HResources
Katkı Sunan Üye
Türkiye'de istihdam paradoksu
Rakamlar, Türkiye’de işsizlik olduğunu söylüyor. Ama gelin görün ki; işverenlere göre olay tam tersi.
Türkiye’de % 10,6 oranında bir işsiz kesim var.
Bunların dışında mevcut işinden memnun olmayanlar ve kayıtlara geçmeyenlerle birlikte bu oran % 15’lere varıyor. Diğer taraftan Ekonomi biliminde “Gizli işsizlik” diye tanımlanan, genelde kamu alanlarında gereksiz kadrolaşmalarla oluşturulmuş, bir kişinin yapabileceği bir iş için birden fazla kişinin istihdam edilmesiyle oluşturulan işsizlik türü de var.
Avrupa'da ise işsizlik oranı % 1-2 gibi seyrediyor. Ancak sevindirici bir haber, son verilere göre Türkiye’de işsizlik oranında azalma varmış.
Özetle rakamlar, Türkiye’de işsizlik olduğunu söylüyor. Ama gelin görün ki; işverenlere göre olay tam tersi.
Onlara göre iş var, ama istenilen eleman yok. Bir isim verecek olursak buna, “Türkiye’de İstihdam Paradoksu” diyebiliriz.
Klasik ekonomiye göre ne üretirseniz onu satabilirsiniz, yani arz talebe eşittir. Tam istihdam vardır ve dolayısıyla işsizlik de yoktur.
Peki ama bir çelişki yok mu? Hem eleman yok hem de iş yok.
Tabii ki bir miktar işsizlik var ama, işin doğrusu iş için doğru eleman da yok.
UZMAN ELEMAN İHTİYACI
Her şeyin başında Türkiye'de uzmanlaşmş kadrolar eksik. Ne iş olsa yaparım düşüncesiyle yola çıkan adaylar, hiçbir işi tam yapamıyorlar.
Kaliteli, insiyatif kullanabilen, vizyon sahibi, fikir üretebilen, kendine güveni tam olan gençler pek bulunamıyor. Halbuki, geçen hafta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız:” Türkiye’de her beş gençten biri işsiz” diye bir açıklama yapmıştı. Gerçekten de Türkiye’de genç işsizlerin oranı %23.3 civarında. Istanbul, iş potansiyeli nedeniyle kaliteli elemanlara sahip. Biraz da Ankara. Ama gelin görün ki Anadolu’nun diğer illerinde böyle özelliklere sahip elemanları bulmakta güçlük çeken işletme sahipleri transferlere yöneldiler.
Sizce, İngilizce'yi mükemmel düzeyde bilip işsiz kalan ne kadar eleman vardır?
Ya da uzman bir bilgisayar programcısının işsiz kalabileceğini düşünebiliyor musunuz ?
İhracat üzerine uzmanlaşmş, yada mşteri portföyünü geliştirmiş bir satş uzmanının işsiz kalma ihtimali ne kadardır dersiniz?
Çok zordur.
NASIL İŞ BULURUM ?
Nasıl futbolcuların veya sanatçıların menajerleri varsa, varsa, aslında her profosyonel çalışanın da böyle bir menajeri (vehatta imaj danışmanı, psikoloğu ve danışmanı da) olabilir. Sadece işsiz kalındığında değil, iyi bir transfer için de bu geçerli. Belki bir nebze İnsan Kaynakları Danşmanlık firmaları bu ihtiyacı giderebilir, ancak benim bahsetmek istediğim, daha kişiye özel bir çalışma. Türkiye’de böyle bir iş kolu oluşturulduğunda ilk dükkan açacak kişi ben olurum diye düşüyorum…
Hangi iş kolunda olursanız olun, pozitif olmanız ve etrafa pozitif enerji vermeniz gerekiyor. İşverene katma değer verecek biriyseniz işsiz kalmanız zordur.
Bu arada eğer birtakım özellikleriniz varsa bunları muhakkak karşı tarafa yansıtmalısınız. Bunun için ilk imkan, özgeçmişiniz olacaktır.
Binlerce başvuru arasından ilk elemeyi geçmeniz için, özgeçmişiniz çok önem arz etmektedir.
Özgeçmişinizdeki fotoğrafınızın bile ne kadar önemli olduğunu unutmayın. Kim olduğunuzu ve nasıl bir farklılığa sahip olduğunuzu belirtmeniz gerekiyor.
