Türmob Haksız Rekabet Kongresi Üzerine

Üyelik
28 Eki 2012
Mesajlar
9
Konum
Ankara
TÜRMOB HAKSIZ REKABET KONGRESİ ÜZERİNE
Değerli meslektaşlarım, Değerli Kongre katılımcıları.
Bugün duydum ki TÜRMOB 7-8 Aralık 2012 günlerinde Denizli ilimizde “Türkiye Haksız Rekabet Kongresi” düzenlemiş.
Bildiğim kadarıyla TÜRMOB ya da ASMMMO web sitelerinde de yayımlanmadı! O nedenle duyamadım.
Katılma olanağı bulamamakla birlikte, meslektaşlarımızın bu en yakıcı sorunu konusunda 400 sayfalık kitap yazmış bir meslektaşınız olarak günün anlamına uygun düşecek biçimde düşüncelerimin kısa bir özetini paylaşmak istedim.
Hepimiz biliyoruz ki haksız rekabet, mesleğin karşı karşıya bulunduğu en can alıcı ve temel sorunlarından birisidir. Ancak, hepimiz biliyoruz ki, alındığı söylenen bunca önleme karşın, sorun hâlâ tüm yakıcılığı ile devam etmektedir.
Herkes ama herkes haksız rekabet yapsa, ya da hiç haksız rekabet yapmasa sorun kalmaz.
Yasa’ya göre ruhsat alan meslek mensupları “artık belli kurallara uyarak,” çalışmak zorundadırlar. Bu bağlamda HR yapmak mümkün olmamalıdır.
Şunu başta söyleyelim bu haksız rekabetle ne kadar mücadele etseniz de önleyemezsiniz. Aynen kayıt dışı ekonomi ve istihdamı önleyemeyeceğiniz gibi.
Çünkü bu bir sistem sorunudur, yapısal bir sorundur.
Ben bu olguyu birkaç boyutta ele alarak irdelemek istiyorum. Daha doğrusu Haksız rekabet yönetmeliğimizden farklı olarak…
Birincisi bilinen mesleki mevzuatımız, diğeri ise benim değerlendirmelerim açısından baktıklarım.
Mevzuatımıza bakarsak orada haksız rekabetin, serbest muhasebeci mali müşavirlerin birbirleri ya da müşterileri arasında yaşandığının yazılı olduğunu görürüz.
Burada bir gerçeklik payı elbette ki vardır.
Ancak; sorunun tek başına meslek mensupları ve onların müşterileriyle olan ilişkileri açısından ele alınmasının doğru olmadığı kanısındayım.
Mevzuat açısından bakınca eksiklikleri ve ;
1. Böyle bir yaklaşım, meslek mensupları ile iş sahiplerine yapılan haksızlıktır. Bu yalnızca onları sanık sandalyesine oturtmak demektir.
2. Yönetmelikle haksız rekabet olayının tarafları olarak sadece “meslek mensupları ile iş sahipleri”nin gösterilmesi, “bireyleri suça iten başkaca nedenleri yok saymak anlamına gelir.”
3. Bir suçu, yalnızca eylemi gerçekleştirenle açıklamaya çalışmak; diğer nedenleri göz ardı etmektir.

Bence Haksız Rekabet Yaratan Diğer Unsurlar:
1. Mali idare ve mali mevzuat,
2. SMMM/YMM Mesleki mevzuatı,
3. Müşteriler,
4. Meslek örgütleri ve yöneticileri,
5. SM, SMMM ve YMM’ler
6. Bağımsız denetçi meslek grupları ve,
7. Ekonomik daralmalar,
Buradan anlamamız gereken, haksız rekabeti yaratanların, yalnızca bir ya da iki taraftan ibaret olmadığıdır.
Haksız rekabetin, dolaylı ve dolaysız etkileyenleri vardır.
Dolaylı olanları, sistemin ürettiği nedenlerdir.
Bu anlamda diyebiliriz ki;
Haksız rekabet aslında bir sistem sorunudur.
Haksız rekabet, aslında meslek etiğinin çok önemli bir kısmı.
