uyumsoft

Niye Şiir Olmasın!!!

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan heerdeem
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

KIRIK VAZO

Menekşenin solduğu şu billûrdan vazocuk
Yelpazenin ucuyla birdenbire çatladı;
Hafiften mi, hafiften dokunmuştu fiskecik,
Gözle görmek bir yana, ses bile duyulmadı.

Açılan hafif çatlak gerçi küçük bir şeydi,
Fakat ince billûru günden güne yiyerek
Sinsi bir yürüyüşle boyuna ilerledi.
Kuşattı her yanını yavaşça kemirerek.

Vazodaki taze su boşaldı damla damla
Menekşe çiçekleri kurudukça kurudu,
İlgilenmedi kimse bu küçücük olayla,
Dokunayım demeyin, billûr vazo kırıldı.

Seven el de çok defa, sevdiğini okşarken,
Farkında olmıyarak, kalbinde yara açar.
Kırılır kalp sessizce, hiç mi hiç sezdirmeden,
Sevginin çiçeği kısa zamanda solar.

Kimsecikler göremez olup biten bu işi,
Yara büyür gizlice, işler hep daha derin,
Kahredici derdine deva bulmaz o kişi:
Billûr gönül kırıldı, dokunayım demeyin.



Sully PRUDHOMME
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

İNSAN YASASI


Carlos Heitor Cony için

MADDE I
Bu yasaya göre
önemli olan gerçektir bundan böyle
önemli olan yaşamdır
el ele verip
gerçek yaşam için çalışılacaktır.


MADDE II
Bu yasaya göre, iş günlerinin
bulutlu Salıların bile
bir Pazar sabahı olmaya hakları vardır.


MADDE III
Bu yasaya göre
günebakanlar olacaktır her pencerede
günebakanlara da tanınmıştır
gölgede açma hakkı;
pencereler bütün gün açık tutulacaktır
umudun boy attığı yeşilliğe.


MADDE IV
Bu yasaya göre
insan, insana kuşku duymayacaktır.
İnsan, insana güvenecektir artık
rüzgâra güvenen ağaç gibi,
havaya güvenen rüzgâr gibi,
göğün mavi tarlasına güvenen hava gibi.


PARAGRAF I
İnsan, insana güvenecektir
çocuğa güvenen çocuk gibi.


MADDE V
Bu yasaya göre, kurtulmuştur insanlar
yalanların boyunduruğundan.
Kimse kuşanmak zorunda değildir artık
sessizliğin zırhını,
sözcüklerin silahını.
Sofradaki insana
tatlıdan önce gerçek verilecektir.



MADDE VI
Bu yasaya göre
gerçekleşecektir peygamberin düşü:
kurt, kuzuyla otlayacaktır
ne tad alırlarsa yediklerinden
aynı tadı alacaklardır yine.


MADDE VII
Bu yasaya göre
doğruluk ve aydınlık hüküm sürecek
ve insanların içinde dalgalanan
cömert bir bayrak olacaktır mutluluk.


MADDE VIII
Bu yasaya göre, en büyük acı
bitkide çiçek mucizesi yaratan şeyin
su olduğunu bilip de
sevgi verememek olmuştur ve olacaktır
sevgi arayan kimseye.


MADDE IX
Bu yasaya göre
alınteri taşıyacaktır ekmek.
Ama her şeyin üstünde, her şeyden önce
sevginin ılık tadını taşıyacaktır.


MADDE X
Bu yasaya göre, herkes
ne zaman dilerse giyebilecektir
bayram giysilerini.


MADDE XI
Bu yasaya göre
seven hayvandır insan
güzeldir,
seher yıldızından bile güzeldir.


MADDE XII
Bu yasaya göre
buyruk yoktur artık, yasak yoktur.
Her şeye izin verilmiştir,
gergedanlarla bile oynayabilir insan
ve ikindi üstü yürüyüş yapabilir
elinde kocaman bir begonyayla.


PARAGRAF II
Bir tek şey yasaklanmıştır:
sevip de sevgi duyamamak.



