Niye Şiir Olmasın!!!

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan heerdeem
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Sen çok iyi biliyordun, Mısırlı,
Yüreğimin iplerle bağlı olduğunu dümenine,
Biliyordun beni çekip götüreceğini.
Biliyordun yüreğimi avucunda tuttuğunu,
Gözünü kırpmakla beni
Tanrıların buyruklarından dışarı çıkarabileceğini.


W.Shakespeare
Antonius ve Kleopatra'dan
Çeviren S. Eyüpoğlu
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Sevmiştim seni taparcasına,
Beni benden alıpta gittin,
Nice umutlar bağladım sana,
Dünya gibi sende yalancı çıktın?

Anladım ki her şey anlamsız boş,
Amansız sevdamla olmuşum sarhoş,
Gözlerim yollarda umutlarım boş,
Dünya gibi sende yalancı çıktın?

Bir gülüşün hayat olurdu bana,
Sensiz nefes alamıyordum anla,
Yıkıldım sevdiğim ne oldu sana,
Dünya gibi sende yalancı çıktın?

Bıraktım kendimi zalim ellere,
Sen vurdun dokunmaz yaban ellerde,
Bir ara bir sor ne halde diye,
Dünya gibi sende yalancı çıktın?
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Ankara


Ankara'ya öyle yakışırdı ki kar..
asfaltlar ışıldar, buz tutardı resmi yalanlar...
kimse keman çalmaz belki ama
çok keman çalınsın balolarında
diye yapılmış
gri sisli binalar...
alnının ortasında
ciddi bir devlet asabiyeti.
çok kötü günlermiş gibi en genç zamanlar,
bu zulüm bu sevda bitmezmiş sevmek
bir halkı sevmekse aşk o zaman sevmekmiş!
(biz bir şeyi delicesine severiz
ama tanrım neyi?)
kahve önü çatlak mozaik
bel kemiğine tehdit
kürsüler üstünde
çok sigara içen
öğrenciler
bir daha asla yaşayamayacağı
aşkları teğet geçerken
hep onu sevmeyenleri severek
hep onu sevenin gözlerinden
kalabalıklara kaçarak
karışarak toplumcu gerçekçi yalnızlıklara,
yüksek rakımlarda çatlamış dudaklarını
bir izmirli güzele dayatmak varken
(hep kardeş olacak değiliz ya,
yaşasın halkların sevgililîğî!)
soyut bir sevdaya
beşik kertilmiş olan
dağda çoban,
şehirde şark çıbanı sayılan,
fırat'ın büyük elleri
ararat'ın kız yelleri
cilo'nun derin nefesleri
hülasa kente hukuk mukuk okun
mümkünse o arada da memleketi kurtarmaya gelmiş
anadolu çocukları, ankara' ya öyle yakışırdı ki kar
asfaltlar ışıldar,
buz tutardı resmi yalanlar
(belki balkona kar seyretmeye çıkar diye
sevdiğimiz kızlar
çok dibimiz donmuştur ve çoğu zaman
bu kar mevzuu
kızlara yeterince ilginç gelmemiştir
hiçbir şey kapalı bir dükkan kadar
hüzünlü gelmez insana
ankara'da,
yoksa bugün bir hayat
yaşanmayacakmı duygusu çöker bütün bozkıra.
Kimse keman çalmaz belki
Belki bu fiim hiçbir zaman
o kadar fiyakalı olmayacak ama
Hiçbir lahmacunda
o okul yolundaki üçüncü sınıf lokantadakinin
tadını vermeyecek bir daha
Çok daha iyilerini yedim sonra
bizzat Urfa'da hatta
Ama hiçbirinde
o kadar aç oturrnadım sofraya
ankara'ya
öyle yakışırdı ki kar
çok yabancı bir soluk duyulur bazı
bilinmez bir dilin ıslığından
anla ki sıkıldı bizim konsolosluktaki konuklar
öyle deme
Ankara'yı sevmeyene bir zulümdür
bu kadar insanın neden ankara'yı sevdiğini anlamadan
ankara'da yaşamak
yollarına hep sevdiğimiz insanların
adlarını vermediler ama biz her duvara
bilvesile onların adını yazarak yaşadık
kül ve betondan mürekkep
yaşadıkça yaşanılası gelen
o tuhaf bozkır kokusunda.
ankara'ya öyle yakışırdı ki kar.
asfaltlar ışıldar...
bir günden bir sürü gün yapan
mesai saatlerinde hiçbir şey yapan
hiçbir şey alıp hiçbir şey sunan
rakıyı bol sulu içen
dokunmasın için deği!
çabuk bitmesin dîye devletimin tekel rakısı,
hep kağıtlara bakarak,
hep kağıtlardan bakarak
hem neşet ertaş' ı hem bülent ersoy' u
aynı anda sevmeyi başararak,
karısının bayat ekmeklerden yaptığı tatlıyı
çok beğenmeyerek ama
yine de bu tasarrufunu takdir ederek
boynu hep kıdemli bir atkının içinde saklıyken
hep bir şeylere birilerine küsmüş gibi
yürüyen...
memurlar.......
ankara'ya öyle yakışırdı ki kar..
asfaltlar ışıldar,
buz tutardı resmi yalanlar...
biz, şimdi kapalı birr kuruyemişçi
dükkanının -ki bütün plan kar altında
tuzsuz ay çekirdeği çitileyip
yanı sıra bafra içmektir-
kötü ışıklandırılmış vitrininden
umutsuzca içeri bakan,
kimliği gereğinden fazla sorgulanmış,
merhabadan çok çıkar ulan kimliğini denmiş,
-yani sistem kendi verdiği kimliği
zırt pırt geri istemektedir-
doğduğu yer yüzünden
doğuştan kavgacı zannedilen ama
pek çoğu kavgadan nefret eden
kavgacı esmer cesur korkak
çoğu kürt çoğu türk çocuklardık...
ankara'ya öyle yakışırdı ki kar....
ha sonra belki ahmed arifin aklına
hiçbir şairin aklına gelmeyecek
-çünkü hiçkimse bir daha ankara' yı
O'nun kadar sevemeyecek -bir şiir islenir:
kar altındadır varoşlar
hasretim,nazlıdır ankara.....
ustam yine sen bilirsin ama
hangi aralıkta bir şair ölmüşse
işte o,en netameli aydır bence.
ankara'ya öyle yakışırdı ki kar...
asfaltlar ışıldar...
yalanlar...
şimdi ve sonra ne zaman ankara'ya kar yağsa
elim gönlüm, çocukluğum buz tutar.