Çünkü haksız rekabet olgusu, meslek etiğine aykırı bir davranış.
Meslek mensuplarını haksız rekabete iten nedenlerden biri de “ekonomideki daralma”’dan kaynaklı olanıdır.
Ekonomideki daralma ve tekelleşme bir anlamda kötü rekabet ortamına zemin hazırlamaktadır.
İstatistikî verilerden de anlaşılacağı üzere, yıllara göre mükellef sayısında azalış ya da durağanlık söz konusudur.
Özellikle küçük ve orta esnaf kategorisine giren gelir ve kurumlar vergisi mükellef sayısındaki azalmalara karşın, meslek mensubu sayısındaki artış, haksız rekabeti hazırlayan bir başka neden olarak ortaya çıkmaktadır.
Bunları yok sayarsak, bunun anlamı “dağa bakıp, ormanı görmemek demektir.”
Ülkemizde yaşanan ekonomik krizlerden, ya da kriz benzeri dalgalanmalardan etkilenen mükelleflerden büyük çoğunluğu, herhangi bir meslek mensubunun müşterisidir.
Ekonomik kriz sektörel bazda olsa bile, diğer sektörlerin de bundan etkilenmesi söz konusudur.
Şunu söyleyebiliriz:
Kriz, ister ülke ekonomisinden isterse küresel ekonomiden kaynaklansın, sonuçta ekonominin olumsuz seyri, birçok meslek mensubunu zor durumda bırakacaktır.
Bu da, haksız rekabetin artmasına yol açacak ve yönetmeliklerin uygulanmasını da zora sokacaktır.
Çünkü, haksız rekabet olgusu, küresel krizlerle hızlanmaktadır.
Diğer bir ifadeyle, ülke bazlı ya da küresel bazlı krizler haksız rekabeti körüklemektedir. Bu krizlere dayanamayan firmalar yok olacak; dolayısıyla bunlara muhasebe ve mali müşavirlik hizmeti veren meslek mensupları kaçınılmaz olarak ya işsiz kalacaklar ya da iş azalması olacaktır.
Böyle durumlarda mesleki dayanışma, hem bireysel, hem de örgütsel anlamda önem kazanmaktadır.
Bunun için, mevzuat ödünsüz biçimde uygulanmalı, krizler iyi değerlendirilerek, en az zararla atlatılmaya çalışılmalıdır.
Bir diğer olgu: VERİLEN ZARAR KİME?
Haksız rekabetle, başkalarına yalnızca ekonomik anlamda zarar vermekle kalınmaz. Haksız rekabet, bir yandan insanların sosyal yaşamlarını olumsuz yönde etkilerken, bir yandan da aynı iş kolunda çalışanların/yarışanların birbirlerine olan güvenlerini zedeler.
Haksız rekabetin olduğu her yerde, haksız bir eylem vardır.
Bu haksız eylemlere dahil olmayanlar, yani “kirli rekabete” girmeyenlerin bir kısmı genellikle zarar görmektedirler.
Haksız eylem, “aldatma, hukuka ve etiğe aykırı davranıştır.”
Muhasebe mesleğindeki rekabeti; “göreceli de olsa adil bir yarışma ortamında, benzer konumdaki meslek mensuplarının, mesleki kurallara bağlı kalarak yaptıkları çabalar,” olarak da tanımlayabiliriz.
Ne yazık ki, günümüz koşullarında haksız rekabet olgusu, birçok alanda olduğu gibi serbest muhasebeci ve serbest muhasebeci mali müşavirler (denetçi) arasında da yoğun olarak yaşanmaktadır. Bu olgu, geçmişte yaşandığı gibi günümüzde ve gelecekte de yaşanacaktır.
Dolayısıyla, haksız rekabet, mesleki bir olgudur. Doğal olarak, meslek mensuplarının haksız rekabetin sebeplerinin neler olup olmadığını (büyük ölçüde) bildiklerini kabul etmek gerekir. Özellikle de, staja başlama ve mesleki yeterlilik sınavını vererek mesleğe girmiş olan kişiler için bunu böyle kabul etmek durumundayız.
