Ortaklara Borca Tahakkuk Edilecek Faiz e Kdv Uygulanacakmı

Üyelik
14 Mar 2006
Mesajlar
64
Konum
İSTANBUL
Arkadaşlar, şirketin ortaklara borçlarına merkez bankası faiz oranlarına göre faiz tahakkuku yapılacak, bu işleme fatura kesilip kdv uygulanacakmı. Birde bu faize stopaj uygulanıp muhtasarda beyan etcekmiyiz. Yardımlarınız için şimdiden teşekkürler.
 
Ynt: Ortaklara Borca Tahakkuk Edilecek Faiz e Kdv Uygulanacakmı

Sadece fatura ve kdv firma açısından
 
Ynt: Ortaklara Borca Tahakkuk Edilecek Faiz e Kdv Uygulanacakmı

Ortaklara yönelik finanssörlük hizmeti sayıldığından %18 kdv hesaplanmasında fayda var.

Daha önceden Girdiğim bir vergi incelemesinde adat hesabının doğru yapılıp faiz gelirine atıldığına bakılmış
fakat kdv yönünden incelenmemişti.

Ayrıca adat hesabı yapılırken, bugün hesaplayacağınız faize eğer kapanmamışsa 31/12 de tekrar adat hesaplamanız gerektiğini unutmayın.
yani faizin faizi olurmu diyerek sadece anaparaya faiz hesaplamayın,
31/12 de anapara +faizede topluca faiz hesaplayın.
 
Ynt: Ortaklara Borca Tahakkuk Edilecek Faiz e Kdv Uygulanacakmı

ortaklara verilen paranın kdv yönünden durumu oldukça karışık bir durum.

vergi idaresinin genel uygulaması kdv alınması yönünde. yargı kararları kdv alınmaması yönünde. internette bir araştırma yaptım. köşe yazarları dahi farklı görüşlerde;

aşağıdaki köşe yazılarını bir okuyun ve siz karar verin,

şükrü kızılot'un
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=114567&yazarid=82

bumin doğrusöz'ün
http://www.ortakmusavir.com/default.php?s=basin&id=100

yazıları.

ben kdv hesaplanmayacağı yönünde düşünüyorum.

saygılarımla
 
Ynt: Ortaklara Borca Tahakkuk Edilecek Faiz e Kdv Uygulanacakmı

Başka bazı konularda olduğu gibi yargı ve bakanlığın çelişmesi. Her zaman olduğu gibi mb yine bildiğim bildik öttürdüğüm düdük tavrı ile yargı kararlarını hiçe saymaktadır.
 
Ynt: Ortaklara Borca Tahakkuk Edilecek Faiz e Kdv Uygulanacakmı

DÖRDÜNCÜ DAİRE 2006 106 2006 133 07/02/2006

KARAR METNİ
3065 SAYILI KANUNUN 1,2,3,4 VE 5 İNCİ MADDELERİNDE AÇIKLANAN HÜKÜMLERİ KARŞISINDA, ORTAKLARINA BORÇ PARA VERMEK SURETİYLE FAİZ GELİRİ ELDE EDİLMESİNİN ANILAN KANUN KAPSAMINDA TİCARİ FAALİYET OLARAK KABUL EDİLMESİ VE BORÇ VERME İŞLEMİ SONUCU ELDE EDİLEN FAİZ GELİRLERİNİN KATMA DEĞER VERGİSİNE TABİ OLMASI GEREKTİĞİ BU İŞLEMLER NEDENİYLE YÜKÜMLÜLERİN BANKA VE SİGORTA MUAMELELERİ VERGİSİ MÜKELLEFİ OLAMAYACAKLARININ KANUN HÜKMÜ GEREĞİ OLDUĞU HK.<

Temyiz Eden : Tavşanlı Vergi Dairesi Müdürlüğü/KÜTAHYA
Karşı Taraf : ? Madencilik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi

İstemin Özeti : Davacı şirketin ortaklarına borç vermek suretiyle örtülü kazanç dağıtımında bulunduğu ileri sürülerek 2000/Aralık dönemi için katma değer vergisi salınmış, vergi ziyaı cezası kesilmiştir. Eskişehir 1. Vergi Mahkemesinin 8.10.2003 günlü ve E:2003/80, K:2003/805 sayılı kararıyla; 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 28 nci maddesinin üçüncü fıkrasında; 2279 sayılı Kanuna göre ikraz işleriyle uğraşanlarla, ikinci fıkrada belirtilen muamele ve hizmetlerden herhangi birini devamlı olarak yapanların, bu Kanunun uygulanmasında banker sayılacaklarının hükme bağlandığı, 2279 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanunu ek ve değişikleri ile birlikte yürürlükten kaldıran 30.9.1983 gün ve 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinde de, devamlı ve mutad meslek halinde, faiz veya her ne ad altında olursa olsun bir ivaz karşılığı veya ipotek almak suretiyle, ödünç para verme işleriyle uğraşan veya ödünç para verme işlerine aracılık eden ve kendilerine faaliyet izni verilen gerçek kişilerin ikrazatçı sayılacaklarının açıklandığı, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 17 nci maddesinin 4 üncü fıkrasının (e) bendinde ise, banka ve sigorta muameleleri vergisinin kapsamına giren işlemler ile sigorta acente ve prodüktörlerinin sigorta muamelelerine ilişkin işlemlerinin katma değer vergisinden müstesna olduğu hükmüne yer verildiği, yukarıda yer alan düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden ivaz karşılığı ödünç para verme işini, devamlı ve mutat meslek halinde yapanların, 6802 sayılı Kanunun uygulanması bakımından banker sayılması gerektiği, diğer taraftan, konu ile ilgili Danıştay İçtihatlarına göre aynı takvim yılı içinde birden fazla kişiye ya da birden fazla olmak üzere bir kişiye veya birbirini izleyen yıllarda bir yada birden çok kişiye ödünç para verilmesi halleri, ikraz işiyle devamlı ve mutat meslek halinde uğraşıldığını göstermekte, bu bakımdan ivaz karşılığı borç para verme işiyle devamlı ve mutat meslek halinde uğraşanların bu işten elde ettikleri kazancın, katma değer vergisine değil, banka ve sigorta muameleleri vergisine konu edilmesi, açıklanan hukuki durumun gereği olduğu olayda, davacı şirketin ortaklarına borç para verdiği, karşılığında herhangi bir faiz geliri hesaplamadığı ve bu işlemlerin, vergilendirme döneminde birden çok kez tekrarlandığından dava konusu işlemin tesis edildiği, bu itibarla, banka ve sigorta muameleleri vergisine konu olan anılan işlemlerin katma değer vergisine tabi tutulması, 3065 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin, 4 üncü fıkrasının yukarıda açıklanan (e) bendine uygun olmadığından, aksi görüşten hareketle gerçekleştirilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinde yasal isabet görülmediği gerekçesiyle vergi ve cezanın kaldırılmasına karar verilmiştir. Davalı İdare, tarh edilen vergi ve kesilen cezanın hukuka uygun olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

