uyumsoft

Niye Şiir Olmasın!!!

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan heerdeem
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
logo isbasi
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

SENİ YAZDIM EBEM KUŞAKLARINA

seni yaşadıktan sonra anladım
bana sensin mahşer nuru, kol-kanat
içimde şahlanıp duran huysuz at
dizginsiz gemsiz değil!

unuttum gözyaşı döken kadını
ördüm gerçek aşkın ruh mihrabını
bir yay gibi gerdim göğe adını
gönül kubbem artık alemsiz değil!

benim neme gerek yıldız, dolunay
rahatlığa paydos, çileye hayhay
ne kuştüyü yatak ne ruhsuz saray
günlerim İbrahim Etem'siz değil!

açılın açılın kalabalıklar
içerim zemheri, dışarım bahar
bir alev halinde geçtiğim yollar
Hallac-ı Mansur'suz, Keremsiz değil!

uzakların daha uzaklarına
büyük zaferlerin nur tabakalarına
seni yazdım ebemkuşaklarına
ellerim çaresiz, kalemsiz değil!

Yavuz Bülent Bakiler
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

TURAN


Ben Altay dağlarından koparak geldim
Yüreğimde Türkistan'dan binbir nakış var
Çok şükür aslım da neslim de belli
Türküm müslümanım o dağlar kadar.

Dokuz tuğ taşıdım ben, dokuz davula vurdum
Dokuz evliya gücüyle yürüdüm geldim
Büyüdü benimle mübârek yurdum
Ebed-müddet bu devleti ben kurdum.

Nevruz toylarımızda ateşler tutuşturdum
Orhun'dan, Seyhun'dan, Ceyhun'dan geçtim
Yol gösterdi kükreyerek bana Bozkurt'um
Atımla hep yan yana gözelerden su içtim
Baykal'da da çimdim ben, Hazar Denizi'nde de
Toprağıma bağdaş kurup oturdum.

Ben ki Alper Tunga'ya gönül verenlerdenim
Yurt uğruna dolu dizgin göğüs gerenlerdenim
Sonra durgun sulara Bismillâhlarla
Kilim seccadesini serenlerdenim
Yani hem Alplerdenim, hem Alperenlerdenim.

Ben Türkmen'im, Özbek'im, Kazak'ım, Kırgız'ım ben
Azerbaycan Türkleriyle aynı kandanım
Kıpçakları, Uygurları aşkla duyanlardanım
Ben ki Tatarlardan, Gagavuzlardan
Çuvaşlardan, Bozkurtlardan, Oğuzlardanım.

Kalem de tuttum çok şükür, kılıç da, gül de
Güvercin bakışlı sıcak türküler de söyledim
Anlayan anladı kim olduğumu
Aman dileyeni sevdim, öfkemi yendim
Övdü büyük peygamber İstanbul Başbuğumu
Kur'an'la da müjdelendim.

Sevsem gözbebeğim olur ne varsa
Öfkelensem öfkem dağları ezer
Dilim bazan sularım çağlamasına
Bazan da bülbüllerin şakımasına benzer.

İşte bilge Tonyukuk, Kültikin, Bilge Kağan
Hepsi birbirinden daha mübârek
Süzme asaletimin nurdan kefili
İşte Dede Korkut, kaftanı ipek
Soyumun-sopumun bin yıllık dili.

Ve Yusuf Has Hacib, Mahdum Kulu, Fuzuli
Hepsi de peygamber soyunca asil
Sonra Kaşgarlı Mahmut; gönlüme düşen cemre
Ali Şir Nevaî, Gaspıralı İsmail
Şiiri bir bakraç süt gibi Yunus Emre.

Cengiz Aytmatov ki, Cengiz Dağcı ki
Ayın ondördünden sağılan huzur
Sabir Rüstemhanlı... ruh kadar eski
Ve daha binlerce nur üstüne nur.

Servetim Buhari'nin, Yusuf Hamedanî'nin
Ahmet Yesevî'nin nur servetinden
Güzelliğim, merhametim, şefkatim
Hep Şah-ı Nakşibent hazretlerinden.

