özel inşaatmı ? yıllara yaygın inşaatmı ?

Üyelik
11 Nis 2006
Mesajlar
3
Arkadaşlar iyi çalışmalar.

Yabancısı olduğum inşaat muhasebesi hakkında yardımlarınıza ihtiyacım var.
İlginiz ve destekleriniz için teşekkür ederim.

Sorunum kısa şöyle;
- 4 hükmi şahıs ortak eşit paylarda bir arsa satın almışlar.
- Ve bu arsada inşaat yapmak üzere yine aynı ortaklar aynı oran hisselerinde bir inşaat şirketi kumuşlar.
- Yapılacak olan inşaatın 1 yıldan uzun sürmesi bekleniyor.
- Yapılacak olan inşaatın bir kısmı işyeri, bir kısmı konut olarak planlanmış durumda,
- İnşaatın bitiminde iş yerilerinin ve konutların bir kısmı satılacak bir kısmı ise arsa sahiplerine kalacaktır.

SORUM ?
- Kurulan inşaat şirketi üzerinden yapılacak olan bu inşaat, ÖZEL İNŞAAT MIDIR? Yoksa YILLARA YAYGIN bir inşaatmıdır ?

Kubilay SARIOĞLU
[email protected]
 
skubilays

sayın skubilays,

ayrı bir tüzel kişilik meydana gelmiştir bundan dolayı yıllara yaygın olarak değerlendirmlisin?
 
Merhaba,

Konuyu mevzuata fazla boğmadan, belirtmiş olduğunuz işlerin aşağıdaki yargı kararlarında ve maliye bakanlığı özelgelerinden de anlaşılacağı üzere, özel inşaat işi olduğunu belirtmek yeterlidir.

Söz konusu inşaat işi ile ilgili olarak; yapılan dairelerle ilgili maliyetler envanterinizde stok olarak yer alır ve bunlar satıldıkça, maliyet bedelleriyle karşılaştırılarak ortaya çıkan kar/zarar kazancın tespitinde dikkate alınır.

Konuyla ilgili yargı kararları ve Maliye özelgeleri:

Danıştay Dördüncü Daire
Tarih : 15.04.1982
Esas No. : 1981/1739
Karar No. : 1982/1506
Özel inşaat işinde sağlanan gelirin, dairelerin satıldığı yılda beyanı gerekir..
Ortağı bulunduğu adi ortaklığın 1976 takvim yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu, davalı adına re'sen takdir yoluyla salınan Gelir Vergisi ile kesilen kaçakçılık cezasını; ortaklığın yaptığı 33 daireli apartman inşaatım 1976 yılında bittiği ve 26 dairesinin alıcılarına teslim edildiği, 7 dairenin ise ertesi yıla devredildiğinin ortakların beyanı ile saptandığı özel inşaat işinde sağlanan gelirin dairelerin satıldığı yılda beyanı gerekeceğinden, inşaatın bitim yılındaki beyan kabul edilmeyerek olayın takdire intikali ve takdir edilen matrah üzerinden yapılan tarhiyatın yerinde olduğuna oybirliğiyle karar verildi.

Danıştay Dördüncü Daire
Tarih : 18.01.1994
Esas No. : 1993/622
Karar No. : 1994/216

Bir kimsenin satma üzere kendi nam ve hesabına yaptığı özel inşaattan dolayı alıcıdan tahsil ettiği bedel, istihkak bedeli değil ancak satış bedeli olarak isimlendirileceğinden 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 42. Maddesi kapsamında düşünülemez. Bu nedenle de belirtilen türde inşaat yapan yükümlü hakkında Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer 116. maddesinin beşinci fıkrası hükmünün uygulanması mümkün değildir.
İstemin Özeti: inşaat taahhüt işiyle uğraşan davacının 1989 yılma ait yıllık gelir vergisi beyannamesini, arsa karşılığı yapmakta olduğu inşaatın bitmemesi nedeniyle boş olarak vermesi üzerine adına hayat standardı esasına göre gelir vergisi ve geçici vergi salınmış, ağır kusur cezası verilmiştir. Eskişehir 1. Vergi Mahkemesinin 27.11.1992 Günlü ve 1992/510 Sayılı kararıyla; 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun birden fazla takvim yılma sirayet eden inşaat ve onarma işleriyle ilgili 42 ve müteakip maddelerindeki hükümlerde inşaat işinin resmi ya da özel inşaat işi olması yolunda bir ayırım bulunmadığı dikkate alındığında aynı kanunun mükerrer 116. maddesine göre yapılacak uygulamada inşaat işinin bitim tarihinin gözönünde bulundurulması gerektiğinden davacının yapmakta olduğu özel inşaatın devam ettiği 1989 yılıyla ilgili olarak yapılan cezalı tarhiyatta isabet bulunmadığı gerekçesiyle salınan vergiler ve kesilen ağır kusur cezası kaldırılmıştır. Vergi Dairesi Müdürlüğü, davacının yapmakta olduğu inşaat işinin Gelir Vergisi Kanunu'nun 42. maddesi kapsamında olmadığım ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Karar: 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun sözü edilen 42. maddesi, birden fazla takvim yılma sirayet eden inşaat ve onarma işlerinde, kazancın tespit esaslarım özel şekilde düzenlenmiş, diğer faaliyetlerinin aksine kazancın yıllık olarak değil işin sonunda tespit edileceğin! açıklamıştır. Kanun'un sonraki maddelerinde konuyla ilgili diğer özellikler belirtilmiştir. 43. maddesinde, müşterek genel giderlerin ve amortismanların, çeşitli işler nedeniyle dağıtılması konusu düzenlenirken tahsil olunan 'istihkak bedellerinin' bir ölçü olarak kullanıldığı görülmektedir. 94. maddesinde de 42. madde kapsamına giren işler dolayısıyla bu işleri yapanlara ödenen 'istihkak bedelleri'nden söz edilmektedir. Bu düzenlemeler, 42. maddede öngörülen rejimin uygulanmasında inşaat ve onarım işinin, başkası hesabına bir taahhüt uyarınca yapılması gereğini ortaya koymaktadır. Zira istihkak bedeli ödemesi, bir taahhüde bağlı olarak yapılan inşaat ve onarım işlerinde söz konusu olabilir.
Bir kimsenin satmak üzere kendi nam ve hesabına yaptığı özel inşaattan dolayı alıcıdan tahsil ettiği bedel, istihkak bedeli değil ancak satış bedeli olarak isimlendirilir ve 42. madde kapsamında düşünülemez. Satışın arsa payı üzerinden yapılıp inşaatın alıcı ile akdedilen inşaat sözleşmesine göre tasarlanması ya da bu inşaatın müteahhit ile arsa sahibi arasında kat karşılığı olarak yapıIdığına dair bir anlaşma olması da durumu değiştirmez. Özel inşaatlar hangi şartlarla yürütülürse yürütülsün fiilen yapılan iş, inşa edilen dairelerin satışından ibarettir. Bu tür inşaatların herhangi bir kıymet imali ve satışından farkı bulunmadığından, kazanç tespitinin yıllık olarak ve maliyetle satış bedeli karşılaştırılmak suretiyle yapılması gerekir.inşaatın bağımsız bölümleri, muhtelif yıllarda satıldığından satılan kısımla ilgili kazancın, satışın yapıldığı yılda tespiti ve beyanı gerekecektir.
Bu durumda, kendi nam ve hesabına inşaat yapıp sattığı hususunda tereddüt bulunmayan davacının, yıllara yaygın inşaat ve onarım işi yaptığı kabul edilemeyeceğinden hakkında 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 2772 Sayılı Kanun'un 15. maddesiyle eklenen mükerrer 116. maddenin beşinci fıkrası hükmünün uygulanmasına olanak bulunmadığından hayat standardı esasına göre uygulama yapılmasında isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenle Eskişehir 1. Mahkemesinin 1992/510 Sayılı kararın bozulmasına karar verildi.

