Yurtdışındaki Firmanın Türkiye Şubesi

elifbe

Katkı Sunan Üye
Üyelik
20 Ağu 2012
Mesajlar
311
Konum
istanbul
Yurtdışında plastik hammadde satan bir firma Türkiyeye bir şube açarak buraya plastik hammaddesi yolluyor. Türkiyedeki şube bu malları ithal yoluyla çekerek yurt içine dağıtımını yapıyor. Bu dağıtım sürecinde kesilen faturalarda KDV durumu nedir? Ayrıca gelir ya da kurumlar vergisi yönünden yapılması gereken nedir? Teşekkürler
 
Yurtdışında plastik hammadde satan bir firma Türkiyeye bir şube açarak buraya plastik hammaddesi yolluyor. Türkiyedeki şube bu malları ithal yoluyla çekerek yurt içine dağıtımını yapıyor. Bu dağıtım sürecinde kesilen faturalarda KDV durumu nedir? Ayrıca gelir ya da kurumlar vergisi yönünden yapılması gereken nedir? Teşekkürler

Sayın elifbe

SORU : Türkiyedeki şube bu malları ithal yoluyla çekerek yurt içine dağıtımını yapıyor. Bu dağıtım sürecinde kesilen faturalarda KDV durumu nedir?

CEVAP : 3065 sayılı KDV kanunu Madde 6'ya göre;

İşlemlerin Türkiye'de yapılması:

Madde 6 -İşlemlerin Türkiye'de yapılması:
a) Malların teslim anında Türkiye'de bulunmasını,
b) (Değişik : 27/1/2000 - 4503/3 md.) Hizmetin Türkiye'de yapılmasını veya hizmetten Türkiye'de faydalanılmasını,

İfade eder.

açıklamasına göre Türkiyedeki şube bu malları ithal yoluyla çekerek yurt içine dağıtımını yaptığından kesilen faturalarda malların tabi olduğu KDV oranları uygulanmak suretiyle KDV' li düzenlenecek. Ayrıca İthalde ödediği KDV'yi de İndirim konusu yapacak.

GELİR VE KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında; birinci maddede yazılı kurumlardan kanuni ve iş merkezlerinden her ikisi de Türkiye içinde bulunmayanların, yalnız Türkiye'de elde ettikleri kazançları üzerinden vergilendirileceği hükme bağlanmış, üçüncü fıkrasında ise dar mükellefiyet mevzuuna giren kurum kazancının hangi kazanç ve iratlardan oluştuğu belirtilmiştir. Anılan maddenin 3 üncü fıkrasının (a) bendinde de, Türkiye'de işyeri olan veya daimi temsilci bulunduran yabancı kurumlar tarafından bu yerlerde ve bu temsilciler vasıtasıyla yapılan işlerden elde edilen ticari kazançların, dar mükellefiyet konusuna giren kurum kazancı olarak vergilendirileceği hükme bağlanmıştır.

Aynı Kanunun "Dar mükellefiyette vergi kesintisi" başlıklı 30 uncu maddesinin altıncı fıkrasında, yıllık veya özel beyanname veren dar mükellef kurumların, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancından, hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısımdan ana merkeze aktardıkları tutar üzerinden, kurum bünyesinde % 15 (2009/14593 sayılı BKK ile) oranında kurumlar vergisi kesintisi yapılacağı hükmüne yer verilmiştir.
1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin "III- Dar Mükellefiyet Esasında Verginin Tarhı ve Ödenmesi" başlıklı bölümde dar mükelleflerin vergilendirilmesine ilişkin ayrıntılı açıklamalar yapılmıştır.
Öte yandan, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun tam mükellefiyetle ilgili açıklamaların yer aldığı 3 üncü maddesinde, Türkiye'de yerleşmiş olan gerçek kişilerin Türkiye içinde ve dışında elde ettikleri kazanç ve iratların tamamı üzerinden vergilendirilecekleri, 4 üncü maddesinde ise, ikametgahı Türkiye'de bulunanlar ile bir takvim yılı içinde Türkiye'de devamlı olarak altı aydan fazla oturanların (Geçici ayrılmalar Türkiye'de oturma süresini kesmez) Türkiye'de yerleşmiş sayılacakları hükme bağlanmıştır.
Aynı Kanunun 6 ncı maddesinde, Türkiye'de yerleşmiş olmayan gerçek kişilerin sadece Türkiye'de elde ettikleri kazanç ve iratlar üzerinden vergilendirileceği belirtilmiş, 7 nci maddede de dar mükellefiyete tabi kimseler bakımından kazanç ve iradın Türkiye'de elde edilmesine yönelik belirlemeler yapılmıştır.
Anılan Kanunun 85 inci maddesinde, tam mükelleflerin bir takvim yılı içinde elde ettikleri kazanç ve iratları için bu kanunda aksine hüküm olmadıkça yıllık beyanname vereceği, yabancı memleketlerde elde edilen kazanç ve iratların; mükellefin bunları Türkiye'de hesaplarına intikal ettirdiği yılda ya da Türkiye'de hesaplara intikal ettirilmemesinin mükellefin iradesi dışındaki sebeplerden ileri geldiği tevsik olunan hallerde, mükellefin bunlara tasarruf edebildiği yılda elde edilmiş sayılacağı belirtilmiştir. 86 ncı maddenin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde ise dar mükellefiyette, tamamı Türkiye'de tevkif suretiyle vergilendirilmiş olan; ücretler, serbest meslek kazançları, menkul ve gayrimenkul sermaye iratları ile diğer kazanç ve iratlar için yıllık beyanname verilmeyeceği, diğer gelirler için beyanname verilmesi halinde bu gelirlerin beyannameye dahil edilmeyeceği hükme bağlanmıştır.
Bu hüküm ve açıklamalara göre,
- Kanunî ve iş merkezlerinin her ikisi de yurt dışında bulunan şirketinizin şubeniz vasıtasıyla Türkiye'de ticari faaliyette bulunması sonucu elde edilen kazanç dar mükellefiyet esasında vergilendirilecektir.

