uyumsoft

Niye Şiir Olmasın!!!

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan heerdeem
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

[size=10pt]Tut ellerimi n'olur

Gecenin kaçı bilmiyorum.
Yine sayıklıyorum aynı heceyi,
yine tüm vücuduma sürüyorum geceyi,
duvarlara serkeşliğimi çiziyorum.
Sen benden bîhaber, ben benden aciz
duy artık sesimi kendimi ihbar ediyorum.
Sen yanıma gelmezsen de olur sevdiğim,
tut ellerimi n'olur yanına geliyorum

Gecenin kaçı bilmiyorum.
Sensizlikten yorgun cümlelerim,
yetmiyor hayalin sancılarımı dindirmeye
karanlık heryer, karanlık herşey
şu birkaç ateş böceği de olmasa...
Mumdan kağıtlarıma ismini yazıyorum
eriyor, akıyor içime hasretliğin,
kalemimin cızırtısı yüreğimin ta derininde,
tut ellerimi n'olur karanlıktan korkuyorum.

Gecenin kaçı bilmiyorum.
Kirpiklerimden düşüyorsun katre katre,
yüzümde iz bırakıyorsun ince ince,
inci inci dökülüyorsun avuçlarıma,
can oluyorsun, cansız bedenime.
Ne bedbaht ki şu ellerim değmedi ellerine,
dökülmedi günahlarım parmaklarımın arasından,
şelaler dökülüyor aklımın en ücralarından
yanıyor, tutuşuyor en kor alevler dudaklarımda,
tut ellerimi n'olur yokluğunda üşüyorum.
[/size]


İ.Uçar
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

----Beni Bir Yaza Gömdülerdi Bir Zaman----

Beni bir yaza gömdülerdi bir zaman
Her yer olabilecek bir kuytulukta
Bir kadın vardı bir balkonda
Sesinde yaralı bir gül olan

Hayat ve mevsimler aynı şeydi
Uyku kadar derin bir suda boğulurken
İlkbahar kekeleyerek geldi
Kırık çocuk gülüşlerinden

Deniz oracıktaydı ve buğusu
Eriyorken havada sesler
Herşeyin bir büyü oluşturduğu
Gizemli kokular ve gülüşler

Beni bir yaza gömdülerdi bir zaman
Annem olan bir sessizlikte
Belki de onun kalbidir açan
Derin bir gülün içinde


ATAOL BEHRAMOĞLU
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

----Çok Sevdim Bir Zamanlar----

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de
Alıp başımı gitmeyi yollar boyunca
Seyretmek bir bozkır akşamını camından bir otobüsün
Masal şehirlerini geçerken hızla

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de
Ürpertili, sımsıcak tenini kadınların
Salmak serin sulara gövdemi
Düşüp gitmek ardına şiirin ve aşkın

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de
Varolduğumu düşünmeyi, ürpererek...
Karanlık bir odada küçük bir çocuk gibi
Yağmurdan ve yalnızlıktan ürkek

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de
Düşüncemi geniş ve sonsuz olanla birleştirmeyi
Hırçın ve ele geçmezce atılgan
Uysal ve usulcacık benim olan şeyi...

Çok sevdim birzamanlar, seviyorum yine de
Ve hep seveceğim beynim ve tenim varoldukça bu dünyada
Pırıl pırıl olanı, her zaman bir güz diriliğinde
Değişmez ve değişken olanı sonsuzca...