Danıştay Dördüncü Daire
Tarih : 18.1.1994
Esas No. : 1993/622
Karar No. : 1994/216

Bir kimsenin kendi nam ve hesabına yaptığı özel inşaattan dolayı alıcıdan tahsil ettiği bedel istihkak bedeli değil satış bedelidir ve bu iş yıllara sari inşaat işi sayılmaz.
İstemin Özeti: İnşaat taahhüt işiyle uğraşan davacının 1983 yılma ait yıllık gelir vergisi beyannamesini, arsa karşılığı yapmış olduğu inşaatın bitmemesi nedeniyle boş olarak vermesi üzerine adına hayat standardı esasına göre gelir vergisi ve geçici vergi salınmış, ağır kusur cezası kesilmiştir.......... Vergi Mahkemesinin 27.11.1992 Günlü ve 1992/510 Sayılı kararıyla; 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun birden fazla takvim yılma sirayet eden inşaat ve onarma işleriyle ilgili 42 ve müteakip maddelerindeki hükümlerde inşaat işinin resmî ya da özel inşaat işi olması yolunda bir ayırım bulunmadığı dikkate alındığında aynı Kanun'un mükerrer 116. maddesine göre yapılacak uygulamada inşaat işinin bitim tarihinin gözönünde bulundurulması gerektiğinden davacının yapmakta olduğu özel inşaatın devam ettiği 1989 yılıyla ilgili olarak yapılan cezalı tarhiyatta isabet bulunmadığı gerekçesiyle salınan vergiler ve kesilen ağır kusur cezası kaldırılmıştır. Vergi Dairesi Müdürlüğü, davacının yapmakta olduğu inşaat işinin Gelir Vergisi Kanunu'nun 42. maddesi kapsamında olmadığım ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir. '
Karar: 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun sözü edilen 42. maddesi, birden fazla takvim yılma sirayet eden inşaat ve onarma işlerinde, kazancın tespit esaslarım özel şekilde düzenlemiş, diğer faaliyetlerinin aksine, kazancın yıllık olarak değil işin sonunda tespit edileceğin! açıklamıştır. Kanunun sonraki maddelerinde konuyla ilgili diğer özellikler belirtilmiştir. 43. maddesinde, müşterek genel giderlerin ve amortismanların, çeşitli işler nedeniyle dağıtılması konusu düzenlenirken tahsil olunan 'istihkak bedellerinin' bir ölçü olarak kullanıldığı görülmektedir. 34. maddesinde de 42. madde kapsamına giren işler dolayısıyla bu işleri yapanlara ödenen 'istihkak bedelleri'nden söz edilmektedir. Bu düzenlemeler, 42. maddede öngörülen rejimin uygulanmasında inşaat ve onarım işinin, başkası hesabına bir taahhüt uyarınca yapılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Zira istihkak bedeli ödemesi, bir taahhüde bağlı olarak yapılan inşaat ve onarım işlerinde söz konusu olabilir. •
Bir kimsenin satmak üzere kendi nam ve hesabına yaptığı özel inşaattan dolayı alıcıdan tahsil ettiği bedel, istihkak bedeli değil ancak satış bedeli olarak isimlendirilir ve 42. madde kapsamında düşünülemez. Satışın arsa payı üzerinden yapılıp inşaatın alıcı ile akdedilen inşaat sözleşmesine göre tasarlanması ya da bu inşaatın müteahhit ile arsa sahibi arasında kat karşılığı olarak yapıldığına dair bir anlaşma olması da durumu değiştirmez. Özel inşaatlar hangi şartlarla yürütülürse yürütülsün fiilen yapılan iş, inşa edilen dairelerin satışından ibarettir. Bu tür inşaatların herhangi bir kıymet imali ve satışından farkı bulunmadığından, kazanç tespitinin yıllık olarak ve maliyetle satışından farkı bulunmadığından, kazanç tespitinin yıllık olarak ve maliyetle satış bedeli karşılaştırılmak suretiyle yapılması gerekir. İnşaatın bağımsız bölümleri, muhtelif yıllarda satıldığında satılan kısımla ilgili kazancın, satışın yapıldığı yılda tespiti ve beyanı gerekecektir.
Bu durumda, kendi nam ve hesabına inşaat yapıp sattığı hususunda tereddüt bulunmayan davacının, yıllara yaygın inşaat ve onarım işi yaptığı kabul edilemiyeceğinden hakkında 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 2772 Sayılı Kanunun 15. maddesiyle eklenen mükerrer 116. maddenin beşinci fıkrası hükmünün uygulanmasına olanak bulunmadığından hayat standardı esasına göre uygulama yapılmasında isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenle ......... Vergi Mahkemesinin 1992/510 Sayılı kararının bozulmasına oybirliğiyle karar verildi.

