Beyanname Süresi Geçirildiği Zaman

Dinçer Kum demiş ki
07/05 dönemi kdv beyan zamanı 20/08/05
beyan zamanından sonra 22/08/05 tarihinde verilen beyan ve 500 ytl ödeme tarihi 26/08/05
Sayın M.Kemal demiş ki
Bu durum Vergilerinde İnternetten ödenir hale gelmesi hatta tüm vergi dairelerinin tam otomasyona geçmesiyle ortadan kalkacaktır.Yani "Tahakkuk" gerçekleşmeden ödeme zaten mümkün olmayacaktır

Sayın M.Kemal benim verdiğim örnekte tahakkuk gerçekleşmiştir.Ve tahakkukun sonucunda çıkan ödeme tarihide geçmemiştir.Dolayısıyla ödeme yapılmasını engelleyici bir durum yoktur.

Not: Şahsi düşüncem bu tamamen özellikli bir durumdur.Tahakkuk ve ödeme tarihlerinin farklılığından kaynaklanan bu durum mevzuatın bir açığıdır.Ödeme tarihinden sonra yapılan beyanlarda pişmanlık hükmünün uygulanması gerekir.Ödeme tarihi geçmeyen beyanların sadece Usülsüzlük cezası ile alınması gerekir.
 
Selamlar

Sevgili forumdaşlar. Müsaadenizle bir fıkra ile başlayacam

"Padişah, İncili Çavuş'u çağırmış: (Al bu atı iyi besle. İyi beslersen sana lazım geldiği kadar ikramda bulunacağım. Ama öldü diye gelirsen kellen gider) demiş. Çavuş atı götürürken mahalleli demiş ki: (Çavuş, biz seni akıllı adam bilirdik. Hiç paraya insan kellesini değişir mi, niye aldın bu atı?) Çavuş seslenmiyor.

Bir gün at ölüyor. Padişah çağırıyor İncili Çavuş'u. Padişah soruyor, (At nasıl?) diye. Çavuş, (Padişahım at yatıyor. Kuyruğunu oynatmıyor. Karnı da oynamıyor. Başını da yere koydu yatıyor) diyor. Padişah araya giriyor. (Desene çavuş, at öldü diye). Çavuş diyor ki, (Ben demedim, sen dedin) :D ."

Şimdi beyanname geç verilecek de. .

-eeee

Dilekçe yazalım mı yazmayalım mı. Yazalım ama pişmanlık kelimesi kullanalım mı kullanmayalım mı. .371 yazalım mı yazmayalım.

Müsaadenizle bir fıkra daha.

Yanlış anlaşılmasın kimseye matuf değil

Oğlu kayseriliden para istiyor:Baba 500 bin lira verirmisin?Kayserili:-400 bin mi dedin?Naapçan lan 300 bini,200 bin neyine yetmiyor,al sana 100 bin yeter!.. Kayserili çıkartıp 50 bin lira verir... Oğlu:-Bana zaten 50 bin lazımdı... -Bak sen kerataya... Demek sahte para vermesem kazıklayacaktı beni!.. :D



Sayın Gümüş

Örnekler verdiğiniz yargı kararlarından ben acizane bahsetmiş olduğunuz hükümleri çıkarmıyorum

Şimdi sırayla dediğiniz gibi özüyle kararları inceleyelim.