MADDE XIII
Bu yasaya göre, artık
satın alamayacaktır kimse
doğacak güneşleri.
Korkunun sandığından çıkarılacak
ve bir dostluk kılıcı olacaktır para,
gelecek günleri kutlama hakkını,
şarkı söyleme hakkını savunacaktır.



SON MADDE
Bu yasaya göre
yasaklanmıştır özgürlük sözcüğünü kullanmak,
ağzın aldatıcı pisliğinden
ve sözlüklerden kaldırılacaktır.
Bu yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte
diri ve saydam bir şey olacaktır özgürlük
ateş gibi, ırmak gibi,
bir buğday tanesi gibi,
ve insan yüreğine yerleşecektir.



Thiago De MELLO
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

DENİZ MELTEMİ
Hayır yok tenden artık; hatmedildi kitaplar.
Ah! Bi kaçsam! bilirim, o mest kuşlara diyar,
Bir akl'almaz köpükle göklerin arasında.
Bir şey tutamaz gayrı, gözlerin aynasında
Yanan bahçeler bile, bu deniz kokan gönlü;
Tutamaz ne geceler, ne duran o hüzünlü
Boş kâğıtlar üstüne iğilmiş kandil öyle;
Tutamaz o çocuğunu emziren taze bile,
Gidiyoruz! Kalk, gemi! Yalpanı vur şöyle bir,
Ve sonra al bir günâ âleme doğru demir!
Ümitten onca çekmiş sıkıntı şimdi, dersin,
Hayır duasına mı kanmakta mendillerin?
Belki de bu direkler, fırtınalara davet,
Nâçar bir gün yığılır güverteye...Ne imdat,
Ne görünürde ada ve ne kürek ne yelken;
Ama sen geçme gine gemici türküsünden!
Stéphane MALLARMÉ
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

GÜZELİM BUGÜN

El değmemiş, dipdiri, güzelim bugün,
Sarhoş bir kanatla yırtar mı bizim bu
Kar altında unutulmuş katı gölün
Donakalmış uçuşlar dolu buzunu?

Bendim, diyor bir eski zaman kuğusu;
Şahane ve umutsuz kanat sıyıran,
Nerede diye o dünya, güzel yaşanan
Bastırınca kısır kışın sıkıntısı.

Silkecek boynundan bembeyaz ölümü
Daralan dünyasına kafa tutan kuş,
Ama neylesin kanat buza gömülü.

Kendi aydınlığıyla saplanmış göle,
Duruyor kuğu, rüyalarıyla donmuş,
Beyhude gurbetinde, başı göklerde.

Stéphane MALLARMÉ
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

RONDEL

Hiçbir şey yok uyandığınızda
Somurtmadan karşılayacağınız
Korkunç, bir gülüş sarsarsa bakınız
Kanatlarınızı o yastıklarda

Kayıtsız uyuyun, korkusuzca da
Ele vermeyecek sizi soluğunuz
Hiçbir şey yok uyandığınızda
Somurtmadan karşılayacağınız

Bütün o canım düşleri bir anda
Bu güzellik bozduğu an bakınız
Artık ne bir tek çiçek yanaklarda
Ne de ölçüsüz elmaslar gözlerde
Hiçbir şey yok uyandığınızda.

Stéphane MALLARMÉ
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

RONDEL

Sevişiriz dilersen şâyet
Aşkı anmadan dudaklarınla
Bir şeycik yapamaz bize anla
Susmaktan gayri bu gülden demet

O nağmeler ki gülüşün elbet
Veremez pırıltısını aslâ
Sevişiriz dilersen şâyet
Aşkı anmadan dudaklarınla

Sessizce sarmaş dolaş nihayet
Sylphe giymiş kıpkızıl urbasını
O hayâl kanatların uçlarını
Alev bir öpüş kavrar âkıbet
Sevişiriz dilersen şâyet

Stéphane MALLARMÉ
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YAZ ÜZÜNTÜSÜ

Sen ey, o uykulu savaşçı, kumlar üstünde,
Yorgun bir su ısıtıyor güneş saçlarında
Ve bir günlük yakarak düşman yanağında,
Karıştırıyor bir aşk içkisini gözyaşıyla.

Duruk sessizliği ak yalımın, üzüntü içinde
Dedirtti, ey benim ürkek öpüşlerim, sana:
"Tek bir mumya olmayacağız seninle asla
Bu mutlu palmiyeler altında, eski çölde."