Hunlardan, Göktürklerden alıp getirdim
İpek ipliğimi altın tığımı
Mintanıma minyatürler işledim durdum
Selçuklu çinisine gönül mührümü vurdum.
Osmanlı ebrusuyla süsledim yastığımı
Mustafa Kemâllerle yeni baştan doğruldum
Kim demiş 75 yaşıma bastığımı.

Yavuz Bülent Bakiler
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

TÜRKİYEM, ANAYURDUM, SEBEBİM, ÇAREM

Ben, kağnılarla yaylılarla büyüdüm geldim
Çocuk yüreğimi yakan türküler dinleye dinleye.
Mahzun kağnılarla, nazlı yaylılarınla
Ve tozlu yollarınla sevdim seni Türkiye!

O tezek topladığım kırlar, yaylalar...
Başına oturduğum, yemek yediğim atandır.
Türkiye'm, anayurdum, sebebim, çarem...
Taşına toprağına vurgunluğum bundandır...

Akşam karanlığıyla başlardı kurbağalar
Susar gökyüzü kadar, dinlerdim biteviye.
Gecemi besteleyen cırcır böceklerinle.
Kurbağa seslerinle sevdim seni Türkiye!

Bir Peygamber sofrasıydı soframız:
Biraz tandır ekmeği, biraz çökelek...
Yoksulluğunla da bağlandım kaldım sana
Mecnunlar gibi üstelik.

Yağmurlar başlayınca, odalarımız damlardı
Dizlerini döve döve ağlardı anam.
Şimdi kırkikindiler boyunca sırılsıklam
Küçük kerpiç evlerin çıkmaz aklımdan!

Türkiye'm! Hasretim! Kınalı türküm!..
İç içe güzellik, uc uca kahır
Yüreğimi bin parçaya bölseler
Her parçası yine seni çağrışır.

Yavuz Bülent Bakiler
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YOLLARIN SONU

Bilir misin hancı,bu güne kadar
Hanından kaç yolcu çıktı bu yola?
Sıladan gurbete giden yolcular
Kaç damla göz yaşı döktü bu yola?

Getirmeden bu yolların sonunu,
Kaç yolcu son durak yaptı hanını?
Kaç yolcu bu yolda verdi canını,
Ecel kaç yolcuyu çekti bu yola?

Akar bir oluktan beş dağın karı,
demişler adına 'hasret pınarı'
Şu mezarı gölgeleyen çınarı
Kimin için kimler dikti bu yola?

Kaç aşık bu yolda zaman eritti,
Kaç yorgun hanında terin kuruttu.
Bu taşlı yol kaç çarığı çürüttü
Kaç topuğun kanı aktı bu yola?

Yollar kıvrım kıvrım,dağlar sıralı,
Düşünürüm,yollar beni yoralı.
Kaç ceylan iniyor böğrü yaralı
Her gecenin seher vakti bu yola?

Ben bilmedim gitti n'olur sen söyle,
Bu yollar kararsız uzar mı böyle?
Yar için iç çekip,karşıki köyde
Hangi göz kaç sene baktı bu yola?..

ABDURRAHİM KARAKOÇ
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YOL .

Hayat kapısından tek tek
Her giriş ecele doğru
Toprakta sürünür bebek
Her karış ecele doğru

İster yürü, ister bekle
İster çıkart, ister ekle
'Geç kaldım' diye gam çekme
Her varış ecele doğru

Ayaklar zemine değer
Analar yavrusun döğer
Kalpten damara kan yağar
Her vuruş ecele doğru

Yürü, koş, uyu, otur, kalk
Yukarı bak, aşağı bak
Dört yana dönmeyi bırak
Her duruş ecele doğru

Bir el yapar, bin el bozar
Gün alçalır, gün uzar
Önü kundak, sonu mezar
Her yarış ecele doğru

ABDURRAHİM KARAKOÇ
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YETER Kİ GEL

Üzülme her hafta gelemem diye
Haftada olmazsa ayda gel canım.
Üçyüzaltmışbeşi böl onikiye
Sırala otuzu say da gel canım.

