Niye Şiir Olmasın!!!

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan heerdeem
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

AZALMIŞ FERMAN

kimi tarih der kamu kara zulmüne
gövdenin takibi sıradağlar kuşatır
orman masal engeli kanlı bereket
bilir uzun yola çıplak hüküm giyenler
kırbada acıyan suyu
kader kuytusunda bekleyen şüpheyi
iman bir imkanken hayata
günler sakal bırakır

tuz yarası koynumda uyuttuğum ferman
uyandığımda koynumdaki yeri boşalır

içimin körü
göre göre sayıklamalarından
gözlerime kör bir rüya bırakır

müjdesi olmayan yol
sonunu bildiğin kader

bile bile git
kimi ferman yollarda azalır

MURATHAN MUNGAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

AZAT

Kanla geçen kalıt
o yabancı tehlike
bir kara büyü bırakır gibi geçmişime bıraktım şiiri
kullanılmayan silah
içimdeki ışıklı parça
bende kaldı yazıda yaşayan ikiz
uykudaki cinayet bıraktı peşimi
kan dondu cin öldü ruhlara karıştı şiir
hiçbir yangın işlemiyor artık içime


benim gördüğüm aynalar görmüyor artık beni
azat ettim suretimi, gölgemi, kendimi
yaşasın diye benim yerimi alan ikiz

MURATHAN MUNGAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BAŞKALARININ GECESİ

Görünmeyeni görmenin azabı
İçimizde durmadan ödediğimiz
ne ruhumun ayışığı
ne yırtıcı hayvanlarla güreşen
yorgun bedenim
ihtiyar atlar gibi kapandım içime
yasını tutuyorum sonsuz bir kehanetin

Görünmeyeni görmenin azabı
Çılgınlıklar otu ağzımda
Kırların yırtığına takılmış karaca
Sıvası dökülmüş duvarlardaki
Donmuş halı zamanı

Çılgınlıklar otu ağzımda
Değişik kalibreli intiharlar denedim
Dipteki arayış boş kovan
Başkalarının gecesi bitmedi daha.

MURATHAN MUNGAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BIÇAK

Yere düşürülen bir bıçak sesi
Kristali tuzla buz olmuş gözlerinin
biliyorum ay kanatıyor
ne zaman susak geceyi
Kendini benim yerime koy
Oğul öksüzü babalar yerine
Susmayalım. Bıçak uyuyor kelimelerin kalbinde

Kanlı bir şerbet gibi akar dururdu
İpeği ikiye bölen kılıçların ağzı
Bir biz inmedik suya
Kaç mevsimin yağmuru buruştu elimizde
Örtülü çarşılarda ölümü tebdil ettik
uzak durduk kabzasına çağıran intikamdan
Bir biz inmedik suya
Kendini benim yerime koy
Oğul öksüzü babalar yerine
Susuyorum. Ölülerim uyuyor kalbimde

MURATHAN MUNGAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BİR BAKIMA

Ateşin gizini bilen tılsımlı kadınlar
gördük orada
denizi yatıştırıyorlardı
azalan kokusunu yeniliyorlardı otların
bir başka zamanla yamıyorlardı
günün eksilen yerlerini
gece büyümesi sözcükler armağan ettik
taktılar gerdanlarına
hem yanı başımızdaydılar
hem fal gibi başka zamanlarda
fısıltılar rengindeydi gözleri
usulca açıyorlardı
göğsümüzdeki yapraklarını esrimenin
ucuna kadar gidilmiş düşlerdi
birlikteydik hem
ve yalnızdık bir bakıma

