''Meslek Kodları''Uygulaması İle Gerçek Ücretlerin Bordrolara Yansıtılması Sağlanacak

ebru şener

Tanınmış Üye
Üyelik
6 Eyl 2005
Mesajlar
1,802
Konum
İstanbul
İZMİR (AA) - Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Başkanı Fatih Acar, Türkiye'de sosyal güvenlik alanında yapılan reformlarla herkesin sağlık konusunda kendini güvende hissettiği bir sistem oluşturulduğunu belirtti.

Acar, İzmir Ticaret Odası'nda (İZTO) düzenlenen ''Sosyal Güvenlik Reformunun Yansımaları ve Sosyal Güvenlikte Teşvik Uygulamaları'' konulu toplantıda yaptığı konuşmada, SGK'nın 74 milyon nüfusa hizmet veren Türkiye'nin en önemli kurumu olduğunu, bu nedenle SGK'nın vatandaş odaklı çalışma anlayışının büyük önem taşıdığını ifade etti.

Sosyal güvenlik reformunun ana bileşenlerinin, tek bir emeklilik sisteminin kurulması, genel sağlık sigortası sisteminin ve yeni kurumsal yapının oluşturulması ile primsiz ödemelerin toplulaştırılması olduğunu anlatan Acar, ''Şu anda Türkiye'de istediğiniz hastaneye gidebilirsiniz. Türkiye, genel sağlık sigortasına geçti ve herkesin sağlık konusunda kendini güvende hissettiği bir sistem oluşturuldu'' dedi.

Reformun ana parametrelerinin yaş sınırı, prim ödeme gün sayısı, aylık bağlama oranı ve güncelleme katsayısı olduğuna dikkati çeken Acar, ''Bu parametrelerle uzun vadede sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemi hayata geçirildi. Geleceğe umutla bakabiliriz. Önümüzdeki süreçte kim ne kadar prim ödüyorsa o kadar emekli aylığı alacaktır'' diye konuştu.

Acar, reform sürecinde kurumun işleyişine yönelik önemli çalışmalar yapıldığını, merkez ve taşra teşkilatlarının yapılandırıldığını, kurum stratejik planının hazırlandığını ve çalışma takviminin belirlendiğini anlatarak, şunları kaydetti:

''Emeklililerin içini burkan görüntüleri artık görmüyoruz. Bir TC kimlik numarasıyla hizmetinizi alabiliyorsunuz, bir kimlikle maaş çekebiliyorsunuz. Eskiden sağlık karnesi almak için günlerce sıra bekleyen vatandaşımız vardı. En ufak işlemleri yaptırmak için günlerce bekleniyordu. SSK hastaneleri, eczaneler ayrı sıkıntıydı. Bugün 10 milyon 400 bin emeklimizin aylıklarını evde ödeyebileceğimiz bir SGK var. Vatandaş, Türkiye'deki e-devlet hizmetinin yüzde 60'ını SGK'dan alıyor. Bürokrasiyi ortadan kaldıran yüzlerce çalışma yapıldı.''

-''Sosyal güvenlik açıkları azalıyor''-

Acar, SGK'nın gelirlerinin 2007-2011 yıllarında yüzde 118, giderlerin ise yüzde 71 oranında arttığını bildirdi.

Türkiye'de 2008 yılında 15 milyon 41 bin 268 olan sigortalı sayısının, 2012 Haziran ayında 18 milyon 514 bin 947'ye yükseldiğini kaydeden Acar, ''Reform sonrası sosyal güvenlik açıkları her yıl azalarak devam etmektedir. En önemi gelirimiz prim gelirlerimiz ve bunu kayıt dışı ile mücadele ederek yükseltebiliriz. Çalışmalarla 2008-2012 yılları arasında kayıt dışı çalışan 1 milyon 230 bin kişiyi kayıt altına aldık'' diye konuştu.

Prim kaybına neden olan bir başka nedenin de gerçek ücretlerin bordrolara yansıtılmaması olduğuna işaret eden Acar, bu sorunu da ''meslek kodları'' uygulaması ile aşacaklarını söyledi.

Acar, uygulamada ''mesleki kodlar'' geliştirileceğini ve çalışanların izleneceğini dile getirerek ''Aşçı ve aşçıbaşı aynı ücreti alamaz. İşletmelerde çalışan mühendis, doktor asgari ücret alabilir mi- Bazı meslek grupları için prime esas kazanç tutarı belirlenecek ve suiistimalin önüne geçilecek'' dedi.