Bekletme geciken müddet ziyandır
Güzel kin,öfke,hiddet ziyandır
Varsa gurur,kibir,şiddet ziyandır
Onları orada koy da gel canım.

Kitap aşk,masal der,yıkar bırakmaz
Akıl "tedbir al" der çöker bırakmaz
Korku "gitme kal"der çeker bırakmaz
Sen gönül sözüne uy da gel canım.

Yazı,güzü,kışı bahar zamanı
Yaşadın bilirsin ki her zamanı
Dinle rüzgarları seher zamanı
Uzaktan sesimi duy da gel canım.

ABDURRAHİM KARAKOÇ
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YAPABİLİRSEN

Serçe kadar yok musun be
Hadi uç uçabilirsen
Akıl, izan, idrak sende
Kader, seç seçebilirsen

Alev dondu, akıl yandı
Su uyudu, taş uyandı
Ecel kapına dayandı
Durma, kaç kaçabilirsen

İşe el attı dayılar
Çamura battı sayılar
Köprüyü tuttu ayılar
Yürü, geç geçebilirsen

Bırak kalsın çeşme, kuyu
Değiştir gel eski huyu
Havada var olan suyu
Buyur, iç içebilirsen

Taksit taksit, adım adım
Nedir yani, anlamadım
Ev emanet, mezar kadim
Hemen göç göçebilirsen

Farkın var kuştan, sığırdan
Gayret et, alma ağırdan
Gitme köhnemiş çağırdan
Çığır aç açabilirsen

ABDURRAHİM KARAKOÇ
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YANAN SULAR

Elimle musluğunu açtığım sular yandı
Yürüyerek içinden geçtiğim sular yandı
Boyu üç yılı aşan sabır orucu tuttum
İftar vakti olanda içtiğim sular yandı.

ABDURRAHİM KARAKOÇ
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YALVARIŞ

Ya Rab bu hasrete can dayanmıyor;
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.
Her adımda bir engel var, salmıyor,
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.

Mümkün mü bu yolda maksuda ermek?
Mümkün mü sılada dost yüzü görmek?
Aşığa ar gelir geriye dönmek;
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.

Çekilmez bir şelek vurdun arkama;
Şaşırdım yollarda kaldım, akşama.
Umudum her zaman bakidir amma,
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.

Sevip sevilmemek varsa kaderde,
Hangi doktor ilaç verir bu derde?
Hastayım, susuzum gurbet illerde;
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.

Ey hanlar hanını halkeden Hancı!
Bir yudum aşkınla doğdu bu sancı.
Ey fakir ekmeği, Mümin inancı!
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.

ABDURRAHİM KARAKOÇ
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

EYLÜL GEÇTİ

Böyle bir akşam vaktiydi
Yaseminler yavaş yavaş
Ve gece sümbülleri
Karanlıkta toplamaya hazırdım
Güneşten çekmişler kendilerini
Aşağıdan yukarı açılan bir yarım kuyu
Tül perde gibi yanan o ince koku
Yaseminler? yaseminler
Kör ağaçların yıldız dokusu

Durmadan yazıyorum bu çiçekleri
Derliyorum topluyorum
Bütün mevsimlerden gelmiş mektuplar
Solgun mavi kurdeleli
Kutularda saklıyorum
Bazıları kitapların içinde
Sayfa araları çiçek lekeli

Ben o kitapları okumuş muydum
Uzun yağmurlar yağıyordu
Issız yollara çıkıyordum
Tehlikeli ve asi
Islanmıyordum
Severim yağmurları ve hala severim
Otursam yine yazarım seni

Bütün çiçekler mevsimleri anlatır
Sırtlarında basılı mühürleri
Yoğun bir akşamla bitti eylül
Evet yasemini zulamda gizli


Özel Arabul
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YAĞMUR YAĞAR GİBİ

Ormanlarda yuvasını yitiren
Bir kuş görsem sen gelirsin aklıma.
Beni alıp uzaklara götüren
Bir düş görsem sen gelirsin aklıma.