Yılmaz Erdoğan
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Yanılmışım

Yarınımsın sanmıştım yanılmışım...
Düne bu güne sığdıramazdım seni
Yaşanmış değil yaşayacağımdın
Yaşadıklarım yetmiyordu
İçime hücum ederken özlemin
Kavgalarımızı ve barışmalarımızı
Kısacası seni seviyordum
Kırdın parçaladın kalbimi
Acımadın seven gönlüme
Koskocaman kâinat,
Sığdıramadı beni hücrelerine.
Oysa ben sevgi dolu küçücük yüreğimde
Hep aşkını aradım
Gel gör ki aşkta yanıldım.
Sadakat aradım, ihaneti kucakladım.
Bir selama, yıllarımı adadım.
Ne yazık ki yanılmışım,
Çok geç anladım.
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

karalama defteri

bütün hayatı bir defterdi
dört ortalı
yüzyirmi yapraklı
durmaksızın karaladı
durmaksızın ağladı
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Yine o ağrıyla uyandım.
İnsanın içi ağrır mı hiç?
Ağrıyor işte...
Dibe yuvarlanıyorum,
Ağır geliyorum kendime...
Kendime birikiyorum kendimi yabancılaştırarak kendime.
Tanıyamıyorum çoğu zaman beni.
En sevdiğim çiçek adlarını unutuyorum bazen.
Bazen de yürüdüğüm yolu.
Geliyor muydum yoksa gidiyor muydum bilmiyorum!?