Tetkik Hakimi Kumru Örnek Demirtaş'ın Düşüncesi: 3065 sayılı Kanunun 1 inci maddesi ve 4 üncü madde hükmü uyarınca grup şirketlere borç para vermek suretiyle finansman hizmeti sağlanmasının anılan Kanun kapsamında ticari faaliyet olarak kabul edilmesi ve dolayısıyla söz konusu borç verme işlemi sonucunda elde edilen faiz gelirlerinin katma değer vergisine tabi olduğundan aksi yöndeki mahkeme kararının bozulması gerekmediği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Mukaddes Aras'ın Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
Davacı şirketin ortaklarına borç para vermek suretiyle örtülü kazanç dağıtımında bulunduğu ileri sürülerek salınan katma değer vergisi ve kesilen vergi ziyaı cezasını 3065 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre elde edilen faiz gelirinin katma değer vergisinin konusunu teşkil etmediği, ayrıca nakit kaynağı kullandırmanın aynı Kanunun 8 nci maddesinde belirtilen işler arasında bulunmadığı, ortaklara ödünç para kullandırılmasının örtülü kazanç dağıtımı olarak nitelendirilemeyeceği, dolayısıyla, bu yolla elde edilen faizin Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi Kanunu kapsamına girmesi nedeniyle terkin eden Vergi Mahkemesi kararı davalı İdare tarafından temyiz edilmektedir.
6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 30 uncu maddesinde, banka ve sigorta muameleleri vergisinin mükellefleri banka ve bankerlerle sigorta şirketleri olarak belirlenmiş, mevzu ve vergiyi doğuran olay ise 28 nci maddede düzenlenmiştir. Bu çerçevede, bankerlerin yapmış oldukları banka muamele ve hizmetleri dolayısıyla kendi lehlerine her ne nam ile olursa olsun nakden veya hesaben aldıkları paraların banka ve sigorta muameleleri vergisine tabi olduğu belirtilmiştir. Bankerlerin nakden ve hesaben aldıkları paralar arasında, maddedeki parantez içi hükmü ile sair adlarla faiz ve benzeri menfaat sağlamak üzere devamlı olarak para toplama işi ile uğraşanların topladıkları paralara sağladıkları gelir ve menfaatler üzerinden komisyon, ücret ,hizmet karşılığı gibi adlarla aldıkları paralar da sayılmıştır. 28 nci maddenin son fıkrasında, 2279 sayılı Kanuna göre ikraz işleriyle uğraşanlarla, yukarıda belirtilen muamele ve hizmetlerden herhangi birini devamlı olarak yapanlarda bu Kanunun uygulanmasında banker sayılmıştır.
2279 sayılı Kanunu yürürlükten kaldıran 90 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, faiz veya her ne ad altında olursa olsun bir ivaz karşılığı veya ipotek almak suretiyle sürekli olarak ödünç para verme işleriyle uğraşan gerçek kişilerin ve finansman şirketleri ile faktöring şirketlerinin faaliyetlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesine ilişkindir. Anılan Kanun Hükmünde Kararnamede ikrazatçı tanımlanırken, faaliyetin devamlı ve mutad meslek halinde yapılması ile gerçek kişiler tarafından yapılması hususları önemle vurgulanmıştır.

Açıklanan bu düzenlemeler, ortaklarına borç para vermek suretiyle örtülü kazanç dağıttığı ileri sürülen ve tüzel kişiliği olan kurumlar vergisi mükellefi açısından değerlendirildiğinde, mutad meslek halinde yapılan bir ödünç para verme işi bulunmadığı ya da farklı bir ticari veya sınai faaliyet alanı bulunup gerçekte ödünç para verme yoluyla para kazanma amacı olmayan, aynı zamanda lehe aldığı bir para da bulunmayan şirketin, bu işlemleri nedeniyle banka ve sigorta muameleleri vergisi mükellefi olamayacağını ortaya koymaktadır.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında, Türkiye'de yapılan ve maddede sayılan işlemlerin katma değer vergisine tabi olduğu belirtildikten sonra, 1 nci bendde, ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlere yer verilmiştir. Yasanın 2 nci ve 3 üncü maddelerinde teslim sayılan işlemler, 4 üncü ve 5 nci maddelerinde ise hizmet ve hizmet sayılan işlemler tanımlanmıştır. Anılan maddelere göre katma değer vergisinin, bir mal hareketine veya birşeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, birşeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi şekillerde gerçekleşen ya da vergiye tabi bir hizmetten, işletme sahibinin, personelinin veya diğer şahısların karşılıksız yararlanması şeklinde oluşan bir hizmete bağlı bir işleme dayandırıldığı görülmektedir.

Dosyanın incelenmesinden, davacı şirketin ortaklarına cari hesap yoluyla borç para verdiği ve bu suretle faiz geliri elde ettiği,ancak bu gelirleri için fatura düzenlemediği ve katma değer vergisi hesaplayarak beyan etmediği anlaşılmaktadır.

3065 sayılı Kanunun yukarıda açıklanan hükümleri karşısında,ortaklarına borç para vermek suretiyle faiz geliri elde edilmesinin anılan Kanun kapsamında ticari faaliyet olarak kabul edilmesi ve dolayısıyla söz konusu borç verme işlemi sonucu elde edilen faiz gelirlerinin katma değer vergisine tabi olması gerektiği açıktır.

