Resmi-Gayri Resmi Muhasebe Çatışması

stajer66

Katkı Sunan Üye
Üyelik
30 Tem 2005
Mesajlar
376
Konum
Ankara
bir mobilya fabrikasının muhasebesini tutuyorum. alışlarımızını %40 ı resmi kalanı ise gayri resmi satışlarımızın ise %90 resmi parakende müşteri hariç (kendi mağazalarımız var) müşteriden çeki alıyorum örnek 10.000,00 ytl lik resmi kayıtta gösteriyorum firma sahbi o çeki götürüp satıcıya veriyor ama resmi kayıtlarda bakiyesi 2.500,00 ytl veya tam tersi durumlar söz konusu oluyor yani fatura kesmediğimiz bir firmadan çek alıyoruz resmi çalıştığımız bir firmaya veriyorlar bu durumda ne yapmalıyım (şu an da durumlar karışık) ha bu arada banka hesapları daha da karışık

cevaplarınız için teşekür ederim

not:ceklere benim müdahale yetkim çok kısıtlı
 
Re: resmi-gayri resmi muhasebe çatışması

stajer66' Alıntı:
bir mobilya fabrikasının muhasebesini tutuyorum. alışlarımızını %40 ı resmi kalanı ise gayri resmi satışlarımızın ise %90 resmi parakende müşteri hariç (kendi mağazalarımız var) müşteriden çeki alıyorum örnek 10.000,00 ytl lik resmi kayıtta gösteriyorum firma sahbi o çeki götürüp satıcıya veriyor ama resmi kayıtlarda bakiyesi 2.500,00 ytl veya tam tersi durumlar söz konusu oluyor yani fatura kesmediğimiz bir firmadan çek alıyoruz resmi çalıştığımız bir firmaya veriyorlar bu durumda ne yapmalıyım (şu an da durumlar karışık) ha bu arada banka hesapları daha da karışık

cevaplarınız için teşekür ederim

not:ceklere benim müdahale yetkim çok kısıtlı

Sayın stajer66
Sizin durumunuz tamamen kayıt dışı ekonomi örneğidir ve ne yazık ki Türkiye `de yaygındır.Herhalde resmi ve gayri resmi olayıda bizde mevcuttur. İşlemlerin bankalara kayması ile bu sorun çözülecektir ama ne zaman bilinmez.
Sizin yapmanız gereken aldığınız resmi çekleri resmi alışlarınıza karşılık vermenizdir.Ve banka olarak şirket banka hesaplarınızı kullanmanızdır.
 
Merhaba,

Sayın stajer66,

Yapabileceğiniz fazlaca hatta hiçbirşey olacağını zannetmiyorum.Yapmanız gereken sadece yöneticilerinize konu hakkında bilgi vermek,herhangibir denetim esnasında karşılacabilecekleri soru,sorun,ceza ve diğer yaptırımları hakkında bilgi vermekten ibaret olacaktır.
sizce bir denetim esnasında böyle bir durumda bankadaki para hareketini nasıl izah edebilirler?Böyle birşeyin izahı da olamaz...
Çözüm yok,yanlış yanlış ile düzeltilemez...
 
Size tavsiyem bu tür sorunları fazla tartışmayın
 
merhaba,

bir mükellef, banka kayıtlarından takdire gitti. 80.000-ytl ceza aldı, uzlaşmada 50.000-ytl'ye anlaştı, ödedi ve olay kapandı.

Belki size yardımcı olur.

Saygılarımla
 
Sayın stajer66,

Sayın A.G.B. haklıdır.Ancak farklı biçimde olayı değerlendirmeye ve verilen tavsiyelerde olduğu gibi iş sahibini uyarmaya devam etmenizde sizin açınızdan yarar vardır.

Sayın KUM, öneriniz ilk planda doğru görünüyor, biraz evvel YMM yanında çalışan arkadaşımız Karşı İnceleme tutanağı hazırladı yardımcı olduk işi çabuk bitti ve malum konu açıldı.Oda Sayın Seviğ'in herşeyin elektronik ortama taşınması ile kayıtdışına engel olunabileceği fikirlerinden bahsetti.Bende biraz karşı fikirlerimi, aydınlarımızın bu işin ehli görünenlerimizin fikir üretmektedi becerilerinin neden işe yaramayacağından bahsettim.Sanırım fikri değişti.