1-Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu


213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 341. maddesinde ise, vergi ziyaı, mükellefin veya sorumlunun, vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında tahakkuk ettirilmemesi veya eksik tahakkuk ettirilmesi olarak tarif edildikten sonra, 344. maddesinde, beyan üzerinden alınan vergilerle ilgili olup, yıllık olarak verilmesi gereken beyannamelerde (münferit ve özel beyannameler dahil) toplam 150.000, diğer beyannamelerde toplamı 30.000 liradan az olmamak üzere, beyannamede yazılı vergi matrahının % 10'unu geçen bir miktarın noksan bildirilmesi suretiyle vergi ziyanına sebebiyet verilmesi halinin kaçakçılık olduğunun açıklandığı, olayda davacı tarafından Ocak, Şubat, Mart 1985 dönemine ait Katma Değer Vergisi beyannamesinin adi posta yolu ile gönderilmesi sonucu, kanuni süreden sonra, 30.04.1985 tarihinde vergi dairesine intikal etmişse de, vergi dairesince, davacının gösterdiği matrah ve nispetler üzerinden hesaplanan vergi ve matrah esas alınarak, 02.05.1985 gün ve 27/27 sayılı tahakkuk fişi ile vergi tarh ve tahakkuk ettirildiği, Katma Değer Vergisi Kanunu'nda verginin matrahı ve nispetinin belli olduğu, beyan ile tarh ve tahakkuka eşit vergi, beyan süresi içinde, 25.04.1985 gün ve 874372 sayılı KD-898 hesap nolu Ziraat Bankası..... Şubesi makbuzu ile vergi dairesi hesabına yatırılmakla, tahakkuk gecikmesinden doğan vergi kaybının da bulunmadığı diğer taraftan Vergi Usul Kanunu'nun beyannamenin geç verilmesi veya verilmemesi halinde, uygulanacak müeyyideyi usulsüzlük olarak belirlediği,

Bakınız 344 değişmeden önceki yani ilgili mahkeme kararı zamannında ki hali şudur



(*) Madde 344 – (Değişmeden önceki şekli) (4008 sayılı Kanunun 13'üncü maddesiyle değişen madde) Kaçakçılık suçu, mükellef veya sorumlu tarafından kasten vergi ziyaına sebebiyet verilmesidir. Kastın varlığının ispat külfeti iddia edene aittir.

Burada 344 maddede kasıttan ve bunun kaçaçıklık olduğundan bahsediliyor. İlgili kararda ise bir kere daha tahakkuk ilkesinden bahsettikten sonra,344 atıf yapılarak mükellefin beyan,tarh tahakkuku ile idareninkine eşit olduğu vede verginin zamanında ödendiği ve tahakkuk gecikmesinden vergi kaybı olmadığı için cezasını usulsüzlük olarak belirtiyor.

Yani benim anladığım beyannamesini zamanında ama adi postayla gönderen, tahakkuku idare ile aynı adama kasıttan ve dolayısıyla kaçakçıklıktan bahsedemezsiniz. Buna usulsuzluğu uygularım demiş.

Ne zaman 88 yılında. Peki şimdiki 344 de ne var birde ona bakalım




Vergi Ziyaı Suçu ve Cezası
Madde 344 -(4369 sayılı Kanunun 11 inci maddesiyle değişen madde Yürürlük: 1.1.1999) Vergi ziyaı suçu, mükellef veya sorumlu tarafından 341 inci maddede yazılı hallerle vergi ziyaına sebebiyet verilmesidir.

Tamamen 341 yazılı hallere atıf var. Yani zamanında ve eksik beyan etme.kanunun bu haliyle bence dava genel kuruluna bile gitmeyebilirdi.

2-Danıştay Dördüncü Daire

Tarih : 25.05.2000
Esas No : 1999/5909
Karar No : 2000/2367



Dosyanın incelenmesinden 1997 yılına ait kurumlar vergisi beyannamesini veren davacı şirketin Gelir Vergisi Kanunu’nun 75. maddesinin ikinci fıkrasının 4 numaralı bendinde yazılı menkul sermaye iradından dolayı yapılan tevkifat nedeniyle muhtasar beyannamesini vermemekle birlikte gelir (stopaj) vergisi ve fon payını 20.05.1998, 31.07.1998 ve 02.11.1998 tarihinde süresinde ödediği ve ilgili menkul sermaye iradının dağıtıldığı yolunda İdarece herhangi bir tespit de yapılmadığı anlaşıldığından vergi ziyaından söz edilmesi mümkün değildir.

