Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

twolf ' Alıntı:
Bir dönem epeyce sansasyon yaratan komplo teorisi..
Sonrasında yalan olduğu iddiaları ileri sürüldü ama hala kafalarda soru işareti vardır.

Malum 11 eylül saldırılarından sonra ortaya atılan komplo teorilerinin ardı arkası kesilmedi.Bundan bilgisayar ve yazılım teknolojisi de nasibini aldı.
Uygulamayı şöyle yapıyorsunuz. (çoğunuzunda bildiğine eminim)

Boş bir word belgesi açın.
Büyük harflerle Q33NY yazın.
Yazı punosunu büyültün yazı karakterlerinden "wingdings" i seçin.
Bakalım ne göreceksiniz.

Ortaya atılan komplo teorisi şu:
Bu Q33NY nin kulelere çarpan uçaklardan birinin uçuş kodu olduğu söyleniyor.Sonrasında bu teori çürütülmüş.Çünkü bu uçakların uçuş kodlarının AA11, AA77, UA93 ve UA175 şeklinde olduğu açıklanmış.

Sonra başka bir teori üretilmiş.
Bu Q33NY'nin uçuş kodu değil de uçağın kimlik kodu olduğu ortaya atılmış.Sonra bu da çürütülmüş.
ABD'deki tüm sivil uçakların kimlik kodlarının N ile başladığı ifade edilmiş.

mevzubahis uçakların uçuş kodları;

ual175 - united airlines flight 175
aa011 - american airlines flight 11
aa077 - american airlines flight 77
ual093 - united airlines flight 93

aynı uçakların kayıt kodları;

n612ua
n334aa
n644aa
n591ua

Evet,sizler deneyin görün,bende paylaşmış olayım.
Saygılar
Birde 1993 yılında İlluminati organizasyonu tarafından piyasaya sürülen kartları da internetten araştırarak incelerseniz bu kartların üzerlerinde bu konuyla ve daha başka konularla ilgili yine ilginç resimler göreceksiniz.. işin en ilginç tarafıysa bu kartların 1993 yılında piyasaya sürülmeleri.. yani 11 eylül saldırıların tam 8 yıl önce...
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

Nükteler...


Bir gün fakirin biri Büyük İskender'e gelerek:
-Az birşey ihsan etmez misiniz? Diye para ister.
İskender ona der ki:
-Az şey vermek bana layık değildir.
-O halde çok şey ihsan ediniz.
-O da sana layık değildir.

***

Yakalanan bir korsan, Büyük İskender'in:
-Denizi niçin kötü amaçla kullanıyorsun? sorusuna şu yanıtı vermiş:
-Ya sen? Niçin dünyayı ele geçiriyorsun? Ben bu işi küçük bir gemi ile yaptığım için bana haydut deniyor; sen aynı şeyi büyük bir filoyla yapınca imparator diye anılıyorsun?

***

Bir tren istasyonunda yürüyen iki adamdan biri yanındakine orada oturan bir kızılderiliyi göstererek:
-Şu kızılderili var ya, onun hafızası çok kuvvetlidir, demiş.
Yanındaki:
-Şimdi anlarız. Diyerek kızılderiliye yaklaşıp sormuş:
-10 yıl önce bugün, sabah kahvaltısında ne yedin?
Adam hiç bakmadan cevap vermiş:
-Yumurta!
Aradan 10 yıl geçmiş. Soruyu soran adamın yolu yine aynı istasyona düşmüş. Bakmış ki kızılderili yine aynı yerde oturuyor. Adama yaklaşıp sormuş:
-Nasıldı?
Kızılderili yine bakmadan cevap vermiş:
-Rafadan!

***
Öykü Herkes, Birisi, Herhangi Biri, Hiç Kimse atlı dört kişi hakkındadır.
Yapılması gereken önemli bir iş vardı. Ve Herkes Birisinin bu işi yapacağından emindi. Gerçi işi Herhangi Biri de yapabilirdi ama, hiç kimse yapmadı. Birisi buna çok kızdı. Çünkü iş Herkesin işiydi. Herkes, Herhangi Birinin bu işi yapabileceğini düşünüyordu ama, Hiç Kimse, Herkesin yapamayacağının farkında değildi. Sonunda Herhangi birinin yapabileceği bir işi Hiç Kimse yapmadığı için Herkes, Birisini suçladı.

***

Yahya Kemal ve Kıl

Yahya Kemal bir gün lokantaya gider. Önüne konan tabağa kaşığı ilk daldırmasında gözüne bir kıl ilişir. Şairin biraz canı sıkılır, somurdanır ama yemeden de geri durmaz. Derken biraz sonra ikinci kıl da arz-ı endam eder. Bunun üzerine sinirleri tepesine çıkan Yahya Kemal, garsonu çağırır ve:
-Evladım, bu kılları ayrı bir tabağa koyup öyle getir. Biz istediğimiz kadar yeriz!

***
Meşhur bir filozofa:
-Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden almıyorsunuz? Diye sormuşlar.
-Onu almam için eğilmem lazım da ondan. Diye yanıt vermiş.

***
Necip Fazıl ve Nazım Hikmet birlikte lokantaya giderler. Garson siparişleri almaya gelir ve Hikmet'e ne istediğini sorar. Hikmet:
-Bana bir tabak pilav, üstüne de et getir. Der. Üstad ise:
-Bana da bir tabak pilav, ama üstüne etmeden getir!

***

Nasreddin Hoca'nın baba evinden ayrılıp kendi hayatlarını kazanmaya başlamış iki oğlu varmış. Hoca bir gün her ikisini de ziyarete gitmiş. Biri:
-Ah efendi baba, demiş. Bütün varımı yoğum tuğla üretimine yatırdım. Kazara hava yağmurlu giderse anam ağlayacak...
Öteki de:
-Ah efendi baba, demiş. Bütün varımı yoğumu üzüm bağına yatırdım. Kazara havalar kurak giderse anam ağlayacak...
Hoca dönmüş eve gelmiş. Karısı:
-Bizim oğlanlar nasıl efendi, demiş.
Nasreddin Hoca:
-Valla, demiş. Oğlanları durumu şimdilik iyi ama senin durumun bir hayli berbat.
-Neden?
-Çünkü sen yağmur yağarsa da ağlayacaksın, yağmazsa da!