Bu hikaye "bir fiş bir alışveriş" sloganıyla başladı "tevsik zorunluluğu" ile devam ediyor.

Uzatmadan hangi bankaya gitseniz hiç para vermeden hesabıma A adına para yatırıldığına ve benimde çektiğime dair işlem yapıp belgesini verin deseniz size (tabi müşterisi iseniz) hayır derler.

Yani sonuç elde var sıfır.Çare? işte onu; dolaylı-güya otokontrol sağlayıcı ama aslında sadece formalite olan uygulamaları önerenler daha iyi biliyorda işimize gelmiyor.

Hala Alman malı ütü Japon Malı TV ler yurda kayıtdışı girebiliyor ve izi Anadoludaki son satıcının bahsettiğim türdeki otokontrolü ile bulunmaya çalışılıyor.

Bizler mükellefle-İdare arasında kalmayacak kadar tecrübeliyiz.Mükellefe yasalar karşısındaki durumlarını anlatıp sonrasını ona bırakarak işimizi yapmaya (tabi belli sınırlarıda koruyarak) devam etmek durumundayız.

Zira sorunda, çözümüde çok basit yeterki yetkili ve etkililer istesin ve gerçeklerle yüzleşebilsin.Teknoloji ve günün gerekli sistemleri zaten kendiğilinden kullanılır-kullanılıyorda.

Gerisi reklamdır, birşeyler yapıyormuş gibi görünmedir, toplumu suçlama aşağılamadır.Bugün itibariyle birçok sektörde yüzdeyüz kayıtlı çalışmak istensede çalışılamaz.Zira işletmelerin etkilemeyeceği taraflar daha etkindir daha beceriklidir.Tabanda sorun yoktur zira taban edilgendir, tek eksiği uyum zorluğudur oda yap boz mevzuat ve gereksiz bürokrasidir.

Elektronik sistemlerin zaten kullanıldığına iyi bir örnek pos cihazı kullanmadaki yaygınlaşmadır.Halbuki pos cihazı kullanmak zorunlu değildir.Ve bu yol bile kayıtdışını izlemede sağlıklı yol değildir, yapılan denetimlerde bunun ispatıdır.O nedenle mükellef veya potansiyel mükellerin varlıklarını ve bu varlıklardaki artış eksilişleri izlemeyi göze alamayıp onların milyarlarca işlemlerini tek tek-parça parça izlemeyi önermek çıkmaz spkakta ısrara teşviktir en büyük yanlıştır.
 
Sayın M.Kemal yorumunuz gayet güzel olmuş.
Farklı açıdan bir iki ilave yapmak isterim.

Kayıt dışı ekonomiyi kayıt içine almanın bazı yolları ;
1-Yüksek cezalar ile kayıt altına alınması.
2-Herşeyin elektronik ortama bağlanması ile kayıt altına alınması.
3-Dışarı denetimin fazlalaştırılması ile kayıt altına alınması.
4-Vergilerin makul seviyelere indirilerek kayıt altına alınması.
5-İnsanların eğitilmesi ile kayıt altına alınması.
6-Vergi verenlerin belli mevki ve konularda özendirici teşvikler,kolaylıklar ile kayıt altına alınması.