Aramadığın yerlerde olmayı seçiyorum nedense.
Karşılaşma ihtimalimizin olmadığı...
Olamayacağı...
İlk ışıktan sağa dönüyorum hep.
Senden değil, seninle karşılaşmaktan korkuyorum.
Şekil değiştirmişiz biz.
Ben giderken, sen gelirken ne varsa bilmediğim;
Karşılaştığımızda bir şamar gibi inecek yüzüme sanırım.
O yüzden kaçıyorum karşılaşmalardan.
Korkmak değil bu.
Korkudan korkmak benimkisi...
Ve anladım ki ayrılığa değil, ayrı kalmaya yeniliyor insan...

Çelişkisiz yaşadın sen.
O yüzden anlayamazsın beni.
İçinde hiç "kal" ı olan bir "git" in olmadı mesela...
Bildiğim tek adres, adresssizliğimdir benim.
Sen hiç bu kadar cesaretli olmadın unutma.
Ben yola çıktığımda, geriye dönerken nelere ihtiyacım olacağını hesaplamam.
İşte bu yüzden bu ağrı...
İçim ağrıyor bak.
İnsanın içi ağrır mı hiç?
Ağrıyor işte...

Aç bir çocuğun hem ağlayıp hem de ekmek yemesi gibi birşey bu ayrılık sonraları.
Katmerleşen bi acıyı katık etmek boğazında takılıp duran her şeye...
Biliyorum "yarın yeni bir gün doğacak" hikayeleri, inananını kanatır en çok.
O yüzdendir sadaka vaatlere tenezzül etmeyişim.
Ucuz umutlar lütfetme adamlığıma...
Ben bir tek savaşarak yenilmesini bilirim!
Yıkılmam böylesi bir yenilgiden.
Utandırmaz adamlığımı bu ağrılı geçmişin ağaran yaraları.
Kutsal merhamet avcısı değilim ben.

Yola sensizlikten ağlayarak da devam edebilirim.
Yanıma sen gerekmez yürümem için.
Bu yollarda büyüdüm ben unutma.
Düşeceğimi bildiğim betonlardan korkarak atlamadım ben bu uçuruma.
Kanatmış olsan da beni bir ayrılığın koynunda,
Yine de merhemi istemem bir başkasının elinden.
Merhemi verenlerin seni kötülemesine izin vermiş olurum o zaman.
Ne sana eğilirim ne seni başkasına eğerim.
Yakışmaz bu benim adamlığıma...

Kendimi korlarda denemişim ben.
Senin alevlerin ellerimi ısıtır en fazla.
Merak ediyorsan eğer,
Giderken ölümüme bıraktığın yalnızlık,
Kendisiyle yaşamayı öğretti bana.
Uslanmış değilim yani,
Islanmış olsam da gözyaşımdan...

Ağrıyı içimde tutuyorsam hep;
Hasmımla savaşımı göremesin diyedir düşmanlarım.
Bu yüzden ben yokluğunun varlığına sığınarak da yaşayabilirim böyle.
İnsanın içi ağrır mı hiç?
Bu yüzden ağrıyor işte. . .

Kahraman TAZEOĞLU
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Bir hırs uğruna red ettin,
Kor dudaklım sana nettim
Beni yalnız koyup gittin,
Dön gel artık göz bebeğim

Sarılsam ince beline,
Dokunabilsem tenine
Kınalar yakam eline
Dön gel artık göz bebeğim

Sevdan yüreğimi dağlar
Seni seven kalbim ağlar,
Kabarmış göz yaşım çağlar
Dön gel artık göz bebeğim

Kardelen koydum adını
Bozma ağzımın tadını,
Birlikteliktir muradım
Dön gel artık göz bebeğim.

Bir ağrı tuttu serimden
Terler aktı bedenimden
Öleceğim kederimden
Dön gel artık göz bebeğim.