***

Bir gün Mevlana'ya hırpani kılıklı bir adam gelir ve:
-Bugün şehrin girişinde Şems'i gördüm, der.
Bunun üzerine Mevlana adama çıkarır hırkasını giydirir. Durumu gören yanındaki talebelerinden biri:
-Ne yapıyorsunuz, o adam yalan söylüyor, hırkanızı neden verdiniz? deyince Mevlana:
-Ben onun yalan söylediğini biliyorum. Hırkamı onun yalanına verdim. Gerçek olsaydı canımı feda ederdim, der.
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

Yalan ve gösterişler gürültülü, hakikat ve samimiyet sessizdir. Yıldırımlar gök gürültüsünden önce hedefe varır. Fethullah Gülen

Bir fikrin acemi savunucusu usta saldırıcısından daha zararlıdır.

Ey hayat! Ölüme şükret. Seni onun yüzünden seviyorum. Seneca

Hayat ne bayram ne de yas günüdür. Hayat sadece bir iş günüdür. Alexsandre Vinet

Karanlığa kızmaktan mumu yakmak daha iyidir.

Cömertlik israf ile cimrilik arasındadır. Gazali

Adam adamdır olmasa da pulu Eşek yine eşektir atlastan da olsa çulu. Ziya Paşa

* Ne sal iledir, ne mal iledir, Beyim ululuk kemal iledir.

Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. Görünür rütbe-i aklı, eserinde. Ziya Paşa

* Harabat ehline hor bakma şakir, Defineye malik viraneler var.

Şeref-ül mekan, bil-mekiin. (Mekanın şerefi mekiinden kaynaklanır.)

Gerçek değişmez, zaten değişene de gerçek denilmez. A. Başar

* Lütfettiğin adamın efendisisin, lütfunu gördüğün adamın kölesisin. Lütfunu beklemediğin adama müsavisin.

* Çare göstermeyen münekkidin tenkide hakkı yoktur. A. Şahin

* Durmak, devrilmenin bir öncesidir. Gürbüz Azak

* Yüksekliği aradım, onu alçakgönüllülükte buldum. Hz. Ali

* Gençlik çabuk geçer derler, malesef ihtiyarlık da öyle! Cenap Şahabettin.

* Kibir bele bağlanan taş gibidir. Onunla ne yüzülür ne de uçulur. H. Bayram Veli

* Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz. Hz. Ali

* Küçük kapıdan geçmeye kendilerini mecbur bilenler, eğilirler! C. Şahabettin

* Ancak "şimdi"ye hakimiz! Şimdi durmak için değil, şimdiden başlamak için... Peyami Safa

* İçsiz cevizi hafifliği ele verir. Sadi

* Ömür bu kadar kısa iken amelleri kısaltıp emelleri uzatma! Zamahşehri

* Cehalet ilmin perdesidir. Hadis

* Engin deniz taş atmakla bulanmaz. Sadi-i Şirazi

* Kurtların istila ettiği bir sahrada koyun olunmaz. Aslan olmak gerekir. M. Kayalar

* Eğer dilden gelen elden gelseydi, gedalar cümlesi sultan olurdu. Şeyhoğlu Mustafa

* Allahım! Beni sen kaldır ki, kimseler yıkamasın. S. Şirazi

* Kovan dışında arı, adi bir sinektir. Aleaddin Başar

* Seçkinler beğendikçe alkışlar, halk ise alkışladıkça beğenir. C. Şahabettin

* Çocuk kırmızı elmayı görmeden elindeki kokulu soğanı bırakı mı? Mevlana.

* İnsan kaç ayarsa hayalleri de o ayarda olur. Fethullah Gülen

* Edepsizliğin başladığı yerde edebiyat biter. M. Akif

* Savaşı, sonunda zafer olduğu için seviyorum. Alparslan

* Ucuz adam pahalı mal satmaz. Ö. F. Şehsuvar

* Şaşmak, arifliğin şaşmaz kıstasıdır. Mehmet Salah

* Onlar, hazineleri yağmalandıkça zenginleşirler... Cemil Meriç

* Körler çarşısında ayna satma, sağırlar çarşısında gazel atma! Mevlana

* İnsana aradığı şeye bakarak değer biçilir. Mevlana

* Çarpık ayakkabı çarpık ayağa uyar. Mevlana

* İstikamet kerametten üstündür. Abdulhakim Arvasi

* Tebessüm en kolay iyiliktir. Nail Papatya

* Küfrün duvarını kendi taşıyla yık. Hz. Ebubekir

* Sen! Kandili göremeyen kör! Kandille neyi göreceksin? Sadi-i Şirazi

* Hayatta rövanş yoktur. Ahmet Hamdi

* Timsahın ağzını düşünen, kıymetli inciye kavuşamaz. Sadi

* Kulun aklı rızkına dahildir. Hz. Ali

* Bazı eşyalar insandan, bazı insanlar da eşyalardan kıymet alır. Hekimoğlu İsmail

* Duvarda gedik açmaya bir taşın eksilmesi yeter. A. Nihat Asya

* Zincirin gücü, en zayıf halkasınınki kadardır. Uzeyir Garih

* Rüyalarını yazmak isteyenler uyanık kalmak zorundadır.

* Hastalık yok, hasta var.

* Aşkın gelişi aklın gidişidir. Antonie Bret

* En tatli sevinç, en kötü acı aşktır. Bailey

* Basın milletin müşterek sesidir. K. Atatürk

* Basın hürriyeti, öteki hürriyetlerin emniyet subabıdır. Dikdatör hükümetlerden başka hiçbir kuvvet onu kısamaz. K. Atatürk

* Üç gazete beni, yüz sancaktan daha çok korkutur. Napoleon

* Bütün bildiğim, birşey bilmediğimdir. Sokrates

* Çok bilenin çok derdi olur. Lessing

* Çocuklar uyuya uyuya büyür, yaşlılar uyuya uyuya ölür. Atasözü

* Dünyada değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.

* Demorkarisin kusurları, yine demokrasiyle kapatılır. Adam Smith

* Unutma! Ağzında bal olan arının kuyruğunda da iğnesi vardır. Lyly

* Kötü bir şiirim alkışlanacağına, güzel bir şiirim yuhalansın daha iyi. Viktor Hugo

* Aşk, evliliğin şafağı, evlilik aşkın akşamıdır. De Find

* Aşksız evlilik, evliliksiz aşk doğurur. Benjamin Franklin

* Kadın evlenmeden önce, erkek evlendikten sonra ağlar. Polonya Atasözü.

