uyumsoft

Niye Şiir Olmasın!!!

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan heerdeem
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

OZANA ÖĞÜTLER

Su gibi ol
Pınar suyu bulut suyu
Renk renk olabilirsin ya da renksiz
Durdurmasın ama seni hiçbir şey
Zaman bile
Yollar pek uzun değildir öyle
Değildir pek uzak denizler
Korkma ne yelden
Ne soğuktan ne sıcaktan
Öğren türkü çağırmasını
Bıkmadan usanmadan
Türkü mırıldan ve kayar gibi git
Ya da kopar itip kak
Zıpzıp zıpla fışkır ya da
Durgun su ol
Koşan oynayan
Arıtan su ol
Tatlı ve duru bir su
Çünkü arınmışlığın ta kendisidir su
Canlılar için yaşamdır o çünkü
Kazaya uğramışlar için ölüm.



Philippe SOUPAULT
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BABA EVİ

Hüzünlüdür baba evi. Kalır bırakıldığı gibi
Kendini son terk edenin zevkine uygun,
Yeniden kazanmaz istercesine o gideni.
Oysa, sevindirecek kimsesi yokken, solgun,
Bir türlü unutamaz yitirdiklerini.

Ve yeniden başlayamaz dönüp geriye,
İşte, her şey böyle olmalı, deyip coşkuyla
Bunu denediği günlere. Çoktan uğramış yenilgiye.
Nasıldı bir zamanlar! Bakın: resimlere, şu vazoya.
Çatal bıçak. Notalar piyanonun üstünde.




Philip LARKIN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

SÖYLEYECEK BİR ŞEY YOK

Uluslar için, ayrık otları denli cılız,
Göçebe kavimler için, kayaların arasında,
Kısa boylu, asık yüzlü kabilelere
Ve parke taşları gibi kenetli ailelere
Fabrika kentlerinde karanlık sabahlarda
Ağır ağır ölmektir yaşam.

Ve tüm ellerindeki
Yaratma ya da kutsama,
Sevgi ya da para ölçme yolları
Ağır ağır ölmek yollarıdır.
Mızrakla domuz avlayarak ya da
Garden parti vererek geçen gün,

Tanık iskemlesinde ya da
Doğum masasında saatler
Hep ağır ağır ilerler ölüme doğru.
Ve kimine bunu söylemek
Hiçbir şey demez, kimine de
Hiçbir şey bırakmaz söyleyecek.



Philip LARKIN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

SUSAMAK ÖZGÜRLÜĞE

Artık ayrılmak gerek, sevdiğim; ne yıkıcı,
Ne de acı gelsin bu bize. Eskiden
Pek çok ay ışığı vardı, pek çok kendimize acıma;
Bitirelim bunu burda; çünkü gün
Hiç böyle yiğitçe dolaşmadı gökyüzünde,
Yürekler hiç böyle susamadı özgürlüğe,
Dünyaları yıkmaya, ormanları yakmaya.
Tutamayız bunları, biz şimdi kabuklar gibiyiz
Tohumların büyüdüğünü gören bir başka iyiliğe.

Böyle olmasaydı, diyeceğiz; böyle söylenir hep.
Ama çözülsün daha iyi yaşamlarımız birbirinden,
Kendini rüzgârlara bırakmış, ışıklarla ıslak,
Rotaları çizili iki koca gemi, nasıl kopup
Uzaklaşırlarsa el sallayıp bir limandan,
El sallayıp nasıl kaybolurlarsa gözden.



Philip LARKIN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

VARIŞ

Orda yaklaşmakta bir akşam
Kırların üstünde, kimsenin daha önce görmediği,
Hiçbir lambada ışık yok.

Uzaktan ipekten gibi görünür, ancak
Dizlerin ve göğsün üstüne örtüldüğünde
Huzur getirmiyor hiç.

Nereye gitti o ağaç, kilitleyen
Yeri göğe? Nedir ellerimin altındaki,
Bir türlü duyumsayamadığım?

Nedir ellerimi külçe gibi kılan?


Philip LARKIN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

XIII

Ağzımı yanaştırarak
Dedim akan suya :
Kuzeye ak, güneye ak,
Ne fark eder sonunda?
Sevgi olmayacak bulduğun.

