Niye Şiir Olmasın!!!

Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Bir Organ Nakli Gibi Sevmiştim Seni

Bir organ nakli gibi sevmiştim seni
Çürük gözlerine bağışlanan ellerim,
Yırtık dudaklarına bağışlanan şiirlerim..
Darmadağın kadınların,darmadağın ettiği erkekler gibi
Sevmiştim seni...
Çok eskitilmiş bir aşkın hatırlanması,
Sevgilinin resmi karşısında çocuksu bir iç kanaması
Aslında işin açıkçası;
Rüzgarın fırtınaya dönüşmesi gibi
Hayatına yönelik bombalı bir saldırı gibi
Geriye çekilirken herkesi öldürmek gibi

Sevmiştim seni...
Ruhum kan kaybederken nasıl tutarım seni şimdi deniz gibi,
Neticesi olmayan herhangi bir sebep gibi
Ortalık yerde durup dururken
Sevmiştim seni...
Atlara kalırsa çoktan kaybettik savaşı,
Mızraklar kırıldı,kalkanlar delindi,ganimetler paylaşıldı.
Kasaba meydanında birbirini dövmekten
Yorulan iki kovboy gibi,
Bir tabancanın namlusuyla tetiğiyle,
Kendisinden farklı,
Kendisinden ayrı,
Bir silahın şarjöründe tanışan iki soğuk mermi gibi,
Aynı bedene sıkılan iki el kurşun gibi,
Katille kurban arasında o birkaç saniyelik telaşla
Sevmiştim Seni...

KÜÇÜK İSKENDER
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Elifbamın Yapraklarında Gemilerim, Yelkenli Gemilerim

-asal sayıdır yalnız insan
bir'den ve kendisinden başka
kimselere bölünmez! -

kapaklanmışım kapkara bir neyin üstüne
başımdan aşağı kaynar karanfiller dökülüyor
kendimin elleri bunlar, kendimin gözleri, unutmadım
tavaf ediyor yüzümü
bir eşcinselin lalli ölüsü

tüller serpilmiş gençliğim
bir hicran kını sanki. sahil düşüyor pozum
filmin negatifinde. fotoğrafçı, asıl çocukluğum.
ve bana verdiği ödünç gülümsemeyi bırakıp oraya
bir masalı yazmaya başlıyorum yeniden
kötü üvey anne, iyi prenses
aciz, hasta padişah baba
kurbağalar, balkabakları ve kaf dağı
ne çare! efsun yetmiyor acımı dindirmeye
perikızı inandıramıyor beni hayatın gerçeklerine!

ve ben çıkar çıkmaz
iri bir palyaço burnuna dönüşüyor
hayal kasabası
nerden aktığı belli olmayan bir kan var dudağımda
ve dudağımda nerden gelip konmuşsa bir kuş gözyaşısı!
ağlıyorum, omzuma puhular yerleştirerek
teselli ediyor beni elifbam,
bu akşamüstü ben
hala kimi sevdiğimi ve kimi özlediğimi bilmeden
bir sıkıntıyı ateşe veriyorum
alevlerin leşini kucağımdan yatağıma yatırıyorum sonra,
kalbim
altta hüznün uyuduğu
üstte umudun sabahladığı bir ranza
gibi sürekli gıcırdıyor birinin koynunda.


KÜÇÜK İSKENDER
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

İnsan Telefon Defterini Temize Çekerken Bazı İsimleri Eski Defterinde Bırakır

Onlar artık birdaha asla aranmayacaktır.Garip bir hüznü barındıran bu
silik isimlere bakılır bakılır.Kimi okuldan sınıf arkadaşınızdır, kimi
çok çabuk unutuverdiğiniz bir sevgili, kimi bir cafede aylarca herşeyi
ama herşeyi paylaştığınız birisi; yada istifa ettiğiniz bir yerden bir
arkadaşınız! Soyadları sorulmamış birsürü hatırlanmayan isimde vardır
defterde; ve şüphesiz üstünde isim olmayan telefon numaraları korkunç
bir operasyonla onlarca hayat, onlarca güzellik bir çırpıda ortadan
kaldırılır.

İNSAN TELEFON DEFTERİNİ TEMİZE ÇEKERKEN BAZI İSİMLER ÜZERİNDE DURUR.

