K
konsilyer
Ziyaretçi
(83 yıl ile ilgili bir resim bulamadım şu an)
GENELKURMAY BAŞKANI ORGENERAL HİLMİ ÖZKÖK'ÜN
30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI KUTLAMA MESAJI
( 30 Ağustos 2005 )
Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerinin değerli mensupları,
Ebedi Başkomutanımız Yüce Atatürk’ün önderliğinde kazandığımız Büyük Zafer’in 83 ncü yıl dönümünü coşkuyla kutlamanın heyecanı içindeyiz. Bu Büyük Zafer Yüce Türk ulusuna ve onun kahraman ordusuna kutlu olsun.
Türk tarihinin en görkemli zaferlerinden birisi olarak kabul edilen 30 Ağustos Zaferi; “bağımsızlık” hedefine kilitlenmiş bir ulusun, yokluk içinde olmasına rağmen, azim ve kararlılıkla, karşısındaki büyük gücü eriterek askeri açıdan ulaştığı son noktayı ifade etmektedir. Muharebe meydanında bir destan yaratarak tüm dünyanın gözlerini kamaştıran Türk ordusu, bu zaferle tarihte yeni bir sayfa açarak Türk Kurtuluş Savaşının öyküsünü unutulmayacak eserler arasına sokmuştur. Öyle ki bu zaferin etkileri, bölgesel sınırları aşarak, giderek küresel bir nitelik kazanmış; Türk Kurtuluş Savaşının öyküsü başka ulusların yönetimi altında ezilen diğer ulusların fertleri arasında da elden ele, dilden dile dolaşarak, bağımsızlık mücadeleleri için bir esin kaynağı oluşturmuştur.
Zedelenen ulusal onur bu zaferle tekrar onarılmış ve Türk ulusunun çağdaşlaşma yolunu aydınlatan ve Ulusu modern çağın gerektirdiği siyasî, hukukî, ekonomik ve sosyal alandaki reformlarla buluşturan Türk Devriminin meşalesi yakılmıştır. Yeniden doğuşla birlikte ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti’yle de ülkemizi çağdaş ülkeler arasına sokacak en önemli kritik eşik aşılmıştır.
Büyük Zaferin kazanılmasından bu yana geçen 83 yıllık süre içerisinde, ulus olarak çok zor ve çalkantılarla dolu bir süreçten geçtiğimizi görüyoruz. Bu süreçte, bizi ilerlemekte olduğumuz yoldan çıkarabilecek çok sayıda engelle karşılaştık. Zaman zaman özgüvenimizi yitirmek üzere olduğumuz noktalara yaklaştık. Ancak her defasında da ulus olarak bu engelleri başarıyla aşarak, Büyük Atatürk’ün gösterdiği istikamette kalmayı başarabildik.
Bugün de ülkemiz, içinde bulunduğu zor coğrafyada çeşitli iç ve dış problemlerin derinden etkilediği zor bir süreçten geçmektedir. Ancak, bu durum hiçbirimize karmaşık ve çözümsüz görünmemelidir. Karşı karşıya kaldığımız problemleri içinden çıkılmaz ve çözümsüz olarak görenlere 83 yıl öncesini bir kez daha okumalarını, o günkü hal ve şartlarla günümüzdekileri karşılaştırmalarını ve ulaşılan başarının itici gücünü keşfetmelerini öneririm. Bu onlara özgüven ve cesaret verecektir. Bugün bizi bekleyen en büyük tehlikelerden biri de, içeriden ve dışarıdan maksatlı olarak yapılan menfi psikolojik harekat uygulamalarının toplumu yozlaştırıcı, ayrıştırıcı ve ümitsizleştirici sonuçlarıdır. Unutmayalım ki, benzer uygulamalar 83 yıl önce de vardı ve hedef yine ulusa güç veren temel değerlerdi. Ancak, 83 yıl önceki kadro, ülkü birliğini sağlayıp, farklılıkları bir yana koyarak mükemmel bir ekip çalışması sergileyerek ve doğru hedefe kilitlenerek bu psikolojik saldırıları tümüyle etkisiz kılmıştı. O kadro, o günlerde karşılaşılan sorunlar için soğukkanlı, akılcı ve her ihtimali inceden inceye düşünerek çözümler üretmişti ve özellikle halkı o günkü kısıtlı haberleşme ortamına rağmen, sürekli bilgilendirerek, çözümleri halkla birlikte uygulamıştı. Bu bağlamda, Atatürk’ün şu sözlerini çok önemsiyorum ve bu sözlerin gelecek nesillere de ışık tutmasını diliyorum;
“Bir milletin ki siyasi terbiyesinde, sosyal terbiyesinde, vatan sevgisinde noksan vardır, öyle bir millet, egemenliğini lüzumu derecede kuvvetle elinde tutamaz.”
