Örtülü sermaye ile ilgili

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Ant Z
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Ant Z

Tanınmış Üye
Üyelik
30 May 2009
Mesajlar
1,907
Merhaba

Örtülü sermaye ile ilgili yazıları okuduğumda hep karşılaştığım 3 katını geçen kısma ait giderlerin kkeg olması ama


sermayenin 3 katının geçmiş 331 hesap ama ortak faiz istemiyor ise ama bankadan kullansa bu fonu faiz ödeyecekti. Ben bu durumda firmaya gelir mi hesaplamam gerekli ? bir de nasıl hesaplamam gerekli ?

Teşekkür ederim
 
Ynt: Örtülü sermaye ile ilgili

Hayır fazi vermiyorsanız yapılacak birşey yok. Ancak bu durumu düzeltin.
 
Ynt: Örtülü sermaye ile ilgili

faiz hesaplanması gerekir yoksa vergi kaçırma durumu sözkonusu olur
 
Ynt: Örtülü sermaye ile ilgili

Kafam karıştı şöyle bir yazı buldum,



2-) Diğer taraftan, tersi durumda yani ortaklardan borç para alındığında her şeyden önce işletmenin dönem başındaki öz sermayesinin üç katını aşan kısmı örtülü sermaye sayılacaktır. Bunun yanı sıra işletme ortağından aldığı borç paralar için faiz hesaplamasa bile kullandığı paranın emsal faizi hesaplanarak ortaklar açısından Menkul Sermaye İradı olarak beyanı istenebilecektir.

burda firma gelir yazma yada muhtasar da stopaj ödemek zorunda kalmayacak sanırım değil mi

Saygılarımla
 
Ynt: Örtülü sermaye ile ilgili

Nasıl vergi kaçırmış olacak? Ortak zaten alacaklı yani borçlu değil. Borçlu olsa adat hesaplanıp gelir yazılması gerekir. Fatura kesilerek kdv hesaplanır.
Ancak ortak şirkete sermaye koymuş c/h olarak. Belki niye sermayeye eklemedin denebilir. Faiz istese o zaman kkeg yazılır. İstemediği zaman gider yazdığınız birşey yok ki.
 
Ynt: Örtülü sermaye ile ilgili

ORTAK AÇISINDAN FAİZ GELİRİNİN VERGİSİ sayın nguroy
 
Ynt: Örtülü sermaye ile ilgili

bu tutar içinde birazı döviz,3 katını aşan kısma denk gelen kadarından kur fakı gideri yazarsam kkeg olarak mı dikkate alacağım ?

Ayrıca

Mesela sermaye .......150
331 ........................... 750

bu tutarın sadece 150 si eur ,

euro olanı aşan kısımda mı düşüneceğim ?

Saygılarımla
 
Ynt: Örtülü sermaye ile ilgili

euro felan yok
hesaplar tl zaten
dönembaşı özsermaye (sermaye değil)
100 tl
750 tl borç tutarı ise
300 tl den sonrası faiz,kur farkı vs.kkeg olacak
ayrıca 300 tl den sonraki faiz ortak için karpayı sayılıp stopaj ödenecek
ayrıca toplam faizi ortak yıllık beyanname ile beyan edecek (eğer limiti aşıyorsa)
3 katını aşanın faizi kar payı geliri
3 katını önceki faiz ise faiz geliri olarak beyan edilir
kar payı beyan sınırı 22.000 tl
faiz geliri beyan sınırı 1090 tl
dir
 
Ynt: Örtülü sermaye ile ilgili

Değerli üstadlar cevaplarınız için teşekkür ederim

Yanlış isem lütfen düzeltin
APAÇİ ' Alıntı:
ayrıca 300 tl den sonraki faiz ortak için karpayı sayılıp stopaj ödenecek

ortak faizsiz verdiği için firma olarak biz muhtasar beyannamesinde bir işlem yapmayacağız.

APAÇİ ' Alıntı:
ayrıca toplam faizi ortak yıllık beyanname ile beyan edecek (eğer limiti aşıyorsa)
3 katını aşanın faizi kar payı geliri
3 katını önceki faiz ise faiz geliri olarak beyan edilir
kar payı beyan sınırı 22.000 tl
faiz geliri beyan sınırı 1090 tl


Ortak burada faiz istememiş olsa bile emsal bir faiz hesaplayıp bunun 3 katı aşan kısma denk gelenini kar payı 3 katından öncekini faiz geliri olarak ortağın kendi beyannamesinde bildireceğiz değil mi ,?

