uyumsoft

Gülelim,Eğlenelim,Kafa Dağıtalım....

Dursun,saatlerin geri alınacağını duyunca,evdeki bütün saatleri toplayıp,saatçi Temel'e gider..
-Ula Temel saatler geri alınacakmiş,Bizda evdeki bütün saatleri senden aldiyduk.O yüzden sana geturduk.
Temel kendinden emin:
- Oyle yağma yok.Bizda duyduk.Ama 1 saat geri alinacakmiş.O yüzden bi denesini alırım,diğerlerini almam...
:)
 
Alıntıdır..
Osmanlı'dan hoş bir âdet...
Zimem (veresiye) defteri..Bakkal,manav,kasap gibi esnafların tuttuğu borç defteri...

Ramazan'da zengin bir şahıs bakkala gelir ve zenginliği ölçüsünde (esasen gönül zenginliği ölçüsünde) "ilk 20 kişinin borcunu hesapla" diyerek bu şahısların borcunu öderdi.Bazen tek bir şahıs tarafından bu borç defteri kapatılır,fakirler borçlarından kurtarılırdı.
Burada bir başka letâfet daha vardı ki;o da,ne borçlu borcunun kim tarafından ödendiğini bilir,ne de ödeyen kimin borcunu ödediğini bilirdi.
Böylece ne zenginde gurur,ne de fakirde minnet olurdu.
 
Paradigma..
-
Önemli bir toplantıda cep telefonuyla bağıra bağıra konuşan bir kişi garibinize gidiyorsa, paradigmanızı değiştirmeden onu değerlendirdiğiniz için, siz yanılıyorsunuzdur. Örneğin; trende giderken, bir baba, 3 evladıyla oturup, sürekli ağlayan çocuklarına hiç, susun, demeden yolculuğa devam ettiğinde ; siz ona ne gamsız adam, diyebilirsiniz. Ama sorsanız, belki de onlar hastaneden geliyorlardır ve bir saat önce çocukların anneleri ölmüştür ve eve dönüyorlardır.
Prof.Covey’in konuşmasını dinlemeye gelen annesi, arka sırada oturan 2 kişinin toplantı boyunca sürekli konuştuklarını görerek, çok öfkelenmiş ve oğlumu küçümsüyorlar diyerek te çok üzülmüş. Yemek molasında oğluna, şunların kafasına çantamı indiresim geliyor, demiş. Oğlu; “anne o adam Finlandiyalı, burada simultane tercüme yok, mecburen tercümanı yanına oturttuk” demiş.
Havaalanında aktarma yapmak isteyen yaşlı bir hanım, uçağının 2 saat gecikmeli olduğunu öğrenince, dergiler ve bir kutu kurabiye alarak bekleme salonuna geçmiş. Yanındaki sehpaya da dergileri ve kurabiye kutusunu bırakarak, okumaya dalmış. Bir ara bakmış ki, yanındaki koltuğu oturan bir adam, sehpadaki kurabiye paketini açıyor ve yemeye başlıyor. Kurabiyelerin kendisine ait olduğunu hissettirmek isteyen kadın, adama dik dik bakmış. Hatta canı o an istemediği halde, kutudan bir kurabiyeyi ağzına atmış. Her halde kurabiyelerin sahibinin kim olduğunu artık anlamıştır diye düşünürken, adam bir tane daha ağzına atmaz mı? Hemen kadın da bir tane daha atmış ve bir yarışma başlamış, adam bir tane, kadın bir tane. Sonuçta kutuda tek kurabiye kalmış, adam onu hızlıca kaparak ortadan bölmüş ve gülerek kadına ikram etmiş. O sırada, kadının uçağının alana indiği anonsu duyulmuş ve işlemler için kadın bankoya gitmiş. Pasaportunu çıkartmak için çantasını açtığında, ne görsün ; kendi kurabiye paketi, hiç açılmamış olarak çantasında durmuyor mu?
Meğer, bunca zamandır adamın kurabiyesini yiyormuş. Tabii çok utanmış ama, artık iş işten çoktan geçmiş.
Başkalarının düşünce ve davranışları hakkında hüküm verirken, elimizdeki veriler çoğu zaman yeterli olmuyor. Davranışların nedenini bilmeden çok yanlış yargılara varabiliyoruz.
Covey bu örnekleri ; “aynı enformasyona farklı bakış, bizim davranışlarımızı belirler” diye özetliyor. Buradan yola çıkarak çözemediğimiz sorunlar için, paradigma (zihin haritası) değiştirmenin gereğini vurguluyor ve Einstein’in bir sözünü anımsatıyor:
Karşılaştığınız sorunları, o sorunları yarattığınız düşünce düzleminde kalarak çözemezsiniz.
Çoğumuzun zaman zaman yaptığı gibi, “sorunların içinde kaybolmak” yerine, paradigma değiştirmeyi başarıp, sorunlara farklı biçimde yaklaşabilenler, o sorunu asma şansını da yakalıyorlar. Zaten sorunlarımızı dostlarımızla paylaşmamızın nedenlerinden biri de, farklı bir bakışın, bize farklı davranabilme kapısı aralama ihtimali değil midir?
ÇÖZÜMSÜZ gibi gördüğünüz sorunlar konusunda PARADİGMA değiştirmenin önemi çok büyüktür. Aslında hayatımızı, başarımızı, mutluluğumuzu belirleyen bizim kendi davranışlarımızdır. Başımıza gelen her şeyle onlara verdiğimiz tepki ve yanıt arasında geniş bir hareket alanı vardır…”
Stephan R. Covey – Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı
 