Anlattım rüzgâra uzun uzun,
Sözlerimi aldı gitti :
Sevgi olmayacak bulduğun,
Salt kuşlar parlak dilli,
Salt bir ay, hep yolcu.

Sevgi olmayacak bulduğun:
Yok dinginlik özlemiyle
Yanan kolların, yok usun
Titreyen meleklerle,
Yok senin için ölüm korkusu.



Philip LARKIN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BİR DENİZ KIYISINDA


Uzun süre baktım: bir tekdüzelikte
her dalga koşuyordu ardı sıra bir başka dalganın
ıssız ve sonsuz denizde.

Bir kuş gibi tıpkı, hafif kanatlı
belirdi pupa yelken bir tekne
ve ok gibi uzaklaştı.

"Dur! " fakat köpüklü dümen suyundan
hiçbir iz kalmadı geçince bir an.

Silikleşir silikleşmez o tekne
gözlerimden yakıcı yaşlar fışkırdı
yavaşça kayarak yüzüme.

Dünya bir denizdir.. ve benden
nedir kalacak olan ardımda
burada, yaşamış olduğum şeylerden....



Peyo YAVOROV
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

GÖLGELER


Karanlıktı gece. Hayli geç saatlerde
birden gördüm onları: beyaz bir perdede,
beyaz bir perdede, karanlık iki gölge
ayakta-bir erkek ve bir kadın gölgesi
isli bir lamba aydınlığı ve çılgın arzu.

Sessizce, hiç konuşmadan, birbirine eğilen
istiyorlar ama dokunamıyorlar bile, fısıltı.

.................................................................

Gözleri takılmış bir noktada ve elleri
uzanıyor dokunmak için, dokunamıyorlar...

...................................................................

Geceleyin, bu kadar aydınlık içinde
sadece ve sadece iki karanlık gölge.


Peyo YAVOROV
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

SÜRGÜNLER


Döşer sayısız ateşleri dört bir yana
batan güneşle aydınlanan deniz;
zincirden boşanmış öfkeleri içinde
tükenir gürültücü dalgalar ve dinlenirler...
Kayar sularda hafif gemimiz,
yol alır yumuşak rüzgârlarla,
ve kayıp giderken gemi, siz silinirsiniz
ey, sisli anavatan kıyıları.

Bilmem bir gün dalgalarla çalacak mı
o dönüş saati, o tek umudumuz?
Sonsuz yollarında dalgaların - toprak ve su
kalacaklar herdaim bizim düşümüz.
Ama siz - Vardar, Tuna, Marica,
ve siz - Istranca, Pirin ve sen, Balkan:
Aydınlatacak anılarımızı son saate dek
hiç durmaksızın, sizin ışığınız.

Sarsmak istedik zulmü temelinden,
bir aşağılık hain sattı bizi;
oğula düşen göreve boyun eğiyorduk -
ve işte şimdi her şey yitti gitti...
Ey vatan, sevgili alınyazısı, gene de
biz savaşı sürdürebiliyorduk
coşku içinde, dur durak bilmeden
kutsal tapınağın önünde senin. -

Ne yazık, almış başını gider vapurumuz,
uçar bizimle birlikte uzaklara...
Gece, sönen geniş dünyanın üzerine
serer, enginliği içinde gölgesini.
ve biz görürüz ufukta şimdiden
dağların düşünceli karaltılarını,
mavi gökyüzü altındaki dağların,
o güzelim Athos'un taçlandıran.

Gözlerimiz yaşlı, döner bakarız
arkamıza son kez,
o sınırlara, canımız kadar sevdiğimiz:
Herdaim görmekte onları bulanık bakışlarımız-
Ve zincirlere bağlı kollarımızı uzatırız
gözden ırak cennetimize doğru...
İçer zehirli acılarımızı yudum yudum yüreklerimiz. -
Elveda vatan, elveda kaygılarımızın kaynağı



PEYO YAVOROV
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

DANS EDELİM GEL

Gözlerini severdim en çok,
Gökteki yıldızlardan parlak;
Bir parça da baştan çıkarak.
Dans edelim gel!

Ne halleri vardı, sahiden,
Bedbaht âşığı berbat eden
Onun için hoştu ya zaten.
Dans edelim gel!