Teşekkür ederim

Saygılarımla
 
Ynt: Örtülü sermaye ile ilgili

dopğruyu biliyorsanız soru sormayın
 
Ynt: Örtülü sermaye ile ilgili

NEDEN verilmez baba oğluna işyerini bedelsiz verince ne oluyor baba emsal bedelden gelir beyan etmiyormu neresi karışık neyse herkesin görüşü kendini bağlar
 
Ynt: Örtülü sermaye ile ilgili

Aynı şey değil. Baba oğula mesken verirse vergi vermiyor. İşyeri verirse veriyor.Üstelik bu para kendi şirketine koyduğu sermaye . İncelenmesi gereken bir konu diyorum. Hemen kestirip atmak doğru değil.
 
Ynt: Örtülü sermaye ile ilgili

MESKENDE İSTİSNA VAR o yüzden meskeni tabiki dikkate almayacağız (özel istisnası var)
Herkesin görüşüne saygılıyım
Kolay Gelsin
 
Ynt: Örtülü sermaye ile ilgili

Örtülü sermaye düzenlemesi bir vergi kontrol ve güvenlik aracıdır.Vergilemede otokontrol sisteminin amacı, minimum bir vergi tahsilatının sağlanması,veya belirli bazı işlemlerin değerlemesinde bir alt sınır kavramı getirilmesi amacındadır.Bu açıdan otokontrol işlemleri arasında, bir işlemin gerçekleşip , gerçekleşmemesi önem kazanmaktadır.Dolayısyla burda oto kontrol açısından bir varsayıma göre hareket edilmekte, bu varsayıma göre işlem yapılacağı ön görülmektedir. (varsayım alacaklı ortağın menkul sermaye iradı elde ettiğidir)
Varsayıma dayalı kar dağıtımında hukuken ve ekonomik olarak elde etmenin kanıtlanması mümkün değildir.Daha kısacası elde edilmiş bir faiz geliri söz konusu değildir.
 
Ynt: Örtülü sermaye ile ilgili

sayın nguroy'a katılıyorum. ortağın şirkette faiz talep etmesi gibi bir zorunluluk yoktur.. kimse ortak neden faiz talep etmiyor diye sorgulayamaz..
 
Ynt: Örtülü sermaye ile ilgili

ARKADAŞIM ortak zaten faiz almayacak vergi nedeniyle hesaplanması gerekir
kimse zorla faiz alacaksın demiyor
 
Ynt: Örtülü sermaye ile ilgili

Borcun, İşletmeye Devamlı Surette Verilmesi Durumunda


Şirketlerin ticari hayatta varlıklarını uzun vadede sürdürebilmelerinin bir unsuru da öz kaynaklarının güçlü bir yapıda süreklilik arz etmesine bağlıdır. Kriz ortamlarında bankaların finans kaynaklarının çok güçlü olmaması veya arz/talep dengesine göre oluşan yüksek faiz oranları şirketleri zor duruma sokabilmektedir. Bu noktada yaşamakta olduğumuz kriz dönemlerinde birçok şirketin bankalardan aldıkları kredilerin geri çağrılması firmaları iflas eşiğine getirdiği bilinmektedir.



Bu nedenle şirketlerin güçlü yapı oluşturabilmeleri için kalan tek çıkar yol şirket ortaklarının ellerindeki nakdi ve ayni varlıları şirkete koyarak hisse paylarını artırmalarına bağlıdır. Şirket ortaklarının bu yolu seçmeyerek şahsi birikimlerini faiz karşılığı veya faizsiz olarak şirkete borç verme yolunu seçmeleri iktisadi hayatın olağan akışına ters düşmektedir.



Örneğimize devam edecek olursak ABC Limited Şirketinin ortağı olan ve başkaca geliri bulunmayan Ahmet YILMAZ şirketin finansman açığını kapatmak için muhtelif tarihlerde şirkete para borç vermiş olup faiz tahsil etmemiştir.