Maliye ve Gümrük Bakanlığı Özelgesi
Tarih : 14.05.1984
Sayı : 1112113

Taahhüt işi olmayan ve özel inşaat niteliğinde bulunan inşaat işinin, GVK'nun yıllara yaygın inşaat ve onarım işleriyle ilgili 42 44. maddelerine göre vergilendirilmesi mümkün değildir.
Bilindiği üzere, bir işin Gelir Vergisi Kanunu'nun 42. maddesi kapsamında mütalaa edilebilmesi için,
1. inşaat ve onarma işi olması,
2. Yıllara sirayet etmesi,
3. Başkasına karşı taahhüt edilmiş olması gerekir.
Dilekçenizin incelenmesinden, şirketinizce yapılan inşaat işinin Gelir Vergisi Kanunu'nun 42. maddesinde belirtilen bir taahhüt işi olmayıp, özel inşaat niteliğinde olduğu anlaşılmıştır.
Bu nedenle, sözü edilen inşaat işinden sağladığınız kazancın Gelir Vergisi Kanunu'nun 4244. maddelerine göre tespiti mümkün değildir.


Danıştay Üçüncü Daire
Tarih : 28.04.1993
Esas No. : 1991/2953
Karar No. : 1993/1524
Özel inşaat işinde, inşa edilen daire ve işyerlerinin satışı yapılmadıkça, karzararın doğmasından söz edilemez.
Kat karşılığı özel inşaat (YapSatcılık) işi yapan davacı şirketin 1989 takvim yılı işlemlerinin incelenmesi sonucunda tespit edilen matrah farkı üzerinden adına ikmalen salınan kurumlar vergisi ve kesilen kaçakçılık ve özel usulsüzlük cezalarına karşı açılan davayı; Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 13. maddesinde, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanunu'nun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağının öngörüldüğü, ticari kazançta vergiyi doğuran olayın, malın satışı veya alacağın doğmasıyla tekemmül edeceği, özel inşaat işinde inşa edilen daire ve işyerlerinin satışı yapılmadıkça kar, zararın doğmasından söz edilemiyeceği, bu durumda inşa edilen bağımsız bölümleri mal mevcudu olarak envanterde yer alacağından inşaatın 1989 yılında tamamlanmasının ve 1990 yılında maliyete dahil giderin yapılmamış olmasının vergiyi doğuran olayın 1989 yılında 6 adet bağımsız bölümün satışının yapılarak sağlanan 40.000.000 lira ticari kazancın dönem beyannamesiyle beyan edildiğinin anlaşıldığı, 1989 envanterinde yer alan bağımsız bölümlerden 1990 yılında satışı yapılarak teslim edilenlerden sağlanan hasılatında bu dönem beyannamesiyle beyan edildiğinin sabit bulunması karşısında inşaatların 1989 takvim yılında tamamlanması sebebiyle Gelir Vergisi Kanunu'nun 44. maddesi gereğince ticari kazancında bu dönemde beyan edilmesi gerektiği sebebiyle davacı adına salınan vergilerle kesilen kaçakçılık ve özel usulsüzlük cezalarında yasal isabet görülmediği gerekçesiyle kabul ederek yapılan kaçakçılık cezalı tarhiyatı ve kesilen özel usulsüzlük cezasını kaldıran Vergi Mahkemesi kararının; inceleme raporuna göre yapılan tarhiyatın kanunî ve yerinde olduğu ileri sürülerek bozulması isteminin reddine oybirliğiyle karar verildi.


T.C
DANIŞTAY
Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No : 2004/229
Karar No: 2005/55
Özeti : Arsa payı karşılığı inşaat işi yapan davacının faaliyetinin, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği hakkında.

Temyiz Eden : Kalekapı Vergi Dairesi Müdürlüğü - ANTALYA
Karşı Taraf :...
İstemin Özeti : Arsa payı karşılığı yapımını üstlendiği apartman inşaatı işi nedeniyle mükellefiyet kaydı yaptırmadığı ve yükümlülüklerini yerine getirmediği yolunda düzenlenen inceleme raporuyla davacı adına hayat standardı esasına göre belirlenen matrah üzerinden 1997 yılı için re'sen ağır kusur cezalı gelir vergisi ve fon payı salınmış, aslı aranmayan geçici vergi için ağır kusur cezası kesilmiştir.

Antalya Vergi Mahkemesi 19.10.2001 günlü ve E:2001/443, K:2001/708 sayılı kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 30 uncu maddesinin 2nci fıkrasının l inci bendinde, vergi beyannamesinin kanuni süresi geçtiği halde verilmemiş olmasının re'sen takdir nedeni olarak kabul edildiği, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinin 4 üncü bendinde, gayrimenkullerin alım satım ve inşa işleriyle devamlı olarak uğraşanların bu işlerinden elde ettikleri kazancın ticari kazanç olarak sayıldığı, aynı Yasanın 42 nci maddesinde ise; birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerinde kar veya zararın işin bittiği yıl kati olarak tespit edileceği ve tamamının o yılın geliri sayılarak mezkur yıl beyannamesinde gösterileceği hükmünün getirildiği, 44 üncü maddesinde inşaat onarma işlerinde geçici ve kesin kabul usulüne tabi olan hallerde geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın düzenlendiği tarih; diğer hallerde işin fiilen tamamlandığı veya fiilen bırakıldığı tarihin bitim tarihi olarak kabul edileceği, anılan Kanunun olay tarihinde yürürlükte bulunan 116 nci maddesinin 5 inci fıkrasında da; hayat standardı esasının birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerinde işin devam ettiği yıllar ve bu yıllar için geçerli olan gösterge tutarlarının gözönüne alınarak topluca uygulanacağı hükmünü amir olduğu, davaya konu inşaatın yapımına ister davalı idarenin kabul ettiği gibi 1995 yılında ister davacının iddia ettiği gibi 1998 yılında başlanmış olsun her halükarda 2000 takvim yılı itibarıyla işin tamamlandığı taraflar arasında ihtilafsız olduğundan ve böylece inşaat işinin bir yıldan fazla sürdüğü açık olduğundan bu faaliyetin vergilendirilmesinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesindeki usulün uygulanması ve yasa hükümlerine göre, inşaat işiyle ilgili kazancın vergilendirilmesinin inşaatın bitim tarihinde verilecek beyanname üzerinden yapılmasının gerektiği, 1997 yılında bu işe ilişkin beyanname verilmediğinden bahisle hayat standardı esasına göre re'sen yapılan tarhiyatta hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesi ile vergi ve cezaları kaldırmıştır.