Ama ılık bir nehirdir işte saçların,
Ürküsüz boğmak orda bize tebelleş ruhu
Ve bulmak o Yokluğu senin tanımadığın.

Akan düzgünü tadacağım gözkapağından,
Verebiliyor mu diye ezik yüreğime
Duygusuzluğunu gökyüzünün ve taşların

Stéphane MALLARMÉ
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

MERMER


Gök kamaştıran YUNAN
Ve ROMA yüceliği
Toza dönüşür yeryüzünde.

Alır götürür bir gün
Onları esen rüzgâr

Ben kalırım:
İnsan eli değmemiş gibi hiç
Beklerim
Yaratıcı ustamı.



Steinn STEINARR
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YANAN YÜZ


Sıcak bir yüz yanarak
düşer mavi yağmura
mavi kanatlı günlerden

Aklın nötronunu
patlatır gece
isimsiz bir öykü gibi

Ve neyin çıplaklığıysa o
yiter kendi kıyısızlığında
günler ve geceler boyunca



Steinn STEINARR
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

KIRDA

Bir mart gecesi, yağmur yağıyordu.
Mezar taşları ağlıyorlardı:
Niçin bizim ağaçlar gibi
Köklerimiz yok?

Bir mart gecesi, gök gürlüyordu.
Sızlanıyordu hayaletler:
Niçin gecikti bu kadar şenliğimiz bu yıl?
Gözyaşları, şarap, tomar tomar kâğıt gerek bize.

Bir mart gecesi, rüzgâr esiyordu.
Düş görüyorlardı kurumuş ağaçlar:
Sevimli ilkbahar nerede?
Atılgan yeşillerimizi, utangaç kırmızılarımızı istiyoruz.


Siang MİNG
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

KÜÇÜK HAN

Bacasından duman tüten küçük han, yolcunun düşlediği barınaktır.
Orda sütün kokusu, hancının sıcak dostluğu orda.
Yolumuzun sonunda bize de küçük bir han gerekir.
Torbamda azık bitti, aşındı atımın nalları da.



Siang MİNG
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BELFAST'TAKİ DOK İŞÇİSİ

Orda, işte köşede, dikmiş gözlerini
Çıkmış bir kiriş gibi kasketi
Alnı maden, çenesi çekiç
Dudak mengenesinde gem vurulmuş sözcükler.

Ezebilir bir iyi o yumruk sizi
Evet, gelebilir başınıza pekala
Yalnız bira köpüğüne sabırlıdır o
Süsleyen kenarını yeşil-mavi bardağının.

Yasa'nın çizelgelerinde perçinlenmiş gibidir o
Ona göre Tanrı-Patron yönetir keyfince
İşe alıp işten atmaları ve dinlenmeleri
Karar ulaşır sirenin sesinde.

Oturmuş, bir Kelt çarmıhı gibi ağır yoğun öyle
Koltuğun rahatına alışmıştır köşede
Bu akşam karı ve çocuklar duymazlar herhalde
Kapının itilişini ve tiryakinin öksürdüğünü girişte.



Seamus HEANEY
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

NALBANT


Tek bildiğim karanlığa açılan bir kapı.
Dışarda, eski dingiller, paslanan demir çemberler;
İçerde, dövülen örsün kesik çınlayışları,
Şaşırtıcı yelpaze kuyruğu kıvılcımların
Ya da su verildikçe sertleşen nalın çıkardığı ıslık.
Ortada bir yerde olmalı örs,
Bir ucu dört köşe, öbür ucu tek boynuzlu bir hayvan,
Çakılı duruyor orda: önünde, nalbantın
Biçimi ve müziğiyle büyüdüğü bir sunak.
Bazan, deriden önlüğü, kıllı burnuyla
Kapının pervazına yaslanıp hızla akan trafikte
Toynakların çıkardığı sesleri hatırlıyor,
Sonra hırsla gerçek demiri dövmek
Ve ateşi körüklemek için içeri giriyor homurdanarak.