Onca zaman sonra birkez arasanız, sesini duysanız... Ona edilebilecek
bir çift sözünüz yoktur! Birlikte gittiğiniz filmler, meyhaneler, evler
birbirinizi yıllar sonra özlemenizi sağlayacak sevgiyi aşılamamıştır
size.Yalnızca bir isİmdir şimdi o.Temize çekerken atlarsınız
hemen.Derhal çevirirsiniz sayfayı telaşla, alalacele.Oh, isim geçmişte
kalmıştır.

İNSAN TELEFON DEFTERİNİ TEMİZE ÇEKERKEN HAYATINIDA SORGULAR!

Hangisi ihanet etmiştir, hangisi yalvarmıştır kendisini bırakmamanız
için; hangisinin birsüre sonra arkanızdan konuştuğunu duymuşsunuzdur;
hangisi sizi en güzel öpmüştür; hangisi rüyalarınıza girmiştir, hangisinin
ayak parmakları ilginizi çekmiştir, hangisine hediye alırken zorlanmışsınızdır, hangisiyle en hararetli tartışmalara girip kavga etmişsinizdir, hangisi için
sabahlara kadar içip içip ağlamışsınızdır? ! ...

Doğrular, yanlışlar, hatalar, tutkular!

Birlikte EDİP CANSEVER okuduğunuz o insanlar, solmuşlardır.

İNSAN TELEFON DEFTERİNİ TEMİZE ÇEKERKEN YALNIZLIĞINIDA KANITLAR.

Bütün bu insanlar şimdi nerede, ne yapmaktadırlar? Saat elbette
dört'tür! Paradoks, labirent, koni, tüm bilimsel ifadeler ve mentalite tersine
dönmüştür. Ters dönmüşüzdür. Bu tekbaşınalık ve bu isim katliamı
aslında size ters gelir... Çalan telefona bakarsınız.Acaba? Acaba telefon
defterini temize çeken bir arkadaşınızın son anda kurtarma çabası mıdır?

Bir iki kırık sözcük, yarım yamalak bir buluşma, belki...

Bilemezsiniz...

LÜTFEN, AMA LÜTFEN TELEFON DEFTERLERİNİZİ KAYBETMEYİNİZ...

KÜÇÜK İSKENDER
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Haberler Ve Kapanış

İhanete uğradım güzin abla? !

gece mütemadiyen infilak etti!
gecenin gardırobunda bulduğum çıplak erkekler:
utangaç ve isyankar
sevinci/hüznü, yetim koyup da gitti tutku,
kendisini aynada seyreden bir ayna gibi
aldatılmak, bir gölgelenmenin zamiridir...

siyah hiçbir çocukluk yaşamış mıdır ki
ardında karartmalar sürükleyerek bakar tarih
mektuplar sende kasın, çocukları ben yırtarım
şimdi eski bir pikapta unutulmuş eski bir plak oldum
çizik çiziğim! ...

Küçük İskender
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Haram

En gelişmiş suç aletiyle kainat
ne kadar bir hızla çarpabilir
metruk alnıma

İade edilmesi mecburi biçimsizlik'te
hangi sonsuzluğu alaya alabilir
çatalsız sataşma

mahluk: silindir yumurta

Küçük İskender
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Geniş Aşk Konsepti

Kurtarılmış bir bölgeyim, gölgemde hurma ağaçları.
Üzerimde sonsuz küstahlığın tırnak izleri var.
Kurtarılmış bir de gövdeyim aslında yekpare taştan,
Başucuma slogan yazıyor çok sevdalı çocuklar.

'Biz gecenin emrine girdik,
Gözümüz keder görmez artık! ' diye
hayıflanıyor kimi elementler, oysa ben
atomunu yeşile kaptırmış alelade bir ot gibi
bitmek taraftarıyım bir cenk sahilinde.

Dudakları polis ruju bir kadınla da seviştim
yüzünde bir yama gibi duran bakışlarıyla
beton bir kadın.
Tabelası sökülmüş kasabalardan gelen bir kadın
Aşkta tedbirli, serserilikte acımasız
hayata kuvvetli bir şamarla inen
yedi ceddi yetmiş yedi bela kuşanmış
başka erkeklere kurnaz
bana bir gangster kadın.
Adı dilimde tespih
Adı göğümde vahşi dolunay
göğsünden şerbet fışkıran kadın.

