Şiir Olurda Fıkra Olmaz mı?

Aynı semtte oturan iki kişi

MEYHANEDE iki kişi sohbet ediyorlarmış. Genç olanı sormuş:

- Arkadaş, sen hangi semtte oturuyorsun?

- Ben mi? Aydınlıkevler'de oturuyorum.

- Yapma yahu.. Ben de Aydınlıkevler'de oturuyorum. O halde aynı semtte oturmamızın şerefine içelim...

Kadehler boşalınca, diğeri sormuş;

- Sen Aydınlıkevler'de hangi sokakta oturuyorsun?

- Uzayan Sokak'ta oturuyorum.

- Yapma yahu... Ben de Uzayan Sokak'ta oturuyorum. O halde, gel aynı semtte ve aynı sokakta oturmamızın şerefine içelim.

Kadehler boşalmış. Ardından;

- Arkadaş, sen Aydınlıkevler'de Uzayan Sokak'ta hangi apartmanda oturuyorsun?

- Ben mi? 10 numaralı Gül Apartmanı'nda oturuyorum.

- Yapma yahu, ben de 10 numaralı Gül Apartmanı'nda oturuyorum... O halde aynı semtte, aynı sokakta ve aynı apartmanda oturmamızın şerefine içelim.

Biraz sonra kadehler yine boşalmış. Ardından;

- Yahu arkadaş, sen 10 numaralı Gül Apartmanı'nda kaç nolu dairede oturuyorsun?

- Ben mi... 7 nolu dairede oturuyorum.

- Yapma yahu... Ben de 7 numaralı dairede oturuyorum. O halde aynı semtte, aynı sokakta, aynı apartmanda ve aynı dairede oturmamızın şerefine içelim.

Konuşmaları izleyen bir müşteri dayanamayıp, barmene sormuş;

- Bu nasıl oluyor? Aynı semtte, aynı sokakta, aynı apartmanda ve üstelik aynı dairede oturdukları halde birbirlerini tanımıyorlar!

- Sen onlara bakma arkadaş. Onlar aslında baba ile oğul ama iki kadeh içince, sarhoş oluyor ve birbirlerini tanımıyorlar!..

kaynak: hürriyet gazetesi
 
Yahudinin biri maddi sıkıntı içine girmiş.Ne yapsa bu sıkıntıdan kurtulamamış....Düşünmüş ve Tanrıya bir mektup yazmaya karar vermiş...Bu mektubu da gidip postaneden yollamış...Posta memurları mektupları tasnif ederken yahudinin mektubunu görmüşler...Gidecek yer kısmında "sayın tanrı" yazınca bu dikkatlerini çekmiş ve mektubu açmışlar.
Şöyle yazıyormuş: Sayın Tanrı, çok sıkışık durumdayım.Bana 10.000 lira yollar mısın?İşte Banka Hesap numaram.

Memurlar bu mektubu okuyunca üzülmüşler yahudinin durumuna ve aralarında para toplayıp yahudinin hesabına yatırmaya karar vermişler...Ancak 9500 lira toplayabilmişler....Bunu da yahudinin hesabına yatırmışlar...Bir süre sonra bizim yahudi tanrıya bir mektup daha yollamış.
Memurlar bu mektubu da açmışlar.Bizim yahudi yine sıkıştı galiba diye düşünmüşler ve okumuşlar mektubu...

Sayın Tanrı....Gönderdiğin parayı aldım çok teşekkür ederim.Yalnız ben senden 10.000 lira istemiştim, hesabıma 9500 lira geldi...Banka provisyon masrafı kesmiş.Bir dahaki sefere posta havalesiyle yolla.
 
ÜNİVERSİTELİ ÖĞRENCİ EFSANELERİ

ODTÜ Felsefe öğrencilerini en çok zorlayan hocalardan biri yıllık olan
dersinin final sınavında sınıfa gelmiş ve sınav sorusu olarak tahtaya,
"Why?" (Neden?) yazmış. Öğrenciler ilk önce ne yazacaklarını şaşırmışlar,
sonra herkes birşeyler yazmaya başlamış.
Yalnız bir öğrenci, sınavın ilk dakikasında kağıdını teslim etmiş.
Öğrencinin cevabı da soru gibi kısaymış: "Why not?" (Neden olmasın ki?) Bu
öğrenci sınavdan "100" almış.

*****
Aynı hoca başka bir sınavda "risk nedir?" diye soruyor. Yine bir öğrenci
sınavın ilk 10 saniyesinde teslim ediyor kağıdını. Kağıdın üst kısmında
sadece isim-soyadı yazıyor, gerisi ise bomboş beyaz yaprak. En altta ise
"İşte risk budur" diye yazıyor. Ve sonuçta da sınıftaki en yüksek notu
alıyor.