ATAOL BEHRAMOĞLU
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

----Herşey Şiirdir----

Her şey şiirdir, uğultusu rüzgarın
Bir ırmağa usulcacık yağan kar
Her gece okunan bir dua çocuklukta
Gökyüzünde bölük bölük turnalar

Her şey şiirdir, sevinç ve kader
Dünyada olmak duygusu...
Kıyıda, ıssız kayalarda
Kendi başına ışıldayan su

Her şey şiirdir, şimdi, şu anda
Ak kağıt üstünde dolanan elim
Karşıki avluda salınan söğüt
Yandaki odada uyuyan bebeğim

Her şey şiirdir, çağrısı aşkın
Bahar toprağından yükselen tütsü
Umut ve acı, başlayan ve biten,
Yağmurun ve akıp giden hayatın türküsü

Her şey şiirdir ve bir gün belki
İlk aşkım, ilk göz ağrım şiir
Koynunda ona yazdığım mektuplar
Bir yerlerden çıkıp gelecektir...

ATAOL BEHRAMOĞLU
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

----Bize Göre----

Gözlerimiz birbirine göre
Ellerimiz, dudaklarımız
Ve aşk bize göredir

Gece tam aşka göre
Rüzgar geceye göre
Ve yağmur rüzgara göredir

Öpüşmelerimiz yağmura göre
Odamız öpüşlerimize göre
Ve dünya odamıza göredir

Ve biz dünyaya göreyiz

ATAOL BEHRAMOĞLU
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

----Melankoli----

Ey sokaklarında yıllarca avare dolaştığım
İçinde ilk aşkımı yaşadığım küçük şehir
Umutsuz akamlarımda sesini duyduğum lir
Sihrinde ilk acıyı tattığım

Ey sarhoş akşamlarımın biricik tesellisi
İlk şiirlerimdeki biricik dert ortağım fener
Soğuk kış geceleri ısındığım kalorifer
Gitgide uzaklaşan tren sesi

ey en masum arzularımı gizleyen oda
Yıldızlarla dost eden küçük pencere
Her akşam gönlümün dilediği yere
Götüren sihirli araba

Ey en içli en yanık türkülerimi duymayan
rüzgarı saçlarımı dağıtan sokak
Ve ey saçı ak gönlü ak
Anneciğim pencerede ağlayan

Ah biliorum güç gelecek sizlere
Ama artık gitmek geliyor içimden
Bir sabah masmavi bir bulutun peşinden
Dönüşü olmayan yerlere

ATAOL BEHRAMOĞLU
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

----O Kadar Güzel Bir Yüzdü Ki----

O kadar güzel bir yüzdü ki
Gelip geçici olamazdı
Ya da bir resimdi çizilmiş yastığıma

Onunla hep
Bir uçurum kıyısında gibi seviştik
Kanatlanıp
Birbirimizin uçurumuna

Sevişmek bir şiir
Bir uçurum dengesidir
Yer çekiminin
Ve akıl çekiminin dışında

ATAOL BEHRAMOĞLU
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Volkan gibi yanıyorsun
Mahsun,mahsun bakıyorsun
Belli acı çekiyorsun
Mutsuzluğu saklamayan
Gözlerinde hüznü gördüm
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Kızıl derelerimin kayıp altın balığı
Kaf dağımda gezen sırlı gönül bukağı
heyûla, kanlı gagaların parçaladığı
İlla ölmem mi gerekti beni sevmen için.

Çelik çomak oynadın hep gönül hanemde
onlarca gülümü ezdin sevda bahçemde
oysa tebessüm vardı kerbela gamzemde
İlla ölmem mi gerekti beni sevmen için.

Bin Kays'a bedeldi çöl kokulu Leylâ'm
Maziyi aramaktan bîtap düştü eyyâm
Şimdi mi merhem onunmaz yarana sevdam
İlla ölmem mi gerekti beni sevmen için.

Toz pembe düşlerimi hep ala boyadın
tutunacak dalındım kendini boşa dayadın
yokluğumun cebini karıştırıp beni aradın
İlla ölmem mi gerekti beni sevmen için.

İlyas Uçar
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Neredesin halâ gözüm yollarda
Bekliyorum sabah akşam hep seni
Uzadı bu defa gittin gelmedin
Bekliyorum sabah akşam hep seni.

