Vergi Hukuku (kaynak ihtiyacı)

Üyelik
7 Mar 2006
Mesajlar
9
Merhaba arkadaşlar
Kasım'da yeterlilik sınavına gireceğim ve vergi hukuku dersi için kaynağa ihtiyacım var.
 
--------------------------------------------------------------------------------

A- VERGİ MEVZUATI VE UYGULAMALARI
BİRİNCİ BÖLÜM

VERGİNİN TEMEL ESASLARI

I-GİRİŞ

Devletin kamu harcamalarının finansmanında kullanabileceği “sağlam” finansman kaynakları parafiskal gelirler(kamu kurumları ve genel yararla ilgili kuruluşların finansmanını sağlamak amacıyla bunların mensuplarından tahsil edilen,devlet bütçesine dahil edilmeyen ve mensuplarının sosyal ve ekonomik ihtiyaçları için harcanan SSK,Emekli Sandığı ve Bağ-Kur primleri,Ticaret Odaları aidatları gibi gelirler),vergiler,harç ve resimler ,vergi dışı normal gelirler ve diğer gelirlerden(hibe,yardım vb)oluşmaktadır. Bu kaynaklar içinde en önemli ve vazgeçilemez olanı ise devletin cebren ve karşılıksız olarak aldığı vergilerdir.:
Vergi kavramı ; devletin veya devletten aldığı yetkiye dayanan kamu tüzel kişilerinin kamusal faaliyetlerin gerektirdiği harcamaları karşılamak yada kurumsal görevlerinin gereklerini yerine getirmek amacıyla ekonomik birimlerden (gerçek ve tüzel kişilerden) kanunlarda öngörülen esaslara uymak kaydıyla ve hukuki cebir altında, özel bir karşılık vaadi olmaksızın geri vermemek üzere aldıkları para tutarları olarak tanımlanabilir.
Vergilendirme yetkisi, devletin ülkesi üzerindeki egemenliğine dayanarak vergi alma konusunda sahip olduğu hukuki ve fiili gücü olarak tanımlanabilir. Bu yetki devletin mali alanda sürdürdüğü egemenliğin içerdiği yetkilerin (harcama, bütçe yapma, borçlanma vb) en önemlilerinden birisidir. Doğal olarak devletin vergi alma konusundaki yetkisinin hukuki bir temele dayanması gerekmektedir.

II –VERGİLENDİRMENİN YASAL ÇERÇEVESİ
Devletin vergilendirme yetkisini ve bu yetkisini ve bu yetkinin kullanılış şeklini belirleyen yasal çerçeveyi oluşturan başlıca kaynakları şu şekilde sıralamak mümkündür;
A-Anayasa
B-Anayasa Mahkemesi Kararları
C-Yasalar
D-Uluslararası Vergi Anlaşmaları
E-İçtihadı Birleştirme Kararları: İçtihadı birleştirme kararları, Yargıtay ve Danıştay’da bir dairenin belirli bir konu hakkındaki kararları veya iki dairenin kararları arasındaki aykırılığın veya uyuşmazlığın Yargıtay veya Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurullarınca ortak tek bir sonuca bağlanmasıdır. İçtihadı birleştirme kararları, gerek vergi idaresi gerekse mükellefler için bağlayıcı bir nitelik taşımaktadır. Bu itibarla vergi yasalarınca açıkça hükme bağlanmamış bir takım konularda, şayet varsa, içtihadı birleştirme kararlarına başvurulmaktadır. İçtihadı birleştirme kararları, vergi hukukunun bağlayıcı (asli) kaynaklarından birisidir.
F-Kanun Hükmünde Kararnameler
G-Bakanlar Kurulu Kararları: Yasa yapma ve değiştirmenin uzun zaman alması, buna karşın ekonomik hayatın hızlı değişimi, vergi yasalarının ekonomik hayatın gerisinde kalmasına neden olabilmektedir. Bu sakıncayı giderebilmek amacıyla Anayasanın 73/4. Maddesi gereğince, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerinin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği aşağı ve yukarı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilmektedir.
H-Tüzükler: Anayasaya göre, kanunların uygulanmasını göstermek ya da emrettiği işleri belirtmek üzere, kanunlara aykırı olmamak ve Danıştay’ın incelemesinden geçirilmek koşuluyla, Bakanlar Kurulu’nca tüzük çıkarılabilir. Çıkarılan tüzüklerin Cumhurbaşkanınca imzalanması ve Resmi Gazete’de yayımlanması gerekmektedir. (Anayasa md. 115)
I-Yönetmelikler:Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri, görev alanlarını ilgilendiren kanunların uygulanmasını sağlamak amacıyla yönetmelikler çıkarabilirler. Yönetmeliklerin kanunlara aykırı olmamaları şarttır.
K-Tebliğler: Genel tebliğler, kanunlarla düzenlenmiş hususların açıklanması veya uygulama şeklinin gösterilmesi amacıyla çıkarılırlar. Maliye Bakanlığı’na kanunen Tebliğ ile düzenleme yapma yetkisi verilen hallerde çıkartılan tebliğler idareyi bağladığı gibi yükümlüleri de bağlamaktadır ve bu tebliğler, ilgililerin başvurusu üzerine, kanunlara aykırı oldukları gerekçesi ile Danıştay’ca iptal edilebilirler. Kanunen tanınan bir yetkiye istinaden çıkarılmış olanlar hariç olmak üzere genel tebliğler ne yükümlüler bakımından bir hak veya zorunluluk doğurur, ne de vergi davalarında yargıçları bağlar. Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılan bu tür genel tebliğler, Bakanlığın iç işlerini ilgilendirdiğinden yükümlüler bakımından hukuki bir sonuç yaratmazlar.
L-Diğer Kaynaklar(Vergi Hukukunun Yardımcı Kaynakları):Tüzük ve Yönetmelikler ile birlikte, Maliye Bakanlığına mükelleflerden gelen başvurular üzerine idarenin belli bir hususa ilişkin görüşünü yansıtan ve sadece anılan mükellef bakımından hukuki bağlayıcılığı olan “Mukteza”lar, Maliye Bakanlığı’nın idari uygulamalara yön vermek için çıkarmış olduğu “Genelge”ler ve “Genel Yazı”lar ile İçtihadı birleştirme kararları dışındaki yargı kararları ve bilimsel görüşler (doktrin) vergi hukukunun yardımcı kaynaklarını oluşturmaktadır.
Özetlemek gerekirse, yeni bir vergi normu koyan, değiştiren veya kaldıran anayasa, yasalar, uluslararası vergi anlaşmaları,kanun hükmünde kararnameler, bakanlar kurulu kararları, İçtihadı birleştirme kararları ve Anayasa Mahkemesi kararları devletin vergilendirme yetkisinin ve Türk vergi sisteminin yasal çerçevesini oluşturan bağlayıcı (asıl) kaynaklarını, bunların dışında kalanlar ise daha ziyade açıklayıcı ve yorumlayıcı niteliği haiz yardımcı kaynaklarını oluşturmaktadır.

III-VERGİ HUKUKUNDA YORUM
Vergi hukukunda diğer hukuk dallarında farklı olarak kıyas yasağı bulunmaktadır Yani,nedenlerindeki benzerliğe dayanarak öngörülen bir kuralın kanun tarafından öngörülmüş olmayan bir olaya uygulanması mümkün değildir. Kıyasta kanun koyucunun amacı araştırılmadığından sadece kanunun boşluklarını doldurmaya yönelik bir işlem söz konusu olduğundan verginin temel ilkesi olan kanunilik ilkesine uyulmamış olunacaktır. Bu yasak vergi idaresi, mükellefi ve vergi yargısı bakımından geçerlidir.
Vergi Usul Kanununun 3’üncü maddesine göre, vergi kanunları lafzı ve ruhu ile hüküm ifade eder. Lafzın açık olmadığı hallerde vergi kanunlarının hükümleri, konuluşundaki maksat-gerekçe, hükümlerin kanunun yapısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı göz önünde tutularak uygulanır. Görüleceği üzere, VUK’da vergi kanunlarının yorumu yapılırken öncelikle lafza-metine (deyimsel yorum) bakılacağı, lafzın açık olmadığı hallerde ise, konuluşundaki maksada bakılmak suretiyle amaçsal yorum yapılacağı belirtilmiştir.
Bu arada, kanunların yorumunun uygulamada yorumu yapan birimler dikkate alınmak suretiyle; yasama, yürütme, yargısal ve bilimsel yorum olmak üzere sınıflandırıldığını belirtmek gerekir. Örneğin, yargı organlarınca yapılan yorum, yargısal yorum olarak adlandırılmaktadır.
Ayrıca, bazı durumlarda vergi kanunları başka kanunlara yollama yapabilmektedir. Örneğin,VUK’nun 147’inci maddesinde aramalı incelemelerde; VUK’da hüküm bulunmayan hallerde CMUK’un arama ile ilgili hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Bir başka örnekte aynı kanunun 362’nci maddesinde yer almaktadır. Söz konusu maddede vergi mahremiyetini ihlal edenler hakkında TCK’un 198 inci maddesinde yazılı cezanın iki katına hükmolunacağı belirtilmiştir. İşte bu durumlarda ilgili kanun hükümleri tıpkı vergi kanunu hükümleri gibi dikkate alınacak ve vergi hukuku kaynakları arasında yer alacaktır.

IV- ÖNEMLİ VERGİ KAVRAMLARI
A-Vergi Alacaklısı
Vergi koymak (vergilendirmek) yetkisine sahip kamu otoritesine vergi alacaklısı denir. Merkezi devletlerde devlet, kendisinin vergilendirme yetkisini bazı hallerde belediye veya iller gibi diğer kamu birimlerine devredebilmektedirler. Ülkemizde, Emlak Vergisi ve belediye hizmetleri ile ilgili birtakım vergilerin (örneğin Çevre Temizlik Vergisi) toplanması hakkı ve görevi mahalli idarelere devredilmiş bulunmaktadır.
B-Vergi Borçlusu(Mükellef)
VUK nun 8.maddesine göre Mükellef,vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu düşen gerçek veya tüzel kişidir. Verginin kanuniliği ilkesi gereğince verginin mükellefinin kim olduğu kanunda açıkça belirtilir. Gelir vergisinde gerçek kişiler,kurumlar vergisinde kurumlar,emlak vergisinde bina ve arazinin maliki ve damga vergisinde kağıtları imza edenler gibi. Tanımda öne çıkan unsur mükellefin en önemli sorumluluğu olan vergi borcunun ödenmesi hususunun öne çıkarılmasıdır. Maddi sorumluluk yanında Vergi Usul Kanununa göre mükellefin ödevleri, bildirmeler, defter tutma, belge düzenine uyma, defter ve belgeleri saklama ve ibraz etme, elektronik cihaz kullanma, beyanname verme vb biçimsel ve usule ilişkin ödevleri de bulunmaktadır. Dikkat edilirse bu ödevler, şekle ve usule ilişkin ödevlerdir ve şekli vergi mükellefiyeti olarak da adlandırılmaktadır.

- Kanuna göre; işe başlamanın, adres ve iş değişikliklerinin ve işi bırakmanın vergi dairesine bildirilmesi gerekmektedir. Bunlardan işe başlamanın zamanında bildirilmemesi VUK’nun 351’inci maddesine göre I’inci derece usulsüzlük cezası, diğer bildirimlerin yapılmaması ise, II’inci derece usulsüzlük cezası kesilmesi gerektirmektedir.
- VUK hükümlerine göre, ticaret ve sanat erbabı, ticaret şirketleri, iktisadi kamu müesseseleri, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, serbest meslek erbabı ve çiftçiler defter tutmak zorundadırlar. Defterler hesap dönemi itibariyle tutulur. Hesap dönemi normal olarak bir takvim yılıdır. Ancak, Maliye Bakanlığı 12’şer aylık özel hesap dönemleri tayin edebilir. VUK’nda defter tutma bakımından tüccarlar, birinci ve ikinci sınıf olmak üzere iki sınıfa ayrılmışlardır. Birinci sınıf tacirler, bilanço esasına göre, yevmiye, kebir ve envanter defteri; ikinci sınıf tacirler işletme esasına göre işletme defteri tutarlar.
- VUK hükümlerine göre mükelleflerin üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelerine ilişkin kayıtlarının, bazı istisnalar hariç olmak üzere, kanunda koşulları belirtilen belgelerle tevsik edilmeleri gerekmektedir(VUK md.227-228).Kanuna göre, düzenlenmesi zorunla olan belgeler fatura, müstahsil makbuzu, serbest meslek makbuzu, gider pusulası, sevk irsaliyesi, perakende satış belgeleri, taşıma irsaliyesi ve ücret bordroları gibi belgelerdir.
- Önemli ödevlerden biri de, kanuna göre tutulma ve saklanma mecburiyeti bulunan defter ve belgelerin beş yıllık zamanaşımı süresi içinde yetkili makam ve memurların istemesi halinde ibraz etmektir. (VUK md. 253-256).Defter ve belgelerin ibraz edilmemesi, re’sen taktir nedeni olduğu gibi, iki kat birinci derece usulsüzlük ve vergi ziyaı cezası kesilmesini de gerektirmektedir. (VUK md. 30,344,351,359)
-Vergi mükellefinin ayrıca, beyanname verme, ödeme kaydedici cihaz kullanma, incelemeler esnasında ve diğer zamanlarda istenecek bilgi ve belgeler ile izahatı vermek ve inceleme elemanına uygun çalışma yeri göstermek gibi ödevleri bulunmaktadır.
Gerçek kişilerin vergilendirilmesini düzenleyen GVK’nda mükellefiyet açısından ikili bir ayrıma gidilmiştir. Tam mükellefiyet ve dar mükellefiyet.
Tam ve dar mükellefiyet prensip itibariyle “Yerleşme” esasına göre belirlenmiştir. GVK’nun “Tam Mükellefiyet”i düzenleyen 3,4 ve 5’inci maddeleri aynen şöyledir:
“Madde 3- Aşağıda yazılı gerçek kişiler Türkiye içinde ve dışında elde ettikleri kazanç ve iratların tamamı üzerinden vergilendirilirler;
1. Türkiye’de yerleşmiş olanlar;
2. Resmi daire ve müesseselere veya merkezi Türkiye’de bulunan teşekkül ve teşebbüslere bağlı olup, adı geçen daire, müessese, teşekkül ve teşebbüslerin işleri dolayısıyla yabancı memleketlerde oturan Türk vatandaşları. (Bu gibilerden, bulundukları memleketlerde elde ettikleri kazanç ve iratları dolayısıyla Gelir Vergisine veya benzeri bir vergiye tabi tutulmuş bulunanlar, mezkur kazanç ve iratları üzerinden ayrıca vergilendirilmezler.)

Türkiye’de yerleşme:
Madde 4- Aşağıda yazılı kimseler Türkiye’de yerleşmiş sayılır:
1. İkametgahı Türkiye’de bulunanlar (İkametgah, Kanunu Medeninin 19’uncu ve müteakip maddelerinde yazılı olan yerlerdir);
2. Bir takvim yılı içinde Türkiye’de devamlı olarak altı aydan fazla oturanlar (Geçici ayrılmalar Türkiye’de oturma süresini kesmez.)

Yerleşme Sayılmayan Haller:
Madde 5- Aşağıda yazılı yabancılar memlekette altı aydan fazla kalsalar dahi, Türkiye’de yerleşmiş sayılmazlar:
1. Belli ve geçici görev veya iş için Türkiye’ye gelen iş, ilim ve fen adamları, uzmanlar, memurlar, basın ve yayın muhabirleri ve durumları benzeyen diğer kimselerle tahsil veya tedavi veya istirahat veya seyahat maksadıyla gelenler;
2. Tutukluluk, hükümlülük veya hastalık gibi elde olmayan sebeplerle Türkiye’de alıkonulmuş veya kalmış olanlar.”

GVK’nun “Dar mükellefiyet”i düzenleyen 6. Maddesi ise aynen şöyledir;
“Türkiye’de yerleşmiş olmayan gerçek kişiler sadece Türkiye’de elde ettikleri kazanç ve iratlar üzerinden vergilendirilirler.”
Vergi hukuku vergi mükellefi olabilmek için medeni hakları kullanma ehliyetini aramamaktadır. Bu anlamda yaş küçüklüğü veya kısıtlılık vergi alacaklısına karşı borçlu olmaya engel sayılmaz. Ancak, bunlara düşen vergi ödevleri bunların kanuni temsilcileri tarafından yerine getirilir.
V.U.K., ehliyet hakkında bu düşüncelere uygun düşen genel bir hüküm koymuştur. V.U.K.’nun söz konusu 9. Maddesi hükmü aynen şöyledir;
“Mükellefiyet ve vergi sorumluğu için kanuni ehliyet şart değildir....”
Buna göre, örneğin ticari faaliyetle uğraşan 18 yaşından küçük ya da akıl hastası birisi dahi gelir vergisi mükellefi sayılacaktır.