Ya ortada vergisel bir olay ya da bu olayın tevsiki(belgelendirilmesi) yok ki ziya olsun

Bu bence özü itibariyle konu dışı bir örnek

3-

Danıştay Onbirinci Daire
Tarih : 15.02.2000
Esas No : 1998/2635
Karar No : 2000/549

her ne kadar üç adet fatura içeriği hasılatın Haziran ve Temmuz dönemlerinde beyan edilmesi gerekmekte ise de, Ekim döneminde beyan edilip, katma değer vergisi ödendiğine göre ortada vergi ziyaı bulunmadığı, tarhiyatın 1995 yılı Temmuz dönemine ilişkin olup kayıt ve beyan dışı bırakıldığı saptanan fatura muhteviyatı katma değer vergisine ilişkin kısmında yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle vergi aslı azaltılmak suretiyle ağır kusur cezalı tarhiyat değişiklikle onanmıştır.

bakın burdada adamlar haziran temmuzda beyan edilmesi gerekeni ekimde beyan etmişler. Haziran,temmuz ve ekim beyannamelerinin geç verilmesi söz konusumu. Değil.

Ödemesi gecikmiş mi. Oda değil. Sadece 6 ve 7 ayda verilecek vergi 10 ayda verilmiş.

Vergi ziyaı ile alakası ya da ziyaılık var mı. Hayır sadece 3-4 ay geç vermiş. Oda ağır kusulu tarhiyat. Ama beyanlar ve ödeme tarihleri tamam.

Bu da konunun özüyle bence alakası yok.


4-
Tarih ; 13.10.1998
Esas No : 1997/3625
Karar No : 1998/3589

Bunda sadece sonuç var. İçerik konulursa özü itibariyle yorum yapabiliriz.

Ancak ikinci paragrafda “Dağıtılmayan menkul sermaye” ibaresi ilginçtir. Bana ikinci örneğimi hatırlatıyor.

Ve son karar

5-
Danıştay Dördüncü Daire
Tarih : 15.03.1996
Esas No : 1995/6497
Karar No : 1996/1025

1992-Haziran ayma ait muhtasar beyannamesini yasal süresinden bir gün sonra vermesi nedeniyle kesilen kaçakçılık cezasının tahsili a-macıyla davacı limited şirket adına ödeme emri düzenlenmiştir............................

Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre, verginin tahakkukunun tarh ve tebliğ edilen verginin ödenmesi gereken safhaya gelmesi demek olduğu göz önünde bulundurulduğunda ortada vergi ziyaının varlığından söz edilemeyeceği ve ceza uygulanmasının mümkün olamayacağı gerekçesiyle ödeme emrinin iptaline karar vermiştir.
Yargı yine kaldırılan kaçakçıklıktan ceza kesmiş ve diyor ki” verginin tahakkukunun tarh ve tebliğ edilen verginin ödenmesi gereken safhaya gelmesi demek olduğu göz önünde bulundurulduğunda ortada vergi ziyaının varlığından söz edilemeyeceği”

Neydi üzerinde durduğumuz kanun maddesi

Vergi Ziyaı
Madde 341 - Vergi ziyaı, mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade eder.

Burada dikkat çekmek istediğim bir husus daha var. Önceden tahakkuk ile ödeme vadesi son günü aynı gündü. ve de devamını değerli büyüğüm Sayın Ekicinin verdiği Genel Kurulu Kararına Şerh düşen üyenin de gerekçeleri gözönünde bulundurulmalı. Mülahazalarda bunuda gözetilmesinde fayda var.

Bakın burda tam anlamıyla özü, içeriğle diğer yargı kararlarında bu savunduğumuzun aksi belirtebilir.

Peki bu ictihatları birleştirme kurulu niye var. Bir daire aynı konuda A derken diğer daire B diyor. Yani burda yargı kararı var. Bu budur demek olmaz.kanunun özünü ruhunu yakalamak lazım.

Kaldı ki yargı kendini yasama yerine koyamaz. Bir kanunu uygunluğu incelerken ve de aykırıysa kaldırırken kendini kanun koyucu yerine koyamaz. Yeni hüküm ihdas edemez.

344 eski hali ortada, yeni hali ortada. 341 bariz açıkta.