Doldurulmadı hâlâ yeri,
Gülden ağzının öpücükleri
Kalbimde öldüğünden beri.
Dans edelim gel!

Dizi dibinde oturduğum
Zamanları hatırlıyorum;
Bu, işte bütün varım yoğum.
Dans edelim gel!


Paul VERLAINE
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

DUYGUSAL SÖYLEŞİ

Buz tutmuş o ıssız eski park içinden
İki hayaletti demin kayıp geçen.

Gözleri sönmüş, gevşemiş dudakları,
Güç duyulur neler fısıldaştıkları.

Buz tutmuş o ıssız eski park içinde
Geçmiş günlerden söz etti iki gölge.

- Eski coşkumuzu anımsıyor musun?
- Ne diye anımsayayım istiyorsun?

- Yüreğini yine titretir mi adım,
Yine girer miyim düşüne? - Yok canım!

- Ah o dudaklarımızın birleştiği
Anlatılmaz mutluluk günleri! - Belki.

- Gök masmaviydi, umut koskocaman.
- Umut kaçtı kara göğe darma duman.

Böyle geçtiler yoz yulaflar içinden;
Yalnız geceydi sözlerini işiten.

Paul VERLAINE
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

GEÇMİŞ OLA

Hâtıralar, ne istersiniz benden?.. Sonbahar...
Durgun gökte ardıç kuşları uçuşmadalar,
Güneşten, ölgün ve soluk bir ışık vurmada
İçinde poyrazlar esen sararmış ormana.

Yapyalnızdık, yürüyorduk, türlü hulyalarda;
Saçlarımız ve düşüncelerimiz rüzgârda.
Çevirip güzel gözlerini bana "Hangisi
En güzel günün?" diye sordu o billûr sesi.

Bir melek sesi kadar tatlı, o kadar derin.
Hafif bir gülümseyiş cevap verdi sesine,
Öptüm ellerini, ibâdet edercesine.

-Ah! İlk çiçekler! Ne güzel kokuları vardır!
Ne kadar sevimli bir mırıltıları vardır
Sevilen dudaklardan çıkan ilk e v e t 'lerin!


Paul VERLAINE
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

GÖK ÖYLE MAVİ


Gök öyle mavi, öyle durgun,
Damlar üzerinde!
Yeşil bir dal sallana dursun,
Damlar üzerinde!

Ürpertip gökyüzünü birden,
Bir çan tın tın eder.
Bir kuştur şu ağaçta öten;
Türküsünü söyler.

İşte hayat! aç gözünü gör;
Bak ne kadar sade.
Her günkü sâkin gürültüdür,
Şehirden gelmekte.

Ey sen ki durmadan ağlarsın,
Döversin dizini;
Gel söyle bakalım ne yaptın,
N'ettin gençliğini?

Paul VERLAINE
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

GREEN (YEŞİL)

İşte yemişler, çiçekler, yapraklar ve dallar!
İşte kalbim, çarpıntısı yalnız senin için!
O bembeyaz ellerin kalbimi kırmasalar!
Bu küçük armağanı dilerim hoş göresin.

Ben geldim işte, çiğlerle bezenmiş olarak;
Alnımda seher yelinin dondurduğu çiğler,
Yorgunluğumu alsam ayak ucunda bırak!
Hayal etsem o tatlı demleri birer birer.

Bırak unutayım başımı taze göğsünde!
Hâlâ aklımda lezzeti son öpüşlerinin.
Hayırlı fırtınadan sonra sakin, asude,
Uyusam biraz, madem uzanmış dinlenirsin.


Paul VERLAINE
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ŞİİR SANATI

Musiki, her şeyden önce musiki;
Onun için tekli mısradan şaşma.
Kıvrak olur, erir havada sanki;
Ağır aksak söyleyişe yanaşma.

Kelime seçerken de meydan senin;
Bile bile bir nebze aldanmalı.
Dumanlısı güzeldir türkülerin;
Öyle hem seçik olsun, hem kapalı.

Güzel gözler tül ardında görünsün
Gün ışığı titremeli şiirinde
Ak yıldızlar maviliğe bürünsün
Ilgıt ılgıt sonbahar göklerinde.