*****
Hocanın bir sonraki sınavında yine "Risk nedir?" sorusuyla karşılaşan
öğrencimiz tekrar boş kağıt verince bu sefer 0 alıyor. Tabii koşa koşa
hocaya gidip sebebini soruyor. İşte cevap: "Aynı şartlar altında, aynı riski
iki kere almak aptallıktır!"
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde Hocanın biri sınavda, o
günlerde devam etmekte olan bir davanın detaylarını vermiş ve sonucun ne
olacağını sormuş. Tabii, bütün öğrenciler ha babam, de babam, sayfalarca
yazmaya başlamışlar. Ama bir öğrenci kağıdını sınavın ilk dakikasında
vermiş. Ve buna rağmen 100 almış. Öğrencinin yanıtı tek cümleymiş: "Devam
eden dava hakkında yorum yapılamaz."

*****
Bir efsane de tıpçılardan: Olay bir tıp fakültesinin anatomi dersinde
geçiyor. Okulun en iyi hocası, anatomi dersine ilk kez giren öğrencilerine;
"Tıpta iki önemli şey vardır" demiş, "İlki, hiç bi şeyden
iğrenmeyeceksiniz!"Bunu söyledikten sonra işaret parmağını önündeki
kadavranın makatına sokmuş, şööyle bir karıştırıp çıkarttığı parmağını hop
diye ağzına sokmuş ve emmiş. Ardından öğrencilerden de aynısını yapmalarını
istemiş.
Genç tıp öğrencileri, kızara bozara aynı şeyi teker teker yapmışlar. Bunun
üzerine Hoca öğrencilerine dönüp; "İkinci önemli şey ise çok dikkatli
olmaktır" demiş ve eklemiş, "Mesela ben demin hastanın makatına işaret
parmağımı soktum ama orta parmağımı emdim!"...

*****
Bir kız yurdunda kalan kızlar, artık temizlik görevlisine olan
kıllıklarından mıdır yoksa nerden çıktığı belli olmayan bir yurt
geleneğinden midir, her sabah dudaklarına ruj sürdükten sonra aynaya öperek
iz bırakıyorlarmış.

Yurt müdürü ne yaptı ettiyse bu alışkanlığı ortadan kaldıramamış. Diğer
yandan temizlik görevlileri de iyiden baş kaldırmaya başlamışlar. Sonunda
müdürün aklına parlak bir fikir gelmiş. Hemen bir duyuru yapıp, kızları
toplantıya çağırmış. Neyse toplanmış bunlar. Müdür "Buyrun tuvalete" demiş.
Hep birlikte, temizlik görevlisinin beklediği umumi tuvalete girmişler.
Aynalarda sabahki ruj izleri hala duruyormuş.

Müdür "Arkadaşlar" demiş, "Bazılarınız dudaklarına ruj sürdükten sonra
aynaları öperek çıkması güç izler bırakıyor. Temizlik görevlilerimiz bunları
temizlerken zorlanıyor. Sizleri görevlimizin bu temizliği yaparken ne kadar
zorlandığını bizzat görmeniz için topladım. Bakın ve görün". Sonra görevliye
bir işaret çakmış. Bizimki gayet sakin bir şekilde tuvalet fırçasını almış,
klozetteki suya daldırmış ve aynayı temizlemiş. O günden sonra bir daha o
yurtta tuvaletlerde dudak izine rastlanmamış.
 
Bir arkadaşımın askerlik anısı...Bir Alay'da askerlik yapmaktadır....Alaya bağlı birliklerden birinin tuvaleti sürekli tıkalıdır...Buna ne tuvalet sorumlusu er, ne de birlik komutanları bir çare bulamazlar...Bu olay Alay komutanının kulağına gider.Albay rütbesindeki bu kişi tıkalı tuvaletin olduğu birliğe gider....Tuvalet sorumlusu, diğer subaylar ve birlik komutanını tuvalete toplar....Albay dahil herkes tuvalettedir artık...Albay önce tıkalı tuvaleti göstermesini ister tuvalet sorumlusu askerden.Sonra hiçbir şey söylemeden sessizce palaskasını ve kamuflajını çıkarır, gömleğinin kolunu yukarı sıyırır.tuvaletin önünde diz çöker.Kolunu delikten içeri daldırabildiği kadar daldırır.Orada bulunan diğer subaylar ve askerlerin midesi bulanır.kusma noktasına gelirler.Ama Albay hala aramaktadır.Nihayet birşey yakalar ve çekip çıkarır onu.Bu bir asker çorabıdır...Albay kalkar...Yine hiçbirşey demez....Askerlerin yanına gelir...Ve çorabı hepsinin suratına sırayla çarpar....Sonra lavaboda elini kolunu yıkar...Kamuflajını giyer, palaskasını bağlar ve çıkıp gider....Tuvalette biriken su 2 dk. içinde çekilir.Bir daha da o tuvalet asla tıkanmaz...Arkadaşım bu olayı anlattığında dumura uğramıştım.
 