Her yıl derisini değiştirirdi onsuz bunaldığım şehir
anarşistler ırmakları ateşe verir, dağları zorlardı
büyük harflerle yazılmış bir yalnızlıkla düşünüyorum da şimdi
kaç hücresi hayata bağlıdır artık ve
benim susturduğum kainatta o hangi gezegendedir.

Kurtarılmış bir bölgeyim, gölgemde hurma ağaçları
hatıramda öyle uzun, öyle sıcak, simsiyah bir sedir
oturmuş yaşlılar, topraktan pirinç ve gençlik ayıklar
söyle bana ömrüm, bu saadet değilse nedir

Küçük İskender
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

İstediğin Gibi Yaptım;Artık Kalbim Yok!

artık kalbim yok ağladığımda sana
düşündüğümde seni artık kalbim yok
seni anlatırken birilerine,atmıyor kalbim
atmıyor kalbim seni gördüğümde rüyalarımda
İstediğin gibi yaptım;artık kalbim yok!
Küçük bir velede verdim onu,oyuncak niyetine
fırlattım attım doyursun karnını diye bir sokak köpeğine
suda sektirdim bir kiremit parçası gibi
ve bekledim batmasını
bekledim batmasını yanan bir gemi
nasıl ağlayarak denize dökülürse

İstediğin gibi yaptım;artık kalbim yok!
Artık kalbim yok baktığımda eski resimlere
özlediğimde seni
arta kalmış bir kalbim yok!
YOK!

Küçük İskender
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

İtiraf

sizler ki benim en büyük yalnızlığımsınız
o, şiddetle çözüldüğüm yağmur gecelerinde
tek başıma yorulduğum ihanet replikleri
bir ölüm şehveti yaratmak kadar hüzünlü
ve her bakışımda imkansızsınız!

sizler ki benim en büyük yanlışlığımsınız
o, cesaretle çiselediğim gözaltı sevgilerde
çok başıma direndiğim iftira alemleri
bir çocuk nefreti yaşamak kadar hüzünlü
ve her küfredişimde imkansızsınız!

sizler ki benim inancım
en büyük ahlaksızlığımsınız!

Küçük İskender
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Zından Güncesi

Tahtına çık kalbim!
Orada sen mutlusun!

Köpürmüş ağzıyla gece
Çatallanmış körpe sesiyle gece
indi inecek
indi inecek şimdi surlara ve zalim kalbim gerçeğe!
Damarlarım da kanasın
Damarlarım da karışsın taşıdığı kana ve kanlı aynaya,
canlı cinlere cansız peri kanadı takacaksın
eyleme, portakal kabuklarına ve kanlı aynaya baka baka!

duvar diplerine biriken toz gibi
ömür kırıntıları birikmiş asaletine!

giden trendesin, gelen trendesin veremli, tifolu, aids'li
kah cellatsın urganı gözyaşlarınla yağlayan
kah şarampolsün
aşkların sevgililere kapalı gizli görüşmelerinde,
buhardasın, kalıptasın, çatlasın kafatasın!
dağılsın artık, güzellikler içre itinalı sözüm

dışarda istanbul var kalbim!
orada sen, en incelikli ölüsün!

Küçük İskender
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Yazılı Yapılan Sözlü

yanıtsız kalabilir mi ten
iyi niyetle sorulmuş bir soruyken aşk

sorusuz kalabilir mi aşk
kötü niyetle sunulmuş bir yanıtken ten

cevap veriyorum:
Ten nedir aşk varken? !

Küçük İskender
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Terminal

Met cezirine takılarak buradaki cinnetin
uzaklara sürüklenen eski aşkların içinden
atlayabilir mi korkusuzca bir deli aslan

Ve böyle bir sirkin kapısında
çocuklara indirimli satılır mı
vasiyet niyetine biletler

kimse utanmaz mı pistte dönerken iskelet filler

Küçük İskender
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

The Crow

Balıkların aşkları hüzünlüdür,
Çünkü onlar sevgilileriyle
elele tutuşamazlar.
Belki de o uzun kollarıyla
en güzel sevişmeleri
yalnızca ahtapotlar yaşar.
Gerçek denizciler,
kara görününce sevinmezler,
çünkü onlar deniz insanlarıdırlar.
Kara onlar için siyahtır,
ölümdür,
ölümlüdür.