GENÇ RESSAM :
Usta bir ressamın öğrencisi eğitimini tamamlamış. Büyük usta, öğrencisini uğurlamış. Çırağına " Yaptığın son resmi, şehrin en kalabalık meydanına koyar mısın?" demiş.
" Resmin yanına bir de kırmızı kalem bırak. İnsanlara, resmin beğenmedikleri yerlerine bir çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmeyi de unutma" diye ilave etmiş. Öğrenci, birkaç gün sonra resme bakmaya gitmiş. Resmin çarpılar içinde olduğunu görmüş. Üzüntüyle ustasının yanına dönmüş. Usta ressam, üzülmeden yeniden resme devam etmesini tavsiye etmiş.
Öğrenci resmi yeniden yapmış.Usta, yine resmi şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş.
Fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını söylemiş.
Yanına da, insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını önermiş. Öğrenci denileni yapmış. Birkaç gün sonra bakmış ki, resmine hiç dokunulmamış. Sevinçle ustasına koşmuş.
Usta ressam şöyle demiş:
"İlkinde, insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı.
İkincisinde, onlardan müspet,yapıcı,olumlu olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi."
- Emeğinin karşılığını, ne yaptığını bilmeyen insanlardan alamazsın.
- Değer bilmeyenlere sakın emeğini sunma.
- Asla bilmeyenle tartışma...
 
KARISI KAYBOLAN ADAM :
Bir adam polisi aramış :
“Karım alışverişe gitti. Dönmedi. 8 saat oldu. Ne olur onu bulun !” demiş.
Görevli polis sormuş :
“Karınızı tarif eder misiniz ?”
Adam anlamamış “Nasıl yani ?”
Polis : “Boyu ne kadar ?”
Adam : “Ne bileyim, bazen yüksek topuk giyer beni geçer, evde yalınayak benden kısa.”
Polis : “Göz rengi ?”Adam : “Bilemem, bazen yeşil bazen mavi lens takar, aslında galiba ela…”
Polis: “Saçı ne renk ?”Adam : “En zor soru. Her hafta başka bir renk desem ?”
Polis : “Üzerine ne giymiştir ?”
Adam : “Hiç dikkat etmedim valla…”
Polis : “Peki arabayla mı gitmişti alışverişe ?”
Adam : “Evet !!! Siyah Audi R8, süperşarj 3.5 litre V6 silindirli motor, 290 beygir. İçi geyik derisi taba renginde, LED farları var, sağ kapıda görünür görünmez hafif bir çizik var.”
Polis : “Tamam efendim, arabanızı bulacağız.!!.:
 
Çocuk Büyütmek ile Çocuk Eğitmek arasındaki farkı;o çocuk insan içine çıktığında anlarsınız...

