreti gelen isminle,
En yalnız köşesinde donmuş yüreğinin.

METİN ALTIOK
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YERLEŞİK YABANCI

Kiminin dikenleri vardır
Katlanamaz üstüne.
Hep dikine durur
Delmemek için gövdesini.

Kiminin yoktur bir tek kemiği,
Doğrulamaz ayaklarının üstünde.
Ona göre varsa yoksa kendisi,
Dürülüdür ütülü bir mendil gibi

Ben eğilmem gündüz ama
Geceleri kanatırım kendimi

Ben bir söz söylediğim zaman,
Kendine küçük bir pıtrak edinir.
Çok sürmez anlar başına geleceği,
Çarşılarda pazarlarda ondan selam kesilir.

Ben birini sevdiğim zaman
Göğünü durmadan genişletir.
Ama herkes rahattır kozasının içinde,
O sevgi artık kimsesizdir.

Ölsem ayıptır, sussam tehlikeli
Çok sevmeli öyleyse, çok söylemeli.

METİN ALTIOK
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YIKICILAR GELDİLER

Ve evin yüzü burkuldu
Bir kıpırtı vardı şakaklarında.
Yıkıcılar geldiler, çatıdan başladılar.
Kiremitleri topladılar birer birer.
Tahtaları söktüler, kanırtıp çivileri
Ellerinde keserler.

Anımsar mısın denize karşı oturmuştuk.
İkimizde arkamızı dönmek istememiştik kıyıya.
Susmuştuk uzun bir hesaplaşmayla.
İki sevgili vardı yan masada;
Umurlarında bile değildi deniz,
Alınları birbirine değecekti az daha.

Yıkıcılar geldiler,
Çıkardılar kapı ve pencerelerin pervazlarını.
Kör gözleri ve açılmış ağzıyla
Kaldı temelleri üstünde umarsız ev.
Sıra balyozlardaydı artık,
Çelik iskeletini evin ortaya çıkarmak için.

Benim göğüs kafesimde bir iskete,
İskeletimin bekçisi, içten bağlı kemiklerime.
Sıçrayıp duruyordu ordan oraya,
Duyuyordum kıpırtısını içimde.
Bir bulut geçiyordu senin gözlerinden.
Oturuyorduk; ben kızgın çölüm, sen yıldızsız göğünle.

Yıkıcılar geldiler;
Düştü gürültüsüyle yüzü köhne evin,
Göründü bazı odaları ve iç duvarları.
Aynı renklerle boyanmış sofası, isli mutfağı.
Bir kesit kalmıştı geriye şimdi o evden
Eski bir yaşantıyı simgeleyen

Çıkıp yürümüştük kıyı boyu
Benim sıvası dökük yüzüm, senin çocuk gözlerinle.
Oysa sen yürümeyi sevmezsin.
Nasıl da değişmişti görünüşü
Yıllardır görmediğimiz kentin
Yürümüştük anısıyla eski cumbalı evlerin.

Yıkıcılar geldiler, yıktılar bütün duvarları.
Yalnız temel kaldı geriye ve birkaç tuğla kırığı.
İş araçlarında artık,
Bir canavar ağzıyla deşmek için toprağı.
Ve temizleyecekler kazılan yerlerde
Bizden kalan balçığı.

METİN ALTIOK
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YÜZÜN

Yüzün müdür acaba yolumu dolaştıran?
Acının bu solgun haritasında,
Kendime yeni duraklar bulduğum.
Ulaştığım ıssız dağ doruklarında
Yüzün müdür hep sorular sorduğum,
Bakışının titrek aydınlığında?

Aslında ne bulunur bir gezginin yanında
Kendi yüzünden başka,
Hüzünle bileyen direncini.
Bir suyun ürpermiş aynasında
Apansız gözgöze geldiğim.
Ayakları ayaklarıma bitişik
Kımıltısız bir gövdeyle rüzgârın sildiği.
Bir bulup bir kaybettiğim
Yani bir gezginin hep gittiği,
Senin yüzün benim yüzüm değil mi?

