Ynt: Ortaklara Borçlar Hesabını Adatlandırma
Ortak alacakları, öteden beri ortakların şirkete koydukları örtülü sermaye olarak değerlendirilmekte ve ortakların kurumların vergilendirilmiş kazancından kâr payı almak yerine, daha garantili olan faiz geliri elde etmek amacıyla bu yönteme başvurdukları ve bu şekilde vergi otoritesinin şirketten alması gereken vergi tutarının azaltıldığı ya da tamamen ortadan kaldırıldığı düşünülmektedir.
Ortakların borç olarak şirkete aktardığı fonların ne zaman örtülü sermaye olarak değerlendirilmesi gerektiği konusunda, eski kurumlar vergisi kanununda yer alan ve çok fazla eleştirilen ?borçlarla, kurumun öz sermayesi arasındaki nispetin emsali kurumlarınkine nazaran bariz farklılık göstermesi? şeklinde subjektif ölçü, yeni kurumlar vergisi kanununda yerini somut bir ölçüye bırakmıştır. Yeni düzenlemede, şirketlerin ortaklarından aldıkları ve dönem başı öz sermaye tutarlarının üç katını aşmayan borçlanmaların örtülü sermaye kapsamında sayılmayacağı, dolayısıyla hissedarların şirketlerine verdikleri ve şirketin dönem başı öz sermaye tutarının üç katını aşan miktardaki borçların örtülü sermaye olarak değerlendirileceği ve örtülü sermaye kapsamındaki borçlar için hissedarlara ödenen her türlü faiz tutarının kâr payı sayılması ve vergilendirmenin buna göre düzeltilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Ortakları tarafından borç adı altında şirketlere aktarılan mali fonların yarattığı tek sorun örtülü sermaye sorunu değildir. Zira, hissedarların şirketlerine gerektikçe aktardıkları, şirket bünyesinde uzun süre kullanılan ve aslında şirketin işletme sermayesi ihtiyacını karşılamaya yönelik olan mali fonların kaynağı da sorgulanabilmektedir. Şirket bünyesindeki ortaklara borçlar hesabının sürekli ve artan miktarda alacak bakiyesi veriyor olması, vergi inceleme elemanları tarafından genellikle şirketin kayıtdışı satışlarının göstergesi olarak kabul edilmekte, kayıt dışı satış çerçevesinde ortaklar tarafından elde edilen hasılatın şirkete aktarılıyor olabileceği düşünülerek, incelemeler hem finans kuruluşları nezdinde yapılan karşıt incelemelerle, hem de şirket nezdinde yapılan randıman ve kârlılık analizleri ile derinleştirilmektedir.
Ortak alacaklarının, kayıt dışı satış hasılatı çerçevesinde elde edilen fonların şirkete borç adı altında aktarılmış olabileceği varsayımı ile, aralık ayında yayınlanan 1 Seri No?lu Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanuna İlişkin Genel Tebliğ ile, kanunda açıkça yer almayan bir hususa ilişkin genel tebliğ ile düzenleme yapılarak, ortaklar tarafından şirkete verilen borçların işletme adına bankalara yatırılması şartıyla Varlık Barışı Yasası?ndan yararlanabileceği belirtilmiştir. Muhtemelen, kayıt dışı satışlar nedeniyle ortaklar tarafından elde edilen hasılatın, ekonomiye vergisi ödenmiş fon olarak aktarılmasını amaçlayan düzenleme maalesef fiilen uygulanabilir nitelikte değildir. Zira, ortaklar tarafından işletmeye verilmiş olan borçlar, halihazırda işletme tarafından kullanılmış olup, işletmeden çekilerek bankaya konulmaları durumunda ortaklar cari hesabı kapanmış olacak ve sermayeye aktarılacak herhangi bir ortak alacağı kalmayacaktır. Öte yandan, ortaklar tarafından şirketlere verilmiş olan ve hali hazırda ekonominin içine girmiş olan bu kaynakların, şirketten çekilerek bankaya yatırılması ile milli ekonomiye yeni kaynak girişi sağlanmış olmayacaktır.
Şirket ortağından aldığı ödünç para için faiz ödemesi gayet normaldir.Çünkü ortak böyle bir finansman sağlamıyor olsa bu finansmanı sağlayacak bir finansman kuruluşu bulunacak ve bu kuruluştan ödünç para faiz karşılığı alınacaktır.
Burada da dikkat edilecek durum emsaline oranla fazla faiz ödenmesi gene KVK 17.md gereğince Örtülü Kazanç dağılımı sayılacaktır.
Konuyla ilişkin KVK 17.md aşağıdaki gibidir.
1.Şirket kendi ortakları , ortaklarının ilgili bulunduğu gerçek ve tüzel kişiler , idaresi , murakabesi veya sermayesi bakımlarından vasıtalı vasıtasız olarak bağlı bulunduğu veya nüfuzu altında bulundurduğu gerçek ve tüzel kişiler ile olan münasebetlerinde emsaline göre göze çarpacak derecede yüksek veya düşük fiyat veya bedeller üzerinden yahut bedelsiz olarak alım,satım , imalat , inşaat muamelelerinde ve hizmet ilişkilerinde bulunursa;
3.Şirket I numaralı fıkrada yazılı kimselerle olan münasebetlerinde emsaline göre göze çarpacak derecede yüksek veya düşük faiz komisyonlarla ödünç para alır veya verirse
Diğer taraftan KVK 16 md. Gereğince alınan borç paranın ?Örtülü Sermaye? olarak düşünüldüğü de kaçınılmazdır.Konuya ilişkin KVK' nın 16. maddesi aşağıdaki gibidir.
"Kurumlar aralarında vasıtalı, vasıtasız bir şirket münasebeti veya devamlı ve sıkı bir iktisadi münasebet bulunan, gerçek ve tüzel kişilerden, yaptıkları istikrazlar, teşebbüste devamlı olarak kullanılır ve bu istikrazlarla kurumun özsermayesi arasındaki nispet, emsali kurumlardakine nazaran bariz bir fazlalık gösterirse mezkur istikrazlar örtülü sermaye sayılır."
Böyle bir sonuç tespit edilirse KVK 15/2.md gereğince bu türlü harcamalar gider olarak addedilemez.
Sermayenin yetersizliğinde sürekli borç para alarak Örtülü Sermaye riski taşımak ve bilançoda Öz kaynaklar/Borçlar dengesini bozmak yerine sermaye atışına gitmekte yarar vardır.