1)Şu an ki vergi toplama sistemi zaten doğrudan vergiden ziyade dolaylı vergi toplama ilkesi ile yapılmaktadır.Cezaların yüksek olması tabiki belli miktarda kayıtiçine alacaktır ama çözüm olmayacaktır.
2)Kredi kartı örneği ile zaten elektronik olarak kayıt içine alma olayı artmıştır bunu kabul etmek lazım.Personellerin hepsinin banka aracılığı ile hesaplarına maaşlarının yatması sağlanır, her türlü (ticaret şirketleri dahil ) alış verişlerde kredi kartı kullanımı getirilirse (çok küçük ihtimal) çok büyük düzeyde kayıt içine alınabilir.
3)Dışarı denetim maliyenin gelecek sene için planladığı en önemli yol olarak görünüyor ve olması gerekir.Ancak bunun yapılması tabiki şehir esnafı gezmesinden farklı olmalıdır.En önemli ciro kaybının temelden gelmektedir.İlk temel yerden başlanması ve kontrol altına alınması gerekir.
4)Vergilerin düşürülmesi ile vergi tahsilatı artırılır mı? konusu hep düşünülmekte ama bir cesaret ile uygulanamamaktadır.Buradaki önemli etkenlerden birisi devletin ekonomik olarak bunu karşılayamama olasılığıdır.Ancak bunu karşılayacak gelir bulunulup vergi indirimleri yüksek düzeylerde yapılmalıdır buradaki öncelik devletindir.
5)Eğitimde vergi unsuru küçük yaştan itibaren öğretilmelidir.Her insanı kontrol edecek bir memur yerleştiremezsiniz.Allah herkese bir vicdan vermiş ve bekçiliğini yaptırıyor sadece bunun farkına vardırılması ile buradanda devlete gelir gelecektir.
6)Çoğu esnaf derki ben şunu ödedim yan komşum şunu ödedi, ben niye çok ödedim.Az ödeyen kızarıp üzülmesi gerekirken uyanık geçinip diğer esnafı körüklüyor, diğer esnaf büyüklük gösterip esnafı küçültmesi gerekirken kendini enayi yerine koyduruyor.En azından devlet ile ilgili işlerinde vergisini yüksek veren kişilerin işlemlerinde öncelik sağlanması, konukseverlik vs. yapılması bile bir nebze geliri artıracaktır.

Konuyu özetlemek gerekir ise acizane bu maddelerimin hepsini uygulasak kayıt dışı diye bir şey kalmaz.Ama bu şu an için hayalden öte bir şey değildir.
 
Dağın tepesinde bir vagon
|Hürriyet Gazetesi| |18.09.2005| (Şükrü KIZILOT)

ŞEHİRLERARASI yolda, dağın tepesine yerleştirilmiş vagonlardan oluşan ilginç bir restoran var. Bir arkadaşımızın, değişiklik olsun diye davet ettiği bu vagon restoranda yediğimiz yemekler, servis ve doğanın büyüleyici atmosferinden etkilenmemek mümkün değildi.

Saatlerin dakika gibi geçtiği bu güzel ortamda, herkes son derece mutlu ve neşeliydi... Anılar, fıkralar ve espriler derken, zaman su gibi akıp geçti.

İLK FATURA BİZE

Bizi davet eden arkadaş, hesabı istediğinde, masadakilere de göz atıp, faturayı da rica etti. Hesap ödendikten sonra, teker teker vagondan çıktık. Dışarıda garsonlar ve işletme sahibi, tek sıra halinde dizilmiş ‘yine bekleriz’ diyerek bizi uğurluyorlardı. Tam o esnada, sıranın sonundaki garson, elindeki zarfı hesabı ödeyen arkadaşımıza uzattı;

‘Bu da faturanız abi... Burayı açalı tam üç ay oldu ama ilk faturayı kesmek de size nasip oldu. Buyrun faturanızı..’

Önce kısa bir sessizlik oldu. Sonra, herkes bir anda aynı kişiye baktı. Baktıkları kişi, bizimle birlikte yemeğe gelen, o bölgenin bağlı olduğu vergi dairesi müdürüydü!..

DAĞ BAŞINDA FİŞ

Hıncal Uluç’un 10 yıl önce yazdığı, Amerika’daki bir anısı var. Birlikte okuyalım.

‘Amerika’da kentten 80 kilometre uzakta, bir çiftlik kenarında, ikinci el kitap satan bir dükkancık buldum. Dükkan da değil. Evin bir odası. Oradan, bir kitabı pazarlık ederek satın aldım. 10 dolar dedi ben iki dolara aldım. Yani o kuş uçmaz, kervan geçmez dağ başında o eski kitaba ödediğim parayı, bir ben biliyordum, bir yaşlı kadın, bir de Allah... Yaşlı kadın, yazar kasa fişi kesti.

Çok uygar, çok bilinçli bir vatandaş olduğu için mi? Hayır, Amerikan Vergi Müfettişleri IRS adamlarından ödü koptuğundan...

Amerika’da adam öldür, vergi kaçırma, yasalar öyledir.


Bizde fiş verilmez. Az uygar işyerlerinde sorulur; ‘Fiş ister misiniz?’ diye.