METİN ALTIOK
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ZAMANLI GAZEL

Kendini yollara vurdun, değişen çevreye kandın bir zaman
İçinde dönen başıbozuk sıkıntı, geçer sandın bir zaman

Donmuş kentlerden geldin, sen bu kavruk yangın yerlerine
Ürperen yalnız yüreğini, kızgın gurbete bandın bir zaman

Düşündün geceler boyu, peşinden gelen tekinsiz geçmişini
Gönlündeki göçük aşkın oduna, için için yandın bir zaman

Sonunda gide gide, adına uygun düşen, yalnızlığına kondun
Yorgun bedeninde zamana karşı, çırpınan candın bir zaman

Üzülme altıok metin, hüzünlerle geçen tarazlanmış ömrüne
Sen yoğun sis içinde sesi duyulan, uzak çandın bir zaman

METİN ALTIOK
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

url



BAĞLANMAYACAKSIN BİR ŞEYE,ÖYLE KÖRÜ KÖRÜNE



Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
?O olmazsa yaşayamam.? demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni, senin o?nu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini?
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları?
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
?O benim.? diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin?
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden,
Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın.
Ucundan tutarak?


Can YÜCEL



 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ALLI TURNASI YAŞAMIN

Yokluğunun upuzun kışından sonra
Birden o ayçiçeği çıktı karşımıza
Toprağa sarı ışıklar saçan
Ellerin mi bu gömgök yapraklar
Sen misin usul usul kımıldanan

Şaşkına döndük kavuşmuş gibi
Sanki yüzümüzde soluğun
"Kızım" dedi anan, "bu benim kızım"
Ürpererek dokunduk baş ucundaki taşa
Büyülü bir ses misin Orpheus'tan

Yakıcı özlemiyle sonsuzluğun
Kucakladık kırları seninle
Yaşamın allı turnası
Ne değin uzaklarda da olsan
Çık gel yüreğimize ilkyazla

Mehmet Başaran
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

'DENİZ' DEDİK ÖPÜP BAŞIMIZA KODUK

İlk günlerindeki gibi Troya'nın
Usulca dokundu mor yamaçlarına
Gül parmaklı şafak İda'nın
Işıdı sonyaz'ın gergin karnı
Kuytularda ince bir rüzgar
Okşadı küçük mavi çiçeklerini sevdanın
Sürüp gidiyordu yaşamın gelgiti

Sürüp gidiyordu doğumlar ölümler
Ardından ölümcül sancıların
Sese dönüştü titreyen çiyler
Baktım gözlerin söylence rengi
Neydi o yumuk avuçlarında
Bir giz gibi sımsıkı tuttuğun şey
Görünce dünyamızı neden ağladın
Söğütler yaprak döktü sular ürperdi

İlk günlerindeki gibi Troya'nın
Hangi korkularla kim demiş
Bir kız doğunca dört duvar sızlar diye
Sızlamadı genişledi duvarlar
Tanelenen başakla geçmişten geleceğe
Bakır taslarla içildi şerbetin
Itırlar defnelerle ilk çeyizin kondu sandığa
Nişanlandın yaşama beşik kertmesi

Onarmış gibi duvarlarını kentin
Dayanıklı olsun diye tüm acılara
Tuzladık kaya tuzuyla bedenini
Yuduk kırk bir çeşit ot katılmış sularla
Ve güllerin ve dikenlerin ve kırların acemisi
Kesilmesin diye dar geçitlerde soluğun
En mavi sözcüklerle seslendik sana
'Deniz' dedik öpüp başımıza koduk tuzu ekmeği

Mehmet Başaran
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

GÖREBİLDİĞİN KADAR MAVİ

Sürebildiğin kadar toprak
Sarabildiğin kadar kadın
Bu dünya
Güvenebildiğin kadar dost
Düşünebildiğin kadar güzel
Yaşabildiğin kadar
D ü n y a

Mehmet Başaran
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

SORGUCULAR

Bir yanım Tanrılar otağı Kazdağı
Bir yanım
Kurtuluşçulara arka veren Madralar
Kuşanıp çifte fişeklikleri
Şurdan yürümüş Ayvalık'a
Gömeç'li Edremit'li
Kuvayı Milliyeciler
Amerikan süttozu dağıtılıyor
Cumhuriyet, Gazi, Ali Çetinkaya okullarında