İçimde dert dol,dolu
Hep kırdın tuttuğum dalı
Elim ayağım ve kolum
Dön gel artık göz bebeğim

Kuru inattan ne çıkar
Sevdan yüreğimi yakar
Sevdan yüreğimi yakar
Dön gel artık göz bebeğim.
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Ne yaparsın orada
Söyle bana komşu kızı
Neden seke seke kaçarsın
Bilemiyorum komşu kızı

Ne olur bir daha ordan
Bakma bana komşu kızı
Bununla bir şey değişmez
İnan bana komşu kızı

Bu sevgim ve aşkım
Böyle sürmez komşu kızı
Bütün aşklar bir gün gelir
Sona erer komşu kızı

En iyisi boş ver bana
Vazgeç benden komşu kızı
Kendine başka aşk ara
Unut gitsin komşu kızı.
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Komşunun bir başına oğlu
Gözü komşu kızında
Varı yoğu komşu kızı ,komşu kızı
Yirmikisinde neyse
Kırkikisinde de o
Sevdiği geçmeden önünden
O çıkmaz deliğinden
Ukala kendini beğenmiş
Umrunda değil aşk
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

İkimiz İçin Aşk Şarkısı
Çalıyor Bak Komşu Kızı
Sol Yanımı Aşk Sancısı
Sarıyor Bak Komşu Kızı

Komşu Kızı Komşu Kızı
Yanakların Kıpkırmızı
Komşu Kızı Komşu Kızı
Sensin Gönlümün Hırsızı

Yüreğimde Büyük Sızı
Anla Beni Komşu Kızı
Gönlümdeki Bu Yangına
Çare Sensin Komşu Kızı
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ŞEHİRDEN BİR ÇOCUK SEVDİN YİNE..

Yaktın masum hırslarını geliyorsun
Oysa bir bilsen, seni ona taşıyan şehir
Saçını bağladığın iple bile alay ediyor
Ah! bir bilsen herkes tetikte;
Sense böyle hesapsız, böyle sevinçle

Ah! bir bilsen
sadece güzelliğin tutuyor
acımasızlığın kapılarını.

Yaktın masum hırslarını geliyorsun,

Şehirden bir çocuk sevdin yine

Cezmi Ersöz
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

"Sana anlattıklarım neleri susuyor bir bilsen
Ve anlatmadıklarım neleri söylüyor..."

Boğazımı yırtarcasına susuyorum
Ya verilmekten yıpranan cevaplardayım
Ya sorulmamaktan solan sorularda
Sen ıslatmasını bilmeyen bir yağmur oldun her akşam
Ben ıslanmasını bilmeyen ahmak
Bu yüzden aşık olamadık sırılsıklam

Pimi çekilmiş coğrafyalarda
Zaman ayarlı bir aşkın en tesirsiz parçasıydım
Ve ben günah şeridinde hatalı sonlanandım

Az gittim? uz bittim? hiç geldim!!!

Uyurken bile uykusuzluk akan gözlerinde
Kaçan trenlerin hesabını istasyonlara kesen
Kalabalıkta unutulmuş bir yalnızdım
Kendine kaçak yolcular bindiren...
Her yolcu da kendini ihbar eden!

Kalbime girmek tehlikeli ve yasaktırlarla
Yaşamamaya kalkışıyorsun hayata
Ve ben senden yırtılma bir yelkenle
Aynı yöne gittikçe aynı yere geldim
Sonumu baştan yazdım;

İçimde hala bana ilk aldığın acım!
Gece, sabahı da siyah kusuyor üstüme
Aklıma yaprakların dökülüyor
Bugün aklımda sen vardın;
Aklımı karıştırmadım!

Artık biliyorum?
Aşk bir intihar saldırısıdır; yalnızca iki kişinin öldüğü!
Aşka nişan alıp ayrılığı ıskalayan acemi
Hala gözlerinde kalp kapaklarım

"Seni almadan içimden nasıl giderim?"