Fiş istemeyi ayıp sayar, ‘Yok canım’ deriz. Fiş istemezsek, belki üç kuruş iner diye de düşünürüz. Bıraktığımız fişin bedelini, aslında devletten çalıp, o işyerinin sahibine bıraktığımızı düşünmeyiz.

Sonra sokaklara dökülürüz. Devlette maaşlar ve ücretler niye düşük? Devletin hastaneleri niye yetersiz? Devlet niye yeterli yol, okul yapmıyor.

Vergisini kuruşu kuruşuna ödeyen her Türk vatandaşı köşkü, konutu, Maliye’yi, yetkili kimi görüyorsa onu uyarmalı... Köşk’te, konutta, makamda mektupların, faksların sayısı milyonları bulursa sorun çözülür.

Halk, haklarına sahip çıkmazsa, bir adım öteye gitmeyiz.’

...........................................................


Merhaba,

Bence bu konuda en önemli olan Sayın Şükrü KIZILOT'un yazısında kırmızı renkle işaretlediğim alandır.

Yasaları uygulayıp bunu yapabilirsek sorunun büyük çoğunluğunu çözmüş oluruz.

Saygılar.
 
teşekkür ederim

ilk önce verdiğiniz cevaplar için teşekkür ederim ayrıca konu bu noktalara geldiği için de çok teşekkür ederim. Peki durum böyle ise bu durumu düzeltmek için bizi muhasebeciler ne yapabiliriz. (lütfen önerilerinizi yazınız ve uygulamayada geçirelim kime yazılacaksa yazalım e-mail ise e-mail posta ise posta ile yazımızı yazalım. Belki bu durumu düzeltemeyiz ama en azından içimiz rahat eder ve biz elimizden geleni yaptık deriz)
 
slm

Bu güzel tartışmaya bende bir kaç yorum yapmak istedim.
Bir yanda gerçekler diğer yanda yaşananlar biz muhasebeciler bu iki yakanın tam ortasındayız. Nasıl söylemişti birileri "vicdan ile cüzdan arasındayız " diye, şimdi size geçen hafta büromuza bırakılan anketten bir kaç cümle yazıcam yorumlarınızı bekliyorum.

(Cevap olarak kesinlikle katılıyorum veya katılmıyorum diyecekmişiz)

"1-Muhasebecinin mesleki başarısı mükellefle arasını ıyı tutması iş ahlakına uygun ve sosyal sorumlu davranmasından once gelır
2-Bir muhasebeci mesleği icra ederken iş ahlakına uygun ve sosyal sorumluluk bilinciyle davranmaya dıkkat etmelıdır
3-bir muhasebeci için işini doğru yapmak iş ahlakına uygun davranan ve sosyal sorumlu bır kısı olarak görunmekten çok daha onemlıdır"
gibi devam ediyor....

sonra

şöyle bir örnek var

"Hisseleri borsada işlem gören Kar A.ş üç aylık finansal tablo hazırlığı içerisinde, üçer aylık bilançoların hisse senetleri fiyatlarının etkilediğinin farkında olan şirket yönetimi, şirketin Mali müş. Ali Bey'e durumu anlatıyor ve yıllık faiz oranı %80 olmasına rağmen bilanço değerleri içinde çok önemli payı olan senetli alacaklar için reeskont hesaplamaması yönünde talimat veriyor. Ve Ali Bey talimatı yerıne getırır."

Dedikten sonra

Anlatılan olay için fikirlerimizi soruyor. İş ahlakına uygun mu? dürüst mü?siz olsanız ne yapardınız? gibi

Not:Tırnak içi ifadeler M.Kemal Üniversitesi'ne ait anket çalışmasından alıntılardır.
Saygılar
 
Değerli Meslektaşlarım,

Sayın Kızılot'un,

Kod:
Çok uygar, çok bilinçli bir vatandaş olduğu için mi? Hayır, Amerikan Vergi Müfettişleri IRS adamlarından ödü koptuğundan... 

Amerika’da adam öldür, vergi kaçırma, yasalar öyledir.

Cümlelerini ülkemiz için iyi değerlendirmek lazım.Yazının devamındaki Sayın Kızılot'un önerisi bu cümle için yeterli gelmemektedir.