(........)

Balıkların ölümleri hüzünlüdür, çünkü onlar gömülmezler.
Bizde ölülerimizi gömmeyiz.
Onları yemek, onlarla beslenmek trajedimizdir.
Yarasalar, başaşağı uyusalar da düşmezler.
Gerçek düşler, düşmez.
Bizler, cenaze nedeniyle açığızdır adeta.

Küçük İskender
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Üçgen

istirahate çekilmiş şehirlerden geç
terkedeceğin bir kadın olmalı bir tarafında
tren,yanında yatan yabancıya uzattığın el
gibi ürkekçe yaklaşmalı son noktaya
biliyoruz biz burada,senin sesin yoktu
biz burada uslu çocuklara şeker alırken
gecenin göğsüne ucunda elmas taşıyan ok
gibi saplanıverdi birdenbire
ı need you
maalesef!tamamlamamış ressam portreni
eksik kalmış gözlerin yüzünde,aldatıyorsun
günü
bak,koynuna ay almışsın

sen kendini ne sanıyorsun
ben kendimi kim bilir ne sanıyorum
bir zamanlar ben de istirahate çekilmiş şehirler geçtim
kadınlar terkettim paramparça
şimdi açım ve ıslanıyorum

kendine güven,kendini küçümseme
mesela kimse görmez kelebeğin gülümsemesini
çiçeğin açarken çıkarttığı sesi kimse işitmez mesela
her neyse,ben hep yabancı gibi yanındayım
bana kızma,-yeni sevgilim pek hırçın laf aramızda-
telefonu kapatmak zorundayım

Küçük İskender
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Ümit

Gözbebeklerinden şahlanan kayışları
gererek arkaya doğru apansız
bir tanımsızlık hissiyle

Bakışlarından ölümsüzlük dersi alan
tanrıların sofrasında nemli bir tuzluk
gibi tıkalıyken kalbim

parmağımdan çıkartamadığım bir yüzüksün sen

Küçük İskender
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Tereddütlü Tango Prelüdü

Görmeyi çok istediğim bir filmin başlaması gibi sinemada
herşeye yeniden başlayan bir peygamber uyuyordu yatağımda!

basları yüksek bir geceydi
tizleri yüksek bir geceydi
müziğin sonlarına doğru çiziliyordu gözkapaklarının altındaki CD
uykunun karnesi baştan aşağı pekiyiydi!

Evlat edindiğim bir aşktı bu!
Başka alfabeyle yazdığım şiir ya da!
Ölümü anlamayan bir çocuk kabilesi ya da!
Uzak denizlere açılmayı düşleyen bir kağıttan tren ya da!
Yüzemeyen bir balık, uçamayan kuş, açmayı bilmeyen çiçek ya da!
Gerçeğin ne önemi olabilirdi ki rüyanın hayatında!

Sarı uzun saçlarıyla suladığı yüzünde
orman kenarındaki göle benziyordu gözleri!
Buğulu... vahşi... ve tedirgin!
Pink floyd?dan high hope belki biraz!
Radiohead?den paranoid android belki biraz!
Belki çoğaltılması engellenmiş bir fanzin!
Belki yaklaşılması tehlikeli bir hayvan!
Tekrar tekrar okunan bir intihar mektubu ya da!
Canlı kalmanın ne önemi olabilirdi ki dolaşırken mezarlıkta!

Sarp bir sevdanın kayalıklarında
ben yuva kuran şahin
o pusu kuran eşkıya!
kendine acı arayan hayali bir kahraman ya da!
Pasıyla kavga eden tahta bir bıçak ya da!
Patlayan dikiş, açılan yara, akan kan ya da!
İnfilak etmenin ne önemi olabilirdi ki sevişmenin ortasında!