Seamus HEANEY
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YAPI İSKELESİ


Duvarcılar, bir yapıya başlarlarken,
İyice gözden geçirirler iskeleleri;

Fazla basılan yerlerdeki kalaslar kaymasın,
Merdivenler sağlam mı, çiviler iyi çakılmış mı.

Gene de hepsi sökülür bunların işleri bitince,
Sağlam, güven veren duvarlar çıkar ortaya.

İşte, sevgilim, bazan bizim aramızdaki köprüler de
Yıkılıyormuş gibi görünseler de,

Hiç aldırma sen. Varsın yıkılsın iskeleler,
Biz duvarımızı ördüğümüze güveniyorsak eğer.


Seamus HEANEY
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BİR DÜŞÜNCE KURCALAR KAFAMI

Bir düşünce kurcalar kafamı:
Yatakta, başım yumuşak yastıkta mı ölmeli?
Yoksa bir karanfil gibi mi solmalı yavaşça,
gizli bir kurdun içten içe kemirdiği?
Sessiz sedasız eriyip gitmeli mi yoksa
boş bir odaya bırakılmış mum gibi?
İstemem, tanrım, böyle bir ölüm istemem!
Ölmeyi dilerim ben, ölmeyi birdenbire:
Ayakta, yıldırımla parçalanan bir ağaç gibi,
kasırgayla devrilen bir ağaç gibi ölmeyi,
uçuruma yuvarlanan bir kaya gibi,
tepeden tırnağa titrete sarsa yeri göğü.
Uyanacak bir gün kölelikten usanan halklar,
koşacaklar savaş alanına doğru.
Yüzler yalım yalım, bayraklar altında duracaklar.
Dört bir yanda pırıl pırıl şu onurlu parola:
Herkese özgürlük! Her yerde özgürlük, her yerde!
Yayınca halklar bağıra bağıra
bu sözcükleri dört bucağa, doğudan batıya,
ve başlayınca saldırılar zorbalığa karşı,
isterim ölmek en ön sıralarda,
isterim sulasın yüreğim o şeref tarlasını
gençliğimin fışkıran al kanatlarıyla.
Ağzımdan çıkan mutlu son sözüm
bastırılsın isterim çelik gürültüsüyle,
borazan sesiyle, top gümbürtüsüyle.
Kazanılan zaferle atlar kişnesinler,
var hızlarıyla çiğneyip geçsinler cesedimi,
bıraksınlar paramparça gövdemi savaş alanında.
Başlayınca sonra cenaze töreni,
getirilsin bir araya bütün kemiklerim,
matem marşları çalsın durmadan
kara tüllü bayraklar altında.
bir mezara gömülsün kahramanların hepsi,
senin uğrunda can verenlerin hepsi,
ey özgürlük, ey dünyanın özgürlüğü!



Sándor PETOFİ
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BİRİCİK ÇİÇEĞİMDİN SEN BENİM


Biricik çiçeğimdin sen benim
Soldun, yaşamım çöl oldu gitti
Parlak güneşimdin sen benim
Battın, geceler içindeyim şimdi.

Düşlerimin kanatlarıydın sen benim
Kırıldın, uçamıyorum, bittim
Kanımın sıcaklığıydın sen benim
Soğudun, ben buz kesildim


Sándor PETOFİ
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ÇAĞIMIZIN ŞAİRLERİNE

Öyle kolay sanma sen bu işi, kardeşim,
hemen kalkışma tellerden şarkılar döktürmeye!
Sazı bir kere eline almaya göresin,
bir görev yüklendin demektir, bilesin,
çok ağır bir görev, ve belâlı.
Geldinse anlatmaya yalnız kendi derdini, kardeşim,
yalnız kendi zevkini anlatmaya geldinse,
bırak elinden o kutsal sazı,
sana burda hiç kimse kulak asmaz.

Biz yaşamadayız bugün bir çölde, kardeşim,
çok eskilerde bir Musa vardı hani,
işte biz o Musa gibi yaşamadayız bugün;
tanrı tekparça ateşten bir kılavuz vermişti ona,
o da ateşten kılavuzun peşinden gitmişti.
Bugün tanrı tekparça ateşten şaire ne der bak:
Sizsiniz halkı mutluluğa götüren yolu aydınlatacak.

