uyumsoft

Niye Şiir Olmasın!!!

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan heerdeem
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

DENİZ KUŞATMASI

Öyle her yerde aramadım
Kendiliğinden çıkıp geldi bir orman uğultusuyla
Ağaçların kalın karanlık gölgeleri
Ve üstünde tuzlu su titreşimleriyle

Vakitten kazanıyorduk iki çakıltaşı
Denizin kıyısında kalmıştı biri
Öteki sektirilmiş
Ayaklarının ucunda soğuk ikindiler
Gün batımları, ayışığında söylenen uzak türküler
Yani Odysseus?un lotus çiçeği
Bal kadar tatlı, deniz suyu gibi
İçtikçe daha şiddetle susatan
Bir su çiçeği
Denizin, ormanın, katran kokulu mavnaların,
Yaklaşan günün özgür kokusu
Sardı unutturdu seni..

En büyük tutku çekim gücüydü
Koyu , akışgan ,
Fırtına öncesi ağırlık,
İnsan ikliminde esip duran
Bunaltan ve felaket yapışkan
Eğri bir bıçakla sevdanı kesip sundun
Denizin girdabından

Yalnızken, her şeyden bilerek uzakta
Bitmeyen bu yolculuğu kendin istedin
İçinde dalgalanan, çarpan, kırılan
İlk gençliğin ıslak samanlar üstündeki ateşi
Bakır kazanda kaynayan sütten, ateşteki közden, sandıktaki lavantalardan
Bahçeleri gölgeli, taraçalı, görkemli evlerden çıkıp
Sahilleri dolduran kalabalıklardan
Usandın .

Her bitki, her çiçek,her ağaç,her yağlı yemiş
Senden bu kadar uzakta öyle anlamsızdı ki
Doygunluk gibi, mutluluk gibi , hoşnut bir evlilik gibi
Eskitiyordu kendi içinde çekirdeğini
Soğuk bir alev yalnızca ısıtmayan
Seni özlemeyi yerleştirdim yokluğuna
Tasarılar, niyetler özgürlüğün havasında dağıldı gitti..

Özel Arabul
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

DOST

Günüm karardığında, gecem uzadığında seni düşünürüm.

Bir şiir söylenir dünyaya, payıma düşeni alırım
Bir renk atılır fırçayla, ışığı yakalarım
Şarkı söyler bir kadın, dağılır yalnızlığım
Ve dimdik duruyorsa bir insan onca kavgada
Ödünsüz ve kararlı
Korkumdan utanırım

Ne omzunu isterim başımı yaslayacak
Ne ellerini, ellerimde tutacak
Varsın uzaktan savrulsun gülüşü
Hiç olmasın gölgesi yanıbaşımda
Sabahları bahçemde açan gül gibi
Soluğu karışıp gitsin havaya

Olması gereken yerde durur o
Yani hayatın tam ortasında
Bana kendimi sevdirmek için

ÖZEL ARABUL
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

DÖNÜŞÜM

İnce bir dal kanat açtı
Ararken gerili gökyüzünde dinginliğini
Koca bir gölge gibi düştü üstüne zaman

Giysilerini vermeden güne
Katıksız ve ışıksız suya değmeden
Alev kızılı kesildi

Dalga dalga içerdi karanlığı yalnızlığımız
Ve hiçbir insan renkleri tanımadı kokusundan
Deniz dayandı, deniz bitimsiz, sessiz mi sessizdi
Dayandı sonsuzluğa kayan mor topraklarına

Bütün varlığını sarsan bunca güçle
Patlayan geceler güneşin yangınında
Kendi yıkımlarımıza karşın
Yeniden dönüyoruz kozamızın özüne

Özel Arabul
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

DÜŞLEME

Gördüm ben, daha ne ki beklediğim
Yorgun sarsıntısından baharın ağaç
Henüz doğmuş bir kuzu ıslaklığında
Aktı aydınlığa bir çiçek önce
Sonra sıvama güneş