Bilinmesi gereken kurallar...

1) Dudaklarından öpmeyin kuzularınızı,
2) Garson amca kızar şimdi , bak teyze kızacak şimdi diye herkes sana kızabilir bağırabilir imajı yapmayın
3) Kalabalık araçlarda otur teyzenin kucağına, sıkış amcanın yanına diyerek yabancılar ile arasında bağı kuvvetlendirmeyin
4) Akraba dahi olsa çocuğunuzu kimse ile tuvalete yollamayın.
5) Kendini öptürmek istemiyor ise "öpsün bir kere" demeyin ona kızmayın.
6) Utana sıkıla modern olucam diye çocuğunuz ile banyo yapmaya çalışmayın. (dikkat bebeğiniz ile demiyorum)
7) Vücuduna o istemedikçe kimse dokunamaz bunu ona öğretin
8) Yol boş diye kırmızı ışıkta çocuğunuz yanında karşıdan karşıya geçmeyin
9) Yol boş diye üst geçit yerine trafiğin arasından karşıdan karşıya geçmeyin
10) Litre litre kola içip kola çok zararlı demeyin (inandırıcılığınız ölüyo)
11) Kitap , dergi, gazete okumuyor iseniz çocuğunuz okumuyor diye onu aşağılamayın. Gökten inmiyor okuma alışkanlığı.
12) Sen yapamazsın değil, denemek istermisin deyin...
13) Anne- baba olun arkadaş değil...
14) Cıssssss demeyin, ona olabilicek zararı anlatın. Anlayacağı cümleler ile bilimsel gerçekler ile değil
15) Göz teması kurun
16) Bolca sarılın (unutmayın sizden ihttiyaçı olan sevgiyi alan çocuk dışarıya daha az yönelecektir.
17) Aşağılamayın, yargılamayın, utandırmayın ve asla kıyaslamayın (unutmayın her çocuk özeldir. Tek'dir.)
18) Korkutarak değil açıklayarak öğretici olun.
19) Sorduğu kadarına yanıt verin destan yazmayın
20) Çocuğunuzu etiketlemeyin, olumlu-olumsuz etiketler baskı yaratır. ona isim takmayın, el şakası yapmayın .
 
Japonlar ve Türkler arasında temel bir düşünce tarzı farklılığı vardır.
Şöyle özetlenebilir;
Japonlar: Biri yapabiliyorsa,bende yapabilirim.Hiç kimse yapamıyorsa,ben yapmalıyım..
Türkler: Biri yapabiliyorsa,ben neden yapayım? Hiç kimse yapamıyorsa,ben nasıl yapayım?
 
1292887929_n.jpg
 
Otobüsle giderken, Bolu Dağı'nda verilen molada hemen tuvalete koşturdu.
Korkunç sıkışmıştı. Şansına boş kabin bulup kendini oraya attı... Tam oturmuştu ki yan kabinden bir ses "merhaba" dedi.
Adam şaşkın "Merhaba" diye cevap verdi.
Ses devam etti: "Nasılsın?"
İlk defa başına böyle bir şey geliyordu...
Yine şaşkın şaşkın yanıtladı: "Sağ ol, iyiyim. sen nasılsın?"
Ses sordu: "Ne yapıyorsun?"
Bir an tereddüt geçirdi. Adam onun tuvalette olduğunu bildiği için mutlaka ne yaptığını da biliyordu. Düşündü ve yanıtladı:
"Ben" dedi "İstanbul'dan Ankara'ya gidiyorum. Sen nereye gidiyorsun?"
Adamın sonraki cümlesi bu muhabbeti sona erdirdi.
"Hayatım, telefonu kapatıyorum.Yandaki tuvalette bir gerizekalı var. Sana sorduğum sorulara yanıt verip duruyor. Ben seni sonra ararım..."
 
"Dünyada üç grup insan vardır: Bir şeyi ortaya çıkaran veya yapan ve bir şeyler için savaşan, seçilmiş küçük bir grup;
bir şeyin yapılmasını seyreden ve sadece konuşup yerinde sayan büyükçe başka bir grup;
ve neyin olup bittiğini bilmeden yaşayan muazzam bir kalabalık."
Nicolas Murray Butler

Peki siz hangi gruptasınız?
 
