Şirketinin parasını harcayana vergi
?ŞİRKETİ olan parasını istediği gibi harcar kimseye soracak değil, bu vergi de neyin nesi? diyeceksiniz. Ancak vergi uygulaması açısından işletmenin sahiplerinden, ortaklarından ayrı bir kişiliği var, alacakları, borçları, gelir giderleri, kaynakları sahiplerinin özel hesap ve varlıklarından ayrıdır. Sahipleri işletme kaynaklarını bedelsiz olarak kullanamazlar, mal ve hizmetleri bedelsiz veya emsallerine göre düşük bedelle satın alamazlar.
Kasa patronun cebi
BİZDE hâlâ limited ve anonim şirketlerde aile işletmesi zihniyeti hakim durumda. Patronlar genellikle şirket kasasını kendi cebi olarak görür ve hiç düşünmeden şirketin parasını kendi şahsi ihtiyaçları için kullanır. Bu harcamalardaki devletin payını yani vergiyi göz ardı eder. Aslında ortakların şirket tüzel kişiliğiyle ticari ilişki kurması, borç alıp vermesi, mal alıp satması gayet normal bir durum; yeter ki bu alışveriş emsallerine göre göze çarpacak derecede yüksek yada düşük bedellerle olmasın yani maliyenin deyimiyle örtülü kazanç dağıtımı yapılmasın.
Şirket ortakları değişik şekillerde bilerek veya bilmeyerek vergisini ödemeden örtülü bir şekilde şirketin parasını harcama eğiliminde. Aslında, şirket sahipleri olarak harcadıkları kendilerinin değil devletin de payının olduğu şirketin parası. Devlet hakkını mutlaka alıyor. Şirketten ortaklara herhangi bir şekilde para veya mal transferi olduğunda devreye giriyor ve yapmış olduğu kanuni düzenlemelerle alacaklı olduğu vergiyi bir şekilde tahsil ediyor.
Borç alırsa KDV?de var
ŞİRKETİN kasasından ortağa borç para şeklinde bir çıkış olduğunu varsayalım. Öncelikle örtülü kazanç dağıtımı sayılmaması için ortağa verilen borç para üzerinden emsallerine göre- ki bu oran yıllık merkez bankası reeskont faiz oranı kadardır(şu an için yüzde 20? lerde)- hesaplanarak gelir olarak kaydedilir. Dönem sonunda faiz geliri olarak hesaplara aktarılan bu tutar şirketin matrahını etkileyerek yüzde 20 oranında kurumlar vergisine tabi olur. Bu faizler ortağa verilen bir finansman hizmeti karşılığı olduğu için ayrıca yüzde 18 oranında KDV de hesaplanarak ödenir.
Ortağa ücret şeklinde şirketin parasını çıkış yapsak? Mümkün. Ortaklar, ücret alabilirler. Tabi emsallerine göre aldıkları ücretle uyumlu olmak kaydı ile. Her halükarda aldıkları ücretler, gelir ve damga vergisine tabi olacak. Sosyal güvenlik primi de ilgili kuruma ödenecek. Bunların da toplam maliyeti ücretin tutarına göre yüzde 45-50? lere kadar çıkabiliyor.
Banka ATM?si değil
BİZ en iyisi ortaklarımıza kâr şeklinde dağıtalım derseniz bu sefer şirket kâr payını öderken yüzde 15 vergi stopajı yapacak, muhtasar beyannameyle bildirip vergisini ödeyecek; ortak ise ertesi yıl,aldığı kar payı üzerinden yüzde 35 e kadar artan oranlı şahsi gelir vergisine tabi olacak. Görüldüğü gibi şirket kasası sahip ve ortaklarının kendi gönüllerince harcamalar yapabilecekleri, günlük şahsi ve ailevi ihtiyaçları için para çekebilecekleri bir banka ATM? si değil; ticari faaliyetlerde bulunup kar elde etmek amaçlı kurulmuş ve kimden elde ettiği önemli değil -sahip ya da ortakları fark etmez-kazancı vergiye tabi olan ayrı bir hukuki tüzel kişiliktir. Sonuç olarak elbette ortaklar, eş ve çocukları kendi şirketlerinden para, mal yada bazı hizmetleri ücretsiz alabilirler ancak bunun bir mali boyutu, KDV, Kurumlar ve Gelir Vergisi yönünden bir bedeli var. Unutmayalım yoksa misliyle ceza ve aylık yüzde 2.5 gecikme faizi bizi bekliyor.