Ve sen kaç kez bu hırsla sevildin
Koca koca kışları;
Kısa kısa şubatları biriktirdin...
Susku sınanmamış bir ustura gibidir
Susardın?
İç denizine sığınmış gemileri yakan bir limandın
Bak şimdi gönülsüz gittiler senden;
Gönlünü çaldıkların !!!

Yazmadıklarından korkarsın en çok yaşadığın hiçbir şey de
Ve adın gibi bilirsin;
Aramayı unutan bulmayı öğrenemez
Bugünler dünlerinden utanıyorsa
Hiç yarın olamayacaklar
Şimdi ne bugünsün ne de yarın
Olsa olsa sadece bir yarım;
Ya da eksilen yanım!
An kaybından ölen zaman
Senden daha katilini bulamadı kendine
Gelseydin eğer kendimi bile kovardım yanımdan
Gelmedin yine kendimsiz kaldım ardından...
Dünyanın bütün dillerinde sustum ve bir şair bıraktım geride
Ekmeğini aşktan çıkaran!

"Sustalı bir aşk senin ki
Sesinle çıplaklaşıp suskunluğumla giyiniyorum"

Korunak sandığım tüm senlerde
İçimde yoktan başka bir şey kalmadı
Ruh ölünce cesedi beden taşıyor sırtında
İki büklüm acılarla ?
Patlasam her yere acı sıçrayacak biliyorum
Patlamamaya hazır bir bomba oluyorum
Ben mi çok yorgundum sen mi çok dinç?
Bende mi eksikti sen de mi fazlaydı sevinç?
Dilsizler yalan söyleyemez anladım,
Ya ben konuşamadım ya sen sağırdın!

Her şeye rağmen bana öyle çok sığdın ki
İçimde kimseye yer bırakmadın
Bildiğim; Ağaç misali toprağa bağlandıkça gökyüzüne uzamak
Çelişkim; Giden bir tren de kalanların şarkısını haykırmak
Hangi dil kendini kandırabilir ki?
Aşk bir suç değil mi ;
Her defasında kendini ihbar edip yakalatan.
Ve en saf ihanet, kendi ihanetine kanan
Senin gibiler vakitsiz susan aşkı severler
Seni bu kör kuyulardan salan neyin şarkısıysa
Gözlerinin kahvesinden içtiğimde oydu

"Şimdi eksilen her yanıma adını verdim
Bu yüzden güzelim ben..."

Dudağını düğümlediğim fırtınaları kopardım sonunda bir bardak su da
Ben hancı sen soncu
Sana dayanamadı bıçak kemiğe dayandığı kadar

Elbette unuturum sonunda
En fazla bir mevsim ağlarım
Alışırım yalancı baharlara ama;
Ama yine de biri beni kandırsın yokluğunda
Sen bu şiiri okurken ben başka bir şiir de olacam
Başkasının kollarında da senin yollarını adımlamak varmış meğer
Sana anlattıklarım ne çok şey susuyor
Ve sustuklarım neler söylüyor.
...
Aslında susuşlarımızın arkasında saklı butun serzenişler
Ah bi konuşabilsek bir konuşabilsek
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Taki seni tanıyıncaya kadar,
Aşk nedir bilmezdim.
Gözlerimi gözlerinden ayırmazken,
Kalbime hançerini sapladın

Çok isterdim aşk nedir bilmemeyi
Sana değer vermemeyi
Bana haram ettin gülmeyi
Bu yüzden küstüm aşka sevgiye

Aşkımdan olmuşken bir garip serseri
Sen yokettin sana olan hislerimi
Günden güne çoğaltıyorum kederlerimi
Bu yüzden küstüm aşka sevgiye

Yaşamak istesemde hala bırakmıyorsun
Kırdın kolumu kanadımı
Bir avuç huzurmu kaldı
Yoksa mutluluk mu

Umuduma umutmu verdin ki
Dertlerle doldurdun içimi
Kalbimi köreltin taşa çevirdin
Her şeyi aldın elimden