Fakirin gayri meşru çocuğu olursa .iç; zenginin olursa yasak aşkın meyvesi olur,
Fakir,kız peşinde koşarsa sapık; zengin koşarsa playboy olur,
Fakir,toplanırsa çete,zengin toplanırsa,toplantı olur,
Fakir çalarsa hırsızlık; zengin çalarsa yolsuzluk olur,

Maalesef,Kavramların bile,cepteki paraya göre değiştiği bir dünyada adalet arıyoruz......
 
VİKİSÖZ'den alıntıdır..
Siyasi Gaflar

[h=2]Bülent Arınç[/h]
    • Lenin'i ölü olarak görmek çok güzel.[SUP][/SUP]
    • (Lenin'in Mozolesini ziyaretinde, 2006.)
[h=2]Deniz Baykal[/h]
  • Füzelerle savaş kazanabilirsiniz, ama füzelerin üzerine oturamazsınız.
  • Amasya Valisi Valilik makamına Amasya. Amasya´nın düşman işgalinden kurtuluşunun 88. yılı yıldönümü nedeniyle Amasyalı vatandaşlarımızı sevgiyle selamlıyor, coşkunuzu yürekten paylaşıyorum. Şahsınızda tüm Amasyalıları kutluyor, sevgiler ve saygılar sunuyorum. Deniz Baykal CHP Genel Başkanı(Hiç işgal edilmemiş olan Amasya'nın kurtuluşunu kutlarken(!)
[h=2]Devlet Bahçeli[/h]
  • MHP içinde Kürt kökenli çok kardeşimiz var. MHP içinde gelişme süreci içinde Alevi kardeşlerimiz, PKK'lı... eee Kürt kökenli kardeşlerimiz var.
  • 2009'u yazarken de iki sıfır var. Soldaki sıfır ikinin yanında. Attınız. 2. sağdaki sıfır 9'un yanında. Attınız. Kaldı mı dokuz? İki ile dokuz yanyana 29. İki ile 9'u toplayın 11. 29 artı 11 kırk yapar! İşte size Milliyetçi Hareket Partisinin kırkıncı yılı!
  • 6 milyon işsazı işsizin işsassız. (6 Milyon İşsiz)
  • Ellerinde çukulatalar, püskevitler. (Bisküvi)
  • Otazaltı esnik örsun. (36 etnik unsur)
[h=2]Ekmeleddin İhsanoğlu[/h]
  • Bu Akif'in meşhur şiiri ve mısraları. "Çanakkale Şehitleri" şiirinden herhalde. (Bir gezi sırasında karşısında yazılı duran İstiklal Marşı dizeleri için söyledikleri.)
  • Neyi kastediyorsunuz vicdani retle? (Sizce Türkiye de vicdani ret hakkını tanımalı mı? sorusu üzerine.)
[h=2]Ferenc Gyurcsány[/h]
  • Macar futbolcular, Arap teröristlere karşı korkusuzca mücadele ederek fantastik bir sonuç olan beraberlik elde etti. (Suudi Arabistan milli takımının futbolcularını kastediyor.)
[h=2]George Walker Bush[/h]
  • Bizim üçüncü önceliğimiz eğitime birinci önceliği vermektir.
  • Bu perşembe günü Reagan havalimanının uçakları ve gişeleri havalanacaklardır.
  • Bu sizin paranız. Bunu kazanmak için para ödediniz.
  • Görebildiğinizi düşündüğünüz şeylerin görünmeyen yanlarını göremezsiniz.
  • Kendime özgü fikirlerim var. Güçlü fikirler. Ama bu fikirlerle her zaman aynı fikirde değilim.
  • Irak'ta işler iyi gitmiyor galiba.
[h=2]Ronald Reagan[/h]
  • Çevreciler boşuna endişeleniyorlar. Bir nükleer enerji istasyonunun bir yıllık atığını, masanızın çekmecesinde bile saklayabilirsiniz.
[h=2]Süleyman Demirel[/h]
  • Türkiye'de petrol vardı da, tankerlerin hortumuna ağzımızı dayayarak biz mi içtik?
  • Biz kışın Bulgaristan'dan doğal gaz alıyoruz yazın onlar veriyor.
