5766 Sayılı Kanunun 1.Maddesinin İptali Öncesi Hisselerini Devreden Şirket Ortaklarının Durumu ?

Üyelik
27 Ara 2012
Mesajlar
7
Konum
eskişehir
Sayın üstad ve hukukçular öncelikle yaptığınız mesleğe büyük saygı duyuyor ve konuyu ilginize sunuyorum.

Limited şirketindeki hisselerimi 2005 yılında devrettim. Ortak olduğum dönemde müdür veya şirket temsilcisi olmadım. Aradan 7 sene geçtikten sonra vergi dairesi ödeme emri gönderdi.2008 yılındaki değişikliğe dayanarak müteselsil sorumlu olarak değerlendirmiş olmalılar. Hem de tahsil edilmeyen alacaklar için yürürlüğün anayasa mahkemesi tarafından durdurulmasına rağmen. Ben hisseyi devrettikten 1 yıl sonra şirket resen terk yapılmış. Şirketin mal varlığı yok fakat benden sonraki ve şu an hali hazırdaki ortaklar ve şirket müdürü hakkında da takibat başlatmışlar. Ödeme emirlerine itiraz ettim. Anayasa mahkemesinin ilgili maddeyi iptal ettiği kararı,2008 de çıkarılan yasa öncesi hissesini devreden ortakların sorumlu tutulamayacağı ile ilgili danıştay kararlarını ve ticaret sicil gazetesini ekledim.. Fakat YD red çıktı. Dava devam ediyor.
Gerçi 2011 de hissesini devreden bir ortak ile ilgili olarak danıştay , payına düşen borçtan devretse de kurtulamayacağına hükmetmiş ancak henüz anayasa mahkemesi 2008 de çıkan 5766 sayılı kanunun ilgili maddesini iptal etmediği dönemde dava görülmekte olduğu için bu kanunu esas alarak böyle bir karar vermiş olmalı, yanılmıyorsam. Benim durum bu karardan farklı , yani yasa değişikliğinden önce devir yaptım.

Sorularım şunlar:
1-Vergi mahkemesinde kaybedersem Bölge idareye itiraz mı yoksa danıştaya temyiz için mi başvurmalıyım?
2-İtiraz dilekçemde özellikle hangi belgeleri ekleyim. Hangi cümle ve ifadelere yer vermem daha doğrudur? (Çünkü dilekçeyi kendim yazdığımdan gereksiz konulara girip aleyhte bir durum oluşturmak istemem)
3-İptal edilen yasa öncesi 35.maddede ortakların hisseleri oranında sorumlu olduğu malum. Ancak bu durumda “ortaklık” sıfatını hali hazırda taşıyor olmak gerekmez mi? Ben yasanın yukarıdaki eski hükmüne göre “ortak” mıyım, yoksa hissemi devrettiğim için değil miyim? Çünkü 35.maddede mevcut ortak veya devreden ifadesi yok. Zaten buradaki kargaşayı gidermek için 2008 deki 5766 sayılı yasa çıkarıldı yanılıyor muyum?
4-İtiraz dilekçemde şirketin mal varlığı yoksa sırasıyla şirket müdürüne onda da yoksa mevcut ortaklara gidilmesi gerektiğinden bahsedeyim mi?
5-Ayrıldığım 2005 tarihinde ve öncesinde şirketin mal varlığı bulunuyor (belki borcu tam karşılayamasa da ) , fakat resen terk yapıldığı tarihte (2006) şirketin mal varlığının olmadığı anlaşılıp tespit yapılıyorsa bu durumu da belirtmem iyi olur mu? Sorumlu tutulduğum dönemde yukarıdaki silsileyi takip etmemeleri Benim devrettiğim tarihten 1 yıl sonra ödeme emirlerini işleme koymaları idare açısından bir açık ve eksiklik olabilir mi? Şöyle ki devrettiğim tarih öncesi belki vergi borçları belli bir kısmı şirketten tahsil edilebilirdi. Ben devrettikten sonra şirket bir şekilde batırıldı ya da bitirildiyse burada ben alacağıma bakarım diyerek devreden kişileri de sorumlu tutmak ne derece hukuki olur bilemiyorum. Belki de yanılıyorum.
6-Ortaklık sıfatı taşıdığım dönemde hiçbir şekilde imza yetkili temsilci veya müdürlük yapmadığımı belirtmem yine olumlu bir sonuç verir mi?
7-Bütün bu destansı upuzun sorulara ek olarak bu konuda itirazımda destekleyici mahiyette ifade, belge, kanun maddesi ..vb ek olarak söyleyebilecekleriniz var mı?
Gösterdiğiniz sabır ve vereceğiniz cevaplar için sonsuz kere şükranlarımı sunuyorum şimdiden. Saygılar.
 