Vergi dairesi müdürlüğünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesi 10.3.2004 günlü ve E:2002/742, K:2004/678 sayılı kararıyla; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesinde birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarım işlerinde kazancın tespit esaslarının özel şekilde düzenlendiği ve dönemsellik ilkesinin istisnası olan bu düzenlemeyle, kazancın yıllık olarak değil, işin sonunda tespit edileceğininbelirtilerek, 42 nci maddede öngörülen vergilemenin uygulanmasında, birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarım işinin başkası hesabına bir taahhüt uyarınca yapılması gerekliliğinin ortaya konulduğu, bir kimsenin satmak üzere kendi nam ve hesabına yaptığı özel inşaatların, hangi şartlarla yürütülürse yürütülsün herhangi bir kıymet imali ve satışından farkı bulunmadığından, 42 nci madde kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı ve bu tür inşaatlarda kazancın tespitinin yıllık olarak ve ilgili yıla ilişkin maliyet ve satış bedelinin karşılaştırılması suretiyle yapılmasının dönemsellik ilkesinin bir sonucu olduğu, kendi nam ve hesabına arsa payı karşılığı inşaat yapıp sattığı ve beyanname vermediği hususunda uyuşmazlık bulunmayan davacı adına, inceleme raporuna dayanılarak 1997 yılı için hayat standardı temel gösterge tutarı dikkate alınarak re'sen yapılan tarhiyatın, Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesine göre inşaat işiyle ilgili kazancın işin bitim yılında verilecek beyanname üzerinden vergilendirilmesi gerektiği gerekçesiyle kaldırılması yolunda verilen vergi mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle kararı bozmuştur.

Antalya Vergi Mahkemesi 6.7.2004 günlü ve E:2004/589, K:2004/590 sayılı kararıyla, ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak; bozma kararında, bir kimsenin satmak üzere kendi nam ve hesabına yaptığı özel inşaatların hangi şartlarla yürütülürse yürütülsün herhangi bir kıymet imali ve satışından farkı bulunmadığından 42 nci madde kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı belirtilmiş ise de; Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesi hükmünün taahhüt işleri ile sınırlı olmadığı, kendi nam ve hesabına inşaat ve onarım işi yapanları da kapsadığı, arsası paylara bölünüp hisse halinde başkalarına satıldıktan sonra, arsa payı alıcılarına taahhüt edilen inşaatın, yapanın kendi nam ve hesabına yapıldığının kabulünün mümkün olmadığı, Danıştay Üçüncü Dairesinin 4.2.1987 günlü ve E: 1986/1816, K: 1987/347 sayılı kararının da bu yönde olduğu gerekçesiyle vergi ve cezaların kaldırılması yolundaki ilk kararında ısrar etmiştir.

Israr kararı vergi dairesi müdürlüğünce temyiz edilmiş, yapılan tarhiyatta yasaya aykırılık bulunmadığı ileri_sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi Özlem ULAŞ'ın Düşüncesi: 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesinde öngörülen özel vergileme rejiminin uygulanabilmesi için, faaliyetin konusunun inşaat ve onarma işi olması yanısıra, inşaat ve onarma işinin taahhüde bağlı olarak yapılması gerekmekte olup, arsa payı karşılığı inşaat işi yapan davacının bu madde kapsamında faaliyette bulunduğu kabul edilmeyeceğinden temyiz isteminin kabulüyle aksi yönde verilen ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Sefer YILDIRIM'ın Düşüncesi: İdare ve yergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme ısrar kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

Arsa payı karşılığı olarak yapımı üstlenilen ve 2000 yılında tamamlanan apartman inşaatı nedeniyle mükellefiyet kaydı yaptırmamak suretiyle vergi yükümlülüklerinin yerine getirilmediği ve gelir vergisi beyannamesinin verilmediği yolunda düzenlenen vergi inceleme raporu üzerine ihtilaflı döneme ilişkin hayat standardı gösterge tutarları esas alınarak davacı adına 1997 yılı için re'sen salınan ağır kusur cezalı gelir vergisi ve fon payı ile aslı aranmayan geçici vergi üzerinden kesilen ağır kusur cezasını kaldıran vergi mahkemesi ısrar kararı temyiz edilmiştir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ihtilaflı dönemde yürürlükte bulunan 2361 sayılı Kanunun 30 uncu maddesiyle değişik "Birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işleri" başlıklı 42 nci maddesinde; birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerinde kar veya zararın işin bittiği yıl kati olarak tespit edileceği ve tamamının o yılın geliri sayılarak, mezkur yıl beyannamesinde gösterileceği, mükelleflerin bu madde kapsamına giren hallerde her inşaat ve onarım işinin hasılat ve giderlerini ayrı bir defterde veya tutmakta oldukları defterlerin ayrı sayfalarında göstermeye ve düzenleyecekleri beyannameleri işlerin ikmal edildiği takvim yılını takip eden yılın Mart ayı sonuna kadar vermeye mecbur oldukları düzenlemesi yer almaktadır.

Anılan 42 nci maddenin, arsa payı karşılığı inşaat işi yapan davacı hakkında uygulanıp uygulanmayacağı uyuşmazlığın özünü oluşturmaktadır. Bu maddede, birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerinde kazancın tepit esasları özel olarak düzenlenmiş, diğer faaliyetlerin aksine kazancın yıllık olarak değil, işin sonunda tespit edileceği belirtilmiştir. Kanunun devam eden maddelerinde konuyla ilgili diğer özellikler belirtilmiş, 43 üncü maddede de müşterek genel giderler ve amortismanların çeşitli işler nedeniyle dağıtılması konusu düzenlenirken, tahsil olunan "istihkak bedelleri"nin bir ölçü olarak kullanıldığı görülmektedir. Kanunun 94 üncü maddesinde de 42 nci madde kapsamına giren işler dolayısıyla bu işleri yapanlara ödenen "istihkak bedelleri"nden söz edilmektedir. Tüm düzenlemeler birlikte dikkate alındığında 42 nci maddede öngörülen rejimin inşaat ve onarım işinin başkası hesabına, bir taahhüt uyarınca yapılması halinde uygulanabileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Zira istihkak bedeli ödemesi, ancak bir taahhüde bağlı olarak yapılan inşaat ve onarım işlerinde söz konusu olabilir.