  • Ege bir Yunan gölü değildir, Ege bir Türk gölü de değilidir. Binaenaleyh Ege bir göl değildir.
  • Ya neresini sıksaydım? (İngiltere Dış İşleri Temsilcisi'nin halk tepkisi aldığı bir dönemde, temsilcinin elini sıktığı zaman gazetecilerin sorularına karşılık.)
  • Devlet, politikası gereği adam öldürebilir.
  • Bana "sağcılar adam öldürüyor" dedirtemezsiniz.
  • Kim ne veriyorsa, beş lira fazlasını vereceğim.
[h=2]Tansu Çiller[/h]
  • Cenab-ı Allah'ı size emanet ediyorum.
  • Haydar Aliyev için Haydar Ali Bey
  • Sevgili Zeytinburunlular... (İstanbul'un ilçesi olan Zeytinburnu insanına hitap etmeye çalışıyor)
  • Bir afetten sonra: “Ölü kaybı olmamıştır.
  • Mecliste: “Mesut Yılmaz iktidarsızdır.” (İstikrarsızdır demeye çalışıyor.)
  • Samsun mitinginde: “Futbol takımınızı Birinci Lig'e çıkarayım mı?” (Oysa Samsunspor yıllardır Birinci Lig'dedir.)
  • Gökhun Yazıtları (Göktürk Yazıtları demeye çalışıyor.)
  • Mübarek kurban şeker bayramınız kutlu olsun.
  • Deccal değil Yılmaz olsan ne farkeder? (Yılmaz değil deccal olsan ne farkeder demek istiyor.)
  • Bu hükümet açıkça bir halüsü... hasülü... halasü... hasüsü...(halüsinasyon demeye çalışıyor)
  • Samsunlulara: “Merhaba Antalya”
  • Boğazlıyan Kaymakamı'na: “Boğazlanan kaymakam”
  • Çekici güç (Çekiç güç)
  • Güvenlik oyu (Güvenoyu)
  • Türkiye'nin on metropolünden biri olan Samsun’da: “Burayı büyükşehir yapacağızdır.”
  • Taocu muhalefet (Maocu)
  • Trabzon'u Akdeniz'in incisi yapacağım.
  • Afyonlulara: Sevgili Şebin Karahisarlılar
  • Tansu Çiller halka sesleniyor:
    – Kırat'ın yemini verecek misiniz? (Oy istiyor.)
    - Vereceğiz.
    - Biz de sizin yeminizi vereceğiz.
  • Bu Ramazan sesleri semalarımızdan hiç gitmesin diye bize oy verin! (Ezanı kastediyor.)
  • Sivas’ta yaptığı miting konuşmasında: “Bu bacınız sizi il yapsın mı” (Sivas bir ildir)
  • Devlet ekonomiyi düzeltmek için becelleşiyor. (cebelleşiyor)-Tansu Çiller
  • Madımak Katliamı'ndan sonra: "Otelin etrafındaki vatandaşlarımıza hiçbir şey olmamıştır."
  • Konya'nın Akşehir ilçesindeki bir mitinge helikopter ile gelmesine rağmen "Anadolu'nun tozlu, topraklı yollarını aşarak geldik" ifadesini kullanır.
  • Kadınlarımız işsizleştirildi diyeceğine: İşsizlerimiz kadınlaştırıldı.
  • Çekin milletin elinden cebinizi.
    (Milletin cebinden elinizi çekin, demek istiyor.)
  • Türkiye en geç 1998'de Avrupa Birliği'ne tam üye olacaktır.
  • Merhaba asker!
    Postacıları selamlıyor
  • Siz Erzurumlular; inekleri seversiniz, değil mi?
    Erzurum mitingi
  • Geçen gün geleceğim dedi ATV'ye, İstanbul'a hemen geldim... Hemen bilgisayarımı yolladım oraya. Ama mübarek beni görmeden bilgisayarımı görünce korkup kaçıyor.
    Deniz Baykal için
  • Serhat şehri Erzurum.
  • Gökberk kitabeleri...
    Göktürk kitabeleri (Orhun Yazıtları) demek istiyor.