Yine de ben demiyorum ki bu %100 hatta %90 böyle. (haşa. burda değerli bilgili ve tecrübeli büyüklerimiz varken!!!)
Bu yargı kararları içtihadı birleştirme kuruluna gider. Yada kanun koyucu olayı daha net kanunla, ya da yürütme kanuna uygun daha açıklayıcı tebliğlerle olayı tamama erdirir.

yeni yeni bakış açılarının devamı dileğiyle

çok lafta yalan, çok parada haram olurmuş. uzun bir yazı oldu. hata veya yanlış anlatımlar için peşinen özürlerim taleb ederim

saygıyla
 
Danıştay Dördüncü Daire
Tarih ; 13.10.1998
Esas No : 1997/3625
Karar No : 1998/3589 [/b]Ödeme vadeleri gelmemiş bir vergiden dolayı Vergi Usul Kanunu'nun 341. maddesinde öngörülen vergi ziyanından söz edilemez.
 
SMMM Kenan GÜMÜŞ' Alıntı:
...............................................................
Vergi kaybına bağlı cezalar, 4369 sayılı kanunla yapılan düzenlemelerden önce, kusur, ağır kusur ve kaçakçılık olmak üzere üçe ayrılıyordu. 4369 sayılı yasa neticesinde, bu üç ceza, vergi ziyaı cezası adı altında birleştirilmiştir. Yine Kaçakçılık suçu; mükellef veya vergi sorumlusunun kasıtlı olarak vergi kaybına sebebiyet vermesi olarak tanımlanmıştır.
.......................................................


Sayın Gümüş

bazı yargı kararlarının sonuçları ve de içerikleri hakkında birkısım tereddüdlerimiz var.

malumunuz yargı kararlarının sonuçları kadar hatta daha da can alıcı noktası gerekçeli kararıdır.

bir konu hakkında bir sorunu çözerken ezbere onun cevabı şu kanunda, bu tebliğden ziyade onun içeriği ve sebeb-sonuç ilişkisi içerisinde incelenmesi daha derin, daha kalıcı faydası olacağı malumdur.

bende bahsettiğiniz yargı kararlarını daha sıhhatli incelemek için yargı kararlarını baktığımda danıştayın sitesinde bulamadım. vergi dava daireleri kararı hariç. (karar metni tam görebilmek adına)

yorumlarınız hakkında belli bir kanaat ve düşüncem var ama ilmi planda, olaya bilimsel olarak yaklaşmak için öncelikle elde verilerin net ve sağlam olması gerekir.

lütfen yanlış anlamayın. sizden ricam vermiş olduğunuz danıştay 4. dairesine ait K 2000/2367, 1998/3589, 1996/1025
ve danıştay 11. dairesi K 2000/549 nolu kararların numaralarını lütfen kontrol ederek bana özelden ya da e-mektupdan aracılığla bildirirmisiniz.

ben inceledim demeyelim, bizi de bundan mahrum etmeyelim. :D

o zaman belki bu fikir teatisine, bu sorgulayıcı yaklaşıma daha ciddi, daha zengin içerikler ile devam edebiliriz.

isterseniz bir ısınma turu atalım. alıntı yaptığım yazınızda belirttiğiniz kaçakçılık suçu tanımı yine nerde tanımlanmıştır?!

gün içerisinde yoğunluktan, akşamda kandil olduğundan cevabi yazımda gecikebilirim. bu vesileyle sizin ve tüm forumdaşların kandilini kutlarım.

cevabınızı genel~özelden yahut e-mektupdan bekliyorum

saygıyla
 
SMMM Kenan GÜMÜŞ' Alıntı:
..........................
...........................................
Bakın, yukarıda yazmış olduğum yazılar tarafımdan yazılmadan önce,

1- İki ayrı süreli yayının geriye yönelik 2’er yıllık sayıları,
2- Sayın Şükrü KIZILOT’un, Örnek Danıştay Kararları ile ilgili çıkarmış olduğu ciltler,
3- Vergi ihtilafları ve çözüm yolları ile ilgili bir kitap,
4- Vergi Usul Kanunu ve yorumları ile ilgili birkaç kitap,
5- Yaklaşım yayıncılık tarafından çıkarılmış, - ismini yazmıyorum reklam vs. olayına girmemesi bakımından- konuyla ilgili en az 5 adet kitap,
6- Hesap Uzmanları Derneği’nin çeşitli yıllarda çıkarmış olduğu ve herkesçe bilinen bazı yayınlar, makaleler, kitaplar,
7- İnternet tabanlı olarak çalışan, Danıştay kararları ve mevzuat ile ilgili bilgileri içeren iki adet ücretli internet sitesi,