Ararengin peşindeyiz çünkü biz;
Rengin değil, ararengin sadece.
Ancak öyle sarmaş dolaş ederiz.
Kavalı boruyla rüyayı düşle.

Nükte belâsından kurtulmaya bak;
Acı zekâ, sulu gülüş neyine?
İşe karıştı mı bu cins sarmısak
Maviliğin yaş dolar gözlerine.

Tut belâgati boğazından, sustur
El değmişken bir zahmete daha gir.
Kafiyenin ağzına da bir gem vur
Bırakırsan neler yapmaz kim bilir?

Nedir bu kafiyeden çektiğimiz!
Hangi sağır çocuk ya deli zenci
Sarmış başımıza bu meymenetsiz,
Bu kof sesler çıkaran kalp inciyi?

Hep musiki, biraz daha musiki;
Havalanan bir şey olmalı mısra
Deli bir gönülden kalkıp gitmeli
Başka göklere, başka sevdalara.

Dağılıp tuzu sabah rüzgârına
Mısraların alsın başını gitsin
Kekik, nane kokaraktan, dört yana...
Üst tarafı edebiyat bu işin.

Paul VERLAINE
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

YAŞ DOLAR YÜREĞİME

'Yağmur çiseliyor kente'
Arthur Rimbaud


Yaş dolar yüreğime
Yağan yağmur misali.
Nedir bu usanç söyle
Yerleşen canevime?

Ey tatlı yağmur sesi
Damlar üstünde, yerde!
Bungun kalp hediyesi,
Ey yağmurun türküsü!

Sebepsiz dolduruşu
Tiksinti duyan kalbi,
İhanet değil, ne bu?
Sebepsiz bir kuruntu.

Odur en kötü tasa
Bilmemek niçin'ini.
Ne bir kin, ne bir sevdâ,
Kalbimde bunca cefâ.

Paul VERLAINE
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ACININ BAŞKENTİ

Gözlerinin eğrisi dolanıyor yüreğimi,
Bir raks bir dinginlik çemberi
Zamanın aylası, gece beşiği ve güvenli,
Ve eğer hiçbir şey kalmadıysa aklımda yaşadığımdan
Gözlerinin her zaman görmediğindendir beni.

Yaprakları günün ve pembe şarabın köpüğü,
Rüzgârın sazları, kokulu gülücükler
Işık dünyasını saran kanatlar,
Gökyüzü ve deniz yüklü gemiler,
Gürültü avcıları ve renk kaynakları.

Tanların kuluçka yatağından doğan kokular
Yıldızların samanı üzerinde yatan
Saflığa bağımlı gün gibi tıpkı
Dünya da bağımlıdır senin tertemiz gözlerine
Ve akar bütün kanım bakışlarında senin.



Paul ÉLUARD
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ASIL ADALET

İnsanlarda tek sıcak kanun,
üzümden şarap yapmaları,
kömürden ateş yapmaları,
öpücüklerden insan yapmalarıdır.

İnsanlarda tek zorlu kanun,
savaşlara, yoksulluğa karşı
kendilerini ayakta tutmaları,
ölüme karşı yaşamalarıdır.

İnsanlarda tek güzel kanun,
suyu ışık yapmaları,
düşü gerçek yapmaları,
düşmanı kardeş yapmalarıdır.

Hep var olan kanunlardır bunlar,
bir çocukcağzın tâ yüreğinden başlar,
yayılır, genişler, uzar gider
t"a akla kadar.



Paul ELUARD
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

İSPANYA'DA


Kan rengi bir ağaç varsa İspanya'da
Hürriyet ağacıdır

Susmayan bir ağız varsa İspanya'da
Hürriyeti haykırır

Bir bardak saf şarap varsa İspanya'da
Milletin olmalıdır.



Paul ELUARD
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

SAVAŞTA ÖLENLER


Her yer tıklım tıklım ölü
Acı boğacak beni boğacak beni
Otlar yalnızlıktan kupkuru
Ama suçlu ben değilim ben değilim
Katillerle bir olmadım olmayacağım da
Özgür kalacağım işte böyle bir başıma
Ve insanoğluna bundan sonra da
Ne ölüm dokuncak ne dirim.



Paul ELUARD
 
Üst