................. tarihleri arasını kapsayan ve satışa sunulduktan sonra yarım gün içerisinde tükenen biletlerden almak isteyenler şirketin telefonlarının ve internet sitesinin günlerce kilitlenmesine neden olmuştu. Çağrı Merkezi’ni arayanlar ile görevliler arasında geçen ilginç diyaloglardan bazıları şöyle: ".Hanımefendi; sizin bu 9 YTL’lik bilet dediğiniz şey hani 8’den sonra 10’dan önce bir rakam var, ondan bahsediyorsunuz değil mi?

"DALGA GEÇİYORLAR"

.-Antalya’ya ayın 22’sine iki kişilik yer ayırtacağım. Yer var mı?
-Var efendim hem de kampanyalı.
-Ne kadar?
-Bilet başı 9 YTL efendim.
-?
-Alo.
-Kardeşim bilet ne kadar dedim?
-İki kişi 18 YTL, kişi başı dokuz YTL efendim.
-Ya, gidin işinize saçmalamayın (içeriye seslenerek) yanlış düştü numara dalga geçiyor birisi. (Telefonu kapatır)

UTANANLAR DA VAR

.-Ben işadamıyım. Utanırım acenteden 9 YTL’lik bilet istemeye. Böyle telefonla direkt alamaz mıyım?

’ÖLMEDEN BİR UÇAĞA BİNDİREYİM’

.-Kızım İzmir’e 9 YTL’lik biletlerden istiyorum iki tane.
-Maalesef İzmir’e tüm kampanya biletlerimiz satıldı efendim.
-Adana’ya olsun o zaman.
-Üzgünüm efendim Adana için olanlar da bitti maalesef.
-Ya; nereye varsa ver kızım. Şu kadını ölmeden bi uçağa bindireyim. Kampanyanın birinci haftası. Tüm biletler tükendikten sonra;

9 YTL’YE BİNEN YOKSA...

.-İndirimli biletlerden istiyorum.
-Maalesef tüm kampanya biletlerimiz satıldı efendim.
-Yalancılar sizi.
-Bineceğim uçağa. Bağıracağım ’kim 9 YTL’lik biletlerden aldı diye’ kimse elini kaldırmazsa da sizi mahkemeye vereceğim.

"SOYGUNCULAR"

.-Dokuz YTL’lik bilet almıştım ama bir değişiklik yapacağım.
-Kampanya biletlerinde değişiklik yapamıyoruz efendim.
-Diyarbakır yerine Erzurum olacaktı sadece.
-Üzgünüm efendim dokuz YTL’lik biletlerimizde değişiklik yapamıyoruz.
-Soyguncular. Sadakam olsun.

"ÇOLUK ÇOCUK UÇSUN"

.-Dokuz YTL’lik biletlerden istiyorum.
-Hangi yön ve tarihe olacak efendim.
-Hiç fark etmez. Çoluk çocuk uçak görsün.

’O KADAR ADAM ANTEP’TE NE YAPACAK’

.-Bacım Gaziantep’e dokuz YTL’lik bilet alacaktım.
-Maalesef hiç kalmadı efendim.
-Hiç mi kalmadı?
-Hiç kalmadı.
-Nasıl olur. Binlerce bilet satıldı yani.
-Kampanya dahilinde olanlar geçen hafta satıldı.
-O kadar adam ne yapacak Antep’te hayret bir şey. Allah Allah.

"GELİNCE TAKDİM EDERİM"

-Alo
-Onur Air mi?
-Buyurun efendim Çağrı Merkezi nasıl yardımcı olabilirim?
-Dokuz YTL’lik bilet alacaktım.
-Sadece internet ve acentelerden alabiliyorsunuz. Ben sadece yer olup olmadığını söyleyebilirim.
-Ablacım ver sen parasını, ben gelince takdim edeyim sana. Biter filan şimdi."
 