  • Hiç bir ülkenin başbakanı, onbaşı olma şerefsizliğini göstermedi!
    Dönemin başbakanı Mesut Yılmaz'a yüklenirken inanılmaz bir gaf yapıyor
  • "Burdur'a Şeker Fabrikası açacağım." lafının ardından bir kurmayı gelir ve kulağına derki "Efendim zaten Burdur'da Şeker Fabrikası var." Tansu Çiller: "İkinci Şeker Fabrikasını açacağım!"
[h=2]Turgut Özal[/h]
  • Benim memurum işini bilir.
  • Biraz da küçük Turgut'la oynasınlar.
[h=2]Recep Tayyip Erdoğan[/h]
  • Hadi ananı al git buradan.
  • Artistlik yapma lan.
  • Askerlik yan gelip yatma yeri değildir.
  • Başbakan sensin, ister asar, ister kesersin.
(Erdoğan'ın 23 Nisan kutlamalarında koltuğunu bıraktığı çocuğa yetki kullanma talimatlarını verirken sarfettiği söz.)
  • Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum. Onun için fırsat eşitliği demeyi tercih ediyorum. Kadınlar ve erkekler farklıdır, birbirinin mütemmimidir.
  • Yahu bu millet, yatıp kalkıp size mi çalışacak?
  • Şimdi, gemi var gemicik var.
  • Diyarbakır! Diyarbakır! Diyarbakııır! Cevap vermiyorsunuz, Diyarbakır. Ama duymuyorlar. (Bingöl mitinginde vatandaşa seslenirken)
  • Hem laik hem müslüman olunmaz. Ters mıknatıslanma yapar.
  • Siz daha iyi bilirsiniz; o dönemlerin iktidarında kimler vardı? Çok önemli, çok önemli! (Mehmet Barlas'ın 1950'leri anlatırken, Erdoğan'ın 1950'lerde iktidarda CHP'nin olduğunu sanarak yaptığı çıkış.)
[h=2]Silvio Berlusconi[/h]
  • Benim başbakanlık yapmam bir fedakarlıktır. İşimi hiç, hem de hiç sevmiyorum. Sorumluluk gereği yapıyorum.
  • Hiçbir eksikleri yok. Sıcacık yemeklerini yiyorlar, tedavi oluyorlar. Başlarını soktukları yerler elbette geçici; ama bunu hafta sonu çadır tatili saymak lazım.
(İtalya'daki deprem sonrası çadırlarda kalan yaklaşık 17 bin depremzedeyi kastederek)
  • İtalya yatırım yapmak için muhteşem bir ülke... Bugün artık çok az komünist kaldı. Yatırım için bir başka sebep de çok güzel sekreterlerimiz var... Süper kızlar.
  • Hiçbir kadına para ödemedim. Fethetmenin getirdiği zevki almadıktan sonra nasıl tatmin oluyorlar anlamıyorum.
(2009’da bir telekızla beraber olduğu suçlamalarını yanıtlarken...) [h=2]Kemal Kılıçdaroğlu[/h]
  • Kağıttepe"de ev tuttum. (Belediye başkan adayı olduğu İstanbul'un Kağıthane ilçesinden bahsediyor.)
  • Başkan Haliç'i temizleyecek ve İzmirliler Haliç'te yüzecek.
  • Biz sayın başbakan gibi söz verip sözümüzde duran insanlardan değiliz.
  • Adıyaman Akdenizin parlayan bir yıldızı olmak üzere.
[h=2]Kamer Genç[/h]
  • Anlayana davul zurna saz, anlamayana sivrisinek...
    (Doğrusu: Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.)
[h=2]Rick Perry[/h] Ben başkan olduğum zaman ele alacağım üç bakanlık var: Ticaret, eğitim ve ... Üçüncü neydi? Oopps.
[h=2]Vladimir Putin[/h]
  • Sizin başkanın 10 kadına birden tecavüz etmesine imreniyoruz. (İsrail Başbakanı Olmert´e Cumhurbaşkanı Moşe Katsav´ı kastederek söylediği söz.)
 
