İşçinin işe girişte işverene teminat olarak verdiği bononun iş hukuku uygulamasında işçi aleyhinde pek de etkisi olmamaktadır.
İş hukukunun temel prensiplerinden birisi de işverene göre daha zayıf bir konumda olan işçinin daha fazla korunmaya değer olduğudur.
Bilindiği gibi her ne kadar BONO TTK anlamında , sebepten mücerret borç ikrarını içeren kıymetli bir evrak olsa da bononun işleme konulmasına gelindiğinde işin rengi değişecektir.
Genellikle işçiden unsurları tamamen eksik,sadece işçinin adı soyadı,adresi ve imzası bulunan, alacaklı,vade,tanzim tarihi,miktar gibi asli hukuki unsurlardan yoksun olarak bu bono alınır.Gayrı ahlaki olduğu gibi hukuka da aykırıdır. Bu tip işlem genellikle işçinin işverene vereceği zarara karşılık veya habersiz çeker rakip firmalara giderse intikam olsun diye alınır.
Ancak çeşitli seçenekler üzerinde durulursa
1) İşveren bu bonoyu kendisnin adına tahsile koyamaz. Her ne kadar bonoda borç sebepten mücerret ise de, taraflar arasındaki hukuki ilişki dava yoluyla her zaman irdelenebilir.
Bu anlamda işçinin işverene verdiği bononun işverenin ticari defter ve kayıtlarında görünmesi ve bu borçlanmasının sebebini işverenin açıklayabilmesi gerekir ki bu da imkansızdır. İşyerinde verdiği zarar söz konusu ise, bu zararın miktarını işveren kafasından belirleyip bonodaki boş kısmı doldursa dahi zararın bu kadar olmadığı iddia ve ispat edilebilir. Yani bononun müzayaka halinde veya hata,hile ile işverene verildiği ve aslında bedelsiz,geçersiz olduğu her zaman her türlü delille iddia ve ispat olunabilir.
2) sorun, bononun işveren adına değil de 3. bir şahıs adına işleme konulması halinde işçi için tehlike yaratır. Ancak bu durumda da yine dava açılarak yukarıdaki gibi bononun bedelsizliğinden,geçersizliğimden söz etmek, hatta ceza davası açılmasına kadar işi götürmek mümkündür.
Özetle,işiçi için başlangıçta verilen bononun aslında fazla bir tehlikesi yoktur. Örnek olarak verilen 12. HD kararının, işçi söz konusu olduğunda uygulanabilmesi uzak bir ihtimaldir.
Aşağıdaki örnek karar daha açık bir fikir verebilir.
HD 09 Esas : 1997/018230 Karar: 1997/022730 Tarih: 29.12.1997
* BELİRLİ SÜRELİ HİZMET AKDİNİN SÜRESİNİN BİTİMİNDEN ÖNCE FESHİ
* İŞVEREN YARARINA TEK TARAFLI CEZAİ ŞART
Yargılayın yerleşmiş içtihadına göre belirli süreli hizmet aktinde süreye uyulmamasının sonucu olarak kararlaştırılan işveren yararına tek taraflı cezai şart geçersizdir.
(1475 s. İş K. m. 9)
DAVA ........ adına Avukat........ ile ........ Hastahanesi adına Avukat ........ aralarındaki dava hakkında Gaziantep İş Mahkemesinden verilen 21/10/1997 günlü ve 101/379 sayılı hüküm, davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
İddia savunma ve dosya içeriğine göre taraflar iki yıl süreli hizmet akdi düzenlemiş olup sözleşmenin 5. maddesinde işçinin yüksek okula girmek ya da evlenmek gibi çok önemli bir durum dışında sözleşmeyi sürenin bitiminden önce feshettiği takdirde 50 milyon lira cezai şart ödeme yükümlülüğü altına girmiş ve cezai şart karşılığı olarak da işe girerken 50 milyon lira muhtevalı bonoyu imzalayarak işverene vermiştir.
Davacı işçi, hemşire olabilmek amacıyla imtihana girip kazanması üzerine aradaki sözleşmeyi sürenin bitiminden önce feshetmiştir. Davalı işveren bu kez bonoyu takibe koymuş ve sonuçta muhtevası parayı tahsile başlamıştır. Davacı bu gelişme üzerine bu menfi tespit davasını açarak borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiş, bu davaya karşılık davalı işveren de cezai şartın gereği olarak 50 milyon T L.nin ödettirilmesi talebinde bulunmuştur.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, taraflar düzenledikleri sözleşme ile sadece işveren yararına, yani tek taraflı olarak cezai şart kabul etmişlerdir. Dairemizin Hukuk Genel Kurulu denetiminden de geçen kararlılık kazanmış uygulamasına göre, işveren lehine tek taraflı cezai şart geçersizdir. Mahkemece bu olgu dikkate alınmaksızın davanın reddine ve karşılık davanın da Borçlar Kanunu 161/son maddesi de uygulanmak suretiyle kabulüne karar verilmesi hatalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki, mahkemenin bu kabul şekli benimsendiği takdirde bir taraftan icra takibi yoluyla cezai şart tahsil edilirken diğer taraftan da karşılık davanın kabulü suretiyle ikinci kez ödettirme durumu ile karşılaşılmış olacaktır ki, böyle bir sonucun ortaya çıkması davacının zararına bir durum oluşturur.
Cezai şart açıklanan nedenle geçersiz bulunduğuna göre mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmeli ve istek konusu kalemler değerlendirilmeli ve öte yandan da karşılık dava reddedilmelidir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 29/12/1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.