fonradar

İş Başvurusunda Senet İmzalanması

NUR ARSLAN

Katkı Sunan Üye
Üyelik
1 Haz 2005
Mesajlar
367
Merhaba,

Muhasebe-Finans konusunda yapılan iş başvurularında, bazı firmalar işe aldığı kişiye teminat senedi imzalatmak istiyorlar. Bu senetlerin bazılarında döviz bazında tutar olduğu gibi 3 yıl gibi bir süreyle sınırlı olduğu gibi, bazıları ise açık senet şeklinde olup ek protokolle sınırları çizilebilir diye esneklik (!) tanıyorlar.

1. Firmalar buna neden gereksinim duyuyorlar?
2. İş başvurusunda bulunanlar, açısından ne tür sakıncalar doğurabilir?

Bir muhasebeci, işe başvurduğu üç ayrı firmada (farklı zamanlarda) bunu yaşamış. Size böyle bir seçenek sunulsa ne yapardınız?
(Firmalardan biri inşaat firması, bir diğeri yönetim danışmanlık firması, bir diğeri de gıda firması... hepsi de büyük çaplı firmalar ancak öyle bildiğimiz markaya sahip firmalar değiller....)

İyi çalışmalar,
 
Sayın Nur ARSLAN
Sizin değindiğiniz konu tamamen işverenlerin haklı veya haksız güvensizliğinden kaynaklanan bir durum. Bizim mesleğimiz konum itibari ile firmanın finansmanı yani para akışı bizlerin elinden geçtiğinden ve günümüz Türkiye koşullarınıda değerlendirdiğimiz de, işverenlerin önceden başlarına gelen mesleğe uygun düşmeyen olaylardan dolayı böyle bir tedbir almalarını ben normal buluyorum.Ancak personel alımı gerçekleşip karşılıklı güven tesisi yapıldıktan sonra bunun bir hükmü kalmayıp karşılıklı iptal edildiğide aşikardır.
İşe girmek için personel açısından düşündüğümüzde, personelin bunu gurur meselesi yapmayıp (daha birbirlerini tanıma fırsatı olmadığından) ve piyasada iş bulma sorununu da göze alarak böyle bir durumu normal karşılaması gerektiği düşüncesindeyim.
 
Merhabalar,
İşe başlama safhasında işverenin açık senet yada buna benzer şeyler imzalatması enterasan bir durum.sayın Dinçer Kum işverenin haklı yada haksız güvensizliğinden kaynaklandığını söylemiş ki doğru olmakla beraber,işe girecek olanın güven durumunun ne şekilde sağlanacağı hususunu kaçırmış.Kime neye güvenecektir.İşçi karşı tarafın elinde böyle acımasızca kullanılacak bir şantaj malzemesi olduğu müddetçe kurumunda rahat çalışamayacak ve verimli olamayacaktır.
Dinçer beye bir noktada katılmıyorum,durumun normal olarak algılamış ve böyle şeylerle karşılaşılmaya hazır olunması,görüşünü bildirmiş.Ülkemizin işsizlik problemi var diye insanların bu şartlar ve tehditler altında çalıştırılma amacını gayri ahlaki buluyorum.Durum geniş kapsamlı,tazminat koşulları olan bir sözleşme ile de pekala çözüme kavuşturulabilir.
İşin açıkçası sn Nur hanımın bahsettiği tarzda bir koşul duymadım ancak birçok işverenin tarih bölümü boş olan istifa mektubu aldıklarını çok duydum.Her ne olursa olsun nahoş bir durum olduğu ortada.
 
SENET

Sayın Formdaşlar

boş senet, bu senede ekli sözleşme ile birlikte bir bütün teşkil etmek kaydıyla, yargıtay tarafından kabul edilmektedir.


boş senet tanzim etmek kesinlikle suç değildir geçerli olabilmesi için bazı şekil şartları vardır. Senedin arkasına "teminat senedidir" ibâresini yazdığınızda bu işlem de tamamen hukuka uygundur.


YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/2460
K. 2002/4719
T. 8.3.2002
• BORÇLUNUN İTİRAZI ( Dayanak Senetteki İmzaya Karşı Çıkılmayıp Senedin Teminat Senedi Olarak Verildiği İtirazında Bulunulması )
• İMZAYA İTİRAZ ( Borçlunun Dayanak Senetteki İmzaya Karşı Çıkılmayıp Senedin Teminat Senedi Olarak Verildiği İtirazında Bulunması )
• BORCA İTİRAZ ( Dava Konusu Senedin Teminat Olarak Verildiği Borcun Olmadığı Şeklindeki İtiraz )



2004/m.68,68/a
ÖZET : Borçlu, itirazında dayanak senetteki imzaya karşı çıkmamış, senedin teminat olarak verildiğini, borcu olmadığını, borcu ve faizi kabul etmediğini belirtmiştir. Dayanak senetteki imza inkar edilmediğinden ve borçluların bu yönde ileri sürdükleri diğer itirazları İİK.nun 68. maddesinde belirtilen nitelikte bir belgeye dayanmadığından Mercice bu itirazlara değer atfedilmesi isabetsizdir.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki Alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :

KARAR : Takip borçlularından Berrin Ü. takibin şekline göre icra dairesine yasal süresi içinde diğer itirazlar yanında ( takip konusu senetteki imzada kesinlikle bana ait değildir ) biçiminde İİK.nun 68/a maddesine uygun itiraz etmiştir. Mercice anılan madde hükmü doğrultusunda bu yöne ilişkin itirazın incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde alacaklının itirazın kaldırılması talebinin reddi isabetsiz olduğu gibi, diğer borçlu Haluk Ü. itirazında ise dayanak senetteki imzaya karşı çıkmamış, senedin teminat olarak verildiğini, borcu olmadığını, borcu ve faizi kabul etmediğini belirtmiştir. Dayanak senetteki imza inkar edilmemekle borçluların bu yönde ileri sürdükleri diğer itirazları İİK.nun 68. maddesinde belirtilen nitelikte bir belgeye dayanmadığından Mercice bu itirazlara değer atfedilmesi isabetsizdir. Hal böyle olunca anlaşmazlığın çözümü yargılamayı gerektirdiğinden bahisle somut olaya uygun düşmeyen gerekçeyle Merciin Berrin Ü. yönünden eksik inceleme ile, Haluk Ü. yönünden itirazın esastan kabulü ile alacaklı isteminin reddi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile merci kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 8.3.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi

SONUÇ;
bu şekilde işe alan işverenleri kınıyorum işveren işçisine güvenmezse ,işçi niye işverenine güvensin zaten güçlü her zaman İŞVEREN Oluyor
 
bu şekilde işe başlayanlardan birisi de benim. İlk olarak kötü bir niyet görmemiştim. Ve iki yıllık sözleşme ile birlikte dolar üzerinden 2 senet imzaladım. 6 aydır çalışıyorum ve yeni işe girenlere tavsiye etmiyorum. Sebebine gelince;
1. Performans değerlendirmesinde ilk gözardı edilecek kişi siz oluyorsunuz. Çünkü 2 yıl garanti altında çalışmak zorundasınız.
2. Yeni bir iş arama olasılığınız yok.
3. Ben bu ortamdan hoşnut değilim diyemiyorsunuz.

Tek faydası 2 yıl işsiz kalmayacağınızı garanti ediyorsunuz. Bir haksızlığa uğradığınızda dişinizi sıkıp 2 yılım kaldı demek yerine restinizi çekip özgür şartlar altında çalışmanızı öneririm.
 
İşçinin işe girişte işverene teminat olarak verdiği bononun iş hukuku uygulamasında işçi aleyhinde pek de etkisi olmamaktadır.

İş hukukunun temel prensiplerinden birisi de işverene göre daha zayıf bir konumda olan işçinin daha fazla korunmaya değer olduğudur.