Ayrıca ülkemizdeki vergi cezaları hiçde hafife alınacak düzeyde değildir.Örneğin 100 YTL'lik bir mal satışı için hiç belge düzenlenmezse cezası Ö.Usulsüzlük vergi ziyaı oluştuğunda Vergi Ziyaı cezasıdır Amma 90 YTL'lik fatura düzenlendiğinde ayrıca VUK.359.Md.ye göre 6 aydan 18 aya kadar hapistir.

Peki sorun nerededir.Tatbikatta elbette.Peki sadece tatbikatçılara bu suçu yüklemek doğrumudur?Bence yanlış.Zira bizdeki vergi cezaları yeterince caydırıcı olmakla birlikte uygulayıcının eli kolu bağlıdır.En büyük bağlardan bazıları ise;

Kanunlarımızdaki yaygın istisna ve muafiyetlerdir.Bunları kaldırmanın önündeki en büyük engelde gelir dağılımındaki bozukluk,işsizlik ve devletin sosyal devlet vazifelerini yerine getirememesidir.

Bunun yolu gelir dağılımını dengeleyici servetlerdeki değişimi izleyici bir sistemin kurulmasıdır.Ama bu ülkemizde "kara paranın" önünü keseceği ve ülkeye adı yabancı (aslında yerli) sermayenin girmeyeceği savı ile kabul edilmez.Antidemokretik diye bahaneler üretir.Ve hep bir ağızdan "bir alışveriş bir fiş""Uygar toplum olsak" sloganlarına sarılınır.

Sayın Ergül'ün verdiği alıntıdaki restoranda çalışanların durumları nedir kaç personel kayıtlıdır o restoran için yapılan giderlerin ne kadarı belgelendirilebilmektedir ve restoran sahibi belge düzeni için tek başına neler yapabilir?Kaldıki etrafına bakıp neden yapacaktır?

Bu sorular net olarak cevaplanamaz ve bu cevaplama yapılamadığındada toplumun ruhunu okşayacak ama altında onu aşağılayan öneriler gelir.

Ben içim rahat iddia ediyorum bizim toplumumuz devletine daha saygılıdır, bizde haram-helal, muhtaca yardım eğilimi vardır.Yani bizim toplumumuz yapı olarak Amerikan toplumundan daha az maddiyatçıdır.Ama yine bu sistemin üretip yaygınlaştırdığı kötü örnekler aksi görüntü veriyor.O nedenle bizde kamu yararına ancak akıllıca yapılacak uygulamalar daha tez uygulanma alanı bulur.

Şimdi dağ başındaki restouranta dönelim.Sebzeyi nereden alacak ya borsadan (borsadan alacağıda bahsedeceğim yolla borsaya ulaşacaktır)ya da yakın çevresinde üreticiler varsa onlardan.Yakın çevresindeki köylülerden alacağı bir kasa domates için Müstahsil makbuzu düzenleyecek burada sorun yok ama müstahsil makbuzu ile Gelir Vergisi kesecek (bu kesintinin mahsuplaşması yok) bunada tamam diyelim birde bağkur kesecek hadi onada tamam dedik ama o bir kasa domatesi satan köylü Bağkur'lu olacak ve bir yıllık bağkur primini ödeyemeyecek işte sistem.Bu köylü müstahsile imza atarmı atabilirmi?Atarsa sonra kış ortasında bağkuru nasıl öder?Bilen yok köyde insanlar yıllık olarak kaç para ile geçinir nereden nasıl kazanır bilen yok daha doğrusu bilmek isteyen yok.

Gelelim restourantın et ihtiyacına, süt ihtiyacına.Heryerde kesim yapılamaz, yapılırda yasaktır.Sağlık açısından bu yasak doğrudur.Ancak besisi olan köylünün Veteriner oğlu ülkenin diğer bir ucunda masa başı işlerle uğraşırken onun veteriner gözetiminde kesim yaptıracak gücü yoktur sütündeki bakteri oranını ayarlayacak bir üretim sistemi ama yine üretir ve araya bu sağlık şartlerını görünürde yerine getiren işletmeler girer VE BELEDİYENİN MEZBAHASINDA kayıtsız belgesiz kesim yapılır.Burada Belediyeyi suçlamakta yetmez zira göz yummazsa başka yerlerde kesim yapılır o yöre iyice mağdur olur.