ARİF ŞİMŞEK
?ŞİRKETİ olan parasını istediği gibi harcar kimseye soracak değil, bu vergi de neyin nesi? diyeceksiniz. Ancak vergi uygulaması açısından işletmenin sahiplerinden, ortaklarından ayrı bir kişiliği var, alacakları, borçları, gelir giderleri, kaynakları sahiplerinin özel hesap ve varlıklarından ayrıdır. Sahipleri işletme kaynaklarını bedelsiz olarak kullanamazlar, mal ve hizmetleri bedelsiz veya emsallerine göre düşük bedelle satın alamazlar.
Kasa patronun cebi
BİZDE hâlâ limited ve anonim şirketlerde aile işletmesi zihniyeti hakim durumda. Patronlar genellikle şirket kasasını kendi cebi olarak görür ve hiç düşünmeden şirketin parasını kendi şahsi ihtiyaçları için kullanır. Bu harcamalardaki devletin payını yani vergiyi göz ardı eder. Aslında ortakların şirket tüzel kişiliğiyle ticari ilişki kurması, borç alıp vermesi, mal alıp satması gayet normal bir durum; yeter ki bu alışveriş emsallerine göre göze çarpacak derecede yüksek yada düşük bedellerle olmasın yani maliyenin deyimiyle örtülü kazanç dağıtımı yapılmasın.
Şirket ortakları değişik şekillerde bilerek veya bilmeyerek vergisini ödemeden örtülü bir şekilde şirketin parasını harcama eğiliminde. Aslında, şirket sahipleri olarak harcadıkları kendilerinin değil devletin de payının olduğu şirketin parası. Devlet hakkını mutlaka alıyor. Şirketten ortaklara herhangi bir şekilde para veya mal transferi olduğunda devreye giriyor ve yapmış olduğu kanuni düzenlemelerle alacaklı olduğu vergiyi bir şekilde tahsil ediyor.
Borç alırsa KDV?de var
ŞİRKETİN kasasından ortağa borç para şeklinde bir çıkış olduğunu varsayalım. Öncelikle örtülü kazanç dağıtımı sayılmaması için ortağa verilen borç para üzerinden emsallerine göre- ki bu oran yıllık merkez bankası reeskont faiz oranı kadardır(şu an için yüzde 20? lerde)- hesaplanarak gelir olarak kaydedilir. Dönem sonunda faiz geliri olarak hesaplara aktarılan bu tutar şirketin matrahını etkileyerek yüzde 20 oranında kurumlar vergisine tabi olur. Bu faizler ortağa verilen bir finansman hizmeti karşılığı olduğu için ayrıca yüzde 18 oranında KDV de hesaplanarak ödenir.
Ortağa ücret şeklinde şirketin parasını çıkış yapsak? Mümkün. Ortaklar, ücret alabilirler. Tabi emsallerine göre aldıkları ücretle uyumlu olmak kaydı ile. Her halükarda aldıkları ücretler, gelir ve damga vergisine tabi olacak. Sosyal güvenlik primi de ilgili kuruma ödenecek. Bunların da toplam maliyeti ücretin tutarına göre yüzde 45-50? lere kadar çıkabiliyor.
Banka ATM?si değil
BİZ en iyisi ortaklarımıza kâr şeklinde dağıtalım derseniz bu sefer şirket kâr payını öderken yüzde 15 vergi stopajı yapacak, muhtasar beyannameyle bildirip vergisini ödeyecek; ortak ise ertesi yıl,aldığı kar payı üzerinden yüzde 35 e kadar artan oranlı şahsi gelir vergisine tabi olacak. Görüldüğü gibi şirket kasası sahip ve ortaklarının kendi gönüllerince harcamalar yapabilecekleri, günlük şahsi ve ailevi ihtiyaçları için para çekebilecekleri bir banka ATM? si değil; ticari faaliyetlerde bulunup kar elde etmek amaçlı kurulmuş ve kimden elde ettiği önemli değil -sahip ya da ortakları fark etmez-kazancı vergiye tabi olan ayrı bir hukuki tüzel kişiliktir. Sonuç olarak elbette ortaklar, eş ve çocukları kendi şirketlerinden para, mal yada bazı hizmetleri ücretsiz alabilirler ancak bunun bir mali boyutu, KDV, Kurumlar ve Gelir Vergisi yönünden bir bedeli var. Unutmayalım yoksa misliyle ceza ve aylık yüzde 2.5 gecikme faizi bizi bekliyor.
ARİF ŞİMŞEK