Bilindiği gibi her ne kadar BONO TTK anlamında , sebepten mücerret borç ikrarını içeren kıymetli bir evrak olsa da bononun işleme konulmasına gelindiğinde işin rengi değişecektir.
Genellikle işçiden unsurları tamamen eksik,sadece işçinin adı soyadı,adresi ve imzası bulunan, alacaklı,vade,tanzim tarihi,miktar gibi asli hukuki unsurlardan yoksun olarak bu bono alınır.Gayrı ahlaki olduğu gibi hukuka da aykırıdır. Bu tip işlem genellikle işçinin işverene vereceği zarara karşılık veya habersiz çeker rakip firmalara giderse intikam olsun diye alınır.
Ancak çeşitli seçenekler üzerinde durulursa
1) İşveren bu bonoyu kendisnin adına tahsile koyamaz. Her ne kadar bonoda borç sebepten mücerret ise de, taraflar arasındaki hukuki ilişki dava yoluyla her zaman irdelenebilir.
Bu anlamda işçinin işverene verdiği bononun işverenin ticari defter ve kayıtlarında görünmesi ve bu borçlanmasının sebebini işverenin açıklayabilmesi gerekir ki bu da imkansızdır. İşyerinde verdiği zarar söz konusu ise, bu zararın miktarını işveren kafasından belirleyip bonodaki boş kısmı doldursa dahi zararın bu kadar olmadığı iddia ve ispat edilebilir. Yani bononun müzayaka halinde veya hata,hile ile işverene verildiği ve aslında bedelsiz,geçersiz olduğu her zaman her türlü delille iddia ve ispat olunabilir.
2) sorun, bononun işveren adına değil de 3. bir şahıs adına işleme konulması halinde işçi için tehlike yaratır. Ancak bu durumda da yine dava açılarak yukarıdaki gibi bononun bedelsizliğinden,geçersizliğimden söz etmek, hatta ceza davası açılmasına kadar işi götürmek mümkündür.

Özetle,işiçi için başlangıçta verilen bononun aslında fazla bir tehlikesi yoktur. Örnek olarak verilen 12. HD kararının, işçi söz konusu olduğunda uygulanabilmesi uzak bir ihtimaldir.

Aşağıdaki örnek karar daha açık bir fikir verebilir.

HD 09 Esas : 1997/018230 Karar: 1997/022730 Tarih: 29.12.1997

* BELİRLİ SÜRELİ HİZMET AKDİNİN SÜRESİNİN BİTİMİNDEN ÖNCE FESHİ
* İŞVEREN YARARINA TEK TARAFLI CEZAİ ŞART


Yargılayın yerleşmiş içtihadına göre belirli süreli hizmet aktinde süreye uyulmamasının sonucu olarak kararlaştırılan işveren yararına tek taraflı cezai şart geçersizdir.

(1475 s. İş K. m. 9)

DAVA ........ adına Avukat........ ile ........ Hastahanesi adına Avukat ........ aralarındaki dava hakkında Gaziantep İş Mahkemesinden verilen 21/10/1997 günlü ve 101/379 sayılı hüküm, davacı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY KARARI

İddia savunma ve dosya içeriğine göre taraflar iki yıl süreli hizmet akdi düzenlemiş olup sözleşmenin 5. maddesinde işçinin yüksek okula girmek ya da evlenmek gibi çok önemli bir durum dışında sözleşmeyi sürenin bitiminden önce feshettiği takdirde 50 milyon lira cezai şart ödeme yükümlülüğü altına girmiş ve cezai şart karşılığı olarak da işe girerken 50 milyon lira muhtevalı bonoyu imzalayarak işverene vermiştir.

Davacı işçi, hemşire olabilmek amacıyla imtihana girip kazanması üzerine aradaki sözleşmeyi sürenin bitiminden önce feshetmiştir. Davalı işveren bu kez bonoyu takibe koymuş ve sonuçta muhtevası parayı tahsile başlamıştır. Davacı bu gelişme üzerine bu menfi tespit davasını açarak borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiş, bu davaya karşılık davalı işveren de cezai şartın gereği olarak 50 milyon T L.nin ödettirilmesi talebinde bulunmuştur.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, taraflar düzenledikleri sözleşme ile sadece işveren yararına, yani tek taraflı olarak cezai şart kabul etmişlerdir. Dairemizin Hukuk Genel Kurulu denetiminden de geçen kararlılık kazanmış uygulamasına göre, işveren lehine tek taraflı cezai şart geçersizdir. Mahkemece bu olgu dikkate alınmaksızın davanın reddine ve karşılık davanın da Borçlar Kanunu 161/son maddesi de uygulanmak suretiyle kabulüne karar verilmesi hatalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki, mahkemenin bu kabul şekli benimsendiği takdirde bir taraftan icra takibi yoluyla cezai şart tahsil edilirken diğer taraftan da karşılık davanın kabulü suretiyle ikinci kez ödettirme durumu ile karşılaşılmış olacaktır ki, böyle bir sonucun ortaya çıkması davacının zararına bir durum oluşturur.

Cezai şart açıklanan nedenle geçersiz bulunduğuna göre mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmeli ve istek konusu kalemler değerlendirilmeli ve öte yandan da karşılık dava reddedilmelidir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 29/12/1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.
 
Üst