Yıl
Borç Miktarı

2007
5.000.000

2008
3.000.000

2009
2.000.000




Borç para verenlerin bu işten sağladıkları faizin gelir unsurlarından hangisine girdiğinin tayininde 104 Seri No?lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde açıklanmıştır. Bu bağlamda ikraz işinin mutad meslek halinde ifa edilmiş olup olmadığına bakılmak gerekir. Bu noktada Şirket ortağının çeşitli tarihlerde şirkete yüksek meblağlarda borç para vermesi vergi mevzuatı açısından yasal mıdır?



Tebliğ?de; ?bir kişiye bir yıldan fazla süreli olarak borç para vermek veya bir yılda birden fazla kimseye borç vermek ikrazatçılık? denilmektedir. Yani herhangi bir kimse, birden fazla yılda tek şahsa veya bir yılda aynı şahıs veya muhtelif şahıslara borç para vermişse, bu kimsenin ikrazatçılık işini mutad meslek halinde yapmış olduğunun kabulü gerekir. Bu sebeple, borç para vermeyi sürekli haline getirmiş olanların ikrazatçı sayılarak elde ettikleri kazançlarında ?Menkul Sermaye İradı? yerine ?Ticari Kazanç? olarak vergilendirilmesi gerekir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu?nun 37. maddesinde her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç sayılacağı belirtilmiştir. Ticari kazançlar, esas itibariyle sermaye ve emek karışımı bir kaynağa bağlı olarak doğarlar. Bu kaynağa bağlı olarak devamlı bir organizasyona dayanan her türlü faaliyet ticari faaliyettir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3'üncü maddesinin (B) fıkrasında, vergilendirmede, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu; gerçek mahiyetin, yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği; vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan tanık ifadesinin, ispatlama vasıtası olarak kullanılamayacağı; iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutat olmayan bir durumun iddia olunması halinde, ispat külfetinin bunu iddia edene ait olduğu düzenlemesi yer almıştır. Bu hükümler ışığında şirket ortağının aynı parayı şirkete değil de bir banka kuruluşuna % 20 faiz oranı ile yatırıp faiz geliri elde etmesi mümkün iken faizsiz olarak şirkete ödünç para verdiğini iddia etmesi iktisadi hayatın kurallarına ne derece uygun düştüğünü ispatlamakla yükümlüdür.

Bu bağlamda ortakların, şirketlerine sermaye koymak suretiyle ortaklık payını artırmadan belli tarihlerde sürekli olarak şirkete faiz karşılığı veya faiz almaksızın borç para vermeleri vergi incelemelerinde sorun haline gelebilir. Mükelleflerin bu sorunlarla karşılaşmamak için borç verme yerine sermaye taahhüdünde bulunmalarının daha doğru olacağını düşünmekteyiz.

Bu bilgiler ışığında ortakların şirkete borç verme işleminin vergi mevzuatı açısından sakıncaları yargı kararları çerçevesinde ele alınmasında yarar görmekteyiz.