Gönlüm viranedir, yakılmış, yanmış
Hayal mermerinde hatıram donmuş.
Asırlar öncesi duvara konmuş
Bir taş görsem sen gelirsin aklıma.

Toprak, ağacın her hali güzel
Gölgesi, meyvesi hem dalı güzel
Nerede, ne zaman faydalı, güzel
Bir iş görsem sen gelirsin aklıma.

Acılmış bir çiçektir her gülen dudak
Kılıfta tomurcuk zor gülen dudak
Bir dostluk bakış ı, bir gülen dudak
Bir diş görsem sen gelirsin aklıma.

Yüreğinde deli taylar eş ınan
Gam ilinden dert iline taş ınan
Altmış yıl yaş ayıp bin yıl düş ünen
Bir baş görsem sen gelirsin aklıma.


ABDURRAHİM KARAKOÇ
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

MEKTUP 2

Öldükten sonra da
İnce bir yağmur gibi çiseliyecek
Sevgilimle kardeşimin ihaneti
Toprağımın üstüne

(Geniş bir bostanın saz kaplı çatısından gece yıldızları seyrettiğimiz bağ evindeyim. Toprağa uzanıp toz yüklü çınardan güneşi izliyorum. Kuyuda serinleyen karpuzdan daha körpe yüreğim. Başımın altında toprak çıtırdıyor, toprağın verdiği en güzel eser üzümler çıtırdıyor, esen rüzgarla yüreğim çıtırdıyor. Gözlerimi kapatıp sabahı yaşıyorum.)

Ben artık
Yazışmalardaen bıktım
Bir süvari atını ister çeksin
Yol kenarına,
İsterse poyrazdan korunmuş
O serin kayalarda
Seni düşleyim.
Böyle bozuk havalarda
Gelir, Koyu kızıl akşamlara
Sonbahar düştü düşecek diyeyim.

(İzmir'de akşam oluyor. Bir pencere açılıp kapanıyor ansızın. Zayıf, küçümencik bir adam altın damlaları gibi yüreğime akıyor. O mu, başkası mı belli değil, sızlayan bir taş sonunda, yüreğim.. Saçları simsiyah ve gittikçe başımda örülüyor.)

Ben artık,
Yazışmalardan bıktım
Ağzımda kestanelerin keskin tadı
Ellerimde sabun kokuları
Her saniye seni yaşamaktan
Ve bahardan
Şaşkına döndüm.

(Taze bir süt gibi beyaz yüreğim. İnanç dolu, güven dolu dumanlı başım. Kendimi suyun ortasına bırakıyorum. En değerlinin kolları bağlı arkasından Bütün yasalar sırtından bıçaklanmış. Karanlık perde perde ıslanıyor. Yağmur esmerce gözlerimde..)

Ben artık,
Vurgun ağzı
Tipinin birdenbire bastırdığı
Çorak topraklara bile
Özenir oldum.

(Yaldızlı kumlara uzanıp, utanç dolu bir türküyü çağırıyoruz. Bir otobüste ya da yatakta, Bir tanrı Pan ki keçi ayaklı, gözlerimizi kapatıp aşk sanıyoruz. Gizi esrarlaştırıp avutarak kendimizi. Oysa her zaman tek, her zaman tek..
Biraz daha zorlayabilsem kendimi, gözlerim bulanmasa, ellerim titremese dursa, acıkan bir gövde, bir yürek olmasa.. kendi çizdiğim çelebime tutkum büyümezdi.)

Çifte su verilmiş çelikten olsa
Bölünür ortasından
Bu denli acıya dayanmaz yürek.
En yumuşak, en sert
Ve en edepsizi yeryüzünün
Yapışmış elleriyle
İki ucu keskin bir bıçağa
Antika mozaiği oyar gibi
Kazır gibi onu lahitten
Bozuyor günün rengini

(Bu kadar yanıbaşımda, bu kadar yakınımda bir ceza taşımak, ömürlerce.. Havada görünmez kuşlar uçuyor, karanlık.. Bir o kadar karanlık ağıyor kanatlarından.. Birçok ağaç aynı anda baltalanıyor.. Sesi çığlık yaprakların.. Bir çiçek gibi dağılıyor sular.. Ah aptal çiçek yüreğim, tutkun niye ölmüyor. Esmer teninden daha ılık, kurt ağzından daha keskin bir tırpan biçiyor düşlerimi.. umut dolu özlemimi)

