uyumsoft

Niye Şiir Olmasın!!!

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan heerdeem
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YOKLUĞUNDAKİ SEN

Yine yalnız değilim her zamanki gibi
Bu Uzakdoğu gecesinde yokluğunlayım

Aramızda yirmibeşbin kilometre
Sen kıştasın ben yazdayım
Sen bir yarısında dünyanın
Ben öte yarısındayım
Yine de bırakmıyor ellerimi yokluğun
Daha da bir gönlümcesin
Varlığından bin kat güzel
O yalımsal çıplaklığın yalaz yalaz
Ve en gizlerden konuşurken ellerin
İçimden gelmiyor mektup yazmak demeden
Sevişiyoruz yirmibeşbin kilometreden

AZİZ NESİN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YUVA

Yanyana geldikçe daha uzak
Birlikteyken daha kimsesiz
Bir ağırı sızım sızım yeri belirsiz
O da yalnız
Ben de yalnız
Acılar tütüyor bacamızdan
Görünmeyen taş duvarlar örmüşüz
Duvar olduk kendimize kendimiz
Ne yana dönsek
Kendimize çarparız.

AZİZ NESİN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YÜZÜN...

Güz sabahı buğusunda bir salkım üzüm mü avuçlarımdaki ne?
Ayışığı yansıyor yüzüne.
Ben böyle bulutsu yüzü, ben böyle ışıksı yüzü
bir onyedi yaşındakinde gördüm,
bir de şimdi düşümde.

AZİZ NESİN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ZORLA

Kendiliğimden şiir yazmadım
Şiir yazdırttı kendini
Hiçbir seviyi ben bırakmadım
Seviler bıraktırttı kendini

Kaçmadığıma bakmayın siz
Döğüştümse namus deyip
Hiçbir kavgayı ben çıkarmadım
Kavgaya zorladılar beni

Bu amansız yarışa kendim girmedim
Soluk soluğa yarışta buldum kendimi
Gönüllü katılmadım hiçbirine
İstesem de istemesem de yarışa kattılar beni

Biliyorum ki yazılan artık yaşanmaz
Ben yazmak istemedim
Yaşamak istedim sevgimi
Kendileri yazdırttılar kendilerini..

AZİZ NESİN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

KEDİ

Usulca okşuyor sesi sabahı
Güne ulanan bebek uykusu
İğdiş sevinçlere hazırlanıyor

Usulca geriniyor düş günlerine
Eşkiya doğası çiziyor sınırları
Sağıyor sevginin memelerini

Usulca sofalara sızıyor korkusu
Özgürlüğü bilmiyor kuşatılmış
Kıyısında hiç yaşamadığı sevda

Müstevli ordulardan arta kalmış nefer
Yalnız ve içedönük kimi zaman da
Usulca çıkıvermiş mısır tarihinden

AYDIN HATİPOĞLU
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

KIRGIN

Tam güle uyanıyordum
Kent büyüdü
Sen sabahı soluyordun dünya güzeli
Taş kapılardan geçtik serin avlulardan
Yaprak örttü gülüşünü ay dürüldü

Gözleri bağlı dönüyordu bostan dolabı
Tenha sulardı yürüyen
Ab ve hayat
Tohum toprağı zorluyordu
Köz ateşi
Gül yangını en firaklı menevişi
Elimde bir avuç kül
Meğer kuş büyütmüş koynunda seher

Tam güle uyanıyordum
Küstümsuyu hilâl oldu eridi
Ormanın elleri vardı tırnakları gül
Kan kuşandı dal güne ulandı
Onmaz umut kırgını gülüşüne

Şarkılarla yürüdüğüm ıssız patika
Serçeler üveyikler sürüngen sesim
Ay uluyor aynası gizemlere gömülü
Ve şaşıyor çocuk ay yürüdükçe
Gün içinde taşıyor sürgününü
Yum gözlerini güzelim sür gününü
Güz trenleri işte hüzne tarihçe

Tam güle uyanıyordum ellerim cam kırığı
Seher mi vurdu seni ninni bebeğim ninni
Al beni apar beni erguvan yağmurlara

AYDIN HATİPOĞLU
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

KOZA

Orda duruyor orda
Uzatsam ellerimi
Sarınmış sarılara
Bal peteği saydamı

Orda bir erimlik yer
Billurdan bebek teni
Ben ne ceylanlar gördüm
Ürkek mahzun bakışlı