Bir kimsenin satmak üzere kendi nam ve hesabına yaptığı özel inşaat dolayısıyla alıcıdan tahsil ettiği bedel, istihkak bedeli değil, satış bedelidir ve 42 nci madde kapsamında düşünülemez. Satışın arsa payı üzerinden yapılıp inşaatın alıcı ile aktedilen sözleşmeye göre tasarlanması da bu durumu değiştirmez. Özel inşaatlar hangi şartlarla yürütülürse yürütülsün, fiilen yapılan iş inşa edilen dairelerin satışından ibaret olup, bu tür inşaatların herhangi bir kıymet imali ve satışından farkı bulunmadığından kazanç tespitinin yıllık olarak ve maliyetle satış bedelinin karşılaştırılması suretiyle kazancın dönemselliği ilkesine göre yapılması gerektiğinden, kendi nam ve hesabına arsa payı karşılığı inşaat yapıp sattığı ve beyanname vermediği hususunda uyuşmazlık bulunmayan davacı adına, inceleme raporuna dayanılarak 1997 yılı için hayat standardı temel gösterge tutarı dikkate alınarak re'sen yapılan tarhiyatın, Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesine göre inşaat işiyle ilgili kazancın işin bitim yılında verilecek beyanname üzerinden vergilendirilmesi gerektiği yönünde verilen ısrar kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Bu nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile Antalya Vergi Mahkemesinin 6.7.2004 günlü ve E:2004/589, K:2004/590 sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından yargılama giderleri yönünden hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 1.4.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar bozulması istenen mahkeme kararının dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında yerinde ve Antalya Vergi Mahkemesinin 6.7.2004 günlü ve E:2004/589, K:2004/590 sayılı ısrar kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte olmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.
 
SMMM Kenan GÜMÜŞ' Alıntı:
Merhaba,

Konuyu mevzuata fazla boğmadan, belirtmiş olduğunuz işlerin aşağıdaki yargı kararlarında ve maliye bakanlığı özelgelerinden de anlaşılacağı üzere, özel inşaat işi olduğunu belirtmek yeterlidir.

Merhaba,
Yalnız bu kanıya varırken, ortakık dışında, inşaatı gerçekleştirmek için kurulmuş ayrı bir inşaat şirketinin varlığını ve inşaatın bu şirket tarafından yapılacağını gözardı etmişsin. Verdiğin özelge ve yargı kararlarından inşaat bitip inşaat şirketi tarafından binanın ortaklara devrinden sonraki dönemde nasıl vergilendirileceği konusunda yararlanılabilir.
 
Sayın Başkan

Bir inşaat ve onarma işinin GVK. 42. madde kapsamında yani yıllara sari inşaat ve onarma işi olabilmesi için;

1- İşin, inşaat ve onarım işi olması,
2- İşin başkalarının hesabına ve taahhüde bağlı olarak yapılması,
gerekir.

Bu nedenle, işin bir ortaklık bünyesinde yürütülmesi onun özel inşaat olma vasfını değiştirmez.

Bunun sonucu, vergileme dönemi olarak (Özel hesap dönemi yoksa)
1 Ocak-31 Aralık tarihleri arası esas alınmalıdır.
---------------------------------
 
OSMAN EROL' Alıntı:
Sayın Başkan

Bir inşaat ve onarma işinin GVK. 42. madde kapsamında yani yıllara sari inşaat ve onarma işi olabilmesi için;

1- İşin, inşaat ve onarım işi olması,
2- İşin başkalarının hesabına ve taahhüde bağlı olarak yapılması,
gerekir.

Bu nedenle, işin bir ortaklık bünyesinde yürütülmesi onun özel inşaat olma vasfını değiştirmez.

Bunun sonucu, vergileme dönemi olarak (Özel hesap dönemi yoksa)
1 Ocak-31 Aralık tarihleri arası esas alınmalıdır.
---------------------------------

Merhaba,
Sayın Erol, sanırım soruyu soran arkadaşımızın sorusu içindeki "ayrı bir inşaat şirketi kurulmuştur" ifadesini gözden kaçırdınız. Eğer bir şirket kurulmuş ve inşaat ve onarım işi kapsamında bir iş yapıyorsa ve yılı aşıyorsa (ayrıca şirket tüzel kişiliği ile şahısların kişiliklerini ayırmamışsınız) GV 42. madde kapsamındadır. Elbette yıllık vergi beyannameleri verilecek ama, inşaat işi henüz sona ermediği için gelir yada gider olarak dikkate alınmayacaktır.

skubilays' Alıntı:
....
......
Sorunum kısa şöyle;
- 4 hükmi şahıs ortak eşit paylarda bir arsa satın almışlar.
- Ve bu arsada inşaat yapmak üzere yine aynı ortaklar aynı oran hisselerinde bir inşaat şirketi kumuşlar.
- .....
- .....

SORUM ?
- Kurulan inşaat şirketi üzerinden yapılacak olan bu inşaat, ÖZEL İNŞAAT MIDIR? Yoksa YILLARA YAYGIN bir inşaatmıdır ?

Kubilay SARIOĞLU
[email protected]
 
Sayın Başkan

“Eğer bir şirket kurulmuş ve inşaat ve onarım işi kapsamında bir iş yapıyorsa ve yılı aşıyorsa GV 42. madde kapsamındadır.”
demişsiniz. Ancak, bunların hiç biri yapılan işin bir taahhüt işi olmasını gerektirmez ve bu nedenle 42. madde kapsamına girmez. Zira şirket işi kendi hesabına da yapabilir.

Diğer taraftan, soruda iyi ifade edilmemekle beraber (ki sorunun sanal olduğunu ve kasten yeterli açıklığın verilmediğini düşünüyorum) KVK Mükerrer 6. maddesinde bahsi geçen bir iş ortaklığının kurulduğu anlaşılıyor. Eğer böyleyse, yani sadece bu inşaatı yapmak ve iş bitiminde dağılmak üzere kurulmuş bir ortaklıktan söz ediliyorsa o zaman bu bir iş ortaklığıdır ve bu tür ortaklıklar mevzuatı gereği münhasıran taahhüt işi için kurulur. Dolayısıyla yapılan iş GVK Md.42. kapsamına girer. (Konu hakkında KVK GT: 31 ve 59 da açıklama yapılmıştır)
-----------------------
 
Merhaba,

Gvk 42. maddesindeki, “Birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat (dekapaj işleri de inşaat işi sayılır) ve onarma işlerinde kar veya zarar işin bittiği yıl kati olarak tespit edilir ve tamamı o yılın geliri sayılarak, mezkur yıl beyannamesinde gösterilir.”

“işin bittiği yıl” ve

44. maddesindeki, “İnşaat ve onarma işlerinde geçici ve kesin kabul usulüne tabi olan geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarih; diğer hallerde işin fiilen tamamlandığı veya fiilen bırakıldığı tarih bitim tarihi olarak kabul edilir.
Bitim tarihinden sonra bu işlerle ilgili olarak yapılan giderler ve her ne nam ile olursa olsun elde edilen hasılat, bu giderlerin yapıldığı veya hasılatın elde edildiği yılın kâr veya zararının tespitinde dikkate alınır.”