Sana
Verdiklerim değil
Geri alacaklarım
Susadığım zaman yalnızca
Sevmek en güzel tutku
Bilinmese de, düşülse de
En yüksekten
Kafamdan ışıklı geceyle
En büyük durak diye sende yaşamak
Bir yaz boyu, bir güz boyu
Ömür boyu

(Sıska bir söğüt altında azıklarımızı çıkardık. Birkaç zeytin tanesi, kızarmış somun, içi is dolu ayran bakracı. Ayaklarımızı uzatıp dinlendik sonra. Uyandıgğımda yine yalnızdım. Kırbamı, kadınımı, amacımı çaldırmış..)

Günlerim benziyor
Son kaçırdığı treni
Hala bekleyen
İstasyonda
Gözleri dumanlı
Başı sevdalı
Yaşlı yolcuya
-Usu öyle karışık-

(Her susuş bir yalnızlığa karşıdır. Mutlak yalnızlığa. Şayet önceden başkaldırmamışsa.. Sevebilmişse insanı tüm kaypaklığıyla.. Tehlikeli civa gibi aydınlıktır gelecek.
Bilmiş ol ki bu ne acıdır, ne katı bir mutsuzluk. Bir su gibi insandan insana akan, gizemli, kocaman, her dönemeçte sarsılan.. hepsinden ilginci değişen insan.
Korkuyla tutuşup, telaşla yanıp, hızla geçti yanımdan. 'Dur' diyemeden, 'Sus' diyemeden...)

Sus
Masmavi bir ay açıyor
Bak yörene
Yeniden doğabilirsin

Özel Arabul
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

VE SONRA

Kurudu sevgiler gönül tasında
Her mevsim bir başka aldattı bizi
Renkler başkalaştı gün ortasında
Koyu bir karanlık öptü denizi

Daraldı her sabah geniş ufuklar
Aşkımızı gölgeledi bulutlar
Yaprak yaprak daldan düştü umutlar
Tüketti takvimler gençliğimizi

Seneler yalancı çıktı düş gibi
Tüm yazlar üşüttü kara kış gibi
Mermere işlenmiş bir nakış gibi
Dağıldı yüzlerce yokluğun izi

Önce Gerçek dedik ve sonra Neden
Bekledik bir daha gelmedi giden
Uyandık en güzel düşü görmeden
Aynalardan sorduk birbirimizi

ABDURRAHİM KARAKOÇ
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

TOPRAKTAKİ SEVİNCE

Al elmalar yeşil dalı eğince
Yaprakların ucu yere değince
Bak o zaman topraktaki sevince

Hava bulutlanıp gök gürleyince
Bir yağmur başlar ya inceden ince
Bak o zaman topraktaki sevince

Sevdalılar al kefeni giyince
Kara yerler seni beni yiyince
Bak o zaman topraktaki sevince

ABDURRAHİM KARAKOÇ
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ŞİKAYET

Yıldırımlar sağdım umut bahçeme
Hasretimi yangınlarla süsledim
Depremleri dost eyledim geceme
Yüreğimde fırtınalar besledim
Bekledim ki sen gelesin yanıma
Gelmiyorsun yetti gayri canıma

Kokuştu, acıdı, gazlaştı sular
Bozuldu, değişti, yozlaştı sular
Kurudu, savruldu, tozlaştı sular
Bekledim ki sen gelesin yardıma
Gelmiyorsun, ortağım yok derdime

Boş dergahta tek dervişim, gerçek bu
Yalnızlığa boş vermişim gerçek bu
Sabır, sebat benim işim gerçek bu
Silahımı kalemime yasladım
Bekledim ki sen gelesin muradım
Gelme gayri, kapıları kapadım

ABDURRAHİM KARAKOÇ
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ŞİİRE DAİR

Şiir bir cennet bahçesi
Girmeyene anlatılmaz.
Cennet nedir, bahçe nasıl?
Görmeyene anlatılmaz.