Buna karşın, yaşanan haksız rekabet olayını, meslek mensuplarının çok sık tartıştıklarını, çözüm yolları aradıklarını biliyoruz.
Hatta sorunun, zaman zaman meslek odalarına ve meslek derneklerine kadar taşınmasına karşın, bu konuya henüz somut bir çözüm bulunamamış, mesleki gelenekler tam oluşturulamamıştır.
Meslek mensuplarının dününü ve bugününü olumsuz biçimde etkileyen bu olaylarla ilgili, yasa, tebliğ ve yönetmeliklerle yeterli düzenlemeler yapılamadığı gibi, meslek örgütlerince de çok etkin önlemler alınamamış; böylece benzer olumsuzluklar devam edip gelmiştir. Bu durumun gelecekte de sürüp gideceğini söyleyebiliriz.
Hayatın her alanında olduğu gibi, serbest muhasebeci mali müşavirler arasında da (haklı ya da haksız) rekabet vardır. Serbest muhasebeci mali müşavirlik ya da yeminli mali müşavirlik mesleğinde “rekabet yoktur,” diyebilmek için, meslekte tekelciliğin olması gerekir. Çünkü tekelcilikte, ikinci bir yarışmacı, yani mal ve hizmet alıcısı ve satıcısı olmaz.
Olaya bu açıdan baktığımızda, ülkemizde (denetimdeki 4 büyükleri saymazsak) muhasebe ve mali müşavirlik alanında çok sayıda muhasebeci ya da mali müşavir ile çok sayıda müşteri (mükellef) olduğu için, tekelcilikten söz edilemez.
Ancak bu, muhasebecilerin, mali müşavirlerin ya da denetim firmalarının, müşteri firmalar üzerinde hiçbir etkilerinin olmadığı anlamına gelmez. Kimi denetim firmalarının ya da bazı kişilerin ekonomik, siyasal ya da bürokratik güçlerinden dolayı firmalar (müşteriler) üzerinde etkili oldukları görülmektedir.
Bilindiği gibi önceki yıllarda da olmakla birlikte, özellikle son 15 yıldan bu yana, meslek mensupları arasında en çok konuşulan, tartışılan konuların başında “haksız rekabet olgusu” gelmektedir. Haksız rekabet olgusu, mesleki alandaki (yaşamdaki) sorunların büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Herhangi bir konuda çok konuşuluyor ya da yoğun tartışmalar yaşanıyorsa, orada, “çözülmesi gereken bir sorun var” demektir. Dün olduğu gibi bugün de meslek mensupları arasında bu konudaki tartışmalar çeşitli ortamlarda, değişik boyutlarıyla hâlâ devam etmektedir. Ne yazık ki, tüm bu sorunlara henüz kalıcı bir çözüm üretilmiş değildir.
Hukuk kurallarının olmadığı yerde ise kuralsızlar ve dolayısıyla kuralsızlıklar artar, güçlenir. Bu olumsuzluklara bir de yönetenlerin popülist yaklaşımları eklenirse, meslek onarılması zor yaralar alır.
Haksız rekabet ortamının oluşmasında ilk akla gelen, meslek mensuplarının “iş edinme” endişesiyle birbirlerine karşı olumsuz davranışlardır. Bu, yürürlükte olan yazılı mesleki ilkelerle, genel ahlak kurallarının hiçe sayılması demektir. Bunlara, mevzuattan (sistemden) kaynaklanan nedenler, kurum ve kuruluşlarla meslek örgütü yöneticilerinin bakış açıları ve müşterilerin yaklaşımları da eklenebilir.
Meslek odalarının ve meslek mensuplarının kabul ettiği, en önemli konulardan birisi “haksız rekabet“ gerçeğidir. Buradan şu sonuç ortaya çıkıyor; bu olumsuzlukların giderilmesi için, öncelikle meslek mensuplarının kendi sorunlarına sahip çıkmaları ve duyarlılık göstermeleri gerekir.