C-Vergi Sorumlusu:
Verginin asıl borçlusu, o verginin mükellefidir. Ancak vergi güvenliği ve verginin idaresi açısından karşılaşılacak bazı zorluklar göz önünde tutularak, vergi kanunları, birçok halde asıl mükellefin yanında ayrıca sorumlular tespit etmektedir. Bunlar, asıl mükellefle, hukuki veya fiili yönden yakın ilişkisi olan kimselerdir.
Vergi sorumlusu da yine gerçek veya tüzel kişidir. Ancak vergi sorumlusunun maddi bir vergi borcu söz konusu değildir. Vergi dairesine karşı, asıl mükellefin borcunu ödeme bakımından muhatap ve bir anlamda vergi kanunu ile yaratılmış kanuni temsilci durumundadır.
Türk vergi mevzuatında vergi sorumluluğu esas itibariyle VUK’nda düzenlenmiş olup, Kanunun 8. Maddesi aynen şöyledir.
“Mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzel kişidir. Vergi sorumlusu verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir. Vergi kanunlarıyla kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna müteallik özel mukaveleler vergi dairelerini bağlamaz...”
Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, vergi sorumlusu, mükelleften ayrı bir kimsedir. Vergi sorumluları, vergi mükellefi tarafından yerine getirilmesi zorunlu olan maddi ve şekli tüm yükümlülükleri yerine getirmek zorundadır. Ancak vergi borcu kendi borcu değildir. Burada bir nevi vekalet şekli vardır. Vergi sorumlusu mükellef yerine ve adına bir ödemede bulunmaktadır.
Vergi sorumluluğu çeşitli hallerde ortaya çıkabilir:
a) Yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi kesmeye mecbur olanların sorumluluğu (VUK md. 11, GVK md. 94, KVK md. 24, KDVK md 9, VİVK md.17...),
b) Birden fazla kişinin, aynı vergi borcunun ödenmesinden doğan müşterek sorumlulukları (VUK mükerrer md 227, KVK md. 34),
c) Vergi mükellefinin ölümü halinde; mirası reddetmemiş kanuni ve mansup mirasçıların, ölenin vergi borçlarından miras hisseleri oranında sorumluluğu (VUK md.12),
d) Gerçek ve tüzel kişilerde kanuni temsilcilerin sorumluluğu (VUK md.10, AATUHK mük.md.35),
e) Limited şirket ortaklarının ödenmeyen veya ödenmeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranındaki doğrudan doğruya sorumlulukları (AATUHK md.35) ile anonim şirket ortaklarının taahhüt ettikleri sermaye miktarı ile sınırlı sorumlulukları....gibi


D- Müşterek (Müteselsil) Sorumluluk
Müşterek (Müteselsil) sorumluluk, aynı vergi borcu nedeniyle birden fazla şahsın vergi dairesine karşı sorumlu tutulmasıdır. Vergi hukukunda müşterek sorumluluk sadece kanundan doğar. Diğer bir ifadeyle, vergi kanunu belirli bir vergi için birden fazla mükellefi müteselsilen sorumlu tutabilir. Buna karşılık, birkaç mükellef bir mükellefiyet dolayısıyla aralarında yapacakları özel mukaveleye dayanarak müteselsilen borçlu olduklarını vergi dairesine karşı taahhüt etmek isteseler dahi, bu verginin, alacaklısı olan devlet bakımından bir anlam taşımaz.
Vergi mevzuatımızda müşterek sorumlulukla ilgili olarak yer alan başlıca örnekler şunlardır;
a) VUK’nun 11/2 maddesi uyarınca, mal alım ve satımı ve hizmet ifası dolayısıyla vergi kesintisi yapmak ve vergi dairesine yatırmak zorunda olanların bu yükümlülükleri yerine getirmemeleri halinde verginin ödenmesinden alım satıma taraf olanlar ile hizmetten yararlananlar, aralarında zımnen dahi olsa irtibat olduğu tespit olunanlar müteselsilen sorumludurlar.
b) KDVK’nun 9/1 maddesi ile, mükellefin Türkiye içinde ikametgahının, işyerinin, kanuni merkezi veya iş merkezinin bulunmaması halinde ve gerekli görülen diğer hallerde Maliye Bakanlığı’na vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla, vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutma yetkisi verilmiştir (Bakanlık söz konusu yetkisini, yayımlamış olduğu KDVK Genel Tebliğleri ile kullanmış ve “Yurt dışından sağlanan hizmetlerde”, “Kiralama işlemlerinde”, “Reklam verme işlemlerinde”, “Hurda metal alımları ile fason olarak yaptırılan tekstil ve konfeksiyon işlerinde” ve “Bir kısım akaryakıt alımlarında” KDV sorumluluğu getirmiştir.)


E-Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu
Küçükler, kısıtlılar, tüzel kişiler veya tüzel kişiliği bulunmayan topluluklar bir verginin mükellefi veya sorumlusu oldukları takdirde bunlara düşen maddi ve şekli görevler kanuni temsilcileri tarafından yerine getirilir. Kanuni temsilciler, kendi malvarlıklarından ödedikleri vergi asılları için asıl mükellefe rücu edebilirler. Ancak, velayet ve vesayet altında bulunanlar veya işlerinin idaresi bir kayyıma tevdi edilmiş olanlar, kendilerine izafeten veli, vasi ve kayyımın vergi kanunlarına aykırı hareketlerinden dolayı cezaya muhatap tutulmazlar. Bu hallerde cezanın muhatabı veli, vasi veya kayyımdır. (VUK md.332)
Tüzel kişilerde ise durum farklıdır. Tüzel kişilerin idare ve tasfiyesinde vergi kanunlarına aykırı hareketlerden meydana gelecek vergi cezaları tüzel kişiler adına kesilir. (VUK md.333) Tüzel kişilerin kanuni temsilcileri ödedikleri vergi cezaları içinde asıl mükellefe rücu edebilirler.
B- G-Verginin Konusu:
Verginin konusu, üzerine vergi konulan ve bu nedenle doğrudan doğruya veya dolaylı olarak verginin kaynağını oluşturan ekonomik unsur olarak tanımlanabilir. Vergi kanunlarında vergi konusunun, yani üzerinden vergi alınmak istenen ekonomik değer veya işlemin açık ve anlaşılır biçimde gösterilmesi şarttır. Örnek vermek gerekirse; Gelir vergisinde verginin konusu, kanunun 1’inci maddesinde sayılan, ticari ve zirai kazanç, serbest meslek kazancı, menkul sermaye iradı, gayrimenkul sermaye iradı, ücretler ve kaynağı ne olursa olsun diğer kazanç ve iratlar gibi gelir unsurlarıdır. Katma Değer Vergisi Kanununun 1’inci maddesinde sayılan ve Türkiye’de yapılan teslim ve hizmetler ile diğer işlemler,anılan verginin konusunu oluşturmaktadır.
C- H-Vergi Alacağının Saptanması:
Devlet veya kamu idareleri lehine bir vergi alacağının oluşması için, öncelikle vergiyi doğuran olayın oluşması, sonra da bununla ilgili tarh ve tahakkuk işlemlerinin yapılması gerekmektedir.
1-Vergiyi Doğuran Olay:
Somut bir vergi ilişkisinin temeli, vergiyi doğuran olaydır. Vergiyi doğuran olay VUK’nun 19.maddesinde aynen şu şekilde tanımlanmıştır.
“Vergi alacağı, vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun teamülü ile doğar.
Vergi alacağı mükellef bakımından vergi borcunu teşkil eder.”

• Gelir ve kurumlar vergilerinde vergiyi doğuran olay, gelirin elde edilmesidir. Elde etme gelir unsurları itibariyle farklı esaslara bağlanmıştır. Örneğin, ticari ve zirai kazançlarda tahakkuk esası, mesleki kazançlarda tahsil ve menkul sermaye iratlarında hukuki ve ekonomik tasarruf esası gibi.
• Katma Değer Vergisi’nde vergiyi doğuran olay, mal teslimi ve hizmet ifası, her türlü mal ve hizmet ithalatı ile vergiye tabi diğer işlemlerin yapılmasıdır.
• Veraset ve İntikal Vergisi’nde vergiyi doğuran olay, veraset yoluyla veya ivazsız intikal eden varlığa hukuken sahip olunmasıdır.
• Damga vergisinde kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle düzenlenmesi...gibi.

Vergiyi doğuran olayın meydana gelmesi ile idare için vergi alacağı, mükellef için ise vergi borcu teorik olarak doğmuş olur. Bunun pratik yönden bir değer ifade etmesi için alacak ve borcun idare ve mükellef yönünden belirgin hale getirilmesi icap eder. Vergiyi doğuran olay özellikle vergilendirme döneminin saptanması yönünden önemlidir. Vergiyi doğuran olayın geç saptanması vergi kaybına yol açacaktır.
Diğer taraftan verginin temel unsurlarının uygulanması yönünden de vergiyi doğuran olay önem kazanmaktadır. Verginin konusu,matrahı ve oranı vergiyi doğuran olayın tarihine göre belirlenecektir. İndirim ve istisnalardan yararlanmada da vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği tarih önemlidir. Diğer taraftan,vergiyi doğuran olayın saptanması zamanaşımı yönünden de önem arz etmektedir Tahakkuk zamanaşımının başlangıcı kural olarak vergiyi doğuran olaya bağlanmıştır. Verginin belirli hale gelmesini sağlayan işlemler tarh, tebliğ ve tahakkuk işlemleridir.
2-Verginin Tarhı:
Verginin tarhı, mükellef tarafından ödenecek verginin idarece hesaplanmasıdır. Bu hesaplama, ilgili vergi kanununda gösterilen matrah ve nispetler üzerinden, vergi alacağının tutarı itibariyle tespiti suretiyle yapılır.
Genel tanımlamadan anlaşılacağı üzere verginin tarh edilebilmesi için iki unsurun bilinmesine ihtiyaç vardır: Matrah ve Nispet.
Matrah: Vergi konusunun, verginin hesaplanmasında esas alınan değer veya miktarına matrah denir. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, matrah değer veya miktar esasına göre belirlenebilir.
Her verginin matrahı özel kanunlarında gösterilmiştir. Örneğin, katma değer vergisinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrah, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedeldir. İthalatta, uluslar arası yük ve yolcu taşımacılığında ve diğer işlemlerde matrah kanunda düzenlenmiştir. (KDVK md.20-23)
Türk vergi sistemi beyana dayanan vergilerden oluşmaktadır. Bu usulde mükellefler, vergi matrahlarını kanunlarda belirtildiği şekilde hesaplayarak beyanname ile bildirmektedirler. Ayrıca, matrah götürü olarak veya ikmalen, re’sen ve idarece tarh edilebilmektedir.
Burada ticari kar ve mali kar kavramlarına değinmek yerinde olacaktır.
Belli bir hesap dönemi sonunda elde edilen satış hasılatı ile bu hasılata ilişkin maliyet ve giderler arasındaki olumlu fark veya işletmenin hesap dönemi sonundaki öz sermayesinin hesap dönemi başındaki öz sermayesi ile karşılaştırılması sonucu tespit edilen olumlu farkı ticari kar olarak tanımlayabiliriz Kısacası ticari kar şu şekilde ifade edilebilir:

Ticari Kar= (Net Satışlar+Diğer Gelirler)-(Satışların Maliyeti+Faaliyet Giderleri+Diğer Giderler)
Türk vergi mevzuatında, ödeme gücüne göre vergilendirme ilkesinden hareket edilerek satın alma gücü yaratan her türlü değerin vergilendirilmesi amaçlanmıştır. Buna bağlı olarak mali karı, tasarruf ve harcamalara konu olan ve kamu hukuku kurallarına göre tespit edilen değer olarak tanımlayabiliriz.
Ticari bilanço ile mali bilançonun dayandığı ortak temel envanterdir. Değerlemede, indirimi kabul edilmeyen giderlerde, gizli yedek akçelerde, amortisman ve karşılık ayrılmasında ve benzeri bazı hususlarda farklı olabilecek vergi hükümleri nedeniyle mali bilanço ticari bilançodan değişik bir görünüm arz edebilmektedir. O kadar ki ticari bilançosu önemli oranda kar gösteren bazı işletmelerin mali bilançolarında matrah düşük olabilmekte hatta zarar söz konusu olabilmektedir.
Ticari bilanço ile mali bilanço arasındaki farkları şu şekilde özetleyebiliriz:
1-Ticari bilançoda iktisadi kıymetler Türk Ticaret Kanununda ve Sermaye Piyasası Kanununda düzenlenen değerleme ölçülerine göre, mali bilançoda ise Vergi Usul Kanunu’nda yer alan değerleme ölçülerine göre değerlenir.
2-İşletmeden çekilen kıymetler ticari bilançoda dikkate alınmazken mali bilançoda bunlar ayrıca dikkate alınır.
3-Faaliyet giderleri kavramı ticari bilanço düzenlenirken oldukça geniş kapsamlı olarak dikkate alınırken (örneğin şahsi vergi ve cezalar, yapılan yasadışı harcamalar v.b. giderler) mali bilanço düzenlenirken kanunen kabul edilen ve edilmeyen giderler olarak sınıflandırılmıştır
4-Yedek akçeler ticari bilanço açısından kazancı azaltan bir unsur olarak dikkate alınırken mali bilanço açısından bu mümkün değildir.
Nispet (Oran) :Verginin tarhında matraha uygulanacak oranın tespiti oldukça kolaydır. Bunun için ilgili vergi kanununda belirlenmiş olan oranlara bakmak yeterli olacaktır.
Türk vergi sisteminde vergi oranları iki farklı şekilde belirlenmiştir. Sabit Oran ve Değişken Oran.
Sabit Oran, matraha göre değişiklik göstermeyen, diğer bir ifadeyle, verginin matrahı ne olursa olsun aynı oranda vergi hesaplanmasıdır. Sabit oranlı vergilere Kurumlar Vergisini (%33) Katma Değer Vergisini ( genel oran %1, ve Emlak Vergisini (arazi vergisi %03, arsa vergisi %06) örnek olarak gösterebiliriz.
Değişken oranlı vergilerde ise, vergi matrahının artması veya azalmasına göre vergi oranı değişmektedir. Değişken oranlı vergi tarifeleri iki farklı şekilde düzenlenebilmektedir. Matrah arttıkça vergi oranının artması (Artan Oranlı Tarife) veya matrah arttıkça vergi oranının düşmesi (Azalan Oranlı Tarife). Türk Vergi Sisteminde Artan oranlı tarife uygulamasının en somut örneğini Gelir Vergisinde görmekteyiz. Azalan oranlı vergi tarifesine örnek olarak Damga Vergisinde; anonim, eshamlı komandit ve limited şirket mukavelenameleri ve sermaye artırımları gösterilebilir.
VUK nuna göre temel olan tarh şekli beyana dayanan tarhtır. Beyana dayanan vergilerde kural olarak tarh,tebliğ ve tahakkuk işlemleri bir arada olmaktadır. Tahakkuk fişinin kesilmesi ile vergi tarh ve tahakkuk etmiş olur. Bunun dışında ikmalen,resen,idarece tarhiyat yanında vergi hatalarının düzeltilmesi yoluyla da tarh yapılabilmektedir.
Tamamlayıcı vergi tarhı olarak da adlandırılan İkmalen Vergi Tarhı, beyana dayanan tarh usulünde belli bir vergi tarh edildikten sonra ortaya çıkan ve idarece yapılan denetim sonucunda saptanan matrah farkı için yapılan tarhtır. VUK’nun 29.maddesine göre; “İkmalen vergi tarhı, her ne şekilde olursa olsun, bir vergi tarh edildikten sonra bu vergiye müteallik olarak meydana çıkan ve defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak miktarı tesbit olunan bir matrah veya matrah farkı üzerinden alınacak verginin tarh edilmesidir.” Buna göre ikmalen vergi tarhına gidilebilmesi için;
a) Daha önce bir vergi tarh edilmiş olması, (Tarh edilen verginin mutlaka pozitif olması şart değildir, matrahsız beyanlar ve zarar beyanları da bir verginin tarh edildiğini gösterir.)
b) Ek tarhiyata konu matrah farkının kesin miktarının defter, kayıt ve belgeler ile kanuni ölçülere dayanılarak saptanması gerekmektedir.
Resen Vergi Tarhı ise,herhangi bir nenenle vergi matrahının tamamen veya kısmen defter,kayıt ve belgelere ya da kanuni ölçülere dayanarak saptanmasının olanaksız olması durumunda başvurulan bir tarh usulüdür. Bu durumda mükellefin vergi matrahı ya takdir komisyonlarınca veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenecek raporlar ile tespit olunur ve tespit edilen bu matrah üzerinden re’sen tarhiyat yapılır.
Ayrıca,aşağıdaki hususların varlığı halinde de VUK nu 30.maddsi uyarınca mükellefin yasal belgelerinin ve defterlerinin vergi matrahının tam ve doğru olarak saptanmasına olanak vermeyecek derecede noksan, usulsüz veya karışık olması nedeni ile kanıt yeteneğinin bulunmadığı(ihticaca salih olmadığı) kabul edilerek re’sen tarhiyat yöntemine başvurulur.

• Yapılan satışlar için fatura düzenlenmemesi,
• Faturaların sahte isimlere düzenlenmesi,
• Faturasız alışlar yapılması,
• Kaydi envanter farkları,
• Kasa hesabının sürekli alacak bakiyesi vermesi,
• Yasal defterlere faturasız gider kayıtları yapılması,
• Randıman (verimlilik) farkları,
• Sahte veya içeriği yanıltıcı faturalar düzenlenmesi veya kullanılması
Verginin ikmalen ve resen tarhı edilmesine yol açan hallerin dışında bazı sebeplerin varlığı halinde ,mükelleflerin verginin tarhı için kanunlarında belirtilen zamanlarda vergi dairesine başvurmamaları veya kendilerine yüklenen görevleri yerine getirmemeleri durumlarında vergi idarece tarh edilir. Sözgelişi karnesiz hizmet erbabının çalıştırılması halinde ,kazancı basit usulde tespit edilen ticaret erbabı adına işveren sıfatı ile hizmet erbabının vergisi idarece tarh olunur ve cezada bunun adına kesilir. Emlak vergisinde de beyanname süresinde verilmez ise idarece tarhiyat yapılır.