Ömrümde bir güldümse bin ağlattın
Mutlu oldumsa huzurumu kaçırdın
Yaralarıma hancerini sapladın
Beni sen yok ettin bitirdin

Söyle bir çaresi var mı sende
Yeni baştan yaşamanın umutla
Adıklarını geri verirmisin bana
Nasıl mücadele edeyim senle

Akşam yine hançerini sapladın
Açtığın yara çok derin...
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Bu dünya uzun bir yol
Durmadan yürüyorum
Anne kucağından başladım yola
Toprağa gidiyorum
Bir söz söylüyorum
Bir sözle yüz kalp kırılıyor
Bin sözle bir kalbi onaramıyorum
Ömür denen yolun yarısına gelmişim
Dünya fani, ömür kısa
Bu kavgalar neden var
Değermi kalp kırmaya...
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Allah der ki;
Kimi benden çok seversen onu senden alırım!
Ve ekler, onsuz yaşayamam deme,
Seni onsuz da yaşatırım,
Ve mevsim geçer,
Gölge veren ağaçların dalları kurur,
Sabır taşar,
Canından saydığın yar bile bir gün el olur,
Aklın şaşar,
Dostun düşmana dönüşür,
Düşman kalkar dost olur,
Öyle garip bir dünya,
Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur,
Düşmem dersin düşersin,
Şaşmam dersin şaşarsın,
En garibi de budur ya,
Öldüm der durur, yine de yaşarsın...
Mevlana
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Bir Gün Anlarsın Belki Sende

Sevdanın nehrinden bir yudum su içtim
Olmuyor sevdiğim, olmuyor hiçbir şey
Anlamsız kalınca bütün heceler sende
Gelmiyor sevdiğim, gelmiyor geçen günler

Canımı aldın habersizce bu bedenden
Vicdanın kurudu da aramadın sormadın
Bir gülü bülbülünden umarsızca ayırdın
Belki anlarsın nedenli zormuş sevgin

Sende düşersen bu derde bir gün
Hatırlayıp beni, çare için gelirsen gülüm
İşte o vakit halime bak
Çare var mı aşka?
_________________________________________________
[size=12pt]Yolun Açık, Neşen Daim Olsun!
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

AİLE Birliği

Eğitimli Aile Cenneti tesis eder,
Yarınlardır Aile gayret, güzellik eker,
Yıkılmasın Aile akibet olur heder,
Sevmez ise Aile bu mücadele seker.

Koşmalıdır Aile mutlulukları, ekte,
Başarmalı Aile görülmemeli sekte,
Öncü olur Aile yürümelidir ilkte,
Çirkefi it; Aile< haydi kaldır, at, silkte.

Tertemiz ol Aile kazanmalısın onur,
Kazanınca Aile, başlar üstüne konur,
Güzel örnek Aile yaşatır bize gurur,
Göze giren Aile başköşemizde durur.

Gönüldeki Aile seviyor seni, yüce,
Ulaşacak Aile ,erişilemez güce,
El eledir, öğretir hergün hece,
Çıkar güne Aile kayboluverir gece.

Sabretmeli Aile görmüşse eğer acı,
Acını göm Aile ,gururla yürü bacı,
Sarfeyliyor Aile, kimbilir bugun kaçı,
Feda olur Aile, süpürge olur saçı.

Birliğinde Aile, güçlükleri aşıyor,
Ayrıcalık Aile, mutluluğu yaşıyor,
Milletimi Aile, yarınlara taşıyor,
Bunlar için Aile, engel olan taşı YOR...
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Boşuna HAYAL kurmayacaksın...

Ne olmasını bekliyorsun?
Hayatın sana ne sunmasını bekliyorsun?
Dün akşam hayalini kurduğun şeylerin, sabah olunca gerçekleşeceğini mi umuyorsun?

Yanlış Hayatın Peşinde Koşmayacaksın!