Küçük üreticilere ait tarımsal girdiler yüzdeyüz belgesiz olarak ekonomiye girer bir kısmı sonradan değişik adlara belgelendirilir.Üretici sağlık güvencesinden yoksun kalırken onun üzerinden kesilen meblağlarla başkalarının primleri ödenir.

Sonra iş rayından çıkar lokantanın kesip kesmediği fişten hareketle çözüm aranır.Buda sahtecilik gibi daha kötü bir ortama neden olur.Fiş pazarlığı %18 KDV %20 den başlayan Gelir vergisi ve herkesin beyanname vermediği her tür giderini düşemediği bir sistemde %40 ağırlık bir fişte toplanır, buyrun siz olun pazarlık etmeyin.Sayın Kızılot etmesin.

Yine Sayın Kızılot'un seminerlerinde aktardığı bir anısı;

Kod:
İngilterede bir restauranta girdim.Yemek yedikten sonra işyeri sahibi ile sohbete başladık beni tanıyınca yakınmaya başladı.Kullandığı kredi taksitlerini ve ağır gelen vergileri ödemede zorlandığından bahsetti.Bende Türk aklı hemen elime bir hesap makinası aldım masaları göstererek şu kadar masaya adisyon açmazsan günde şu kadar ayda bu kadar yılda bu kadar az vergi ödersin kredi borçlarında biter dedim.Adamın çok hoşuna gitti yüzü gülmeye başladı.Fakat biraz sonra yüzü asıldı.Ne oldu diye sorduğumda, ama yıl sonunda beni Maliyeciler çağırır ve bu kadar gelirle bu kadar borcu nasıl ödedin diye sorarlar hesabını veremem  :oops:

Yani İngilterede Yoğun ve Yaygın denetim, bir fiş bir alışveriş,herkes fişini alsa gibi yönlendirmelere gerek yok.İş sahipleri vergi levhası tasdikletmeyi unutttum,fiş kesmezsem maliyeci gelir sorar tutanak tutar korkusu yok.Onlardaki korkunun kaynağı tüm varlıkları ve varlıklarındaki değişmeler ana hatları ile yılda bir kez ama doğru dürüst süzgeçten geçiriliyor.İşte bu yüzden yıl sonunda hesap verebilmek için düzenli adisyon açıyor düzenli hesap tutturuyorlar.Yani işletmelerini işlerini devlet değil kendileri denetliyor denetletiyorlar bu yolla hem devlete hesap verebiliyorlar hemde işletme çalışanlarını kontrol ediyorlar.Müşterilerde aldıkları belgelerle giderlerini ispatlıyorlar, beyanname veriyorlar.Ama bu bizde nedense dillendirilmiyor.Aksine çarpık eksik bir vergi iadesi sistemi ile emeklilerimiz bile suça teşvik ediliyor.Fiş toplayın deniliyor.Sonrada toplumsal bozulmadan dem vuruluyor.

Servet beyanı ile antipatik hale getirilen Mali Milat'la "tu kaka" yapılan gerçek, yalın ve hatasız kontrol sistemi "Nereden buldun" gündemden uzaklaştırılıyor.Gerisi ise malum tavşan kaç tazı tut.

Altındaki dipnotlar ise artık adam olamayız türünde umutsuzluk aşılayan cümleler.Burası Türkiye, Eğitim şart, bu toplumda birşey yapılamaz....
 
Değerli Meslekdaşlar;

Böyle bir durumda yapılacak tek şey; müşteriyi eğitmek için elimizden geleni yapmaktır. Tabi bunun için de bizlerin tam anlamıyla kendini eğitebilmiş, donanımlı, bilinçli, kültürlü meslek mensupları olması gerekmektedir.

Öncelikle "ben kimim ve neyim" sorusunu kendimize sormamız ve bu konuda kendimizi ikna etmemiz gerekiyor.