3-Verginin Tebligi
Devlet ile mükellef arasındaki soyut vergi ilişkisini somutlaştıran ikinci işlem ise, tarh edilen verginin mükellefe bildirilmesi yani tebliğidir.
VUK’nun 21. Maddesine göre “Tebliğ, vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden hususların yetkili makamlar tarafından mükellefe veya ceza sorumlusuna yazı ile bildirilmesidir.”Tebligat posta yoluyla,memur aracılığı ile,dairede ve komisyonda yapılabileceği gibi muhatabın adresinin hiç bilinmemesi, bilinen adresinin yanlış ya da değişmiş olması ve bu yüzden gönderilmiş olan mektubun geri gelmesi ve başkaca nedenlerden dolayı posta ile tebliğ yapılmasına olanak bulunmaması ile yabancı ülkelerden bulunanlara tebliğ yapılmasına olanak bulunmaması hallerinde ilan yoluyla da yapılabilir.İlan ilgili vergi dairesinin bulunduğu yerin belediye sınırları içinde çıkan bir ya da daha fazla gazetede yayınlanır .Yayınlanan ilan yazısının bir örneği ilgili dairede asılır ve mükellefin son adresinin bağlı olduğu muhtarlığa gönderilir.


4-Verginin Tahakkuku
Vergi miktarının hesaplanmasından ve mükellefe tebliğ edilmesinden sonra verginin tahakkuk etmesi, ödenmesi gereken bir safhaya gelmesi demektir.(VUK. Md.22)
Tarh ve tebliğ edilen bir verginin devletçe tahsil edilebilmesi için dava açma süresinin geçmiş olması veya dava açılmış ise, vergi mahkemesinin bu konuda bir karar vermiş olması gerekir. Tarh ve tebliğ edilen verginin hesabında, veya mükellefin şahsında, muaflık veya istisna hükümlerinde hatalar yapılmış olabilir. Bu nedenle, tarh ve tebliğ edilen verginin hemen tahsiline girişmek doğru olmaz. Mükellefin kendisi hakkında yapılan idari işleme karşı dava açma hakkını kullanma süresinin verilmesi gerekmektedir.
Gelir, Kurumlar ve Katma Değer Vergileri gibi beyan üzerinden alınan vergilerde; itirazi kayıtla beyan ve yapılan vergi hataları hariç olmak üzere, tarh ve tahakkuk işlemi kural olarak aynı anda, beyannamenin verilmesi üzerine tahakkuk fişi ile gerçekleşmektedir. (Beyannamenin posta ile verildiği durumlarda, tahakkuk işlemi gelir vergisinde ve katma değer vergisinde 7, kurumlar vergisinde ise 3 gün içinde yapılmak zorundadır.)
İkmalen, re’sen ve idarece yapılan tarhiyatlarda vergi;vergi ve ceza ihbarnamesinin ilgiliye tebliği tarihinden itibaren 30 günlük dava açma süresinin hareketsiz geçirilmesi halinde hem tahakkuk etmekte hem de kesinleşmektedir. Vergi Mahkemesinde dava açılması, vergi ve cezaların dava konusu yapılan kısımlarının tahsilini durdurmakta (2577 sayılı İYUK md. 27/3), dava konusu yapılan vergilerde tahakkuk işlemi, Vergi Mahkemesi kararına göre hesaplanan vergiye ait ihbarnamenin tebliği tarihinde gerçekleşmektedir. (Tebliğ tarihinden itibaren bir aylık ödeme süresi başlamaktadır.)
Vergi Mahkemesi kararı aleyhine Bölge idare mahkemesi veya Danıştay’a, 30 gün içinde temyize başvurulması, verginin tahakkuk ve tahsiline engel olmamakta fakat verginin kesinleşmesini önlemektedir. Temyiz süresinin hareketsiz geçirilmesi veya temyiz neticesinde tarhiyatın onanması ile vergi kesinleşmektedir.
Ayrıca ikmalen, re’sen ve idarece yapılan tarhiyatlarda uzlaşma halinde, vergi ve cezalar uzlaşma tutanağının düzenlendiği tarihte hem tahakkuk etmekte hem de kesinleşmektedir.
İkmalen,resen ve idarece yapılan tarhiyatlar da gecikme faizinin de hesaplanması gerekmektedir. VUK nun 112.maddesi uyarınca,dava konusu yapılmaksızın kesinleşen vergilere kendi kanunlarında belirtilen normal vade tarihinden son yapılan tarhiyatın tahakkuk tarihine kadar,dava konusu yapılan vergilerde ise ödeme yapılmamış vergi kısmına kendi vergi kanunlarında belirtilen normal vade tarihinden yargı organı kararının ilgiliye tebliğ tarihine kadar olan süre için aylık gecikme zammı oranında(%5) gecikme faizi hesaplanır. Uzlaşılan vergilerde gecikme faizi normal vade tarihinden uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihe kadar geçen süre için uygulanır. Gecikme faizinin hesabında ay kesirleri dikkate alınmaz. Dava açılması nedeniyle tahsili duran vergilerin mükellefler tarafından istenildiği takdirde davanın kaybedilmesi durumunda ödenecek gecikme faizinden kurtulmak amacı ile davanın devamı sırasında kısmen veya tamamen ödenmesi mümkündür.

5-Verginin Tahsili
Verginin tahsili kanuna uygun surette ödenmesidir. Vergi, kanunlarında gösterilen süreler içinde ödenir. Ödeme süresinin son günü verginin vadesi tarihidir. (VUK md. 23,111)
Vergi borcu, kural olarak mükellefin bu bakımdan bağlı olduğu vergi dairesine ödenir. Verginin hesap numarası belirtmek kaydı ile bağlı bulunulan vergi dairesinin bulunduğu belediye sınırları dışındaki bir başka vergi dairesi veya bankalar aracılığı ile ödenmesi de mümkündür.
Vergiyi tarha yetkili vergi dairesi, beyanname verme, tarh ve ödeme süresi her vergi için kendi özel kanununda gösterilmiştir. Örneğin; yıllık gelir vergisi beyannamesi, gelirin sadece gayrimenkul sermaye iratlarından ibaret olması halinde izleyen yılın Ocak ayı içerisinde, sadece basit usulde tespit edilen ticari kazançlardan olması halinde izleyen yılın Şubat ayı içinde, diğer hallerde izleyen yılın Mart ayı içinde, mükellefin ikametgahının bulunduğu yer vergi dairesine, işyeri ve ikametgah farklı yerde ise, mükellefe evvelden bildirmek kaydı ile işyerinin bulunduğu yer vergi dairesine verilir ve birinci taksidi beyannamenin verildiği ayda, diğer taksitleri ise, bu ayı takip eden üçüncü ve altıncı ayda olmak üzere, üç eşit taksitte ödenir. (GVK md. 92,106,117)
Vergi,mükellef tarafından nakit olarak vergi dairesi veznesine yatırılabileceği gibi banka şubeleri vasıtası ile,çizgili çek kullanmak suretiyle ve bankadaki hesaptan vergi dairesinin hesabına aktarma yapmak suretiyle ödenebilir. Emlak vergisi ve Çevre Temizlik Vergisi gibi vergilerin posta vasıtasıyla da ödenmesi mümkündür.

I-Muafiyet ve İstisna
İlke olarak vergiyi doğuran olayın meydana gelmesi ile birlikte vergi borcu ve vergi mükellefiyeti doğar. Ancak bu ilke her zaman kesin bir biçimde uygulanmaz. Kanun koyucu çeşitli sebeplerle vergiyi doğuran olay gerçekleşmiş olsa da bazı mükellef veya konuları vergi dışı bırakabilmektedir. Muafiyet,aslında vergi mükellefi olması gereken bir gerçek veya tüzel kişinin, istisnada vergiye tabi olması gereken bir vergi konusunun, kanunun açık bir hükmü gereğince vergi dışı bırakılmasıdır. Muafiyet gerçek veya tüzel kişileri,istisna ise konuları vergi dışında tutmaktadır. Diplomat muaflığı,küçük esnaf muaflığı,yatırım indirimi istisnası,gayrimenkul sermaye iradı istisnası veya serbest meslek kazanç istisnası gibi.

V-VERGİ ALACAĞINI ORTADAN KALDIRAN NEDENLER

A-Ödeme
B-Vergi Alacağının Mahsubu ve Takası
Vergi sistemimize göre, mahsup ve takas, vergi alacağını ortadan kaldıran sebeplerden ikisidir. Ödenmiş bir verginin ödenmemiş bir vergiden indirilmesi verginin mahsubu olarak tanımlanabilir. Mükellef aynı tür faaliyeti nedeniyle elde ettiği gelirden fazla vergi ödeme durumunda kalabilmektedir. Bu durumun telafisi için mahsup esası getirilmiştir. Bir alacaktan belli kalemlerin indirilmesi mahiyetinde olan mahsup işlemi için kanunda açıkça hüküm bulunmalıdır. Kazancın elde edilmesi aşamasında kesinti suretiyle ödenen vergilerin (örneğin; GVK md. 94, KVK md.24) beyanname üzerinden hesaplanan gelir veya kurumlar vergisine mahsubu, yurt dışında elde edilen kazançlardan mahallinde ödenen vergilerin mahsubu, geçici vergi ve vergi alacağının mahsubunda olduğu gibi.(GVK Mük.Md. 120, 121, Mük.121,123, KVK Md. 43-44, AATUHK Md.23...)
Verginin takası aynı cinsten olan karşılıklı ve vadesi gelmiş iki borcu daha az olan oranında sona erdiren bir hukuki işlem olup verginin mahsubunun aksine vergilerin tarhı aşamasında değil ödeme aşamasında söz konusu olmaktadır.

C-Zamanaşımı
Süre geçmesi suretiyle vergi alacağının kalkmasıdır. Zamanaşımı, özel hukukta yer alan zamanaşımından farklı olarak, mükellefin bu hususta bir müracaatı olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade eder(VUK md. 113).
Vergi hukukumuzda verginin aslı ve cezası açısından iki tür zamanaşımı mevcuttur. Verginin aslı açısından tahakkuk ve tahsil zamanaşımı,cezalar açısından ise ceza kesme zamanaşımı ve ceza tahsil zamanaşımı olarak ayrıma tabi tutmak mümkündür.
Vergi alacağının doğduğu yılı takip eden takvim yılı başından itibaren beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar. Bu süreye tarh veya tahakkuk zamanaşımı süresi denilmektedir. Yıllara sari inşaat onarım işlerinde,emlak vergisinde, yatırım indirimi gibi bazı konularda özel durumlar mevcuttur. Sözgelişi,yatırım indiriminde yatırımcının koşulları ihlal etmesi halinde zamanaşımı koşulların ihlal edildiği yılı izleyen yıl başından itibaren başlayacaktır. Emlak vergisinde de beyan dışı kalan emlakin beyan edilmediğinin idarece öğrenilmesini izleyen yılın başından itibaren 5 yıl içersinde tarh ve tebliğ edilmeyen vergi zamanaşımına uğrayacaktır. Burada zamanaşımının durması ve kesilmesi kavramlarının da açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Zamanaşımının durmasında; işlemiş süreler durmakta, zamanaşımını durduran sebepler ortadan kalktıktan sonra kaldığı yerden tekrar işlemeye devam etmektedir. Vergi dairesince matrah takdiri için komisyonuna başvurulması zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı komisyon kararının vergi dairesine gönderilmesini izleyen günden itibaren işlemeye devam eder. Zamanaşımını durduran bir nedende mücbir sebeplerdir.
Zamanaşımının kesilmesinde ise; işlemiş süreler silinmekte, ortadan kalkmaktadır. VUK’nda zamanaşımını kesen nedenler konusunda herhangi bir hüküm yer almamıştır.
Vergi alacağının cebren takip ve tahsilini düzenleyen 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun(AATUHK) 102’inci maddesinde, tahsil zamanaşımı düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre,amme alacağı,vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden yıl başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar. Zamanaşımından sonra mükellefin kendi isteği ile yapacağı ödemeler kabul edilir. Mükellef ödeme yaptıktan sonra zamanaşımını ileri sürerek ödediğini geri alamaz. Hatırlanacağı üzere, tahakkuk zamanaşımında zamanaşımına uğramış bir vergi alacağı hiçbir şekilde tarh ve tahakkuk ettirilemiyordu.
AATUHK’un 103 maddesinde; ödeme, haciz tatbiki, ödeme emri tebliği, mal bildiriminde bulunma ve amme alacağının teminata bağlanması gibi zamanaşımını kesen sebepler, 104 maddesinde ise; borçlunun yabancı memleketlerde bulunması ve hileli iflas etmesi gibi zamanaşımını durduran sebepler sayılmıştır.

D-Uzlaşma
Vergi uyuşmazlıklarının idare ile mükellef arasında anlaşma yapılmak suretiyle yargı yoluna gitmeksizin çözülebilmesine imkan veren Uzlaşma Vergi Usul Kanunun ek 1-12’inci maddelerinde düzenlenmiştir. İkmalen re’sen veya idarece yapılan tarhiyatlar ile vergi cezaları uzlaşma mevzuuna girmektedir. Ancak,sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanımı,defter ve belgelerin tahrif edilmesi vb gibi kaçakcılık suçu kapsamına giren sebeplerle vergi ziyaı cezası kesilen tarhiyatlara ilişkin vergi ve cezalar uzlaşma konusu yapılamaz.
Tarhiyat öncesi ve Tarhiyat sonrası olmak üzere iki çeşit uzlaşma komisyonu vardır. Tarhiyat öncesi uzlaşmalarda usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları da uzlaşma konusu olmasına rağmen tarhiyat sonrasında bu imkan yoktur. Uzlaşma konusu vergilerin matrah farkları itibari ile bölünebildiği durumlarda uzlaşma sadece, toplam matrah farkının bu bölümüne isabet eden vergi miktarı içinde yapılabilir. Uzlaşma neticesinde uzlaşılan vergi miktarı,uzlaşma tutanağının imzalanması ile tahakkuk eder ve kesinleşir. Uzlaşılan ve tutanakla tespit edilen hususlar hakkında dava açılamaz ve hiçbir mercie şikayette bulunulamaz. Uzlaşılan vergi ve cezalar hakkında cezaların indirimine imkan veren VUK nun 376.madde hükümleri,376.madde hükümleri uygulananlar vergi ve cezalar için de uzlaşma hükümleri uygulanmaz.
Uzlaşmanın vaki olmaması halinde bir daha uzlaşma talebinde bulunulamaz. Bu taktirde vergi mahkemesinde dava açılabilir. Dava açma müddeti bitmiş veya 15 günden az kalmış ise, dava açma müddeti uzlaşmanın vaki olmadığına ilişkin tutanağın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün olarak uzar. Uzlaşılan vergilerden kanuni taksit süreleri geçmiş olanlar,uzlaşma tutanağının tebliğ edildiği tarihten başlayarak bir ay içinde,ödeme süreleri geçmemiş olanlar ise kanuni ödeme süreleri içersinde ödenir.

E-Terkin
Terkin(silme) yoluyla vergi alacağı kısmen veya tamamen,bütün hukuki sonuçları ile kalkmaktadır. Vergi kanunlarımızda doğal afetler dolaysıyla terkin,vergi hatalarının düzeltilmesi yoluyla terkin,yargının kararına göre terkin ve 6183 e göre terkin bulunmaktadır.
VUK nun 115 ve 6183 sayılı Kanunun 105.maddelerine göre ortaya çıkan doğal afetlerde varlık veya ürünlerinin 1/3 nü kaybedenlerin bu kaynaklarla ilgili vergi borç ve cezaları kısmen veya tamamen Maliye Bakanlığının kararı ile terkin edilebilmektedir.

F-Hata
Mükelleften yapılan hata nedeniyle fazla vergi alınmış veya fazla vergi tahakkuk etmiş ise vergi olması gereken tutara indirilir veya fazla tahsil edilen tutarlar red ve iade edilir.

G-Tahsilden Vazgeçme
6183 sayılı kanunun 106.maddesine göre, yapılan takip sonucunda tahsili imkansız olan ve yapılacak takip masrafları alacaktan fazla olacağı anlaşılan belli tutardaki amme alacakları tahsil zamanaşımı süresi beklenmeksizin terkin olunabilmektedir.

H-Tahakkuktan Vazgeçme
VUK nun mükerrer 115.maddesi uyarınca ikmalen,idarece ve resen tarh edilen vergi ve cezaların toplamı belli bir miktarı aşmıyorsa veya yapılacak masrafları karşılayamayacak ise bunların tahakkukundan vazgeçilebilmektedir.

VI-VERGİ HUKUKUNDA SÜRELER
Vergi uygulamalarında prensip olarak süreler, vergi kanunları ile belli edilir. Kanunda açıkça yazılı olmayan hallerde 15 günden aşağı olmamak şartıyla süreyi, tebliği yapacak olan idare belirler ve ilgiliye tebliğ eder. Kanunlarla belli edilmiş süreler kanuni, idari makamlarca belli edilmiş süreler idari süreler,yargı kuruluşlarının verdiği süreler ise yargısal süreler olarak adlandırılır.
Vergi uyuşmazlıklarının çözümünde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda yazılı süreler dikkate alınır. Sözgelişi,VUK na göre sürenin son günü tatil gününe rastlar ise süre tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzadığı halde İYUK na göre sürenin bittiği tarih çalışmaya ara verme zamanına rastlar ise süre ara vermenin sona erdiği tarihten itibaren yedi gün uzamaktadır.
Vergi Usul Kanununda; mücbir nedenler (md.13-15), ölüm hali (md. 16) ve zor durum sebebiyle mühlet verme ( md. 17) hallerinde süreler uzamaktadır. Mücbir sebepler, kanunun 13’üncü maddesinde örnek vermek suretiyle sayılmıştır. Mücbir sebepler, maddede sayılanlarla sınırlı değildir. Mücbir sebep hallerinin varlığı halinde bu sebepler ortadan kalkıncaya kadar kanuni ve idari süreler işlememektedir. Tahakkuk zamanaşımı süresi, işlemeyen süreler kadar uzamaktadır. Diğer taraftan, mücbir sebep halinde ceza kesilmemektedir. (VUK md. 373) Ceza kesilmemesi ve sürelerin uzayabilmesi için mücbir sebebin malum olması veya ilgililerce tevsik veya ispat edilmesi lazımdır.
Vergi kanunlarımızda zor durumun ne olduğu belirtilmemiştir. Uygulamadan ve yargı kararlarından yola çıkılarak belirlenen bazı zor durumların varlığı halinde(veraset ve intikal vergisine konu malların farklı şehirlerde dağınık olarak bulunması gibi) vergiye ilişkin ödevlerini yerine getiremeyecek olan mükelleflere sürenin bitmesinden önce yazılı olarak talep edilmesi halinde kanuni sürenin bir katını geçmemek üzere Maliye Bakanlığınca uygun bir süre verilebilmektedir. Ayrıca, zor durum nedeniyle süre verilebilmesi için verilen sürenin verginin tahsilini tehlikeye sokmaması gerekir.