Şuna inanıyorum ki; çoğu meslek mensubu her şeye karşın, bu uğurda mücadele ederek katkı sunmaya çalışmaktadır. Ancak, bu mücadele çoğu kere, kendi aralarındaki yakınmalarla sınırlı kalmaktadır. Kimi kez, mağdur olan meslek mensupları, “gereği yapılmak üzere” bağlı oldukları odaya şikâyet yoluyla bildirimde bulunarak, haksız rekabetle mücadeleye destek vermektedirler.
Haksız rekabet; “aldatmaya, çıkar sağlamaya” yönelik yanlış bilgilendirme boyutlu bir olgudur. Diğer bir ifadeyle, mesleki kuralları ihlal ederek etik davranmamaktır. Kimi zaman, haksız rekabet eylemi “aldatma” boyutunun da ötesine geçerek, “dayatma” boyutuna ulaşır. Muhasebe ve mali müşavirlik mesleğindeki haksız rekabet, yalnızca meslek mensuplarının ekonomik çıkar amaçlı rekabeti eylem bağlamında da ele almak gerektiği kanısındayım.
Meslek ahlak kuralları, mesleği ve meslek mensuplarını koruyan önemli değerler bütünüdür. Kabul etmek gerekir ki, mesleki kural ve kararlara uymayanlar için bu değerlerin bir anlamı olmadığı gibi, caydırıcı rolü de yoktur. Bu tür meslek mensuplarının kamuoyunda saygın olmaları ve yücelmeleri de mümkün değildir. Yücelmesi gerekenler, kuralları benimseyenler ve uyanlar olmalıdır.
Haksız rekabeti yaratanlar konusunda her zaman bir sorumlu aranır. “Haksız rekabeti yaratanlar kim,” denildiğinde ilk akla gelen, işin erbapları olan meslek mensuplarıdır. Çünkü eylemin sonuçlarının muhatabı, her zaman meslek mensubunun kendisidir.
Ancak, “acaba her zaman ve her koşulda sorumlu kişi sadece muhasebecilik ya da mali müşavirlik yapan ruhsatlı meslek mensubu mu, yoksa mesleği ruhsatsız (kaçak, yasadışı) yapanlar mıdır?” diye sormak gerekir. Haksız rekabeti yaratanlar sadece ruhsatlı meslek mensupları olmadığına göre, kayıt dışı çalışan “sözde muhasebecilerin” de sorgulanması gerekir. Sağlıklı sonuca ulaşabilmek için bunların toplam muhasebeci ve mali müşavirlerin müşteri kitlesi içerisindeki yerleri belirlenmeli ve en azından bu konuda bir anket çalışması yapılmalıdır.
Öyleyse, sorumlu ve suçlular meslek mensupları değilse, bunlar kimlerdir?
Sorumlu aramak ve sorunun kaynağına inmek için haksız rekabet olgusunun, oluş biçimine ve sürecine bakmak gereklidir.
Olayın özüne inildiğinde denebilir ki, bu konunun gerçek sorumluları, mesleğin gereksinimlerini karşılayacak doğru yasa ve yönetmelikleri çıkarmayanlardır. Bilindiği gibi, “En kötü kural kuralsızlıktan iyidir.” diye bir söz vardır. Bir yasa, bir yönetmelik hazırlanırken uygulanabilirliği, anlaşıla bilirliği iyi belirlenmeli, doğru ve adil olması için azami çaba gösterilmelidir
Bu konuda diğer sorumlular da, yasaları ya da yönetmelikleri herkese doğru ve eşit biçimde uygula(ya)mayanlardır. Burada en büyük sorun; kuralların, gerektiği durumlarda herkese karşı, çekinmeden ve ayrım gözetilmeden uygulanıp uygulanmadığı konusudur. Bilindiği gibi, kurallar uygulanmadığı sürece tek başlarına bir anlam ifade etmezler.
O nedenle, kuralları yerinde, zamanında, doğru ve ayrımsız bir biçimde uygulayacak organlara gereksinim vardır. Bunlar da, meslek kuruluşlarının yönetim kurulları ile disiplin kurullardır.
Şunu kabul etmek gerekir ki; hiçbir sorun durup dururken, kendiliğinden ortaya çıkmaz.