Ancak, ortaklarına cari hesap yoluyla borç para vermesinin örtülü kazanç olduğu gerekçesiyle davacı adına tarh edilen kurumlar vergisine karşı açılan davayı reddeden Eskişehir 1. Vergi Mahkemesinin 8.10.2003 günlü ve E:2003/77, K:2003/802 kararının temyizen incelenmesi sonucu Danıştay Dördüncü Dairesinin 24.11.2004 günlü ve E:2004/262, K:2004/2324 sayılı kararı ile olayda örtülü kazanç dağıtımı ile ilgili kanunda öngörülen şartların gerçekleştiği belirtilmiş, ancak kısa vadeli krediler için tesbit edilen faiz oranının en düşüğünün uygulanmasının hakkaniyete uygun olacağı gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bu durumda,.yükümlü şirket adına aynı yıl için ve aynı nedenle salınan kurumlar vergisi hakkında verilen kararda varılan hukuki sonuç katma değer vergisi yönünden de geçerli olacağından Mahkeme Kararının bozulması gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, davalı idare temyiz isteminin kabulüyle Eskişehir 1. Vergi Mahkemesinin 8.10.2003 günlü ve E:2003/80, K:2003/805 sayılı kararının bozulmasına 7.2.2006 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

K A R Ş I OY
Davacı şirketin ortaklarına cari hesap yoluyla borç para vererek faiz geliri elde ettiği, ancak bu gelirleri için fatura düzenlemediği ve katma değer vergisi hesaplayarak beyan etmediği ileri sürülerek yapılan katma değer vergisi tarhiyatı; ortaklara ödünç para kullandırılmasının örtülü kazanç dağıtımı olarak nitelendirilemeyeceği, elde edilen faizin Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisine tabi olduğu gerekçesiyle terkin eden Mahkeme Kararının bozulması istenilmektedir.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1/1 maddesinde;ticari,sınai,zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisşne tabi olacağı belirtilmiş,aynı Kanunun 4/1 maddesinde de teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemlerin hizmet sayılacağı hüküm altına alınmıştır.Dolayısıyla ortaklara borç para vermek suretiyle elde edilen faiz gelirinin ticari faaliyet olarak kabulü gerekmekte olup ,bu işlemler nedeniyle yükümlülerin banka ve sigorta muameleleri vergisi mükellefi olamayacakları Kanun hükmü gereğidir.
Davacının kurumlar vergisine karşı açtığı davayı reddeden, Eskişehir 1. Vergi Mahkemesi, 8.10.2003 günlü ve E:2003/77, K:2003/802 sayılı kararına yönelik temyiz istemi Danıştay Dördüncü Dairesinin 24.11.2004 günlü ve E:2004/262, K:2004/2324 sayılı kararıyla; olayda örtülü kazanç dağıtımıyla ilgili olarak Kanunda öngörülen şartların gerçekleştiği, ancak matrah farkı belirlenirken adatlandırılan cari hesap bakiyesinde Merkez Bankasınca avans işlemlerine uygulanan % 70 oranındaki faiz oranı yerine kısa vadeli krediler için tespit edilen faiz oranının en düşüğünün uygulanmasının hakkaniyete uygun olacağından mahkemece tespit edilecek bu oran dikkate alınmak suretiyle karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.Temyiz aşamasında; Kurumlar Vergisi Kanununun 17. maddesinin 3. fıkrası hükmü uyarınca kazancın örtülü olarak dağıtılmış sayılabilmesi için, emsaline göre göze çarpacak derecede yüksek veya düşük faiz ve komisyonlarla ödünç para alınması veya verilmesi gerekmektiği,olayda şirket faaliyetinin sürdürülebilmesi için ortaklar cari hesabı vasıtasıyla para alınıp verildiği,örtülü kazançtan söz edilebilmesi için ortağa kaynak aktarılması yeterli olmayıp aktarılan paranın ortak tarafından ne şekilde kullanıldığının, yapılan muameleler sonucu bir vergi kaybına neden olunup olunmadığının tespitinin gerektiği,cari hesap yoluyla alınan ve verilen paralara faiz uygulanması suretiyle sonuca gidilmesinin tek başına örtülü kazanç dağıtıldığını göstermeye yeterli olmadığından tarhiyatın terkini gerektiği gerekçesiyle Dairece verilen bozma kararına katılmadığımdan mahkeme kararı sonucu itibariyle yerindedir.
Temyiz isteminin belirtilen gerekçeyle reddi gerektiği görüşü ile karara katılmıyorum.
(DAN-DER; SAYI:113)
BŞ/Aİ
 
