Çalınan Mal ve Sigorta Tazminatı

Tamer Başkan

Tanınmış Üye
Üyelik
7 Haz 2005
Mesajlar
2,170
Konum
İstanbul
Tamer Başkan' Alıntı:
Merhaba,
Aşağıdaki linkte İstanbul Defterdarlığının, mevzuat yönünden doğru fakat adil olmadığını düşündüğüm bir özelgesini okuyabilirsiniz.

Daha sonra kişisel yorum ve önerilerimizi yazarız.
Çalınan araç için düzenlenecek belge.

Merhaba,
Önemli olduğunu ve tartışılması gerektiğini düşündüğüm "Çalınan Malların ve Sigorta Tazminatı" konusunu gündeme getirmek istiyorum.

Yangın, sel, cebri çalışma nedenleriyle hasar gören, erken yıpranan amortismana tabi iktisadi kıymetlerin nasıl itfa edileceği V.U.K. 317. maddede, sigortalı olması durumunda yapılacak uygulama ise 329. maddesinde hüküm altına alınmıştır.
Yine herhangi bir nedenle değeri düşen emtiaların emsal değeriyle değerlenmesi 278. maddede, sigortalı olması durumunda yapılacak uygulama ise 330. maddesinde düzenlenmiştir.

Buraya kadar herhangi bir sorun yoktur. Hasar gördüyse "Emsal Değeri" ile değerlenmesi hüküm altına alınmış. Dolayısıyla düşük değerle değerlendiği için zarar tutarı maliyet hesaplarına alınmış okuyor. 330. madde hükmüne eğer sigortalı ise alınan tazminat gelir yazılıyor ve net kar yada zarar gelir tablosuna aktarılmış oluyor.

Fakat çalınan emtia yada amortismana tabi iktisadi kıymet için herhangi bir düzenleme yapılmadığı için, çalınan mal bedeli doğal olarak KKEG olarak değerlendirilerek matraha ilave edilmekte ve Gelir yada Kurumlar Vergisi ödenmektedir. Sigortadan hasar tazminatı alındığında ise gelir yazılmakta ve matrahı doğrudan arttırarak Gelir yada Kurumlar Vergisine muhatap olunmaktadır.

Ben burada haksız bir durum olduğunu düşünmekteyim. Hırsızlık nedeniyle zayi olan emtia ve ATİK' lerle ilgili düzenlemenin istismarı önlemek için böyle bir yapıldığı düşünülebilir, ama gelir kaydedilmesi istenilen bir kalemin gider tarafının kabul edilmemesi pek hakkaniyetli bir uygulama değil. Sigortalı emtia yada ATİK' ler için V.U.K. 329. maddesinin 1. fıkrasına parantez içindeki (BÜYÜK HARFLİ) ibarenin eklenerek aşağıdaki gibi değiştirilmesi gerekir.

Kod:
             Amortismana tabi malların sigorta tazminatı:
             Madde 329 - Yangın, deprem, sel, su basması gibi afetler (VEYA HIRSIZLIK) yüzünden tamamen veya kısmen zıyaa, uğrıyan amortismana tabi iktisadi kıymetler için alınan sigorta tazminatı bunların değerinden (Amortismanlı olanlarda ayrılmış olan amortisman çıktıktan sonra kalan değerden) fazla veya eksik olduğu takdirde farkı kar veya zarar hesabına geçirilir.
Tabii 330. maddedede benzer bir değişiklik yapılması gerekmekte.
Böylece mükellefin çalınan malı nedeniyle maddi zarara uğraması yetmiyormuş gibi, alınan tazminat tutarı kadar ilave bir matrahla karşılaşması önlenir, üstelik sigorta alışkanlığının artması sağlanarak dünya karşılaştırmalarında alt sıralarda olan sigortacılık sektörümüz desteklenmiş olur. Sigorta sektöründe oluşacak katma değerin, maddedeki değişiklikle eksilecek (bence haksız) vergiyle kıyaslanamayacak kadar yüksek olacağını düşünüyorum.

Bu konudaki görüşleri bekliyorum.
 