Ne kadar uzak şimdi o günler

Ovada üç milyon zeytin ağacı
Vurmuş gövdelerine damgasını
Sabit Bey Eminzade Karagözoğlu
Ve onbinlerce tayfanın
Düşleri zeytin acısı
Nerde yoksul evlere
Muştular götürecek güvercin
Hâlâ söylenceler renginde
Suları Kazdağı'nın
Yamaçlarda Türkmen köyleri


Bir gün Narlı bir gün Şapçı
Bir gün Kocadağ bir gün Biller
Uykusuz gözler gibi
Issızlığı öğretmen odalarının
Dolaşır durur Gezici Başöğretmen
Dolaşır durur yanında
İmrallı Adamı Ökkeş, İnegöllü Remzi
Lo lo looo
Görünmez dikenleriyle Pirenlik kırı

Günaydın zeytin ülkesi
Çamlarının dibinde Homeros'un
İlyada'yı yazdığı yerler
Nasıl bir saldırıda
Yarım kaldı okullar
Sızlayan ne kesik bir kol gibi
Hektor'u sürüklüyor şimdi
Tahta At'tan çıkanlar


El sallıyor Havran'dan Koca Seyit
Görse şaşardı Homeros bile
Dudakları uçuklardı Aşil'in
Öyle işler gördü Çanakkale'de
Zeytinyağı fabrikasında hamal
O'ydu Kurtuluşçular'la
En önde İzmir'e giren

Ne kadar uzak şimdi o günler

Köylerde Enstitülü
20.000 öğretmen
Kuşatılmış Troya
Sanki her biri

Yangından yıkımdan çıkmış
20.000 ana
Kök salmış toprağa
20.000 yediveren gülü

Dayan Koca Seyit dayan
Zeytinler narlar dikmiş
Yayaköy'de Refik Cevahir
Bunlar açacak diyor

Pençe atsa da göğsümüze
Zeus'un korkunç kartalı
Kulak ver Madralara
Bu günler geçecek diyor


Gül parmaklı şafak dağlara değdiğinde
Geline döndüğünde, "Bol pınarlı İda"
Salınıp Körfez'e indiğinde Sarıkız
Çocukların dilinde
Çağla tadı kazandığında sözcükler
Tahta At'tan çıkar gibi geldiler
Çok giyilmiş ayakkabıların
Tabanlarına benziyordu yüzleri
Evime ülkeme doluştular
"Emir kuluyuz" diyordu biri

Soruyordu üç Bakanlık Müfettişi:

"Manifesto okutuluyor muydu Enstitülerde
Belletiliyor muydu Nazım'ın şiirleri
Sık sık gelir miydi Hasanoğlan'a
Sabahattin Ali?
Toplayıp açık hava tiyatrosuna
Tonguç size neler demişti?..."


Kimliğim mi? Türkiye dedim
Doğumum mu? 17 Nisan
Sorun beni Bedreddin'den Yunus'tan
Karacaoğlan emmimdir
Dedem Pir Sultan
Yolum Tonguç'un yolu

Sorgucular heyy sorgucular
Bilir misiniz Koca Seyit'i
Sırtında 210 okkalık mermi
Neyi savunmuştu Çanakkale'de
Sorun beni Seyit'ten

Sorgucular heyy sorgucular
Durdurabildi mi dünyayı
Engizisyon yargıçları
Neyi aydınlatır bilir misiniz
Yakılan yasaklanan kitaplar

Sorgucular heyy sorgucular
Okuyun Fontamara'yı Sırça Köşkü
Küfr ile dünya durur
Zulm ile durmaz demiş risalesinde
Sorun beni Koçu bey'den

Mehmet Başaran
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BİRİSİ

Bir şey var aramızda
Senin bakışından belli
Benim yanan yüzümden.
Dalıveriyoruz arada bir.
İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki,
Gülüşerek başlıyoruz söze.