Toplantıda SGK Sigorta Primleri Genel Müdürü Cüneyt Olgaç da teşvik uygulamaları hakkında iş adamlarına bilgi verdi.
 
Son düzenleme:
İZMİR (AA) - Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Başkanı Fatih Acar, Türkiye'de sosyal güvenlik alanında yapılan reformlarla herkesin sağlık konusunda kendini güvende hissettiği bir sistem oluşturulduğunu belirtti.

Prim kaybına neden olan bir başka nedenin de gerçek ücretlerin bordrolara yansıtılmaması olduğuna işaret eden Acar, bu sorunu da ''meslek kodları'' uygulaması ile aşacaklarını söyledi.

Acar, uygulamada ''mesleki kodlar'' geliştirileceğini ve çalışanların izleneceğini dile getirerek ''Aşçı ve aşçıbaşı aynı ücreti alamaz. İşletmelerde çalışan mühendis, doktor asgari ücret alabilir mi- Bazı meslek grupları için prime esas kazanç tutarı belirlenecek ve suiistimalin önüne geçilecek'' dedi.
İşci-işveren ilişkiler yönünden,ücrete ilişkin ihtilaf,dava konusu olması halinde "meslek kodu"nun dikkkate alınacağı açık
 
Ücretin tespiti veya ücrete ilişkin diğer alacaklara istinaden, işci tarafından açılan davalar da ,işcinin gördüğü iş yada mesleğe dair araştırma-meslek odalarına sorulduktan sonra mahkemece gerçek ücretin tespiti yapılıyor idi,gerek görüldüğünde yine de araştırması yapılacak ama bu defa meslek kodu uygulaması başladı,yani bir nevi işverenin kendi beyanı sözkonusu,dolayısıyle işci bir adım öne geçti(yani lehine)hakkaniyet ilkesinden hareketle(yani işcinin aldığı-alacağı gerçek ücret açısından)bu noktadaki sorun tam olarak çözümlenmiş olur mu/oluyor mu derseniz,elbette her işveren-işci açısından tam çözüm olmayabilir,illaki istisnalar olacak fakat uygulamanın adalet-devlet-işci yönünden katkısı asla küçümsenemez,her işveren için değil ama bazı işverenlerimize sanki + maliyet gibi gelsede, devlet ve çalışanına karşın hakkaniyete zorunlu riayet olsa da,genelde bu uygulamanın problemin çözümüne yönelik müsbet bir uygulama olduğunu söyleyebilirz.
 
Amaç paylaşmak,paylaşalım ki öğrenmiş olalım.
Bahsekonu uygulama ve bu uygulamanın belki tam olarak amacı demiyelim ve ileridede görülecek ama varacağı nokta-süreç ,olabilecek muhtemel varsayımlardan hareketle, şu veya bu şekilde,bizleri düşünceye sevk eden bir nokta da yok değil!..
Nedir?
Meslek kodu aynı olan her çalışana,belirtilen aynı meslek kodu üzerinden,işverence aynı ücretin ödenmesi/gösterilmesi gerekir/gerekecek mi,diğer ifadeyle böyle bir durum mümkün olabilir mi?
Yada nasıl bir durum ortaya çıkabilir?
(Hatta düşünelim ki; aynı işkolunda 2 ayrı işverenlik de, aynı pozisyonda olan 2 işcinin de,gördükleri işler ve yetkinlikleri,her durumu aynı olsun )
 