Bu soruya "ben müşterimin defterlerini yazan, beyannamelerini düzenleyen, vergi, sigorta ödemelerine ince ayar yapan, başka da bir etliye sütlüye dokunmadan gemisini yürüten bir kaptanım" diyorsanız işiniz kolay. Bu düşündüklerinizi büyük bir oranda gerçekleştirirsiniz. Bunun dışında başka bir şeye ihtiyaç duymayan (aslında duyan) bir müşteri prototipi yaratıldığından ve denetimsiz bir mesleği icra ettiğinizden büyük bir olasılıkla bir şeycik de olmaz.

Ama; "ben müşterilerimin defterlerini yazan, beyannamelerini düzenleyen, bunların yanı sıra düzenlediğim muhasebe kayıtlarının ve mali tabloların gerçek durumu yansıtması için ne gerekiyorsa yapan, bunu yaparak müşterime, topluma, kamuya ve müşterimle irtibatlı 3. kişilere ışık tutan mesleğime, müşterime ve topluma karşı duyarlı bir meslek mensubuyum" diyorsanız o zaman hele de böyle bir ortamda işiniz zordur.

Başlangıçta bir hayli zorlanmakla birlikte hak yerini bulur ve herşey sizin yönlendirdiğiniz gibi olur. O zaman içini doldura doldura "ben muhasebeciyim ve mali müşavirim" diyebilirsiniz. Ve o zaman da hem devletin, hem toplumun, hem de müşterinizin gözünde "adam" yerine konulursunuz. Aksi durumda "tahsildar katip" imajından kurtulamazsınız.

Demekki her işin başı eğitim veya popüler söylemle "eğitim şart".

Şimdi olaya bu gözlükle baktığımızda yukarıdaki soruya şöyle de yaklaşabiliriz. Müşteriye mal satılmış, buna karşılık fatura düzenlenmemiş ama bu işlem gereği ödeme çek olarak tahsil edilmiş, bu çek de bir süre sonra resmi daireye borca mahsuben verilmiş.

Burada vergisel yönden bir matrah farkı hemen sırıtmaktadır zaten. Bir denetim durumunda eğer bu çek bir teslim ve hizmete bağlı değil de sipariş avansı mahiyetinde ise sorun yok. kayıtlarınza bu çeki sipariş avansı veya gelir tahakkuku olarak yansıtır ve ileride teslim gerçekleştiğinde de bunun gelir hesaplarına intikal ettirirsiniz, olur biter.

Ama ya değilse. Ki çoğunlukla ve sorudan anlaşıldığı kadarıyla da değildir. Teslim gerçekleşmiş ama nasıl olsa herhangi bir denetim yok, aman fazla vergi çıkmasın (hatta hiç çıkmazsa daha iyi olur) ileride kdv sini de alarak başkasına keseriz zihniyetiyle fatura düzenlenmemiş. Vergisel anlamda denetim olursa bu anlamda en azından çek bedeli kadar kurumlar veya gelir vergisi ve kdv yönünden vergi ziyaından dolayı matrah farkı çıkacak ve afaki cezalarla karşılaşılabilecektir. Bu da kaçınılmazdır. Böyle bir durumda yukarıda meslekdaşların da belirttiği gibi yapacak hiç bir şey yoktur. (Sonuçta uzlaşarak cezayı bir miktar düşürmekten başka)
 
Ynt: Resmi-Gayri Resmi Muhasebe Çatışması

Arkadaşlar hepinize slm ben yeni bir üyenizim ve kafama takılan bazı soruları burada daha iyi çözüm alabilecegimi düşündügüm için buradayım.
şimdi..ben ön muhasebede çalışıyorum ve daha önce çalıştıgım yerlerde hiç gayri resmi işlere tanık olmadım.şu an çalıştıgım yerde ise fazlasıyla tanıgım,ama bu konudada bilgim yetersiz size sormak istedigim
resmi çekler nasıl gayri resmiye dönüştürülür ve karşılıgı nedir?
resmi çalıştıgımız bi firmaya nasıl gayri resmi çek verebiliriz karşılıgı nedir?
 
Ynt: Resmi-Gayri Resmi Muhasebe Çatışması

:) Böyle birşey yapılamaz. Yapılırsa çok risklidir.
 
Ynt: Resmi-Gayri Resmi Muhasebe Çatışması

bu işler çok riskli. eski çalıştığım şirkettede böyle bir şey söz konusu idi. her türlü işlemin resmi yapılması taraftarıyım. usulsüzlük bu.
 
Üst