VII- VERGİ SUÇ VE CEZALARI
VUK’nun 331’inci maddesine göre, vergi kanunları hükümlerine aykırı hareket edenler, VUK’da yazılı vergi cezaları ve diğer cezalar ile cezalandırılır. Vergi uygulamasında, vergi mükellef ya da sorumlusu olmak için kanuni ehliyet aranmaz. Buna karşılık, bir kişinin cezaya muhatap tutulabilmesi için, cezai ehliyete sahip olması gerekmektedir.
Küçük ve kısıtlılarda ceza muhatabı, kanuni temsilcileridir. Bunların kendi varlıklarından ödeyecekleri cezalar dolayısıyla asıl mükellefe rücu hakları yoktur. Tüzel kişilerde vergi cezası, tüzel kişi adına kesilir ve onun varlığından alınır. Ancak, ceza tüzel kişinin varlığından alınamamışsa, temsilcinin varlığına başvurulur. Temsilcinin tüzel kişiye rücu hakkı vardır.
Vergi cezaları, vergi ziyaı cezası, işyeri kapatma ve usulsüzlük cezaları; diğer cezalar ise, adli mahkemelerce hükmolunan kaçakçılık ve diğer hürriyeti bağlayıcı cezalardır.
A-Vergi Ziyaı Cezası
4369 Sayılı kanun’la getirilen en önemli değişiklerden biri; ortak özellikleri vergi kaybına neden olan kaçakçılık, ağır kusur ve kusur suç ve cezalarını tek bir başlık altında vergi ziyaı suçu ve cezası olarak toplamak olmuştur.
VUK’nun 344’üncü maddesine göre vergi ziyaı suçu, mükellef veya sorumlu tarafından vergi ziyaına sebebiyet verilmesidir. Vergi ziyaı(kaybı) VUK nun 341.maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre vergi ziyaı,mükellef veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade eder. Verginin sonradan tahakkuk ettirilmesi ya da tamamlanması vergi ziyaını engelleyen bir husus değildir. Verginin tahakkukunun hiç yapılmadığı veya eksik yapıldığı ancak ödemenin zamanında ve tam olarak yapıldığı durumda da vergi ziyaının tanımı gereğince ceza kesilecektir.
Vergi ziyaı suçu işleyenlere vergi ziyaı cezası kesilir ve bu ceza ziyaa uğratılan verginin bir katına, bu verginin kendi kanununda belirtilen normal vade tarihinden cezaya ilişkin ihbarnamenin düzenlendiği tarihe kadar geçen süre için, bu kanunun 112’nci maddesine göre ziyaa uğratılan vergi tutarı üzerinden hesaplanan gecikme faizinin yarısının eklenmesi suretiyle bulunur. Ancak,takdir komisyonu kararı veya inceleme raporu üzerine kesilecek cezalarda ihbarnamenin düzenlenmesinin gecikmesi halinde idareden kaynaklanan gecikme dolaysıyla mükelleflerin mağdur olmaması için vergi ziyaı cezasının hesabında takdir komisyonu kararının veya inceleme raporunun vergi dairesi kayıtlarına girdiği tarih esas alınacaktır.
Diğer taraftan vergi ziyaı cezası hesaplanmasında ziya uğratılan verginin tamamı üzerinden gecikme faizi hesaplanarak bulunan tutarın yarısı dikkate alınacak yani verginin ödenmesine ilişkin taksit süreleri dikkate alınmayacaktır.
Vergi ziyaı suçunda, cezayı gerektiren tek fiille, başka türden birkaç vergi kayba uğratılırsa, her vergi bakımından ayrı ayrı ceza kesilir. Örneğin, bir teslimden ötürü fatura kesmeyen bir mükellef, hem gelir vergisi hem de katma değer vergisi açısından vergi kaybına yol açmıştır. Bu durumda her iki vergi için ayrı ayrı ceza kesilecektir.
Cezayı gerektiren tek bir fiil ile, vergi ziyaı cezası ile usulsüzlük cezalarından herhangi biri, bir arada işlendiğinde, bunlara ait cezalardan miktar itibariyle en ağır olanı kesilir. Örneğin, bir gelir vergisi mükellefinin beyannamesini kanuni süre içinde vermemesi re’sen takdir sebebidir. Yıllık kazanç, takdir komisyonunca, re’sen tayin olunur ve duruma göre vergi ziyaı cezalı tarhiyat yapılır. Beyannamenin zamanında verilmemesi, aynı zamanda birinci dereceden iki kat usulsüzlük cezası kesilmesini gerektiren bir suçtur. İşte bu durumda, her iki suç aynı fiiilden doğmuş olduğundan, bunlardan miktar itibariyle ağır olanının kesilmesi yoluna gidilir.
Bazı hallerde, usulsüzlük cezası kesen bir fiilin, aynı zamanda vergi kaybına da yol açtığı daha sonradan ortaya çıkabilir. Bu takdirde, başlangıçta kesilen usulsüzlük cezası, sonradan kesilmesi gereken vergi ziyaı cezası ile kıyaslanır ve vergi ziyaı cezasının daha fazla olduğu hallerde, aradaki fark muhataptan istenir.
Ayrı ayrı fiillerle işlenmiş vergi ziyaı ve usulsüzlük suçları için ayrı ayrı ceza kesilir. Defterlerin kanuni sürenin sonundan başlayarak bir ay içinde tasdik ettirilmesi, ikinci dereceden usulsüzlük cezasına yol açan bir fiildir. Geç tasdik ettirilen defter kayıtlarında tahrifat yapılmak suretiyle vergi kaybına yol açıldığında, kaçakçılık cezası uygulanır. Bu hallerde fiiller ayrı olduğu için, usulsüzlük ve kaçakçılık cezaları ayrı ayrı kesilir. Beyanname vermemek birinci derece usulsüzlük fiilidir. Bir takvim yılında on iki aya ait muhtasar beyannamelerinin verilmemesi halinde, aynı türden on iki usulsüzlük fiili işlenmiş olur. Her fiil için ayrı ayrı ceza kesilir.

B-Usulsüzlük Cezaları
Usulsüzlük, vergi kanunlarının şekle ve usule ilişkin hükümlerine riayet edilmemesidir. Usulsüzlükler, birinci ve ikinci derece usulsüzlük ile özel usulsüzlüklerden ibarettir.
Vergi Usul Kanunun 352’inci maddesinde;
• Vergi ve harç beyannamelerinin süresinde verilmemiş olması,
• Tutulması zorunlu olan defterlerden herhangi birinin tutulmamış olması,
• Defter kayıtlarının ve bu kayıtlarla ilgili vesikaların doğru bir vergi incelemesi yapılmasına olanak vermeyecek derecede noksan, usulsüz veya karışık olması,
• VUK’nun kayıt nizamına ilişkin hükümlerine uyulmamış olması,
• İşe başlamanın zamanında bildirilmemiş olması,
Şeklinde özetlenebilecek haller I’inci derece usulsüzlük cezası kesilmesini gerektiren nedenler olarak sayılmıştır. Usulsüzlük fiili, re’sen taktiri de gerektirirse, usulsüzlük cezası iki kat olarak kesilecektir.

Özel usulsüzlüklerde VUK nda sayılmış olup,
• Fatura, gider pusulası,serbest meslek makbuzu,ödeme kaydedici cihaz fişi ve benzeri belgelerin verilmemesi ve alınmaması ile diğer şekil ve usul hükümlerine uyulmaması (Md.353)
• Bilgi vermekten çekinilmesi, muhafaza ve ibraz ödevlerine riayet edilmemesi ile diğer mecburiyetlere uyulmaması (Mük. Md. 355) gibi durumlardır.

C-İşyeri Kapatma Cezası
VUK nun mükerrer 354.maddesinde fatura,gider pusulası,yazar kasa fişi vb belgelerin bir takvim yılı içersinde üç defa kullanılmadığının veya bulundurulmadığının tespiti halinde ikinci tespitten sonra mükellefin yazı ile uyarılması şartıyla işyerlerinin bir haftaya kadar kapatılabilmesine imkan vermektedir. Bir takvim yılı içersinde ilk defa uygulanan işyeri kapatma cezası para cezasına çevrilebilecektir. Para cezası asgari ücretin bir yıllık brüt tutarından az olmamak üzere mükellefin bir önceki yıl gelir veya kurumlar vergisi beyannamesinde yer alan dönem kazancının %5 i olarak hesaplanacaktır.
Para cezasının hesaplanmasında beyannamede yer alan ve kapatma ile ilgisi olmayan kazanç ve iratlar dikkate alınmayacaktır. Aynı işletmenin birden fazla işyerinin olması halinde kapatılacak işyerine isabet eden kazanç tutarı dikkate alınacaktır.

D-Kaçakçılık Cezası
VUK hükümlerine göre bir takım kaçakçılık suçlarının para cezası ile cezalandırmalarının yanında,hürriyeti bağlayıcı cezalarla cezalandırılması da hüküm altına alınmıştır. VUK’un 359.maddesine göre:Vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen, saklanması ve ibraz mecburiyeti bulunan Defter ve kayıtlarda muhasebe hileleri yapanlar, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi olmadan kişiler adına hesap açanlar veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalmasının sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter,belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydedenler,Defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar hakkında altı aydan üç yıla kadar hapis cezası hükmolunur.
Hükmolunan hapis cezası para cezasına çevrilebilir. Ayrıca,Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen, saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan;defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sayfalarını yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya bu belgeleri kullananlar Belgeleri Maliye Bakanlığı ile anlaşması olmadığı halde basanlar ile sahte olarak basanlar veya bu belgeleri kullanalar,hakkında on sekiz aydan üç yıla ağır hapis cezası uygulanır.3712nci maddedeki pişmanlık şartlarına uygun olarak durumu ilgili makamlara bildirenler hakkında bu madde hükmü uygulanmaz.

E-Vergi Mahremiyetinin İhlali Suçu ve Cezası
Vergi mahremiyeti VUK nun 5.maddesinde yer almaktadır. Buna göre,vergi muameleleri ve incelemeleri ile uğraşan memurlar,vergi yargı kuruluşlarında görevli olanlar,vergi komisyonlarına katılanlar ve bilirkişiler görevlerinden dolayı öğrendikleri ve gizli kalması gereken bilgileri açıklayamaz veya üçüncü kişilerin yararına kullanamazlar. Buna uymayanlar hakkında hapis cezası uygulanır. Ancak,vergi levhası asılması,vergi yüzsüzlerinin teşhiri,sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenlerin açıklanması ve mükelleflerin beyan ve tahakkuk eden vergilerinin vergi dairelerinin ilan panosunda ilanı vergi mahremiyetinin ihlali olarak kabul edilmez.



F-Mükellefin Özel İşlerini Yapma Cezası
Yukarıda sayılan kişiler akrabalarının ve kanunu temsilci veya vekili bulundukları işletmelerin vergi incelemesi ve takdir işleri ile uğraşamazlar ve mükelleflerin vergi kanunları ile getirilmiş işlemlerini ücretsiz dahi olsa yapamazlar. Bu kurala uymayanlar hakkında hapis cezası uygulanır.

VIII-VERGİ CEZALARININ ORTADAN KALKMASI
Vergi cezaları, mükellefin bağlı olduğu vergi dairesi tarafından düzenlenecek bir ceza ihbarnamesi ile kesilir. Vergi cezaları, cezaya karşı vergi mahkemesinde dava açılmamışsa dava açma süresinin bittiği tarihten; vergi mahkemesinde dava açılmış ise, mahkeme kararı üzerine vergi dairesince düzenlenecek ihbarnamenin ilgiliye tebliğ tarihinden başlayarak bir ay içinde ödenir. (VUK md.368)



Vergi cezalarını ortadan kaldıran haller şunlardır:
A-Ödeme
B-Yanılma
Yetkili makamların mükellefin kendisine yazıyla yanlış bilgi vermeleri halinde veya bir hükmün uygulanması konusunda yetkili makamların görüş ve düşüncelerini değiştirmiş olmaları durumunda vergi cezası kesilmez.
C-Ölüm
D-Mücbir Sebepler
E-Uzlaşma
Uzlaşma müessesinin amacı ise , ikmalen ve re’sen tarh edilen vergi ve bunların cezalarında, dava yoluna başvurulmadan, vergi idaresi ile mükellefin anlaşmalarını sağlamaktır. VUK’nun ek 1.nci maddesinde belirtilen ve uzlaşmanın yapılabilmesi için bulunması gereken hususlar şunlardır:
-Yapılan tarhiyatta, V.U.K’nun 116,117 ve 118. maddelerinde yazılı hatalar ve bunun dışında her türlü maddi hata bulunması,
-Yapılan tarhiyatta, V.U.K’nun 369. maddesinde belirtilen yanılma halinin mevcut olduğunun mükellefler veya ceza muhatabı tarafından iddia edilmesi,
-Vergi ziyanına sebebiyet verilmesinin veya usulsüzlük fiilinin işlenmesinin, mükellef veya ceza muhatabı tarafından, kanun hükümlerine gereği kadar nüfuz edememekten ileri geldiğinin iddia olunması,
-Müphem, yoruma mütehammil bulunan hususlarda, mükellefin veya cezaya muhatap olanların, yanılmış bulunmaları,
-Tarhiyatı veya ceza kesmeyi gerektiren sebeplerin; vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ile Danıştay veya Maliye Bakanlığı tarafından benzer hadiselerde başka yönden mütalaa edilmiş bulunması
Uzlaşma talep etme hakkı ; mükellef veya ceza muhatabına aittir. Bu kişiler bizzat uzlaşma talebinde bulunabilecekleri gibi, bu kişilerin resmi vekaletine haiz olan vekilleri de uzlaşma talebinde bulunabilirler. Ancak vekaletnamede uzlaşma talep etmeye ve uzlaşmaya katılmaya yetkili olduğu açıkça belirtilmelidir. Tüzel kişilerle, küçük veya kısıtlılarının, vakıf ve cemaatler gibi kuruluşların iktisadi işletmeleri için yapılacak uzlaşma talepleri bunların kanuni temsilcileri tarafından yapılır.
Uzlaşma sonucunda ; uzlaşma vaki olsun veya olmasın veya uzlaşma temin edilmemiş olsun, mutlaka bir tutanak düzenlenir. Uzlaşmanın vaki olmaması veya uzlaşmanın sağlanması durumunda tanzim edilen tutanak, toplantıya katılan komisyonca ve mükellef ya da ceza muhatabı tarafından imzalanır ve ilgili kişiye o anda tebliğ edilir. Tutanaklar 3 nüsha halindedir, bunlardan biri mükellefte bir tanesi yetkili vergi dairesinde diğeri ise komisyonda kalmaktadır.
VUK’un ek 5. maddesi hükmüne göre ,uzlaşma komisyou tarafından tanzim edilmiş olan uzlaşma tutanakları kesin mahiyette olup, gereği ilgili vergi dairesi tarafından derhal yerine getirilir. Mükellef veya adına ceza kesilen kişi, üzerinde uzlaşmaya varılan ve uzlaşma tutanağı düzenlemek suretiyle tespit edilen hususlar hakkında sonradan dava açamaz ve hiç bir merciye şikayette bulunamaz
Uzlaşmanın temin edilmemesi hali; mükellefin veya adına ceza kesilen kişinin uzlaşma komisyonunun davetine icabet etmemesi, komisyona geldiği halde uzlaşma tutanağını imzalamaması veya uzlaşma tutanağını ihtirazi kayıtla imzalamak istemesi durumunu ifade eder. Yani bu durumda uzlaşma temin edilmemiş sayılır.
Uzlaşmanın vaki olmaması hali; uzlaşma konusu olan olay komisyon toplantısında görüşülmüş olup toplantı sonucunda , mükellef veya ceza muhatabı ya da bu kişilerin vekili ile komisyon başkanı ve üyelerinin vergi ve ceza miktarı konusunda anlaşamamış olmalarıdır. Her iki durum sonunda da bir tutanak düzenlenip yasal prosedür izlenir.
Uzlaşma temin edilmezse veya uzlaşma vaki olmazsa; mükellef veya ceza muhatabı olan kişiler, uzlaşmanın temin edilemediğine veya vaki olmadığına ilişkin tutanağın kendilerine tebliğ edilmesi üzerine genel hükümler çerçevesinde yetkili vergi mahkemesine dava açabilirler
Uzlaşma vaki olduğu takdirde ; üzerinde uzlaşmaya varılan vergi ve cezalarla ilgili uzlaşma tutanağının, bu vergi ve cezaların ödeme zamanlarında , ödeme zamanları kısmen veya tamamen geçtikten sonra tebliğ edilmesi halinde; ödeme süresi geçmiş olan vergi ve cezalarının tamamı uzlaşma tutanağının tebliğ tarihinden itibaren 1 ay içinde ödenir.
Uzlaşmanın vaki olması halinde, uzlaşmaya konu olan ve uzlaşılmış bulunulan vergi ve ve cezalar için VUK’nun 376. maddesinde belirtilen ceza indirimi talep edilemez. Buna mukabil, mükellef ve ceza muhatabının talebi üzerine ceza indirimi uygulanmış vergi ve cezalar için de uzlaşma talep edilemez. Uzlaşmanın sağlanması durumunda, uzlaşma konusu olan vergi ve cezalar için vergi mahkemesinde dava açılamaz
 