Sistem böyle çalışmıyor! Düşünce gücü, metafizik, parapsikoloji, yoga, meditasyon, aklına her ne geliyorsa, neye inanıyor ve peşinden gidiyorsan, hepsi bir yerde tıkanıp kalacaktır!

Ummakla, dilemekle olmuyor, ayağa kalkacaksın! Her şeyden önce farkına varacaksın! Hangi öğretiye inanırsan inan, üstün körü anlamayacaksın. Bir bilgiyi gerçekten hayatında uygulayamıyorsan, o bilgiye sahip olduğun yanılgısına kapılmışsın demektir. Kendini kandırmayacaksın!

Gerçekleri anlayacak, sonu her ne olursa olsun kabul edeceksin. Bazen bildiklerin, öğrendiklerinin acı verir. Onu da yaşayacaksın. Önce kendinin, ne olduğunun, nelere sahip olduğunun, gücünün, yeteneklerinin, bu hayata neden geldiğinin farkına varacaksın.

Hayatını, gereksiz şeyler uğruna harcamayacaksın. Kalbinde yaşadığın her duyguyu aşk sanıp, peşinden çöllere düşmeyeceksin. Aşkın adını ağzına almadan önce, uzun uzun düşüneceksin. Yüreğinle yüzleşeceksin. Sevgiyi, tutkuyu, , alışkanlığı, çekimi, aşkı birbirinden ayırt edeceksin.

Hiç kimsenin ve hiçbir şeyin senden daha önemli olduğunu düşünmeyeceksin. Bedenine, ruhuna, aklına sahip çıkacaksın. Hak etmeyenin ardından yas tutmayacaksın. Kendini tanıyacaksın, hem de çok iyi tanıyacaksın! Kimleri, neden ve niçin seçtiğini bileceksin.

İnsanız hepimiz, elbette zayıflıklarımız, düşkünlüklerimiz, saflıklarımız var ancak kendi huylarını, eksiklerini iyi tahlil edeceksin. Ardından gözyaşı döktüğünün adını doğru koyacaksın! Yıllar süren yaslar yaşayıp, unutamadığını iddia edeceğine, neden hayatına başlayamadığını çözeceksin. Korkularınla yüzleşeceksin.

Yattığın yerden, kurduğun hayale uygun bir hayat beklemeyeceksin. Aklın çalışacak, kimseye boyun eğmeden yaşamanın lezzetini bileceksin. Kimsenin sevgisiyle, hükmünü birbirine karıştırmayacaksın.

Başkalarına değil, kendi gücüne inanacaksın. Birinin boynuna asılarak durursan, karşındakini yormakla kalmazsın, bir gün kendi kolların bile çekemez ağırlığını düşersin; kimseye dayanmıyacaksın. Dünya da sensin, evren de! Kendini geliştireceksin. Büyüyeceksin, olgunlaşacaksın.

Ruhunu da, aklını da bedenin gibi besleyeceksin. Önce sen büyük olacaksın, farkında olacaksın, sonra dünyanın zevklerinin, , hayatın tadını çıkaracaksın.

Emanet hayatlara tutunup, ömrünü harcamayacaksın.

Boşuna hayal kurmayacaksın...

______Can Yücel_______
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

Yaşayalım ki! ? Can Yücel - 5 Kasım 2010

Seninle yaşlanmak istiyorum.
Seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyim istiyorum.
Benim olduğu kadar dostlarının, dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum.
Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.

Yaşayalım ki, öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı.
Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız.
Sen çok dertlenip, içip, arkadaşlarınla eve gelmelisin.
Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız.
Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.

Yaşayalım ki, paramız olunca sevinelim.
Güzel günlerimizi, evimizde, bir şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız.
Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek?
Böylece yaşamalıyız işte.

...
Sen arada mızıkçılık yapmalısın.
Ve ben söylenerek sıranı almalıyım.
Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım, söylenerek yumurta kırmalısın.
Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.

Zaman su gibi akıp giderken, herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı.
Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden.
Mutlu da olsa, kötü de olsa, yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı.
...
 
Üst