uyumsoft

Niye Şiir Olmasın!!!

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan heerdeem
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YILDAN YILA

Yıldan yıla azaldı gücüm
Aklım uyuştu, kanım soğudu
Yurdum benim! Belki ölürüm
Görmeden senin kurtuluşunu

Ama bilmek isterdim hiç değilse
Ferah günlerin yaklaştığını
Kıtlıktan kırılmayacağını
Yoksul çiftçinin bundan böyle

Ve köyümden kopup gelen rüzgâr
Kulağıma tek bir ses ulaştırsaydı
Tek bir ses, içinde ne insan kanı-
Olsaydı, ne hıçkırıklar...


Nikolay Alekseyeviç NEKRASOV
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

SUSTU NAMUSLULAR

Sustu namuslular, kahramanca çarpışanlar
Duyulmaz oldu yiğit çağrıları
Onlar ki halk için haykırmışlardı
Oysa bugün dizginsiz, gaddar
Bir alçaklık seli kapladı her yanı.
Yurdum benim, zavallı dilsiz yurdum
Dalıyor seni kötü, kudurmuş bir kasırga
Tırpanlıyor diri, güzel olan ne varsa
Ve ben düşmanın zafer çığırışlarını-
İşitiyorum, şafaksız bir gecenin sisleri içinden
Sürüngenlerin,yırtıcı kuşların
Çığlıklarını, ölü bir devin cesedine üşüşen...


Nikolay Alekseyeviç NEKRASOV
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ASKER

Savaşta geçti tüm yaşamım,
yağmurlu siperlerden gördüm
doğuşunu güneşin.
Irmaklardan geçtim geceleri.
Bir elim, bir ayağım ve başım sarılı.
Bir elim, bir ayağım ve bağrım çamur.
Gözlerim suskun, kederli.
Dudaklarımın arasında bir gül,
gülün ucunda bir gülümseme,
yaşamım boyu tüm kazandıklarımla dolu
bir arka çantası gibi.



Nikiforos VRETTAKOS
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

VARIŞ

Buradayız işte!
Söz bize ıslak ulaşır ormanlardan,
ve canlı bir güneş yükselir damarlarımızda.
Yumruğumuz güçlüdür,
güçlü kavrar kürekleri.

Yayılıcı palmiyeler uyumakta gözün derinliklerinde.
Katıksız bir altın damla gibi, çığlığımız bizden uzaklaşmakta.

Ayağımız,
sert ve kocaman,
ezer ıssız yollardaki
sıralarımıza dar gelen yollardaki tozu.
Suların kaynadığı yerleri biliriz,
ve severiz suları kanolarımızı ittirdikleri için kırmızı gökler altında.

Şarkımız sade
bizim şarkımız
ruhun derisi altındaki pazuya benzer.

Sabaha sisi biz getiririz,
ve geceye ateşi,
ve bıçağı, ayın sert bir parçası gibi,
barbar derilere lâyık olanı;
bataklıktaki timsahları biz getiririz
özlemlerimizi boşaltan yayı,
tropiğin belini
ve berrak aklı biz getiririz.

Ah, yoldaşlar, buradayız işte!
Kent bekler yaban arılarının
bal petekleri kadar narin saraylarıyla;
caddeleri kuru, dağlarda yağmur yağmadığında ırmaklar nasıl kurursa,
ve evleri gözlerini diker bize korkulu pencereleriyle.

Eskil insanlar süt ve bal verecek bize
ve yeşil yapraklarla taçlandıracaklar bizleri.

Ah, yoldaşlar,buradayız işte!
Güneşin altında
terli derimiz yenilenlerin ıslak yüzlerini yansıtacak,
ve gece boyunca,yalımlarımızın ucunda yanarken yıldızlar,
kahkahamız ırmaklara ve kuşlara uyanacak.


Nicolas GUILLEN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ŞEKERKAMIŞI

Zenci
tarlanın yanında.

Yanki
tarlanın üstünde.

Toprak
tarlanın altında.

Kan
bizden akıyor!

Nicolas GUILLEN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

NERDEN ÇIKARIYORSUN, ASKER

Nerden çıkarıyorsun, asker
seni sevmediğimi,
aynı değil miyiz ikimiz de,
sen de,
ben de.

Sen yoksulsan ben de yoksulum işte;
sen halktansan ben de halktan gelmeyim;
nerden çıkarıyorsun öyleyse, asker,
seni sevmediğimi?

Ama unutuyorsun bazen,
benim kim olduğumu;
sen değil miyim ben, söylesene,
sen nasıl bensen, ben de senim.

Kin tutacak değilim ya
bu yüzden sana, asker;
aynı kişiysek ikimiz eğer
sen de,
ben de,
nerden çıkarıyorsun, asker,
seni sevmediğimi öyleyse.