* Geleceğin en iyi peygamberi geçmiştir. John Sherman

* Geçmişi hatırlamayanlar onu bir kere daha yaşamak zorunda kalırlar. George Santayana

* Geleceği satın alabilecek tek şey bugündür. Samuel Johnson

* Gençlikte, güzellikte akıl arama. Homeros

* Gözler kendilerine, kulaklar başkalarına inanırlar. Alman Atasözü

* Gözyaşları acının sessiz sözleridir. Voltaire

* Gururla zayıflık ikiz karteştir. Lowell

* Küçük insanların büyük gururları olur. Voltaire

* En iyi hükümdarlar, "sokaktaki adam" gibi düşünenlerdir. Grevlle

* Nekadar yaşadığımız değil, nasıl yaşadığımız önemlidir. Bailey

* Hiçbir şey beklemeyenlere ne mutlu, hiç hayal kırıklığına uğramazlar. Alexander Pope

* Dolu kırar geçer ama yağmur gonca güller açtırır. Anonim

* İmkansızlık, yalnız sersemlerin sözlüklerinde bulunan bir kelimedir. Napoleon

* İnsanlar, inanmak istediklerine inanırlar. Julius Caesar

* Hiçbir vaade inanmamak, her vaade inanmaktan daha karlıdır. C. Şahabettin

* Hayatta iki çeşit trajedi vardır; biri istediğini elde edememek, öteki; elde etmek. Oscar Wilde

* İnsan bilmediği şeyi isteyemez. Voltaire

* Eğer istediğini yapamıyorsan, yapabileceğini iste. Terence

* İyi olmak istiyorsan, kötü olduğuna inan. Epiktetos

* İyiliği yalnız iyiler anlar, fenalığı herkes. C. Şahabettin

* Kadın insanın gölgesi gibidir. Kovalarsanız kaçar, kaçarsanız kovalar. Chamfort

* Erkekler kadınlara istediklerini söylerler; kadınlar erkeklere istediklerini yaparlar. De Segur

* Çirkin kadın yoktur; güzel görünmesini bilmeyen kadın vardır.

* Kalem, acemi avcıların elinde hedefine şaşıran bir ok da olabilir Baraccico

* Söylediklerini kabul etmeyebilirim; ama söyleme hakkını ölünceye kadar desteklerim. Voltaire

* Karşındaki insana yapabileceğin en büyük kötülük, onu umursamamaktır. Bilge

* Çamur atma, eline bulaşır! Bilge

*Kötülük kazanabilir ama üstün gelemez. Joseph Roux

* Bana bir mutluluk söyleyin ki, acı karşılığında elde edilmemiş olsun.

* İyi yaşamak değil, iyi bitirmek! Gerçek mutluluk budur.

* Nükte, konuşmanın yemeği değil, tuzudur.

* Nasihat geçer akçelerin en küçüğüdür. Bierce

* Aklı az olanın verdiği nasihat çok olur. Boileau

* En iyi nasihatı ancak kendi kendine verebilirsin. Cicero

* Para iyi bir uşak, kötü bir efendidir. Bacon

*Para konuşunca doğruluk susar. Anonim

* Para önden gidip tüm yolları açar. Shakespeare

* Başkaları senin sırrını açıklamasın istiyorsan sen kendi sırrını açıklama. Seneca

* Siyasetçi gelecek seçimi, devlet adamı, gelecek nesili düşünür. Jamas F. Clarke

* Siyasetle ve ticaretle ahlakı ayıranlar, üçünden de birşey anlamamışlar demektir. John Morley

* Çok süslenenlere bir bakın; hepsi de gizlenmek istiyordur. Aristo

* Şeref limansız bir adadır, terkeden bir daha dönemez. Boileau

* Umut olmadan umut edilen ele geçirilemez. Heraklitos

*Yaşayanlar için umut her zaman vardır. Umutsuzluk ölüler içindir. Theokritos

* Bir insanı bulunduğu mevkiye göre değil, göz koyduğu meökiye göre ölçmek gerekir. Tolstoy

*Öldükten sonra yaşamak istiyorsanız, ya okumaya değer şeyler yazın, ya da yazılmaya değer şeyler yaşayın. Franklin

* Vicdan, yargıç olarak yalnız Tanrı'nın girebileceği mahkemedir. Lamennais

* Eğlence, gençlikte günah, yaşlılıkta çılgınlıktır. Samuel Daniel

Yemine bakıp insana inanma; insana bakıp yemine inan. Deskhylos

Yenilgi umutsuzluk kaynağı değil, taze bir başlangıç olmalıdır. South

Sırça köşkte oturan, taş atmaktan çekinmelidir. İngiliz Atasözü

Çok şey düşün, bir şey yap.

Öküze boynuzu ağır gelmez. Atasözü

Gülmekle kaybedilen şey ağlamakla elde edilmez.

Zamanın değerini ancak işi olan kimse bilir.

İki kaptan bi gemiyi batırır. Atasözü

Elma, ağaçtan uzağa düşmez. Atasözü

Kalem aklın dilidir. Atasözü

İhtiyancının olmadığı şeyi kaça alırsan al, pahalıdır.

Geleceğin çiçekleri, bugunun tohumları içindedir.

Dünyanın öbür ucuna giden yola bile bir adımla başlanır.

Güzellik, bakan kimsenin gözündedir.

İşsize şeytan iş bulur.

Deve dize gelmezse, üzerine yük vurulmaz. Atasözü

İyi davula sert vurmak gerekmez. Atasözü

Eller çok olunca yük hafifleşir.

Küçük üzüntüler konuşur, büyük dertler dilsizdir.

Sesini değil, sözünü yükselt.

Yağmurlardır zambakları büyüten, gök gürültüleri değil.

Bazı insanlar birlikte düşmek için birbirlerine tutunurlar. C. Şahabettin

Şiddet göstermeksizin kuvvetli, zayıflık belirtmeksizin yumuşak ol. Hz. Ömer

İnsanın sahte para yaptığı gibi, paranın sahte yaptığı insanlar vardır.

Terk eden terk edilir, ellerini gevşetenin eli bırakılır.

Halktan yana olmayan, ona karşıdır.