Bir şey var aramızda
Onu buldukça kaybediyoruz isteyerek.
Fakat ne kadar saklasak nafile
Bir şey var aramızda,
Senin gözlerinde ışıldıyor,
Benim dilimin ucunda.

Nahit Ulvi Akgün
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

DALGINLIK

Bir pencere açıldı kitabımın sayfasında
El sallayarak sen göründün,
Satırlar takım takım evinin önünde
Ne güzel bu küçük askerler...
Fakat kayboluyorsun pencereden
Şimdi ağlıyor bütün harfler...

Sonra birden beliriyorsun
Elinde nakışlı mendilin, gülümsüyorsun
Ve başlıyorsun konuşmağa
Sesin ağlamaklı,
Sesin yumuşak,
Anlattıklarına karışıyor kitabın anlattıkları..

Nahit Ulvi Akgün
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

GÖÇEBE

Nereye gittiysem yadırgadım yerimi
Canıma tak etti bu göçebe yaşam
Tam alışırken yurduma yuvama
Bir de bakıyorum saat tamam

Yüzümü iyiden iyiye tanıyorum
Elim ayağım benim de
Başkası çıkacakmış gibi karşıma
Aynalardan kaçıyorum şimdi

Zaman içinde böyle darmadağın
Ne mutluluğum belli ne mutsuzluğum
Bir düşteymiş gibi hafif
Sis dağlarından yuvarlanıyorum

Nahit Ulvi Akgün
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

HER ŞEY YERLİ YERİNDE

Hiçbir şey değişmeyecek o gün
Göçüvereceksin bu insan kalabalığından
Gelmemiş gibi olacaksın dünyaya
Sanki bu odada sen oturmadın
Sen giymedin bu elbiseyi
Ağlamadın
Gülmedin
Yemedin bu ağacın meyvasını
Bütün maceran
Bir varmış
Bir yokmuş

Nahit Ulvi Akgün
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

21-1-924

Lambayı yakma, bırak,
sarı bir insan başı
düşmesin pencereden kara.
Kar yağıyor
karanlıklara.
Kar yağıyor
ve ben hatırlıyorum.
Kar...
Üflenen bir mum gibi söndü
koskocaman ışıklar..
Ve şehir
kör bir insan gibi kaldı
altında yağan karın.
Lambayı yakma, bırak!
Kalbe bir bıçak gibi giren hatıraların
dilsiz olduklarını anlıyorum.
Kar yağıyor
ve ben hatırlıyorum.

NAZIM HİKMET
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

AŞK MÖNÜSÜ

Sen sabahlar ve şafaklar kadar güzelsin
sen ülkemin yaz geceleri gibisin
saadetten haber getiren atlı kapını çaldığında
beni unutma
ah! saklı gülüm
sen hem zor hem güzelsin
şiirlerimin ılıklığında açılmalısın
sana burada veriyorum hayata ayrılan buseyi
sen memleketim kadar güzelsin
ve güzel kal

NAZIM HİKMET
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BELKİ BEN

Belki ben
o günden
çok daha evvel,
köprü başında sallanarak
bir sabah vakti gölgemi asfalta salacağım.
Belki ben
o günden
çok daha sonra ,
matruş çenemde ak bir sakalın izi
sağ kalacağım...
Ve ben
o günden
çok daha sonra:
sağ kalırsam eğer,
şehrin meydan kenarlarında yaslanıp
duvarlara
son kavgadan benim gibi sağ kalan
ihtiyarlara,
bayram akşamlarında keman
çalacağım...
Etrafta mükemmel bir gecenin
ışıklı kaldırımları
Ve yeni şarkılar söyleyen
yeni insanların
adımları...

NAZIM HİKMET
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BEN SEN O

O, yalnız ağaran tanyerini görüyor
ben, geceyi de
Sen, yalnız geceyi görüyorsun,
ben ağaran tanyerinide.

NAZIM HİKMET
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BEŞ SATIRLA

Annelerin ninnilerinden
spikerin okuduğu habere kadar,
yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı,
anlamak, sevgilim, o, bir müthiş bahtiyarlık,
anlamak gideni ve gelmekte olanı.

NAZIM HİKMET
 
Üst