İşte orda duruyor
Dişi bir tay toynağı
Duru sulara vurmuş
Sabahın ışıltısı

Yüreğine değiyor
Şiirin tül kanadı
Buluta uçuyor kuş
Bulut dala konuyor

Dokunsam beyaz bir tüy
Okşasam düş oluyor
Sonra serin saçaklar
Kırılmış bahar dalı

Karanlığa çarpıyor
Çırpınan çılgınlığım
İşte burda burada
Uzatsan ellerini

AYDIN HATİPOĞLU
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

LEVNİ

Her şeyin bir rengi vardır bilirsiniz
Özgürlüğün rengini bilir misiniz ya umudun
Korkuya boyanmasın yüzünüz
Bulaşmasın yılgınlığın karası üstünüze

Sevincin rengini hatırlayın bir
Hatırlayın çocukluğun şeker pembesini
Delikanlı günlerin nar çiçeğini
Hayata ısındığımız turuncuyu ve şehveti

Sonra kızılın hüzne karıştığı yer
Şimdi uzak bir ülkedir nefti hiç gidilmeyen
Sarı sarhoştur daima ve yılgındır hep
Durmadan tükenmenin şarkısını söyler

Eski bir sevda yaşar limonküfünde
İncecik bir sızı yayılır damarlara
Sessizce sezersiniz haki ölümün rengidir

Hüznün rengini biliriz zulmün rengini
Kahrın rengini biliriz adımız gibi
Adımız gibi biliriz inancın rengini

AYDIN HATİPOĞLU
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

MASAL MAVİSİ

Kalabalık kıpırtılar içinde
Gizli saklı karanlıklar içinde
Koparılmış bir gül yaprağı gibi
Yüreciği titremeler içinde

Sonsuzluğun sınırında duruyor
Çiçekler takınmış reyhan kokunmuş
Hayatın devingen beşiğinde uyur gibi
Gülücüğü ışıltılar içinde

Akşamın hançeri hüzne boyanmış
Acımasız rahim sevecen mezar
Ölüme bir nokta düşürmek için
Bağrında inciler duruyor gibi

AYDIN HATİPOĞLU
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

MEVSİM HAZAN / DİLDE HÜZÜN

Günün soluğu balkon
Engin mavi çiçekler
Sararmış göğün yüzü
Kırlangıçlar tavafta

Son bulutlar da aktı
Soğudu işte güneş
Boşluğa düştü sesi
Yorgun çıngırakların

Özgürlüğün arabası sırçadan
Koşar dörtnal zayıf atı
Korkusunu kırbaçlarken
Sürücüsü durmadan

Gün bitti mevsim hazan yapraklar
Taze ceviz satar surda bir şopar
Ey yazıcı uyuma ateş altında dünya

Kan ağlar yüreğin gece sabaha değin
İnsanlar ne yapar ya çocuklar ya kadınlar
Gün bitti mevsim hazan dilde hüzün

AYDIN HATİPOĞLU
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

NEVRUZ VE EROS

Duman sarmış dereleri
Geceye direnir bülbül
Alnında dağ otlarının kokusu
Dudağı bağ bozumu
Dili bal

Tül tül olmuş bulutların ardında
Buğulu koyaklar kıraç tepeler
Sıcacık coşkusunu yineler
Seher vakti seken keklik
Orda kal

Issızlık canda can uykudadır
İncecik bir dokunuş bir nefes
Bahar inmiş dala yuvasında kuş
Çözülmüş dağların karı
Gülü lâl

AYDIN HATİPOĞLU
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

NİŞAN

Suların uzak denizlere vardığı yerde
Uçsuz zamanlar çiçeği
Lanetli zakkum
Sağıyor yitirilmiş maviyi ıtırlardan
Yüzüm bulutlara boyanıyor
Ey çocuk aklım

Savruk bir yağmur sonrası
İçe kapanış
Duyarsızlığı sürüyor üstümüze
Sekerek bir küfürden geçiyor pırıltısı
Ne yağmur duyuyor sesi
Ne pencereler

Her şey yarım yamalak
Yarım yamalak sevi
Bir kadın köpeğini salıyor özgürlüğe
Koşup bütün zamanlara sağıyor sevincini
Gizemli perdeler sarmalıyor evi