VERGİ HUKUKU

Vergilendirmenin Yasal Çerçevesi
Yasama Organından Doğan Kaynaklar :
1. Anayasa : Anayasamızın Vergi Ödevi başlıklı 73 maddesi şöyledir : Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür.Vergi, resim, harç ve diğer mali yükümlülükler yasa ile konur, değiştirilir veya kaldırılır.Vergi, resim, harç ve mali yükümlülüklerin muaflık, istisna ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir.
2. Yasa : Anayasamızın 73 maddesi gereğince yasalar vergi hukukunda temel kaynak niteliği taşır.
3. Uluslar arası Vergi Anlaşmaları : Anayasamızın 90. maddesinin 5. fıkrası gereği ülkenin üyesi olduğu uluslar arası kuruluşların vergi ile ilgili kararları da vergi yasası hükmü taşır.
Bakanlar Kurulundan Doğan Kaynaklar : BK nun vergileme konusunda düzenleme yeisi anayasa da yer almıştır.Anayasanın 73 maddesine göre BK. Kanunun belirttiği aşağı ve yukarı sınırlar içinde vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisna ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde değişiklik yapma yetkisine sahiptir. Bk. Anayasanın 121 ve 122. maddelerine göre de olağan üstü hallerde , sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hallerinde vergi konusunda düzenleme yapma yetkisine sahiptir. Bu durumda BK. Düzenleme yapma yetkisini KHK çıkararak kullanır. Bunlar vergi hukukunun zorunlu kaynaklarıdır. Bakanlar Kurulu kararları, yeni bir kararla, süreli ise sürenin dolmasıyla veya yargı kararları ile yürürlükten kalkar. KHK ler ise, olağan üstü halin kalkması, yeni bir kararname çıkarılması veya süreli ise sürenin dolması veya yargı kararı yürürlükten kalkar.
1. Kanun Hükmünde Kararname : Anayasamıza göre sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde Bakanlar Kuruluna vergi konusunda KHK çıkartma yetkisi vermiştir.
2. Bakanlar Kurulu Kararları : Anayasanın 73 maddesine dayanarak çıkarılan vergi yasalarında Bakanlar Kuruluna Vergi yasasında sınırları belirtilmek üzere muafiyet, istisna, indirim ve oranları değiştirme yetkisi verilebilir.
3. Tebliğler : Tebliğler kanunlarla düzenlenmiş hususların açıklanması amacıyla çıkarılır.Vergi kanunlarında Maliye Bakanlığına düzenleme yapma yetkisi verildiği taktirde bu tebliğler bağlayıcıdır.
Vergilendirmede Yardımcı Kaynaklar :Vergi hukukunda var olan normların açıklanmasına yönelik olarak yapılan düzenlemelerdir.
1. Tüzükler : Kanunlarım emrettiği durumları göstermek veya kanunun uygulanmasını göstermek amacıyla B.K. tarafından Danıştay ın incelemesinden geçirilerek çıkarılır.Tüzükler kanunlar gibi Cumhurbaşkanlığınca imzalanır ve Resmi Gazetede yayımlanır.
2. Yönetmelikler : Başbakanlık, Bakanlık ve kamu tüzel kişiliklerinin kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere bunlara aykırı olmamak üzere yönetmelik çıkarabilirler.
3. Genel Tebliğ : Maliye Bakanlığı, vergi kanunlarının uygulanmasını göstermek üzere tebliğ çıkarabilir. Bunlar Resmi Gazetede yayınlanır. Bir grup tebliğler, vergi kanunlarının Maliye Bakanlığına tanıdığı düzenleme yetkisine dayanarak çıkarılır. Bu tebliğler yeni hüküm getirdiğinden bağlayıcıdırlar. Genel tebliğlerin bir kısmı ise, vergi kanunlarını yorumlayıcı, açıklayıcı nitelikteki metinlerdir ve bunların bağlayıcılıkları yoktur.
4. Özelgeler (Muktezalar), Genelgeler, Genel Yazılar. : VUK gereğince mükelleflerin vergi durumları ve vergi uygulamaları bakımından karmaşık bulduğu durumlarda Maliye Bakanlığı veya Bakanlığın yetkili kıldığı kurumlardan aldığı yazılı yanıtlardır. Yetkili makam tarafından kendisine verilen özelgeye göre hareket eden mükellefin bu işlemi cezayı gerektirse bile ceza uygulanmamaktadır. Genelgeler ve genel yazılar Maliye Bakanlığının bazı durumlarda kendi teşkilatına yazdığı yazılar olduğu için vergi daireleri için bağlayıcıdır.
5. Vergi Dava Daireleri Kurulu Kararları : Bu kararlar ilgili mükellef ile vergi dairelerini sadece dava konusu olan olayla ilgili olarak bağlar.
Çifte Vergilendirme ve Önlenmesi : Devletler çifte vergilendirmeyi önlemeye yönelik olarak iç hukuka ilişkin bazı düzenlemeler yapmaktadırlar. Bunlar mahsup, indirim, mafiyet ve istisnalardır.Çifte vergilendirmeyi önlemek için dış hukuka ilişkin yöntemler ise; ikili anlaşmalar, çok taraflı anlaşmalar ve uluslar arası ekonomik bütünleşmelerdir.
Vergi Kanunlarının Uygulanması-Yorum ve İspat :
VUK nun 3. maddesine göre: vergi kanunları lafzı (sözü) ve ruhu (özü) ile hüküm ifade eder Lafzın açık olmadığı hallerde, vergi kanunlarının hükümleri, konuluşundaki maksat, hükümlerin kanunun yapısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı göz önünde tutularak uygulanır. Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olayla ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır.Vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti yemin hariç her türlü delille ispat edilebilir. Vergiyi doğuran olayla ilgisi doğal ve açık bulunmayan şahit ifadeleri ispatlama aracı olarak kullanılamaz. Ticari, iktisadi ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal sayılmayan durumları iddia eden taraf bu iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. VUK bu maddesine göre önce deyimsel yorum yapılacak bunun yetersiz kalması halinde amaçsal yorum yapılacaktır.
Vergi hukukunda kıyas yasağı bulunmaktadır.Bir olay hakkında yasada yer alan kuralın, nitelikleri ve koşulları ona benzeyen fakat yasada düzenlenmemiş diğer bir olaya uygulanmasıdır.Vergi hukukunda kıyas vergilerin yasallığı ilkesine ters düşmektedir.
Vergi Mahremiyeti :
VUK nun 5. maddesine göre; Aşağıda yazılı kişiler görevleri dolayısıyla, mükellefin işlem ve hesap durumlarına, işerine, işletmelerine, servetlerine veya meslekleriyle ilgili öğrendikleri sırları ifşa edemezler (görevlerinden ayrılmış olsalar bile) ve kendileri ve üçüncü kişiler yararına kullanamazlar.
1. Vergi muamaleleri ve vergi incelemeleri ile görevli olanlar,
2. Vergi mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemesi ve Danışyay da görevli olanlar,
3. Vergi Kanunlarına göre kurulan komisyonlarda görev yapanlar,
4. Vergi İşlemlerinde kullanılan bilirkişiler.
Vergi mahremiyetini ihlal edenlere 2 aydan az olmamak üzere T.C.K. nun 198 maddesinde belirtilen ceza iki kat olarak uygulanır. Bu suçun tekrarından ise memuriyetten çıkarılırlar.
Ancak Yıllık Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerin beyannamelerine istinaden tarh edilen vergiler mükellefin ad ve unvanları belirtiler Vergi dairesinin uygun bir yerinde ilan edilebilir.Kesinleşen vergi ve cezalar ile vadesi geçtiği halde ödenmeyen vergi ve ceza miktarları Maliye Bakanlığınca açıklanabilir. M.B. bu yetkisini mahalli maliye teşkilatına devredebilir. Ayrıca kamu görevlilerince yapılan adli ve idari soruşturmalar ile ilgili talep edilen bilgi ve belgeler ile bankalara yapacakları vergi tahsilatlarına ilişkin bilgiler verilebilir.Sahte ve içeriği itibariyle yanıltıcı belge düzenledikleri veya kullandıkları vergi inceleme raporlarıyla belirlenenlerin mesleki kuruluşlarına ve 3568 sayılı kanun kapsamındaki Birlik ve Odalara bildirilmesi vergi ihlali sayılmaz.
Yasaklar :
Yukarıda belirtilen kişiler; Kendilerine, nişanlılarına, boşanmış olsalar bile eşlerine, 3 dereceye kadar kan ve sıhri hısımlarına, kanuni temsilcisi ve vekili bulundukları kimselerin vergi inceleme ve takdir işleriyle uğraşamazlar. Vergi muameleleri ve vergi incelemeleri ile uğraşanlar, Vergi Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemesi ve Danıştay da görev yapanlar mükelleflerin bu kanunun uygulanması ile ilgili işlerini ücretsizde olsa yapamazlar.
Vergi Mükellefi :
Mükellef, vergi kanunları gereğince kendisine vergi borsu yüklenilen gerçek veya tüzel kişidir.Vergini kanuniliği ilkesi gereği vergi mükellefinin kim olduğu kanunda açıkça belirtilir.Mükellefin tanımdan da anlaşılacağı üzere öne çıkan sorumluluğu vergi borcudur. Maddi sorumluluk yanında VUK na göre mükellefin ödevleri bildirimler, defter tutma, belge düzenine uyma, defter ve belgeleri saklama ve ibraz etme ve beyanname verme gibi şekle ve usule ilşkin ödevleri de vardır.
Vergi Sorumlusu :
Vergi Sorumlusu, verginin ödenmesi bakımından alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir. Vergi kanunlarında belirtilen hususlar dışında, mükellefiyet ve vergi sorumluluğuna ilişkin özel sözleşmeler vergi dairesini bağlamaz.Mükellefiyet ve vergi sorumluluğu için kanuni ehliyet şart değildir.Vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasak edilmiş olması vergi mükellefiyetini ve sorumluğunu ortadan kaldırmaz.Vergi sorumluluğu çeşitli şekillerde ortaya çıkar:
1. Vergi Kesenlerin Sorumluluğu: VUK na göre yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi kesintisi yapmak zorunda olanlar, vergini tam olarak kesilip ödenmesinden ve bununla ilgili diğe4r ödevleri yerine getirmekten sorumludur. Bu sorumluluk, bunların ödedikleri vergi için mükellefe rucü hakkını ortadan kaldırmaz.
2. Mirasçıların Sorumluluğu : Ölüm halinde mükellefin ödevleri, mirası reddetmemiş kanuni ve mansup mirasçılarına geçer.Mirasçılar mirastan aldıkları pay ölçüsünde vergi borsundan sorumludur.
3. Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu : Tüzel kişilerle, küçükler ve kısıtlılar ile vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşebbüslerin vergi mükellefi veya sorumlusu olması halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşebbüsleri idare edenler tarafından yerine getirilir. Bu kişilerin belirtilen vergi ödevlerini yerine getirmemeleri halinde mükellef veya sorumlunun malvarlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı cezalar kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerden alınır.
Vergiyi Doğuran Olay :
VUK na göre; vergi alacağı, vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun gerçekleşmesi ile doğar.Vergi alacağı mükellef bakımından vergi borcudur.
Verginin Tarhı :
Verginin tarhı, vergi alacağının kanunda gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak, alacağın miktar olarak belirlenmesidir.
Tarh Yöntemleri :
1. Beyana Dayanan Tarh : VUK na göre temel olan tarh şekli beyana dayanan tarhtır.Beyana dayanan vergiler Tahakkuk Fişi ile tarh ve tahakkuk ettirilir. Vergi dairesince beyannamenin alınmasından sonra tahakkuk fişi tanzim edilir ve bir nüshası mükellefe verilir. Mükellefe verilen nüsha beyannamenin makbuzu yerine geçer. Tahakkuk fişini mükellef tarafından alınmaması vergini tarh ve tahakkukuna engel değildir. Bu halde tahakkuk fişi posta ile gönderilir.Vergi sistemimizde G.V., K.V. , KDV, Emlak Vergisi ve Veraset ve İntikal vergisinde bu yöntem belirlenmiştir.
2. İkmalen Vergi Tarhı . Her ne şekilde olursa olsun bir vergi tarh edildikten sonra bu vergiye ilişkin olarak ortaya çıkan ve defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespit olunan matrah veya matrah farkı üzerinden vergini tarh edilmesidir. İkmalen tarh edilen vergi ihbarname ile mükellefe tebliğ edilir.
3. Resen Vergi Tarhı : Vergi matrahının kısmen veya tamamen, defter,kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlar tarafından düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah farkı üzerinden vergini tarh edilmesidir.Aşağıdaki hallerden birinin bulunması halinde, vergi matrahının kısmen veya tamamen defter,kayıt ve belgeler ile kanuni ölçülere dayanılarak tespitinin mümkün olmadığı kabul edilir.
• Beyanname kanuni süre geçtiği halde verilmemişse,
• Vergi beyannamesi kanuni süresi içinde verilmekle birlikte beyannamede matraha ilişkin bilgiler gösterilmemişse,
• Kanunen tutulması gereken defterlerin tutulmaması, tasdik ettirilmemesi veya inceleme elemanlarına ibraz edilmemesi,
• Defter kayıtları ve vesikaların , vergi matrahının doğru ve kesin olarak tespitine imkan vermeyecek ölçüde noksan, usulsüz ve karışık olması
• Tutulması zorunlu olan defterlerin veya verilen beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığına dair emareler bulunması,
• 3568 sayılı kanuna göre meslek mensuplarınca imzalanması zorunluluğu getirilen beyanname ve eklerinin imzalanmaması veya yeminli mali müşavirlerce tasdik edilmesi gereken konularda tasdikin yapılmaması.
Süresi içinde verilen ancak matraha ilişkin bilgi içermeyen beyannameler dolayısıyla vergi dairesince mükellefe 15 günlük süre verilir. Bu süre içinde beyannamenin ve kanuni defterlerin ibrazı halinde defter ve kayıtların doğruluğuna kanaat getirilmesi halinde mükellefe takdir edilecek matrah defter ve belgelerde tespit edilecek matrahtan yüksek olamaz.Süre geçtikten sonra ancak takdir komisyonlarına sevk edilmeden ve vergi incelemesine başlanmadan önce beyannamenin verilmesi halinde belirttikleri matrah üzerinden resen tarhiyat yapılır ve vergi ziyaı cezası % 50 olarak uygulanır.Resen tarh edilen vergi mükellefe ihbarname ile bildirilir.
4. Vergini İdarece Tarhı : Vergini İkmalen ve Resen takdirini gerektiren haller dışında, mükellefin verginin tarhı için vergi kanunlarında belirtilen sürelerde müracaat etmemeleri veya kanundan doğan ödevlerini yerine getirmemeleri halinde zamanında tarh edilemeyen verginin kanunen belli matrahlar üzerinden tarh edilmesidir. Bu taktirde vergi yoklama fişine dayanılarak tarh edilir.İdarece tarh edilen vergi bir ihbarname ile mükellefe gönderilirken, ihbarnamenin içeriği gösterir ilan vergi dairesinin ilan koymaya mahsus yerlerine asılır.
Tebliğ :
Vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden hususların vergi mükellefine veya ceza sorumlusuna yazı ile bildirilmesidir. Tebligat, adresleri bilinen kişilere kapalı zarf içinde iadeli taahhütlü olarak posta aracılığı ile adresleri bilinmeyenlere ilanen yapılır. İlgilini kabul etmesi halinde tebligat dairede veya komisyonlarda da yapılabilir.Ayrıca M.B. Memur vasıtası ile de tebliğ yaptırabilir.Tebliğ mükellefe kanuni temsilcilerine veya umumi vekillerine yapılır.Tebliğ yapılan kişinin bulunmaması halinde ilgilinin ikametgahında bulunanlara veya işyerlerindeki çalışanlarına yapılır.Tebligat bilinen en son adrese yapılır. Bilinen adresler: İşe başlamada bildirilen, adres değişikliğinin bildirildiği adresler, İşi bırakmada bildirilen adresler, Vergi beyannamelerinde bildirilen adresler,Yoklama fişiyle tespit edilen adresler ,Vergi mahkemelerinde dava açma dilekçelerinde gösterilen adres, Yetkili memurlar tarafından tutanakla belirlenen adresler (tutanakta ilgilinin imzasının bulunması halinde) .
İlanen Tebliğ :
Muhatabın adresinin hiç bilinmemesi, bilinen adresin değişmiş veya yanlış olduğu gerekçesiyle posta tebliğinin yapılamaması, yabancı memleketlerde bulunanlara tebligat yapılamaması, başkaca sebeplerden dolayı posta ile tebligat yapılamayacak olması halinde tebliğ ilanen yapılır.İlan yazısı vergi dairesinin ilan asmaya ayrılan yerine asılır ve tutanak düzenlenir. Tebliğin konusu 1 milyar Tl dan az vergi ve vergi borcunu içeriyorsa ilan yazının ilana çıkarılmasından 15 gün sonra tebliğ edilmiş sayılır. İlan yazısının 1 milyar-100 milyar TL arasında bir vergi borcu ve cezasını içeriyorsa belediye sınırları içinde çıkan, 100 milyar TL nın üzerinde ise Türkiye çapında çıkan bir gazetede ilan yapılır.İlanlarda; ilan tarihinden itibaren 1 ay içinde vergi dairesine müracaat etmeleri veya taahhütlü mektupla adreslerini bildirmeleri ve aksi halde kendilerine süre ile kayıtlı tebliğ yapılacağı belirtilir.Vergi dairesine bizzat müracaat edenlere yerinde, adres bildirenlere ise posta ile tebligat yapılır. Müracaat etmeyen ve adres bildirmeyenlere bir ayın sonunda tebligat yapılmış sayılır. Vergi ihbarı ile ilgili vesikaların tebliğinde, mükellefin adının, vergi nevi ve miktarının, vergi mahkemesinde dava açma süresinin bildirilmemesi veya vesikanın yetkili olmayan makam tarafından düzenlenmesi halinde tebligat hüküm ifade etmez.
Tahakkuk :
Tarh ve tebliğ edilen verginin ödenmesi gereken safhaya gelmesidir.Beyana dayanan vergiler tahakkuk fişi ile tarh ve tebliğ edilir. İkmalen, resen ve idarece tarh edilen vergiler ise ihbarname ile tebliğ edilir.İhbarnamenin tebliğinden itibaren 1 aylık süre içinde vergi mahkemesinde dava açılmaması halinde vergi tahakkuk eder. Bu 1 aylık süre içinde vergi mahkemelerinde dava açılması halinde tahakkuk Vergi Mahkemesinin kararına göre hesaplanan vergiye ait ihbarnamenin tebliği tarihinde gerçekleşmekte ve tebliğ tarihinden sonra 1 aylık ödeme süresi başlamaktadır. Vergi Mahkemesi kararı aleyhine Bölge İdare Mahkemesi veya Danıştay a 30 gün içinde temyize gidilmesi, vergini tahakkuk ve tahsiline engel olmamakta fakat verginin kesinleşmesini önlemektedir.Temyiz süresinin hareketsiz geçirilmesi veya kararın onanması ile vergi kesinleşmektedir.
Özel Ödeme Zamanları :
İkmalen, Resen ve İdarece tarh edilen vergiler taksit vadelerinden önce tahakkuk etmişse taksit sürelerinde; taksit süreleri geçtikten sonra tahakkuk etmişse geçmiş taksitler tahakkuk tarihinden sonra ay içinde ödenir.Vergi mahkemesinde dava açılması veya İdari Yargılama Usulü Kanununa göre tahsili durdurulan vergilerden taksit süreleri geçmiş olanlar, vergi mahkemesi kararına göre hesaplanan vergiye ait ihbarnamenin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde ödenir.Ayrıca dava konusu yapılan vergilerden ödenmemiş olan kısımlarına, kendi vergi kanunlarında belirtilen vade tarihinden yargı organının tebliğ tarihine kadar geçen süreler için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanuna göre gecikme faizi hesaplanır. Uzlaşılan vergilerde gecikme faizi, uzlaşılan vergi miktarına normal taksit vadesinden uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihe kadar gecikme faizi alınır.
Muafiyet ve İstisna :
Kanun koyucu vergiyi doğuran olay meydana gelse bile bazı durumlarda bazı kişileri ve konuları vergi dışı bırakmaktadır.Muafiyet aslında vergi mükellefi olması gereken bir gerçek veya tüzel kişinin vergi dışı bırakılmasıdır. İstisna ise, vergiye tabi olması gereken bir vergi konusunun kanunun açık hükmü gereğince vergi dışı bırakılmasıdır.Esnaf muaflığı ve yatırım indirimi gibi.