“diğer işlerde işin fiilen tamamlandığı veya fiilen bırakıldığı tarih bitim tarihi olarak kabul edilir”, “bitim tarihinden sonra bu işlerle ilgili olarak yapılan giderler ve her ne nam ile olursa olsun elde edilen hasılat, bu giderlerin yapıldığı veya hasılatın elde edildiği yılın kar veya zararının tespitinde dikkate alınır.”

Hükümlerine bir bakalım:

a)Buradaki iş tanımı nedir? Eğer bu iş yıllara sari olarak kabul edilirse, işin bittiği yıl yani inşaat tamamlanıp iskan ruhsatı alındığı tarihte henüz doğmamış olan kar/zarar nasıl beyan edilecektir, Hangi yıllara sari inşaat ve onarım işinde inşaat bitiminde işin maliyeti belli olur da hasılatı belli olmaz !!! soruyorum !!! Özel inşaatlarda satarsın daireni, ilgili yıl maliyetle satış arasındaki farkını beyan edersin.

b)Yine 44. maddedeki bitim tarihinden sonra bu işlerle ilgili …. İfadesine göre, eğer bu iş yıllara sari ise; inşaatın bittiği tarih (İskan ruhsatı olarak düşünülelim)ten sonraki daire satışlarında doğacak olan kar/zarar diyelimki satışın yapıldığı yıl dikkate alınacak, peki binanın tamamlandığı yılı takip eden yıllarda yapılacak olan satışlarda kar/zarar bu işle mi ilgilendirilecek, yoksa yıllara sari inşaat işiyle mi ilgili olacaktır?

c)Bu iş yıllara sari iş ise, işin bitim tarihi yani kar/zararın belli olduğu tarih nedir aceba?

d)Eğer bu işi yıllara sari bir iş olarak kabul edersek, arsa karşılığı daire yapımında da benzer bir ilişki söz konusudur. Yani, dört-beş gerçek kişi arsa sahibi birleşir ve bir firma bu kişilerle inşaat ve onarma ile ilgili noterden bir sözleşme imzalarlar, Peki arsa karşılığı daire yapan firmalar da mı yıllara sari inşaat ve onarma işi yapıyorlar ve GVK 42-44. madde hükümlerine göre vergilendiriliyorlar?

e)Yıllara sari inşaat işine bir örnek vereyim: TOKİ, 1000 konutluk bir sitenin yapımını, A Ltd. Şti’ne vermiştir. Bakalım süreç nasıl işleyecek: öncelikle A firması TOKİ ile bir sözleşme imzalayacak ve bu inşaat ve onarma işini birtakım şartlar dahilinde yapmayı taahhüt edecektir. Burada A firması yılın belirli dönemlerinde, TOKİ’ye hak edişler yapacak ve karşılığında hasılat oluşacaktır, yani bir tarafta maliyetleri olacak bir tarafta da hasılat oluşacaktır. Ve iş X tarihinde bittiği zaman, A firmasının da maliyetleri ve hasılatı da oluşmuş olacaktır.

f)Kısacası, burada tartıştığımız işin YILLARA SARİ İNŞAAT VE ONARMA İŞİ İLE YAKINDAN VEYA UZAKTAN BİR İLGİSİ YOKTUR, ayrıca bu işin GVK 42-44. MADDELERİNDE BELİRTİLEN HÜKÜMLERE GÖRE VERGİLENDİRİLMESİ İMKANSIZDIR(=ANLAMSIZDIR=MÜMKÜN DEĞİLDİR)

g)Kaldı ki özel inşaat işlerinin vergilendirilmesi de bir bakıma yıllara sari inşaat ve onarma işlerine benzer, yıllara sari işlerde ertesi yıla sarkan maliyetler 170’li hesaplarda, özel inşaatlarda ise 151 hesapta birikir ve ertesi yıla sarkar, fakat hesap döneminde zarar artırıcı bir unsur olmazlar. Aralarındaki en önemli fark, yıllara sari iş sözleşmede belirtilen tarihte bittiği zaman kar/zarar belli olmuştur, fakat özel inşaatlarda sözleşmede belirtilen sürede iş bittiği zaman maliyet belli olmuştur fakat, hasılat belirli değildir.

h) Yapılan iş özel inşaat işidir.
 
Merhaba,

Ayrıca:

Sayın Başkan Demiş ki: "inşaat işi henüz sona ermediği için gelir yada gider olarak dikkate alınmayacaktır."

1. O zaman GVK 44. maddesinin konulmasınaki maksat nedir aceba?

2. Niçin, yıllarca mahkemelerde yıllara sari inşaat ve onarım işlerinin bitiş tarihi ihtilaf konuşu yapıldı?

3. Niçin, yıllara sari inşaat ve onarma işlerinin vergilendirilmesi ayrı bir madde ile düzenlenerek, işin bitim tarihine önem verildi?

Bütün bunları dikkate aldığımızda, bitiş tarihi belli olmayan bir iş kesinlikle yıllara inşaat ve onarma işi olamaz? Diğer bir anlatımla bittiği tarihte kar/zararı belirli olmayan bir iş yıllara sari inşaat ve onarma işi olarak değerlendirilemez
 
SMMM Kenan GÜMÜŞ' Alıntı:
Merhaba,

Ayrıca:

Sayın Başkan Demiş ki: "inşaat işi henüz sona ermediği için gelir yada gider olarak dikkate alınmayacaktır."

1. O zaman GVK 44. maddesinin konulmasınaki maksat nedir aceba?

2. Niçin, yıllarca mahkemelerde yıllara sari inşaat ve onarım işlerinin bitiş tarihi ihtilaf konuşu yapıldı?

3. Niçin, yıllara sari inşaat ve onarma işlerinin vergilendirilmesi ayrı bir madde ile düzenlenerek, işin bitim tarihine önem verildi?

Bütün bunları dikkate aldığımızda, bitiş tarihi belli olmayan bir iş kesinlikle yıllara inşaat ve onarma işi olamaz? Diğer bir anlatımla bittiği tarihte kar/zararı belirli olmayan bir iş yıllara sari inşaat ve onarma işi olarak değerlendirilemez

Merhaba,
Ben süresi belli olmayan iş şeklinde bir ifade kullanmadım ki!! Her işin doğru veya yanlış bir bitim tarihi vardır. Yargı kararlarına göre kesin bitim tarihi "Geçici Kabulun" yapıldığı tarihtir.
Yalnız yukarıdaki mesajındaki ifadelerini tekrar okursan kendi yazdıklarınla çelişmekte olduğunu göreceksin. Özellikle son cümlende kar veya zararı belli olmayan iş yıllara sari değildir demişsin, eğer yıllara sari bir iş değil ise demekki gelir hesaplarına aktarman gerekiyor. Maliyeti ve geliri belli olmayan bir işi nasıl gelir tablosuna almayı düşündüğünü sormak istiyorum.