Tanığımdır yaşlı çam
Sarmaşık sömürgesi
Hayatı savunan nefesin nefesimde
Bir sese nişanlıyorum solgun bir sesi
Yalnızlık bakıyor aynadaki resimde

AYDIN HATİPOĞLU
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

NURİ İYEM İN KADINLARI

Sarı sarmış başına
Oyaları belirsiz
Karanlığa bulanan yüzünde izi
Acılar ırmağında çimmiş hasreti

Bir gözü yalnızlık bir gözü umut
Güneşe durmuş gülüşü
Pembe urba yad zamanlardan kalma
Güz çiçekleri gibi bakar hüzn ile

İkinci kız doğuranda anası
Al bastı dedilerdi başında al kurdele
Kıştı kızıl şerbet içemedi
Yemenisi sallanıyor rüzgârda

Uzatmış da ellerini bulutlara tutunur
Yüzü kavruk içi yangın başı kül
Kuşağına kuş işlemiş kızlığında muştuluk
Gün yüzü görmeden yanmış güneşte

Üç kadın birbirine bakıyor
Biri ergen biri avrat biri dul
Yazması kara işlemesi pul
Gözleri haktan sürmeli kaşları rastık

Mavi bağlayanı iki canlı bir gelin
Ak güvercin pus eyliyor elinde
Ak örtüsü gölge etmiş yüzüne
Kim görecek ellerini durur hüzn ile

AYDIN HATİPOĞLU
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

PARK...

Avare ağaçlar ülkesinde
Sağır duyarlıklar ırgalanıyor
/Sağır duyarlıklar avare ağaçlar ülkesinde/
İhtiyar bir güneş yıkanıyor kendi aydınlığında
/Yıkanıyor yar/
Gizli hapisanecisi zamanın

Yorgun kadınlar denizinde
Ebruli akşamları taşıyor iyonyalı gemiciler
Ambarlarında yıllanmış hüzün
Gamdan ve kandan dokunmuş yelkenleri
Yorgun kadınlar denizinin gemicileri
Çaparisinde boncuk gibi sevdalar dizili
/Sevdalar dizili yar/
Kahır yüzlü bilge balıkçılar

Hırsız gecenin sundurmasında
Bir yalnızlık gibi ay
Mağrur ateşçiçeklerinden saklıyor sakallarını
Hülyalı bir sehere
/Hülyalı bir sehere yar/
Bırakıyor sarhoşluğunu

Mor salkımlar sallanıyor rüzgârda
Mor çiçekli mor gülüşlü dul analı çocuklar
Bir pamuk şekercisi
Suskusunu boyuyor
/Suskusunu gülüm boyuyor yar/
Bir çocuğun kaçıp giden balonu
Göğün laciverde dönen derinliğinde
Yılgınlığın kıyısında hüzne yoldaş oluyor
/Hüzne yoldaş oluyor yar/
Bir çocuğun balonu
Eskimiş korkular kanırtıyor geceyi
Emekli bir deniz soluk soluğa
/Çırpınıyor gülüm çırpınıyor yar/
Tükenirken delikanlı zamanlar
Aynı kandan türküler yankılanıyor uzak
/Aynı kandan türküler aynı kandan ah/
Umutsuzluk yasak

AYDIN HATİPOĞLU
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

SON DEĞİL

Yatıyor boylu boyunca
Ne yanıyor ateşler içinde başı
Ne buz kesiyor ayakları
Yürümüyor damarlarında kanı
Canı yanmıyor
Uyanmıyor -ne kadar uyandırmak isteseniz-
Yarı aralık gözleri görmüyor
Sarmış kara bir kefen gibi
Karanlık her yanını

Ağır
Suskun
Sağır

Gülmüyor ağlamıyor
Sevinmiyor üzülmüyor
Bağırmıyor
Ne sevgi ne nefret
Ne korku ne acı ne umut ne karamsarlık
Onu ilgilendirmiyor artık

Sessiz
Tepkisiz
Ölü

Ölüm sonu değildir hayatın
Hayat sürüyor
Hayat gözyaşlarında
Hayat gülüşlerinde
Çocukların