Tamer Başkan'ın hassasiyetine katılıyorum.
Mevcut düzenlemenin mantığı kendi içinde çelişiyor. Bir ikilem yaratılmış. Emtia sahibi açısından çalınmak fiiliyle yanmak, su basmanı sonucu telef olmak aynı şeyleri ifade ettiği halde; Kanun Koyucu tarafından farklı değerlendirilmiş. Güya çalınan araç sahibine bir gelir kalemi oluşturmuş. Mantığın içinde ters mantık yatıyor. Şayet çalınmayı sırf suistimale maruz bırakmamak için kanun metnine dahil etmediyseler neden su basmanı ve yanmayı dahil ettiler? İnsanoğlu pekala yanmayı ve su basmanını da suistimal edebilir. Kaldı ki çalınma olayı adli mercilere intikal eden bir husus. Ama ben olaya biraz iyimser bakarak çalınma fiilinin kanun koyucunun dikkatinden kaçtığını zannediyorum.
Kaldı ki; Son yıllarda yapılan Enflasyon düzenlemesi sayesinde 5 yıldan daha fazla elde tutulan iktisadi kıymetlerin defter değerleri amortismana tabi tutulmamış olsa bile kıymetini yitirdi. Bu durumda çalınma sonucu elden çıkan iktisadi kıymetlerinin maliyet bedelleriyle sigorta tazminatının karşılaştırılması suretiyle yapılan muhasebe işlemlerinde sigorta tazminatının tamamı kar olarak değerlendirilecek. Objektif olarak vergilendirilme sağlanmış olacak. Vergilendirmenin asıl mantığı da bu değil mi?
 
Sayın Başkan,

Konuya başka bir açıdan bakalım.

Mal sigortalı değilse, zaten tartışma yok. Çalınan malın maliyeti KKEG olarak işlem görüyor.

Ama mal sigortalı ise durum farklı bence.. Çalınan mal karşılığında sigortadan alınan tazminat bir olağan dışı gelir. Doğal olarak da her gelirin bir maliyeti var. Çalınan malın maliyeti de bu gelirin maliyeti.. Hatta daha geniş bir açıdan, malın sigorta şirketine satıldığı da düşünülebilir.

Bu nedenle, sigorta tazminatı 679 hesaba alınırken, çalınan malın maliyeti de 689 hesaba alınmalı..

Bu konuda yanlış anımsamıyorsam, bazı kararlar da var..
 
Nusret KURDOĞLU' Alıntı:
Sayın Başkan,

Konuya başka bir açıdan bakalım.

Mal sigortalı değilse, zaten tartışma yok. Çalınan malın maliyeti KKEG olarak işlem görüyor.

Bu nedenle, sigorta tazminatı 679 hesaba alınırken, çalınan malın maliyeti de 689 hesaba alınmalı..

Bu konuda yanlış anımsamıyorsam, bazı kararlar da var..

Merhaba,
Evet mal sigortalı değilse sorun yok, kanun çalınan malların gider olarak dikkate alınmasını kabul etmediği için, KKEG olarak dikkate alınıyor ve buna benimde itirazım yok.

Ama çalınan mal sigortalı olursa iş değişiyor. Sigorta tazminatını 679 hesaba alarak gelirimizi arttırırken, 689 hesaba yazdığımız çalınan (çok güzel ifade etmiş olduğun gibi bir anlamda sigorta şirketine satılan) malın maliyetini mevzuat gereği vergi hesaplama aşamasında KKEG olarak dikkate alarak Ticari kardan mali kara ulaşılmakta. Bu şekilde geliri beyan ederken gelirin kaynağı olan çalınan malın maliyeti kabul edilmemiş oluyor. Yani bir bacağı eksik kalıyor. Benim haksızlık diye nitelediğim olay bu.
 
Tekrar merhaba,

İşte benim üzerinde durduğum konu bu. Mal sigortalı ise, 689 hesaba aldığım tutara KKEG işlemi yapmıyorum.
 
Nusret KURDOĞLU' Alıntı:
Tekrar merhaba,

İşte benim üzerinde durduğum konu bu. Mal sigortalı ise, 689 hesaba aldığım tutara KKEG işlemi yapmıyorum.

Tekrar Merhaba,
Bende zaten yapılmaması gerektiğini savunuyorum ama, ilk konuyu açarken yazdığım mesajda verdiğim aşağıdaki linkte bulunan özelgeye göre İstanbul Defterdarlığı bizimle aynı görüşte değil.

Çalınan araç için düzenlenecek belge.
 
Değerli Meslektaşlarım.

Sayın Kurdoğlu'na katılıyorum.Bir ilave ile alınan sigorta tazminatı çalınan malın bedelinden düşükse aradaki farkın (zararın) KKEG yazılması gerektiğini düşünüyorum.

Ve muktezadaki gerekçeye dikkat çekmek istiyorum."Öte yandan, vergi kanunlarında kaybolan mal bedellerinin zarar olarak yazılacağına dair herhangi bir hükme yer verilmemiş olup..."

Peki kaybolan malların sigorta tazminatlarının gelir yazılacağına dair bir hüküm varmı?