Sizin sorununuza burdan çözüm bulmak imkansız gibi. Zaten çoğu şeyi biliyorsunuz. Ancak profosyonel yardım almalısınız.
 
Aşağıdaki 2 farklı kararı nasıl yorumluyorsunuz?
.................................................................
KARAR-1

Danıştay 3. Dairesi
Tarih : 02.11.2011
Esas No : 2007/1961
Karar No : 2011/6446
AATUHK Md. 35

HİSSESİNİ DEVREDEN LİMİTED ŞİRKET ORTAĞININ ŞİRKETTEN TAHSİL EDİLEMEYEN KAMU ALACAĞINDAN SORUMLU OLDUĞU

6183 sayılı Yasa’nın 35. maddesinden doğan ve limited şirket ortaklarını, şirketten tahsiline olanak bulunmayan kamu alacaklarının ödenmesinden doğrudan doğruya ve payları oranında sorumlu tutan kural karşısında, tahsili gereken kamu alacağını yaratan vergilendirmenin ait olduğu dönemde şirketin paylarına sahip ortakların, bu dönemden sonra paylarını devretmiş olsalar da ortaklık sıfatının sürdüğü dönemlere ilişkin şirketin kamu borçlarından kaynaklanan sorumluluklarının devam edeceği hk.

İstemin Özeti: Davacının 23.01.2001 tarihinde Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edilen hisse devriyle ortaklığından ayrıldığı limited şirkete ait vergi borcu ve gecikme zammının tahsili amacıyla adına payı oranında düzenlenen ödeme emrini; 6183 sayılı Yasa’nın 35. maddesinde düzenlenen sorumluluğun ortaklık sıfatına ve payına bağlı olduğu, şirketteki paylarını devreden davacıdan pay alan kimselerin payların gerektirdiği sorumlulukları da bildiklerinin kabulü gerektiği, bu nedenle devir tarihinden önceki ve sonraki dönemlere ait şirket borçlarının, paylarını devreden davacıdan aranmasında yasaya uygunluk görülmediği gerekçesiyle iptal eden Vergi Mahkemesinin kararını; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 58. maddesinde, kendisine ödeme emri tebliğ olunanların ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde dava açabileceklerinin kurala bağlandığı, dava konusu ödeme emirlerinin, 22.07.2005 tarihinde muhasebeci imzasına tebliğ edilmesine karşın, 6183 sayılı Kanun’un 58. maddesinde öngörülen dava açma süresi geçtikten sonra 22.08.2005 tarihinde vergi mahkemesi kaydına giren dilekçeyle açılan davanın süre aşımı nedeniyle incelenmeksizin reddi gerekirken, davanın esası hakkında verilen kararda yasaya uygunluk görülmediği gerekçesiyle bozan Danıştay Üçüncü ve Dokuzuncu Dairelerince oluşturulan Müşterek Kurulun 02.03.2007 gün ve E. 2006/1936, K. 2007/648 sayılı kararının; taşıtlarına ve banka hesabına konulan hacizle öğrenilen 19.07.2005 tarihli ödeme emirlerinin ve yapılan takibin kaldırılması istemiyle 19.07.2005 tarihinde vergi dairesi müdürlüğüne başvurulduğu, yanıt verilmeyince dava açıldığı, ödeme emri tebliğ edilmeden haciz uygulandığı, şirketin vergi borcu ile ilişkisi bulunmadığı ileri sürülerek düzeltilmesi istenmiştir.