- Şubenizin indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancından, hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısımdan ana merkeze aktarılan bir tutar olursa onun üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesinin altıncı fıkrasına göre % 15 oranında kurumlar vergisi kesintisi yapılacak ve muhtasar beyanname ile beyan edilecektir.Şube kazancının doğrudan şirket ortağına dağıtılması halinde de dağıtılan kazançların ana merkeze aktarıldığı kabul edilerek söz konusu tutarlar üzerinden % 15 oranında kurumlar vergisi kesintisi yapılacaktır.
- Şirketinizin ortağının yukarıdaki hükümlere göre tam mükellef bir gerçek kişi olması halinde, adı geçen şirketten elde ettiği kâr paylarının tamamının yıllık beyanname ile beyan edilmesi gerekmektedir. Ortağın dar mükellef bir gerçek kişi olması halinde ise Türkiye'de elde edilmiş bir kâr payından söz edilemeyecek ve ortak nezdinde Türkiye'de vergilendirme söz konusu olmayacaktır.

VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN :

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 148, 149 ve Mükerrer 257 nci maddelerinin Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak, 350 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğiyle, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını "Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)" ile; mal ve hizmet satışlarını ise "Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)" ile bildirmeleri yükümlülüğü getirilmiş, 362 ve 381 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleriyle bu yükümlülüğe ilişkin açıklamalar yapılmış, 396 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile de söz konusu yükümlülüğün 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerinde yerine getirilmesinde uygulanacak usul ve esaslar ile bildirim hadleri yeniden belirlenmiştir.
396 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin "1.2. Bildirime Konu Alış/Satışlar Ve Hadler" başlıklı bölümün (1.2.1.) bendinde, "Bildirim mecburiyeti bulunan mükelleflerce, belirlenen hadler çerçevesinde yapılan her türlü mal ve/veya hizmet alış ve satışları, bunlara ilişkin belgenin türüne (Fatura, irsaliyeli fatura, serbest meslek makbuzu, müstahsil makbuzu, gider pusulası, akaryakıt pompalarına bağlı ödeme kaydedici cihaz fişi, sigorta komisyon gider belgesi ve yolcu bileti gibi) bakılmaksızın Ba-Bs bildirim formlarına dahil edilecektir." açıklamasına yer verilmiştir.
Tebliğin (1.2.2.) bendinde de, mükelleflerin 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerine ilişkin mal ve/veya hizmet alışları ile mal ve/veya hizmet satışlarına uygulanacak had 5.000 TL olarak yeniden belirlenmiştir.
Buna göre, bir kişi veya kurumdan katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet alışları, "Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)" ile; bir kişi veya kuruma katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet satışları ise Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)' nun Tablo II alanında bildirilmesi gerekmektedir.
Aynı Tebliğin (2.1.) bölümünde, "Yükümlülük kapsamındaki mükelleflerin mal ve/veya hizmet alış/satışlarının aylık dönemler itibariyle bildirilmesi gerekmektedir. Mal ve/veya hizmet alış/satışlarının bildirilecekleri aylık dönemler, bunlara ilişkin belgelerin düzenlenme tarihi dikkate alınarak belirlenir" hükümleri yer almaktadır.
Bu kapsamda, Ba-Bs formlarının en önemli özelliklerinden biri, bu formların ekonomideki aktörler arasındaki mal ve hizmet hareketlerinin bağlantılarını ortaya çıkartabilmesidir. Bu yolla bir mükellefin mal ve hizmet alım/satım zinciri içerisindeki tüm mükellefler tespit edilebilmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda belirlenmiş hadler çerçevesinde yapılan her türlü mal ve /veya hizmet alışlarınızı Form Ba (Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu) ve satışlarınızı Form Bs (Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu) bildirim formlarına dahil ederek verme zorunluluğunuz bulunmaktadır.


S.M.M.M DR.FERHAT SUCU
 
Üst