Yollarla dost oldum beklerken seni
Bak da gör ne hale getirdin beni
Yanağıma kondur artık buseni
Bekliyorum sabah akşam hep seni.

Yetti artık dayanacak gücüm yok
İstemezsen gelme başka sözüm yok
Sensiz mutluluk yok, sevincim de yok
Bekliyorum sabah akşam hep seni.

Bir gün, bir gün yine düşerse yolun
Şöyle bak uzaktan, lütufta bulun
Bu de, bu eserim, bu benim kulum
Bekliyorum sabah akşam hep seni.

M Berçin
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Bu şehirde bir kadın var, adı bana özel
Elleri var küçücük, yüzüyse çiçeklerinden güzel
Kimse bilmez ...benden başka
Bir kalbi var kocaman ama bana özel
Bazen kızar dünyaya ama sadece kendini üzer

Göremezler
İzin vermese asla üzemezler
Çözemezler
O'nun bir düşü var ki asla bilemezler
O'nu neden sevemezler
Bilemezler, hiç sevemezler

Bazen bakar gökyüzüne O, bulutları izler
Kuş olup uçmak, kanat çırpmak
O bulutları geçmek ister
Yemyeşil çimenlerde sırılsıklam koşmak ister
Bu gri şehrin tüm yollarını rengarenk boyamak ister

Göremezler
Kalbimdeki elmasa erişemezler
Çözemezler
O'nun bir düşü var ki asla bilemezler
O'nu nasıl sevemezler
Bilemezler, hiç sevemezler

Şimdi O kanatlarını rüzgara açmış
Dur diyemezler
Yıldızların arasında o kadar parlak ki
O'nu seçemezler