Ingiliz, Alman ve Turk birlikte tren seyahati yapacaklar. bir Japon yolcunun oturdugu kompartmana girmisler. Derken aralarindaki muhabbet
ilerlemis ve karate konusmalarina baslanmis. Japon kendinden gayet emin karate uzmani olarak konusmalari hep burnu havada yonetiyormus.Derken bizimkiler
onu dovebilecekleri konusunda iddiaya girmisler. Once Alman atlamis,"Birakin,su ufakligi bir haklayayim!!!" Konpartmandan cikmislar.
'Pat, kut pat sesler derken Alman agzi burnu dagilmis olarak iceri girmis.Arkasindan kucuk boyuyla Japon girmis. "Nasil yaptin bunu?"
demisler,"Hoitonun Kotitosu" demis, Japon... Kullandigi teknigi kastederek.. Ardindan Ingiliz bu isi bitirmeye karar vermis ve hisimla kalkip Japon' u
disari cagirmis, cikmislar. Disaridan yine pat kut pat sesler gelmis. Derken Ingiliz de agzi burnu dagilmis olarak iceri girmis. Japon' a sormuslar, "Bu neydi peki?"
Japon gayet sakin cevap vermis, "Moitonun Kitorusu" Derken bizim Turk istemeye istemeye ayaga kalkmis, siranin kendisine geldigini bildigi
icin yavas adimlarla cikmis disariya, arkasindan da Japon... Yine pat kut pat sesler disaridan... Ve Japon digerlerinin saskin bakislari arasinda
agzi burnu dagilmis olarak iceri girmis. Bizim Turk digerlerine donup elindekini göstererek, "Toyotanin Krikosu..."
 
===öğlen neşesi=========


Zengin bir Arap kalp ameliyati geçirecekmis. Doktorlar,
ameliyat
öncesi bir tedbir olarak bir miktar kan depolamak
istemisler. Ama bu
Arap'in kani çok nadir bir kan imis. Bütün dünyayi arayip
taramislar ve sonunda Kudüs'te yasayan bir yahudide bu kanin
oldugu anlasilmis. Yahudi kan vermeye razi olmus ve ameliyat
da yapilmis.
Ameliyattan sonra zengin Arap, kendisine kan veren Yahudiye
tesekkürleri ile beraber müthis bir otomobil ve bir milyon
dolar para yollamis.
Bir kaç ay sonra Arap'in bir kere daha ameliyat olmasi icap
etmis.
Doktorlar yine Yahudi'yi aramislar ve Yahudi'de tekrar kan
erecegini söylemis.
Arap yine ameliyat edilmis. Ancak bu defa kendisine kan
veren Yahudiye
bir tesekkür notu ile bir kutu Sam baklavasi yollamis.
Çok daha kiymetli hediyeler ve para bekleyen Yahudi bu ise
çok
bozulmus. Kan verdigi Arap zenginine bir telefon açip neden
bu
kadar cimri davrandigini sormus.
Arap kahkahalar atarak su cevabi vermis 'Ya habibi, gözümün
nuru.
Artik damarlarimda Yahudi kani dolasiyor
 