Okunmuş/taranmış, incelenmiş, araştırılmış, düşünülmüş, kontrol edilmiş, örnek Danıştay kararları seçilmiş ve bu bilgiler ışığında kendi yorumlarımı da eklemek suretiyle, harmanlanmış ve yazılmıştır (Tam bir günlük bir uğraş).



Sayın Gümüş

öncelikle vermiş olduğunuz emek emek için tekrar tekrar teşekkürlerim sunuyorum.

prensip olarak çok çok mecbur kalmadıkça özele ait mesaj yazmadığım için (çünkü kişilel yorumlar her ne kadar reyting alsa da geneli meşgul etmeye hakkımız yok)size özel ve de konuyla ilgili genele faydası olacağı düşündüğüm cevabi yazım olacak.

olacak çünkü bize ezberci, basma kalıp, şu dedi; tamam o zaman doğrudur tarzı yaklaşımdan çok, sorgulayıcı ve olayın ruhunu yakalama çabası lazımdır diye düşünüyorum.

yalnız bir şeyi belirtme ve altını çizme gereği duyuyorum. biz burada insanların kişiliğini dürüstlüğünü değil (asla) verdiği bilgilerin içeriğini yorumlaya çalışıyoruz.

tekrar emeğiniz için kendi adıma teşekkürleri iletiyorum.

daha güzel daha doğruda buluşmak ümidiyle

saygıyla
 
Sayın Gümüş,
Sayın Erdem,
Hiçbir emek boşa gitmez.Bu forumdan yararlananalara faydası olduğu kadar araştırma yapanada olur.Bunu yaşıyoruz.

Bu konu gereğinden fazla uzamış görülebilir ama uzayacak bir konudur ve bu kadar uzun tartışmanın o denli fazlada faydası olacağından eminim.

Sayın Gümüş'ün özetlediği gibi Meclis Yasayı Ypar İdare uygular Yargıda uygulamanın yasalara uygunluğunu denetler.Ancak yukarıdada gayet güzel görüntülendiği gibi yargı ile yürütme bazı konularda taban tabana zıt uygulamalara imza atarlar.

Örnek olarak verecek olursak Kaçakçılık ve Ağır Kusur cezaları (tabi olayına göre) yıllarca yargıda haklı olarak Kusur cezasına çevrilmesine rağmen (ki bence idare haklıydı) idare uygulamalarına devam etti sonucundada vergi zıyaı cezası olarak birleştirildi yargının önü kesildi.Bir başka örnekte ise Geçici vergiyle ilgili düzenlemede "...beyan edilen matrah üzerinden" cümlesi geçtiğinden yargı haklı olarak re'sen yapılan tarhiyatlara dayalı olarak salınan geçici vergileri terkin etti idare direndi sonuçta madde düzeltildi sorun aşıldı, buradada bana göre yargı haklıydı zira yasal düzenleme böyleydi.

Olayımıza dönecek olursak;213 sayılı yasanın, 341.maddenin lafzı gayet açıktır, beyanname verilmemiş vergi tahahkkuk ettirilmemişse "vergi ziyaı" oluşmuştur.Yasanın lafzı böyledir ve yargının 3.maddeyi (kanun hükümlerinin lafzı ve ruhi ile hüküm ifade edeceği lafzın açık olduğu durumlarda ruhi yorum yapılamayacağı hükmünü) bir tarafa bırakarak yeni bir "vergi ziyaı" tanımı yapması doğru değildir.341.madde hükmü anayasaya aykırı olabilir ancak yargıda yürürlükteki bu yasa hükmünü ya anayasa mahkemesine götürmek ya da uygulamak durumundadır.