Şair gülü, şükür gülü
Yaprak yaprak dokur gülü
Her mısradan fikir gülü
Dermeyene anlatılmaz.

İne gönül, kalka gönül
Hep doğruya baka gönül
Hak vergisi.. Hakk?a gönül
Vermeyene anlatılmaz.

Şiir toprak kokusudur
Şiir damla damla sudur
Ermişlerin duygusudur
Ermeyene anlatılmaz.

Şairler sultanı Yunus
Her sözü yüz defa yumuş
Aşk bağına dergâh kurmuş
Varmayana anlatılmaz.

ABDURRAHİM KARAKOÇ
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

SULARI ISLATAMADIM

Savaştayım elli yıldır
Ömrüm geçti boşalt, doldur
Anlamadım bu ne haldir

Birgün silah çatamadım
Suları ıslatamadım

Ekin ektim başak yılan
Kuşandığım kuşak yılan
Yorgan akrep, döşek yılan

Birgün rahat yatamadım
Suları ıslatamadım

Ne payem oldu ne sayem
En doğruya varmak gayem
Düşüncemdir tek sermayem

Alan yoktur satamadım
Suları ıslatamadım

Yolum yokuş, izim ayrı
Dilim yağsız, sözüm ayrı
Bedenimden özüm ayrı

Biri bire katamadım
Suları ıslatamadım

Talipli yoktur sevgiye
Anlamadım, neden? Niye?
Canlar gücenmesin diye

Can attım gül atamadım
Suları ıslatamadım

ABDURRAHİM KARAKOÇ
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

SİZE BIRAKTIM

Bana Mevlana'yı, Yunus'u verin
Mecnun'u, Leyla'yı size bıraktım
Kırk yıldır susuzum, bir tas su verin
Irmağı, deryayı size bıraktım

Talipli değilim şöhrete, şana,
Makamı, rütbeyi yük etmem cana
Dostluk, sevgi, şefkat yetişir bana,
Dövüşü, kavgayı size bıraktım.

Zaman yoktur ekip, biçip, sürmeme
Ham topraktan haram mahsul dermeme
Bir tek gönül kâfi gelir girmeme
Konağı, sarayı size bıraktım.

Çokta değil, hakta buldum huzuru,
İstediğim alınteri, göznuru
Benliği, kibiri, iğrenç gururu
Faizi, bankayı size bıraktım.

Hiç biriniz telaş etmesin boşa
Doyacak gözünüz toprağa, taşa..
Beni inancımla koyun başbaşa..
Topyekün dünyayı size bıraktım

ABDURRAHİM KARAKOÇ
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

SEVDAM VE BEN

Ey SEVDAM! Nerede kucaklaştık seninle,
Ne zaman dolduk, ne zaman taştık seninle?
Beklediğimiz sabahları görmeden
Bak.. Bak işte mezara yaklaştık seninle.

ABDURRAHİM KARAKOÇ
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

SERGİ

Zümrüt bahçe, Altın saray
Girdim amma beğenmedim
Ortasında elmas bir ay
Gördüm amma beğenmedim.

Hak diye döndüm yönümü
Boynuma taktım ölümü
İstediler ak gönlümü
Verdim ama beğenmedim

Çile çektim sünnet diye
Kınadılar cinnet diye
Çağırdılar cennet diye
Vardım ama beğenmedim

Kalbim tarla, sevgim başak
Tahammülü yaptım kuşak
Dost yoluna candan döşek
Serdim amma beğenmedim

Beyde makam, beyde para
Garibanda türlü yara
İnsanlığı insanlara
Sordum amma beğenmedim

Başlar hep beyine muhtaç
Mideler dolu, gözler aç
Her çıbana üç-beş ilaç
Sürdüm amma beğenmedim

Gelen olmadı çağrıma
Ellerim düştü böğrüme
Var gücümle öz bağrıma
Vurdum ama beğenmedim

ABDURRAHİM KARAKOÇ
 
Üst