Başka sularda
O şimdi başka rüzgarlar arıyor
Başka yollara yürüyor
Başka


C.A.
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

[size=10pt]Söylenmemesi Gerekenin Şiiri


reddini doldurursa avucuma kan gibi
kırmızı bir çığlıkla yırtılır dudaklarım:
? söylememeliydim biliyorum! ...?
kırılsa da baharı bekleyen pencereler
akrebin gözlerinden geçse de dehlizlerim
eski bir mezarlığa gömülmeden izlerim
?söylememeliydim biliyorum! ...?
simsiyah bulutların arasından ansızın
çatlayan yüreğime koydu susuzluğunu
ver Allah?ım bana ver O?nun sonsuzluğunu
hüzünlü bakışları şafağımda tebessüm
gündüzümde ışığı, gecemde hilali var
evimin tenhasında büyüyen melali var
kum fırtınasında mı, selde mi yürüyorum
? söylememeliydim biliyorum! ...?
gemilerde aradım yüzünün görkemini
martılarla yoruldum, tayfalarla vuruldum
kalbimi morga koydum bir liman köşesindenefesini aradım dalgaların sesinde
tutundum hayatımın çürüyen yıllarına
bakıp bakıp ağladım boş kalan yollarına
beni anlamaz diye kabuslar görüyorum
? söylememeliydim biliyorum! ...?
ciğerimde bir köz gibi taşıdım yokluğunu
ver Allah?ım, bana ver suya küskün kuğunu
mor lekeler bıraktı solgun yanaklarıma
kartal kanı bulaştı rüyalarıma bile
fırtınalar diner mi ulaşmadan sahile
hayalin bozkırında kurtkapanıydı ömrüm
nasıl da bir başıma kopardım dikenleri
nasıl da acımasız köprülerde yürüdüm
uzaktan gülümseyip deniz fenerlerine
sonunda mahkum gibi kapandım ellerine
kirpiklerimden sızan hicranı siliyorum
? söylememeliydim biliyorum! ...?
ısrarlı denizlerin dibinde volkandır aşk
kesif bir muammayı öğretir balıklara
balıklar derde düşen aşığı avuturlar
aşık ölünce kuşlar uçmayı unuturlar
güneşle buluşmayı göze alan, derinde
yağmur yüklü bir ömür paylaşır göklerinde
eleğimsağma renkler düşürünce şehrayin
başlamalı yeniden içimizde bir ayin
belki de döndü talih, çözüldü bilmeceler
tükenecek siyaha baş koyduğum geceler
umarım, kaybettiğim devranı buluyorum
? söylememeliydim biliyorum! ...?
ah, Allah?ım gösterme bana soğukluğunu
nicedir bekliyorum dağlar ardında O?nu
nefesimde rüzgarın gölgesidir dağılan
kanımda gözlerinin hasretidir boğulan
bir zamanlar benzerdik muhabbet kuşlarına
dalardım o gizemli, mahmur bakışlarına
gittiği gün sokaklar içinde kaldım, sefil
öldü kafeste bülbül; soldu nergis karanfil
bedevi kahramanlar yurdundan geliyorum
? söylememeliydim biliyorum! ...?
melekler en çaresiz anımda buldu beni
gaflet şarabı içtim, aşikar kıldı beni
baykuşlar dahi mutlu bu habersiz dönüşten
hangi yokuş daha yar olabilir inişten doruktaki saraydan koyar mı beni mahrum
? söylememeliydim biliyorum! ...?
bu son yürüyüşümdür yarına kalmaz umut
Allah?ım, bir gül gibi O?nu baharımda tut
esrarlı bir evimiz olsaydı fildişinden
beyaz bir gölge gibi yürüseydim peşinden
desturun var mı diye dururken eşiğinde
bizim olan bir kalbi bulsaydım beşiğinde
bu nehir yine sarhoş akar mıydı ülkemden
bir deprem ortasında sarsılır mıydı beden
korkarım ki, dergahtan yine kovuluyorum
? söylememeliydim biliyorum! ...?
biliyorum, yalnızlık ekecekler bahçeme
biliyorum,yağmurda yürüyecek kötürüm
biliyorum, mülteci türküler duyacağım
biliyorum, gülerse, O?nunla ben de hürüm
acı hatırasından bile kam alıyorum
? söylememeliydim biliyorum! ...?
unutulan kalplerin tahtında rüyadır aşk
gözlerime bakarsa, görür ki, deryadır aşk
ah, ölüm habercisi beyaz parıltılarım
ah, Azrail çağıran çizgileri yüzümün
ah, paslanan kılıcın dudağında sönen mum
ah, yolcuyu hüsranla buluşturan uçurum
kim bilir kelebeğin kanadından bakanı
kim bilir baldıranda misk ü amber kokanı
sanki aynı hüzzamla yüz yüze kalıyorum
? söylememeliydim biliyorum! ...?
haddim değil güneşi götürmek kainata
gökle buluşmamızı çok görür haramiler
anlamazlar ki, bin kez gelsem bile hayata
bu can gökte yaşayıp, gökte ölmeyi diler
ah, gönül toprağıma yaprak döken serviler
efkarıyla bir garip derbeder oluyorum
? söylememeliydim biliyorum! ...?
ben Raymalı Ağa?yım, sözümle kırılır yay
o, bir anda ruhumu altüst eden Begimay
lacivert bir macera değildir aradığım
şahmaranın kolları sarınca çiçekleri
kiralık duygulardan kefen biçer cüceler
baharda yağmur olur yüreğim, güzün sarı
yakamozlar içinde, kışın kar tanesidir
derinden baktığında eritir aynaları
sanmayın perdelerin ardından gülüyorum
? söylememeliydim biliyorum! ...?
bana misket oynamak yakışır hüzünlerle
bana binlerce yılın ıstırabıdır gelen
bana dönmez yüzünü efsaneler güzeli
hayal kırıklığıdır avucuma dökülen
sabahın sitemiyle büyürken kaygılarım
akşamın dayanılmaz yükünü çekiyorum
? söylememeliydim biliyorum! ...?
reddiyle, çaresizlik yıkılırsa başıma
nasıl mihman olurum o gün mezar taşıma
sırlıdır her kapının arkasında inkisar
boynu bükük kükremez, mahkum olsa da arslan
her iklimde farklıdır yılanın tutkuları
uçan bir ecza gibi olmamalı intizar
kızıla boyanırsa yaprakları kaktüsün
yanılgıya dönüşür parlaklığı her süsün
duy sesimi ey yitik hazinem, ağlıyorum
? söylememeliydim biliyorum! ...?
ah, bir tutunabilsem burçlarına güneşin
sessiz yürüyebilsem zifiri gecelerde
ah, küçük bir vatanım olsa kalbinde senin
kundağında vuslatı yudumlasak evrenin
bitmeyen bir şarkıya kenetlense gönlümüz
birbirine karışsa ölümümüz, ömrümüz
ipek avuçlarında uyanmak diliyorum
? söylememeliydim biliyorum! ...?
kırabilsek sevdayı çalan oyuncakları
sırtımda hamal gibi taşırım çocukları
neden mahrum edelim karanlığı ışıktan
neden solsun bir çölün kumlarında şakayık
al bu zalim kuşkuyu efsanevi aşıktan
sana tahtım da layık, bil ki, bahtım da layık
titrek bir suskunluğun nidasıydı tarihim
senin olsun otağım, varım yoğum, talihim
giderken götürdüğün kalbimi arıyorum
? söylememeliydim biliyorum! ...?
susmalı ayrılığın uğursuz puhuları yıkılmalı hayatı küçümseyen köprüler
dönmeli, sahralara sürdüğümüz tebessüm
ah, idam fermanıyla yargılanan tanyeri
ah, bir gülün içimde kımıldayan elleri
yarama merhem diye hüznünü sarıyorum
? söylememeliydim biliyorum! ...?
kader umudumuzu taşımadan ırağa
yürümeliyiz artık bizim olan durağa