Bir uçurtma asılıdır boynunda
Tüm umudu çocuğun
Bedeni su kırması, köpüren kardan.
İnsan mı bildi sevgiyi ancak
Çay kıyısındaki sazlar mı
Balık yumurtasındaki sancıyla sarsılan

Acıyla yeşermektir biraz sevinmek
Yarların gün görmeyen dinginliğinde
Hadi ben bir düş gördüm,
Öyle diyelim
Niye ölüler düşer baharımın üstüne

Özel Arabul
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

DÜŞÜYOR SEVİNÇ

Bunca istekle aradığımız
İri bir çınar yaprağı gibi
Düşüyor sevinç
Yılgıdan mermere dönmüş yüzlerimize

Bir ağaca sımsıkı sarılan insan
Parmaklarıyla içse de özsuyunu
Acısını taşıyamaz
Taşıyamaz çünkü yalnızlığı geleceğine

Dargın bile değilim artık
İlk oturduğum zaman masa başına
Böyle yine korkusu basmıştı beni
Aldığım tüm coşkulara karşı
Susmamın doğada patlayışıyla

Öylece başıboş akan zamanda
Sanırım yavaştan oluşur tutkum
Nereye gittiysem hep öne düşen
Ellerim ve yüzüm yanar
Haykıran tutulması çok güç solukta

Görüyorsa güzelleşir gözlerin
Titrer teninin aydınlığından
Son uykuya yatmadan önce
Sıcaklığını götürecekmiş gibi
Tutabilirse bir canlıyı,
Bir eli, bir gövdeyi, bir gülüşü
Ya da varsaydığı sevilerini
Aktaabilirse kırgınlığından
Bu kez ölümsüzlük gerilir çarmıha

Sevinçsiz, acısız ayrılıyorum aranızdan
Kakmalı çeliğe kuşanmış
Kamaştıran gözlerimi tutkudan

Özel Arabul
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

EKSİK RESİMLER

-Zeynep Ece?ye-

Çocukların yaptığı resimler gibiyiz
Eksik resimler
Ama öyle canlı, öyle bereli
Gözlerimiz dağılmış gül biçimi
Yol kesiyor bir uçtan bir uca
Sarı bir acı şimdi yapraklar
Ve yüreğin orta yeri

Her sabah kimseler uyanmadan
Yeni bir hendek açıyoruz
Büyüyen bu kentin kıyısında
Çekip almak için
Boğulmadan içerde
Çocuk seslerimizi

Korkumuzu gömmek için bu hendek
Korku nedir
Öyle utanmış ki bizden
Dağ keçileri vardır ya
Hani kendinden daha sessiz bir suya
İnce beyaz sakalını düşüren
Resimde dağılmış çizgi

Yeniden açtık toprağı
Kar sularıyla birlikte
Bu kentin dışında bir yerde umut
Belki içimizde
Çiçek yatağı

Özel Arabul
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ELÇİ

Elçi, kocaman hiçliktir
Taşıyamadığını bana getiren
Uslu, küçük yaşamına
Alacakaranlık serptiğin zaman

Bütün inançlarıma vurduklarında
Umudun doyumu ve özlem uzaklaşır
Ötesi ıssızlık

Geceyi yalnız başına, susuzluktan yanan
Güne saklarım
Kendi sesim yabancılaşır kendime
Sesimden korkarım

Özel Arabul
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ELİMDE DEĞİL

Elimde değil
Karanlığı dağıtmak
Bir yolcunun
Ayak sesleriyle

Elimde değil
Bir hasreti
Dindirmek
Çok yorgun bu yürekle
Yenilenmek

Özel Arabul
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ERİK AĞACI

Uzun süre baktım sokağa
Kimse yürümemiş o yoldan
Yürüdüyse de belli değil
Kuru yaprak gibi yapışmış
Ayak izlerim kaldırımlara

Yeni bir yaz başlıyor
Rengi, tadı, kokusu değişik
Bir hayat geçmiş önümden
Ancak bir kaç saniye...