Aslında aynı maddeleri referans alıyoruz ama, nedense tam zıt istikametlerde yorum yapmışız.

Yanlış anlamalrı önlemek için yukarıdaki yazındaki maddelere tek tek bir şeyler yazmak istiyorum.
1- Gelir Vergisinin 44. maddesinin konuluş amacı yıllara sari inşaat işlerinde hangi tarihin bitiş tarihi olarak dikkate alınması gerektiğini açıklamışlar. Hemde oldukça açı bir şekilde. Başka yazacak bir yorum yok zaten. Yani aynı düşünüyoruz.
2- Bu yoruma açık bir soru, elbette vergi idaresi bir an önce vergiyi tahsil etmek için ceza uygulamaları yaptı. Mükelleflerde doğal olarak mahkeme leri aşındırdılar. Mahkemelerde yukarıda yazdığım gibi kararlar verdi.
3-Çünkü bitmemiş bir işin kaça malolacağı ve ne kadar hakediş elde edileceği bitmeden belli olmaz.

Son olarak neden özellikle bana hitaben yazmış olduğunu anlayamadım.
 
Merhaba,

Değerli meslektaşlarım.Söz konusu inşaat eğer yeni kurulan şirketin varlığı olarak yapılıyorsa yeni kurulan şirket açısından yıllara sari inşaat değildir.Yıllara sari inşaat ve onarım işi inşaat firmasının başka kişi veya işletmelere ait inşaat ve onarım işini bir taahhüt dairesinde belli bir yapım bedeli karşılığında yapması ve bu işin hesap dönemini aşması halinde söz konusudur.

Sorudaki;
"Sorunum kısa şöyle;
- 4 hükmi şahıs ortak eşit paylarda bir arsa satın almışlar.
- Ve bu arsada inşaat yapmak üzere yine aynı ortaklar aynı oran hisselerinde bir inşaat şirketi kumuşlar. "

Cümlesinde geçen arsa söz konusu yeni şirkete ait ve doğal olarak üzerine yapılan inşaatlar da yeni şirketin malı olacak ise bu şirket açısından "Yıllara Sarı İnşaat" söz konusu olmaz.Ancak 4 hükmi şahıs arsayı kendi adlarına almış ancak inşaat işlerini yeni kurulan firmaya müteahhit olarak yaptırmakta iseler yani yapılan inşaatlar 4 hükmi şahsa aitse yıllara sari inşaattan söz edilebilir.

Sonuç olarak kısaca "Yıllara Sari İnşaat ve Onarım işi" inşaatın sahibi için geçerli bir durum değildir.Başkasına ait inşaatların yapım ve onarımını üstlenenler açısından geçerlidir.
 
özel inşaatlar

MERHABA
Meslektaşlarımı öncelikle tebrik etmek istiyorum bilgilerini saklamadan yardımcı oldukları için .Arkadaşlar mesele çok basıt : şirketlerin tüzel kişiliği ne olursa olsun burada önemli olan yapılan işin niteliğidir.Sanırım sayın kubilay bey de şirketin 4 tüzel kişiden kurulduğunu bilgi olarak söylemiş.İnşaatlarda yıllara sari olabilmesi için şu 3 şartın birlikte gerçekleşmesi gerekir : 1 )yapılan iş inşaat ve onarım işi olmalıdır. 2) inşaat ve onarım işi taahhüde dayalı olmalıdır. 3) iş yıllara sari olmalıdır.
Yeni kurulan şirket arsayı kendi adına aldığına göre ve yukarıda sayılan şartların üçü de birlikte gerçekleşmediğine göre bu yapılan inşaat işi özel inşaattır.Çünkü arsayı şirket kendi nam ve hesabına almaktadır.
Herkese iyi çalışmalar .
 
Değerli Meslektaşlarım,

Bu olaydaki durum ne taahhüt işidir ne de özel inşaat işi, olayın durumu gerçek kişilerin tüzel kişilik sahibi bir şirket kurarak işi üretime sokmaları işidir.

Buna göre tüzel kişi işletme için alınan arsa ilk madde olacaktır.

Arsayı şirketin kullanımına veren kişiler ise onu artık arsa şeklinde satmış olarak kabul edilecektir. Buna mukabil arsa sahipleri söz konusu mülkü 4 yıldan fazla süredir mülkiyetlerinde tutuyor iseler, vergilendirilmeyecekler, aksi takdirde söz konusu satış vergilendirmeye konu olacaktır.

Şirket ilk madde olarak aldığı arsayı üretime sokarak mamül (işyeri, konut) haline getirerek satacaktır.

Şirket kendi ortaklarına satacağı mülkleri için de fatura düzenleyerek vergisini ödeyecektir. ( 30 seri no.lu KDV genel tebliği ) Teslim bedeli ise KDVK 27. md uyarınca en az emsal bedeli kadar olabilecektir. Buna göre satış bedeli (VUK 267/2 md) maliyet bedelinin %5 (toptan ise), %10 (perakende ise) fazlası olacaktır.
 
Değerli Meslektaşlar,

Konu ile ilgili olarak konutu inşaa eden müteahhidin teslim bedelinin KDV'ye tabi olup olmadığı konusunda yargı ile vergi idaresinin görüşleri farklılık göstermektedir;

Danıştay Vergi Dava Daireleri E. 2004/229, K. 2005/55 sayılı Kararı’nda arsa payı karşılığı inşaat işi yapan davacının faaliyetinin, Gelir Vergisi Kanunu’nun 42. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceğini karara bağlamıştır.

Bu karar Danıştay VDD kararı olduğundan bağlayıcıdır ve yukarıdaki yıllara sair iş konusuna girmediği hususunu netleştirir.

Ancak karmaşa KDV ve diğer konulardadır;

İdarenin görüşü;

Vergi idaresi, kat karşılığı inşaat işlerinin KDV karşısındaki durumuna ilişkin görüşünü 30 Seri No.lu KDV Genel Tebliği ile belirlemiştir.

