acil cevap

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan aday
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

aday

Katkı Sunan Üye
Üyelik
15 Nis 2006
Mesajlar
601
Konum
istanbul
geçen otobüs durağında hanım hanımcık bir kız gördüm ona ben otobüsü sordum o da bana gideceği yeri sordu şansa bakki benim gideceğim yere gidiyordu eşlik ettim hem otobüsde hemde biraz eve gidişte yürüyüşte tanışma şansımız oldu benim çalıştığım sanayi sitesinde çalışıyor 2 blok arkada bende o da muhasebeci ve o gün gerçekten de Allah rızası için yardımcı oldum kendisine ve beni yanlış anlamaması için ne telefon ne de msn sormadım çünkü temiz kalpliyim ama bugün anladım ki gerçekten dee çok temiz saf ve iyi niyetli bir kız ileriye dönük ciddi bir ilişki kurmak için tanışmak istiyorum ama nasıl yapacam bilemiyorum işyerini biliyorum ama servise binip gidiyor yan yana gelme şansımız yok iş yerine telefon açıp kendimi tanıtsam ve o şekilde teklif etsem nasıl olur acaba bana kızmayın o da bende mesleğimizi seviyoruz beraber muhasebeye daha çok katkımız olur bekar kalıp yarım akıllı olacağımıza evlenir örnek muhasebeciler oluruz ben ço utangaç ve çekingenim sesimde elimde titriyor ama bu hanımefendi aklımı birazcık başımdan aldı ne yapmalıyım nasıl bir yok izlemeliyim lütfen bir yol gösterin teşekkürler
 
Ynt: acil cevap

ya çok güldüm gerçekten bu konuyla buranın ne alakası var. :-X
 
Ynt: acil cevap

başlık tekdüzen hesap planı yaa o da planlarını paylaşmak istemiş herhalde ;D ;D ;D
 
Ynt: acil cevap

Merhaba;

Eğer Eve kadar eşlik ettiysen evini biliyorsun demektir. Nasıl olsa aynı sanayi sitesinde çalıştığınıza göre; evden çıkış saatini kollayıp karşılaşmış gibi yaparsın. Bunu bir kaç kez tekrarlamanı önereceğim. Nasıl olsa ortak konuda var muhasebe; sizin ordaki amirlerden falan şikayet et biraz ki onunda kesin benzer sorunları vardır. Dertleşin yani. Bir kaç kez bunu tekrarladığında ilgilendiğini zaten anlar; ve senle ilgilenmezse zaten başından savar; ancak ilgilenirse sende niyetini açıkça belli edersin.

Benim aklıma gelen bu.

Ayrıca bu hususu meslekdaşlarınla paylaşman benim hoşuma gitti.
Bu bence bu forum sitesinin bir başarısıdır. Alo Maliye Forum Ailesi olma iddaasındaysa başardığının kanıtı bu mesajdır.
Sorunlar sadece muhasebeyle ilgili değil. Ha tamam Yeri değiştirilebilir. Ama dediğim gibi bence çok hoş bir mesaj

Dilerim istediğine kavuşursun genç dostum.

Saygılarımla,
 
Ynt: acil cevap

BİR EVLİLİK HİKAYESİ *

Merhaba,

Konunun içerisine girmeden başlığını okuyunca acaba dedim, "...burada acil olan nedir..." diye kendime sormadan edemedim ve içerisine girip detaylıca öğrenmek istedim. Ve öğrendim ki, gerçekten acillik bir durum var... Evet aynen öyle...

Gerçekten konunuzu yanlış yerde açmış olsanız bile, sizin bu konuyu burada paylaşmanız size bir takım yolgöstericilerin önderlik edeceği muhakkaktır. Ben şunu anladım ki, rümuzunuz genel bir ifade tanımlasa da, evlilik adayı olduğunuza da işaret ediyor...! Siz de zaten yazınızın içerisinde açıklamışsınız. Diğer bir husus böyle bir konunun böyle bir formda açılacağı düşünülemediğinden, sayfa da çöpçatanlık adı altında bölüm de bulunmamaktadır. Belki de ileride çok talep ve rağbet görürse neden olmasın... Ama sizinle ilk olan bu konudaki öneriler tutar veya faydalı olursa, siz de neticeyi burada paylaşın ki, böyle bir bölümün açılmasına neden olmuş olur ve de ivedilik kazandırmış olursunuz.