Şimdi bizler bugün için ne yapmalıyız nasıl bir uygulama içinde olmalıyız.
Benim görüşüm ödeme zamanında da yapılsa beyanname 371 talebi ile verilmeli zira idarenin uygulaması hala böyle.

Ancak yargı kararlarında ödemeyi vergi ziyaının oluşmasında bir engel olarak görüyor ve 341.maddenin dışında bir vergi ziyaı tanımı yapıyor olay bu noktaya (yargı aşamasına) geldiğindede bunu bilmekte ve yargıya gitmekte yarar var diyorum.

Diğer yandanda yasa yapmanın kolay olmadığını kısaca nedenlerine girmeden (zira duruma göre çok değişik varyasyonlar ortaya çıkmaktadır) "Tahakkuk"un sistemdeki yeri ve önemine binaen vergi ziyaı tanımından çıkartılmasının mümkün bulunmadığınıda eklemek istiyorum.
 
Sayın Gümüş

Emek vererek göstermiş olduğunuz yargı kararlarını daha önce belirttiğim gibi madem tereddüdler var, daha iyi incelemek için ve tam metni görebilmek için rica etmiştim. çünkü dediğim gibi taleb ve sonuç kadar (sizde anladığım kadarıyla hukiki noktada bilgi sahibi bir forumdaşımızsınız) gerekçeler ve olayın oluş tarzı da önemlidir.

ben tavsiyenize uyarak biraz zahmet edip araştırma yaptım ve buldum. ama bulduğum sadece kararın zarfı idi.

Dosyaya Ait Bilgiler

Dairesi DÖRDÜNCÜ DAİRE
Davacılar XXXXXX GİYİM SAN.
Davalılar İSTANBUL MARMARA KUR.VRGİ.D.
Genel Evrak Yıl - No 1999-85010
Esas Yıl - No 1999-5909
Karar Yıl - No 2000-2367
Davanın Türü İPTAL DAVASI(TEMYİZ)
Davanın Konusu GELİR VERGİSİ

Geldiği Yer İSTANBUL 8.VERGİ MAHKEMESİ
Geldiği Yer Esas Yıl - No 1998-1751
Geldiği Yer Karar Yıl - No 1999-878
Geldiği Yer Temyiz Yıl - No 1999-503
Bölgeden Gönderme Tarihi 1999-11-24
Daireye Geliş Tarihi 1999-12-06

Yürütmenin Durdurulması İstemi --YOK
Yürütmenin Durdurulması İstemi Sonucu ----
Dosyanın Son Aşaması Karar
Karar Tarihi 2000-05-25
Karar Sonucu BOZMA

ancak maalesef tam metne ulaşamadık. neyse bizde eldekilerle yetincez.
en azından şu anda yetinmek zorundayım.

küçük bir latife olsun diyede şunu belirtelim.

atlarsınız arabaya, gidersiniz Danıştay’a, kurumun arşivinden, tek tek bakarsınız böyle bir karar var mı diye,
................................................
Lütfen, yine yazarsanız, bu sefer de bu kararları alan kişiler; hayatta mı, ayakkabı numarası, uğurlu sayısı vs. gibi şeyler sormayınız (Gerçi yine araştırır bulurum da).

Sayın Gümüş

bu kararları alan kişilerin uğurlu sayısını öğrenecek kadar araştırmacı ruha sahip olan siz, öyle fazla araştırmadan üye adımın hemen altına bakarak benim sizin gibi Ankarada oturmadığımı, dolayısıyla da öyle (atla arabaya gel) vaziyetinde olmadığımı tahmin edebilirsiniz :D

latife -darılmaca yok

ben tam metnini istediğim yargı karalarını sadeleştirmek adına ilkinden başlayacam. niye alakalı niye değil. vereceğiniz yorumun objektifliğine istinaden ya devam edecem. ya da direk kendi bulduğum yargı kararlarını ekleyecem.

şimdi vergi dairesi ceza kesmiş

..............