Ynt: Ortaklara Borca Tahakkuk Edilecek Faiz e Kdv Uygulanacakmı

7. Daire 2002/258 E., 2002/2780 K.

KATMA DEĞER VERGİSİNE TABİ OLMAMA
ÖDÜNÇ PARA VERME İŞLEMİ
ŞİRKET ORTAKLARINA FAİZ KARŞILIĞI ÖDÜNÇ PARA VERME İŞLEMİ

6802 S. GİDER VERGİLERİ KANUNU [ Madde 28 ]
3065 S. KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU [ Madde 17 ]

"ÖZET"

ŞİRKET ORTAKLARINA FAİZ KARŞILIĞI PARA VERME İŞLEMİ KATMA DEĞER VERGİSİNE TABİ OLMAYIP BSMV YE TABİDİR.


"İçtihat Metni"

İstemin Özeti: Davacı Şirketin nakit parasını ortağına kullandırmak suretiyle faiz geliri elde ettiğinden bahisle, Aralık.1998 dönemi için salınan katma değer vergisi ile kesilen ağır kusur cezasının iptali istemiyle açılan davada; olayda, örtülü kazanç dağıtımında bulunulduğu hususunun açık olduğu, davacının ortağına borç para verme işleminin, Katma Değer Vergisi Kanununun öngördüğü anlamda bir finansman hizmeti niteliği taşıdığı, bu hizmetten ortağın menfaat sağlaması nedeniyle, verilen borç para karşılığında hesaplanması gereken faizin de katma değer vergisine tabi tutulması, ancak, matrahın davacı Şirketin defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme sonucu ortaya çıkarılması ve olayın oluş biçimi dikkate alındığında, tarhiyata kusur cezası uygulanması icap ettiği gerekçesiyle, ceza kesme işleminin kusur cezasından fazlasına isabet eden kısmının iptali; davanın vergi aslı ve anılan cezaya ilişkin kısmın ise reddi yolundaki ... Vergi Mahkemesinin 24.10.2001 günlü, E: 2001.75; K: 2001.299 sayılı kararının redde ilişkin hüküm fıkrasının; olayın borç verme işlemi şeklinde alınması halinde, elde edildiği varsayılan faizin banka ve sigorta muameleleri vergisi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ileri sürülerek davacı Şirket tarafından; iptale ilişkin hüküm fıkrasının ise, Vergi Usul Kanununda belirtilen miktarı aşan tarhiyata ağır kusur cezası uygulanmasının kanun gereği olduğu ileri sürülerek vergi dairesi tarafından bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Taraflarca, karşılıklı temyiz taleplerinin reddi gerektiği savunulmuştur.

Tetkik Hakimi ...'ın Düşüncesi: Olayda, davacı Şirketin ortağına verdiği borç para karşılığı aldığı faiz, 6802 sayılı Gider Vergisi Kanununun 28'inci maddesinde düzenlenen banka ve sigorta muameleleri vergisi kapsamına girdiğinden; 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17'nci maddesinin 4'üncü fıkrasının ( e ) bendi uyarınca, katma değer vergisine tabi olmayan işlem üzerinden yapılan katma değer vergisi tarhiyatının iptali istemiyle açılan davayı kısmen reddeden, kısmen de işlemi iptal eden mahkeme kararının davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı ...'un Düşüncesi: İnşaat taahhüt işiyle uğraşan davacı şirketin, şirket ortağına faizsiz para kullandırmak suretiyle örtülü kazanç dağıtımında bulunduğu gerekçesiyle 1998 Aralık dönemi için ağır kusur cezalı olarak salınan katma değer vergisine karşı açtığı davada; ağır kusur cezasını kusura çevirmek suretiyle tarhiyatı tadilen tasdik eden ... Vergi Mahkemesi kararının taraflarca temyizen bozulması istenilmektedir.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde, ticari kazançlar katma değer vergisine tabi işlemler arasında sayılmış, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 17'nci maddesinde de, şirketlerin kendi ortakları ortakların ilgili bulunduğu gerçek ve tüzel kişiler, idaresi, murakabesi veya sermayesi bakımından vasıtalı vasıtasız olarak bağlı bulunduğu veya nüfuzu altında bulundurduğu gerçek ve tüzel kişiler ile olan münasebetlerde emsallerine göre göze çarpacak derecede yüksek veya düşük faiz ve komisyonlarla ödünç para alır veya verirlerse, kazancın kısmen veya tamamen örtülü olarak dağıtıldığı kabul edilmiştir.