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz. Uğur Mumcu

Gideceği limanı bilmeyen gemiye hiçbir rüzgar yardım etmez. Anonim

Bilim aklın şiiridir; şiir de yüreğin bilimidir. Gorki

Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakilerin anlayabildiği kadardır. Mevlana

Konuş ki seni göreyim.

İyilik yapmaya muktedir kişi, iyilik yapmazsa suç işlemiş sayılır.

Olayları değiştiremiyorsanız, bakış açınızı değiştirmelisiniz. Bizans Atasözü

Zafer kuvvetlinin değil, zafere inananlarındır.

Kılıçlarıyla yaşamak isteyenler, kılıçlarıyla mahfolurlar.

Rakamlar yalan söylemez, ama yalancılar rakam uydurabilirler.

Tecrübe, insanların hatalarına verdikleri isimdir. George Bernard Shaw

Süngülerle her şey yapılabilir. ama üzerine oturulamaz. Napolyon

Sonsuzluk standardıyla ölçüldüğü taktirde insanlığın tüm eylemleri anlamsızdır.

İnsan vardır zamanı kendi hesabına yontar, insan da vardır bir ömür boyu zaman onu yontar.

Sen kendini aziz tutarsan başkaları da aziz bilir.

Senin herkesten beklediğin muamele, herkesin de beklediği muameledir.

İnsanlar arasındaki yerin, onların senin yanındaki yerleri kadardır.

Cezalandırmaya muktedir olduğun zaman affet ki, affının bir değeri olsun.

Dilini mahkum eden, sözlerine mahkum olmaktan kurtulur.

Sağlık için atılan bir adım, tedavi için atılan yüz adımdan daha yararlıdır.

Bin kere vaadedeceğine, bir kere vaadini yerine getir.

Bir başarı bin mazeretten üstündür.

Her yanda par yansa da kandiller, uyuyana ne fayda.

Düşmek korkusu insanı düşmekten daha çok hasta eder. Montaiğne



Kişinin gelecekteki umudu, onun şimdiki gücünün kaynağıdır. Doğan Cüceloğlu

İstediği hareketi yapan, istemediği hareketle karşılaşır.

Sizin onayınız olmadan hiç kimse sizi etkileyemez.

Kendinize olan saygımızı eğer biz vermezsek kimse elimizden alamaz. Ghandi

Duydum; unuttum, gördüm; hatırladım, yaptım; öğrendim. Konfiçyüs

Kişinin kendi ilkeleri uğruna savaşması, bu ilkelerle uyum içerisinden yaşamasından daha kolaydır. Alfred Adler

Gerçekler değişmez, bizim gerçekleri kavrama ve anlama biçimimiz değişir. Doğan Cüceloğlu

Onlar ki, birlikte düşmek için birbirlerine tutunurlar. C. Şahabettin

İnsanlara hükmedenler, onları en iyi anlayanlardır.

Söylemediklerimi işitin lütfen! Charles C. Finn

Hayat bir kumardır ve gerçek kumarbazlar hiçbir zaman tüm kartlarını göstermezler.

Üçkağıtçılığın kazandırmasına, dürüstlüğün kaybettirmesini tercih ederim.

Yeryüzünde güneş ışoğına layık olmayan nice insan var. Ama güneş her gün doğar. Seneca
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

401980027358.jpg
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

çeteye bakarmısınız?

383875_2611900259280_1308235613_33121709_558508557_n.jpg
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

Erkek bluetooth gibidir:
Yanındayken bağlıdır,uzaklaşınca yeni bir aygıt arar.
Kadın Wireless gibidir;
Hepsini görür,şifreyi bilene bağlanır .. :)
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

twolf ' Alıntı:
Erkek bluetooth gibidir:
Yanındayken bağlıdır,uzaklaşınca yeni bir aygıt arar.
Kadın Wireless gibidir;
Hepsini görür,şifreyi bilene bağlanır .. :)


Süpermiş ;D ;D ;D
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

twolf ' Alıntı:
Erkek bluetooth gibidir:
Yanındayken bağlıdır,uzaklaşınca yeni bir aygıt arar.
Kadın Wireless gibidir;
Hepsini görür,şifreyi bilene bağlanır .. :)

yeni bulduğu da aygıt olur ancak
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

Ropörtajdan Alıntıdır..

Ermeni soykırımı var diyen açıp Harbord raporuna baksın?


Tarihçi, hukukçu, yazar Mehmet Niyazi Özdemir, Ermeni soykırımı olmadığının 1919'da zaten kanıtlandığını, Amerikan Başkanı Wilson'un General Harbord başkanlığında gönderdiği heyetin "Burada katliam yok, iki milletin birbirine karşı düşmanlığı var" diye rapor verdiğini söylüyor.

Mehmet Niyazi Özdemir'i pekçoğumuz tarihi roman yazarı olarak tanıyoruz. Ancak Özdemir aynı zamanda hem hukuk hem felsefe mezunu. Daha ortaokul sıralarından başlayan tarih ilgisi nedeniyle kendisini bu alanda bulmuş. Üstad kabul ettiğimiz tarihçilerimizin bile tarihi yanlış yansıttığını, bizim de zaten ilgilenmediğimizi çünkü acımızın olmadığını söylüyor Özdemir. Çalışmalarını yaptığı İSAM kütüphanesinde, içine daldığı kitapların arasından çıkıp ilginç tespitlerde bulundu. Okumak da size düştü.

İslam'da 'devlet' anlayışı nasıldır?

Kur'an-ı Kerim'de ve bağlayıcı sünnetlerde İslam devleti krallık olacak, halife olacak ya da demokratik olacak diye bir şart yok. Avrupa'da amme hukuku ile ilgilenen kişiler bunu İslamiyet'in bir eksiği zannettiler. Fakat amme hukuku tekamül ettikçe devlet şeklinin zamana ve coğrafyaya bağlı olacağı anlaşıldı. Kutuplarda yaşayan insanların ihtiyacıyla ekvatorda yaşayan insanların ihtiyacı bir değildir. Bugün yaşayan insanların ihtiyacıyla 1000 sene sonraki yaşayan insanların ihtiyacı da aynı değildir. İslamiyet semavi bir din olduğu için mantığında bütün insanlara hitap etmek vardır. İnsanların ortak yönünü taşır ve insana hürriyetini ve yaşama güvenini veren hususları dikkat nazarına alır.

Temelinde ne var İslam devletinin?