İdare muktezasında işine gelen bölümde "lafzi" işine gelmeyen bölümde "ruhi" yorum yapmış görünüyor.
 
M.Kemal' Alıntı:
Değerli Meslektaşlarım.

Bir ilave ile alınan sigorta tazminatı çalınan malın bedelinden düşükse aradaki farkın (zararın) KKEG yazılması gerektiğini düşünüyorum.

Merhaba,
Bende aynı görüşteyim. Eğer maliyeyi çalınan sigortalı malların maliyetini gider yazmaya razı edebilirsek, sigorta tazminatını aşan maliyetin KKEG olması gerekir.

M.Kemal' Alıntı:
Değerli Meslektaşlarım.

Peki kaybolan malların sigorta tazminatlarının gelir yazılacağına dair bir hüküm varmı?

Benim sigorta tazminatının gelir yazılması gerektiği konusunda tereddütüm yok. Ticari bir işletme aldığı (avans hariç elbette) her parayı gelirine yazmalı, aynı şekilde ödediği tüm parayıda gider yazmalı.


M.Kemal' Alıntı:
Değerli Meslektaşlarım.
İdare muktezasında işine gelen bölümde "lafzi" işine gelmeyen bölümde "ruhi" yorum yapmış görünüyor.

Sayın Ekici, maalesef idare bunu her zaman yapıyor. :?: :cry: Üstelik bazen haksız olduğunu, bir dava konusu olursa kaybedeceğini bilerek yapıyor. Bunun sebebide, ne yazıkki idare personelinin sorumluluktan kaçması, dosya benden çıksında ne olursa olsun düşüncesi.

Tartışma güzelleşiyor diğer arkadaşların yorumlarınıda bekliyorum.
 
sayın başkan yukardaki özelgenin aksine değişik görüşleri içeren idarenin kararlarıda mevcuttur.


M.B’nin 30.12.1999 tarih ve 8.07.0.GEL.0.49/4913-62 Sayılı Özelgesi

Çalınan emtia değerinin gider olarak dikkate alınması mümkün değildir. Çalınan emtia ile ilgili olarak sigortadan alınan tazminatın emtianın değerini aşan kısmının gelir olarak dikkate alınması gerekmektedir.

Yazıda, İliniz Kordon Vergi Dairesi Başkanlığı’nın .............. sicil numaralı mükellefi ................ Ticaret Ltd. Şti. tarafından Defterdarlığınıza verilen 16.12.1998 tarihli dilekçede, şirketin satış mağazasından çalınan emtia ve buna karşılık sigorta şirketinden alınan tazminatın ne şekilde vergilendirileceği sorulduğundan adı geçene verilecek cevaba esas olmak üzere konu hakkında Bakanlığımız görüşünün bildirilmesi istenilmektedir.

Bilindiği üzere, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 13. maddesinde;

“Kurumlar vergisi, birinci maddede yazılı mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanır.

Safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazanç hakkındaki hükümleri uygulanır.”

denilmiştir.

Gelir Vergisi Kanunu’nun bilanço esasında ticari kazancın tespiti ile ilgili 38. maddesinde de, “Bilanço esasına göre ticari kazanç teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet farktır. Bu dönem zarfından sahip ve sahiplerce;

1- İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir.

2- İşletmeden çekilen değerler ise bu farka ilave olunur.

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanunu’nun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40. ve 41. maddeleri hükümlerine uyulur.” hükmü yer almaktadır.

Adı geçen şirketin dilekçesinde, konak satış mağazasından 05.10.1998 tarihinde çalınan 42.350.263.400 TL kayıtlı değerli emtiaya ilişin olarak sigorta şirketinden 36.826.316.000 lira tazminat alındığı belirtilmektedir.

Bilindiği üzere vergi kanunlarında çalınan emtia bedellerinin zarar olarak yazılmasına veya bunlar için karşılık ayrılmasına imkan veren herhangi bir hüküm bulunmamakta dır. Bu nedenle çalınan emtia değerinin gider olarak dikkate alınması mümkün değildir. Çalınan emtia ile ilgili olarak sigortadan alınan tazminatın emtianın değerini aşan kısmının gelir olarak dikkate alınması gerekmektedir.”


görüldüğü gibi idarenin verdiği bu karar hakkaniyet uygundur.

celal elibuyuk
smmm-ist
 
Sayın Elibüyük,

Konu tam da söylediğim noktaya geldi.

"Çalınan emtia ile ilgili olarak sigortadan alınan tazminatın emtianın değerini aşan kısmının gelir olarak dikkate alınması gerekmektedir.”