Paha biçilmez bir tablonun örttüğü çelik kasa
gibi duruyordu ruhu, gövdesinin arkasında!
süslü kelimeler bu gece baloya alınmayacak!
yalvarışlar yeminler damsız giremeyecekler içeri!
seslerin maskesi!
ifadelerin makyajı!
düşecek!
akacak!
bu gecenin sonuna doğru bir olasılık
senin, içi kızgın gözyaşı dolu içine yalnızca
kapkaranlık bir yeryüzü sarkacak!

ağlamayacaksın!
ağlamak, iki kirpik arasına kurşun sıkmak gibidir!
uzun uzun yürümektir ağlamak;
ağlamak eğer okuma-yazma?n yoksa sahicidir!

sen iyisi mi heyecanlı bir şehir kap getir yanında!
şaraba kafa tutan, esrara tavır koyan bir şehir!
damarlarında tinel dolaşan beton bir beden getir otopsi masasına!
gelincik, gelinlik giymiş olabilir
fakat damatlık kimin umurunda!
sen iyisi mi, çocuklarını başına toplatmış bir hasta getir yanında!
biraz geçmişten sözetsin
biraz önseziden sözetsin
biraz karasevdadan sözetsin bana!
güzel seslerin kötü seslerle
rugby maçına çıktığı herhangi bir bahar akşamında
tadına biraz ekim karışmış, kıvamlı bir mayıs akşamında
yumruklaşırken, sevişirken
birbirlerine uzanıp birbirlerini koklayan iki çam ormanı ya da!
birbirlerine uzanıp birbirlerini koklayan iki erkek köpek ya da!

sen iyisi mi
şifalı bir ot gibi yaşa kendi masum yalnızlığının doruklarında!

Küçük İskender
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Tedbir Gece Masalları 1002,

^gizli bir yantesir taşıyor kaygı
elleri yorumlamaktan aciz artık
terk diyorsunuz adına ben
cama tırmanacak gölgenin ayağına
basan bir başka gölge gibi ortalık
yatışınca ölürsem kızmazsınız^

^isteksiz gecenin inine girip
de boğulacak tenin arzu
suyla yağ gibi üste çıkacak yeryüzü ben
bir iklimden bir iklime geçildiği an
da yağan yağmurun nikahlı eşiyim derken

^durup dururken fenalaşan dudaklarda
şaha kalkmış attır sus! ^anlatılmaz
hiç görmeyen ama hep bakan kör gibidir
yalnızlık diyorsunuz adına ben
cama tırmanacak gölgenin ayağına
giden bir başka gölge gibi ortalık
yatışınca dirilirsem kızmazsınız^

Küçük İskender
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Tanrıların Yeryüzü Seyahatnamesi

bir:

şunu unutma mah:
uluslararası suların en sarp semenderi!
inanılmaz bir iş gibi.
sızının kapalı tutulduğu gevşek deliliğin
bronz menzil üzerinde
düzensiz cetvel üzerinde
gözlerini ekmeğe dikmiş köylünün geometrik geçmişinde
ve uğultuları emerek yaklaşan yüzyılı
yüzyılın dağlara bir çocuk pijaması giydirdiği aşk anını
dile deyen yılanın iççekişini
iççekişteki huşuyu.
inanılmaz bir iş gibi.
bilmeden
yalnızca sezgiyle hope.
değer biçmeden ve
hope! yalnızca yalın, yalansız sözle.
tenin bir sirk çadırı olarak gerilip kurulduğu kuyu
mah! sen de
sen de
tenin bir sirk çadırı olarak gerilip kurulduğu kuyularda uyu.
o mahşer sırrının, o delidolu kainat yemininin
kırmızı melek denizini
yaralı arkadaşını sırtında taşıyan bir başka yaralı asker gibi
varlığına yedirip nerelerden nerelere kaçırdığını.
inanılmaz bir iş gibi.
yaralı bir asker gibi,
azimli, gururlu.
mah! sakın unutma bunu!

iki:

tehlikeli tanrıların pençesindeyiz: insanız!
bulanık rüyaların ardında
tabiriz!
cansısız!