Karar: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 54. maddesinde, Danıştay dava daireleri ile İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarının temyiz üzerine verdikleri kararlar hakkında, bir defaya mahsus olmak üzere kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş gün içinde taraflarca kararın düzeltilmesinin istenebileceği kurala bağlanmıştır.

Anayasanın temel hak ve hürriyetlerinin korunmasını düzenleyen 40. maddesine aykırı olarak tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde dava açılması gerektiği bilgisine yer verilmeyen ödeme emirlerine karşı açılan davada süre aşımı bulunmadığı anlaşıldığından, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 54. maddesinin (c) bendi uyarınca davacının karar düzeltme isteminin kabulü ile Danıştay Üçüncü ve Dokuzuncu Dairelerince oluşturulan Müşterek Kurulun 02.03.2007 gün ve E. 2006/1936, K. 2007/648 sayılı kararının kaldırılmasına karar verildikten sonra davalı idarenin temyiz istemi yeniden incelendi.

23.01.2011 tarihinde Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilen hisse devriyle ortaklığından ayrıldığı (...) Ltd. Şti.’ne ait 2000 yılı ve Ocak 2001 dönemine ilişkin kurumlar vergisi, gelir (stopaj) vergisi, fon payı, katma değer vergisi, geçici vergi ile Ocak-Mart 2001 dönemine ilişkin gecikme zammından oluşan kamu borcunun tahsili amacıyla davacı adına sermaye payı esas alınarak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 35. maddesi uyarınca düzenlenen ödeme emrini iptal eden vergi mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 4369 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle değişik 35. maddesinde, limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları kuralına yer verilmiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükellef ve vergi sorumlusu başlıklı 8. maddesinin 3. fıkrasında da, vergi kanunlarıyla kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna ilişkin özel mukavelelerin vergi dairelerini bağlamayacağı kuralına yer verilmiş olup, limited şirketteki ortaklık payının kısmen veya tamamen bir üçüncü kişiye devrine ilişkin sözleşmeler, özel hukuk sözleşmesi olduklarından, kamu alacağının tahsilinden doğan sorumluluğun, belirtilen nitelikteki pay devri sözleşmeleriyle ortadan kaldırılmasına olanak bulunmamaktadır.

Bu nedenle 6183 sayılı Yasa’nın 35. maddesinden doğan ve limited şirket ortaklarını, şirketten tahsiline olanak bulunmayan kamu alacaklarının ödenmesinden doğrudan doğruya ve payları oranında sorumlu tutan kural karşısında, tahsili gereken kamu alacağını yaratan vergilendirmenin ait olduğu dönemde şirketin paylarına sahip ortakların, bu dönemden sonra paylarını devretmiş olsalar da ortaklık sıfatının sürdüğü dönemlere ilişkin şirketin kamu borçlarından kaynaklanan sorumluluklarının kalkacağından söz edilemez.

Türk Ticaret Kanunu’nun 511. maddesinin 4. bendinde, limited şirket ortaklarının her birinin ad ve soyadları ikametgahları ve tabiiyetlerinin tescil ve ilan edileceği; aynı Kanun’un 33. maddesinin 1. fıkrasında, tescil edilmiş hususlarda vukuu bulacak her türlü değişikliklerin tescil ve ilan olunacağı; 38. maddenin 1. fıkrasında ise ticaret sicili kayıtlarının nerede bulunurlarsa bulunsunlar, üçüncü kişiler hakkında kaydın gazete ile tescil ve ilan edildiği tarihten itibaren hüküm ifade edeceği hükme bağlanmıştır.