Bir meslek ve o mesleğe ilişkin çalışma varsa, sorunlar da olacaktır. Sorunların ortaya çıkmasına neden olan birçok iç ve dış etmen vardır. Kişiler bilerek sorun çıkarmak istemezler. İyi niyetli oldukları halde hata yapıp başkalarına zarar da verebilirler. Böyle durumlarda meslek örgütlerinin sorunları çözmek için yetkilendirilmiş görevlilerden oluşan çeşitli kurullar, organlar oluşturmaları gerekir.

Rekabet; aldatmamaya, haksız kazanç elde etmemeye ve ücret düşürülmeden daha kaliteli hizmet vermeye yönelik, yasal ve demokratik olmalıdır.
Meslek mensuplarının, etik dışı davranarak hizmet vermeleri durumunda, müşteri, muhasebecisini elbette değiştirebilir. Bu tür durumlar, hem müşteri hem de işi alan muhasebeci için haksız rekabet değildir.
Haksız rekabet olgusu ilk bakışta “sanki bireysel bir eylemmiş” gibi algılansa da, olay irdelendiğinde bunun yalnızca muhasebeci ya da mali müşavir meslek mensubu kaynaklı olmadığı görülecektir.
Haksız rekabet aslında toplumsal bir sorundur.
Buna karşı durmak da toplumsal bir sorumluluktur. Mesleği ve meslek mensubunu yakından ilgilendiren bir sorunun başlıca aktörleri meslek mensupları, mükellefler, odalar ve devletin bazı kurumlarıdır.
Gerek ülkemizde gerekse günümüz dünyasında rekabetin olmadığı alan hemen hemen yok gibidir. O nedenle, rekabetin, yaşamın her alanında karşımıza çıkabilecek bir olgu olduğu unutulmamalıdır. Bu olgu, bireylerin, kurum ve kuruluşların daha iyi koşullarda yaşamlarını sürdürebilmeleri, büyüyüp gelişebilmeleri için, kaynağını doğrudan doğruya etik ilkelerden alan bir yarış olmalıdır.
Hangi amaçla yapılırsa yapılsın, rekabet kötüye kullanılmamalıdır. Ancak ve ancak böyle olunca, rekabet, toplumun ilerlemesi için yararlı olur. Rekabet edenin, rakiplerine karşı kullandığı araçlar, etik kurallara, yasalara, yönetmeliklere ve genel ahlak kurallarına uygun olmalıdır.
Aksi halde, haksız rekabet yaratanlar, hukukun öngördüğü yaptırımlara muhatap olurlar.
Sonuçta insan unsuru olan muhasebeci ve mali müşavirler de mesleki yaşamları sürecinde bilerek ya da bilmeyerek hata yapabilirler, kimi kusurları işleyebilirler. Her ne kadar, “kusurun bağışlanmasının toplumsal uzlaşmanın temelinde yattığı” söylense de, buradaki asıl can alıcı nokta, işlenen suçun planlanarak yapılması, başka birilerinin, hatta daha da vahimi toplumun zararına yönelik olmasıdır.
Çünkü, toplumun zarara uğratılmasına yönelik bir eylemin bağışlanması ya da görmezden gelinmesi, toplumsal laçkalığı da beraberinde getirir, hatta sürgit devamına sebep olur. Toplumun tümüne yönelik olumsuz davranışların hoşgörüyle karşılanması, gerekli cezaların verilmemesi saygın bir mesleğin oluşmasının önünde sürekli engel teşkil eder.
Ancak burada, kişinin elinde olmayan sebeplerle eyleme dönüşen konularda suçlanmasının ve cezalandırılmasının evrensel mantığa ters düşeceği gerçeğini de göz ardı etmemek gerekir, diye düşünüyorum.
“Başka meslek mensuplarına haksızlık etmeyeyim, bilerek ya da bilmeyerek de olsa onlara zarar vermeyeyim,” diyenlerin ve buna yürekten inananların mesleki kurallara uymaları ve etik davranmaları şarttır.