MURATHAN MUNGAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BİR YILDIZ

Bir yıldızdık gökyüzünde
parlamaya çalışan kenar evren çocuklarıydık.
kardeşlerim kadar sevdim seni.
Barış kadar Fırat kadar sevdim.
terk edildik evrenin her galaksisinde.
parlamaya çalışan birer yıldızdık
kardeşlerim ve ben dağıldık evrenin kimsesizliğine
biliyordum yine de biliyordum
kise gelmeyecekti
kise olmayacaktı
uzay boşluğuydu gözlerimizde.
evren bir varoştur sevgilim
Barış bir boşluktur gözlerimde.
Fırat suyu kan akar
terkeden babam kadar
Fırat suyu kan akar.
Yüreğimde sevda gibi aşk gibi
bir sızı akar.
şimdi sevdikçe
evrenin sonsuzluğu dağılır gözlerime.
evrenin sonsuzluğu gözlerinde.
sevdikçe bir yıldızdım gökyüzünde.
kimse tanımayacak
kimse bilmeyecek
ve bu şiir de
yine başkalarının sanılacak
kimse bilmeyecek seni, , beni
kimse bilmeyecek.

MURATHAN MUNGAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BİR YILIN SON GÜNLERİ

I.
bir yıl daha bitiyor
İşte bu kadar duru,bu kadar yalın
bu kadar el değmemiş
sıradan bir gerçeği daha
kolları bağlı hayatımızın
bir şiire nasıl dahil edilir bir yılın son günleri
her sonda her başlangıçta ve her defasında
alır gibi bir başkasını karşımıza
perdeler çekip,ışıklar söndürüp
oturup yatağın içine bir başımıza
sorgulamak kendimizi
öğrenmek ikizin anadilini,ikinci belleğimizi
öğrenmek kendimizle hesaplaşmanın buzul ilişkilerini
bu aynaların dehlizlerinde gezinirken görürüz
karanlık günlerimizin kenar süslerini

biterken bir yılın son günleri
biliyoruz takvimler belirlemez değişimin mevsimlerini
gençlik ikindilerini

kargınmış bir çocuktuk büyüdüğümüzden beri

II.
bir yıl daha bitiyor
düşlerim,tasarılarım,yarım kalmış onca şey
her yıl biraz daha kısalıyor öncekinden
bana mı öyle geliyor
yoksa daha mı hızlı ilerliyor zaman
insan yaşlanırken?

III.
kırdım mı incittim mi birilerin
kimleri kazandım,yitirdiklerim kimler?
kendimi yineledim mi yazdıklarımda?
yeniden düşünmeliyim
dostluklarımı,ilişkilerimi
dağınık yatağım,mutsuz yatağım
çoğalttın mı eksiklerimi
gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı
yitirdim mi yoksa masumiyetimi?
borçlarımı ödedim mi?
doğru seçtim mi soruların fiillerini?
tırnaklarım kesilmiş,dişlerim fırçalanmış,saçlarım taranmış,
giysilerim ütülü,odam düzenli mi?
ödünç aldığım kitapları geri verdim mi?
geri verdim mi aldıklarımı:
aşkları,dostlukları,sevgileri,güvenleri,bağları
kitaplara,sayfalara,satırlara borcumu ödedim mi?
yokladım mı duygularımı
hala sevebiliyor muyum insanları?
ovmalı gümüşlerimi,bakırlarımı,cila geçmeli ahşaplarıma
ovmalı umutları
saklı tutumalı gelecek inancını,yarınları,eksik etmemeli ağzımızdan
hançer kıvamındaki karamizah tadını
şimdi oturup uzun bir hasretlik mektubu yazmalıyım Yavuz'a
sonra köşe başından bir demet çiçek alıp öyle başlamalıyım akşama
yeni bir yıla
ama nedense her şeyin tadı dağılıyor ağzımda
bir sap çiçek mi taşısam yoksa ağzımın kıyısında
aydınlık rengi vursun diye gözlerimdeki buluta

MURATHAN MUNGAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BİR YILIN SON GÜNLERİ