Tespitlerim doğruysa İslam devletinde 5 şart olmalıdır. Küfüvvetin kanunda toplanması, adaletin mutlak olması, emanetin ehline verilmesi, şuara yani danışma kurulu, -bu İslam'ı despotizme kapatır- ve sosyal dayanışma. İslamiyet'te bütün ayetler alternatiflidir. El kesme cezası Maide suresi 35. ayettedir. "Kadın ve erkek hırsızlık yaparsa elini kesiniz." Hemen altında başka bir ayet var. "Fakat tövbe ederse pişmanlık gösterirse affedin. Allah Gafururrahimdir." Buradan ne anlıyoruz? İlla ki elini kesmemiz gerekseydi 2. ayet gelmezdi. Yani en ağır ceza el kesme cezası verebilirsin daha ağırını veremezsin. Türkiye Cumhuriyeti İslam devleti olsaydı Hasan Polatkan'ın idamını yapamazdı. Çünkü Hasan Polatkan Maliye Bakanı'ydı. En fazla para pul çalardı.

DESPOTİZMİN İSLAM'DA YERİ YOK
Bu kriterlerden baktığımızda Türkiye nerede duruyor?

Türkiye'de siz mutlak adalet var diyebilir misiniz? Bir arkadaşım var. Biraz esprilidir. Ben avukat tutmam hakim tutarım der. Türkiye'de mutlak bir adalet var diyorsanız, istişare, danışma, tartışma, karar verme varsa diyorsanız... Fakat Türkiye'de bunlar şartlıdır. İslamiyet'te bunlar yok. İslam devleti biriciktir. Despotizme kapalıdır.

Bir İslam devletinin demokratik olamayacağı söylenir hep...

Devleti ve sistemleri bilmedikleri için bunu söylüyorlar. Demokrasi ancak iletişim araçlarının gelişmesinden sonra mevzubahis olabilmiştir. Fatih zamanında Fatih ölüyor, 2 ay sonra Çorlu'da duyuluyor. Bu durumda demokrasi olabilir mi? Buna rağmen Osmanlı'ya baktığımız zaman mutlaka divanlar kurulmuştur. Savaşlarda ayak divanları kurulmuştur. Padişahların tasarrufları fetva makamına bağlanmıştır. Despot olmamak için her şey yapılmıştır. Zaman zaman bunlar suiistimal edilmişse o ayrı.
Sonra Osmanlı'dan Cumhuriyete geçtik ve Dersim gibi despotik olaylar gerçekleşti...
Benim görüşlerim genel görüşlerden biraz farklı. 1. Dünya Harbi petrol harbidir. Biz vatanımızı kurtardık diyoruz bir damla petrol alabildik mi? Alamadık. Demek ki kurtaramamışız. Lozan'da Güneydoğu Anadolu sınırımızı İngilizlerle çözemedik, sonraya bıraktık. O zaman İngilizler dünya hakimiyetine sahip bir millet. Biz Kuzey Irak'ta halk kimi istiyorsa oraya verilsin diyoruz. Lawrens'in İngiliz hükümetine bir raporu var. "Türk ve Kürt et ve tırnak gibi ayrılması mümkün değil. Eğer 100 sene, 90 sene çalışırsak ayırabiliriz" diyor. O zaman plebisit yapılsa Türkiye'ye bağlanma konusunda yüzde 96 oy çıkacağını biliyor İngilizler.

Ne yapıyorlar peki?

Nusayri bir aile alıp sınıra yerleştiriyorlar. Bunların hayvanları var. Silahlı külahlı bir aile, hazır. Bizim bir çobanla bunlar dövüşüyorlar. Bizim vatandaşlarımız çobana yardıma gidince kuşatılıyorlar. Büyük olaylar oluyor. Bizim Hakkari valisi, jandarma kumandanı, bir manga askerle gelince onları da esir alıyorlar. İngiltere bunu Milletler Cemiyeti'ne götürüyor. "Türkler asayişi sağlayamıyor Kuzey Irak'ta plesibit yapsak ne olacak, asayişi sağlayamazlar" deniliyor. Bunun üzerine İngiltere'ye bağlanıyor.

Dış güçlerin planları yani

Şeyh Sait isyanı da bir Kürt isyanı değil Şeriat isyanıdır. O zamanki hükümet Şeriat isyanının tüm ül-keye yayılmasını önlemek için bunu Kürt isyanı olarak göstermiştir. Şeyh Sait'in İngiliz ajanlarından haberi yoktur. Çünkü adam size ajanım diye gelmez. İngilizler bu isyanla beraber Kerkük'ü almıştır bizden. Fransızlar da İngilizlerden öğrendikleriyle biz de bir isyan çıkarırsak Hatay'ı Türkiye'den koparırız dediler. Seyit Rıza Fransız ajanıdır demiyorum. Seyit Rıza bilmez, öyle bir tahrif ederler ki seni. Daha önceki olaylardan o zamanki devlet zaten bölünmeme refleksleri üzerine kurulmuş. Harplerden yeni çıkmış, hassas insanlar. Konuşulacak olan müdahalenin dozajıdır. Daha ufak dozajlarda daha az insanın canını yakacak şekilde bu iş halledilebilirdi diye düşünmek mümkündür. Ama devlet gitti tahrik etti, sonra gitti ezdi gibi görüşlere katılmıyorum.

SOYKIRIM OLMADIĞINI ERMENİLER DE BİLİYOR

Tahrik dış güçlerden kaynaklandıysa devlet de tahrik olmamış mı?

Devlet Fransa'nın tahrikini bir an önce kırayım diye dozajını fazla kullanmıştır. O kadar büyük müdahale etmeye gerek yoktu. Daha ikna edici tavırla yaklaşmak mümkündür.
Fransa şimdi de Ermeni soykırımıyla ilgili kanun çıkarıyor?