Nurullah Genç
[/size]
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Çabaladım herşeye rağmen..
Kurtarmak için bizi..
Sense hep geri çevirdin bu uğraşlarımı..
Aşamadığım duvarlar ördün bana..
Nedendi bana olan bu tepkin onu bile sorgulayamadım
Sevdim.. sevdim..
Hergün her dk' dahada çok sevdim..
Koşulsuzca ...
Karşılık beklemeden ...
Sonra gittin bitti dedin..
Yinede bırakmadım gel dedim..
Ben sevdim...
Sana rağmen...
O kadar değerliydinki bende...
Göremesende değerliydin işte...
Şimdi tek bir sorgum var sana?
Gelde sıfırdan başlayalım hatasız koşulsuz...
İlk kez tanışmış olalım
Yıkıp yıprattığımız.
Yarıda bıraktığımız
O günler yok olsun
İlk kez görüşmüş olalım.
Tam sıfır noktasındayız say ömrün
Yeniden, sıfırdan başlayalım...
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!


Zindandan Mehmed'e Mektup

Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de, geri adam, boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!

Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak.
Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!

Bir âlem ki, gökler boru içinde!
Akıl, olmazların zoru içinde.
Üstüste sorular soru içinde:
Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

Bir idamlık Ali vardı, asıldı;
Kaydını düştüler, mühür basıldı.
Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı.
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktiği üç beş karanfil...

Müdür bey dert dinler, bugün 'maruzât'!
Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat...
Beni Allah tutmuş, kim eder azat?
Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem...
Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!

Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;
Sayım var, maltada hizaya dizil!
Tek yekûn içinde yazıl ve çizil!
İnsanlar zindanda birer kemmiyet;
Urbalarla kemik, mintanlarla et.

Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalnız seccâdemin yününde şefkat;
Beni kimsecikler okşamaz mâdem;
Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!

Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan!
Dakika düşelim, senelik paydan!
Zindanda dakika farksızdır aydan.
Karıştır çayını zaman erisin;
Köpük köpük, duman duman erisin!