Son düzenleme:
Cevap veren olmamış ama şahsi görüşlerimi açıklayarak paylaşım yapmak isterim.
Başlangıçta belirtelim ki,bundan sonra bu süreç içinde, bir çok husus gündeme gelecek, bu nedenle bir çok değerlendirmeler yapılabilecektir.
Olaya sadece primler bağlamında sgk yönünden de bakmamak lazım.Zira konunun, İş Kanunu kapsamında "ücret"yönünden de ilgisi bulunmaktadır.Bu nedenle primlerin işverence düşük gösterildiğine ilişkin, sgk tarafından inceleme yapılması halinde,her durumda olmasa da,bazı hallerde,işvereneler tarafından da kısmi itirazlar olabilecektir diye düşünüyorum.
İşci-işveren ilişkileri yönünden İş Sözleşmesinin üç unsurundan ikisi,(1)işcinin iş görme edimi karşılığında,(2) işverenin ücret ödeme yükümlülüğüdür.Bununla beraber"İş sözleşmesi, Kanun da aksi belirtilmedikce,özel bir şekle tabi değildir"M-8.Taraflar arasında Kanuna aykırı olmamak kaydıyle serbestce oluşturabilirler.Kural olarak iş ilişkisi gerçekleşmiş ise otomatik olarak ücretin varlığından söz edilir.Genel manada ücretin miktarı da asgari ücretin altında olamaz,belirlenemez.
Sözleşme de ücretin miktarının düşük gösterilmesine itiraz yada olayın dava konusu olması halinde;işin niteliği,iş görenin yetkinlikleri,iş tecrübesi,o işyyerindeki kıdemi,tahsili,sorumluluk ve yetki derecesi,yazılı olan olmayan fiili işyeri uygulamaları,araştırmaya yönelik(meslek odaları)aynı yada benzer işlerde çalışanlara ödenen ücretler vs.hususlar dikkate alınır.
Tabi bu durumlar her işyeri açısından farklılıklar gösterebilir.Bu çerçevede "eşitlik ilkesi"yönünden olayı genel de değil,lokal manada her işyeri -işletme bazında ayrı ayrı değerlemek isabetli olacaktır.Eşitlik ilkesinin amacı da ayrımı haklı kılan sebeb yok ise aynı nitelikde ki işciler arasında farklılık doğurmamaktır.
Konumuz yönünden ise genel mana da değerleme yaptığımızda,yetkililerinde belirttiği üzre,"Aşcı ve aşcıbaşı aynı ücreti alamaz.İşletmelerde çalışan mühendis,doktor asgari ücret alabilr mi?"Elbette reel olarak alamaz-olmaz,ancak ne varki,yetkililerinde belirttiği gibi böylesi bir durum sözkonusu.
Bir işyerinde,taraflar sözleşme serbesti(M.9 yönünden)ihtiyaçlara göre önem arzeder iken,ücret yönünden itiraz-ihtilaf doğması halinde yukarıda ifade ettiğimiz hususlar gündeme gelir,dikkate alınırak tespit yoluna gidilebilir.
Konumuz ileriki süreçlerde makul bir seviyeye gelecek,tabi hizmet akdine bağlı olarak çalışan aşcı başı,doktor,avukat,mimar/mühendis elbette asgari ücret üzerinden gösterilemiyecek,(zaten gösterilmemeli)zira bu durum çok açık-net dikkat çekiyor ama asgari olarak ne değer-miktar ücret üzerinden gösterilmeli ki sorun doğmasın-itiraz olmasın!.. sorusu da gündeme gelmiş oluyor.
Şimdilik tahminim; tüm işyeri/işletmelerde aynı iş, aynı pozisyonda ve aynı nitelikde ki her çalışanın, bildirilen aynı meslek koduna göre aynı ücret üzerinden gösterilmesi yine de mümkün olmaz,olamaz,belki konumuz yönünden meslek kodlarına göre "temel ücret"demeyim ama asgari olarak zamanla oluşacak"makul ücret"in altında da gösterilemiyecek diye düşünüyorum.
 
"Ünvanlı çalışanlar asgari ücretli olamaz................Ali TEZEL.........(03.03.2013)

Unvanlı mesleklerde tercübeli kişilerin SGK ya bildirilen ücreti,asgari ücret veya ona yakın olamaz.
Bu konuda başkaca delil yoksa meslek odalarından gelecek ücret tarifesi dikkate alınır."(Örnek Karar-Yarg.9.HD.2011/33414 E.)

Her bir dava konusu olayın-durumun , kendine özgü koşulları,farklılıkları olabilir ama başkaca kabüledilebilir delil yoksa ve mahkemece bu yönde kanaat oluşmuşsa,gerçek ücretin tespiti noktasında , meslek odalarının yazısında belirtilen ücretin esas alınacağı anlaşılmaktadır.
Bu nedenle, ne tam olarak asgari ücret,nede asgari ücretin biraz üzeri olmamalı,aksi takdirde anılan Karar da belirtilen tüm yönleriyle dava konusuna eş değer olay emsal teşkil edebilir.
 
Üst