Bunların hepsinin cevabı verilmiştir. Ermeni diasporası bunu Amerikan Cumhurbaşkanı Wilson'a mal ederiz diye gidip "Biz Hıristiyanız. Bize soykırım uyguladılar" dediler. Bunun üzerine Wilson, 1919'da Genel- kurmay Başkanı James Harbord'u büyük bir heyetle gönderdi. Sosyologlar, psikologlar gelip böyle bir soykırım var mı diye araştırdılar. Paris'e gelip buradan kaçan Ermenilere sordular. Ermeni'nin biri dedi ki "Çok feci katliam oldu generalim, ben iki defa katledildim." Yani hesaba iki kere girdim diyor. Sonra buraya gelip bütün Güneydoğu'yu dolaşıp inceleyip rapor yazdılar. "Burada bir katliam yoktur. İki milletin karşılıklı birbirine düşmanlığı var" diye. Böyle bir kanun olmaz. Bunu Ermeniler de biliyor. Hem hürriyet diyeceksin, hem de burada soykırım olmadı diyene ceza vereceksin. Bunun mantığı yok ama adam ben kuvvetliyim Hıristiyan alemi olarak bu kanunu koyuyorum diyor. Mesele bu.

TÜRKİYE SÜPER GÜCÜN ÇEKİRDEĞİ
Bizimle neden çok uğraşmışlar?

Senin tarihin büyük. Sana herkes bakarken Cengiz'i, Fatih'i, Yavuz'u hatırlıyor. Bir Amerikalı kitap yazmış. "Dünyadaki bütün milletlere hürriyete evet ama ben eli atomlu bir Fatih görmek istemiyorum" diye. Türkiye bugünkü topraklarıyla bir süper güç olamaz. Ama elinde İslam ve Türk dünyası imkanı var. Bu iki pergeli iyi kullanırsa Türkiye süper güç olabilir. Bir İslam süper gücü dünyada doğuncaya kadar yeryüzünde huzur adalet olmaz. Türkiye'nin bütünlüğü bu süper gücün çekirdeği olabilir. Bu çekirdeği nasıl çatlatırız diye uğraşıyorlar. Tartışmaların temelinde de bu var. Türkiye bölünürse süper güç olma kabiliyetini yitirir diye.
Bir Hotontolu kadar tarihimize yabancıyız

Tarih yazımı nasıl Türkiye'de?

Tarih profesörlerimiz de dahil bir Hotontolu kadar tarihimize yabancıyız. İlk dönemimiz Şular, Hunlar, Göktürkler dönemini De Groot diye bir Alman yazmıştır. 50 sene Çince öğrenmek için. Bir kitap yazmıştır. Biz hep ondan kopya çekeriz. Orta dönem tarihimizi Göktürkler'in ikinci dönemi Uygurlular, Gazneliler, Karahanlılar, Selçuklu'yu Yahudi asıllı bir Alman yazmıştır. Osmanlı tarihini de Hammer, Zinkeisen, Yorga yazmıştır. Biz onlardan kopya çekeriz. Hammer, ki hepsinin babası olur, 1529 senesinde Kanuni'ye karşı Viyana'yı savunan albayın evinde büyümüştür. Şimdi bu adam koyu bir Katolik Germen, senin tarihini ne kadar yazabilir. Artur Sraton adlı İngiliz tarihçinin Mimar Sinan biyografisi vardır. Orada der ki "Türk tarihi ile uğraşan bütün Avrupalıların biricik gayesi vardır o da Türkleri tarihlerinden koparmaktır." Şimdi bakın bizden başka ceddine söven millet var mı? Demek ki başarılı olmuşlar.

Biz de yazamıyor muyuz tarih?

En büyük tarihçin diyor ki "Eyüp Sultan'ı Akşemsettin'e orduyu motive etmek için, İstanbul'un fethinde buldurttular. Orası uydurma bir yerdir". Orasını İstanbul fethedildikten sonra buldu Akşemsettin, fetihten önce değil. Mezartaşı çıktı. Bunu da yazıyor koskoca allame. Öteki tutar sayfalarca çeviri yapar tespitlerini kendine maleder.
Kurtuluş Savaşı'nı belki yazarım, ama yazsam da yayınlayamam

Siz çok ciddi tarihi araştırmalar yapıyorsunuz. Neden roman şeklinde yazmayı tercih ettiniz?

Tarih kitabı tümen kumandanlarını, baş kumandanları anlatır. Fakat ben zaferin insana dayandığını düşünüyorum. Bir tarih kitabında Zenci Musa'dan bahsedemezsiniz. Bakkal Mustafa Çavuş'un kahramanlıkları bir tarih kitabında yer almaz ama ben hakkı Hakk'a teslim edelim diye o süngü sallayan insanların emeklerini millete maledelim düşüncesindeyim. İkincisi tarih kitapları kurudur. Ben bir tarihi roman yazarsam atmosfer oluşur. Çocuklarımız o atmosferi soluyarak tarih şuuruna sahip olurlar. Biz maalesef çok biganeyiz. Oturup ağlarız sonra kalkar gideriz.

Neden?

Acımız yok. Acı duymuyoruz. Orda ölmüş insanların acısını, ızdırabını, yetimlerin acısını biz duymuyoruz. Biz kendimizi çok çabuk avutuyoruz. Kurtulduk! Kurtulduk ama Kerkük yok, Batı Trakya yok! Bu da lazım belki de, hep acılarla kavrulmamak için unutuyoruz.
ÇANAKKALE'DEN ÇOK ROMAN ÇIKAR

Çanakkale Mahşeri'nden sonra bütün yayınevleri Çanakkale kitapları yayımlamaya başladı. Nasıl buluyorsunuz yayınlanan kitapları.

Pek söylemek istemiyorum ama Çanakkale aktüel hale geldi. Bunda bir ekmek var, pastadan ben de payımı alayım diye insanlar yarışmaya başladı. Çanakkale'de 257 bin civarında şehidimiz var. 282 bin de Fransız ve İngilizlerin ölüsü var. Toplam 550 bin küsur eder. Çanakkale'yle ilgili 550 bin tane roman yazılır. Hepsinin hayatı bir romandır. Biz onu yapmıyoruz oradan buradan çalıp monte ediyoruz. Çanakkale hakkında roman yazacak bir adam 7 senesini verecek.

Yemen romanınızı yazdıktan sonra Yemen'e gidip yazdıklarını 'test' ettiniz. Bu hep kullandığınız bir yöntem mi?

Tabii ben Plevne Savaşı'nı yazdım. Basılmadan önce Plevne'ye gittim. Savaş alanlarında günlerce dolaştım. Plevne romanında Bakkal Mustafa var mesala. Bütün hatıratları okuyorsun. Okuduklarını birleştiriyorsun. Bir portre çıkıyor. Yakalayamadığım yerleri nasıl hareket edebilir diye düşünerek yazıyorum. Şimdi 2-3 aydır Kanije Savunması'nı çalışıyorum. Tam karar veremedim başlayıp başlamamak konusunda. Kaynak araştırıyorum.
EN BÜYÜK SIKINTIMIZ RESMİ TARİH

Yazmak istediğiniz başka ne var?