Aynı dalda ama farklı çiçekler
Anlıyorum bu yüzden bana yabancı
Kaç yıldır tanıdığım
Şu arka bahçedeki erik ağacı

Özel Arabul
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ERİK YEŞİLİ DÜŞTÜ

Biz ilk ağızı topladık
Koyunun iri sıcak memelerinden
Toprağa tütünün yumuşağını
Suyun köpüğünü taşıdık.

Bütün orman çillerini döktü yaprağa
Biz iki ırmağın arasından
Biz mezopotomya'dan
Uzandık sevmeyi aşeren sunaklarımıza
Gelinlerimiz kurnalarda yuğdular sevinçlerini
Bebeleri taşıyan hasatlarıyla
Uzun saçlarında gözboncukları dizili.
Kokulu kınaları sıvadılar el ayalarına
Gökyüzü genişledi hem de hiç eksilmeden
Erik yeşili düştü gülüşlerine
Ve kayısı gülünün sarı tazeliği.
Dokundular parmaklarıyla doğanın arılığına
Büyüdü yalnızlık, büyüdü özlem taşkınlığı
Bir tanrıça derken binlerce göz verdiler
Çırpınan kollarında yurtlarının soluğu
Koyu kırmızı bir güneşti uygarlık.
Aç bir hayvan gibi bakıyor dünyaya
Ve kayısı gülünün sarı tazeliği.

Çelikten zorlu, yüreklerdi orası.
Sözler ısıttı bizi,
-Ama düşünce daha aydınlık değil-
Kaba ipliklerle bağlıydı duyarlığımıza.
Tanrı yalnızca bir savaşçı,
Ayağının tozunu silkmeden
Hızla ilerledi mersin ve sakız ağaçları arasından,
Vermek için sevginin eline en güçlü silahını.
Ellerinde yanan çıralar
Süslü genç kızlar ve delikanlılarla
İnsanoğlunun kendini beğenmiş tüm erdemleri
Kutsallık, inatçılık ve yiğitlikle
Uzak, çok uzak ataları uyandırdılar.
Kapkara kıllı bir korkuydu artık yaşamlarında
Kendi seslerini tanıyamadılar.

Uyurken içimizde ne kapılar açılır
Ne kanatlar biten omuzbaşlarımızda
'Uç uçabilirsen, uçmazsan parçalan'
Diye haykırır kartal
Kayaların üstünden yavrularına.

Az az konuşmayı öğrendik,
Kıpırdatmadan dudaklarımızı.
Aslan ancak böceklerden çekinir
Fırsat vermemeyi sınadık çoğalmalarına.

Tanrıların en eskisi, en soylusu ateş
Genç vücutlardan kusacak alıvlerini
Geri gelmesi için iyilikle erdeme yol açmada

Egeli genç bir adam altın ibrikten su dökt
'Bütün kötülük ve horlamalar boşuna değil artık,
Uyanması şart oldu öfkelerimizin,
Ölümsüz bir soluğa karışıp gider insan
Bulduysa ülküsünü' diyordu genç yüreği.

Böylece sunduk yaşamı en büyük ustanın eline
Ruh özgürlüğü ve düşünce duruluğu için zamanı
Çekidüzene verdik önce, korkuyu arındırdık.
Küçük bir toplulukla, oynattık yerinden
Büyük yığınları
yeniden doğmak için kurtulan amaçlarla.
Yaşayamaz güvenemeden,
Acı bizim kanımızda o yüzden
Büyük gücümüz var, örneğin bayrak yaparız bir adı
Gitgide aydınlanır sevi;
Erkek kadınla, Tanrı ruhla kaynaşır
sevi ve özgürlüktür tansığa açılan kapılarımız
Onur ya da utanç bize bağlı
Çok ağır da olsa özgürüz
Ve insanız biz.