Sözü edilen düzenlemelere göre limited şirket ortağı olarak ticaret siciline tescil ve ilan edilmiş kişinin, herhangi bir sebeple şirket ortaklığının sona ermesinin, tescil edilip, Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilinceye kadar üçüncü şahıslar nezdinde hukuki sonuç doğurmayacağı açıktır.

(...) Ltd. Şti.’ndeki hissesinin (...) Noterliğinin 26.10.2000 tarih ve (...) yevmiye numaralı devir sözleşmesiyle devredildiği 25.10.2000 tarihli ortaklar kurulu kararıyla bildirilerek, kararın 12.01.2001 tarihinde tescil ve 23.01.2001 tarihinde Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilmesi suretiyle ortaklık sıfatı sona eren davacının ortaklık sıfatının, hisse devir işleminin ilan edilerek hukuken sona erdiği 23.01.2001 tarihine kadar olan şirket tüzel kişiliğine ait kamu borçlarından hissesi oranında sorumlu tutulabileceği açıktır. Bu durumda ödeme emirlerine konu kamu alacağının tüzel kişinin mal varlığından tahsil olanağının bulunup bulunmadığı da araştırıldıktan sonra, kamu alacağının ilgili bulunduğu dönem dikkate alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, devir tarihinden önceki kamu alacağından kaynaklanan sorumluluğun hisse devriyle birlikte kalkacağı gerekçesiyle verilen ödeme emirlerinin iptali yolundaki vergi mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüyle, Vergi Mahkemesinin kararının bozulmasına, oyçokluğuyla karar verildi(*).


.................................................................................

KARAR-2

Danıştay Yedinci Daire

Tarih
: 05.11.2001

Esas No
: 2000/6064

Karar No
: 2001/3393


Limited şirketin kamu borçlarından ortaklık payını devralan ortak sorumludur.

6183 sayılı Kanun'un 35. maddesinde, limited şirketin tahsil olanağı kalmayan kamu borçlarından dolayı ortaklar için öngörülen sorumluluk, ortak sıfatına ve ortaklık payına bağlı bir sorumluluk olup, hisse devri halinde hisseyi devralan ortağın, şirketin mali durumunu, bir başka deyişle, hissenin borçlu veya alacaklı olup olmadığını bildiği kabul edildiğinden, devir tarihinden önceki ve sonraki dönemlere ilişkin vergi borçlarının ortaklık payını devralan ortaktan aranılması gerekmektedir.

İstemin Özeti: Asıl borçlu (...) Ticaret Limited Şirketinden tahsil edilemeyen katma değer vergisi ve cezaların gecikme faizi ile birlikte ortak sıfatıyla davacıdan tahsili amacıyla düzenlenip tepliğ edilen ödeme emrini; davacının şirketdeki hissesini 09.11.1992 tarihinde devrettiğinin ve devir bedelinin nakden ve peşinen alındığının anlaşıldığı; bu durumda, davacının bu tarihten itibaren şirkette hiçbir hak ve hissesinin bulunmadığı sonucuna varıldığından, ortaklıkdan ayrıldığı tarihten sonraki dönemlere ait şirket borçlarından dolayı takip edilemeyeceği gerekçesiyle iptal eden (...) Vergi Mahkemesi Kararının; şirket tüzel kişiliğinden tahsil olanağı kalmayan kamu alacağının, şirketin ortağı durumundaki davacıdan istenilmesin hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Karar:6183 sayılı Kanun'un 35. maddesinin olay tarihinde yürürlükte bulunan şeklinde, limited ortakların ödenmeyen ve tahsil imkanı bulunmayan amme borçlarından dolayı ortakların vazettikleri veya vaz'ını taahhüt ettikleri sermaye miktarında doğrudan doğruya mesul ve bu kanun hükümleri gereğince takibata tabi tutulacakları hükme bağlanmış olup; bu madde hülmüne göre, limited şirket ortağının açıklanan miktarla sınırlı olarak şirketin amme borcunun ödenmesinden sorumlu olacağı tabidir. Dosyanın incelenmesinden; 1991 takvim yılına ilişkin katma değer vergisi beyannamelerin verilmediğinden bahisle takdir komisyonunca belirlenen matrah üzerinden hesaplanan katma değer vergisi ve kesilen cezalarının asıl borçlu şirketten tahsil edilemediğinden bahisle, vergi borcunun, şirket ortağı olan davacıdan şirketteki hissesine isabet eden kısmının tahsili amacıyla, 6183 sayılı Kanun'un 35. maddesine göre ödeme emri düzenlendiği; ödeme emrinin tanzim ve tebliğ olunduğu tarihten önce de davacının ortaklık payını devrederek, ortaklıktan ayrıldığı anlaşılmaktadır.