Kurtuluş Savaşı'nı belki yazarım, benden sonra yayınlarlar. Yayınlayabilirlerse tabii. Kurtuluş Savaşı'nı yazmak pek kolay değil.

Neden sizden sonra yayınlanacak?

Ben doğru yazmak isterim. Türkiye enteresan bir ülke. Cemal Granda diye Atatürk'ün bir uşağı var. Bu Necip Fazıl'a gelip diyor ki "Ben yaşlandım, öleceğim. Mustafa Kemal Paşa bana kendisini Anadolu'ya Vahdettin'in gönderdiğini söyledi." Necip Fazıl da "Bunu yazar mısın" diye soruyor. Granda da kendi el yazısı ile yazıyor, imzalıyor. Bu el yazısını Necip Fazıl yayınladı. Cemal Granda'ya bir şey olmadı. Necip Fazıl hapse girdi.

O nedenle resmi tarihimiz var.

Tabii bizim en büyük sıkıntımız resmi tarihtir. Bazıları yeni bir millet yaratmak istiyor. Bir millet Nisan yağmurlarıyla yeryüzüne gelmez. Eğer sen Süleymaniye Camii'ni ortadan kaldıramıyorsan, her sabah onun kapısından geçen insan ondan bir şey alır, ona bir şey verir. Neden Konya'da insanlar daha mütedeyyin. Çünkü orada Mevlana Hazretleri var. İnsanoğlu odun gibi gökten, yerden çıkmaz. Biz de resmi bir tarih oluşturmuşuz. Osmanlı'ya muhtaç olmayalım, onları hain ilan edelim. Biraz tarih bilen biraz mantığı olan, bunun ucu bucağı olmadığını biliyor.
Türkler devletsiz asimile oluyor

Hukuk ve felsefe okudunuz ama tarihle ilgili çalışıyorsunuz. Nereden geliyor tarih ilgisi?

Ben meraktan dolayı, alaylı tarihçiyim. Lisede, ortaokulda tarihe meraklıydım. Kendimi önemli bir adam saymıyorum ama şunu da söyleyeyim, dünyadaki bütün büyük tarihçiler hukukçudur. Ahmet Cevdet Paşa, Ziya Nur Aksun, Momsen... Tarih devletin biyografisini çizer. Devleti de ancak hukuk ilmiyle çalışanlar tanır. Dolayısıyla zaten bu sosyal bilimlerde geçişler çok olur. Ben de tarihçi değilim, tarihle ilgileniyorum.

Doktoranız Türk devletlerinde temel hürriyetler. Seçmenizin özel bir sebebi var mı?

Biz millet olarak devlet kavramına çok şey katmışız. Şartlar ilgilenmeye zorlamış. Kader bizi Çin Denizi'nin dizi dibinde tarih denizine çıkardı. İmkan bulduk Çin'e saldırdık, zora düştük bozkıra çekildik. Yağmur damlalarını kovalıyorsun, geçimin hayvancılık, Orta Asya bozkırları zor bir hayat sunuyor. 500 bin insanın hayvanı, çoluk çocuğuyla bir dağdan kalkıp başka bir dağa konması büyük bir organizasyonu gerektirir. Bunu ancak devletle yapabilirsin. Dolayısıyla biz İslam öncesi devletle çok ilgilenmişiz. Kutadgu Bilig gibi bir eser başka millette yok. Talas Savaşı'ndan sonra Müslüman olmuşuz ve çok kalabalık Hıristiyan dünyasıyla karşı karşıya gelmişiz. Yine varlığımızı devletle koruyacağımıza inanmışız.

Bu yüzden mi devlet baba diyoruz?

Bütün Avrupa dillerinde "fatherland- babavatan" derler. Bizde anavatan, devlet babadır. Başka milletler binlerce yıl devletsiz yaşayabiliyorken biz yaşayamayız.

Biz neden devletsiz yaşayamıyoruz?

Neden olduğunu bilemiyorum ama yaşayamıyoruz. Halep 90 sene önce yüzde 95'i Türk olan bir şehirdi. Şimdi gidin yüzde 5 ya kalmıştır ya kalmamıştır. Biz çok çabuk asimile olan bir milletiz. Bu bize hem handikap getirmiştir, silinmemizi sağlamıştır, hem de yaşamamızı sağlamıştır. Asimile olmak kolay değildir. 2000 sene önceye bakın bugünkü Avrupa milletlerinden hiç biri tarih sahnesinde yok. Ostrogotlar, Vizigotlar... Bir tek kalabalık olan, yaşadığı yerde ömrünü sürdüren Çinliler var. Biz hâlâ asimile olmakla beraber varlığımızı sürdürebiliyoruz.
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

Yemekler çok pahalı,zam isterük :)
Meclis lokantası


 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

BİR DELİNİN MAL BEYANI..

1-Avşa adasında üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen
2-Gökyüzünde bi bulut
3-Bitlis'te beş minare
4-Bir yazlık biri kışlık iki platonik sevgili
5-Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın öğle üzeri yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı
6-Islıkla da çalınabilen dört anonim türkü
7-Palandökende bi palan, iki döken
8-Kastamonu da üç kasto
9-Üç fay hattı
10-Bir çarşamba, iki perşembe, üç cuma
11-Dünyada mekan
12-Ahirette iman
13-Denizde kum
14-Uzayda yerçekimsizlik
15-Bi çuval gazoz kapağı
16-Bi kibrit kutusu sigara izmariti
17-Onsekiz saç biti
18-Biri İngilizce 6 adet küfür
19-Yirmi tane boş naylon poşet
20-Sevenlerin kalbinde kurulmuş bir taht
21-Bi sürü saç sakal, kıl, tüy, yün
22-Üç ayrı parkta üç ayrı belediyeye ait üç ayrı banka reklamlı bank
23-Bi ayakkabı çekeceği
24-Üç don lastiği
25-İki büyük taş kütlesi
26-Bir adet ağaç gölgesi
27-Üç kuş kanadı sesi
28-Bi sürü kedi köpek
29-Bi marmara denizi
30-Camına yaslanıp seyredilen iki piliç çevirmeci
31-Her aksam karıştırılan dört çöp bidonu
32-Çalip çalip kaçılan beş melodili apartman zili
33-Nakit 15 lira
34-Anne babadan kalma yarısı yaşanmış bi ömür
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