Özel Arabul
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

EVCİL ACI

Su içiyor bardağımdan
Karşımda tam karşımda duruyor
Açsam ağzımı
Benden önce o söylüyor

Yastığımda onun baş izi
Onun serinliği göğüs boşluğumda
Kullanılmamış bir ev gibi
Beni yenibaştan döşüyor

Diyelim ki küçük, yerleşik bir saat içimde
Kendi kendini durmadan kuruyor

Hiç kimse aslında
Bir yerlere gitmiyor
Bütün süreçlerinde
Bir yelken bezi gibi
Rüzgara karşı inip kalkarak
Suyunda dinleniyor

İşte bir ağaç yanlış iki dalıyla
Geceyle günü yine de karıştırıyor
Sonra bütün pencerelerde gökyüzü
Taş baskı gibi hiç değişmiyor

Ben ki bir çocuk kadar yalnızım
Böyle olsa ne çıkar
Bir çocuk bile yalnızlığında
Artık kendini kullanıyor


ÖZEL ARABUL
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

EY SONBAHAR

-Shine için-

Ey sonbahar
Ey hüzünlü gözleri aşkın ve mevsimlerin
Ne zaman geldin
Güneşin üstüne düşen gölge

Ey sonbahar
Yalnız kadın
Saltanatı dulluğun
Aklından gelip geçen bütün yazlar
Ayışığı kadar sadeydi
Ayışığı kadar temiz
Hatırladığın kış geceleri

Şimdi ağzında renklerin bütün tadı
Kızılın güneş tadı
Mavinin su tadı
Beyaz zambakların utanmaz tadı
Hiçbir kuş barınamaz seninle
Yüreğin en eski aşk kırgını

Boş limonluklar, kurutulmuş elmalar
Kayıp gider, ürperdikçe zeytin ağaçları
Eylül böylece ayrılığın ve ölümün mührüdür
Kaybolan zamanların
Yaşayamadıklarımızın
Bu çılgın oyun, hayatlar içinde
Devinip duran
Ortak bir düş salgını

İşte aşkım
İşte ruhum
İşte ben
Ey sonbahar
Savrulup duruyoruz
Rüzgarlarınla
Yapraklarınla

Özel Arabul
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

EYLÜL GEÇTİ

Böyle bir akşam vaktiydi
Yaseminler yavaş yavaş
Ve gece sümbülleri
Karanlıkta toplamaya hazırdım
Güneşten çekmişler kendilerini
Aşağıdan yukarı açılan bir yarım kuyu
Tül perde gibi yanan o ince koku
Yaseminler? yaseminler
Kör ağaçların yıldız dokusu

Durmadan yazıyorum bu çiçekleri
Derliyorum topluyorum
Bütün mevsimlerden gelmiş mektuplar
Solgun mavi kurdeleli
Kutularda saklıyorum
Bazıları kitapların içinde
Sayfa araları çiçek lekeli

Ben o kitapları okumuş muydum
Uzun yağmurlar yağıyordu
Issız yollara çıkıyordum
Tehlikeli ve asi
Islanmıyordum
Severim yağmurları ve hala severim
Otursam yine yazarım seni

Bütün çiçekler mevsimleri anlatır
Sırtlarında basılı mühürleri
Yoğun bir akşamla bitti eylül
Evet yasemini zulamda gizli


Özel Arabul
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

FIRTINA

Bütün soruların yanıtları bir tek yerde
O suların çekilmediği tek yerde
Bir göç alır başını, bizden çoğa doğru

Toplasam önüme düşen gölgelerimi
Yaptıklarıma değil,yapacağıma bakar
Yine de bir şeylere güvenmemek
Güvenmektir tek birşeye
İzin verse sevinç yoksunluğu

Nerelerde gizlidir asıl yolculuğumuz
Ne zaman, nerede başlıyacaksa
Pusuda çırpınır umudun ilk dilimi
Şimdi toplanır artık üstümüze
Fırtına uğultusu

ÖZEL ARABUL
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

GECE

Aşağıda yukarıda yıldız yıldız karanlık
Belli belirsiz solan ama değişen yüzleriyle
Gece ürkütür bizi sarsıp uyandırmazsak