Ayrıca haksız rekabeti önlemek ya da en aza indirebilmek için iş sahipleriyle muhasebeci ve mali müşavirler belli ölçülerde ortak anlayış içinde olmalıdırlar. Bu, hem ülke ekonomisi, hem toplum çıkarları, hem de meslek mensuplarının yararına olacaktır.
En önemlisi de, haksız rekabetin başlı başına bir “yapısal sorun” olduğu unutulmadan, nedenleri ciddi biçimde gözden geçirilerek, çözüm yolları aranmalıdır.
Ayrıca rekabetten çok dayanışmacı, paylaşımcı, araştırmacı özellikler öne çıkmalı; elde edilen sonuçların paylaşılması hedeflenmelidir. Böylece mesleğin saygınlığı artırılmış, önemli kazanımlar elde edilmiş olur.
Bugünkü sorunların bir bölümü, mevcut Yasa ve yönetmeliklerle ya da alınan önlemlerle çözümlense bile, yeni sorunların neler olabileceğini kestirmek oldukça zordur.
Bundan dolayı, mevzuattaki gelişmeleri, olası mesleki sorunları, ulusal ve uluslararası boyutuyla izleyip, bunları kısa zamanda mevzuata yansıtarak çözüm üretebilen yöneticilere gereksinim vardır.
Böyle durumlarda, yöneticilerden beklenen, ileride çıkabilecek olası sorunlar konusunda uz görülü ve öngörülü olabilmeleridir.
Haksız rekabeti en aza indirebilmenin diğer bir yolu da, üye-örgüt ilişkilerinden geçmektedir. Bu ilişkilerin doğru yürütülebilmesi için, mesleki bilgiyle donanımlı, etiği önemseyen, eğitimli, mesleki süreci doğru yaşamış ve kavramış üyelere ihtiyaç vardır. Bunlar, meslektaşları ve meslek örgütleriyle; meslek örgütleri de üyeleriyle doğru ve ayrımsız diyalog kurarak, mesleki mücadeleyi doğru kavrayarak, sarmalayarak meslek mensuplarını örgütleyerek bilinçlendirmeleriyle mümkündür.
Kongrenin haksız rekabet olgusuna çözüm getirmesi dileğimle, başarılar diliyorum.
İçten saygılarımla.

SMMM Gökhan Dede
ASMMMO Odası Eski Sekreteri
 
Ben bu haksız rekabet yasagına bir türlü anlam veremıyorum,kendı agızlarıyla bu uygulama sadece bızım ulkemızde ve sadece bızım kurulusumuz da var dıye söyleyip duruyorlar..! bu denli sacma ve bellı bir zumreyı korumayı amaclayan, kendı ıcınde haksızlıgın dik alası yapılan baska bir yasak ornegı yoktur herhalde tüm cihan-ı alemde..hülasa mesleğin maksadı yan gelip fors atmak olaydı bu yasagın bir işe yaradıgı soylenebılırdı..lakin oncelıklı maksadı para olan bir mesleğe getirip haksız rekabet yasagı koymanın altın da yatan niyet..BANA GÖRE; eskilerin ekmeklerini böldürtmeme,iliştirmeme gayretinden baska bir şey değildir! Adam 70 kusur yasında ruhsatını torununa torbasına devretmiş ve buna ilişkin her hangibir denetim yapılmıyor,ve halen daha haksız rekabetten bahsediliyor ise..samimiyetin ve dürüstlüğün sorgulanması gerekmez mi..Bu meslekte,bagımlı calısıp bagımsız gibi hareket eden müşavirler varken,ona buna sırf yüzdelık alma hesabında defter tutmasına müsade edenler varken,hele hele odaya sırtını dayamıs buradan nemalanıp ona ragmen sen benım mukellefıme ılısemessin diyenler varken...bu yasak ancak sözde kalır..öze gectiği vakitte etliye sütlüye karısmayan musvırlerın hıcbır ısıne yaramaz..!
Ve sunu da ekleyeyım kı benzer bır uygulaması olmayan bu yasak alalade bir müsavırın dava acması hasbiyle de gocer gider..!O denli kof yani..
 
Üst