6183 sayılı Kanun'un 35. maddesinde, limited şirketin tahsil olanağı kalmayan kamu borçlarından dolayı ortaklar için öngörülen sorumluluk, ortak sıfatına ve ortaklık payına bağlı bir sorumluluk olup, hisse devri halinde hisseyi devralan ortağın, şirketin mali durumunu, bir başka deyişle, hissenin borçlu veya alacaklı olup olmadığını bildiği kabul edildiğinden, devir tarihinden önceki ve sonraki dönemlere ilişkin vergi borçlarının ortaklık payını devralan ortaktan aranılması gerekmektedir.

Bu itibarla, (...) tarih ve (...) sayılı noter satış senediyle hissesini devreden ve şirketle artık bir ilgisi kalmayan davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali yolundaki mahkeme kararında isabetsizlik görülmemiştir.

Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddine, mahkeme kararının onanmasına oybirliği ile karar verildi.

.............................................................................
BENİM YORUMUM :

İlk karar 6.6.2008 de çıkarılan 5766 sayılı kanunun geçici 1.maddesindeki "devreden ile devralanın müteselsil sorumluluğu"ndan yola çıkılarak verildi yanılıyor muyum? Çünkü davacı kişi 23 ocak 2011 de devir yapmış.o tarihte henüz anayasa mahkemesi iptal kararı vermemişti.Gerçi Anayasa mahkemesinin iptal kararı ile de zaten 6.6.2008 den önce devreden ortaklar müteselsil sorumlu olarak değerlendirilemiyor.
İkinci karara göre ise 6.6.2008 öncesi eski durumda 35.maddeye göre ortaklık sıfatını taşıyanlar hisseleri oranında sorumlu tutuluyor.Ancak hisseleri oranında sorumlu olan kişi hisseyi devralan ve ortaklık sıfatını taşıyan kişi olmalı.Yoksa hissesini devreden kişi değil .Çünkü hissesini devreden 35.maddenin önceki haline göre "ortak" değil..Zaten 35.maddenin önceki halinde "devreden veya eski ortak vb" ifadeler yok.Bu karışıklığı gidermek ve alacağını sağlama almak isteyen kanun koyucu söz konusu yeni düzenlemeyi yaptı.Yeni düzenleme ise 2008 öncesini bağlamıyor. Kısaca mahkemenin kararından anladığım bu,yanılıyorsam düzeltin lütfen..
 
Merhaba,limited şirketimi 2008 yılında devrettim.Devir işleminden 5 yıl sonra bana ihtar geldi benim zamanımda oluşan vergi borcu 40.000,00 TL.devir işleminden sonraki vergi borcu ise 260.000,00 TL.yani toplam vergi borcu 300.000,00 TL size sorum devir işleminden sonra oluşan vergi borcu beni kapsar mı? Şimdiden teşekkürler.
 
Üst