Deprem

stonhand

Tanınmış Üye
Üyelik
23 Nis 2009
Mesajlar
1,210
Konum
istanbul
kardeşim yaşasaydı da ben ölseydim

sizin hiç kızkardeşiniz öldü mü.. benim öldü..

bir cuma akşamı oldu onun dünya pisliğini terkedişi. yerkabuğu şöyle bir sallanmış ve insanların kurmuş olduğu binalar tuz buz olmuş, binlerce insan hayatı soğuk taşların arasında yok olup gitmişti. benim kardeşim de o yok olup giden hayatlardan biridir. hayata gözlerini yumduğunda henüz on yaşındaydı.on küçücük yılı vardı sadece hayattan aldığı..bir kız çocuğunun ip atlaması, seksek oynaması için yeter bir süredir sahi..

doğa sallar dünyayı ve binalar yıkılır. deprem der insanlar buna. küçük kız çocukları sert kolonların ardında kalır. büyük inşaat şirketleri bunu düşünecek değildirler ya.
on yaşındadır ve günah denilen kavramdan habersizdir bu ufaklık. gün boyu oyun oynayanın günahı ne olabilir ki zaten..
günler sonra taşların arasından çıkar o küçük kız. bedeni ezilmiş, vücudundan yayılan koku herkesi uzaklaştırmaktadır. oysa o degil midir, düne kadar gizli gizli parfüm sürmeye çalışan, misler gibi kokan. şimdi insanlar kokusundan kaçmaktadır.bir asker geliverir, kompresörlerle binaların arasından çıkarılır kardeşim. tonlarca ağırlık kaldırılır, ardından 45kg'lık bir beden çıkarılır.
durumu nasıl diye sorarım askere, çok ezilmiş mi vücudu,ne sen sor, ne ben söyleyeyim der asker. ceset torbaları bildiğimiz migros poşetlerinden daha çoktur o zamanlar. sarıdır bunların rengi de.küçücük bedenler onlara sarılır, camilere arkaürülür.
bizim içinde istisnai bir durum yoktur. torbanın içerisinde küçük bir beden arkaürürüz camiye.
yaklaştıkça kokular yükselmeye başlar. camiye varınca gördüğümüz manzara korkunçtur. cami avlusunun her yeri ama her yeri cesettir. boş yer yoktur. kendimi toplama kampında gibi hissederim.. adımlarımızla ölülerin aralarından geçeriz. güneş, ensemizi yakmaktadır. herkes ölüsü için bir gölge arayışına girer, gölgeler için kavgalar edilir. herkes gergindir. ölü yıkama kuyruğuna gireriz. gasilhane önünde önce benimki yıkanıcak kavgaları edenler olur. herkes, kendisini acındırarak ön sırayı kapma derdindedir. sıra bize gelir. küçük bir bedeni temizlettiririz o leş gibi yerde. işimiz bittikten sonra kamyonetin arkasına kardeşimi koyup mezarlık arayışına koyuluruz. ortalık mahşer yeri gibidir.her yerde ölü vardır. insan bir zaman sonra alışıyor artık görmeye.
yalova'da bir mezarlık bulunur ve defin işlemleri için kapısına yanaşılır.her yerde olduğu gibi burada da mahşeri bir kalabalık vardır. mezarcıyla uzun boylu konuşulur. acımızın ve kaybımızın çok büyük olduğu uygun bir üslupla anlatılır.ama cahile laf anlatmak o yıkılan binaların kolonlarına laf anlatmaktan daha zordur. mezarcı, belediyeden izin kagıdı ve 20 milyon ister. verilmediği takdirde ölünün sahibi gittikten sonra ceseti mezardan çıkaracağını söyler.20 milyon mesele degildir de,belediyeden izin kısmı işi yokuşa sürmekten başka bir şey değildir. zaten sinirler de iyice harap olduğundan kavga geliyorum der.
mezarlıkta, dozerler çalışmaktadır. onlar bir mezarı açar, insanlar 10 dakika içerisinde ölüsünü bırakır. toprakla üstü kapatılır. işlemler seri bir şekilde devam eder. durmak yoktur. küçücük beden, küçücük bir çukura bırakılır şuursuzca.
tuhaftır, daha 2-3 gün öncesine kadar kumdan kale yaptığımız, bigiblet sürdüğümüz, saklambaç oynadığımız on yaşındaki küçük kız bir kefenin içerisinde toprağa bırakılır. herkes şoktadır. genç yaşta yaşamdan kopan birinin şokunu taşımaktadır herkes.dua falan okunmaz.dua okuyacak kimse yoktur çünkü..

eğer yaşamış olsaydı, eminimki dünyalar güzeli 18 yaşında bir genç kız olucaktı. çünkü yaşanmamış yılları vardı onun.bir insanın hayatına on yıl girdikten sonra ansızın çekip giderseniz, ardınızda silinmeyecek anılarıda bırakırsınız. kendisi bedenen yok olsa dahi, anıları peşinizi bırakmaz. keşke diyorum.
keşke,
o soğuk taşların arasında kalan, ve o küçücük çukura giren ben olsaydım.

dün akşam mezarlığa,
küçük bir kız çocuğu getirdiler.
kovası, küreği deniz kenarında kalmıştı.
cemaat dağıldıktan sonra ölüler yerlerinden doğruldular.
aralarında konuşmaya başladılar,
seslerin yükseldiği bir anda, aralarından biri
susun dedi.
çocuk uyanmasın..

canım zeynebime...



Sabah sabah biri yazmış okuyunca gözlerim doldu, aptala döndüm bunalıma girdim paylaşayım dedim
 
Ynt: Deprem

Etkilenmemek mümkün değil, okudukça canım acıdı:(

Herşeyi o kadar çabuk unutur olduk ki...Olayın olduğu an sarsılıyoruz, üzülüyoruz...sonra mı?

Gündem o kadar çabuk değişiyor ki...Bir bakmışız herşey arkada kalmış...Tabi dışarıdan bakan gözler için bu böyle...ama esas o anı birebir yaşayanlar için hiç de o kadar kolay olmuyor...Neye uğradığını şaşırıyorsun...

Canından bir parçanın artık hayatta olmayacağını bilmek...görememek, konuşamamak, hissedememek...Daha yapacak çok şeyimiz vardı demek...Keşkeler...onun eksikliğini bilerek yaşamaya çalışmak...çok zor hem de çok...

Ateş düştüğü yeri yakıyor...
 
Ynt: Deprem

okumaya devam edemedim :(( nefesim tıkandı...
sevdiklerinden ayırmasın Rabbim kimseyi :((...
 
Ynt: Deprem

Deprem olağan bir şeydir her an heryerde olabilir.
Ancak olağan olmayan günü kurtarmak kolay yoldan zengin olmak adına dayanıksız yapıları yapanlardır. O binaların yapımına en ufacık katkısı olanlar bir zaman geldiğinde mutlaka bunun hesabını verecektir. Ama bu dünyada ama ahirette.
İnşallah birgün insanın yaşam hakkının herşeyden üstün olduğu ülkemizde de anlaşılır.
Son Samsun faciasınıda unutmamak gerek! Yorumsuz!
17164416.jpg
 
Üst