Süreler ve Mücbir Sebepler
Süreler
Vergi işlemlerinde süreler vergi kanunları ile belirlenir.Kanunlarda belirtilmeyen durumlarda süreyi 15 günden az olmamak üzere belirler. Vergi ödevlerinin belirli süreler içinde yapılmaması halinde çeşitli yaptırımlar uygulanır.Süre gün olarak belirlenmişse başladığı gün hesaba katılmaz son günün mesai saatinde biter. Gün hafta veya ay olarak belirlenmişse başladığı güne son hafta veya ayda tekabül eden günün tatil saatinde biter.Süre belli bir gün olarak belirlenmişse o günün mesai saati sonunda biter. Süreye dahil olan resmi tatil günleri de süreden sayılır. Ancak sürenin bittiği gün tatil gününe rastlarsa süre bunu takip eden iş günü mesai saatine kadar uzar.
Mücbir Sebepler
1. Vergi ödevlerinden herhangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede asğır kaza, hastalık ve tutukluluk hali,
2. Vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak yangın, deprem ve su basması gibi afetler,
3. Kişinin kendi iradesi dışında meydana gelen gaygubebetler
4. Sahibinin iradesi dışındaki sebeplerden dolayı defter ve belgelerin elinden çıkmış bulunması,
Yukarıda belirtilen mücbir sebeplerden birinin varlığı halinde bu sebepler ortadan kalkıncaya kadar süre işlemez. Bu durumda mücbir sebebin malum olması veya tevsik veya ispat edilmesi gerekir. Maliye Bakanlığı doğal afetler nedeniyle mücbir sebep ilan etmeye yetkilidir ve bu yetkisini mahalli teşkilata devredebilir.
Mühlet Verme : Zor durumda bulunmaları nedeniyle vergi ödevlerini zamanında yerine getiremeyecek olanlara; kanuni süresi içinde yazılı olarak müracaat etmeleri, öne sürdükleri sebebin M.B. nca uygun bulunması ve sürenin verilmesiyle verginin tahsili tehlikeye girmemelidir.Bu durumda MB. Kanuni süreyi geçmemek üzere ek süre verebilir.
Ölüm Halinde Sürenin Uzaması :Ölüm halinde mirasçılara geçen bildirim ve beyanname verme sürelerine 3 ay eklenir.
Vergi Alacağını Ortadan Kaldıran Haller :
1. Ödeme :Verginin kanunda belirtilen şartlara uygun olarak ödenmesidir.
2. Vergi Alacağının Mahsubu veya Takası : Verginin mahsubu, ödenmiş bir verginin ödenmemiş vergiden indirilmesidir.Kazancın elde edilmesi sırasında kesinti suretiyle ödenen vergileri (GVK Md.94, KVK Md24) beyanname üzerinden hesaplanan gelir ve kurumlar vergisinden mahsubu gibi.6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun 23. maddesine göre, kamu idarelerince mükelleflerden fazla tahsil edilmiş olan ve bu sebeple iadesi gereken tutarlar, mükellefin reddiyatı yapacak olan kuruma muaccel bir borcu bulunması halinde takasa konu tutulacağını belirtmektedir.
3. Zamanaşımı : Sürenin geçmesiyle vergi alacağının kalkmasıdır.Vergi alacağının doğduğu yılı takip eden yılın başından beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilemeyen vergiler zamanaşımına uğrar.Buna tahakkuk zamanaşımı denir ve zamanaşımına uğrayan vergiyi vergi dairesinin tarh ve tebliğ etmek yetkisi sona erer.Ancak mükellefin kendi rızası ile yapacağı ödemeler kabul edilir.Zamanaşımının durmasında, işlemiş olan süreler durmakta ,zamanaşımını durduran sebepler ortadan kalktığında kaldığı yerden tekrar işlemeye başlamaktadır.Vergi dairesince takdir komisyonuna başvurulması zamanaşımını durdurmakta, duran zamanaşımı takdir komisyonunun raporunu vergi dairesine tebliğ etmesiyle tekrar başlamaktadır.Zamanaşımının kesilmesinde ise işlemiş olan süreler silinmektedir. VUK nda zamanaşımın kesilmesine yer verilmemiştir. 6183 saylı kanunun 102. maddesinde tahsil zamanaşımı düzenlenmiştir., amme alacağı vadesinin rastladığı takvim yılının başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilemezse zamanaşımına uğrar.Aynı kanunun 103 maddesine göre ödeme, haciz tatbiki, ödeme emrini tebliği mal bildiriminde bulunma zamanaşımını kesen sebeplerdir.
4. Terkin : Yangın, yer sarsıntısı, yer kayması, su basması kuraklık gibi doğal afetler nedeniyle varlıklarının en az üçte birini kaybeden mükelleflerin bu afetlerin zarar verdiği gelir kaynaklarından alınan vergiler MÇ.nca terkin edilebilir.M.B bu yetkisini mahalline devredebilir.
5. Hata : Vergi hatası, vergiyle ilgili hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar nedeniyle haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi ve alınmasıdır.Hesap hataları şunlardır.1. Matrah Hataları :Vergilendirme ile ilgili beyanname, tahakkuk fişi ve ihbarnamede belirtilen matraha ait rakamların veya indirimlerin fazla ya da eksik gösterilmesidir. 2. Vergi Miktarında Hata : Vergi nispet ve tarifelerinin yanlış uygulanması, mahsupların yanlış yapılması veya hiç yapılmaması.3. Verginin Mükerrer Olması : Aynı vergi kanununun uygulanmasında belli vergi dönemi için aynı matrah üzerinden bir defadan fazla vergi alınmasıdır. Vergilendirme Hatalar : 1. Mükellefin Şahsında Hata : Bir verginin asıl borçlusu yerine başka bir kişiden istenmesi veya alınmasıdır. 2. Mükellefiyette Hata :Açık olarak vergiye tabi olmayan veya muaf olan kişiden vergi istenmesi veya alınmasıdır.3. Mevzuda Hata : Açık olarak verginin konusuna girmeyen veya vergiden müstesna bulunan maddi olaylar üzerinden vergi istenmesi ve alınmasıdır. 4. Vergilendirme ve Muafiyet Döneminde Hata : Verginin vergilendirme dönemi veya muafiyet döneminin yanlış hesaplanması nedeniyle yanlış vergi istenmesi veya alınmasıdır.
Hatanın Meydana Çıkarılması : Hata ; ilgili memurun hatayı bulması ve görmesi, üst memurların yaptıkları incelemeler neticesinde hatanın bulunması,Teftiş sırasında hatanın fark edilmesi , vergi incelemeleri sırasında hatanın ortaya çıkarılması ve mükellefin müracaatı ile ortaya çıkabilir.Mükellef tarafından hatanın düzeltilmesi taleplerinin zamanaşımı süresinde yapılması gerekir.Ancak bu süre, zamanaşımının son yılında tarh edilen vergilerde hatanın yapıldığı, ilanen tebliğ edilip dava açılmadan tahakkuk eden vergilerde mükellefe ödeme emrinin tebliğ edildiği, ihbarname ve ödeme emri ilan yoluyla tebliğ edilen vergilerde de 6183 sayılı kanuna göre haczin yapıldığı tarihten başlayarak bir yıldan aşağıya olamaz. Düzeltme talebi dava açma süresi içinde yapılmış ise dava açma süresi durur. Mükellefin talebi dava açma süresinden sonra olmuşsa ve reddedilmişse mükellef şikayet yoluyla Maliye Bakanlığına, il özel idaresi vergileri için valiliğe, beleye vergileri için ise belediyeye başvurabilir.Düzeltilecek husus mükellefin lehine ise düzeltme fişiyle fazla alınan vergi red olunur. Düzeltme fişinin bir nüshası mükellefe gönderilir. Düzeltme fişinin tebliğinden itibaren bir yılın içinde alınmayan tutarlar artık alınamaz. Fazla ve yersiz olarak mükelleften tahsil olunan tutarların, mükellef tarafından tamamlanması gereken bilgi ve belgelerin tamamlanmasından sonra üç ay içinde ödenmesi gerekir. Bu süre içinde iade edilmemesi halinde üç aylık süreden düzeltme fişinin mükellefe tebliğ tarihine kadar 6183 sayılı kanunda belirtilen tecil faizi uygulanır.
Hukuk Uyuşmazlıkları : Hukuk uyuşmazlıkları vergi hatasından farklı olarak vergilendirmenin özüne ilişkin, vergi alacaklısı ve borçlusu arasında hukuken tartışma konusu yapılabilecek hususlarda ortaya çıkar. Maddi olaya ilişkin açıklık olmayan durumlarda, olaydaki teknik özelliklerden kaynaklanır. Hukuk uyuşmazlığında uyuşmazlığın idare aşamasında çözümlenmesi mümkün olmadığından vergi yargısına başvurmak gerekmektedir.
6. Tahakkuktan Vazgeçme : VUK na göre ikmalen, resen ve İdarece tarh edilen vergi ve bunlara ilişkin cezaların toplamı 1.000.000 TL yı aşmaması ve tahakkukları için yapılacak giderlerin bu miktardan fazla olacağının tespiti halinde tahakkukundan vazgeçilir.
7. Tahsilden Vazgeçme : 6183 sayılı kanunun 106. maddesine göre yapılan takip sonucunda tahsili imkansız olan ve yapılacak takip masrafları alacaktan fazla olacağı anlaşılan vergilerin tahsilinden vazgeçilebilir.
Yoklama : Yoklamanın amacı; mükellefiyeti ve mükellefiyetle ilgili maddi olayları ve kayıtları tespit etmektir. Yoklamayla yetkili olan kişiler ;
• M.B verilen yetki ile günlük hasılatı tespit etmek,
• Ödeme kaydedici cihaz kullanmak zorunda olanların bu kurala uyup uymadıklarını, cihazı belirlenen esaslar dahilinde kullanıp kullanmadıklarının ve günlük hasılatı tespit etmek,
• Günü gününe kayıt yapılması gereken defterlerin iş yerinde bulunup bulunmadığını, tasdikli olup olmadığını, usulüne uygun kayıt yapılıp yapılmadığını, düzenlenmesi gereken belgelerin usulüne uygun olarak düzenlenip düzenlenmediklerini, faturasız mal bulunup bulunmadığını ve levha asma yükümlülüğüne uyulup uyulmadığını tespit etmek.
• Nakil vasıtalarında bulunması gereken taşıt pulu, sevk irsaliyesi, yolcu listesinin olup olmadığını tespit etmek,
Yetkisine sahiptir. Yoklamaya yetkili olan kişiler ise; Vergi Dairesi Müdürleri, Yoklama Memurlar, Yetkili makamlar tarafından yoklama ile görevlendirilmiş kimseler ve inceleme yapmaya yetkili olanlardır. Yoklama neticeleri bir tutanakla tespit edilir tutanağın bir nüshası mükellefe bırakılır. Mükellefin o sırada orada bulunmaması halinde 7 gün içinde posta yolu ile tebliğ edilir.
Vergi İncelemesi : Vergi incelemesi, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak ve sağlamaktır.İncelemeye gerekli görülmesi halinde fiili envanter ile başlanır.Vergi incelemeleri Hesap Uzmanları ve yardımcıları,Vergi Denetmenleri ve yardımcıları ile vergi dairesi müdürleri tarafından yapılır. Maliye Müfettişleri ve yardımcıları, Gelirler Kontrolörleri ve Stajyer Gelirler Kontrolörleri, Gelirler Genel Müdürlüğünün merkez ve taşra teşkilatındaki müdür kadrosunda görev yapanlardır.İnceleme esas olarak incelenen iş yerinde yapılır. Ancak incelemenin işyerinde yapılmasını engelleyen sebeplerin bulunması veya inceleme yapılanın kabul etmesi halinde inceleme dairede de yapılabilir.İncelemeye başlanmadan önce incelemenin konusu inceleme yapılana açık bir şekilde bildirilir.İnceleme yapılanın muvafakatı olmadan mesai saatleri dışında yapılamaz. İnceleme bittikten sonra incelemenin yapıldığı gösteren bir yazı inceleme yapılana verilir.İnceleme sırasında vergilendirmeyle ilgili olaylardan gerekli görülenler tutanağa geçirilir.Tutanağın bir nüshası mükellefe verilir. Mükellefin bu tutanağı imzalamaması durumunda tutanağın içeriğini oluşturan defter ve belgeler inceleme yapılanın rızası olmadan alınır ve vergi ve cezanın kesinleşmesine kadar mükellefe verilmez.
Arama : İhbar veya yapılan incelemeler sonucunda mükellefin vergi kaçırdığına ilişkin emareler bulunması halinde inceleme yapmaya yetkili olanların sulh hakiminden alacakları izinle arama yapılabilir.Arama sırasında bulunan defter belge kayıtların detaylı şekilde tutanağa dökülür. Tutanak yapılmasının mümkün olmaması halinde defter ve belgeler kapalı kaplara konur ve daireye getirilir.Arama neticesinde alınan defterler ve belgelere ilişkin incelemenin 3 ay içinde yapılıp defterlerin mükellefe teslim edilmesi gerekir.İnceleme sırasında tespit edilen hususlar tutanağa dökülür tutanağın imzalanmaması halinde defter ve belgeler ilişkin vergi ve cezaları kesilene kadar sahibine iade edilmez.
Mükellefin Ödevleri :
1. Bildirmeler :
İşe Başlamayı Bildirme : Aşağıda yazılı kişiler işe başladıklarını vergi dairesine bildirmekle yükümlüdürler:
• Vergiye tabi ticaret ve sanat erbabı
• Serbest meslek erbabı
• Kurumlar vergisi mükellefleri
• Kollektif ve adi şirket ortaklarıyla komandit şirketin komandite ortakları,
Ticaret Sicil memurlukları Kurumlar Vergisine tabi olan ve tescil için başvuran mükelleflerin başvuru evraklarının bir suretini 10 gün içinde vergi dairesine bildirmekle yükümlüdür.Gerçek kişiler ise işe başlamalarını 10 gün içinde kendilerinin vergi dairesine bildirmeleri gerekir.
Tüccarlarda İşe Başlamanın Belirtileri :
• Bir iş yeri açmak (iş yeri açmaktan amaç belli bir yerde ticari ve sınai faaliyetle uğraşmaktır).
• İş yeri açılmasa bile Ticaret Siciline veya meslek teşekküllerine kaydolmak,
• Kazançları basit usulde tespit edilen tüccarların ise bilfiil işle uğraşmaları.
Serbest Meslek Erbabının İşe Başlama Belirtileri:
• Muayenehane, büro ve yazıhane gibi özel iş yerleri açmak,
• İş yerine levha ve tabela gibi işe başladığını gösteren emareler asmak,
• Devamlı olarak faaliyette bulunduğunu gösterir ilanlar vermek,
• Bir meslek teşekkülüne kaydolmak (meslek teşekküllerine kaydolanlar bilfiil mesleki faaliyette bulunmayacaklarını belirtebilirler).
2. Değişiklikler :
• Adres Değişikliğinin Bildirilmesi : Bilinen iş ve ikametgah adreslerini değiştiren mükellefler 1 ay içinde bu değişikliği vergi dairesine bildirmekle yükümlüdür.
• İş Değişikliklerinin Bildirilmesi : İşe başladıklarını bildiren mükelleflerden;
- Yeni bir vergiye tabi olmayı,
- Mükellefiyet şeklinde değişikliği,
- Mükellefiyetten muaflığa geçmeyi,
Gerektirecek şekilde işlerini değiştirenler 1 ay içinde bunu vergi dairesine bildirmekle yükümlüdür.
• İşletmede Değişikliğin Bildirilmesi : Aynı teşebbüs veya işletmeye bağlı iş yerlerinin sayısındaki artış ve azalış vergi dairesine bildirilmelidir.
4. İşi Bırakma : İşe başlamayı bildiren mükelleflerden işi bırakanlar durumu vergi dairesine bildirmekle yükümlüdür.Vergiye tabi olmayı gerektiren faaliyetlerin tamamen durdurulması veya sona erdirilmesi işi bırakmadır.Yapılan yoklama ve incelemelerle iş yerini kapattığı ve başka bir yerde de faaliyette bulunmadığı öğrenilen mükelleflerin mükellefiyetleri terkin edilir. Ancak, buna rağmen faaliyetlere devam edildiğinin belirlenmesi halinde yükümlülükleri devam eder.
1. Defter Tutma : Mükelleflerin tutacakları defter kayıtlarında aşağıdaki amaçlar gözetilir
• Mükellefle ilgili, servet, hesap ve sermaye durumunu tespit etmek,
• Mükellefle ilgili hesap ve faaliyet sonuçlarını tespit etmek,
• Vergi ile ilgili işlemleri belirlemek,
• Mükellefin vergi karşısındaki durumunu belirlemek,
• Mükellefin hesap ve kayıtlarının yardımıyla 3. kişilerin vergi karşısındaki durumlarını belirlemek.
Defter Tutmak Zorunda Olan Mükellefler :
1. Ticaret ve sanat erbabı
2. Ticaret Şirketleri
3. İK.M
4. Dernek ve Vakıflara ait iktisadi işletmeler
5. Serbest meslek erbabı
6. Çiftçiler.
İstisnalar :
1. Gelir vergisinden muaf esnaf ve gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçiler
2. Gelir Vergisi Kanununa göre kazançları basit usulde tespit edilenler
3. Kurumlar vergisinden muaf olan İKM ve dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler.
Defter Tutma Bakımından Tüccarlar :
Birinci Sınıf Tüccarlar :Bilanço esasına göre defter tutarlar. Aşağıda yazılı olanlar I. Sınıf tüccar sayılırlar:
1. Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işleyerek satanlarda yıllık alış tutarları 65.000.000.000 milyar TL yı veya satışları tutarı 85.000.000.000 TL yı aşanlar.
2. Birinci bentte yazılı olanlar dışındaki işlerle uğraşıp da yıllık gayri safi iş hasılatları 35.000.000.000 TL. yı aşanlar.
3. Bir ve iki nolu bentlerde belirtilen işlerin birlikte yapılması halinde gayri safi iş hasılatları 175.000.000.000 TL yı veya yıllık satış tutarının toplamı 65.000.000.000 TL yı aşanlar.
4. Ticaret şirketleri
5. Kurumlar vergisine tabi diğer tüzel kişiler ( M.B ca işletme hesabı esasına göre defter tutmalarına izin verilenler hariç)
6. İhtiyari olarak bilanço esasına göre defter tutanlar.
İkinci Sınıf Tüccarlar : Bunlar işletme hesabı esasına göre defter tutarlar.
1. Yukarıda sayılanlar dışında kalanlar
2. Kurumlar vergisi mükelleflerinden M.B. ca işletme hesabı esasına göre defter tutmalarına izin verilenler.
Sınıf Değiştirme :
Birinci Sınıftan İkinci Sınıfa Geçme : Bir hesap döneminin iş hacmi 177. maddede yazılı hadlerden % 20 yi aşan oranda düşük olması veya arka arkaya üç dönemin iş hacmi 177. maddede yazılı hadlere nazaran % 20 ye varan ölçülerde düşüklük göstermesi halinde bu halin gerçekleştiği yılı takip eden yılın başından itibaren İşletme hesabı esasına göre defter tutabilirler.
İkinci Sınıftan Birinci Sınıfa Geçme : Bir hesap döneminin iş hacmi 177. maddede yazılı hadlerden % 20 aşan oranda fazla olması veya arka arkaya 2 dönemde 177. maddede yazılı hadlere nazaran % 20 yi aşan oranda fazlalık göstermesi halinde II. Sınıftan I. Sınıfa geçilir.II. sınıf tüccarlar istedikleri zaman bilanço esasına göre defter tutabilirler.
Bilanço Esasına Göre Tutulacak Defterler :
1. Yevmiye Defteri : Kayda geçirilmesi gereken işlemlerin madde halinde ve tarih sırasıyla kaydedildiği defterdir.
2. Defteri Kebir : Yevmiye defterine geçirilmiş olan işlemleri tasnifli olarak hesaplara dağıtan defterdir.
3. Envanter Defter : İşe başlama ve her hesap dönemi sonunda çıkarılan envanter ve bilançoların kaydedildiği hesaptır.Envanter çıkarmak, bilanço günündeki mevcutları, alacakları ve borçları saymak, ölçmek,tartmak suretiyle kesin bir şekilde ve detaylı olarak tespit etmektir. Üzerinden amortisman ayrılan kıymetler, envanter defterinin ayrı bir sayfasında, özel bir amortisman defterinde veya amortisman listelerinde gösterilmesi gerekir. Büyük mağazalar ve eczaneler emtia mevcutlarını 3 yılda bir çıkarırılar. Diğer yıllarda emtia envanteri olarak hesaplarda görünen tutarı yazarlar.
İşletme Hesabı Esasına Göre Tutulacak Defterler :
İşletme hesabının sol tarafı gider ve buraya satın alınan mallar ve yaptırılan hizmetler karşılığında ödenen paralar kaydolur. Sağ tarafı ise gelir ve buraya satılan mallar ile yapılan hizmetler karşılığında alınan tutarlar yazılır. İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler dönem sonunda İşletme Hesabı Hülasası çıkartmak zorundadırlar. Gider Tablosuna : Çıkarılan envantere göre dönem başı stok mevcudu ve dönem içinde satın alınan malların değeri ve yapılan giderler yer alır. Gelir Tablosuna : Hesap dönemi içinde satılan malın değeri ve tahsil edilen gelirler ile Çıkarılan envantere göre dönem sonundaki emtianın değeri yazılır.