Bir gün sokağa şöyle çıkacağım,Üstten Trabzonspor forması,altta fenerbahçe şortu,çoraplar beşiktaş,ayakkabılar galatasaray... O zaman renklerin kardeşliği belli olacaktır. Görmek istediğim resim budur...
 
80'li ve 90'lı Yıllarda Öğrenciydik..Bir nesil (bizlerde dahil) Böyle büyüdük..

Saçlara jöle, tırnaklara oje, sürülemez,
spor ayakkabıyla okula girilemezdi.
Erkekler kravat, kızlar fiyonk takmadan, yaka ve tırnak kontrolü yapılmadan derse girilemezdi.
Sabahları bahçede sıra olunur, pazartesi sabah Cuma öğleden sonra müdür konuşma yapar, özel günlerden biriyse saygı duruşu yapılır ve gerçekten saygıyla durulur, İstiklal Marşı okunurken dik durulur, konuşulmaz, saygı duyulurdu.
Öğretmenlerle dalga geçilemez, veli toplantıları aileye korkarak bildirilir, okulda "konuştuğun" (sevgilin) varsa sadece bahçede yan yana yürünürdü.
Forma ile okula gidilir, eve gelene kadar forma çıkarılmazdı. Gömlekler pantolonların - eteklerin, içine sokulur, okul renkleri dışında bir renk giymek yürek isterdi.
Küpe, kolye, yüzük, bilezik hafta sonları takılır, saçlar erkeklerde tıraşsız, kızlarda 3 boğum örgüsüz ise disipline gidilirdi.
Cep telefonu yoktu, internet de yoktu ama yine de öğrenciler birbirleri ile haberleşirdi.
Biyoloji dersinde üreme konusu anlatılırken utanılır, aruz ölçüsü ezberlerken delirilir, milli güvenlik hocaları askeri disipline sokmaya çalışırdı.
Okul kitapları üzerinde sevilen sanatçı resimlerini olduğu klasörlerde taşınır, ders yılı başında mutlaka kap kâğıdıyla kaplanır, etiketler yapıştırılır, etikete adı-soyadı- sınıfı- hangi dersin kitabı olduğu yazılır, o derse ait defterler de kolaylık olsun diye aynı desen kap kâğıdıyla kaplanır, ders sırasında yanında kitabı olmayan azarlanırdı.
Sınıflar kalabalık olsa da çıt çıkmadan ders dinlenir, boş derslerde sınıftan çıkılmaz, ders saatlerinde okul sınırlarını ihlal etmek isteyenlere acınmazdı.
Ödevler mutlaka yapılır, dönem ödevleri için kütüphaneler, meydanloueres, ana ya da temel britanikalar taranır, ödevler elle ve mutlaka dolmakalemle yazılırdı.
Yat denince yatılır, sabah okula servis yerine otobüsle gidilir, bazen çanta yoklaması yapılır, okula yasak bir şey getirilemezdi.-okulun herhangi bir yerinde sakız çiğnenemez, derslerde bir şey yenemez, su içmeye gitmek için izin istenirdi.
Birine uyuz olduysak öğretmene şikâyet eder, asla kendimiz sopayla, bıçakla girişmez, çeteleşmez, okul dışında bile kavga etmezdik. Bilirdik ki kavga edersek evde ya da okulda bi posta daha dayak var.
Kızlarla erkekler birbirine mesafeli durur, el şakası yapmaz, küfürlü konuşmaz, efendilik bozulmazdı.
Yerli malı haftası sınıf pikniğine döner, her tür yiyecek bulunur ve biz bu yemekleri paylaşırdık.
Kitap okurduk örneğin, ödev bile olsa okurduk. Değiştirip kitapları öyle okur, kütüphaneden kimlik çıkartır kütüphanede okurduk.
Biz öğrenci gibi öğrenciydik. Saygılıydık, tertipliydik, edepliydik...
Biz çok güzel öğrencilerdik. Çok zor da olsa o dönemlerde hayat, şimdikiler gibi kayıp kuşak değildik. Hayatın bir anlamı vardı ve biz bunu bilmesek bile hissederdik...
 
Üst