I.
bir yıl daha bitiyor
İşte bu kadar duru,bu kadar yalın
bu kadar el değmemiş
sıradan bir gerçeği daha
kolları bağlı hayatımızın
bir şiire nasıl dahil edilir bir yılın son günleri
her sonda her başlangıçta ve her defasında
alır gibi bir başkasını karşımıza
perdeler çekip,ışıklar söndürüp
oturup yatağın içine bir başımıza
sorgulamak kendimizi
öğrenmek ikizin anadilini,ikinci belleğimizi
öğrenmek kendimizle hesaplaşmanın buzul ilişkilerini
bu aynaların dehlizlerinde gezinirken görürüz
karanlık günlerimizin kenar süslerini

biterken bir yılın son günleri
biliyoruz takvimler belirlemez değişimin mevsimlerini
gençlik ikindilerini

kargınmış bir çocuktuk büyüdüğümüzden beri

II.
bir yıl daha bitiyor
düşlerim,tasarılarım,yarım kalmış onca şey
her yıl biraz daha kısalıyor öncekinden
bana mı öyle geliyor
yoksa daha mı hızlı ilerliyor zaman
insan yaşlanırken?

III.
kırdım mı incittim mi birilerin
kimleri kazandım,yitirdiklerim kimler?
kendimi yineledim mi yazdıklarımda?
yeniden düşünmeliyim
dostluklarımı,ilişkilerimi
dağınık yatağım,mutsuz yatağım
çoğalttın mı eksiklerimi
gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı
yitirdim mi yoksa masumiyetimi?
borçlarımı ödedim mi?
doğru seçtim mi soruların fiillerini?
tırnaklarım kesilmiş,dişlerim fırçalanmış,saçlarım taranmış,
giysilerim ütülü,odam düzenli mi?
ödünç aldığım kitapları geri verdim mi?
geri verdim mi aldıklarımı:
aşkları,dostlukları,sevgileri,güvenleri,bağları
kitaplara,sayfalara,satırlara borcumu ödedim mi?
yokladım mı duygularımı
hala sevebiliyor muyum insanları?
ovmalı gümüşlerimi,bakırlarımı,cila geçmeli ahşaplarıma
ovmalı umutları
saklı tutumalı gelecek inancını,yarınları,eksik etmemeli ağzımızdan
hançer kıvamındaki karamizah tadını
şimdi oturup uzun bir hasretlik mektubu yazmalıyım Yavuz'a
sonra köşe başından bir demet çiçek alıp öyle başlamalıyım akşama
yeni bir yıla
ama nedense her şeyin tadı dağılıyor ağzımda
bir sap çiçek mi taşısam yoksa ağzımın kıyısında
aydınlık rengi vursun diye gözlerimdeki buluta

MURATHAN MUNGAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

DAĞ RÜZGARI



Kaderde senden ayrı düşmek de varmış

Doğrusu bunu hiç düşünmemiştim...

Seni tanımadan

Hele seni böyle deli divane sevmeden

Yalnızlık güzeldir diyordum

Al başını, kaç bu şehirden

Ufukta bir çizgi gibi gördüğün dağlara

Rüzgarın iyot kokularını taşıdığı denizlere git

Git gidebildiğin yere git diyordum

Oysa ki, senden kaçılmazmış

Yokluğuna birgün bile dayanılmazmış.

Bilmiyordum...