Birinci sınıf tüccarlardan ;
- Devamlı olarak imalatla uğraşanlar ; İmalat Defteri
- Ayrın ayrı mal imal edilmesi halinde Kombine İmalat Defter,
Birinci ve İkinci Sınıf Tüccarlardan; ücret karşılığında bitim işeri ile uğraşanlar Bitim İşleri Defter,
Tutmak zorundadırlar.
Depo işletenlerle nakliye ambarları da Ambar Defteri tutmak zorundadırlar.
Serbest Meslek Kazanç Defteri
Serbest meslek erbabının tutacağı defterin bir tarafına gelirler diğer tarafına giderler yazılır.Serbest Meslek mensupları 1 yıldan uzun süre olarak kullanacakları demirbaş ve tesisatlarını amortisman kayıtlarında göstermek kaydıyla giderleştirebilirler.
Çiftçi İşletme Defteri
Defterin sol tarafına giderler, sağ tarafına ise gelirler kaydedilir. Çiftçiler amortisman tabi kıymetlerinin amortismanlarını defterlerinde gösterebilirler.
Defterlerin Tasdiki
Aşağıda yazılı defterler tasdike tabidir.
1. Yevmiye ve envanter defteri
2. İşletme Defteri
3. Çiftçi İşletme Defteri
4. İmalat Defteri
5. Serbest Meslek Kazanç Defteri
Öteden beri işe devam etmekte olanlar defterin kullanılacağı yıldan önce gelen son ayda,
Yeni işe başlayanlar, sınıf değiştirenler işe başlama ve sınıf değiştirmeden önce,
Defterlerin dolması halinde yeni defter kullanmaya başlamadan önce
Defterlerini ertesi yılda da kullanmak isteyenler Ocak ayı içinde
Tasdik yaptırmaya mecburdur.
Vesikalar
Fatura : Satılan mal veya yapılan hizmet karşılığında müşterinin borçlandığı tutarı göstermek üzere malı satan veya hizmeti yapan tarafından müşteriye verilen belgedir.Faturada en az aşağıdaki bilgiler bulunmalıdır:Faturanın düzenlendiği tarih, seri ve sıra no. Su, Faturayı düzenleyenin ticaret unvanı-adresi ve vergi numarası, Müşterinin ticaret unvanı-adresi varsa vergi numarası , Malın-işin nevi-miktarı-tutarı-meblağı, Satılan malların teslim tarihi ve sevk irsaliyesi numarası.
Fatura Kullanma Mecburiyeti : Birinci ve İkinci Sınıf Tüccarlar, Kazancı basit usulde tespit edilenlerle, defter tutmak zorunda olan çiftçiler:
1. Birinci ve İkinci sınıf tüccarlara
2. Serbest meslek erbabına
3. Kazançları basit usulde tespit edilenler
4. Defter tutmak zorunda olan çiftçilere
5. Vergiden muaf esnafa
Sattıkları mal veya yaptıkları işler için fatura vermeye bunlar da almaya mecburdur. Yukarıda 5 madde halinde yazılı olanlar dışındakilere satılan mal veya yapılan hizmetler karşılığının 350.000.000 TL yı geçmesi veya malı alan veya hizmetten yararlananın istemesi halinde fatura düzenlenmek zorundadır.
Perakende Satış Vesikaları : Birinci ve İkinci Sınıf Tüccarlar, Kazançları basit usulde tespit edilenler ve defter tutmak zorunda olan çiftçilerin ; fatura vermek zorunda olmadıkları satışları veya yaptıkları iş karşılığında aşağıdaki vesikalardan birini vermek zorundadırlar: Perakende Satış Fişleri, Yazar Kasa Kayıt Rulosu, Giriş ve yolcu taşıma biletleri.
Gider Pusulası : Birinci ve İkinci Sınıf Tüccarlar, Kazançları Basit usulde tespit edilenler ve defter tutmak zorunda olan serbest meslek erbabı ve çiftçilerin; vergiden muaf esnafa yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları mallar için tanzim edip işi yapana veya malı satana imza ettirecekleri gider pusulası vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmündedir.
Müstahsil Makbuzu : Birinci ve İkinci Sınıf Tüccarlarla , Kazancı Basit usulde tespit edilenler ve defter tutmak zorunda olan çiftçiler, gerçek usulde vergiye tabi olmayan (defter tutmak zorunda olmayan) çiftçilerden satın aldıkları malların bedelini ödedikleri sırada iki nüsha makbuz tanzim etmeye ve bunlardan birini imzalayarak satıcı çiftçiye vermeye ve diğerini ona imzalatarak almaya mecburdurlar.
Serbest Meslek Makbuzu : Serbest meslek erbabı, mesleki faaliyetlerine ilişkin her türlü tahsilatı için iki nüsha serbest meslek makbuzu tanzim etmeye ve birini müşteriye vermeye mecburdur.

Değerleme Esasları
Değerleme, vergi matrahlarının hesaplanmasıyla ilgili iktisadi kıymetlerin takdir ve tespitidir.
Değerleme Ölçüleri:
1. Maliyet Bedeli : İktisadi kıymetin elde edilmesi veya değerinin arttırılmasıyla ilgili olarak yapılan giderlerdir
2. Borsa Rayici : Menkul kıymetler veya ticaret borsasına kayıtlı olan iktisadi kıymetlerin değerlemeden önceki son işlem gününde borsadaki işlemlerin ortalama değerini ifade eder.
3. Tasarruf Değeri : Tasarruf değeri, bir iktisadi kıymetin değerleme günüde sahibi için arz ettiği gerçek değerdir.
4. Mukayyet Değer : İktisadi kıymetin muhasebe hesaplarında gösterildiği hesap değeridir.
5. İtibari Değer : Her türlü senetler ile tahvillerin üzerinde yazılı olan değerdir.
6. Rayiç Bedel: İktisadi kıymetin değerleme günündeki normal alım satım değeridir.
7. Emsal Bedel: Gerçek bedeli olmayan veya bilinemeyen veya doğru olarak tespit edilemeyen bir malın değerleme gününde satılması halinde emsaline göre haiz olacağı değerdir.Emsal Bedel : Ortalama Fiyat Esası, Maliyet Bedeli Esası (maliyeti bilinen veya hesaplanacak malın maliyet bedeline toptan satışlar için % 5, perakende satışlar için ise % 10ilave edilerek bulunur) Takdir Esası ile tespit edilir.
8. Vergi Değeri : Bina ve arsanın Emlak Vergisi Kanununa göre tespit edilen değerdir.
İktisadi Kıymetlere İlişkin Değerleme :
Gayri menkuller : Gayri menkuller, makine ve tesisat, taşıt araçları ve maddi halar maliyet bedeli ile değerlenir. Maliyet bedeline; gümrük vergileri, taşıma ve montaj giderleri eklenir. Mevcut bir binanın satın alınarak yıkılması ve arsanın tesfiyesine harcanan giderler de maliyete eklenir. Noter ve komisyon masrafları Emlak ve Özel Tüketim vergilerinin Gayri menkulün maliyetine eklenebilir veya doğrudan gider yazılabilir. Normal bakım, tamir ve temizleme giderleri dışında kalan ve gayri menkulü genişletmek veya değerini artırmak amacıyla yapılan giderler maliyete eklenir. Alet, edevat, Mobilya ve Demirbaş eşya da maliyet bedeliyle değerlenir ve nakliye giderleri de maliyetine eklenir.
Mal : Mal maliyet bedeli ile değerlenir. Malın maliyet bedeli değerleme günüdeki satış bedelinden % 10 ve daha fazla oranda yüksek olması halinde mükellef dilerse emsal bedel ile değerleme yapabilir. İmal edilen malın maliyet bedeline aşağıdaki kalemler girer. 1. Hammadde bedeli 2. Mamule isabet eden işçilik 3. GÜG nin mamule isabet eden kısmı 4. GYG nin mamule isabet eden kısmı (ihtiyaridir) 5. Mamulün ambalajlı olarak piyasaya sürülmesi halinde ambalaj giderleri.
Değeri Düşen Mallar : Yangın, deprem, su basması gibi doğal afetler nedeniyle iktisadi kıymetlerinde önemli azalma görülen mallar ile maliyetlerinin hesaplanması mümkün olmayan hurda ve döküntüler emsal bedel ile değerlenir.
Menkul Kıymetler : Hisse senetleri ile fon portföyünün % 51 ni Türkiye de kurulmuş bulunan şirketlerin hisse senetlerinden oluşan Yatırım Fonu katılma belgeleri alış bedeliyle, bunlar dışında kalan nher türlü menkul kıymet borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayici yoksa, değerlemeye esas bedel, alış bedeline vadesinde elde dilecek gelirin elde dilme tarihinden değerleme gününe kadar geçen süreye isabet eden kısmın eklenmesiyle bulunur.
Yabancı Paralar : Yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayici yoksa M.B nın belirleyeceği kur ile değerlenir. Yabancı para ile olan senetli ve senesiz alacaklar da aynı şekilde değerlenir.
Alacaklar : Alacaklar mukayyet değerleriyle değerlenirler. Vadesi gelmemiş olan senede bağlı alacaklar değerleme günündeki kıymetine icra olunabilir. Bu durumda senet üzerinde faiz oranı var ise bu oran üzerinden yoksa M.B. iskonto haddi esas alınır.
İlk Tesis ve Taazzuv Giderleri : Aktifleştirilen İlk Tesis ve Taazzuv giderleri mukayyet değer ile değerlenir. Kurumun açılması veya yeni bir şubenin açılması veya işlerin genişletilmesi için yapılan giderler bu tür giderlerdendir. Bu tür giderlerin aktifleştirilmesi ihtiyaridir. İlk Tesis ve Taazzuv Giderleri mukayyet değerleri üzerinden beş yılda itfa edilir.
Finansal Kiralama İşlerinde : Kiracı tarafından finansal kiralama işlemine konu olan iktisadi kıymeti kullanma hakkı ve sözleşmeden doğan borç, kiralama konusu iktisadi kıymetin rayiç bedeli veya sözleşmeye göre yapılacak kira ödemelerinin bugünkü değerinden düşük olanı ile değerlenir.Kiralayan tarafından sözleşmeden doğan alacak, kiralama süresi boyunca yapılacak kira ödemelerinin toplam tutarı, kiralama konusu iktisadi kıymet ise, bu iktisadi kıymetin Net Bilanço Aktif değerinden kira ödemelerinin bugünkü değerinin düşülmesi sonucu bulunan tutar ile değerlenir.Bu tutarın sıfır veya negatif olması halinde iktisadi kıymet iz bedeli ile değerlenir ve aradaki fark iktisadi kıymetin elden çıkarılmasından elde edilen kazanç gibi işleme tabi tutulur.Kiracı tarafından aktifleştirilen iktisadi kıymeti kullanma hakkı yeniden değerlemeye ve amortismana tabi tutulur. Kiralayan tarafından da amortisman ayrılmaya devam edilir.