Karşılaşıyoruz birbirimizle
aynı sokakta, aynı yolda,
omuz omuza, seninle ben!
Aramızda kin yok, düşmanlık yok,
biliyoruz nereye gittiğimizi,
ikimiz de, sen de ben de...

Nerden çıkarıyorsun asker,
seni sevmediğimi öyleyse!



Nicolas GUILLEN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

SİZ TANIKLAR

Siz tanıklar
öldürmüşlerdi sizin bakışlarınız altında
arkasında bir bakışı duyar gibi
duyarsınız sırtınızda
ölülerin bakışını

Kaç sönen göz dik dik bakacak size
gizlendiğiniz yerden çıkıp bir menekşe koparacağınız zaman?
Kaç kalkmış el yalvarmak için
birbirine karışmış dallarının arasında
yüzyıllık meşelerin?
Hangi anın ağırlığı boy atıp büyüyor kanında
batan güneşin?

Ey şarkı söylemeden beşik sallayan kadınlar
kumrunun gececil ötüşünde
Pek çoğu taşıyabilirdi yıldızları
Ve şimdi yaşlı çeşmedir
bu işi onun yerine yapmak zorunda olan

Siz tanıklar
öldürücü bir el kaldırmadınız
ama kurtulamayacaksınız vatan özleminden
toz,
Orada durmadasınız, tozun ışığa dönüştüğü
yerde.


Nelly SACHS
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

NİCE YARAMIZ VAR

Nice yaramız var
öleceğimizi sanıyoruz
sokak bize kötü bir söz attığında her kere
Sokak bunu bilmez
ama kaldıramaz böyle ağır bir yükü
Sokak üstünde görmeğe alışmamıştır
bir acılar Vezüv'ünün püskürerek girmesini
Orada ilk çağların anıları yok oldu gitti
ışığın insan ürünü olmasından bu yana
ve artık meleklerin kuşlar ve çiçeklerle oynadığı yok
ya da donatmıyorlar gülüşleriyle bir çocuğun düşünü


Nelly SACHS
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

AMA KİM ÖYLEYSE

Ama kim öyleyse boşalttı ayakkabılarınızın kumunu
ölmek için ayağa kalkmak zorunda olduğunuz zaman?
Bu kum ki İsrael aramağa gitmişti
yeri ve zamanı belli olmayan kum
Sina'nın yanan kumu
bülbüllerin boğazlarına karışmış
kelebeklerin kanatlarına karışmış
yılanların vatan özlemi tozuna karışmış
Süleyman'ın bilgeliğinden bize ulaşan her şeye karışmış
içkinin gizinden doğan acıya karışmış

Ey parmaklar
siz ölülerin ayakkabılarından boşaltmışsınız kumu
hemen yarın sizin tozunuz
gelecek insanların ayakkabılarını dolduracak


Nelly SACHS
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

AKKOR BİLMECELER'DEN
*

Giysilerimi yıkıyorum
Çokça ölmek sinmiş gömleğe
çoksesli ölüm şarkısını söylüyor şurda burda
Kovalayanlar uyuyup bir güzel ölümü
iğnenin deliğinden geçiriyorlar
Kumaş da istekli mi istekli
koynuna alıyor uyuyorken -


*

Sevgili ölü kardeşlerim benim
karanlıktan kesilmiş bir tutam saç
adına gurbet diyorlar
uzuyor usulca açık kalmış zamandan içeri
Bense gizli bir ölçüye uyarak
ölüp gidiyorum
tomurcuklarıyla gerinen bir dakikaya
yine de dikiyorlar kaynanadillerini
toprağa ardımdan -
Şarabını yalaza devreden bir asma çubuğuyum ben
kaykılıyorum geriye doğru -


Nelly SACHS
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

SIRÇA MARTI

Bak, acı çekiyor.
Günün karşısında
kar kadar suskun
ipek üzerine çizilmiş
sırçadan çan
olağandışı bir hüzünle
yaşamı bağlıyor
ölümü de gökkuşağıyla:
Düşümü de değiştiriyor
çok yabancı bir şeye.


Geceleri garip yankılarda düşünüyorum
görüyorum düşüncelerimi de
Gündüzler ruhunun silikliğini çiziyor
suda günah çıkartıyorum.


Titreyiş kuşu, yok oluşumuzun
aynı anda birleştirdi bizi.

Mübera PASİÇ
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YERYÜZÜ KİMİNDİR

toprağın derinliğinde tohuma can veren kim
deniz dalgalarından bulutları göğerten kim

ufuklardan bitkilere yaşam sunan rüzgârı estiren kim
yeryüzü kimindir, o baktığın güneşin ışığını gönderen kim

buğday başağının gözelerini inci ile dolduran kim
mevsimleri sırasıyla değişme özelliği veren kim

ey toprak ağası bu topraklara bir bak senin mi ki, değil
babanın tapulu malı değil, benim değil, bilirim kimdir kim


Muhammed İKBAL
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

SORU

tanrıya şöyle soruyordu gözü tok yoksulun biri:
"yoksulum bu derdimden hiç mi hiç yakınamam sana
ama, bağışla n'olur, meleklerine izin veren sen misin
kişiliksiz alçaklara devleti ve zenginliği dağıtmak için?"