İş bulma materyallerini, yani gazetelerin İK sayfalarını, interneti, danşmanlık firmalarını, çevrenizi çok iyi kullanmanız gerekiyor.
Mülakatlara da iyi hazırlanıp, kendinizi çok iyi ifade edebilmeniz şart. Bunun için alıştırmalar yapın. Gerekirse bazı iş görüşmelerine sadece tecrübe olması için gidin. Başvurduğunuz firmayı çok iyi tanıyın ve hakkında araştırma yapın. Oldukça zengin bir mülakat arşivine sahip biri olarak, isteyen herkesle bilgileri paylaşmaya hazırım. Yeter ki işsiz bir insan, iş sahibi olsun.
Boş zamanlarınızda kariyerinizi geliştirmek için uzmanlık alanınız üzerine eğitimlere ve seminerlere katılın. İzmir’de bu konuda ücretsiz eğitimler veren kurumlar da var.
İş kolunuzda araştırmacı olun. Yaptığınız araştırmaları yazın ve yazdıklarınızı bir yerlerde yayınlatmaya çalışın. Eğer imkanınız varsa kendinize ait bir web sayfası yapın. Tanıtımınızda oldukça etkili olacaktır.
Şunu da unutmamak gerekir ki, iş demek sadece birilerinin yanında çalışmak değildir. Sizler de kendi ufak işlerinizi kurabilirsiniz. Bunun için leasing şirketlerinden destek alabilirsiniz. Ya da ilginç bir iş fikriniz varsa bunu, bizlere, şirket yöneticilerine ve patronlarına çekinmeden gönderin ve destek isteyin. Gerekirse bir gazete ilanı bile verebilirsiniz.
Hiçbir iş yapamıyorsanız, evde part-time işler oluşturun. Örneğin düşük fiyatla firmalara İngilizce tercümeler yapın. Böylece İngilizcenizi de geliştirebilirsiniz. İlkokul veya lise ğrencilerine dersler verin. Vereceğiniz ders ya da seminer, uzmanlık alanıza paralel olarak çeşitli profesyonel gruplara da olabilir. Uzmanlık alanınız üzerine ücretli danışmanlıklar yapın. Web sayfası yapmayı öğrenip, küçük firmalara web sayfası yapın. Avrupa Birliğinin çeşitli projeleri var. Bunları araştırın ve proje hazırlayın. Ya da AB projelerini kazanmış projelerde gönüllü çalışarak tecrübe kazanın. Bazı firmalara "free lance" çalışabileceğinizi belirtin. Yani, dışarıdan primle çalışmak.
Getireceğiniz her iş için primler alabilirsiniz. Ya da firmalara kendileri ile ilgili anketler ve araştırmalar yapabileceğinizi belirtip, iş alabilirsiniz.
Aslında buna benzer pek çok şey yapılabilir. Önce isteyin, inanın, kendinizi geliştirip uzmanlaşın; kendinizi iyi satın, başarıyı yakalayın.
PEKİ YA FİRMALAR? Firmalara gelince... Onlar da nasıl dürüst bir eleman arıyorlarsa kendilerini ve imkanlarını da adaya dürüstçe tanıtmak zorundalar. Yapacağı işi tam anlamadan işe giren eleman bu işte uzun süre kalmayabilir.
Unutulmasın ki istihdam konusunda istikrarlı olmayan firmaları kaliteli elemanlar da tercih etmiyorlar. Şirkete katma değer kazandıracak elemana sahip çıkıp, destek verilmesi menfaatlerinedir. İşsizlik problemini ücret pazarlık menfaati olarak değil, kaliteli eleman bulma menfaati olarak görmek daha yararlı olacaktır. Firmalar, elemanlarının, kurumlarının birer elçisi olarak dış dünyaya prezente ettiklerini ve bir imaj oluşturduklarını bildikleri sürece çok daha fazla kazanacaklardır.
Ticarette firma, müşteri ve elemandan oluşan üç önemli saç ayağı dengeli bir şekilde beklentilerini karşılıyorlarsa, sürekli bir maksimum geliri de elde edeceklerdir.
Bu yüzden firmalar, hiçbir etki altında kalmadan, iş için gerekli olan kaliteli ve o işe uygun elemanı layıkıyla seçip, kendisine kazandırdığı katma değer ve kalite ölçüsünde ücretlendirip, maksimum verim elde edebilirler. Şirket içi eğitim, oryantasyon ve moral aktiviteleri ile de ellerindeki bu değerlere değer katarlar. Bütün bu yaptıkları da firmaya artı değer olarak geri döner.