Örnek Bazı Kararlar:


Danıştay Dördüncü Daire
Tarih : 25.05.2000
Esas No : 1999/5909
Karar No : 2000/2367

Beyannamenin süresinde verilmemesine karşın vergilerin süresinde ödenmiş olması halinde vergi ziyaı nedeniyle kusur cezası kesilemeyeceği.
İstemin Özeti: Davacı şirket adına 1997 yılı için ikmalen gelir vergisi salınıp fon payı hesaplanmış, kusur cezası kesilmiştir.

hangi gerekçeyle.

tevkifat yapanların(!) muhtasar beyanname vermemesi gerekçesiyle.


(…) Vergi Mahkemesi; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 98. maddesinde, 94. madde gereğince vergi tavkifatı yapmaya mecbur olanların bir ay içinde yaptıkları ödemeler veya tahakkuk ettirdikleri kârlar ve iratlar ile bunlardan tevkif ettikleri vergileri ertesi ayın 20. günü akşamına kadar ödemeye veya tahakkukun yapıldığı yerin bağlı olduğu vergi dairesine bildirmeye mecbur olduğunun öngörüldüğü, aynı Kanun’un 119. maddesinde ise 94. madde gereğince yapılan vergi tevkifatı vergi kesenler tarafından beyanname verecekleri süre içinde bağlı bulundukları, vergi dairesine yatırılır. Ancak “94. maddenin birinci fıkrasının 6 numaralı bendinin (b) alt bendinde yazılı menkul sermaye iratlarının dağıtılmaması halinde yapılacak vergi tevkifatı biri beyannamenin verme süresinde, diğerleri kurumlar vergisinin ikinci ve üçüncü taksitlerinin ödeme süreleri içinde olmak üzere üç eşit taksitle ödenir.” ifadesinin yer aldığı, olayda 1997 yılı kurumlar vergisi beyannamesini süresinde veren davacı şirketin ihtilaflı dönem gelir (stopaj) vergisine ilişkin muhtasar beyannamesini yasal süresinde vermemesi nedeniyle

ancak mükellef normal vergiyi ödemiş olduğu anlaşılmış vede deniyor ki ilgiliden kesintilerin istenilmesinde isabet yok

adına ikmalen tarhiyat yapılmış ise de, dava dilekçesine ekli vergi tahsil alındılarının incelenmesinden ilgili ödeme ihtilaf konusu vergileri ve fon payını ödediği anlaşıldığından ödenen vergilerin ve fon payının davacı şirketten istenilmesinde isabet görülmediği,

ve buraya dikkat; beyanname vermemesini vergi ziyaına sebebiyet verme olarak adlandırmış.


muhtasar beyannamesini vermemesi nedeniyle tahakkuk işlemini yaptırmayarak vergi ziyaına sebebiyet vermesinden dolayı kesilen kusur cezasının yasal olduğu gerekçesiyle davanın kısmen reddine karar vermiştir.
davacı da vergiyi ödediğinin kabulu gerekçesiyle vergi ziyaına kaldırılmasını taleb etmiş

Davacı vergi ziyaına sebebiyet verilmediğinden kesilen kusur cezasının kaldırılması gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.

şimdi karar. öncelikle vergi ziyaının tanımı. gerçi sizde bunu T.D.K. dan örnekler vererek açıklamışsınız. sağolun.

gerçi ben benim sormuş olduğum soru yine tanımlandığını ifade ettiğiniz kaçakçılığın nerde tanımlandığı idi.

önemli değil. olayın ruhunu yakalama çabasındayız.

teferruatta boğulmayalım.

evet nerde kaldık Karar: vede gerekçeler

Karar: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 341. maddesinde vergi ziyaının mükellefin veya sorumlu vergilendirilme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesi veya eksik tahakkuk ettirilmesi olarak tanımlanmıştır.Verinin tahakkuku anılan Kanun’un 22. maddesinde, tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenmesi gereken bir safhaya gelmesi olarak ifade edilmiş, verginin tahsili de 23. maddede, Kanun’a uygun sürede ödeme yapılması olarak belirtilmiştir.

safhalar devam ediyor.