Muhammed İKBAL
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ŞİİRİM İÇİN

dinle kendini gösterme keyfinden yakınmamı
kendin çıktın ortaya açıkladın gizlerimi
alevden ayrılan kıvılcım gibi başıboş olma
git dertli gönüllerde ara çile evini


Muhammed İKBAL
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ÖZÜ GEÇİCİ OLAN GÜZELDİR GERÇEKTEN

tanrıya sordu bir gün güzellik:
sen beni niçin sonsuz kıldın ki dünyada

yanıt geldi: bir resim atölyesidir dünya
uzun bir yokluk gecesinin öyküsüdür

rengi ile ortaya çıktığından değişim
özü geçici olan güzeldir gerçekten

ay yakınlardaydı, duydu bu konuşmayı
söz yayıldı gökyüzünde, duydu seher yıldızı bile

yıldızlardan duyduğunu şebneme anlattı seher
göğün sözlerini iletti yerdeki ailesine

şebnemin haberiyle çiçeklerin gözleri yaşla doldu
goncanın küçücük yüreği gamdan kanla doldu

bahar ağlayarak çekip gitti bahçeden
gezmeye gelen gençlik, yaslara bürünüp gitti hemen


Muhammed İKBAL
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

KORSAN VE İSKENDER

'İskender'
Söyle nasıl cezalandırayım seni
Dileğin zincire vurulmak mı asılmak mı
Yol kesmenden bıkıp usandı
Denizlerin o tükenmez zenginliği

'Korsan'
İskender! Bu mudur yiğitlik dediğin yazık sana
Rezil ediyorsun meslektaşını baksana
Benim işim de kan dökmek tıpkı senin gibi
İkimiz de aynı yolun yolcusuyuz aslında
Ben denizde sen karada


Muhammed İKBAL
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

GÖRME HEVESİ

yurdunu terk etmişti mecnun, çölü de terk etsin
söyleyin, görme hevesinde ise Leyla'yı da terk etsin

ey derviş, burada, olgunluğa erişince elde edilir erek
sen dünyayı terk etmişsin bir tek, öte dünyayı da terk et

öykünmekten daha iyidir kendini yok etmek
kendin ara yolunu, Hızır'ı beklemeyi terk et

sanki kalemsin dilin ellerin sözleriyle dolu
elin sözüyle gereksiz övünmeyi terk et


Muhammed İKBAL
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

DÖRTLÜK'LER

***
var olan soluktur senin göğsünde, gönül değildir
nerde insanlığı devindirecek güç, o soluğunda değildir
aş aklını aş ve ötesine geç, çünkü bu ışık
yolu gösterir de varacağın yer değildir


***
ben bu dünyada mıyım yoksa ayrı mıyım
dünyayı gören biri miyim tepeden tırnağa dünya mıyım
o tanrı kendi mekansızlığında sürekli durur
yeter ki söyleyin artık bana: ben neredeyim


***
benim toplumu fitilleyecek sevgilim nerede
benim ışığım, her şeyi olduğum nerede
derler ki, o yüreğin dipsiz kuyusundadır
tanrı bilir, gövdemde, o yüreğin yeri nerede


***
damarlarda akan o tükenmiştir artık
o yürek o aşk da yitip gitmiştir artık
namaz oruç hac kurban hepsi var da
ama sen tanrısal aşk, bir sen yoksun artık


***
zaman her zaman sürüp gitmektedir
ama bil şunu gerçek tektir gerisi teranedir
gören kimmiş bugünü gören kimmiş yarını
senin zamanın yalnızca bugün süregidendir


***
benlik gücü ile şu kalımlı dünyaya egemen ol
rengin ve kokunun gizine erenlerden ol
bir kıyın olsun, denizin kıyıya sarıldığı gibi
ama kıyının kötülüklerinden eteğini sakınan ol


Muhammed İKBAL
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

DÖRTLÜK II

Nereli olduğumu soruyorsun bana
Ben, ömrümce kendi içine kıvrılan adam;
Başıboş bir dalgayım ki okyanusta
Yokum, kendime kıvrılmasam


Muhammed İKBAL
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

DÖRTLÜK I

Soruyorsun, göğsün içindeki gönül ne demek
Soruna yanıtım şudur:
Gönül aklın tutuşmasıdır ve acı çeken yürek
Bunlarsız o sadece çamurdur

Muhammed İKBAL
 
Üst