Insanlar Felsefeyi Cocukken MASALDAN, Sonra Kitaplardan,
Ihtiyarlarlayinca'da ARKALARINDA Kalan Hayatlarindan
OGRENEBiLiRLER


Disi Aslan
Hayvanlar bir gun kim daha cok cocuk dogurabilir diye cekismeye baslarlar.
Hep birlikte disi aslana gidip danisirlar.
"Sen kac cocuk dogurabiliyorsun?" diye sormuslar aslana.
"Bir." diye yanitlar disli aslan. "Fakat ben aslan dogururum."
DERSIMIZ;
NITELIK, NICELIKTEN ONEMLIDIR.
-----------------------------------------------------------------
YENGEC ILE ANNESI
"Neden boyle yan yan yuruyorsun yavrum" diye sorar anne yengec
cocuguna.

"Duzgun yurusene ! " der.
- "Pekala anne" der cocuk.
- "Sen onumden duzgun yuru, ben seni takip ederim. "
DERSIMIZ;
HAREKETLER SOZLERDEN ONDE GELIR?

-----------------------------------------------------------------

ASLAN, KOYUN, KURT VE TILKI
Aslanin biri, bir koyunu yanina cagirir ve nefesinin kokup kokmadigini
sorar.
Evet ! ? diye yanitlar koyun. Aslan bu yanita kizar ve koyunu oracikta
parcalar.
Daha sonra kurda seslenip yanina cagirir, ona da ayni soruyu sorar.
Hayir ! ? diye yanitlar kurt korkudan. Ancak o da yagcilik yaptigi icin
aslanin ofkesinden kurtulamaz.
Sira tilkiye gelmistir. Ayni soruyu tilkiye de sorar. Tilkinin yaniti
soyle
olur;
- Uzgunum, usutmusum biraz, o yuzden burnum koku almiyor ! ?
DERSIMIZ;
AKILLI KISI TEHLIKELI DURUMLARDA KONUSMAZ !!!

-----------------------------------------------------------------

KAZLAR VE TURNALAR
Kazlar ve turnalar bir gun ayni tarlada yiyecek ararlarken birden
yanlarina
yaklasmaya calisan avciyi fark ederler. Turnalar daha cevik ve hafif
olduklari icin hemen ucarlar. Oysa kazlar agir hareket ettikleri icin
avcidan kurtulamazlar.
DERSIMIZ;
YAKALANANLAR HER ZAMAN SUCLU OLANLAR DEGILDIR?

-----------------------------------------------------------------

HASTA GEYIK
Yasli bir geyik hasta duser ve daha rahat otlayabilmek icin guzel otlarla
dolu bir calilikta yasamaya baslar. Her hayvanla iyi gecindigi icin pek
cok
hayvan sik sik geyigin ziyaretine gelir.
Zamanla her gelen hayvan bu guzel otlardan tatmaya baslayinca kisa sure
sonra tum otlar biter. Geyik hastaliktan kurtulur ama yiyecek hicbir seyi
kalmadigi icin bir sure sonra acliktan olur.
DERSIMIZ;
BAZEN IYI SEYLERDE PAYLASTIKCA BITEBILIR. ELIMIZDEKININ DEGERINI BILELIM
-----------------------------------------------------------------

FARELERIN TOPLANTISI
Bir gun fareler bir araya gelirler ve baslarina musallat olan bir kediden
kurtulma planlari yaparlar. Pek cok fikir one surulur. Hicbiri kabul
gormez.
En sonunda genc bir fare kedinin boynuna bir can asmayi onerir. Boylece
kedi
kendilerine yaklasirken farkina varacak ve kacabileceklerdir. Bu oneri
fareler tarafindan alkislarla onaylanir.
Bu arada bir kosede sessizce onlari dinlemekte olan yasli bir fare ayaga
kalkar ve bu onerinin cok zekice oldugunu, basarili olacagindan hic
kuskusu
olmadigini belirtir.
Fakat, der, Kafami bir soru kurcaliyor. Aramizdan kim kedinin boynuna
can asacak? ?
DERSIMIZ;
IYI BIR PLAN YAPMAK AYRI, O PLANI GERCEKLESTIRMEK AYRIDIR. *
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

Ancak yaşayan bilir..




Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Dışarıda kar...
Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki.
Kuzinenin üzerinde demir maşa...
Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri.
Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu...
Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli.
Ekmek her zaman ekmek gibi...
Bir kez olsun kümesten yumurta almamış,
bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş
merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık
içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım...
Dışarıda kar...
İçeride kanaat...
İçeride huzur...
Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer,
kokusuna râm olurduk.
Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu.
Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar...
Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma
dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine,
geniş ve besleyici bir masal dünyası...
Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret
kalacağımız kimin aklına gelirdi?
Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi,
sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı.
Çay da kokardı... Domates de...
Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu.
Dışarıda kar...
İçeride huzur...
Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu,
yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi...
Kimin umurunda...
Ne güzel cahildik.
Mutluluğun resmini çiziyorduk...
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

- Kadın, kocasına dönüp gülümseyerek bir öpücük kondurmuş:

- Kadın: - Kocacığım, beni çok sevdiğini biliyorum, her yere benim resimlerimi koymuşsun, çalışma masana, cüzdanına, ofisteki odana...

- Kocası bir açıklama yapma gereği duymuş:

- Adam: - Karıcığım işte senin o resimlerin, benim en büyük problemleri çözmemde en büyük yardımcı da ondan...

- Kadın biraz daha şımarmış:

- Kadın: - Yani senin hayatında varlığım ile bir kat daha değerliyim.

- Kocası hafif bir gülümseme ile durumu iyice açıklamış.

- Adam: - Ondan değil karıcığım, ne zaman çözülmesi çok zor bir problemle karşılaşsam, senin resimlerine bakıp:"Ulan, bundan büyük problem ne olabilir ki?" deyip problemi şak diye çözüveriyorum...
:)
 
Ynt: Biraz Meslekten Uzaklaşalım, Kafa Dağıtalım.

Gördüğüm en güzel tasarımlardan biri :)

374332_257980074258187_140928765963319_662125_1567084008_n.jpg
 
Üst