AYDIN HATİPOĞLU
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

SUSKU

Sis susuyor
Dallarına şeytan uçurtması takılan ağaç
Örtüyor sisin sessizliğini
Hüzünlerle ıslanan uzun bir es
Sürüklenen bir kuş ölüsü kaldırımda

Kadın susuyor
Sabah
Gün suskuya bulanıyor
Tek başına karşılıyor kurumuş bir hayatı
Ah o çocuk ağlaması dolduruyor sokağı
İhanet /bir de sevda/ susmuyor
İyi ki susmuyor iyi ki
İyi ki tırmalıyor kanatıyor parçalıyor

Karanlık susuyor
Ölüme ulanan kızıl sarmaşıklar
Dallarına seytan uçurtması takılan ağaç
Bir de ağlayan çocuk
Durgun sulara sarkıtıyor yalnızlığımı
Kör kuyulara
Susku yürüyor kente

AYDIN HATİPOĞLU
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

SUSKUN..

Kayık yüzdürüyor çocuklar
Çamur gölünde
Kâğıttan kayıklar
Mutluluk rüzgârlarını doldurup
Yelken açıyorlar özgürlüğe
Islanıncaya dek

Kısacık bir suskunluk
Islaklığın peşi sıra
Sonra yeni bir kayık
Bir kayık daha
Çamur gölü yutuyor durmadan
Umudun küçük teknelerini
Ardından upuzun bir suskunluk
Ağlamayı unutmuş çocuklar
Alışık

AYDIN HATİPOĞLU
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

SÜRGÜNÜM YALNIZLIĞA

Karanlıktan korkan çocuk
Boğulmuş çığlıklara koşuyor
Boş tenekeler takılıyor ayaklarıma
Soluğumu tıkıyor sokaklardan akan çiğfe

Bir papatya beyazı çiğneniyor
Kirli agorasında başkentin
(Ve ormanlar yanıyor)

Haramiler tanrı tacirleri bezirgânlar
Ölüm alıp ölüm satan/lar
Bir bebek gülücüğünü pazarlıyorlar haraç mezat
(Ve ne kadar soylu şey varsa insana ait)

Faili meçhul bir kayıptır yüreğim
Dar kapılarda sıkışan tuzaklara açılan coşku
(Ve camları kıran bahar )

Ciğerhun anaların bağrında
Yırtık fotoğraflar gibi kanayan yurdum
(Yalnızlığa sürgünüm)

AYDIN HATİPOĞLU
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

TAN AĞARTISI

Uyuyorsun uyuyor su
Ten sesinle ağarıyor sesim
Dal dala yaprak yaprağa değiyor
Ürperiyor nefesim incecik nefesinle

Diken gülü gül dikeni sınıyor
Semaha duruyor canlar yavaştan
Rüzgârla yarışan kuşlar dönüyor
Bir kedi bakıyor kuşkulu kuytulardan

Düm tek vuruyor tef ve kudüm avlusu taştan
Ten yanıyor tin yanıyor tennenni tenenen
Can ve nefes ten ve kafes ney yanıyor aşktan

Eriyen ruhlarımızdır lavlar gibi akan
Ve kavuran hüznün doyumsuz gülünü
Sevdanın ağır vadilerinde korlar gibi her an

AYDIN HATİPOĞLU
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

UZUN HAVA

Dağların şarkısını söylüyorum
Günlerden sabah
Ülkelerden yalnızlık
Elimde acemi bir karanfil
Sıcak özlemlere bastırıyorum
Ölümün ikindisine uçuşan güvercinler
Tutuşturuyor çobançiçeği sevdalarını

Saçların şarap kokuyor ellerim tütün
Avuç avuç alıç topluyor karanlık gözlerin
Sessiz suskun yorgun
Bu kimin duvarları bu kimin
Penceresiz ışıksız soluksuz
Bu bağrımıza çöken çeki taşı
Bu balçık karası bu korku bu bizi ezen

Ben bu dilin oğluyum bu köylü dilin
Toprağın üstüne oturmuşum
Hayat deli yağmurlarda taşkın sularda
Yıkımlarda yeşeriyor gibi
Sırtımı bir ağaca dayıyorum
Ağaç kıpır kıpır toprak coşkulu
Ben hüzünlü bir şarkı söylüyorum
Hüzünlü

AYDIN HATİPOĞLU
 
Üst