Vergi kanunlarının amacı tahsilatın sağlanmasını gerçekleştirmektir. Bu nedenledir ki, Vergi Usul Kanunu’nda vergi alacağının tayinine ilişkin bölümde, vergiyi doğuran olayın saptanmasından sonra verginin tarih, tebliğ ve tahakkuk ettirileceği belirtilmiş, tüm bu işlemlerin nihai amacı olan tahsil ise bu düzen içinde en sonda yer almıştır.
Vergiyi doğuran olay ve tahsil aşaması sırasında kalan işlemler şekle ve usule ilişkin işlemlerdir. Bu işlemlerden herhangi birisinin yapılmaması veya eksik yapılmış olması tek başına vergi ziyaına neden olduğunu göstermeye yeterli değildir. Vergi ziyaı meydana gelip gelmediği ancak tahsilat aşamasının yapılıp yapılamaması halinde söz konusu olabilir.

ve sonuç.

vatandaş vergisini ödemiş


Dosyanın incelenmesinden 1997 yılına ait kurumlar vergisi beyannamesini veren davacı şirketin Gelir Vergisi Kanunu’nun 75. maddesinin ikinci fıkrasının 4 numaralı bendinde yazılı menkul sermaye iradından dolayı yapılan tevkifat nedeniyle muhtasar beyannamesini vermemekle birlikte gelir (stopaj) vergisi ve fon payını 20.05.1998, 31.07.1998 ve 02.11.1998 tarihinde süresinde ödediği

ama menkul sermaye iradı dağıtımı yok yada tesbiti yok

ve ilgili menkul sermaye iradının dağıtıldığı yolunda İdarece herhangi bir tespit de yapılmadığı anlaşıldığından vergi ziyaından söz edilmesi mümkün değildir.

ve diyor ki ilgili vergi ödenmiş, şekil eksikliği olan beyanname vermemesinin ve bunu vergi ziyaı ile alakası olduğu düşüncesinde isabet olmadığı

Bu nedenle vergilerin süresinde ödenmiş olması halinde bir şekil eksikliği olan beyannamenin süresinde verilmediğinden bahisle vergi ziyaı nedeniyle kusur cezası kesilmesine olanak bulunmadığından aksi yönde verilen mahkeme kararında isabet bulunmamaktadır.


Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüyle (…) Vergi Mahkemesinin kararının bozulmasına oybirliğiyle karar verildi.

şimdi benim anladığım. ilgili kurum vergisini ödemiş mi.

evet ödemiş.

menkul sermaye iradı dağıtımı var mı

hayır. yok

daha öncede belirttim. verilmeyen beyanname ile taleb edilen vergi doğmamış. . sen bunu ortaklara dağıttın mı dağıtmadın mı.
-dağıtmadım

O ZAMAN VERİLMEYEN BEYANNAME İLE ALINAN VERGİNİN ALAKASI YOK.

dolayısıyla alakası yok.

şimdi buna; beyannamesi verilmemiş ama vergisi ödenmiş .ama buna dahi vergi ziyaı kesilmemiş nasıl denir??

verilen gerekçelerde ayan beyan ortada.

peki ayan beyan ortada, tam metinleri niye istedim. İSTANBUL 8.VERGİ MAHKEMESİ niye sebeb yokken muhtasar verilmemesini şekil eksikliği olarak değerlendirmiş. gerçi danıştay bu değerlemede belirttiğim gibi isabet görmemiş ama :?: :!:

şunu da belirtmek objektifiliğin gereği. gerekçenin bir noktasında , (vergi ziyaı tahsilat aşamasının yapılıp yapılmamasına halinde söz konusu olabilir) demiş

içerik olarak tamamen katılıyorum. ana gaye de zaten bu.

ama kanun maddesi yargı kararında belirtildiği gibi açık.

tahakkuk ilkesi.

Sayın Gümüş

yorucu ama zevkli bir yazı idi. ben size neyi nasıl yapacağınızı söylemicem ama aynı lezzetle yanıtınız bekliyorum. :twisted:

gerçi bu paslaşmalar daha da zenginleşse güzel olmaz mı. :wink:

saygıyla
 
Üst