Siz her ne kadar kendinizi tanımlarken; sıkılgan, utangaç olduğunuzu yazsanız da bu konunun burada olması, sizin aksine sıkılgan ve utangaç olmadığınızı ve sıkıntılarınıza çare aramak adına böyle bir ortamı kullanmanız müthiş. Tebrik ve takdir ediyorum. Çünkü Amerika bir defa keşfedilmiş, tekrar keşfetmeye gerek yoktur. Ayrıca tecrübeyi, tecrübe etmek zaman kaybından başka birşey olmaz. Dolayısıyla tecrübeli insanların tecrübelerinden istifade edilmesi gerekir.

Burada şunu da açıkça ifade etmekte yarar görüyorum; takımdaşlık, arkadaşlık, sadece mesleki ve iş hakkında yorumlardan ibaret değildir. Bunun yanında, hayatın getirileri ve sosyalleşme adına herşeyde birlik ve beraberliğin olması kanaatindeyim. Komşusunun vefat ettiğini televizyondan öğrenen bir dönemde olmamıza inat, yine de bütün bu birlik ve beraberlikten ödün vermeden hayatımızı idame ettiriyoruz.


İsterseniz esas konuya gelerek neler yapılabileceğini sıralayalım;

Madde 1 - Öncelikle karşı tarafın evli olup olmadığını öğren ve bu saye de baltayı taşa vurup da kendini perişan etme. Çünkü burada senin ciddi olduğunu ve bundan da karşı tarafın haberi olmadığını varsayarsak bütün emeklerin boşa gider ki bu da maaliyeti etkiler. Ciddi olduğunu karşı tarafa en kısa zaman da rahatsız edici durumda olmadan direkt veya dolaylı yönden açıklaman yerinde olur.
Madde 2 - Ses titreşimini gidermen için, karşılıklı konuşmaları yapacağın cümleleri kağıda dökerek evde tekrarını yap. Bu sayede ifade etmek istediğin cümlelere yabancı olmaz, daha çok geliştirme imkanı bulursun. Hatta teknoloji ilerledi, konuşacaklarını kayıt altına al ve dinle. Bu saye de ses tonunda iyileştirme yapma imkanını daha yakından tanırsın.
Madde 3 - İyiniyetliliğini devam ettirerek, uzaklaştırıcı sözlerden uzak durarak, aksine yakınlaştırıcı ve özendirici cümleler kurmaya gayret göster. Bunu yaparken, gerçekçi ve doğruluktan uzaklaşmayın. "Yalancının mumu yatsıya kadar yanar" sözünden yola çıkarak, bugün olmazsa yarın çıkar. Ama çıkar. Evlilikten sonra çıkarsa, asıl mesele orada başlar, belki de ipler kopabilir. Onun için başta doğrucu olmayı tercih edin, ya da ana felsefeniz olsun.
Madde 4 - Meslektaş olmanız sizi birbirinize daha çok yaklaştırmasına vesile olur, çünkü konuşmak istediğiniz ve dertlerinizi paylaşabileciğiniz ortak noktalarınız mevcut. Bu sayede gün geçtikçe birbirinize ısınma ve madde 2'deki uygulamaları geliştirmiş olursunuz. İşyerini tam olarak öğrenmen bu saye de, onun işyerinin telefon numarısını, ilerleyen günlerde de cep numarasını öğrenme imkanın olur...
Madde 5 - Bütün bunlar devam ederken, kendini karşı tarafa tarif etmen veya açman gerekir ki, bu saye de karşı taraf da kendini sana, tarif ve tanımlama imkanı bulmuş olsun. Yani her ilk adım senden gelmesi gerekir. Ki yarım insanlıktan kurtulasın. Veya bizim burda da bekarlara şöyle derler; "Avrat yok, akıl yok" gibi. Akılsızlık da nereye kadar. Yukarıda aklının birazını başından aldığından bahsetmişsin, kalan için de aklı bir karış havada yaşama, dikkat et. Hani bazen de şöyle derler; "Bekarlık sultanlıktır" diye. Sultanlığı görüyor ve yaşıyorsun, nasılmış; "Rezil sultanlık" değil mi?...
Madde 6 - Bu vesileyle şimdiden oluşan iyi niyetlerin ve olguların gerçekleşmesini temenni eder, tebrik ve mutluluklar dilerim.
Madde 7 - Her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır. Muaf olduğu gibi, devlet desteği de var. Kaldı ki insanların teşviki ve desteği neden olmasın.
Madde 8 - Yukarıda sıralanan maddeler, bekarlığa veda etmek isteyen gençlere nazaran hazırlanmış olup, kullanılması ve tatbik edilmesi serbesttir. Ayrıca maddelerin alınacak fikirler doğrultusunda, iyileştirilmeye ve geliştirilmeye, müsait olduğu açıkça beyan olunur. Kişilerin uygulama esnasında veya sonrasında göreceği zarar, tarafımı yakından ve uzaktan bağlayıcı bir özelliği bulunmamaktadır. Çünkü maddelerin uygulanış sıralaması kişiden kişiye veya duruma göre farklılık arzedeceğinden, bazı noktalar kişiye özel olduğu gibi genel bir ifade de kullanılmıştır.