Gercek bir olay
Bu olay Kayseri'nin Bünyan ilçesi'ndeyasandı. Olay Alfred Hitchcock'un
meşhur
Korku filmlerini bile çok gerilerde bırakacak kadar tüyler ürpertici.
Gece bindiğiniz otomobildedireksiyonda kimse yoksa ne
yapardınız? Kendisi Bünyanlı olmayan, politikayla uğraşmis ve halen
Kayseri'de yaşayan işadamı, 22 Şubat 2005 tarihinde Bünyan sınırında,
Kayseri Malatya kara yolu üzerinde, bir benzin istasyonuna girer.
Lokantaya
oturur ve orada kalabalık Toplulukla birlikte bir ufak rakı içer.
Yürüyüş mesafesindeki Bünyan'a gitmek için, Lokantadan çıkar. Ancak
Dışarısı hem zifiri karanlik hem de korkunç bir kar-tipi fırtınası
baslamıştır.
Benzin istasyonuna yaklaşık 300 metre mesafedeki, Bünyan'a dönüs
yolukenarına
varır. Oradan geçen Bir arabaya binip, Bünyan'a ulasma derdindedir.
Fırtına
daha da şiddetlenir.
Adam bir-kaç adım ötesini bile görememektedir. Gelip-geçen bir araba da
yoktur.
Nihayet karanlıklar içerisinde, hayalet gibi yavas Yavas yaklasan bir
arabanin iki farıni farkeder.
Arabanin, tam önünde Yavaslamasıyla Birlikte hemen arka kapıyı açar ve
arabaya biner. Kapıyı kapatır, araba yeniden hareket eder.
İçeridekilere merhaba demek ister. Ama o da ne?Arabada kimse olmadığı
gibi,
direksiyonda da kimse yok.
Birden paniğe kapılır. Korkuyla, hemen arabadan atlayıp, oradan kosarak
uzaklasmak ister ama hem araba hızlanmış, hem de korku ile dizleri
baglanmış,hareket edemez hale gelmiştir.
Araba keskin bir viraja dogru yaklaşır.
Adam gt; dua etmeye baslar. Tüm günahlari için tövbe eder. Arabayı
Durdurması için Allaha yalvarır.
Tam bu esnada, pencereden bir el uzanır ve direksiyonu kıvırarak sert
virajdan arabanın dogru yola dönmesini sağlar. Her tehlikeli dönemece
yaklaştıkça, Allah'a yalvarış ve yakarışı artar ve her seferinde de bir el
dişarıdan uzanıp, direksiyonu çevirir.
Sonunda kendisini biraz toparlar, ayaklarını kımıldatır.
"Ya Allah koru beni..." deyip, kapıyı Açmasıyla birlikte, kendisini
arabadan Dişarı fırlatır.
Bir kaç takla attıktan sonra,Şarampolde kendisine gelir.
Defalarca üç Kulfu-bir Elham okuyarak, Bünyan'a yürüyerek ulaşır ve bir
kahvehaneye girer.
Üstübaşı ıslak ve şok haldedir.Kendisini tanıyanlar hemence sobanın başına
alırlar. Eline bir çay verirler.
Bir müddet Sonra kendisine gelip, sesi titreyerek, başına gelen doğa üstü
Ve
Korkunç olayı anlatır.
Olayı dinleyenler inanmak
istemeseler de, anlatan kişinin aklı başında ve toplumsal sorumluluk
taşıyan
bir pozisyonda olduğunu bildiklerinden,
herkeste derin bir sessizlik olusur.
yaklaşık yarım saat sonra,
Aynı kahvehaneye Koyunabdal Köyü'nden iki kişi girer. Bir masaya oturur
ve iki bardak çay söylerler. Bu arada, gelenlerden birisi, diğerine
şunları söyler :
-Ahmet baksana, şu sobanin Başında oturan gerizekalı, bizim araba yolda
kalınca, biz arabayı iterken,
arabaya binip-inen ö..z değil mi? :))
 
İşaret
Balığa çıkacak olan Lazlar konuşuyorlarmış :
- Dün balık avladığımız yeri işaretledin mi ?
- Evet kayığa işaret koydum
- Aptal! Ya bugün başka kayıkla balığa çıkarsak ?!
 
SERCE
Serçenin biri bir bahar günü dalgın dalgın uçuyormuş.Bir anda farketmiş ki, bir yolun bir metre üstünde uçuyo ve karşıdan da motorsikletli bir adam geliyo.Her ikisi de çarpışmayı engellemek için ellerinden geleni yapmışlar...ama nafile...Serçe "çotaaank" diye kaska çarpıp düşmüş.
Şimdi, motorcu sıkı bi hayvansever ya,doğal olarak hemen atlamış motordan;koşmuş serçenin yanına.Serçe baygın yatıyo.. kıyamamış,bırakamamış yolda;almış getirmiş eve.Eskiden kalma bi de kafesi var evde..baygın serçeyikafesin içine güzelce yerleştirmiş.. yanına da az biraz su,az biraz ekmek koymuş, vurmuş kafayı yatmış....
Bizim serçe bi müddet sonra ayılmaya başlamıs..Daha tam seçemiyo ortalığı.. hafif bulanıklık var yani...Bi bakmıs ki parmaklık, ekmek, su
falan var bulunduğu yerde...
Birden dank etmiş vaziyet: hadiiii laan motorcuyu öldürmüşüz...
 
İki fıkrada benden,birazda gülelim..

Elti....

Orta yaşlı teyze, Üst geçiti kullanmayıp caddeye fırlıyor;

Bunu gören polis, polis otosundan anons ediyor

- Hanım nireeee, nireeee

Teyze cevap veriyor;

-Eltim gile, kocamın haberi var, Sana neki !!!
 
Alık Tutuyorum

Deli duvara oturmuş. elindeki oltanın ucu sokağa sarkmış....
Yoldan geçen soruyor;
- orada balık mı tutuyorsun sen?
- hayır alık tutuyorum.
- tutabildin mi bari ?
- çook ... seninle 23 oldu !
 

Benzer konular

Üst