Yine de dayanmağa çalışıyorum işte

Bir kır çiçeği koparıyorum gözlerine benzeyen

Geçen bulutlara sesleniyorum ellerin diye

Rüzgar güzel bir koku getirmişse

Saçlarını okşayıp gelmiştir diyerek avunuyorum

Yaşamak seninle bir başka zamanı

Bir başka zamanda seni yaşamak

Herşeyden önce sen

Elbette sen

Mutlaka sen

İster uzaklarda ol

İster yanıbaşımda dur

Sen ol yeter ki bu zaman içinde

Ben olmasam da olur

Seni bir yumağa sarıyorum yıllardır

Bitmiyorsun

Çaresizliğim gün gibi aşikar

Su olup çeşmelerden akan güzelliğin

İnceliğin ışık ışık yüzüme vuran

Sen güneş kadar sıcak

Tabiat kadar gerçek

Sen bahçelerde çiçekler açtıran

Sudan, havadan, güneşten yüce varlık

Sen, o tek sevgi içimde

Sen görebildiğim tek aydınlık



Bir nefes de benim için al

Havasızlıktan öldürme beni

Bulutlara, yıldızlara benim için de bak

Susadım diyorsam

Bir yudum su içmelisin

Ben yorulduysam sen uyumalısın

Ellerim sevilmek istiyor

Saçlarım okşanmak istiyor

Dudaklarım öpülmek istiyor

Anlamalısın.



Ağaçların yeşili kalmadı

Gökyüzünün mavisi yok

Bu dağlar o dağlar değil

Rüzgarında kekik kokusu yok

Kim bu çaresiz adam

Bu kan çanağı gözler kimin

Kaç gecedir uykusu yok

Gündüzü yok

Gecesi yok

Yok

Yok

Anladım

Sensiz yaşanmaz bu dünyada

İmkanı yok.

ü.yaşar oğuzcan
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BİS

Maske ölmek isteğidir sevgilim
takma yüzlerle yaşamak kendi tarihimizi
büyük kopmalar gerekiyor büyük hayatlar için
Kötülük her çağda din değiştiriyor
unutmanın borçları ödeniyor
ruhun imkanları adına
Kundakçı laser yakıyor jeneriği
Şairler gibi sözcüklere tapıyoruz bu dilsiz dünyada
anlam ve kelimelerin içinde bulunduğu koma
prova ediyor başka yüzyılların aynalarında
her kip kullanım hattında buruşuyor
aşk yoksa ölüm de yok
boşlukta kenetlenen ilk buluşma
çekimine girdiğimiz
tarihin parçalayamadığı çekirdek
Hiçbir oyun sonuna kadar masum kalmaz
bunca reel yaşanırken cinnetin enkazı
Metropoller hem İhtilal hem Devlet
el değmeden ayıklanmış ruhun bütün kanalları yayına hazır
oysa dehşet yatıyor derinliklerimizde
dans bittiğinde birimiz ölecek
Gümüş Kurşun hangisine sıkılmalı?
geniş tut bu dansın adımlarını
içimdeki demir kelebek
başkalarının gözlerini kamaştıran
savaş boyalarıdır imgenin dolaşımında
bulmaca kayıtlarına Siyah Kare
hikayeler kendi yasalarının içinden geçtikçe
kramp içindesiniz
yaygın vahşet günlük ölüm over dose



MURATHAN MUNGAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BOZGUNLAR

bozgunlarla sağlamlaşır
Ütopya Kalesi
dağılmış parçaları bütünler
yeni zamanlar gümrüğünde
yol ayrımını doğru bilenler
hiçbir aşk ve macera tanrısı
yola çıktığı gibi dönmez geriye
kabuk bağlar yüzümüzdeki gölgeler
unutarak ve vedalaşarak geçilen
durakların birinde inmemiz gerekir
bindiğimiz düşlerden
hayat belki başka biri yapar bizi
bir melodram öğesi olarak
umudun da, umutsuzluğun da aşıldığı
o altın dengede
biliriz içimizdeki avdan yorgun dönen akşamlar
ne kadar bütünlese de
parçalar

MURATHAN MUNGAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

BU NE BİÇİM HAYAT

Bu ne biçim Postacı
Üç defa çalıyor kapıyı
Bu ne biçim kel
Hem merhemi var
Hem sürmüyor başına
Bu ne biçim biçimler
İstediğiniz kadar çoğaltılabilir
Memleket çok müsait buna
Örneğin yeni bir komşu taşındı karşıya
Bir baktım Fahriye Abla!
Kırk yıllık bir rötar yapmış
Erzincan Treni
Ben gelmişim şu yaşıma
O ise şiirdeki yaşından gün almamış daha
Benimki ne biçim hayat
Uymuyor ne gördüklerime
ne duyduklarıma
ne okuduklarıma
Ben ne biçim benim
Ne kendime benziyorum
Ne başkalarına