üç:

aldığımız havayı geri salarken yine havaya
oksijenle hidrojen arasına sıkışmış ruhuz.
ruhsuzuz!

dört:

isimlendirilmiş sevdalarla inerken sığ yükseltilere
bağırıyor en önümüzde'kiler:
- kılıç diye kullanın bakışlarınızı
gözleriniz elmas süslü kın ola!

yutmayın asla düşmanın verdiği lokmayı
onlardan içtiğiniz su, sizin kanınızca aka!

bir ürperti bir kuş utangaçlığı
gitgide yerleşiyor ayyuka.
atıyor damar, atıyor yeşil ve yemyeşil
atıyor acımasız gulyabanilerin cemalinde,
atıyor yekpare.

beş:

geriliyor şevke doğru yüzlerin camında buğu.
uyku:
göçmen, cisimsiz rüyaların ölümü ararken
bir örümcek ağında kımıltısız bulduğu.

ezgilerle kesiliyor, doğranıyor maziye dolan göğüs,
bilinmeyenle değil, bilinmezle yoğruluyor lodos,
hırçınlık sayılmamalı öfkeli zehrin son teklifi:
hüzün bitti, elveda şiir, ömür paydos!

Küçük İskender
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Telgraf Ağaçları

hazneme ay doluyor
ölü bir büyücünün gülünden

adem?den çalınmış bir kaburga gibi duruyor
içimdeki rimel çekilmiş üçüncü göz

kırık kalp: salyangozları ağlatan eski şarkılar deposu
kırık kalp: aşkımdaki soğuk su şatosu
kırık kalp: uzunpaslıborular paslıuzunborular
meşhur bir ruh hastalığı mı sanki ölüm..
evet! meşhur bir ruh doktoru hayat!

-gidip gecenin içcebinde ölelim
diyen marazi bir yanı da var tutkunun!
Kumaşa sevgiyle dokunan terzi, makasın kulağını niye çekmez
çektiği dişleri niye okşayamaz bir dişçi
aşk ömrün kırık kalbini indirir
onu fantezinin en keskin kenarına örter

kuş olsam da ötsem
orman etlenir
acının busesi alnımda söner!

kırık kalp: kalbim kırık! Dikkat et, elini kesmesin!
Kırık kalp: kalbim kırık! İçine çiçek koysan da gözyaşı sızdırır!
Kırık kalp: hislere dalmış şoförsüz bir biçerdöver!
Kalbimi kaybettim kalbimi kaybettim kalbimi kazığa geçirdim
Beni affet iskender över!

Küçük İskender
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Temmuz Külleri

(bir) :

'üç şehzadenin yolları
ayrıldı böylece'
dedi kristalleşen yağmurun altındaki akrep.

kim bilir, kanı devşirebilir miydi geride kalan
tahrip gücü yüksek casus,
ya da katlanabilir miydi ölüm
parmakuçlarıyla yaklaştığı sükseli surete.

(iki) :

'üç şehzadenin yolları
ayrıldı böylece'
dedi film müziklerine geçen gece.
iki kardeşin yanından ayrılan öbür kardeş nerede...

kim bilir, tenlerden akan ruhun arkasına sığınan
yalnızlığı etkili, korkunç sedyede;

kıstaslarıyla kokladı cismi
rahmine kılıç adı koydu
'gelmeyeceğim peşinizden'
diye bağırdı üçüncü şehzade
'gidin ılık oyuklardaki uğultulu mesafeye...'
iki miydiler üç mü
ikiye üç suç mu
kararsın patlak dudaklarıyla masala ait kraliçe!

(üç) :

'üç şehzadenin yolları
ayrıldı böylece'
biliyorlardı, başkaları buna benzer şeyler yazmıştı
kalbe karşı gelmişlerdi -kafiye olsun-
elden ele dövme geçirmişlerdi / güne gündüz gelin düşmüştü
öpüştüler
öpüşmelerine kuşlar hücum etti
oradan geçiyordum
inanın yalnızca dikkatimi çekti
dikkatim yere düştü / yer, düşüyle barışıktı
şimdi bilmiyorum
gerçekte hangisi hangisine aşıktı
ah, üçünün gizli gizli sevişmelerine sığınan
o, kimin kaldırılacağı belirsiz sedye:
'üç şehzadenin yolları
ayrıldı böylece'

üçünü de tanımam
üçün birinden sözetmem kimseye!

Küçük İskender
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Terapi

Görevinin bilincinde suçum
tatlıya bağlanmayacak asla
fenalığımın görüntüsü

Uzanıp bakıyorum da çatılardaki
gangster kedilerin aşk hayatlarına
ileriye doğru adam gibi bir öç örtüsü

içimde bir leylek bir leyleği öperken öleceğim nü

Küçük İskender
 

Benzer konular

Üst