Rifat Sait
Rakamlar, Türkiye’de işsizlik olduğunu söylüyor. Ama gelin görün ki; işverenlere göre olay tam tersi.
Türkiye’de % 10,6 oranında bir işsiz kesim var.
Bunların dışında mevcut işinden memnun olmayanlar ve kayıtlara geçmeyenlerle birlikte bu oran % 15’lere varıyor. Diğer taraftan Ekonomi biliminde “Gizli işsizlik” diye tanımlanan, genelde kamu alanlarında gereksiz kadrolaşmalarla oluşturulmuş, bir kişinin yapabileceği bir iş için birden fazla kişinin istihdam edilmesiyle oluşturulan işsizlik türü de var.
Avrupa'da ise işsizlik oranı % 1-2 gibi seyrediyor. Ancak sevindirici bir haber, son verilere göre Türkiye’de işsizlik oranında azalma varmış.
Özetle rakamlar, Türkiye’de işsizlik olduğunu söylüyor. Ama gelin görün ki; işverenlere göre olay tam tersi.
Onlara göre iş var, ama istenilen eleman yok. Bir isim verecek olursak buna, “Türkiye’de İstihdam Paradoksu” diyebiliriz.
Klasik ekonomiye göre ne üretirseniz onu satabilirsiniz, yani arz talebe eşittir. Tam istihdam vardır ve dolayısıyla işsizlik de yoktur.
Peki ama bir çelişki yok mu? Hem eleman yok hem de iş yok.
Tabii ki bir miktar işsizlik var ama, işin doğrusu iş için doğru eleman da yok.
UZMAN ELEMAN İHTİYACI
Her şeyin başında Türkiye'de uzmanlaşmş kadrolar eksik. Ne iş olsa yaparım düşüncesiyle yola çıkan adaylar, hiçbir işi tam yapamıyorlar.
Kaliteli, insiyatif kullanabilen, vizyon sahibi, fikir üretebilen, kendine güveni tam olan gençler pek bulunamıyor. Halbuki, geçen hafta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız:” Türkiye’de her beş gençten biri işsiz” diye bir açıklama yapmıştı. Gerçekten de Türkiye’de genç işsizlerin oranı %23.3 civarında. Istanbul, iş potansiyeli nedeniyle kaliteli elemanlara sahip. Biraz da Ankara. Ama gelin görün ki Anadolu’nun diğer illerinde böyle özelliklere sahip elemanları bulmakta güçlük çeken işletme sahipleri transferlere yöneldiler.
Sizce, İngilizce'yi mükemmel düzeyde bilip işsiz kalan ne kadar eleman vardır?
Ya da uzman bir bilgisayar programcısının işsiz kalabileceğini düşünebiliyor musunuz ?
İhracat üzerine uzmanlaşmş, yada mşteri portföyünü geliştirmiş bir satş uzmanının işsiz kalma ihtimali ne kadardır dersiniz?
Çok zordur.
NASIL İŞ BULURUM ?
Nasıl futbolcuların veya sanatçıların menajerleri varsa, varsa, aslında her profosyonel çalışanın da böyle bir menajeri (vehatta imaj danışmanı, psikoloğu ve danışmanı da) olabilir. Sadece işsiz kalındığında değil, iyi bir transfer için de bu geçerli. Belki bir nebze İnsan Kaynakları Danşmanlık firmaları bu ihtiyacı giderebilir, ancak benim bahsetmek istediğim, daha kişiye özel bir çalışma. Türkiye’de böyle bir iş kolu oluşturulduğunda ilk dükkan açacak kişi ben olurum diye düşüyorum…
Hangi iş kolunda olursanız olun, pozitif olmanız ve etrafa pozitif enerji vermeniz gerekiyor. İşverene katma değer verecek biriyseniz işsiz kalmanız zordur.
Bu arada eğer birtakım özellikleriniz varsa bunları muhakkak karşı tarafa yansıtmalısınız. Bunun için ilk imkan, özgeçmişiniz olacaktır.
Binlerce başvuru arasından ilk elemeyi geçmeniz için, özgeçmişiniz çok önem arz etmektedir.
Özgeçmişinizdeki fotoğrafınızın bile ne kadar önemli olduğunu unutmayın. Kim olduğunuzu ve nasıl bir farklılığa sahip olduğunuzu belirtmeniz gerekiyor.
İş bulma materyallerini, yani gazetelerin İK sayfalarını, interneti, danşmanlık firmalarını, çevrenizi çok iyi kullanmanız gerekiyor.