Sözü edilen kanun hükümlerine göre, şirketin ortağına karşılıksız ya da düşük faizle para vermesinden dolayı sağladığı kazanç kurumlar vergisine ve katma değer vergisine tabi olmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümü, davacı şirketin 1.1.1998-1.10.1998 tarihleri arasında şirket ortağına verdiği toplam 338.710.000.000.- liranın şirketin işlerinde sarf edilip edilmediğinin; diğer bir ifade ile verilen bu miktar paradan dolayı şirket ortağına örtülü kazanç sağlanıp sağlanmadığının belirlenmesine bağlı bulunmaktadır.

Dosyanın incelenmesinden, davacı şirketin ... Kooperatifine yaptığı inşaat taahhüt işleri dolayısıyla hakedişlerden önce şirket kasasına aldığı avansları "alınan sipariş avansları" hesabında izlediği, daha sonra hakediş raporlarının düzenlenmesi sırasında alınan avansları kapattığı, aynı yıl içinde şirket ortağına 1.1.1998-1.10.1998 tarihleri arasında iş avansı adı altında nakit paralar verdiği, verilen avansların iş avansları hesabında izlendiği, bu hesabın iş yaptırılan taşeronlardan belge alınmaması ya da alınamaması sebebiyle kapatılamadığından, açık kalan bu hesap sebebiyle şirket ortağına örtülü kazanç temin edildiği gerekçesiyle davacı şirket adına ağır kusur cezalı katma değer vergisinin tarh edildiği anlaşılmaktadır.

Kurumların, nakit kaynaklarının ortaklar adına açılmış olan hesaplar aracılığı ile ortaklara karşılıksız olarak kullandırılması suretiyle onlara örtülü kazanç dağıtılmış olduğundan söz edilebilmesi için bu hesaplar aracılığı ile ortağa kaynak aktarılmış olması yeterli bulunmayıp, bu kaynakların hangi nedenlerle ortaklara aktarılmış olduğunun, her işlem için ayrı ayrı belirlenmesi suretiyle yapılan işlemlerin niteliği itibarıyla örtülü kazanç dağıtımı amacına yönelik olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.

Uyuşmazlık konusu olayda ise, bu tür bir inceleme ve belirleme yapılmadığı, devam etmekte olan inşaat işleri bulunduğu anlaşılan davacı şirketin söz konusu inşaatla ilgili bir kısım ödemeleri karşılamak üzere ortağına iş avansı niteliğinde ödemelerde bulunup bulunmadığı, diğer bir ifade ile yukarıda belirtilen tarihler arasında ortağın aldığı paraların tamamen şirket işlerinde kullanılıp kullanılmadığı hususunun yapımını üstlendikleri kooperatifin hakediş miktarları ve yapılan işlerin maliyetleri ile diğer sebepleri dikkate almak suretiyle gerekli araştırma yapılmaksızın ortağa yapılan ödemelerin örtülü kazanç dağıtıldığını gösterdiğinden bahisle yapılan tarhiyatın tadilen tasdikine karar verilmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle Vergi Dairesi temyiz isteminin reddi, davacı şirket temyiz isteminin kabulü suretiyle Vergi Mahkemesi kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek işin gereği görüşüldü:

KARAR : Dosyanın incelenmesinden; davacı Şirketin bir ortağının cari hesabının sürekli olarak alacak bakiyesi verdiğinin yapılan vergi incelemesi sonucu tespit edilmesi üzerine, kazancın örtülü olarak dağıtıldığının kabulü suretiyle, söz konusu ortağa ait cari hesabın bakiyesi esas alınarak saptanan faiz tutarı matrah kabul edilerek katma değer vergisi hesaplandığı, ağır kusur cezası kesildiği; söz konusu işlemlerin iptali istemiyle açılan davayı, istemin özeti bölümünde yazılı gerekçeyle kısmen reddeden, kısmen de işlemi iptal eden vergi mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasının taraflarca istenildiği anlaşılmıştır.

6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 28'inci maddesinin üçüncü fıkrasında; 2279 sayılı Kanuna göre ikraz işleriyle uğraşanlarla, ikinci fıkrada belirtilen muamele ve hizmetlerden herhangi birini devamlı olarak yapanların, bu Kanunun uygulanmasında banker sayılacakları hükme bağlanmış; 2279 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanunu ek ve değişiklikleri ile birlikte yürürlükten kaldıran 30.9.1983 gün ve 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 3'üncü maddesinde de, devamlı ve mutad meslek halinde, faiz veya her ne ad altında olursa olsun bir ivaz karşılığı veya ipotek almak suretiyle, ödünç para verme işleriyle uğraşan veya ödünç para verme işlerine aracılık eden ve kendilerine faaliyet izni verilen gerçek kişilerin ikrazatçı sayılacakları açıklanmıştır. 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17'nci maddesinin 4'üncü fıkrasının ( e ) bendinde ise, banka ve sigorta muameleleri vergisinin kapsamına giren işlemler ile sigorta acente ve prodüktörlerinin sigorta muamelelerine ilişkin işlemlerinin katma değer vergisinden müstesna olduğu hükmüne yer verilmiştir. Yukarıda verilen düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden anlaşılacağı üzere; ivaz karşılığı ödünç para verme işini, devamlı ve mutad meslek halinde yapanların, 6802 sayılı Kanunun uygulanması bakımından banker sayılması gerekmektedir. Dairemizin süregelen içtihadına göre ise, aynı takvim yılı içinde birden fazla kişiye ya da birden fazla olmak üzere bir kişiye veya birbirini izleyen yıllarda bir ya da birden çok kişiye ödünç para verilmesi halleri, ikraz işiyle devamlı ve mutad meslek halinde uğraşıldığını göstermektedir. Bu bakımdan; ivaz karşılığı borç para verme işiyle devamlı ve mutad meslek halinde uğraşanların bu işten elde ettikleri kazancın, katma değer vergisine değil; banka ve sigorta muameleleri vergisine konu edilmesi, açıklanan hukuki durumun gereğidir.

Bu itibarla, banka ve sigorta muameleleri vergisine konu olabilecek, şirket ortaklarına faiz karşılığı para verme işleminin katma değer vergisine tabi tutulması, 3065 sayılı Kanunun 17'nci maddesinin, 4'üncü fıkrasının yukarıda açıklanan ( e ) bendi uyarınca olanaklı bulunmadığından; şirket ortaklarına borç para verme işleminin Katma Değer Vergisi Kanununun kapsamına giren bir finansman hizmeti olduğu; bu nedenle, mahkeme kararının; tahakkuk ettirilmesi gereken faizin katma değer vergisine tabi tutulması suretiyle tesis edilen işlemde kanuna aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davanın vergi aslı ve kusur cezasına ilişkin kısmı yönünden reddi yolundaki hüküm fıkrasında hukuki isabet görülmemiştir.

Vergi dairesinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen hususlar ise, mahkeme kararının, kesilen cezanın kusur cezasını aşan kısmının iptaline ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmamaktadır.

SONUÇ : Açıklanan nedenle, davacı Şirketin temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının redde ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına, bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına; vergi dairesinin temyiz isteminin ise reddine ve mahkeme kararının iptale ilişkin hüküm fıkrasının onanmasına, 16.9.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.
 
Üst