MURATHAN MUNGAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

CAM YAZ

Adını arayan rumuz
Eylüllerden yaz yap bana
Bir dönümlük bir dünyada
Şiirim mıntıka temizliği
Cam şişelere koyduğum
Eylüllerden yaz yap bana
Bir dönümlük bir çocukluk
gökkuşağı uçurtma
mayın mantar ütopya
yalancı mücevherler gibi
birbirine benzemeyen şiirler yazdım
okyanusa karşı ağladım sonra
Bak ay karışıyor akşama
Acemi mevsimlerdi
Aşk adı altında yıllarca tek kale top oynadım
Cam üfledi şiirlerimi
Batık gökkuşağı, patlamış mayın
yırtık uçurtma
Eylül gelmeden bavulumda ütopya
Kendime trenlerden ayrılık aldım
bak ay karışıyor alnıma
Adını arayan rumuz
bu mantar sende kalsın
Yırt at bu şiiri okuduktan sonra

MURATHAN MUNGAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ÇIPLAK

iki çıplak yara
iki çıplak düşman
şimdi karşı karşıya
artık herşey olabilir
artık bütün dünya karanlık imkan
geç geçebilirsen ruhum
bir daha buralardan

aşktaki düşmanlık değil
düşmanlıktaki aşk
onları şimdi birbirinden ayıran
ruh ölür, beden unutur
av kurtulur kendine kurduğu
mazinin tuzağından

kendinin sonuna geldi mi
yeniden görür insan
çıplak hüküm, acı özgürlük!
kana karışan aşk zamana intikamla sızar
bilirim, çok geçtim buralardan
benim zaferim ayrıldıktan sonra başlar

aşkta zafer olmadığını anlayana kadar

MURATHAN MUNGAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ÇÖL VE DUVAR

Hanlarda uğuldayan çılgın hayaletler
çölün zamansız epopesinden
gündeliğin sefertasına daralan günler

çimentonun aktığı oluklarda
harflerdeki kehribar
tekrarlanarak kaybettirilen
yollardan gecece
vardığımız
dünyaya kapatılmış kapılar

çimento akıyor harfler soluyor
başkalaşmış bir benliği
kendimizle değiştiriyoruz her seferinde
çıkmıyor gönlümüzden hiç kimse
her yer çöl her yer duvar

MURATHAN MUNGAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

DİVAN

Hakikatim, mağfiretim yadigarım.
Kalbini bende sınamışlar için,
adadığım divanım..
Ömrümü hayat yapan bütün erkeklere,
Bir kere olsun,
Unutmak için, , ,
Nafile bin kelime......

MURATHAN MUNGAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

DİYALEKTİĞE ÖVGÜ

Yaşıyorsan eğer' hiçbir zaman deme'.
Yıkılır, yıkılmaz görünen,
Kalmaz hiçbir şey nasılsa öyle
Buyuranlar verdiklerinde son buyruklarını
Buyruk altındakiler başlar konuşmaya,
Kim'hiçbir zaman' demeyi göze alabilir?
Zulüm yürürlükteyse, kim suçlu: Kendimiz
Ve kimdir omu yıkmak zorunda olan: Biz
Yenilen kalk ayağa!
Herşeyini yitiren, dövüşe devam!
Kavramışsan olup biteni, seni kim tutabilir?
'Hiçbir zaman'dan 'bugün' doğar
Bugün yenilen yarının yenenidir.