Peykeler, duvara mıhlı peykeler;
Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...
Duvar, katil duvar, yolumu biçtin!
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!

Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?
Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?

Ses demir, su demir ve ekmek demir...
İstersen demirde muhali kemir,
Ne gelir ki elden, kader bu, emir...
Garip pencerecik, küçük, daracık;
Dünyaya kapalı, Allaha açık.

Dua, dua, eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;
İplik ki, incecik, örer boşluğu.

Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;
Karanlığında nur, yeniden doğuş...
Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!

Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

(1961)

Necip Fazıl Kısakürek



 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

emansur ' Alıntı:

Zindandan Mehmed'e Mektup

Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de, geri adam, boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!

Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak.
Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!

Bir âlem ki, gökler boru içinde!
Akıl, olmazların zoru içinde.
Üstüste sorular soru içinde:
Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

Bir idamlık Ali vardı, asıldı;
Kaydını düştüler, mühür basıldı.
Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı.
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktiği üç beş karanfil...

Müdür bey dert dinler, bugün 'maruzât'!
Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat...
Beni Allah tutmuş, kim eder azat?
Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem...
Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!

Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;
Sayım var, maltada hizaya dizil!
Tek yekûn içinde yazıl ve çizil!
İnsanlar zindanda birer kemmiyet;
Urbalarla kemik, mintanlarla et.

Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalnız seccâdemin yününde şefkat;
Beni kimsecikler okşamaz mâdem;
Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!

Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan!
Dakika düşelim, senelik paydan!
Zindanda dakika farksızdır aydan.
Karıştır çayını zaman erisin;
Köpük köpük, duman duman erisin!

Peykeler, duvara mıhlı peykeler;
Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...
Duvar, katil duvar, yolumu biçtin!
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!

Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?
Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?

Ses demir, su demir ve ekmek demir...
İstersen demirde muhali kemir,
Ne gelir ki elden, kader bu, emir...
Garip pencerecik, küçük, daracık;
Dünyaya kapalı, Allaha açık.

Dua, dua, eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;
İplik ki, incecik, örer boşluğu.

Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;
Karanlığında nur, yeniden doğuş...
Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!

Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

(1961)

Necip Fazıl Kısakürek




Üstad'ın etkileyici,anlam yüklü eserlerinden biridir Zindandan Mehmed'e Mektup paylaştığınız için teşekkürler.
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

[size=10pt][size=10pt][size=10pt]Ben Seni Sevdim Mi?

Ben seni sevdim mi? Sevdim, kime ne
Tuttum, ta içime oturttum seni
Aldım, okşadım saçlarını, öptüm
İçtim yudum yudum güzelliğini
Ben seni sevdim mi? Sevdim elbette
Bendeydi özlemlerin en korkuncu
Çıldırırdım sen ne kadar uzaksan,
Aşk değil, hiç doymayan bir şeydi bu
Ben seni sevdim mi? Sevdim doğrusu
Sevdikçe tamamlandım, bütünlendim
Biri vardı ağlayan; gecelerce
Biri vardı sana tutkun; o bendim
Ben seni sevdim mi? Sevdim, en büyük
En solmayan güller açtı içimde
Ömrümü değerli kılan bir şeydin
Sen benim bozbulanık gençliğimde
Ben seni sevdim mi? Sevdim, öyle ya
Bir çizgiye vardım seninle beraber
Ve bir gün orada yitirdim seni
Ben seni sevdim mi? Sevdim, Ya sen beni?