Belli bir süreyle tek kişiye veya kuruma verilen ödünç para verme işlemi karşılığında sağlanan gelir (Alacak Faizi) olup menkul sermaye iradıdır. Menkul Sermaye İradı tahsil esasına bağlanmıştır. Faiz gelirinin menkul sermaye iradı olarak vergilendirebilmesi için bu gelirin tahsil edilmiş olması gerekir. ( Danıştay 4.Dairesinin 20.10.1998 tarih ve 1998/1128- 3736 sayılı Kararı) , İkrazat işlerinde ?devamlılık? kriteri vergilendirmede aslı unsurdur. Bu noktada birden fazla yılda tek şahsa veya bir yılda aynı şahıs veya muhtelif şahıslara borç para verilmesi ödünç verme işleminin mutad hale geldiğini gösterir,
Borç para devamlı hale gelmeden arızi olarak, tesadüfen ve ticari bir faaliyete bağlı olmayarak ödünç verdikleri faiz gelirleri ticari kazanç olarak değil MSİ olarak vergilendirilmesi gerekir,
Bir borcun verildiği saptanmakla birlikte, karşılığında faiz alınıp alınmadığının ya da ne kadar faiz alındığı bilinemediği hallerde ve büyük miktarlarda borç paranın menfaatsiz olarak verilemeyeceği, faiz alınmadığı inanılır belgelerle ispat ve tevsik edilememesi halinde mükellefiyet tesisi ve ceza uygulamasının yerinde olacağı. (Danıştay 4.Dairesinin 15.11.1967 tarih ve 1964/4497 ve 1967/5395 sayılı kararı), Borç verilmesine alınan faiz tutarı saptanamıyorsa bu durumlarda o bölgede serbest piyasada geçerli olan faiz oranının esas alınarak hesaplanması gerektiği hakkında. (Danıştay 13.Dairesinin 15.02.1977 tarih ve 1976/2441- 1977/489 sayılı kararı),
Bir kuruluşa verilen borç paranın o kuruluştan geri alınmayarak yıllarca kullanılmasına izin verilmesi ikrazatçılıktır. (Danıştay 13.Dairesinin 17.01.1977 tarih ve 1976/1675- 1977/38 sayılı kararı),
Aynı takvim yılı içinde birden fazla kişiye ya da birden fazla olmak üzere bir kişiye veya birbirini izleyen yıllarda bir ya da birden çok kişiye ödünç para verilmesi halleri, ikraz işiyle devamlı ve mutad meslek halinde uğraşıldığı gösterilmektedir. Bu bakımdan; ivaz karşılığı borç para verme işiyle devamlı mutad meslek halinde uğraşanların bu işten elde ettikleri kazancın, katma değer vergisine değil; banka ve sigorta muameleleri vergisine konu edilmesi, açıklanan hukuki durumun gereğidir. (Danıştay 7. Dairesinin 16.02.2002 tarih ve E. 2002 / 258, K. 2002 / 2780 sayılı Kararı) ,
Dairemizin süre gelen içtihadına göre ise, aynı takvim yılı içinde birden fazla kişiye ya da birden fazla olmak üzere bir kişiye veya birbirini izleyen yıllarda bir ya da birden çok kişiye ödünç para verilmesi halleri, ikraz işiyle devamlı ve mutat meslek halinde uğraşıldığını göstermektedir. (Danıştay 7.Dairesinin 23.3.2005 tarih ve Esas No : 2001/4837, Karar No : 2005/492),
Kurumun ortaklarına ve ortaklarının ilgili olduğu başka kurumlara devamlı surette faizsiz ödünç para vermesi örtülü kazanç dağıtımıdır. (Danıştay 3. Dairesinin 1998/92 ve 1996/399 Kararı),
Vergiyi doğuran olayın mahiyetinin ispatında, delil serbestisi esası getirilmiş ve iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan ve olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia edilmesi halinde, ispat külfetinin buna iddia edene ait olması öngörülmüştür.
Bu düzenlemeye göre; vergiyi doğuran olayların ve bu olaylara ilişkin muamelelerin, günün ekonomik ve ticari koşullarıyla, olay ya da muamelenin tekemmülü ve hukuksal varlık kazanabilmesi için öngörülen teknik gerekliliklere aykırı olmaması ve hayatın doğal akışının anlatımı olan normal ve mutad duruma uygun bulunması zorunludur. Dava konusu olayda davacı tarafından bir kişiye birbirini izleyen yıllarda borç para verilmesi, davacı tarafından faizsiz kullandırma, borç alan kişi tarafından da Türk lirası cinsinden faizsiz kredi açma şeklinde gösterildiğine göre; anılan muamelelerin normal ve mutad duruma uygunluğunun ortaya konması uyuşmazlığın çözümü için önem kazanmaktadır. Döviz alım satımı işi yapan kişiye, davacının karşılıksız olarak borç para vermesi; alan kişinin de kredi kullandırarak borç para alması; yani, mali durumu borçlanmayı gerektiren kişinin başkasına kredi açması ekonomik ve ticari icaplara aykırı olduğu gibi; herhangi bir sözleşme ile kanıtlanamayan bu tür bir iddianın normal ve mutad olana uygunluğu da söylenemez. Bu nedenle bu işlemlerin ikrazatçılık olarak değerlendirilmesi gerekir. (Danıştay7.Dairesinin 05.10.2005 tarih ve 2001/759, 2005/2272),
 
Üst