MURATHAN MUNGAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

DİYALEKTİK MUTSUZLUKLAR

bir uzak sabah denizidir gittiğin kapı
ellerinde rüzgarın taşınmaz çamurları var
köpürmüş soylarımı toplarken çürüyen yanlarımdan
inan batmış şehirler gibi onarılmaz anılar
gözlerinde unuttuğum o eski aciz miras
almaya gelsem soluğumda dalgın yosun kokusu
biliyorum artık hiçbir gemi beni taşımaz
ve yeniden büyür içimde mağrur bir zakkum gibi terkedilmek korkusu

susarsın bir silahsızlanma akşamı
susarsın dudaklarında ıslıklar kanar
öpülmez dudakların ıslık yarası
mavzerdir dokunmalarım kirvem bilirsin
öpemem, öpersem tekmil bir aşiret tragedyası

hüznünü ver bana yeter, gizli hüznünü
kolları bağlı hüzün olsun dört yanım
ırağına vurma beni kirvem, ağlarım, delirirsin
sonra derler haklıdır sevdası
geç olur ki artık onarmaz rakılar
geç olur bir yaraya rakının dağılması

sen şehre sırtını dönen uykusuz dağlı
gemiler nerde (ki çoğu hüviyetidir melankolinin)
nerde aykırı mavzerler (onlara sığdıramazsın ki öfkelerini)
barut esmeri tenine sevdalarımı sürdüğüm
nasıl taşıdın bunca yıl delirmiş saçlarında o eski şark yelini
biliyorum dokunsam parmaklarım kırılır
dokunmasam eşkıya uykusuzluğu çetin silahlar gibi

MURATHAN MUNGAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

DİZEYE DÜŞEN

Kovulmuşken hayatın bir yerinden
Yalnızken, umarsızken
Öfkeni dillendirecek bir eylem ararken kendine
Diyelim gecelerin o tekin olmayan serüveninde
Paranoya kıvamında ilişkiler yaşarken
İmtiyazsız karanlıkların suçlu zevklerine
Yasağın büyüsüne, hayatın ve gündüzün
Öte - yüzüne sığınırken
Ve intihar manifestosu gibiyken bütün duyarlıkların
Ansızın bir dize gelip takılır diline
Bir can simidi gibi en kurtarıcı keyfiyle
Bir zaman seninle kalır, yanıbaşında,
Zaman içersinde yer değiştiresin
Diye kendisiyle bir gönül erincini,
en düpedüz anlamıyla yaratmak eylemini
Yaşarsın bir dizenin dizlerinde
Sonra uzaklaşır senden,
Gözden kaybolur
Büyümüş, çoğalmış bir şiirin derinliklerinde
Ne senledir oysa, hep senledir oysa
Gecelerin ötesi dediğin şey
Kendin için yaşadığın sinema

MURATHAN MUNGAN
 
Ynt: Niye Şiir Olmasın!!!

ESKİ FENERLER ESKİ GEMİLER

uzun yanlışlarla battı gemiler
geçtikleri her yerde
İçindekiler

toy rüzgarlarda
yelken açan düşlerimiz
uğradığımız adalarda dağıldı
geçtiğimiz gemilerde kaldı çarpılmış yüreklerimiz
boşlukta el sallayan biri var hala
bizim varamadığımız uzaklıklara

ne kulaklarımızda siren sesleri
ne kadırga serenlerinin
yol açtığı birkaç tuzlu resim
içimiz bir ada kuraklığı
sualtı batıklarıyız gündemin

en fazla neyi bilebiliriz şimdi
bulmacalarda geçen gemici deyimlerinden başka
hangi rakıya vursak kendimizi
dalgaların kat yeri
mazisinden yeni bir insan çekip çıkaramayanlar için
eksilerek kazanılan deneyim

örgütlü rastlantılarda her şey sessizliğe güvendi
oysa eski fenerler eski gemiler içindi
paslandı ay ışığında gümüş eyerli tekneler
uykuları çevik tutan deniz rüzgarları dağıldı
şimdi her şeyi çıplak görmenin acı veren aydınlığı
umudun yeni ve altın anlamı.

MURATHAN MUNGAN
 
Üst