Ümit Yaşar Oğuzcan
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

[size=12pt]Çeker miydim bile bile hasret acısını
Açar mıydım gönlümün kapısını sana
Yalan olsaydı sevgim sana olan aşkım
Hayallerime girmene izin verir miydim sanıyorsun
Gecelerimi zehir eder miydim kabuslarla,
Yakar mıydım yüreğimi boş yere sevdanla
Anar mıydım yalan olsaydı herşey
Gece gündüz o güzel ismini
Hayatımı zehir eder miydim senin için
Seni bu kadar sevmeseydim eğer
Yalan olsaydı sana olan aşkım
Ağlar mıydım senin için geceleri
Yüreğimi dağlar mıydım yalan olsaydı
Söyleyebilir miydim yalan olsaydı
Her zaman seni seviyorum diye
Söyleyebilir miydim aşkım seni çok seviyorum diye...

E Arıoğlu
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Saat yedi buçuğuydu güzün
Ve ben bekliyordum
Kimi beklediğim önemli değil.
Günler, saatler, dakikalar
Bıktılar benle olmaktan
Çekip gittiler azar azar
Kaldım ortada, tek başıma

Kala kala kumla kaldım
Günlerin kumuyla, suyla
Bir haftanın artıklarıyla kaldım
Vurulmuş ve hüzünlü

Ne var, dediler bana Paris'in yaprakları
Kimi bekliyorsun?
Kaç kez burun kıvırdılar bana
Önce ışık, çekip giden
Sonra kediler, köpekler, jandarmalar

Kalakaldım tek başıma
Yalnız bir at gibi
Otların üstünde ne gece, ne gündüz
Sadece kışın tuzu

Öyle kimsesiz kaldım ki
Öyle bomboş
Yapraklar ağladılar bana
Sonra, tıpkı bir gözyaşı gibi
Düştüler son yapraklar
Ne önceleri, ne de sonra
Hiç böyle yalnız kalmamıştım
Bu kadar
Ve kimi beklerken olmuştu
Hiç mi hiç hatırlamam.

Saçma ama bu böyle
Bir çırpıda oldu bunlar
Apansız bir yalnızlık
Belirip yolda kaybolan
Ve ansızın kendi gölgesi gibi
Sonsuz bayrağına doğru koşan.

Çekip gittim, durmadım
Bu çılgın sokağın kıyısından
Usul usul, basarak ayak uçlarıma
Sanki geceden kaçıyor gibiydim
Ya da karanlık, kükreyen taşlardan

Bu anlattıklarım hiçbir şey değil
Ama başıma geldi bütün bunlar
Birini beklerken, bilmediğim
Bir zamanlar.

'PABLO NERUDA'
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

SENİ SEVMEK

Seni sevmek,
Yağmurlu bir gecede yürümek gibidir.
Islanıyorsundur ama yürümek istersin

Seni sevmek,
Güneşin doğmasını izlemek gibidir.
Gözlerin kamaşıyordur ama izlemek istersin.

Seni sevmek,
Paraşütten atlamak gibidir.
Gerçekte korkuyorsundur ama belli etmezsin.

Seni sevmek,
Suda yürümek gibidir.
İmkânsız sanırsın ama istersen yürüyebilirsin.

Seni sevmek,
Sabah uykusu gibidir.
Vazgeçemezsin ama vazgeçmek zorundasındır.

Seni sevmek,
Öyle bir şeydir ki sevgilim,
Hiçbir şey gibidir, ne olduğunu anlayamazsın.

B.K.
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Başımdan bir kova sevda döküldü
Islanmadım, üşümedim, yandım oy!
İplik iplik damarlarım söküldü
Kurşun yemiş güvercine döndüm oy!

Yağmur yorgan oldu, döşek kar bana
Anladım ki kendi gönlüm dar bana
Alev dolu bardakları yâr bana
Sunuverdi içtim içtim kandım oy!

Sevgi ektim, naz biçmeye çalıştım
Ne zamana, ne kendime alıştım
Kırk senede yedi hasret bölüştüm
Yedi dünya bana düştü sandım oy!

Gönül şahinimi yordum gerçeğe
Sonsuzda yüzümü sürdüm gerçeğe
Teselliden kanat kırdım gerçeğe
Tecellinin sinesine kondum oy!

A KARAKOÇ
 
Üst