Bu bağlamda, küreselleşmenin olumsuz etkilerinin, toplumun geleceklerine olan güvenini sarsıcı sonuçlar doğurduğu günümüzde, toplumsal güveni artıracak ve istikrarı kalıcı hale getirecek çözümün, Anayasa’nın “değiştirilemeyecek hükümleri” olarak sayılan maddelerine sıkı sıkıya bağlılıktan geçtiğine inanmaktayız. Biz bu niteliklerde oluşabilecek en küçük bir aşınmayı, dışı sağlam görünen bir meyvenin için için çürümesine benzetiyoruz. Unutmayınız ki, içte çürüme başlayınca durdurmak çok zordur. Bu anlamda, toplumu düşünsel anlamda sürekli diri kılacak, zor anlarımızda kendi gücümüzün farkına varmamızı sağlayacak ve özgüvenimizi yüksek tutacak Atatürkçü Düşünce Sisteminin de önemini vurgulamak isterim. Çünkü bu düşünce sistemi kendi içinde sürekli bir dinamizm içermektedir. Bunun anlamı, kendi içine kapanmadan gelişmeleri sürekli izlemek, değerlendirmek ve bunları akıl süzgecinden geçirmek, gelişime ve değişime ayak uydurmaktır. Bu anlayış, dogmalardan uzak bilimsel bir yaklaşımı ifade etmektedir. Bu özelliğiyle Atatürkçü Düşünce Sistemi, genç nesiller için gelecekte de rehber olmaya devam edecektir.
Diğer taraftan, içinde bulunduğumuz süreçte, ulus olarak sahip olduğumuz avantajları iyi kullanarak yakaladığımız dinamizmi ve özgüveni devam ettirmek büyük önem taşımaktadır. Artık kendimizi olduğumuzdan aşağıda görme alışkanlığımızı terk etmeliyiz. Bu bağlamda, ulusu sürekli dinamik tutan, geri kalmışlıktan kurtaran ve bölgesinde çok farklı bir konuma taşıyan ana itici güç, Büyük Atatürk tarafından ulusa verilen “Çağdaş Medeniyetler Seviyesine Ulaşma” vizyonudur. Atatürk bu vizyonu, ulusa bilinçli olarak vermiştir. Atatürk, geri kalmışlığın, maddi ve manevi çöküntünün içinden çekip çıkardığı ulus için geriye dönüşü olmayacak yegane istikametin “çağdaş medeniyet” olduğunu düşünmüştür. Bu vizyon sayesindedir ki Türk ulusu, karanlık cereyanların etkisinden sıyrılarak bugünlere ulaşabilmiştir. Bugünkü AB’ne üyelik hedefimiz de esasen bu vizyonun bir aşamasıdır. AB Üyeliğini, Ulu Önder ATATÜRK’ün bizlere vermiş olduğu “Türkiye’yi çağdaş uygarlığın ilerisine taşıma hedefi” için önemli bir araç olarak görmekteyiz.
Büyük Zaferin 83 ncü yıldönümünü kutladığımız bu mutlu günde tekrar vurgulamak isterim ki, Türk Silahlı Kuvvetleri gelecekte de; çağın şartlarından ve yaşamakta olduğumuz değişimden kaynaklanacak reformları zamanında yaparak, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerine yürekten bağlılığı, özgün disiplini, köklü gelenekleri, pragmatik, itidalli, kararlı yaklaşımı, güçlü temsili ve modern yapısı ile bir taraftan ülkemizdeki huzur ve istikrarın sürdürülmesine; diğer taraftan da bölgesel üstünlüğümüzün idamesine ve dünyanın çeşitli bölgelerindeki ulusal menfaatlerimizin korunmasına katkılarda bulunmaya devam edecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle; bütün bu başarının mimarı, ulusumuzun ebedi önderi, Büyük Komutan Atatürk başta olmak üzere, bu eşsiz zaferin elde edilmesinde emeği geçen, Türk Silahlı Kuvvetlerinin tüm mensuplarını, yüce milletimizin isimsiz kahramanlarını, vatanı ve ulusu uğruna seve seve canlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla anarken, kahraman gazilerimize ve emekli personelimize saygılarımı sunar, komuta etmekten gurur duyduğum Türk Silahlı Kuvvetlerinin değerli mensuplarının Zafer Bayramını yürekten kutlarım.