Ey şairler, gireceksiniz halkla kol kola,
alevlerin, fırtınaların içinden geçeceksiniz,
hiç durmadan yürüyeceksiniz, ama hiç durmadan;
alçaktır halkın bayrağını elinden düşüren de,
şurda, geride, bir kenarda gizli gizli,
bir parça dinleneyim, diyen de alçak.

Halk bakacak, görecek, anlayacak,
acı çeken kim, başkaldıran kim, dövüşen kim,
kim işi oluruna bırakmış,
kim günü gün eden,
kim şarlatan,
kim korkak!

Peygamberler çıkacak, yalancı ve kurnaz,
durun, diyecekler size, durun, ey insanlar,
işte burası, diyecekler, sizi yaşatacak yer,
işte burası bolluk ülkesi, mutlu toprak.
Bu korkunç yalanlara kanmayacak ama hiç kimse,
ne açlık kanacak, ne susuzluk kanacak, ne de umutsuz yaşamak,
haykıracak güneşte kavrulan milyonlarca insan,
hepsi yalan, diyecekler, hepsi yalan, hepsi yalan.

Ne zaman eşit pay alırsak bolluk sepetinden,
ne zaman hepimiz sırayla oturursak halk sofrasına,
ne zaman her eve girerse bereketli aydınlığı bilimin,
ne zaman pırıl pırıl yanarsa tekmil evler aydınlıklar içinde,
işte o zaman deriz, burada duralım, tamam,
işte burası bolluk ülkesi, mutlu toprak.

Biz o güne kadar, dur durak bilmeden
sürdüreceğiz amansız savaşımızı,
dağ taş demeden yürüyeceğiz,
gözler çakmak çakmak, yumruklar sımsıkı.
Sonunda, bütün bu çabalara karşılık
hiçbir şey geçmeyebilir de elimize,
yola çıkarken zaten biz bunu göze almıştık.

Ölüm kondurup alnımıza yumuşak bir öpücük,
kaparsa usulcana göz kapaklarımızı,
ve ipekten kefenler ve çiçekler içinde
alıp korsa bizi kara toprağa,
bu bile yeter de artar bize.


Sándor PETOFİ
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

SU, RÜZGÂR VE NAMUS

Daha çocukluğumda,
Dinlemiştim bu masalı:
Su, rüzgâr ve namus
Bir gün saklambaç oynamışlar.

Önce su saklanmış;
Fakat çabuk bulunmuş
Derin vadiler arasında...

Sonra rüzgâr saklanmış,
Onu da bulmak kolay olmuş
Yüksek dağların tepesinde...

Sıra namusa gelmiş
O da şöyle söylemiş:

Dinleyin bir kere,
Ben kaybolursam
Bulunmam hiçbir yerde...
İşte, o günden beri namus kaybolunca,
Bulunmaz hiçbir yerde.



Sándor PETOFİ
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ŞİİR

Hiç bilmezler kadrini senin, ey kutsal şiir!
Soysuzlaştıralım şunu, derler,
alırlar ayaklar altına seni,
bir güzel çiğnerler.
Kulak ver şu imansız papazların çığlıklarına:
Yokmuş farkın bir beyzadenin salonundan,
yaldızlı, göz kamaştıran, baktıkça bakılan.
Ama o salona kimler girer?
Yalnız cilâlı ayakkabısı olan.
Yalancı dudaklar, susun!
Kesin sesinizi yalancı peygamberler!
Şiir hiç de bir salon değil,
kibar takımının çene çalmaya geldiği.

Bütün insanlara açık bir kapı o,
mutlulara, mutsuzlara açık bir kapı.
Yani, kutsal bir tapınak,
yalınayakların da girebileceği.


Sándor PETOFİ
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ÇİY OLURUM EĞER

Ağaç olurum eğer ağacın çiçeği isen...
Sen çiy isen ben çiçek olurum
Çiy olurum eğer güneş ışığı isen...
Sırf birleşelim diye.

Ey güzel kız, sen sevmek isen,
Ben bir yıldız olurum.
Ey güzel kız, sen cehennem isen;
Ölürüm birleşelim, diye...


Sándor PETOFİ
 
Üst