Sizden aktardığım bu cümle konuyu özetliyor. Çalınan malın maliyeti gider olarak kabul ediliyor. Elbette bu maliyeti aşan kısım gelir (daha doğrusu burada kar olarak görmek gerek) oluşturuyor.

Bu durumda, sigorta hasılatını 679 hesaba, çalınan mal maliyetini 689 hesaba almak yeterli oluyor. Ancak, 689 hesaba alınan tutar, 679 hesaba alınan tutardan fazla olursa, sadece bu fazlalık için KKEG işlemi yapmak yetiyor.
 
CELAL ELİBUYUK' Alıntı:
sayın başkan yukardaki özelgenin aksine değişik görüşleri içeren idarenin kararlarıda mevcuttur.


M.B’nin 30.12.1999 tarih ve 8.07.0.GEL.0.49/4913-62 Sayılı Özelgesi

görüldüğü gibi idarenin verdiği bu karar hakkaniyet uygundur.

celal elibuyuk
smmm-ist

Merhaba,
Öncelikle hepimizin aynı şekilde düşündüğünü ve sadece beyin jimnastiği yaptığımızı hatırlatmak istiyorum.

Bulduğun özelge güzel bir örnek. Umarım her zaman böyle hakkaniyetli düşünürler. Bu aslında benim tamda görmeyi beklediğim bir durumdu. Aynı konuda aynı kurumun değişik birimleri tarafından değişik tarihlerde verilmiş birbirine zıt iki görüş. Belki gözümden kaçan bir şeyler vardır ama, bildiğim kadarıyla bu özelgenin yasal bir dayanağı yok. Sadece olayın (idareden beklenmeyecek şekilde) hakkaniyet içinde çözümüne yönelik, tabiri caizse elini taşın altına sokan biri tarafından kaleme alınmış bir özelge. Yalnız bir sonrakinde elini taşın altına sokmayı sevmeyen veya ben anlamam kanun ne diyorsa odur şeklinde düşünen biri yine 2003 yılında verilmiş özelgede yazdığı şekilde görüş bildirebilir ve matrah farkı çıkabilir. Mahkemeleri zaten biliyoruz, belki kazanırız ama aynı şekilde inisiyatif kullanmayan bir hakime rastlanması halinde ters bir sonuç çıkabilir.

Ama yasaya koyacakları tek kelime ile sorun tamamiyle çözülebilir. Ne idareden görüş isteme ihtiyacı kalır, nede mahkemeden ne sonuç çıkar şeklinde düşünmeye.

Biliyorsunuz ama hatırlatmak istiyorum, özelgeler sadece olayı soran mükellefleri bağlar. Yukarıdaki iki özelgeyi alan mükellefin biri, çalınan malın maliyetini gider olarak dikkate alırken diğeri, KKEG olarak dikkate almak zorunda kalmış durumda.

Benim bu başlığı açmamın iki sebebi vardı;
1- Bir beyin fırtınası yaşamak (istediğim amaca ulaştım)
2- İdareden veya TBMM üyelerinden tanıdığı olan arkadaşlarımız konuyu oralara taşırsa, Maliye Bakanlığının Gelirler.gov.tr aracılığıyla yayınlayacağı bir sirküler ile (yasal dayanağı olmasada) tüm mükellefleri kapsayacak hale gelir veya meclisin yapacağı küçük bir yasa değişikliği ile konu tamamen çözülebilir.

Katılan ve görüş bildiren tüm arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.
 
türkiyede vergi kanunlarında buna bezer pek çok sorunun bulunduğu aşıkardır.tabi yukarda verilen özelgeler farklı görüşleri içermesi idarenin bu konuda tam olarak ne yapacağını bilmemesinde kaynaklanmaktadır.fakat buna benzer sorunlar malesef mesleğimizin bir cilvesi hata bir çilesidir.

vergi kanunlarının bukadar sıklıkta değiştiği denetim elemanı görmemiş hala cok sayıda mükellefin bulunduğu bir ortamda yaşıyoruz.(konuyla ilgili değil ama denetimin bukadar az olduğu kanunların bu kadar sık değiştiği ve tabi kayıt dışı işlemlerin bu kadar çok olduğu bir ortamda meslek mensubunun gerekli itibarıda yukardaki gerçelerle ulaşamadığını görüyorum.)
tabiki vergi kanularının hem anlaşılır ve açık bir ifade içermesi meslekte gerekli olan uzmanlığı kolay sağlayacaktır.idarenin işini daha kolaylaştıracak belkide yargının işini hafifletecektir.

umarım ileride karmaşanın daha az olduğu günlere ulaşırız.

celal elibüyük
smmm-ist
 
Genel olarak,Nusret Bey'in görüşlerine katılıyorum
 
Üst