Kıpkızıl bir çiçektir örsümüzdeki ateş
Orada yıldızlara dişlenip kalmış
Çığlık atmadan önce ilk dalgayı içerdi
Gece kıvılcımlarla yanıyor sıçrayarak

Bir savaş arkadaşı, bir nöbet arkadaşı
Canlı kaçıncı gece, dinleyişinden belli
Işığa susamış yükselip inemiyor
Hep aynı örtüyü kuşanmış hep eaynı karanlık
Ağır bir yengiye sesini kısarak

Biz yolumuzdaki aynaları kırarız kaçmak için
Bize göz kırpan, baştan çıkaran aynaları
Yanılsamadır hepsi
Her birimiz İsa uzantısında, üstünden yürürken gecenin
Buranın tıpkı eşi
Bir başka yere taşırız
-Cim karnında bir nokta kadar yüreğimiz-

Özel Arabul
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

GECE BOYU

Kımıldar toprak, kımıldar gece boyu
Baş göstermeye görsün bir
Çılgına döner bahar

Su aklığından zamanın
Tutkuyla girer de onsuz çıkarız
Bir elhimizde çocuk, ötekinde ölüm
Aydınlık güne doğru, yalnız

Güneşin adağı oldu hepsi
Sürüyle ateşe dökülür kuşlar
Tabu çekilirken üstümüze
Ağaç meyvasını atar

Bu acıyla
Nasıl yırtmaz pençelerim
Mavisini gökyüzünün

Özel Arabul
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

GECELER

-Nimet Konuralp için-

Kimseler ağlıyor görmeyecek
Yüreğim bir kızıl çember
Kendi içinde çevrilecek

Kimseler duymayacak acımı
Yaşananlar dünyanın ortasında
Kızıl bir gül dumanı

Kimseler anlamayacak
Yollarda çiçek döküntüleri
Bir borandır gelir geçer
Kazınır, silinir izler
Sabah için erken belki
Sonsuz yıldızdır geceler

Özel Arabul
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

GECENİN KIYISINDA

Geçtim kıyısından gecenin
Yıldız döküyordu rüzgar
Vurmuş ellerini toprağın yüzüne
Ağır bir tüfekti sanki

Akşamdı ya da akşama yakın
Suya bastığımızda zamanı
Bir portakalı soyar gibi
Çevirir gibi yaprağını kitabın
Ağdı yüzüm karanlıktan

Nar çiçeğine benziyor ölüm
Öyle kırmızı öylesine sıcak

ÖZEL ARABUL
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

GEÇEMİYORUZ

Uzatma soluğunu üstümde yaşam
Uzatma artık daralıyorum


Oyunlar kurmuştuk yılgıyla kendimize
Bir çember, bir çember daha atlayıp
Kim söylediyse doğruyu, kim yaşamında ilk kez
Islak bir böcek gibi hakkediyor ölümü

Bir ses vuruyor, bir renk, bir biçim
Sevgilerinden, tutkularından tedirgin olan
Adımını dışarı her nasılsa atmış da
Parmak uçlarıyla dağlıyor bizi

En korkağımız yiğit kesildi
Varışıyla arındı yokluk, ama ürküyoruz
Bulması için biz seçmiştik onu
Biz, yığınları duvar diplerinden çekip
O yanımızda, o özümüzde, o her an tek başına
Kapıları açtı da ardına dek, geçemiyoruz.

Özel Arabul
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

GÖLGELER

Bütün soruların yanıtları bir tek yerde
O suların çekilmediği tek yerde
Bir göç alır başını, bizden çoğa doğru

Toplasam önüme düşen gölgelerimi
Yaptıklarıma değil, yapacağıma bakar
Yine de bir şeylere güvenmemek
Güvenmektir tek birşeye
İzin verse sevinç yoksunluğu

Nerelerde gizlidir asıl yolculuğumuz
Ne zaman, nerede başlayacaksa
Pusuda çırpınır umudun ilk dilimi
Şimdi toplandı artık üstümüzde
Dinle bak, o fırtınanın uğultusunu

Özel Arabul
 
Üst