Enflasyon Düzeltmesi


Amortisman : İşletmede bir yıldan fazla kullanılan, aşınma ve yıpranmaya maruz kalan gayri menkuller, tesisat, makine, taşıt araçları, maddi haklar, alet , mobilya mefruşatın değerlerini yok edilmesi amortismanın konusunu teşkil eder. İşletmede kullanılan ve değeri 50 milyon TL yı geçmeyen alet edevat ve demirbaşlar doğrudan gider yazılabilir.Boş arazi ve arsalar amortismana tabi tutulamaz. Tarım işletmelerinde meydana getirilen meyvelikler ise amortisman konu edilebilir. Amortismanlar M.B. belirleyeceği oranlar üzerinden iktisadi kıymetin ekonomik ömrüne göre hesaplanır. Bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerden dileyenler, azalan bakiyeler göre amortisman ayırabilirler. Bu yolla ayrılacak amortisman normal amortismanın iki katıdır. Normal amortisman usulü seçildikten sonra bu usulden dönülemez.Azalan bakiyeler üzerinden amortisman ayrılmasından normal amortismana geçilebilir. Amortismanın herhangi bir yıl yapılmamasından veya eksik yapılmasından dolayı amortisman süresi uzatılamaz.Yangın,deprem,su basması gibi değerini tamamen veya kısmen kaybeden, yeni icatlar nedeniyle kıymetleri düşerek tamamen kullanılamaz duruma gelen ve cebri çalışmaya tabi tutuldukları için normalden fazla yıpranma ve eskimeye tabi olan iktisadi kıymetler M.B. izni ile fevkalade amortismana tabi tutulabilir.
Değersiz Alacaklar : Kazai bir hükme veya kanaat verici bir belgeye göre tahsilin artık imkan aklmayan alacaklar değersiz alacak sayılır.Değersiz alacaklar bu niteliği kazandıkları tarihte zarara aktarılarak yok edilir.
Şüpheli Alacaklar : Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi veya idame ettirilmesi şartıyla; dava ve icra safhasında bulunan alacaklar ile yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar şüpheli alacak sayılır.Şüpheli hale gelen alacak için karşılık ayrılabilir.
Özel Maliyet Bedellerinin İtfası : Kiralanan gayri menkullerin iktisadi kıymetini arttıran giderler kira süresi içinde itfa olunur. Kira süresi dolamdan gayri menkulün tahliyesi halinde kalan kısım doğrudan gider yazılır.
Amortismana tabi Malların Satılması : Amortismana tabi iktisadi kıymetin satılması halinde alına bedel ile bunların envanter defterinde kayıtlı bulunan değeri arasındaki fark kar veya zarar hesabına geçirilir.Amortisman ayrılmış olanların değeri amortismanlar düşüldükten sonraki değeridir.Satılan gayri menkulün yerine yenisinin alınmasına karar verilmesi halinde satıştan elde edilen kar, pasifte geçici bir hesapta 3 yıl tutulabilir. Üç yıl içinde kullanılmamış olan bu fon matraha aktarılır. Satılan iktisadi kıymetin yerine yenisinin alınması halinde fonda bulunan kar amortismanlara mahsup edilir.Amortismana tabi iktisadi kıymetin sigorta tazminatı da satış işleminde olduğu gibi kar veya zarar hesabına aktarılır.Yenilenmesine karar verilmesi halinde özel bir fona alınarak 3 yıl süre ile bekletilebilir.Mal sigortası için alınan tazminat malın değerinden fazla olursa bu fazlalık kara alınır.
Ceza Hükümleri :
Küçük ve Kısıtlıların Cezaya Muhatap Olamayacağı : Velayet ve vesayet altında bulunanlar veya işlerinin idaresi bir kayyıma bırakılanlar, kendilerini temsilen veli, vasi ve kayyımın kanunlara aykırı hareketlerden dolayı cezaya muhatap tutulamazlar. Bu durumda cezanın muhatabı veli, vasi veya kayyımdır. Ceza sorumlusu olan veli vasi ve kayyım kendi varlıklarından ödedikleri vergi cezaları için asıl mükellefe rucü edemezler. Tüzel kişiliklerde vergi cezalara tüzel kişilik adına kesilir. Kanuni temsilciler vergi kanunlarına aykırı hareketlerinden dolayı kesilen vergi cezalarından cezanın tüzel kişinin mal varlığından alınamaması hailinde sorumludurlar.
Tek bir fiille çeşitli suç işlenmesi : Vergi ziyaı cezasını gerektiren tek fiil nedeniyle birden fazla neviden vergi ziyaına neden olunmuş ise ayrı ayrı ayrı ceza kesilir.Örneğin bir teslimden dolayı fatura kesmeyen mükellef hem gelir vergisi hem de KDV nde vergi ziyaına sebep olmuştur.
Tek bir fiilin ile farklı cezaları gerektirmesi : Cezayı gerektiren tek bir fiil ile vergi ziyaı ve usulsüzlük cezaları birlikte işlenmiş olursa bunlara ait cezalardan sadece ağır olanı uygulanır.Örneği G.V beyannamesinin süresi içinde verilmemesi resen takdiri gerektirdiğinde ve I. Dereceden usulsüzlük cezası iki kat tutarında uygulanması gerekir.Bu fiil ayrıca vergi ziyaı cezasını gerektirdiğinde daha ağır olan vergi ziyaı cezası kesilir.
Fiil Ayrı : Ayrı ayrı fiillerden dolayı vergi ziyaı ve usulsüzlük cezasına sebebiyet verilmişse cezalar ayrı ayrı kesilir.
Tekerrür : Vergi ziyaına sebebiyet vermekten veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere, cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın başından başlamak üzere vergi ziyaında beş, usulsüzlükte iki yıl içinde tekrar ceza kesilmesi durumunda, vergi ziyaı cezası % 50 usulsüzlük cezası da % 25 oranında arttırılarak uygulanır.
Cezalar :
1. Vergi Ziyaı : Mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerinin zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden verginin zamanında tahakkuk ettirilememesi veya eksik tahakkuk ettirilmesidir. Şahsi, medeni veya aile durumu hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunmak ve diğer şekillerde verginin noksan tahakkuk ettirilmesi veya haksız olarak verginin geri verilmesine neden olmak da vergi ziyaı hükmündedir. Vergini sonradan tahakkuk ettirilmesi veya haksız alınan vergini geri verilmesi cezanın kesilmesine engel teşkil etmez. Vergi ziyaı suçu işleyenlere, ziyaa uğratılan verginin bir katına, verginin kendi kanunda belirtilen vade tarihinden cezaya ilişkin ihbarnamenin düzenlendiği tarihe kadar geçen süre için 6183 sayılı kanunda belirtilen ziyaa uğratılan vergi tutarı üzerinden hesaplanan gecikme faizinin yarısı eklenerek bulunan tutar ceza olarak kesilir.Vegi ziyaına kaçakçılık suçunu gerektiren fiillerden dolayı sebebiyet verilmişse ceza 3 kat olarak uygulanır.Kanuni süresi geçtikten sonra ancak takdir komisyonlarına sevk edilmeden veya vergi incelenmesine başlanmadan önce verilen beyannameler için ceza % 50 oranında uygulanır.
2. Usulsüzlük : Usulsüzlük, vergi kanunlarındaki şekle ve usule yönelik kurallarına aykırı hareket edilmesidir.Usulsüzlükler aşağıda belirtilen dereceler göre cezalandırılır ve usulsüzlük fiili resen takdiri gerektirdiği halde ceza iki kat olarak kesilir.
I. Derece Usulsüzlükler :
1. Vergi ve harç beyannamelerinin süresi içinde verilmemesi
2. Bu kanuna göre tutulması zorunlu olan defterlerden birinin tutulmaması
3. Defter kayıtlarının ve bunlarla ilgili belgelerin doğru bir vergi incelemesi yapılmasına imkan vermeyecek derecede karışık, noksan ve usulsüz tutulması,
4. Bu kanunun kayıt düzenine ilişkin kurallarına uyulmaması
5. İşe başlamanın zamanında bildirilmemesi
6. Tasdik edilmesi gereken defterlerden birinin tasdik edilmemesi(tasdik süresinden 1 ay geçmesine rağmen tasdik ettirilmeyenler)
II. Derece Usulsüzlükler :
1. İşe başlama hariç vergi kanunlarında yazılı olan bildirimlerin zamanında yapılmamış olması
2. Tasdik edilmesi gereken defterlerin kanuni süresi geçtikten sonra 1 ay içinde tasdikinin yapılması
3. Vergi beyannameleri, bildirimler, evrak ve vesikalar için kanunen belirlenen şekil ve içeriğine ilişkin düzenlemeler aykırı hareket edilmesi
4. Hesap ve işlemlerin doğruluğunu veya açıklığını bozmamak şartıyla bazı evrak ve belgelerin bulunamaması veya ibraz edilememesi
Özel Usulsüzlükler ve Cezaları :
Fatura ve Benzeri Evrak Verilmemesi ve Alınmaması ve Diğer Şekil ve Usul Hükümlerine Uyulmaması :
1. Verilmesi ve alınması gereken fatura, gider pusulası, müstahsil makbuzu ile serbest meslek makbuzlarının verilmemesi, alınmaması veya düzenlenen bu belgelerde gerçek tutarlardan farklı tutarlara yer verilmesi halinde, bu belgeleri düzenlemek ve almak zorunda olanlardan her birine her bir belge için 10 milyon TL dan az olmamak kaydıyla bu belgelere yazılması gereken tutarın veya tutar farkının % 10 u oranında usulsüzlük cezası kesilir.Bir takvim yılı içinde her bir belge nevi için kesilecek ceza toplamı 5 milyar TL yı geçemez.
2. Perakende Satış Fişi, Ödeme Kaydedici Cihaz Fişi, giriş ve yolcu taşıma bileti, sevk irsaliyesi, yolcu listesi ile Maliye Bakanlığınca düzenlenmesi zorunluluğu getiren belgelerin düzenlenmediğinin, kullanılmadığının ve bulundurulmadığının, düzenlenen belgelerde farklı meblağlara yer verildiğinin tespiti halinde, her bir belge için 10 milyon TL özel usulsüzlük cezası kesilir.Ancak her bir belge nevine ilişkin olarak kesilecek cezanın toplamı her bir tespit için 500 milyon TL yı, bir takvim yılı içinde ise 5 milyar TL yı geçemez.
3. 1. ve 2. sınıf tüccarlar, kazançları basit usulde tespit edilenlerle, defter tutmak zorunda olan çiftçilerin; 1. ve 2 sınıf tüccarlar, gerçek usulde vergiye tabi çitçiler,kazançları basit usulde tespit edilenler, serbest meslek erbabı ve vergiden muaf esnaf dışına kalan kişiler vermek zorunda oldukları fatura,gider pusulası, müstahsil makbuzu, serbest meslek makbuzu, perakende satış fişi, ödeme kaydedici cihaz fişi, yolcu taşıma biletlerini almadıklarının belirlenmesi halinde bunlara her bir belge için 2.500.000 TL özel usulsüzlük cezası kesilir.Bu cezanın kesilebilmesi için bu belgelerin alınmadığının vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlar tarafından yapılması gerekir.
4. Günlük kasa defteri, günlük perakende satış ve hasılat defteri gibi günü gününe kayıt yapılması gereken defterlerin, işyerinde bulundurulmaması, defterlere günü gününe kayıt yapılmaması, yoklamaya veya incelemeye yet,kili olanlara ibraz edilmemesi hallerinde, vergi levhası bulundurma ve asma zorunluluğu olanların bu yükümlülüğe uymamaları halinde her tespit için 10 milyon TL usulsüzlük cezası kesilir.
İşyeri Kapatma Cezası : Yetkililerce, verilmesi gereken fatura, gider pusulası, müstahsil makbuzu, serbest meslek makbuzu, perakende satış fişi, ödeme kaydedici cihaz fişi, giriş ve yolcu taşıma bileti, sevk irsaliyesi (353 maddenin 1. ve 2. fıkrasında belirtilen belgeler) gibi belgelerin bir takvim yılı içinde üç defa kullanılmadığı ve bulundurulmadığının tespiti halinde MB. Kararı ile iş yerlerini 1 haftaya kadar kapatılmasıdır. Kapatma kararının uygulanması için ikinci tespitten sonra mükellefin yazı ile uyarılması ve tekerrüründe iş yerinin kapatılacağının bildirilmesi gerekir. İş yeri kapatma cezası mükellefin istemesi halinde; sanayi sektöründe çalışan 16 yaşından büyükler için belirlenen asgari ücretin yıllık tutarından az olmamak üzer mükellefin bir önceki yıl kazancının % 5 i olarak para cezasını 15 gün içinde ödemesi şartıyla para cezasına çevrilebilir. Aynı takvim yılında ikinci defa işyeri kapatma cezası para cezasına çevrilemez.
Kaçakçılık Suçları ve Cezaları :
A - Vergi kanunlarına göre tutulan ve düzenlenen ve saklanma ve ibraz zorunluluğu bulunan;
1. Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar, gerçek olmayan veya ilgisi olmayan kişiler adına hesap açanlar veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde kısmen veya tamamen veya kısmen başka defter veya kayıt ortamına kaydedenler,
2. Defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya içeriği itibariyle yanıltıcı belge düzenleyen ve kullananlar,
Hakkında altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.Söz konusu ceza para cezasına çevrilebilir. Hapis cezasının her günü için 16 yaşından büyük işçiler için uygulanan aylık asgari ücretin yarısıdır.
B – Vergi kanunları uyarınca tutulan ve düzenlenen ve saklanama ve ibraz zorunluluğu bulunan;
1. Defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek başka yapraklar koyanlar veya koymayanlar, sahte belge düzenleyen ve kullananlar,
2. Belgeleri Maliye Bakanlığı ile anlaşması olmadan basanlar ve kullananlar,
3. 18 ay ile 3 yıla kadar hapis cezasına çarptırılır. Bu ceza para cezasına çevrilemez ve vergi ziyaı cezasının kesilmesine engel teşkil etmez.
Vergi Cezalarının Ödenme Zamanları
- Vergi cezasına karşı vergi mahkemesinde dava açılmamışsa dava açma süresinin bittiği tarihten;
- Dava açılmışsa vergi mahkemesi kararı üzerine vergi dairesinde çıkarılacak ihbarnamenin ilgiliye tebliğ tarihinden itibaren;
Bir ay içinde ödenir.
Vergi Cezalarını Ortadan Kaldıran Haller :
1. Ödeme :
2. Yanılma : Yetkili makamların mükellefin kendisine yazı ile yanlış bilgi vermesi halinde ceza kesilmez.
3. Ölüm : Ölüm halinde vergi cezası düşer.
4. Mücbir Sebepler : Bu kanunda yazılı mücbir sebeplerden herhangi biri gerçekleştiği tadirde durumun malum olması, ispat veya tevsik edilmesi halinde vergi cezası kesilmez.
5. Zamanaşımı : Vergi ziyaı cezasında cezanın bağlı olduğu vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın birinci gününden; kesilecek özel usulsüzlük cezalarında ise usulsüzlüğün yapıldığı yılı takip eden yılın birinci gününden başlayarak beş yıl; Usulsüzlükte usulsüzlüğün yapıldığı yılı takip eden yılın birinci gününden başlayarak iki yıl; geçtikten sonra ceza kesilemez.Yine 6183 sayılı kanuna göre vadesinden itibaren 5 yıl içinde tahsil edilemeyen cezalar zamanaşımına uğrar.
6. Vergi Cezalarında Hatalar.: Bu hatalar vergi hatalarında olduğu gibi düzeltilir.
7. Pişmanlık ve Islah : Beyana dayanan vergilerde vergi ziyaı cezasını gerektiren kanuna aykırı hareketlerini ilgili makamlara kendiliğinden dilekçe ile haber veren mükelleflere vergi ziyaıceza kesilmez.
• Mükellefin keyfiyeti haber verdiği tarihten önce bir muhbir tarafından resmi bir makama dilekçe ile veya şifahi beyanı tutanakla tevsik edilmek suretiyle haber verilen husus hakkında ihbarda bulunulmamış olması
• Haber verme dilekçesinin yetkili memurlar tarafından mükellef nezdinde herhangi bir vergi incelemesine başlandığı veya olayın takdir komisyonuna intikal ettirildiği günden evvel verilmiş veya kayıtlara geçirilmiş olması,
• Hiç verilmemiş olan vergi beyannamelerinin mükellefin haber verme dilekçesinin verildiği tarihten başlayarak 15 gün içinde tevdi olunması,
• Eksik veya yanlış yapılan vergi beyanının mükellefin keyfiyeti haber verme tarihinden başlayarak 15 gün içinde tamamlanması veya düzeltilmesi,
• Mükellefçe haber verilen ve ödeme süresi geçmiş bulunan vergilerin, gecikme faiziyle birlikte haber verme tarihinden itibaren 15 gün içinde ödenmesi,
Yukarıda belirtilen şartların yerine getirilmesi halinde kaçakçılık cezası kesilmez.
8. Vergi Ziyaı, Usulsüzlük ve Özel Usulsüzlük Cezalarında İndirim : İkmalen, Resen veya idarece tarh edilen vergi veya vergi farkı ve aşağıda belirtilen indirimlerden arta kalan vergi ziyaı, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarını mükellef veya vergi sorumlusu ihbarnamelerin tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde ilgili vergi dairesine baş vurarak vadesinde veya 6183 sayılı kanunda belirtilen türden teminat göstererek vadenin bitmesinden itibaren üç ay içinde ödeyeceğini bildirirse; vergi ziyaı cezasında birinci defada yarısı, müteakiben kesilenlerden üçte biri,Usulsüzlük veya özel usulsüzlük cezalarının üçte biri indirilir. Bu indirim vergi aslına tabi olmayan usulsüzlük cezalarında da uygulanır.
<b
 

Benzer konular

Üst