* Bütün bunları yazarken benim evli olduğumu düşünme, bende bekarım. Onun içindir ki, düşüncemde oluşan fikirlerimi beyan ettim. Faydalı olduysam ne mutlu bana...
 
Ynt: acil cevap

sayın aday yazdığınız mesaj benımde çok hosuma gıttı:)))belkıde o hanımefendı de bu foruma üyedir ve yazdıklarınızı okuyordur neden olmasın:))))
 
Ynt: acil cevap

istanbul barosu bekarlar için piknik düzenliyor ve evde kalmış kızlarda bu durumdan fazlasıyla memnun hep şikayetci olanların yüzleri gülmeye başladı Allah rızası için bekar muhasebecilere de böyle etkinlikler düzenlenebilir.
 
Ynt: acil cevap

Bence biraz fazla zorlama oluyor gibi. Biz millet olarak herşeyi hemen dejenere eder suyunu çıkarırız. Bu mesaj bireysel olarak bakıuldığında hoşluk olabilir.
Ancak bence yeri burası değildir.
 
Ynt: acil cevap

Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez.... Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak cesareti bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda başardılar.

İkisi de her sabah otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında. Delikanlı arkadaşında kaldığı için o duraktan binmişti otobüse, kız ise ablasında.... Sırf birbirilerini görebilmek için, her sabah erkenden evlerinden çıkıp, şehrin öbür ucundaki o durağa, onların durağına geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre sonra...

Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu...

Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın sonunu zor getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarında da hep mutluydular. Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen, banka hesabında para kalmadığı için ya da tam tersine o hesabı daha da kabarık hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi onlarınki... Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü, büyüdü... Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi sürecine rağman çocuk sahibi olmayınca, "bütün mutlulukların bizim olmasını beklemek, bencillik olur" diyerek devam ettiler hayatlarına. Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler... "Senin için ölürüm" derdi kadın, sımsıkı sarılıp adama ve adma "Hayır, ben senin için ölürüm" diye yanıt verirdi hep...

Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın, "Bir tanem, kütüphanenin ikinci rafına bak...." Kütüphanenin ikinci rafında başka bir not olurdu, "Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakın unutma" Mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notları okuya okuya koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi zaman en sevdiği çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı... Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildi zaten....

Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar yoğun olursa olsun hep birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler. Adam, hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı. Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı. Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı.

Bir gün sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde "satılık" levhası asılı olan. "Ne dersin, bu evi alalım mı?" dedi adama. "Bu viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız. Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi yapalım burayı..." "Sen istersin de ben hiç hayır diyebilirmiyim?" diye yanıt verdi adam. "Amerika'daki tıp kongresinden döner dönmez ararım emlakçıyı... Kaç para olursa olsun, burası bizimdir artık...."

Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu adam Amerika'ya giderken. Her gün, her saat konuştular telefonla. Gözyaşları içinde kucaklaştılar havaalanında. Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor, konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir cevap aldı: "Canım, o ev bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut..."

Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini söylemesi için yalvardı adama, "Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat" diye dil döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği...

Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının birlikte geçtiği arkadaşına dert yanarken, "Artık dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım" diye sözünü kesti arkadaşı. "O, seni aldatıyor. İş yerimin tam karşısındaki restoranda genç bir kadınla yemek yiyiyor her öğlen. Sonra sarmaş dolaş biniyorlar arabaya...."

- "Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları" diye bağırdı kadın. Onca yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmakla suçladı.... Ertesi gün, öğle vakti o restoranın hemen karşısında bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının sadece masal olduğunu anladı... Kocasının eskiden aynı hastanede çalıştığı genç çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde ağırladıkları kadına nasıl sarıldığını gördü adamın...

Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen ağlayarak, bazen ona sımsıkı sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi. İnkar etmedi adam. Zamanla duyguların değişebildiği, insanların orta yaşa geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir şeyler geveledi ağzında ve bavulunu alıp gitti evden. Kapıdan çıkarken, "son bir kez kucaklamak isterim seni" diyecek oldu ama kadın, "defol" dedi nefretle...

İlk celsede boşandılar... Modern bir aşk hikayesinin böyle son bulmasına kimse inanamadı. Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın.

Adamın, sevgilisiyle birlikte Amerika'ya yerleştiğini öğrendi. Bazen yalnız kaldığında, onu hala sevdiğini hissedince, ağlama nöbetleri geçiriyor, aşkın yerini, en az onun kadar yoğun bir duygu olan nefretin alması için dua ediyordu.

Aradan bir yıl geçti... Her şeyin ilacı olduğu söylenen zaman bile, kadının derdine çare olamamıştı. Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle uyandı. Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü. "Sen, buraya ne yüzle geliyorsun" diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı. "Lütfen, içeri girmeme izin ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor." dedi genç kadın. Kanepeye ilişti ve zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı:

- "Hiçbir şey göründüğü gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o bir saat önce öldü. Geçen yıl Amerika'daki kongre sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık bir senelik ömrü kaldğını. Buna dayanamayacağını, hep söylediğin gibi onunla birlikte ölmek isteyeceğini biliyordu. Seni kendinden uzaklaştırmak için, benden sevgilisi rolünü oynamamı istedi. Ailesine de haber vermedi. Birlikte Amerika'ya yerleştiğimiz yalanını yaydı. Oysa ilk karşılaştığınız otobüs durağının karşısında bir ev tutmuştu. Tedavi görüyor ve kurtulacağına inanıyordu ama olmadı. Gece fenalaşmış, bakıcısı beni aradı, son anda yetiştim. Sana bu kutuyu vermemi istedi..."

Gözlerinden akan yaşları durduramayacağını biliyordu kadın. Hemen oracıkta ölmek istiyordu. Eline tutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akıl edebildi. İtinayla katlanmış bir sürü kağıt duruyordu kutuda. İlk kağıtta, "Lütfen bütün notları sırayla oku bir tanem" diyordu... Sırayla okudu; "Seni çok sevdim", "Seni sevmekten hiç vazgeçmedim", "Senin için ölürüm derdin hep, doğru söylediğini bilirdim." "Fakat benim için ölmeni istemedim" "Şimdi bana söz vermeni istiyorum." "Benim için yaşayacaksın, anlaştık mı?" son kağıdı eline alırken, kutuda bir anahtar olduğunu gördü kadın... Ve son kağıtta şunlar yazılıydı:

"Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım. Kocaman terasta martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni izliyor olacağım...."

Duygularından biraz daha emin ol sonra çık karşına konuş. (2900 küsur mesajdan sonra bu mesaj tuhafıma gitti.)
 
Ynt: acil cevap

Ebrulimm ' Alıntı:
İşte aile olduğumuzun bir kanıtı,sevgili Aday böyle özel bir konuda dahi buradaki meslekdaşlarından fikir alman ve işi bir
''Kısmetse gelir Yemen'den,değilse ne gelir elden''

:D Kolay gelsin

Ben buna katılmıyorum; burada bir kalp teslimi vardır; ve kısmetin yemenden geliyor olması teslimin türkiyede yapılmış olması gerçeğini değiştirmez; Dolayısıyla bu teslim ihracat istisnasından faydalandırılamaz;

Ha teslim sonucu karşılıksız kalırsa; bedelsiz teslim sayılması gerektiği ve herhangi bir karşılığı olmadığından KDV uygulanabilecek bir matrah olmayacağı iddiasında bulunulabilir. Ancak budurumda kalp kırıklığı gibi bir maliyetin göz ardı edilemeyeceği bir gerçektir. Bununda emsal bedel uygulanması suretiyle acı bir bedel olarak vergilendirilmesi gerekecektir.

Bu hususlara dikkat edilmesi gerektiği inancındayim.

Saygılarımla,


(Kanımda var dostlar itiraz etmem lazım mutlaka.Sosyal demokratmıyım neyim ;D ;D)]
 
Üst