Mülakatlara da iyi hazırlanıp, kendinizi çok iyi ifade edebilmeniz şart. Bunun için alıştırmalar yapın. Gerekirse bazı iş görüşmelerine sadece tecrübe olması için gidin. Başvurduğunuz firmayı çok iyi tanıyın ve hakkında araştırma yapın. Oldukça zengin bir mülakat arşivine sahip biri olarak, isteyen herkesle bilgileri paylaşmaya hazırım. Yeter ki işsiz bir insan, iş sahibi olsun.
Boş zamanlarınızda kariyerinizi geliştirmek için uzmanlık alanınız üzerine eğitimlere ve seminerlere katılın. İzmir’de bu konuda ücretsiz eğitimler veren kurumlar da var.
İş kolunuzda araştırmacı olun. Yaptığınız araştırmaları yazın ve yazdıklarınızı bir yerlerde yayınlatmaya çalışın. Eğer imkanınız varsa kendinize ait bir web sayfası yapın. Tanıtımınızda oldukça etkili olacaktır.
Şunu da unutmamak gerekir ki, iş demek sadece birilerinin yanında çalışmak değildir. Sizler de kendi ufak işlerinizi kurabilirsiniz. Bunun için leasing şirketlerinden destek alabilirsiniz. Ya da ilginç bir iş fikriniz varsa bunu, bizlere, şirket yöneticilerine ve patronlarına çekinmeden gönderin ve destek isteyin. Gerekirse bir gazete ilanı bile verebilirsiniz.
Hiçbir iş yapamıyorsanız, evde part-time işler oluşturun. Örneğin düşük fiyatla firmalara İngilizce tercümeler yapın. Böylece İngilizcenizi de geliştirebilirsiniz. İlkokul veya lise ğrencilerine dersler verin. Vereceğiniz ders ya da seminer, uzmanlık alanıza paralel olarak çeşitli profesyonel gruplara da olabilir. Uzmanlık alanınız üzerine ücretli danışmanlıklar yapın. Web sayfası yapmayı öğrenip, küçük firmalara web sayfası yapın. Avrupa Birliğinin çeşitli projeleri var. Bunları araştırın ve proje hazırlayın. Ya da AB projelerini kazanmış projelerde gönüllü çalışarak tecrübe kazanın. Bazı firmalara "free lance" çalışabileceğinizi belirtin. Yani, dışarıdan primle çalışmak.
Getireceğiniz her iş için primler alabilirsiniz. Ya da firmalara kendileri ile ilgili anketler ve araştırmalar yapabileceğinizi belirtip, iş alabilirsiniz.
Aslında buna benzer pek çok şey yapılabilir. Önce isteyin, inanın, kendinizi geliştirip uzmanlaşın; kendinizi iyi satın, başarıyı yakalayın.
PEKİ YA FİRMALAR? Firmalara gelince... Onlar da nasıl dürüst bir eleman arıyorlarsa kendilerini ve imkanlarını da adaya dürüstçe tanıtmak zorundalar. Yapacağı işi tam anlamadan işe giren eleman bu işte uzun süre kalmayabilir.
Unutulmasın ki istihdam konusunda istikrarlı olmayan firmaları kaliteli elemanlar da tercih etmiyorlar. Şirkete katma değer kazandıracak elemana sahip çıkıp, destek verilmesi menfaatlerinedir. İşsizlik problemini ücret pazarlık menfaati olarak değil, kaliteli eleman bulma menfaati olarak görmek daha yararlı olacaktır. Firmalar, elemanlarının, kurumlarının birer elçisi olarak dış dünyaya prezente ettiklerini ve bir imaj oluşturduklarını bildikleri sürece çok daha fazla kazanacaklardır.
Ticarette firma, müşteri ve elemandan oluşan üç önemli saç ayağı dengeli bir şekilde beklentilerini karşılıyorlarsa, sürekli bir maksimum geliri de elde edeceklerdir.
Bu yüzden firmalar, hiçbir etki altında kalmadan, iş için gerekli olan kaliteli ve o işe uygun elemanı layıkıyla seçip, kendisine kazandırdığı katma değer ve kalite ölçüsünde ücretlendirip, maksimum verim elde edebilirler. Şirket içi eğitim, oryantasyon ve moral aktiviteleri ile de ellerindeki bu değerlere değer katarlar. Bütün bu yaptıkları da firmaya artı değer olarak geri döner.
Rifat Sait