Vergi idaresi, 30 No.lu KDV Genel Tebliği’nde, arsa karşılığı inşaat işlerini “trampa” olarak değerlendirmiştir. Tebliğ’de yapılan açıklamalara göre, arsa karşılığı inşaat işlerinde iki ayrı teslim vardır. Bunlardan birincisi, arsa sahibi tarafından müteahhide arsa teslimi; ikincisi ise müteahhit tarafından arsaya karşılık olmak üzere arsa sahibine yapılan konut veya işyeri teslimidir.

Arsanın bir iktisadi işletmenin aktifine kayıtlı olması ya da arsa sahibinin arsa alım-satımını mutad ve sürekli bir faaliyet olarak sürdürmesi halinde, konut veya işyeri karşılığı müteahhide yapılan arsa teslimi KDV’ye tabi olacaktır.

Vergiyi doğuran olay ise;

- Arsanın başlangıçta müteahhide devri diğer bir ifade ile teslimin tapu siciline tescille birlikte yapılması halinde, tescil anında,

- Teslimin tapu siciline tescilden önce ya da sonra olması veya arsanın arsa sahibinin uhdesinde kalması ve yapılan sözleşmeyle birlikte müteahhide teslimi halinde, teslim anında,meydana gelmektedir.

Arsa sahibinin gerçek usulde vergi mükellefiyetini gerektirmeyecek şekilde arızi bir faaliyet olarak arsanın daire ya da işyeri karşılığında müteahhide teslimi ise KDV’nin konusuna girmediğinden, vergiye tabi olmayacaktır.

Müteahhitler tarafından arsa sahibine arsanın karşılığı olarak yapılan net alanı 150 m2’nin altındaki konut teslimleri %1 KDV ye tabi, 150 m2’nin üzerindeki konutlar ile işyeri teslimleri ise her halükarda %18 KDV’ye tabidir. Bu teslimlerde vergiyi doğuran olay, yapı kullanma izninin diğer deyişle iskan raporunun alındığı tarihte gerçekleşecek, ancak yapı kullanım izninin alımından önce fiili kullanım gerçekleşirse, fiili kullanıma terk anında gerçekleşmiş sayılacaktır.

Yargının görüşü ise;

Danıştay konuyu, vergi idaresi uygulamasının tam aksi yönünde değerlendirmekte ve kat karşılığı inşaat işlerinin trampa olarak değerlendirilemeyeceği doğrultusunda kararlar vermektedir. Danıştay’ın, bu konudaki Kararları yerleşik hale gelmiştir.

Danıştay’ın konuya ilişkin verdiği gerekçeli kararının özeti aşağıdadır;

“Borçlar Kanunu’nun 182. maddesinde, “satım bir akittir ki onunla satıcı, satılan malı alıcının iltizam ettiği semeni mukabilinde alıcıya teslim ve mülkiyeti ona nakleylemek borcunu tahammül eder.” hükmü yer almıştır. Taşınır ve taşınmaz malların satışında, satıcı malını alıcıya bir (Semen) karşılığında teslim eder. Semen veya bedel dediğimiz şey, satım akdinde paradır. Arsa karşılığında kat alımında ise, taşınmazın (arsa veya kat) para karşılığında satışı söz konusu değildir.

Öte yandan, aynı Kanun’un 232. maddesinde, satım hükümlerinin, trampada da tatbik olunacağı, şöyle ki, trampa edenlerden herbirinin ifasını taahhüt ettiği şeye göre alıcı hükmünde tutulacağı hükme bağlanmıştır. Trampada, bir mal, başka bir mal ile değiştirilmektedir. Satım akdine ilişkin hükümler kıyas yoluyla trampada da uygulanmakta olup; trampada, taraflar arasında malların mübadelesi gerekli ve yeterlidir. Bu mübadele sırasında mübadeleye konu malların niteliklerinde bir değişiklik olmamaktadır.

Oysa, bir kişinin arsası karşılığında kat sahibi olmasında durum tamamen başkadır. Üzerine inşaat (bina) yapılan arsanın mülkiyeti, başlangıçta tamamen arsa sahibine ait olsa dahi, müteahhitle yapılan sözleşme uyarınca ve Kat Mülkiyeti Kanunu hükümlerine göre inşaata başlanırken arsa paylara bölünmekte, müşterek mülkiyete esas bu paylara, inşaat yapma ve kat mülkiyeti tesis etme borcu (kat irtifakı) bağlanmaktadır. İnşaat tamamlandıktan sonra da, o bağımsız bölümlere ait arsa payları, bağımsız bölümlere bağlı olarak devam etmekte, ana gayrimenkulün ortak sayılan yerlerinde, kat malikleri müştereken tasarrufta bulunabilmektedir. O halde, arsa sahibinin arsası üzerindeki mülkiyeti kişisel olmaktan çıkmakta, kendisine intikal eden katlara bağlı olarak, müşterek mülkiyet hükümlerine göre, arsa payı oranında, diğer kat malikleri ile paydaş durumuna girmektedir. Kat Mülkiyeti Kanunu hükümlerinin uygulanmasını gerektiren ve hukuki statüsü tamamen değişik olan bu durumun trampa hükümleri ile ilgilendirilmesi düşünülemez.

Bütün bu açıklamalardan anlaşılmaktadır ki, bir kişinin kat edinme karşılığında arsasını müteahhide vermesi ve inşa edilen binadan kat sahibi olması olayı, hukuki açıdan bir çok işlemi içeren ve arsanın değerlendirilmesi amacına yönelik, Kat Mülkiyeti Kanunu hükümlerinin uygulanmasını da gerektiren, tamamen kendine özgü (sui generis) bir hukuki muamele olarak nitelendirilebilir. Varsayıma ve benzetmeye dayanılarak yapılan bir vergilendirme ise, verginin kanunilik ilkesi ile bağdaşmaz.

Bu durumda yükümlü adi ortaklık tarafından arsa karşılığı inşa edilen binadan arsa sahibine yapılan bağımsız bölümlerin teslimlerini katma değer vergisine tabi tutma olanağı bulunmamaktadır.”

Danıştay başka kararlarında ise;

“Arsa karşılığında daire ve işyeri alınması işleminin arsa sahibi yönünden ticari muamele değil, arsanın değerlendirilmesi amacına yönelik olduğu ve trampa niteliği taşımaması nedeniyle KDV’ye tabi tutulamayacağını" belirtmiştir.

Danıştay 11. Dairesi’nin verdiği diğer bir karar ise,

“Mülkiyeti (E) Ticaret Odasına ait arsa karşılığında arsa sahibi ticaret odasına yapılan işyeri teslimleri ticari teslim niteliğinde olduğundan, KDV’ye tabi olacaktır.” şeklindedir.
 
Üst